Risale-i Nur Enstitüsü Tarafından Düzenlenen “100. Yılında Adalet, Meşveret ve Hürriyet Temelinde Demokratik Bir Cumhuriyet Önerisi” Temalı Kongrenin Deklarasyon Maddeleri
1.Masa Cumhuriyet ve Adalet
Katılımcılar: Prof. Dr. Ahmet BATTAL (Moderatör), Dr. Ümit ACAR (Sekreter), Prof. Dr. Sacit ADALI, Prof. Dr. Ahmet YILDIZ, Prof. Dr. Şevki ADEM, Bülent ADİL, Nimet DEMİR, Kazım GÜLEÇYÜZ, Aytekin COŞKUN, Metin ŞENCAN
- Cumhuriyetin fert, toplum ve kâinat ölçeğinde âlemin nizamına uygun olabilmesi ancak nübüvvet merkezli olmasıyla mümkündür.
- Cumhuriyet, toplum içerisindeki huzuru ancak adalet ile sağlayabilir. Tüm akılları kapsayacak adalet de ancak nübüvvet merkezli olabilir.
- Yaratılıştan gelen ve had konulmamış duygular, nübüvvet ile istikamete yönlendirilmezse hakiki adalet sağlanamaz.
- Devlet idaresi, meşruiyetini ancak topluma sağladığı hizmetler ve adaletle sağlayabilir ve sürdürebilir.
- Cumhuriyetin devamlığı ancak adaletle mümkündür.
- Adalet, cumhuriyetin en temel göstergelerinden biridir. Gücünü kanundan almayan yönetimler, cumhuriyet adı altında istibdattır.
- İslamiyet hakiki adalet, hürriyet ve eşitliği sağlayabileceğini geçmişte gösterdiği gibi şimdi de gösterecek potansiyele sahiptir.
- Cumhurî kanunların din kaynaklı olması onun toplum tarafından benimsenmesini ve etkinliğini artıracaktır.
- Şahsa yönelik bireysel hiçbir kanun çıkarılamaz. Çıkarılan hiçbir kanun muhataba göre yorumlanamaz.
- Salih amel sadece hukukullahı yerine getirmek değil aynı zamanda maddi ve manevi hukuk-u ibâda da tecavüz etmemeyi gerektirir.
- Bir köyde bir hain bulunsa, o köyü mâsumeleriyle imhâ etmek veya bir cemaatte bir âsi bulunsa, o cemaati çoluk çocuğuyla cezalandırmak şu zamandaki mimsiz medeniyetin gaddar bir düstur-u zulmüdür.
- Takva ehli olmak adil olmayı gerektirir. Adaletin tevziindeki kusurlar, insanın zalim olarak vasıflandırılmasına yol açmıştır.
- Adaletin tesis edilmesinin engellendiği toplumlarda, en başta kişilerin ahlakı ve ihlası zedelenir. Adalet hissini kaybederler. Hak sahipleri husumet ve adavet hisleri ile galeyana gelirlerken fertler adedince adalet saikaları ortaya çıkar.
- Adaletin her şeyi teraziye alması, her hak sahibinin hakkının tam ve eksiksiz verilmesi, Sâni-i Hakîm’in; vücut ve vahdetine şahitlik ettikleri gibi ahiretin ve saadet-i ebediyenin de yaratılmasına ve varlığına delâlet ederler.
- İstibdatın ortadan kalkması için öncelikle meşru yönetim ya da cumhuriyet sisteminin var olması, yasama, yürütme ve yargı bağımsızlığının şeffaf bir şekilde tesis edilmesi, güçlü ve çözüm üreten parlamenter sistemin varlığı, adaletin tesisi ve tevzii gereklidir.
- “Biz emaneti göklere, yeryüzüne ve dağlara teklif ettik ama onlar bunu yüklenmek istemediler. Ondan korktular ve onu insan yüklendi. Şüphesiz insan çok zalim, çok cahildir.” Aslında insan, yüklenmiş olduğu bu yükün ağırlığının farkında olmadığının yaratan tarafından tespitidir. O yüzden arz âleminde insanı zalimliğe götüren en önemli vasıf, adaletin yokluğu ve adaletin dağıtım şeklinin yetersiz oluşudur.
2. Masa Cumhuriyet ve Meşveret
Katılımcılar: Prof. Dr. Abdurrahman KILIÇ (Moderatör), Öğr. Gör. Dr. Ahmet KÜÇÜK (Sekreter), Prof. Dr. İlyas ÜZÜM, Prof. Dr. Ömer ÖNBAŞ, Prof. Dr. Hüseyin KURT, Dr. İntizam Seyda DURGUN, Dr. Öğretim Üyesi Muhammet VAPUR, Öğr. Gör. Sabahattin YAŞAR, Arş. Gör. Talha FIRAT
- Cumhuriyetin temel bileşenlerinden biri olan meşveret, birlikte yaşamanın şartlarına beraber karar vermektir.
- Demokratik cumhuriyette hâkimiyet riyaset-i şahsiyenin değil, meşveret yoluyla milletindir.
- Mebus hürdür, hiçbir tesir altına alınamaz. Hükümet hizmetkârdır. Milletin kalbi hükmünde olan meclis, hâkim olmalıdır.
- Millet hâkimiyetine dayanan demokratik bir cumhuriyette, İslam’ın temel prensiplerinden biri olan meşveret ya da şura siyasi alanda parlamentoya tekabül ettiğinden, milletvekilleri tam bir hürriyet içinde temsilcileri oldukları milletin tarihsel miras, tercih ve telakkilerine uygun bir işlev ortaya koyabilmelidir.
- Bediüzzaman’ın adalet ve meşveretten ibaret olarak tanımladığı demokratik cumhuriyet, muhalefetle varlığını sürdürür. Muhalefet; meşru ve samimi muvazene-i adalettir. Zira dengelenmeyen güç istibdata dönüşür.
- Cumhuriyetin temel prensipleri olan adalet, meşveret ve kanun hâkimiyeti, toplumun her kesiminde yaşanıldığı oranda gelecek nesiller, cumhuriyeti yaşayacak ve cumhuriyet yaşatacaktır.
- Ekonomik gücün, tek kişi, bir zümre veya dar bir kesim tarafından kontrol edilmesi, meşveret zemininin kaybedilmesine neden olacak ve ekonomik anlamda da bir dengesizlik ortaya çıkacaktır.
- Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslamiyedeki saadetlerinin anahtarı meşveret-i şer’iyedir. “Ve emruhum şura beynehum” ayeti kerimesi, şurayı esas olarak emretmektedir.
- Toplumları geri bırakan cehalet, zaruret ve ihtilafın kaynağı istibdat; toplumların gelişimini sağlayan sanat, marifet ve ittifakın kaynağı ise meşverettir.
3. Masa Cumhuriyet ve Kanun Hâkimiyeti
Katımıcılar: Prof. Dr. Nurettin ABUT (Oturum Başkanı), İbrahim AKTAŞÇI (Sekreter), , Prof. Dr. Ömer KESKİNSOY, Prof. Dr. Ebubekir AKTAŞ, Prof. Dr. Tahir MURATOĞLU, Prof. Dr. Etem KÖKLÜKAYA, Doç. Dr. Hakan Murat ARSLAN, Dr. Ramazan LEVENT, Öğr. Gör. Taha Zübeyir TAŞITÇI, Mustafa GÖKAY, Eyüp KARATAŞLI
- Cumhuriyette kuvvet hakta ve kanunda olmalıdır. Yoksa istibdat ve keyfilik yaygınlaşır.
- Kanunlar adalet duygusunu tatmin etmeli, milletin huzur ve terakkisine hizmet etmelidir.
- Bediüzzaman’ın cumhuriyet tarifindeki “adalet, meşveret ve kanun hâkimiyeti” günümüzde kuvvetler ayrılığı olarak da düşünülmelidir.
- Kur’an-ı Kerim’in “Velâ teziru vâziretun vizrâ uhra” ayetinin ifade ettiği suçun şahsiliği ilkesi, kanun koyucuların da temel ilkesi olmalıdır.
- Kâinatta adalet ve mizanın temeli olan fıtri kanunlar örnek alınmalı, kanunlar fıtrata aykırı olmamalıdır.
- Bediüzzaman “adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir.” diyerek tarif ettiği cumhuriyetin prensiplerini kendi yaşayışıyla göstermiş dindar bir cumhuriyetçidir.
- Bediüzzaman’a göre dört halife aynı zamanda cumhurbaşkanı idiler ve adalet ve İslam’ın temel prensipleri ile oluşturulan kanun hâkimiyetini uyguladılar.
- Yöneticiler adil olmalıdır. Kuvvet kanunda olmalı, kanunu koyan dahi kanuna uymalı, kanun önünde eşitlik esas kılınmalıdır.
- Asya ve Afrika kıtalarına yayılan İslâm toplumlarının devamlılığı, birlikteliği ve kalkınması Kur’ân hakikatlerine dayanan cumhurî bir yönetim sayesinde sağlanabilir.
4. Masa Cumhuriyet ve Hürriyet
Katılımcılar: Prof. Dr. Süleyman YILMAZ (Moderatör), Doç. Dr. Halil İbrahim ŞENGÜN, Prof. Dr. Ekrem MANİSALI, Prof. Dr. Ertan EFEGİL, Prof. Dr. Fikret YÜKSELTEN, Prof. Dr. Hüseyin UZUN, Prof. Dr. Hasan BAL, Doç. Dr. Ömer MORGÜL, Dr. Salih AYTEMUR, Dr. Ali BENGİ, Mevlüt YILMAZ, Muhammed Yusuf AKBAŞ, Mustafa AKÇA
- İnsanlık, nefis hürriyetiyle değil belki akıl ve kalp hürriyetiyle huzur bulabilir.
- Müspet hareket, adalet ve kanun hâkimiyeti; cumhuriyet ve demokrasinin kilit taşıdır.
- Bediüzzaman, ilmî gelişmelerin önündeki en büyük engellerin çekememezlik, kıskançlık, art niyet, bencillik, şüphe ve vesvese gibi hastalıklı duyguların olduğunu ifade eder. Bu duyguların tedavisi için fikir özgürlüğünün anayasal güvence altına alınmasını ve şahane serbest bir ortamın hazırlanmasını savunur.
- Bilimsel gelişmelere katkıda bulunabilmek, toplum fertlerinin bireyden başlayarak istidatlarının geliştirilmesiyle mümkün olabilmektedir. Bu da Rabbine tam abd olma başarısını gösterebilen bireyin gerçek hürriyetine kavuşması suretiyle gerçekleşir.
- Cumhuriyet tanımında klişeleşmiş kavramlar yerine isim ve resmin bütünleştiği tanımlar yapılmalıdır.
- Bir devletin bekası hürriyet ve adalet ile mümkündür.
- Hayatımda en esaslı düsturum dediği hürriyeti imanın bir özelliği ve Rahman’ın bir hediyesi olarak gören Bediüzzaman Said Nursi’nin Hürriyet ve Adalet mesajlarına günümüzde daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.
- Hükümet ele bakar kalbe bakmaz, sözüne atfen fikir hürriyeti ile icraat hürriyetini birbirinden ayırmak gerekir.
- Bütün ferdi, ailevi ve toplumsal sıkıntıların ve sorunların çıkış yolu ve haklı mücadelelerinin esası hürriyettir.
- İmanın etkisi ile her an Allah’ın huzurunda olduğu bilincinde olan insan, kimseye boyun eğmez kimseye zulmetmez; hür ve hürriyetçi olur.
- Bediüzzaman, ilmi istibdadı “İstibdad-ı siyasinin veledi olan istibdad-ı ilmi” olarak niteler. Ona göre siyasi istibdat ilmi istibdadı yani baskıcı, hür düşünce ve eğitimi engelleyici bir eğitim yaklaşımını netice verir.
- Diktatörlük bir yabani ot gibidir, her yerde bitebilir. Ama demokrasi bir narin çiçek gibidir, sağlanması gereken ön şartlar vardır.