Medeniyet Tasavvurunda Aile ve Eğitim
Süleyman YILMAZ, Prof. Dr., Aksaray Üniversitesi
Özet
Aile toplumun nüvesi, geleceği, bireyin tahassüngâhıdır. Özünde, temelinde iyi ailelerden oluşan toplumlar, üstün meziyetlere, âlî seciyelere, yüksek değerlere sahip, medeniyet olabilme ve sürdürebilme özelliğini taşıyabilirler. Bu özelliklere sahip bir aile kültürünün şekillenmesi, aile içindeki bağların gücüne, sahip olduğu yüksek değerleri yaşatabilme iradesine, aile bireylerinin aldığı iyi bir eğitime bağlıdır. Ailenin temel özellikleri, yapısı, işlevi, değerleri, kültürel bileşenleri dış etkenlere karşı korunduğunda, bu yapının arkaik kimliği korunmuş olur ki; böylece aileden teşekkül eden medeniyetin temsili olan toplumun da kültürel zenginlikleri ve tüzel kimliği de korunabilir. Toplumların entelektüel sermayesinin özünde aile bireylerinin eğitimi yer alır. Eğitim sürecinde, zaman yönetimi, fikir, düşünce ve duyguların doyuma ulaşması, ruh ve bedenin sağlığının sağlanması, yaşanılan anın verimli olması; okuma, sanat, kültür, edebiyat, müspet felsefe gibi etkinliklerle yoğunlaşmayı gerektirir. Aile ortak paydasında; başta anne olmak üzere tüm aile fertlerinin bireysel dünyalarında aile olabilme anlayışının yerleşmesi ve bunun sürdürülebilir hale getirilmesi hayati bir öneme sahiptir.
Anahtar kelimeler: Aile, Eğitim, Değer eğitimi, Toplumun entelektüel sermayesi.
Family and Education in the Imagination of Civilization
Abstract
Family is the core and the future of society, and the peaceful shelter of the individual. In essence, societies consisting of good families can have superior virtues, high qualities, high values, and the ability to become and sustain a civilization. Shaping a family culture with these characteristics depends on the strength of the bonds within the family, keep its high values alive, and the good education family members receive. When the basic features, structure, function, values and cultural components of the family are protected against external factors, the archaic identity of this structure is preserved; so that the cultural riches and legal identity of the society, which is the representation of the civilization consisting of the family, can be protected. Education of family members has an important place in the formation of the intellectual capital of societies. During the education process, time management, satisfaction of ideas, thoughts and emotions, ensuring the health of the soul and body, making the moment productive; It requires concentration on activities such as reading, art, culture, literature and positive philosophy. In the common denominator of family; it is of vital importance to establish the understanding of being a family in the individual worlds of all family members, especially the mother, and to make this sustainable.
Keywords: Family, Education, Value education, Intellectual capital of society.
1. Giriş
Aile toplumun nüvesi, çekirdeği, zembereği, temel taşı, kısaca her şeyidir. Toplumun toplum olabilmesi ve nihayetinde devletin devlet olabilmesi sağlıklı bir aile kültüründen geçer. Ailenin risk altında olması, kurumsal anlamda yozlaşması, birlikteliğinin ve bireyleri arasındaki insicamın bozulması, toplumun ve devletin de risk altına girmesine kapı aralayacaktır.
Medeniyet, aynı inanç ve idealleri paylaşan insanların ortak platformudur. Bu platformun temel dinamiği, varoluşta içkin ve aşkın olan hakikatin yorumlanış biçimidir. Medeniyetin tarihî öğesini zaman boyutu oluşturur. Bu boyut, insanın medeniyeti anlaması, hissetmesi ve yaşamasında objektif bir zemindir. İnsan için sübjektif zemin ise, medeniyetin sosyolojik öğesi olan mekân boyutudur.[1]
Medeniyet tasavvuru ve bunun yaşatılmasında üç temel etken vardır; birincisi toplumun özü aileyi korumak, ikincisi toplumu fikrî ve akademik manada yetiştiren öğretmenlere (eğitimcilere) değer vermek, üçüncüsü toplumun şekillenmesinde yol gösterici olan mümtaz şahsiyetlere gereken saygıyı göstermektir.[2] Devlet, aileyi her türlü iç ve dış tehditlerden, doğal dengesine zarar verebilecek tüm unsurlardan ve risklerden korumakla görevlidir. Bu husus, ailenin bütünlüğü ve işleyişinin sağlıklı olması açısından anayasal güvence altındadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının mevcudiyeti, kurumsal anlamda plan, program, amaç, hedef ve projeleri bu yöndedir.
Aileyi tehdit eden, yapısına zarar veren, dağılmasına, bozulmasına ve yozlaşmasına neden olan pek çok etkenler vardır. Bu etkenlerin dozu ve etkisi her geçen gün derinlik kazanmaktadır. Televizyon, gazete, görsel, yazılı medya, tüm sosyal ağlar, popüler kültür ve kuşaklar arasındaki anlayış farkı, aile üzerinde menfi tesirler oluşturmaktadır. Aile üzerindeki menfi tesirleri en aza indirmenin yegâne yolu aile bireylerinin akademik, kültürel anlamda, değer bağlamında dimağlarının ve kalplerinin maslahata medar unsurlarla dolu tutulmasıdır. Ayrıca aile içinde insicamı bozabilecek alkol, kumar, teknoloji bağımlılığı, ölçüsü olmayan menfi eğlenceler, aile bütünlüğünün bozulmasına ve neslin yozlaşmasına açık tehditler oluşturur. “Kâinat boşluk kabul etmez.” ilkesi gereğince zaman, fikir ve gönül de boşluğu kabul etmez.
2. Devlet Felsefesi ve Aile
Yunanlı düşünür, filozof Sokrates’in düşüncelerini derleyen öğrencisi Eflatun (Platon) toplumun kurumsal işleyişini Devlet isimli kitapta derlemiş ve burada sosyal, kültürel, medeniyet anlamında bir network olan devletin temel yapı taşının aile olduğunu belirtmiştir (Platon, MÖ 340). Devlet organizmasının en önemli aygıtı adalettir. Eflatun’a göre aileler, toplumu ve toplum kurumsal mekanizma olan devleti oluşturur. Bu mekanizma üç sınıftan oluşur; birincisi mal ve hizmet üreterek ihtiyaçları karşılayan işçiler, çiftçiler ve zanaatkârlar, ikincisi halkın güvenliği ve korumasından sorumlu olan bekçiler (askerler) ve üçüncüsü sistemi koordine eden yöneticilerdir. Sınıflar arasında birbirine duyduğu ihtiyaca bağlı bir denge vardır. Sistemin ahenk içinde çalışması gerekir. Böyle bir sistemde aile en önemli unsurdur. Aile sağlamsa ve sağlıklı işliyorsa bu mütedahil her birime olumlu bir şekilde yansıyacaktır.
3. Aile ve Temel İhtiyaçlar Hiyerarşisi
Aile, kendisini oluşturan bireylerin huzurlu limanı, korunağı, tahassüngâhıdır. Her aile bireyinin, temel ihtiyaçlarının her basamağında aileden alabileceği ve aileye verebileceği bir takım değerler olabilir. Abraham Maslow insanın temel ihtiyaçlarını, ihtiyaçlar hiyerarşisi formatında bir piramide benzetmiştir[3]. Piramidin temelini, en alt basamakta, yiyecek, içecek, barınma, uyku gibi fizyolojik ihtiyaçlar oluşturur. İkinci basamakta birey ve toplum güvenliği, istihdam, diğer sosyal ağları içeren güvenlik ihtiyacı oluşturur. Üçüncü basamakta, aile, arkadaşlık, yakınlar arasındaki ilişkileri tanımlayan sosyal olma ihtiyacı yer alır. Dördüncü basamakta, kişinin kendisine saygısı, öz benliği, başarı grafiği, kendisine güvenini ve kabul görmesini içeren toplumsal aidiyet duygusu gereklidir. En üst basamakta ise, bireysel tatmin, kendisini aşma ve başarı duygusunu tatmin anlamında kendini gerçekleştirme ihtiyacı yer alır. Birey açısından hiyerarşik ihtiyaçların tatmini noktasında birincil adres aile ocağıdır. Aile ortamı ve ikliminde maddi ve manevi anlamda ihtiyaçları karşılanan aile bireylerinin toplumsal rollerini yerine getirmesi daha mümkün ve sosyal dokuya uyumluluğu daha etkilidir. Maddi ve manevi anlamdaki ihtiyaçlar hiyerarşisinin sosyal bir mekanizma olan devletin temel işleyişi ile yakından ilgisi vardır.
4. Bir Tahassüngâh Olarak Aile
Aile; sosyal ağ içerisinde kendine has mahremiyeti, kuralları, yükümlülükleri, işleyişi olan enformel bir kurumdur. Burada yazılı kurallar yoktur ama aile disiplini içerisinde her bir bireyin uyması gereken normlar ve üstlenmesi gereken roller vardır. Aile bireyleri arasındaki uyum, ahenk, insicam, disiplin, sevgi, saygı, iş bölümü ailenin huzuru, güveni, selameti ve geleceği için önemli birer parametredir. Anne, baba ve çocuklardan oluşan bu kutsal mabette rollerin bir düzen içerisinde yürütülmesi, normların çiğnenmeden işlevini sürdürmesi aile içerisinde çıkabilecek rol çatışmasını önler. İnsan unsurunun olduğu her ortamda eksikliklerin, hataların, kusurların olması kaçınılmazdır. Aile bireyleri akl-ı selim ve kalb-i selim ile önüne çıkabilecek engelleri aşabilir. Bu gücünü aile müessesesinin sahip olduğu değerlerden alır. Ailede, bireyin huzuru, güveni, emniyeti, mutluluğu ailenin ikbali, neslin istikbali açısından hayati öneme sahiptir. Aile bu hususiyetleri sağlayabiliyorsa, bu pozitif duygular ve korelasyon topluma, dolayısıyla devlete yansıyacaktır. Yüce Allah (cc) Kuran-ı Kerimde; “Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da birbirinizi tanıyasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık.”[4] denilmiştir. Bu ayette aile çekirdek modeli, kabile ve millet aileye benzeşen genel bir modeli ifade etmektedir. Yani en merkezdeki daire ne ise en genel daire de odur. Evlilik müessesini kutsal bir müessese olarak gören Peygamberimiz (sav); “İzdivaç ediniz, çoğalınız. Ben kıyamette sizin kesretinizle iftihar edeceğim.”[5] diyerek ümmet kavramının çerçevesini aileye merkezlemiştir, “Sizin en hayırlınız, aile efradına hayırlı olandır.”[6] diyerek de aile fertlerinin görev ve sorumluluklarına atıfta bulunmuştur. Hayırlı olmak kavramı içerisinde üslup, usul, erkân, sevgi, saygı, değer üretme, birlikte ortak aklı ve duyguyu icra etme, düzen, intizam gibi hayata dair kıymetli ölçüler sıralanabilir.
Bediüzzaman hazretleri; aileyi dünya ve ahret saadetinin merkezine koyarak, aile hayatının esasını “Nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevî saadet için bir cennet, bir melce, bir tahassungâh ise, aile hayatıdır.”[7] ifadesiyle özetlemiştir. Bu mantıktan yola çıkarak, toplumun selametinin ailenin selametinden geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Aileyi ihmal etmek, es geçmek toplum adına büyük felaketlerin habercisi olabilir. Aile ve teşekkül ettiği toplumda istenmeyen problemler ariz olabilir. Önemli olan bu problemleri büyümeden önleyebilmektir. Bediüzzaman Hazretleri; aile içi iletişimde meydana gelebilecek kazalarda, eşlere tavsiyelerde bulunmuştur; “Medâr-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız; herkes bir meşrepte olmaz. Müsamahayla birbirine bakmak şimdi elzemdir.”[8] Bu ölçü, hem aile saadeti hem toplum huzuru açısından önemli bir sağduyuyu teşkil etmektedir.
5. Aile, Eğitim ve Entelektüel Sermaye
Eğitim, bireyin sahip olduğu güçleri, gizlerini çevresiyle anlamlı bir kazanıma dönüştürme sürecidir.[9] Sahip olduğu güçler kendisine doğuştan bahşedilen; akıl, kalp ve beceri potansiyelidir. Mevlana ve Yunus Emre metaforunda, hamlıktan pişmeye evirilme sürecidir.
Ailede huzur, güven, mutluluk ve ikbal; aile bireylerinin fikren, zikren, kalben, kültürel anlamda eğitimli olması, ailede, toplumda ve devlette huzurun teminatı, medeniyet olgusunun bekası ve toplumsal normların özümsenip yaşanması ve yeşertilmesi için bir anahtar hükmündedir. Aile her şeyden önce bir ilim-irfan mektebinin ilk durağıdır. Bediüzzaman bu ilim irfan yuvasının şefkat kahramanı olan anneye yüklediği en önemli misyonunu; “İnsanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir.”[10] şeklinde tanımlamıştır. Bunun anlamı şudur, ailede ulvi terakkiyat ve fikir yükselmesi için annenin eğitimli, bilgili, görgülü olması esastır. Bu bağlamda kadına yapılacak eğitim yatırımı; ailenin selameti, nesillerin yetişmesi, toplumun kültürel dağarcığının şekillenmesi açısından oldukça önemlidir. Akademik, sosyal ve değer eğitimi anlamında bireysel gelişimin ve değişimin sağlanmasında okul öncesi, okul içi ve dışı etkenler önemli bir yer tutar. Bu eğitimlerin, bilgilenmenin ve birikimin; hayat içinde karşılaşılan problemleri çözebilmesi açısından, sürdürülebilir yani hayat boyu olması gerekir. Her aile bireyinin entelektüel bir kimliğe sahip yetişebilmesi için çocuğun hayata hazırlanmasında ebeveynler ciddi bir sorumluluk üstlenmelidir. Entelektüel eğitim, okullarda alınacak akademik bilginin yanı sıra bireyin kültür, sanat, edebiyat, felsefe, belagat ve estetik yönüyle hayata hazır bulunuşluğudur. Böyle bir misyonu üstlenen ebeveyn, kendisini zincirin ilk halkası olarak görmeli ve bu hususiyeti nesiller boyunca devam ettirebilmelidir.
5.1. Eğitim Felsefesinin Amacı
Felsefe kavramı, çoğu zaman amacından uzak tarif edilmektedir. Felsefe bir olay ve olgunun sebep sonuç ilişkisi içinde sorgulanması, anlamlı çıkarımlara dönüştürülmesi için yürütülen akıl yoludur. İnsanın düşüncesini materyalizme götüren felsefe menfi felsefedir. Bireyin materyalizm dehlizlerinde kaybolmasına neden olabilir. Bizim ilgilenmemiz gereken felsefe ise müspet felsefedir. Felsefinin bu yönü hayatı anlamlandırma adına oldukça önemlidir. İnsanın, neci olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini, bu dünyadaki asli görevinin ne olduğunu sorgulaması kadar doğal bir durum yoktur. Tefekkür ekseninde zaten bu olay ve olguları sorgulamıyorsa, bir şeyler eksik kalmış demektir. Modern dünya, bilimsel gerçekliği sorgulamak için 5N-1K sorgulama kültürünü geliştirmiştir. Bir olay ve olgunun nedenini, niçinini, nasılını, nerede, ne zaman olduğunu, kim tarafından yapıldığını irdelemek, onu şartsız veya ön yargılamalarla kabul etmekten daha önemlidir. Bu durum eğitim sisteminde de böyledir. Ortaya koyulan her bir eğitim modelinin bir felsefesinin olması gerekir. Bu felsefe derde deva, sadra şifa anlamında bir faydaya, bir maslahata sahip olmalıdır. O halde bir eğitim felsefesinin somut amaçları da olmalıdır. Türk Eğitim Sisteminin felsefesinin de insan yetiştirme çerçevesinde belli amaçları vardır. Bu amaçlar dört iyi kavramı ile özetlenmiştir:
- İyi insan
- İyi vatandaş
- İyi üretici
- İyi tüketici yetiştirebilmek.[11]
Eğitim felsefesinin bu amaçları, birincil anlamda aile ortamında, derinlemesine formel eğitim ortamı olan okul ortamında sağlanabilir. Okul, mevcut imkânlarla çocuğu işleyip, hayata hazırlayan ve profesyonel meslek sahibi olması için devlet tarafından kurgulanmış merkezlerdir. Sistemin işleyişi belli kurallara, yönergelere, amaçlara, plan ve programlara dayandırılmıştır.[12]
5.2. Ailede Ebeveyn Rolü ve Rol Modellik Kavramı
Ailede birlikte hareket etmek, ortak aklı ve ortak duyguları işletebilmek, doğabilecek problemler için bir emniyet unsuru olabilir. Böyle bir kültür aile bireyleri arasındaki ünsiyet ve sıkı bağ ile sağlanabilir. Aile fertleri biri birinin emanetçisidir. Peygamberimiz (sav); “Dikkat ediniz! Hepiniz çobansınız ve hepiniz idare ettiklerinizden sorumlusunuz. İdareci çobandır ve emri altındakilerden sorumludur. Erkek ev halkının çobanıdır, onlardan sorumludur. Kadın kocasının, evinin ve çocuklarının çobanıdır, onlardan sorumludur.”[13] buyurmuştur. Bu hadis ailenin fertlerine, özellikle ebeveynlere sorumluluk yüklemiştir. Anne-baba çocuklarından beklediği her müspet ve iyi davranış için kendisini gözden geçirmelidir. Eğitim bilimlerinde çocuklar, ebeveynlerinin ayak izlerini takip eder, onlara benzemek isterler. Çocuklarımız üzerinde müspet bir tesir için ne söylediğimiz değil, ne yaptığımız önemlidir. Bediüzzaman Hazretleri ebeveynlerin söylem ve eylemleri arasındaki tutarlığa, rol modellik açısından “Lisan-ı hal, lisan-ı kalden daha kuvvetli ve daha tesirli”[14] diyerek işaret etmiştir.
5.3. Çocuk ve Teknolojinin Hayatımızdaki Yeri
- yüzyıl bilim ve teknolojinin ivmeli ve üstel değişim sergilediği bir yüzyıldır. Endüstri devrimleriyle birlikte hayatımız hayalin ötesinde bir değişime maruz kaldı. Kitle iletişim araçları, sosyal medya, dijital teknolojiler ve eğitime yansıması, dijital yetkinlik gibi unsurlar çocuğun teknolojinin içinde doğup, onunla barışık ve güven içinde yaşamasını gerektirdi. Çin’den 5G teknolojisi ile Amerika’daki beyin ameliyatının online gerçekleşmesi veya Almanya’daki operatörün Somali’deki ekskavatörü online kullanımı büyük bir başarıdır.
Eğitimci John Dewey, “Bugünün çocuklarını, dünün metotlarıyla eğitirseniz, yarınlarından çalarsınız.” diyerek bu dönemin çocuklarına ancak kendi dilinde hitap etmek gerektiğini vurguluyor. Bu değişim kuşaklar arasında da büyük bir anlayış farklılığının, hatta kuşak çatışmasının doğmasına neden oldu. Artık, “Bizim zamanımızda böyleydi.” diye başlayan cümleler kurmak çok da karşılığını bulmaz oldu. Her dönem kendi neslini yetiştirecektir. Ebeveynlere düşen değişim ve gelişim sürecinde geriye yitik nesiller bırakmamaktır.
Endüstri 4.0 ile birlikte hayatımıza yeni kavramlar girdi;
NoMoFobi (No mobile fobia); mobil araçsız asla veya telefonsuz asla! Artık hiçbir birey telefon kullanmadan yapamıyor.
Chat GBT 4.0; yeni dönem yapay zekâ yazılımı. Akademiden eğitime, mühendislikten tarihe herkesin merakla ve sıklıkla kullandığı bir işletim.
Yapay zekâ (Artificial noral network), Artırılmış gerçeklik (Virtual reality), Sanal dünya ve ticaret (Bitcoin) kavramlarının olduğu dünyada bugünün çocuklarını dünün metotlarıyla eğitmek, yel değirmenleriyle savaşmak gibi olacaktır. Hayatı kolaylaştırmak adına telefon, teknoloji, internet elbette olacak. Ama hayatımızı ne kadar işgal edecek, hangi amaçlarla kullanacağız? Bu sınırı koruyabilirsek problem yok, ama koruyamazsak, bir hastalığa, teknoloji bağımlılığına dönüşür. Yapay zekâ yazılımları hayatın işleyişi içinde bir kolaylıktır. Bilgiyi edinme, işleme ve karşılaştırma adına fayda sağlar. Eğitimde ödevi, akademide bilimsel çalışmayı yapay zekâ yazılımından sağlamaya yönelmek, amacının dışında bir kullanım olur.
Çocuklarımız hepsinden önemlisi teknolojik bağımlılıkla, sanal dünyaya, yalnızlık dehlizine kendini ve düşüncelerini hapsediyor. Kalabalıklar içinde yalnızlık çekiyor. Günlük ortamlarda kullandığı kelime sayısı her geçen gün azalıyor. Yeni bir teknoloji dili ve argo kültürü yoğunluk kazanıyor. Ebeveynlere düşen ortak etkinlik zamanı ve ortak düşünme becerisi geliştirmek olmalıdır. Okuma saatleri, müzakere etme, zihin jimnastiği. Birlikte okuma, birlikte sosyal, kültürel ve sanatsal eğitim etkileşiminde bulunmak çocuğun gelişiminde oldukça önemlidir. İlginin oldukça dağınık olduğu bu ortamda, yeniden oyun kültürünü ve yeni meşguliyetleri kazandırmak gerekiyor. Özellikle, doğal oyun ve oyuncaklara zaman ayırmak önemli hale geliyor.
5.4. Ailede Değer Eğitimi
Gelişen ve değişen teknolojilerden, bizi bir yapan değerlerimiz de nasibini almış bulunmaktadır. Seküler dünya, modern teknolojiler, insani ve ahlaki değerlerimizi yaşatmamıza mani olmamalıdır. Çocuğun akademik eğitimini ne kadar düşünüyorsak, değer ve ahlak eğitimini de o kadar düşünmek durumundayız. Zamanında verilmeyen değer ve ahlak eğitiminin ileri yaşlarda çok karşılığı olmayacaktır.[15] Bu çerçevedeki kavramları açarsak;
Değer: Öznenin nesneye, olay ve olgulara yüklediği manadır.
Ahlak: Bireyin normlar çerçevesinde neyi yapıp, neyi yapmaması gerektiğinin sınırlarını belirleyen toplumsal kurallardır.
Etik: Hukuka yaslanan ahlak bilimini ortaya koyan evrensel kurallardır.
Erdem: İnsanın kendine tanımlanan vasatta ortaya koyduğu olumlu iradedir.
Değer Eğitiminin genel bileşenleri üç başlıkta toplanabilir:
1) Milli değerlerimiz,
2) Manevi değerlerimiz,
3) Evrensel değerlerimiz.
Ebeveynin çocuğa bırakabileceği en büyük miras, merhamet ve empati duygusudur. Toplumumuzun sosyal dokusunu, gelenek, görenek, insani hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak aile yapımızı temsil eden temel değerlerini şöyle özetleyebiliriz:
1) Merhamet
2) Hürmet
3) Emniyet
4) Haram-helâli bilip haramdan çekilmek
5) Serseriliği bırakıp itaat etmektir.
5.5. Nasıl Bir Eğitim Modeli?
Okul aracılığıyla verilen formel eğitimde, kalp ve akıl uyumlu doyurulmalıdır. Bediüzzaman Hazretleri bu uyumu “Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.”[16] şeklinde tarif eder. Vicdan mahalli olan kalp, dinî ve ahlaki bir eğitimle; düşüncenin merkezi olan akıl ise fen bilimleri ve teknoloji eğitimiyle tatmin olabilir. Son dönemlerde Milli Eğitim Bakanlığı bu olguyu öğrencinin çift kanatlı olması gerektiği şeklinde öngörmüştür.
6. Medeniyetin Bekası
Medeniyetler kurulur, yaşar, değişir, yok olur giderler. Medeniyet kavramı, millet kavramıyla özdeşleşir. Her millet, kendi millet olma dürtüsüyle, kendi medeniyetini inşa etmek ve devam ettirmek derdindedir. Yani medeniyeti kurmak kadar sürdürebilmek de mühim bir meseledir. Medeniyetin bekası için üç unsura özen gösterilmelidir:
1) Ailenin korunması. Aile hayatını kuşatan çevre ve iklimin uygun seçimi.
2) Toplumun eğitimini üstlenen öğretmenlere önem verilmesi.
3) Topluma mal olmuş mümtaz şahsiyetlere gereken saygının gösterilmesi.[17]
Aileyi etkileyen binlerce dış unsur vardır. Televizyon, internet, görsel ve sosyal medya, cep telefonu gibi tüm kitle iletişim araçları, içinde bulunduğumuz çevre, yetiştiğimiz iklim. Kâinat boşluk kabul etmez. Zikredilen menfi unsurları minimum seviyeye indirmek, daha anlamlı ve faydalı meşgaleler edinmek ailenin selameti için kaçınılmaz bir durumdur. Öğretmenlerimiz her alanda bilgili ve görgülü olabilmelidir. Çocuğa yükleyeceğimiz anlamsız bir öz güvenle öğretmenin itibarı müşkül duruma düşürülmemelidir.
Sonuç
Aile huzur arayanların bir limanı, sığınağıdır. Aile fertlerinin aldığı sorumluluk, yetiştiği iklim, bireysel gelişmişlik düzeyi bu huzurun menşeini oluşturur. Ailenin kurumsal bir kimliği vardır ve tüzel kimlikte kendine has disiplini, normları, değerleri vardır. Ailede yeşertilen bu normlar, ailenin tüm bireylerini; ebeveyni de çocukları da bağlar. Aile ortamı, bireylerin yetiştiği iklim, demokratik kuralların işlediği bir hüviyete sahipse, o iklimin paydaşı olan bireyler arasındaki iletişim güçlü, sevgi, saygı ve nezakete dayalı, üst düzey bir ilişkiler ağını barındırır. Farklı kimliklerden gelen bireyler aile oluştururken ortak paydaları olan çocuklarının istenilen şekilde yetişebilmesi için takınabilecekleri ortak tutum, çocuğun geleceğini ve kişiliğini belirleyecektir. Eğitim felsefesindeki en önemli kurallarından birisi; ancak değer verilip, adam yerine koyulan çocuktan, adamlık beklenilebilmesidir. Çocuğa değer vermenin ardındaki yegâne sır, elbette yersiz bir öz güvenle toplumun karşısına çıkarmak demek değildir. Demokratik anlamda söz hakkını kullanmasına imkân tanınabilmesidir. Demokrasinin ilk eşiği, ilk uygulama merkezi ailedir. Ailedeki bireylerinin eğitimi uzun soluklu bir süreçtir. Bu süreçte her birey etkin bir şekilde rol alır ve bireysel ödevini yerine getirebilirse, aile olabilme kültürü gelişmiş olur. Birlikte eğitilme süreci, pek çok ortak bileşeni barındırabilir. Ortak etkinlik iklimi, aynı sofrayı paylaşabilme, makul bir tartışma atmosferine imkân sağlanması ailedeki bireylerin aidiyet duygusunu pekiştirir. Öncelikle ebeveynler olmak üzere, ailenin tüm fertleri zamanın ruhuna uygun argümanlarla, aile içi iletişim metotları geliştirebilir. İletişime katılım yüzdesinin artırılması; ortak ilgiler, ortak beğeniler ve ortak ideallerin artırılmasıyla mümkün olabilir. Zaman olgusunun, yerinde değerlendirilmezse aleyhte işlediği ve hayatın provasının olmadığı herkesçe malumdur. Çocuklar hayatın öznesidir, nesneye dönüşmemesi için tribünde seyirci olmak yerine sahada oyuncu olabilmesine imkân sağlanabilir. Eylemler, söylemlerden daha güçlü bir tesire sahiptir. Çocuklar ayak izlerini takip ederler, onların dünyasında söylenilen değil, yaşanılan değerler ancak yerini bulabilir. Hayatın her anı bir eğitimi içerir. Etkileşim içinde bulunulan iklimde yapılanlar önerilebilir, önerilenler yapılabilir. Böylece her birey birbirinin rol modeli olabilme şansını yakalayabilir. Ortak yaşama kültüründe bilgi hayatın rengini sağlayacak önemli bir güçtür. Bilgi hayata yansıdığından problem çözebilme becerisine dönüşebildiğinde anlam kazanabilir. Bu bağlamda; bilen değil, bilge bireylere, yani soru çözen değil, karşılaştığı problemi çözen bireylere ihtiyaç vardır. Her çocukta doğuştan getirdiği güçler (bilgi, duygu ve motor becerisi) içerisinde benliğine gizlenmiş entelektüel bir nüve vardır. Ebeveyne düşen bu nüveyi açığa çıkaracak ilk başlatıcı olabilmektir. Eğitimin temel felsefesinin bireyin yetişmesine dair amaçları aile fertlerinin de temel felsefesi olabilir. Yarınlar için iyi insan, iyi vatandaş, iyi üretici, iyi tüketici olabilecek çocuklar yetiştirmek her ebeveynin kutsal ödevidir.
Kaynaklar
ALBAYRAK, Ahmet, İbn Haldun’un Medeniyet Tasarımı ve İnsan, İslami Araştırmalar Dergisi, Cilt 21, Sayı 1, 2010
AYDIN, İnayet, Eğitim ve Öğretimde Etik, Pegem Yayınları, Ankara, 2023.
BAŞARAN, İbrahim Ethem, Eğitim Bilimine Giriş, Siyasal Kitapevi, 2007.
MASLOW, Abraham H., A Theory of Human Motivation, Psychological Review, 50, 370-396, 1943.
NURSİ, Bediüzzaman Said, Şuâlar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.
NURSİ, Bediüzzaman Said, Kastamonu Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.
NURSİ, Bediüzzaman Said, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.
NURSİ, Bediüzzaman Said, Münazarat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.
YILMAZ, Süleyman, Milenyum Çağının Unutulan Gerçeği: Şahsiyet ve Değerler Eğitimi, Vizetek Yayıncılık, Ankara, 2021.
[1] Ahmet Albayrak, İbn Haldun’un Medeniyet Tasarımı ve İnsan, İslami Araştırmalar Dergisi, Cilt 21, Sayı 1, 2010
[2] Süleyman, Yılmaz, Milenyum Çağının Unutulan Gerçeği: Şahsiyet ve Değerler Eğitimi, Vizetek Yayıncılık, Ankara, 2021
[3] Abraham H., A Maslow, Theory of Human Motivation, Psychological Review, 50, 370-396, 1943.
[4] Kuran-ı Kerim, Hucurat Suresi – 13. Ayet Meali.
[5] Hadis-i Şerif | Beyhakî, 7/81.
[6] Hadis-i Şerif | İbn Mâce, Nikâh, 50.
[7] Bediüzzaman Said Nursi, Şuâlar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.
[8] Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.
[9] İbrahim Ethem Başaran, Eğitim Bilimine Giriş, Siyasal Kitapevi, 2007
[10] Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.
[11] İnayet Aydın, Eğitim ve Öğretimde Etik, Pegem Yayınları, Ankara, 2023.
[12] MEB, 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, Ankara, 1973.
[13] Hadisi Şerif | Buhârî, Nikâh, 91.
[14] Bediüzzaman Said Nursi, Şuanlar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.
[15] Süleyman Yılmaz, Milenyum Çağının Unutulan Gerçeği: Şahsiyet ve Değerler Eğitimi, Vizetek Yayıncılık, Ankara, 2021
[16] Bediüzzaman Said Nursi, Münazarat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.
[17] Süleyman Yılmaz, Milenyum Çağının Unutulan Gerçeği: Şahsiyet ve Değerler Eğitimi, Vizetek Yayıncılık, Ankara, 2021