Bediüzzaman Said Nursi’nin Tavsiyeleri Doğrultusunda Çocuğun Manevi Eğitimi
Hüseyin UZUN, Prof. Dr., Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Öğretim Üyesi
Özet
Çocuk eğitiminin en önemli basamaklarından birisi manevi eğitimdir. Bu eğitime en büyük katkının sağlandığı ortam ise ailedir. Manevi eğitimin başarılı olabilmesi için çocukların maddi, manevi ve duygusal gelişimleri dikkate alınmalı, doğru ve nitelikli metotlar kullanılmalı, uygun tutum ve davranışlar sergilenmelidir. Bediüzzaman Said Nursi’nin “Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer.”[1] tespiti, çocuklara küçük yaşlarda özelikle aile ortamında kuvvetli bir iman dersi verilmesinin önemini ortaya koymaktadır. Bu nedenle aile bireylerinin yeterli bilgi ve beceriye sahip olmaları gerekir.
Bu çalışmanın amacı, Bediüzzaman Said Nursi’nin önerileri doğrultusunda çocukların manevi gelişimlerine etki eden müspet veya menfi davranışların neler olduğunu incelemek, ebeveynlerin veya eğiticilerin dikkate alması gerektiği tutum ve davranışların neler olabileceğini ortaya koymaktır. Bu amaçla çocukların gelişim dönemleri dikkate alınarak yapılan manevi eğitimin müspet etkileri üzerinde durulmuştur. Bilinçli ve şuurlu yapılmayan manevi eğitimin doğurabileceği yanlış veya sapkın inançların olumsuz etkilerinden bahsedilmiştir. Çocuklara manevi eğitim verirken ebeveylerin veya eğiticilerin kendilerini çocuk yerine koyarak onları anlamaya çalışıp empati kurmanın önemi üzerinde durulmuştur. Sonuç olarak, çocuğun manevi eğitiminde kullanılabilecek en önemli kaynak eserlerden birisinin de Risale-i Nur eserleri olduğunun tespiti yapılmıştır.
Anahtar kelimeler: Manevi eğitim, Said Nursi, Risale-i Nur, çocukla iletişim, görsel kavrama.
Spiritual Education of Children According to Bediüzzaman Said Nursi’s Recomendations
Abstract
One of the most important steps in child education is spiritual education. The environment that contributes the most to this education is the family. For spiritual education to be successful, children’s physical, spiritual, and emotional development should be considered, correct and quality methods should be used, and appropriate attitudes and behaviors should be exhibited. Bediuzzaman Said Nursi’s observation that ‘If a child does not receive a strong lesson in faith during childhood, they may find it very difficult and challenging to internalize the practices of Islam and faith later on. It becomes as difficult as a non-Muslim accepting Islam, almost wild in nature.’[2] highlights the importance of providing children with a strong lesson in faith, especially in the family environment, during their early years. Therefore, family members need to have sufficient knowledge and skills.
The aim of this study is to examine the positive or negative behaviors that affect children’s spiritual development in accordance with the recommendations of Bediuzzaman Said Nursi, and to identify the attitudes and behaviors that parents need to consider. With this purposes, the positive effects of spiritual education tailored to children’s developmental stages will be emphasized. The negative effects of incorrect or misguided beliefs that may result from spiritual education not conducted consciously and conscientiously will be discussed. The importance of parents putting themselves in the place of their children, trying to understand them and empathize with them, will be emphasized when providing spiritual education to children. As a result, it has been determined that one of the most important sources that can be used in a child’s spiritual education is the Risale-i Nur collection.
Keywords: Spiritual education, Said Nursi, Risale-i Nur collection, communication with children, visual perception.
1. Giriş
Eğitim; bireye temel bilgi ve becerileri kazandıran, toplumsal sorumlukları öğreten, bireylerin maddi ve manevi duygularının gelişmesine katkı sağlayan en temel ve zorunlu ihtiyaçlardan birisidir. İtalyan şair ve düşünür Dante Alighieri’nin dediği gibi “Eğitim ekmek ve su gibi, toplumun en hayati ve mecburi ihtiyacıdır.”[3] Amerikalı mucit Thomas Edison ise insan ruhunun şekillenmesinde en büyük katkıyı sağlayan etkenin eğitim olduğunu şu cümlelerle dile getirir: “Bir mermer parçası için heykeltıraş ne ise, ruh için de eğitim odur.”[4] Mısırlı İslam düşünürü Seyyid Kutub da eğitimin tesirli gücüne şu cümle ile parmak basar:“Bilginin gücüne inanıyorum, kültürün gücüne inanıyorum ama eğitimin gücüne, daha çok inanıyorum.”[5]
Aslında insan, eğitim vasıtasıyla elde ettiği ilim ile olgunlaşır ve kemale ulaşır. Çünkü “İnsan bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidat itibarıyla her şey ilme bağlıdır.”[6]
Eğitim; bireylerin kişisel, sosyal ve manevi gelişiminde kritik bir rol oynar. Bireye kişilik kazandırır. Toplumun şekillendirilmesine katkı sağlar. Eğitimli bireyler, toplumsal sorumluluklarını daha iyi yerine getirirler. Adil bir insan olmaya çalışırlar. Ahlaki ve etik değerlere hassasiyetle riayet ederler. Tüm canlılara merhametlidirler. Sevgi, saygı, hoşgörü ve özveri odaklı olgun davranışlar sergilerler. Yaratılış gayesini çok daha iyi kavrarlar. Dünya ve ahiret ile ilgili sorumluluklarını çok daha özenle yerine getirirler. Kısacası, Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nun tanımladığı gibi “Eğitimli insan aklı, gönlü ve sorumluluk duygusu gelişmiş insandır.”[7] Amerikalı mucit Charles Franklin Kettering ise “Benim eğitimli adam tarifim, doğru işi, yapılması gereken doğru zamanda yapandır.”[8] tanımlamasını yapar.
Pek çok eğitimci, düşünür veya filozof, eğitimin insan hayatı için ne kadar önemli temel bir unsur olduğunu beyan eder. Bu düşünürlerden birisi olan Bediüzzaman Said Nursi, insanın hayatı boyunca öğrenmeye ihtiyacı olan bir varlık olduğunu şu cümlelerle dile getirir: “İnsan ise dünyaya gelişinde, her şeyi öğrenmeye muhtaç ve hayat kanunlarına cahil; hatta yirmi senede tamamen şerâit-i hayatı öğrenemiyor. Belki âhir ömrüne kadar öğrenmeye muhtaç(tır).”[9]
Güney Afrika’nın efsanevi lideri Nelson Mandela’nın şu sözleri de eğitimin önemini hatırlatır: “Dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah eğitimdir.”[10]
İngiliz devlet adamı Henry Brougham eğitimin insana kazandırdığı özgüveni şöyle tanımlar: “Eğitim görmüş bir halkı bir yöne sevk etmek kolay, sürüklemek güçtür; idare etmek kolay, köleleştirmek imkânsızdır!..”[11]
Çin’in en büyük düşünürlerinden biri olarak kabul edilen Konfüçyüs, çocuk eğitiminin ne kadar önemli olduğuna çeşitli örnekler vererek şu şekilde dikkat çeker:
“Bir günü düşünüyorsan balık tut.
Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek.
10 yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik.
100 yıl sonrasını düşünüyorsan çocuk eğit.”[12]
Eğitim, insan hayatı için vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Eğitimin en hassas ve kalıcı etkileri ise çocukluk döneminde görülür. Bu nedenle çocuk eğitiminin ilk ve önemli basamaklarından birisi manevi eğitimdir.[13] Manevi eğimin ilk temelleri ise aile ortamında atılır. Manevi eğitim, çocukların maddi ve manevi gelişimlerine katkı sağlar. Bu nedenle çocuğa doğru ve nitelikli metotlarla, uygun tutum ve davranışlarla verilen manevi eğitim, çocuğun tüm hayatında oldukça önemli bir yer tutar.
Bediüzzaman Said Nursi’nin “Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer.”[14] tespiti, ailelerin küçük yaşlardaki çocuklara sağlayacakları gerek aile içindeki gerekse dışındaki manevi eğitim atmosferlerinde, kuvvetli bir iman dersi almalarının önemini ortaya koymaktadır.
Bilimsel araştırmalar, çocuk eğitiminde 0-6 yaş döneminin ihmal edilemez hayati öneme sahip bir dönem olduğunu göstermektedir. Çünkü çocuklar bu yaş aralığında sadece biyolojik olarak değil, aynı zamanda manevi olarak da gelişmektedirler. Beyin gelişiminin büyük bir bölümü, bu yaş aralığında tamamlanır. Çocuğun zekâsı, kişiliği, anlama kabiliyeti, hisleri, davranışları gibi temel vasıflarının çoğu bu yaş aralığında şekillenir. Hatta çocuğun bu dönemdeki gelişimi, ileriki yaşlardaki karakterini bile şekillendirecek derecede etkili olmaktadır. Bu nedenle erken yaşlarda çocuklara verilen gerek maddi gerek manevi eğitim, ne kadar doğru ve nitelikli olursa o kadar çok başarılı sonuçlar elde etmek mümkün olacaktır.
Bediüzzaman, insan kabiliyetlerinin inkişaf etmesinde, şahsiyetlerinin şekillenmesinde ve ahlaki değerlerinin olgunlaşmasında en etkin yolun, küçük yaşlarda çocuklara telkin edilen manevi eğitim olduğunu savunur. Çocuk fıtratını bir tarlaya benzeten Bediüzzaman, kader eliyle bu fıtrat tarlasına güzel ve kötü huy tohumlarının ekildiğini söyler. Eğer bu tohumlar hüda suyuyla yani doğru ve nitelikli bir eğitimle, Kur’ânî ve Nebevî telkinlerle sulanırsa, insanî ve İslami ahlâk değerlerinin yeşereceğinden haber verir. Bu nedenle küçük yaşlarda özellikle aile ortamlarında çocuğa telkin edilen doğru ve nitelikli manevi derslerin ne kadar önemli olduğu akıllardan çıkarılmaması gerekir. Nitekim Bediüzzaman’nın, “İnsanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir.”[15] tespitinde de aile bireylerinin özellikle annenin çocuğun manevi eğitiminde ne kadar etkin bir role sahip olduğuna dikkat çekilir.
Manevi eğitim denilince akla çocukların İslami ve ahlaki değerleri özümsemesi gelir. Bu eğitimin içinde Allah ve Peygamber sevgisi, ibadet bilinci, dürüstlük, yalan söylememe, yardımlaşma, ebeveyne hürmet, hoşgörü, sevgi, saygı, nezaket, şefkat, sabır, sorumluluk bilinci gibi pek çok değerler yer alır. Bu değerler, çocukların karakter gelişimine katkı sağlar. Sosyal becerilerinin gelişmesine yardımcı olur. Sorumluluk sahibi ve başarılı birer birey olmalarına yardımcı olur. Bu çalışmada, küçük yaşlardaki çocuklara aile ortamında verilebilecek manevi eğitimin nasıl verilmesi, nelere dikkat edilmesi, hangi konuların seçilmesi, yaratıcının sevilmesi için nasıl bir metot takip edilmesi, çocukla iletişimin nasıl kurulması ile ilgili bazı metotlardan ve davranış şekillerinden bahsedilecektir. Bediüzzaman’ın bahsi geçen hususlarla ilgili tespit ve tavsiyelerine yer verilecektir.
2. Manevi eğitimde çocukla iletişim kurmanın önemi
Küçük yaşlarda çocuklara verilecek manevi eğitimin verimliliğini arttırmak için çocukların kavrayabileceği seviyeye inilmeli ve anlayabilecekleri bir lisanla muhatap olunmalıdır. Nitekim Bediüzzaman, çocukların kavrama ve anlama seviyelerine inilerek onlarla sağlıklı bir iletişim kurulabileceğini şu şekilde ifade eder: “Evet, yüksek bir insan, bir çocukla konuştuğu zaman çocukların şivesiyle konuşursa, çocuğun zihnini okşamış olur. Çocuğun fehmi, onun çat-pat söylediği sözler ile ünsiyet peyda eder; söylediklerini dinler ve anlar. Aksi hâlde, o insan ile o çocuk arasında bir malûmat alışverişi olamaz.”[16]
Çocukla ancak çocukça davranışlar sergilenerek iletişim kurulabilir. Çocukla beraber yerken bazen dökerek, beraber koşarken bazen düşerek, beraber oynarken bazen çamurlanarak, beraber konuşurken bazen ses tonunu değiştirerek, vucüt dilini kullanarak ve mimiklerle anlatarak çocukça davranışlar sergilemek, onlarla iletişim kurmayı kolaylaştıracaktır. Çocuğu sabırla dinlemek ve onu anlamaya çalışmak çocuğun gönlünü fethedecektir. Sağlıklı bir iletişim sayesinde de çocuk ne kadar çok sevildiğini hissedecektir. Bediüzzaman’ın “Nasıl ki bir çocukla konuşan, kendisini çocuklaştırır ve çocuklar gibi çat-pat ederek konuşur ki, çocuk anlayabilsin…”[17] şeklindeki tespiti de bu konunun önemine dikkatleri çeker.
Bediüzzaman, “Çocukla konuşulsa, çocukça tâbirât istimâl edilir.”[18] görüşündedir. Demek ki çocuklarla aynı dili konuşmak, onların seviyelerine inmek ve çocukça tabirler kullanarak hitap etmek çocukla sağlıklı iletişim kurmanın en önemli etkenleri arasında yer alır. Bu nedenle Risale-i Nur derslerinin çocukların anlayabileceği bir tarzda izah edilmesi ve onların seviyelerine uygun yardımcı materyallerin hazırlanması ve kullanılması oldukça önem arz eder.
Peygamber Efendimiz (asm) de “Küçük çocuğu olan onun hatırı için çocuklaşsın.”[19] buyurarak, çocukla iletişim kurmanın ancak onun seviyesine inmekle mümkün olabileceğine ve çocukça duyguların hissedilerek davranılması gerektiğine dikkatleri çeker. Ayrıca Peygamber Efendimizin (asm) “Çocuklar cennet bahçesinin çiçeği ve dünya hayatının güzel kokulu reyhanlarıdır.”[20] buyurarak çocukların nazlı, nazenin ve hassas birer çiçek gibi ilgiye ve sevgiye muhtaç fıtratlarda yaratıldıklarını hatırlatır. Çocukların bu niteliklerine dikkat edilerek manevi eğitimin verilmesine özen gösterilmesi gerektiğini ifade eder.
Çocuklarla iletişim kurmanın önemli vasıtalarından birisi de onların iç dünyasına dokunmak veya ulaşmaktır. Nazik bir dil kullanmak ve şefkatle muamele etmek çocuklar üzerinde olumlu bir etki bırakacaktır. Çocukla kurulan iletişim dili, ona saygı duyduğumuzu, onu sevdiğimizi ve söylediklerine değer verdiğimizi hissettirecek tarzda olmalıdır.
Çocukla sağlıklı iletişim kurmak sanıldığı kadar kolay değildir. Pek çok zorluklar barındırır. Çünkü Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi “Bir çocukla konuşup söz anlatmak, bir feylesofla konuşmaktan aşağı değildir.”[21] Bu nedenle ebeveynlerin belirli bir eğitimden geçmeleri, ilgili kitapları okumaları, yeterli bilgi birikimine ve deneyime sahip olmaları gerekir. Çocuklara aktarılması düşünülen konuların onların seviyelerine indirebilecek nitelikte hazmedilmesi gerekir. Çünkü “Âlim-i mürşid koyun olmalı, kuş olmamalı. Koyun kuzusuna süt (hazmedilmiş gıda), kuş yavrusuna kay (kuşun, kursağında biriktirerek yavrusuna verdiği hazmedilmemiş yumuşak gıda) verir.”[22] Nasıl ki yeşil ot yiyen bir koyuna, yedikleri hazmettirilerek beyaz bir süte dönüştürülür, sonrasında da yavrusunun hazmedebileceği bu mugaddi süt emdirilir. Aynen öyle de ebeveynler de önce kendileri bilgiyi hazmetmeli, sonra en uygun bir tarzda ve münasip bir seviyede çocuğuna aktarmalıdır. Bu da bir emek ve gayret gerektirir. O nedenle ebeveynler bilinçli olmalıdırlar. Çocuk gelişimi, çocuk terbiyesi, çocuğun manevi eğitimi ve çocuk yetiştirme rehberleri gibi yayınlardan istifade ederek yeterli bilgi birikimine sahip olmaları, sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi için oldukça önemlidir.
Çocuğun manevi eğitiminde sevgi ve muhabbet dilini kullanmak çok önemlidir. Çünkü çocuğun iç dünyasına ancak sevgiyle ulaşılabilir. Sevildiğini gören veya bilen bir çocuk, kendisini de değerli hisseder. Çocuk, eğitici konumundaki ebeveynini severse ve saygı duyarsa onların davranışlarını severek taklit eder. Dinî hassasiyetlerine daha duyarlı olur.
Sevgi odaklı bir manevi eğitim, çocuğun manevi duygularının gelişmesinde büyük bir katkı sağlar. Çocuğun manevi eğitiminde, öncelikli olarak bir Yaratıcı’nın varlığı ve O’nun bir elçisinin olması gerektğinin önemi anlatılmalıdır. Sonra Yaratıcı’nın ve Peygamberin tüm mahlukatı ve insanları çok sevdiklerini ve merhametli oldukları nazarlara sunulmalıdır. Çocuğun Allah ve Peygamberine sevgi ile bağlanmasını sağlayacak bir yol takip edilmelidir. Çocuğa cenneti olan bir Allah’tan bahsedilmesi Allah’a karşı sevgiyi arttıracaktır. Allah’ın merhametinin, şefkatinin ve sevgisinin tüm mahlûkatı nasıl kuşattığı, görsel hafızaya hitap edecek şekilde anlatılarak çocukta Allah sevgisi yerleştirilmelidir. Çocuklara yapılan hoş, güzel ve tatlı manevi telkinler, çocukların kendilerini cennetteymiş gibi hayal etmelerine sebep olacaktır. Çocuğun manevi eğitiminde çocuğu cehennem ateşiyle ve ceza veren bir Allah imajı ile korkutmak, yapılabilecek en büyük yanlışlardan biri olacaktır.
Çocuğun manevi eğitiminde Allah’ın biz insanları, hayvanları ve bitkileri de çok sevdiğini nazarlara sunmak gerekir. Nasıl ki çok sevilen birisinin istekleri büyük bir şevkle yapılırsa, çok seveceğimiz Allah’ın da emir ve isteklerini gönül ferahlığıyla ve memnuniyetle yapılabileceği hatırdan çıkarılmamalıdır. O nedenle Allah, çocuk tarafından ne kadar çok tanınırsa ve bilinirse O’nun emirlerine itaat etme eğilimi de o nispette artacaktır.
3. Manevi eğitimde çocukların görsel kavrama yeteneklerinin önemi
Çocuklar erken yaşlarında gördükleri ve hayal edebildikleri şeyleri daha kolay anlamlandırırlar. Eğitimciler, çocukların bu tür öğrenme kabiliyetlerini görsel kavrama veya görsel algı olarak tanımlarlar. Çocuklar, görsel kavrama sayesinde daha kolay ve daha kalıcı olarak öğrenirler. O nedenle küçük yaşlardaki çocukların eğitilmesinde, sözlerden daha çok davranışların çok daha etkili olduğu söylenebilir. O nedenle ebeveynler hareketleriyle ve davranışlarıyla çocuklarına rol model olmaları gerekir. Çünkü Bediüzzaman’ın tespitiyle “Lisan-ı hâl, lisan-ı kalden daha kuvvetli ve tesirli (dir).”[23]
Çocuklar, aile içindeki bireylerin özellikle anne ve babaların davranışlarını gözlemleyerek taklit etmeye çalışırlar. Hatta aile ortamında gördüklerini ve işittiklerini bir kamera gibi kayıt altına alırlar ve kendi hayatlarına tatbik ederler. Kavga eden bir anne-baba, çocuğa kötü örnek olur. Çünkü kavgaya şahit olan çocuklarda -huzursuzluk, mutsuzluk, güven eksikliği, başarısızlık, odaklanma eksikliği gibi- zihinsel duygular ve sosyal beceriler olumsuz yönde etkilenir. Hatta yetişkin olduklarında bile bu olumsuz davranışların etkileri devam edebilmektedir. Çünkü çocuklar ailede ne görürlerse yetişkinliğinde de o şekilde davranma eğilimi taşırlar. Eğer çocuk, anne ve babasının birbirlerine göstereceği saygı ve sevgiye şahit olursa, aralarındaki problemleri sağlıklı bir iletişimle çözebildiklerini görürse ileriki yaşlarda da bu yaklaşım o çocuğun rehberi olur. Aynı şekilde aile bireylerini namaz kılarken, Kur’an okurken, dua ederken gören çocuk, onları taklit etmeye çalışır. Bu durum çocukta küçük yaşlardan itibaren ibadetlere karşı bir ilgi, bir sevgi ve Kur’an’a bir hürmet eğilimi meydana getirecektir. Bu nedenle çocuğun kişisel gelişiminde ve manevi hayatının şekillenmesinde anne ve baba davranışlarının çok büyük bir rolü vardır. Çünkü ebeveynler, çocuklar için öncelikli modellerdir.
4. Manevi eğitimde ahiret inancının önemi
Çocukların manevi eğitiminde cennet fikri ve ahiret inancı oldukça önemli bir yer teşkil eder. Çocuklar anne, baba, kardeş veya arkadaş ölümleri ile karşılaşabilirler. Çocuklarda sevdiklerine bir daha kavuşamayacakları düşüncesi, onları mutsuz ve huzursuz edecektir. Bu nedenle çocuklarda ahiret inancının yerleştirilmesi onların zayıf ve nazik duygularına bir kuvvet, bir güç kazandıracaktır. Bediüzzaman, ahiret inancına dair telkinlerin çocuklar üzerinde müspet etkisini şu şekilde izah eder ve bazı önerilerde bulunur:“Nev-i insanın dörtten birini teşkil eden çocuklar, âhiret imanıyla insanca yaşayabilirler ve insaniyetin istidatlarını taşıyabilirler. Yoksa elîm endişeler içinde, kendini uyutturmak ve unutturmak için çocukça oyuncaklarıyla, haylâz bir hayatla yaşayacak. Çünkü her vakit etrafında onun gibi çocukların ölmesiyle onun nazik dimağında ve ileride uzun arzuları taşıyan zayıf kalbinde ve mukavemetsiz ruhunda öyle bir tesir yapar ki, hayatı ve aklı o biçareye âlet-i azap ve işkence edeceği zamanda, âhiret imanının dersiyle, görmemek için oyuncaklar altında onlardan saklandığı o endişeler yerinde, bir sevinç ve genişlik hissederek der: “Bu kardeşim veya arkadaşım öldü, cennetin bir kuşu oldu. Bizden daha iyi keyf eder, gezer. Ve validem öldü, fakat rahmet-i İlâhiyeye gitti, yine beni cennette kucağına alıp sevecek ve ben de o şefkatli anneciğimi göreceğim.” diye insaniyete layık bir tarzda yaşayabilir.”[24]
Çocuklara cennetin eşsiz güzelliklerinden ve vefat eden sevdiklerinin cennette bulunduğundan bahsedilmesi, onların üzerinde müspet bir etkiye sebep olacaktır. Nitekim bu hususu Bediüzzaman şu ifadelerle dile getirir:“Nev-i beşerin hemen yarısını teşkil eden çocuklar, yalnız cennet fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilirler. Ve gayet zaif ve nazik vücutlarında bir kuvve-i mâneviye bulabilirler. Ve her şeyden çabuk ağlayan gayet mukavemetsiz mîzac-ı ruhlarında, o cennet ile bir ümit bulup mesrurâne yaşayabilirler.”[25]
Çocuklara maneviyattan uzak sadece maddi ve felsefi bir yaklaşımla verilen bir eğitim, çocukta manevi ve vicdani duyguların inkişaf etmesinde yetersiz kalacaktır. Güçlü kişisel gelişim, hem maddi hem de manevi eğitimi beraberce alan çocuklarda öne çıktığı göze çarpmaktadır. O nedenle çocukların geleceklerini daha sağlıklı şekillendirebilmeleri ve güçlü kişilik yapılarına sahip olabilmeleri için küçük yaşlardan itibaren manevi eğitim derslerinin telkin edilmesinde fayda vardır. Unutulmamalıdır ki maneviyattan yoksun bir eğitimden geçen çocuklar, ileriki yaşlarda sadece dünyevi ve nefsani hazlarını tatmin etme peşinde koşan ve menfaati için her yolu mübah gören problemli kişiliklere sahip olacaklardır. Oysa manevi eğitim,; dünya hayatında özgür iradesiyle yaptığı eylemlerin karşılığını ahirette de göreceği bilincini verir. En küçük bir iyiliğin veya kötülüğün ahirette karşılığının olacağı inancını benimsetir. Güzel davranışlarda bulunanların ise ahirette Allah tarafından cennetle ödüllendirilecekleri fikrini verir. Her canlının hukukuna saygı göstermesi gerektiğini öğretir. Hayatta karşılaşılabilecek sıkıntı, hastalık, musibet, ölüm gibi hadiseler karşısında nasıl bir tavır sergilemesi gerektiğinin dersini verir. Nerede ve nasıl hareket edilmesi gerektiğinin bilincini kazandırır.
Bediüzzaman, masum ve hassas ruha sahip çocuklara sadece dünyevi geleceklerini düşünerek verilen bir eğitimin yeterli olmadığını, şefkat ve merhamet duygularının olgunlaşmadığını, sorulan bir soruya cevap vererek fikrini şöyle beyan eder:
Soru: “Acaba, alâkaları pek az olduğu terakkiyat-ı medeniye dersleri ve onların kuvve-i mâneviyesini kıracak ve ruhlarını söndürecek, nursuz sırf maddî, felsefî düsturların tâliminde midir?”
Cevap: “Eğer insan bir cesed-i hayvânîden ibaret olsaydı ve kafasında akıl olmasaydı; belki bu mâsum çocukları muvakkaten eğlendirecek terbiye-i medeniye tâbir ettiğiniz ve terbiye-i milliye süsü verdiğiniz bu frengî usûl, onlara çocukcasına bir oyuncak olarak, dünyevî bir menfaatı verebilirdi. Mâdemki o mâsumlar hayatın dağdağalarına atılacaklar, mâdemki insandırlar; elbette küçük kalblerinde çok uzun arzuları olacak ve küçük kafalarında, büyük maksatlar tevellüd edecek. Mâdem hakikat böyledir; onlara şefkatin muktezası, gayet derecede fakr ve aczinde, gayet kuvvetli bir nokta-i istinadı ve tükenmez bir nokta-i istimdadı; kalblerinde îmân-ı billâh ve îmân-ı bilâhiret suretiyle yerleştirmek lâzımdır. Onlara şefkat ve merhamet bununla olur.”[26]
5. Manevi eğitimde Risale-i Nur eserlerinin önemi
Felaket ve helaket asrı olarak tanımlanan ahir zamanda, çocuğun manevi eğitiminde kullanılabilecek en önemli kaynak eserlerden birisi de Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’dır. Risale-i Nur okuyan çocukların samimi beyanları da bu hakikati ispatlıyor. Risale-i Nur eserlerinden Emirdağ Lahikası’nda geçen, dayısının kendisine okuduğu Risale-i Nur ile ilgili intibaını validesine anlatan bir çocuğun hatırası şu şekildedir: “Ben (çocuk) bunların (Risale-i Nurların) okunmasını çok seviyorum. Dayım bize bunları okuyordu. O okurken ben başka bir hâlet kesb ediyordum, diye validesine söylüyor.” Çünkü “Risale-i Nur’da öyle bir manevi zevk ve câzibedar bir nur var ki; mekteplerde çocukları okumağa şevkle sevketmek için icad ettikleri her nevi eğlence ve teşviklere galebe edecek bir lezzet, bir sürur, bir şevk, Risale-i Nur veriyor ki; çocuklar böyle hareket ediyorlar.”[27]
Risale-i Nur derslerinin çocuklarla paylaşılmasında, çocuklarda merak uyandıracak bir tarz, bir üslup ve bir yöntem seçilmelidir. Çocuğun soru sorması teşvik edilmelidir. Derslere aktif katılımlarını sağlayacak bir metodun uygulanmasına dikkat edilmelidir. Nitekim Bediüzzaman da bu tarz bir ders işleme tarzının yararlı ve etkili olduğunu, talebesi Şefik’in bir hatırasına Yirmi Sekizinci Lem’a da yer vererek desteklemektedir. Şöyle ki;“İşte bu Elmas, Cevher, Nur’un ikinci kerâmetini isbat ile üç yaşından sekiz yaşına kadar akrabâlarım ve evlâdım, bu Elmas, Cevher, Nurlar için fedâkârâne ve bu yolda hayatlarını hiç düşünmeden fedâ edeceklerini isbat ederim. Çünkü bu Elmas, Cevher, Nur’u okurken, hepsi başıma toplandı. Onları sevdim ve birer çay verdim; bu Elmas, Cevher, Nur’u okumaya devam ettim. Hepsi birden, “Bu nedir? Bu yazı nasıl yazıdır?” sordular. Ben de dedim: “Bu, Elmas, Cevher, Nur’dur” diye bunlara okumaya başladım. Onuncu Sözü (Haşir risalesini) okurken saatler geçmiş. Çocuklar, merakından, anlayamadıkları zaman hemen bendenize soruyorlardı. Ben de bu Elmas, Cevher, Nur’u onların anlayabileceği şekilde izah ederken, çocukların renkleri, renk renk oluyordu ve güzelleşiyordu. Suallerinde “Nur hangisi, Cevher hangisi ve Elmas hangisi?” diye sorduklarında, “Evet, Nur, bunu okumaktır. Bak, sizde bir güzellik meydana geldi.” Onlar da birbirinin yüzüne baktılar ve tasdik ettiler. “Ya Elmas nedir?”, “Bu Sözleri yazmaktır. O zaman, yani, yazdığınız zaman sizin yazılarınız elmas gibi kıymetli olur.” Tasdik ettiler. “Ya Cevher nedir?”. “İşte o da, bu kitaptan aldığınız îmândır.” Hepsi birden şehadet getirdiler.”[28]
Çocuklarla Risale-i Nur dersi yaparken konu seçimi de oldukça önem arz eder. Bu hususta Bediüzzaman, öncelikli olarak Allah’ın merhameti, Allah’ın kudreti ve Allah’ın yaratıcılığı ile ilgili konuların öne çıkarılarak çocuklarla paylaşılmasının ipuçlarını verir. Sebeplere müracaat ettikten sonra neticeyi Allah’tan bekleme, Allah’a güvenme ve Allah’ın emirlerine itaat etme gibi doğru ve etkileyici konu seçimine dikkat edilmesi gerektiğinin üzerinde durur. Böylece masum çocukların hayata çok daha müspet bir şekilde bakabilmesine yardımcı olunacağına inanır. Bediüzzaman bu hususla ilgili şu tespiti yapar: “(Çocuklar)…zaaf ve acz ve iktidarsızlık noktasında, merhametkâr, kudretli bir Hâlıkı bilmekle ruhları inbisat edebilir, istidatları mesudâne inkişaf edebilir. İleride, dünyadaki müthiş ehval ve ahvâle karşı gelebilecek bir tevekkül-ü imanî ve teslim-i İslâmî telkinatıyla o masumlar hayata müştakane bakabilirler.”[29]
Çocuklar teşvik edilmekten çok hoşlanırlar. Teşvik etme, çocukları motive eder. Çocuklara mantıklı gerekçelerle hedef göstermek, güzel şeyleri öğrenmeye özendirmek ve onları cesaretlendirmek ebeveynlerin yapması gereken en önemli vazifelerinden birisidir. Manevi eğitimin başarılı olabilmesi için de teşvik, cesaret ve özendirme oldukça önemlidir. Bediüzzaman’ın Emirdağ Lahikası’nda çocukları Kur’an öğrenmeye ve Risale-i Nur okumaya teşvik eden ve özendiren bir mektubu yer alır. Çocuklara hitaben yazdığı bu mektup içerisindeki telkinatlar dikkate alınarak, ebeveynlerin de çocukları Kur’an öğrenmeye ve Kur’a’nın tefsiri olan Risale-i Nurları okumaya teşvik etmeleri gerekir. Faydalı olacağı düşüncesiyle bu mektubu paylaşmak istiyorum.
“Aziz, Mâsum Evlâdlarım!
Kur’ân’ı öğrenmek için ders almağa çalışıyorsunuz. Sizin bildiğiniz yeni harfde noksanlar olduğu için, mümkün oldukça yeni harfden okunmamak lâzım gelir.
Hem, Kur’ân’ı okumanın faidesi, yalnız hâfız olmak ve dünyada onunla bir makam kazanmak, bir maaş almak değil; belki herbir harfi, hiç olmazsa on hayrından tâ yüze, tâ binlere kadar cennet meyvelerini, âhiret faidelerini vermesini düşünüp ve ebedî hayatın rahatını ve saadetini te’min etmek niyetiyle okumak lâzımdır.
Evet, mekteplerde, dünya maişeti, ya rütbeleri için fenleri ders okumak, bu kısacık dünyevî hayatta derecesi, faidesi bir ise, ebedî hayatta Kur’ân ve Kur’ân’ın kudsî kelimelerini ve nurlu ve îmanî mânalarını öğrenmek binler derece daha kıymetlidir. Onlar şişe hükmünde, bunlar elmas hükmündedir.
Hem, peder ve validenize hakikî ve faideli evlâdlar olabilirsiniz. Siz, mâdem mâsumsunuz daha günahınız yok; böyle kudsî bir niyetle okusanız, sizleri Risale-i Nur’un mâsum şâkirdleri içinde kabul edip umum şâkirdlerin dualarına hissedar olursunuz ve nurlu ve mübarek talebeler olursunuz.”[30]
Bilindiği üzere, “Ev okulu, çok eski dönemlerden beri var olan çeşitli ülkelerde uygulanmış ve hâlâ uygulanmakta olan bir alternatif eğitim modelidir. Ebeveynlerin çocukları için daha güvenli bir ortam kurmak istemeleri, çocukların akademik başarılarının ev okulu ile daha yüksek olacağı ve okulda karşılaşılabilecek şiddet ortamından çocuklarını uzaklaştırma düşüncesi gibi çeşitli nedenler,”[31] aileler tarafından ev okulu modelinin tercih edilmesine sebep olmaktadır. Aileler tarafından çocuklara sunulacak olan manevi eğitim de ev okulu kapsamında ele alınabilir. Çevrimiçi ev okulu programları hazırlanarak ebeveynlere destek olunabilir. Çünkü Said Nursi’nin bir yaşında iken validesinin kendisine yaptığı telkinlerin müspet etkileri dikkate alındığında, doğru bir pedagojik eğitimin mekânla sınırlı olmayıp veriliş biçimiyle ilgisi olduğunu ispat etmektedir.
Aslında manevi eğitimde ev okul modelinin kullanılabileceği ile ilgili fikir, Risale-i Nur eserlerinde yer almaktadır. Bediüzzaman, 1951 yılında Risale-i Nur vasıtasıyla manevi eğitimin evlerde verilebileceğine dair mesajlar vermiştir. Emirdağ Lahikası’nda geçen bu mesajlardan bir tanesi şöyledir: “Her bir adam eğer hanesinde dört-beş çoluk çocuğu bulunsa kendi hanesini bir küçük Medrese-i Nuriye’ye çevirsin. Eğer yoksa, yalnız ise, çok alâkadar komşularından üç-dört zât birleşsin ve bu hey’et bulundukları haneyi küçük bir Medrese-i Nuriye ittihaz etsin. Hiç olmazsa işleri ve vazifeleri olmadığı vakitlerde, beş on dakika dahi olsa Risale-i Nur’u okumak veya dinlemek veya yazmak cihetiyle bir miktar meşgul olsalar, hakikî talebe-i ulûmun sevaplarına ve şereflerine mazhar oldukları gibi, İhlâs Risalesi’nde yazılan beş nevi ibadete de mazhar olurlar. Hakikî ilim talebeleri gibi, onların maişetlerini temin hususundaki âdi muameleleri de bir nevi ibadet hükmüne geçebilir.” diye kalbe ihtar edildi… Ben de kardeşlerime beyan ediyorum…”[32]
5.1 Manevi eğitimde Risale-i Nur konularını işlerken dikkate alınması gereken hususlar
Risale-i Nur ders konularının, çocuğun ilgisini çekebilecek ve merak uyandırabilecek niteliklerde olmasına dikkat edilmelidir. Bu amaçla ilk etapta çocuk açısından ilginç bir soru üretilmeli ve bu soru çerçevesinde konular belirlenmelidir. Belirlenen konuların çocuk tarafından anlaşılabilir ve kısa olmasına dikkat edilmelidir. Gerektiğinde çocuğun anlayış ve kavrayış düzeyine uygun yeterli açıklamalar yapılmalıdır. Dikkat edilmelidir ki “Elifbayı okumayan çocuklara felsefe dersi verilse sathî olur.”[33] kaidesince, çocuklara okutulacak veya verilecek ders konularının basitten zora doğru planlanması gerekir.
Çocuğun manevi eğitiminde rol alabilecek ebeveyn veya eğiticilerin Risale-i Nur derslerini çocuğa nasıl aktarılması gerektiğini, hangi misallerin veya temsillerin hangi aşamada verilmesi gerektiğini, vucüt dilinin veya mimiklerin nerelerde kullanılabileceğini ve çocuğun derse iştirakini hangi sorularla sağlayabileceklerini önceden planlamaları gerekir. Bu nedenle ders planlaması ve ön hazırlık yapılması dersin verimli bir şekilde çocuğa aktarılmasında önemli yer tutar.
Risale-i Nur derslerini işlerken çocukları sevirdirmek amacıyla çeşitli ikramlar, küçük ödüller ve hediyeler vermek motivasyonu arttırıcı etki edecektir. Fakat çeşitli kaynaklarda çocuklara pazarlık usulü veya vaad şeklinde verilen ödüllerin pedagojik açıdan uygun düşmediği görüşü yer alır. Eğitim uzmanları ödül vaadinin gizli bir ceza şeklinde etki edebileceği görüşünü savunurlar. Çocuğun başarısız olması ve vaad edilen ödüle ulaşamaması durumunda, çocuk kendisini cezalandırılmış gibi hissedebileceği belirtilmiştir.[34] O nedenle hediye veya ödülü abartmamak gerekir.
Okuma yazma bilen çocukların, bazı kavramları ve konuları daha iyi anlayabilmeleri için onlara kitap okuma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Risale-i Nur derslerini işlerken çocukların da bazı pasajları sesli olarak okumalarını teşvik etmenin faydalı olacağı unutulmamalıdır. Bu durum telaffuz problemlerinin daha kısa zamanda çözülmesine katkı sağlayacaktır. Hatta okunan pasaj ile ilgili basit sorular sorulmalıdır. Sorulara verilen cevaplar değerlendirilerek, gerekirse küçük bir ikram ile ödüllendirme yapılmalıdır.
Çocuklarla Risale-i Nur dersi yapanlar, konuları çocukların anlayabilecekleri seviyeye indirmeli, sıkmamaya çalışmalı, sevdirmeye gayret etmelidirler. Oyun süresi derslerden daha uzun tutulmalıdır. Oyun oynarken, beraber yürürken veya ikramlar yenilirken çocuklara hayata dair bazı hususlar, arkadaşlık ilişkileri, görgü kuralları gibi konular anlatılmalıdır. Yani her ortam ve faaliyet eğitim açısından fırsata dönüştürülmelidir. Bunun için önceden hazırlıklı olmak oldukça önemlidir.
Çocuklarla işlenecek Risale-i Nur derslerinde gerçekleri hikâyelerle eşleştirmek oldukça tesirli olacaktır. Bu nedenle bazı konuları misaller vererek veya Risale-i Nur’da geçen hikâyeler ile işlemek yararlı olacaktır.
Çocuklar gördüğü, yaptığı veya öğrendiğini uyguladığı zaman, öğrendikleri daha kalıcı olacaktır. Özellikle tefekküre dayalı Risale-i Nur derslerinin tabiatla iç içe yapılması gerekir. Orman, hayvanat bahçesi, botanik bahçesi gibi çeşitli ortamlar, Risale-i Nur dersleri için en verimli yerlerdir. Bu tür imkanlara sahip olmayan ise belgesellerden yararlanabilir.
Çocuğun manevi eğitiminde çocukları başkaları ile kıyas etmemek gerekir. Kesinlikle alaya alınmamalıdır. Çeşitli lakaplar takılmamalıdır. Arkadaşlar arası kullanılan lakapların ise uygun olmadığı izah edilerek kullanılmaması gerektiği telkin edilmelidir. Menfiyi çağrıştıran misaller verilmemelidir. Mümkün mertebe argo sözcükler kullanılmamalıdır. Çocukların küfür niteliği taşıyan sözcük kullanımına ise uygun bir lisanla müdahale edilmelidir.
Aile ortamı dışında manevi eğitim alıp eve dönen bir çocuğun anne ve babasının “Evladım bugün ne öğrendin?” şeklinde yönelttiği sorusuna, çocukların verebilecekleri cevapları olmalıdır. Yemek adabını öğrendik, Allah’ın bizim ibadetimize ihtiyacı olmadığını öğrendik, Allah’ın niçin bizim ibadet etmemizi istediğini öğrendik gibi cevaplar vermesi, dersin verimli geçtiğini gösteren bir ölçü niteliğindedir. O nedenle manevi eğitim esnasında müşahhas ve tatbik edilebilir bazı güzel davranışları veya alışkanlıkları kazandırmak ve çocuğun aklında kalabilecek ilgi çeken konuları onlara aktarmak hedeflenmelidir.
Risale-i Nur derslerini işlerken konu ile ilgili kısa bir vecizenin ezberletilmesi, çocukların hafızalarının gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Çocuğun manevi eğitiminde görev alan eğiticilerin, sadece etkili ders anlatmaları yeterli değildir. Eğitici, daima rol model olmaya çalışmalıdır. Ders anlatımıyla, iyi iletişim kurmasıyla, tutarlı söz ve davranışlarıyla, düzenli ve temiz olmasıyla, kendisini yenilemesiyle örnek olmaya gayret etmelidir. Eğitici, kendini sevdirmeli, tatlı dilli, güler yüzlü, güzel sözlü, affedici ve hoşgörülü olmalıdır. Muhatap oldukları çocukların, yaramaz birer çocuk olabileceklerini veya yerinde duramayan hareketli birer çocuk olabileceklerini unutmamalıdır. Eğitici, dikkat dağıtıcı çocuk davranışlarına karşı duyarlı ve tedbirli olmalıdır. Dikkatini dağıtmadan ders yapabilme alışkanlığı kazanmalıdır.
Çocukların aklıyla değil, duygularıyla hareket ettiğini unutmamak gerekir. Çocuk, eğlenmek amacıyla sonucunu düşünmeden arzuladığı her şeyi yapma eğilimdedir. Eğitici, sorumsuzca yapılan hareketlerin çocuk tarafından bir oyun veya bir eğlence olarak kabul edilebileceğinin farkında olmalı ve höşgörüyü elden bırakmamalıdır.
Eğitici, çocuk davranışlarını ve sebeplerini iyi analiz etmelidir. Çocukların uzun süre ders dinleyemedikleri, suçlanmaktan hoşlanmadıkları, çok konuşmaya ve soru sormaya meraklı oldukları, şikayet etmeyi sevdikleri, ilgilenilmekten hoşlandıkları ve dikkatlerin üzerilerine yönelmesinden haz duydukları unutulmamalıdır. Çocuğun kendi fikrini ifade etmekten çekinebileceğini ve hata yapmaktan ise utanabileceğini bilmelidir. Eğitici, çocuğun saçma sapan bir cümle kurmasında bile onu takdir ederek özgüven vermesi gerektiğini bilmelidir. Çünkü çocuğun fikirlerinin takdir görmesi çocukta özgüven duygusunun gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Risale-i Nur derslerini işleyen eğitimcinin, konuyu anlatırken çok önemli kelimeleri yazı tahtasına yazması gerekir. Çocuk anlatılan konuyu yazı tahtasındaki kelimelere bakarak özetleyebilmelidir. Bu nedenle yazılacak kelime veya cümlelerin ön hazırlığını önceden yapmak gerekir.
Çocuğun spor, sanat ve müzikle ilgili yetenekleri varsa eğitici farklı faaliyetler planlayarak çocuğun yeteneklerini göstermelerine katkı sağlaması gerekir. Bu durum çocuğun heyecanına heyecan katacaktır.
Sonuçlar
Bediüzzaman Said Nursi’nin önerileri doğrultusunda çocukların manevi eğitiminde nelere dikkat edilmesi, çocuklarla iletişimin nasıl kurulması, manevi eğitim esnasında ebeveyn veya eğiticilerin hangi tutum ve davranışlar sergilemesi, çocukların görsel kavrama yeteneklerinin dikkate alınması, Risale-i Nur konu seçiminde ve işlenmesinde dikkate alınması gerekenlerin neler olabileceği üzerinde çeşitli değerlendirmelerin yapıldığı bu çalışmanın genel sonuçları kısaca şunlardır:
- Eğitim; bireylerin kişisel, duygusal, sosyal ve manevi gelişiminde kritik bir rol oynar. Bireye kişilik kazandırır. Toplumun şekillendirilmesine katkı sağlar. Eğitimli bireyler, toplumsal sorumluluklarını daha iyi yerine getirirler. Adil bir insan olmaya çalışırlar. Ahlaki ve etik değerlere hassasiyetle riayet ederler. Tüm canlılara merhametlidirler. Sevgi, saygı, hoşgörü ve özveri odaklı olgun davranışlar sergilerler. Yaratılış gayesini çok daha iyi kavrarlar. Dünya ve ahiret dengesi ile ilgili sorumluluklarını çok daha özenle yerine getirirler.
- Çocuk eğitiminin ilk ve önemli basamaklarından birisi, manevi eğitimdir. Manevi eğimin ilk temelleri ise aile ortamında atılır.
- İnsan kabiliyetlerinin inkişaf etmesinde, şahsiyetinin şekillenmesinde ve ahlaki değerlerinin olgunlaşmasında en etkin yol, küçük yaşlarda çocuklara telkin edilen manevi eğitimdir. Bediüzzaman Said Nursi’nin “Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer.”[35] tespiti, çocukların küçük yaşlarda özelikle aile ortamlarında çocuğa telkin edilen doğru ve nitelikli manevi eğitimin önemini ortaya koymaktadır.
- Küçük yaşlarda çocuklara verilecek manevi eğitimin verimliliğini arttıran en önemli etkenlerden birisi, çocukların kavrayabileceği seviyeye inmek ve anlayabilecekleri bir lisanla onlarla muhatap olmaktır.
- Çocuğun manevi eğitiminde Allah’ın merhametinin, şefkatinin ve sevgisinin tüm mahlukatı nasıl kuşattığı, görsel hafızaya hitap edecek şekilde anlatılarak çocukta Allah sevgisi yerleştirilmelidir. Çocuğu cehennem ateşiyle ve ceza veren bir Allah imajı ile korkutmak, yapılabilecek en büyük yanlışlardan biridir.
- Çocuklar, aile içindeki bireylerin özellikle anne ve babaların davranışlarını gözlemleyerek taklit etmeye çalışırlar. Aile bireylerini namaz kılarken, Kur’an okurken, dua ederken gören çocuk, onları taklit etmeye çalışır. Çünkü ebeveynler, çocuklar için öncelikli modellerdir.
- Çocuklara maneviyattan uzak sadece maddi ve felsefi bir yaklaşımla verilen bir eğitim, çocukta manevi ve vicdani duyguların inkişaf etmesinde yetersiz kalacaktır. Güçlü kişisel gelişim hem maddi hem de manevi eğitimi beraberce alan çocuklarda öne çıkar.
- Risale-i Nur derslerinin çocuklarla paylaşılmasında, çocuklarda merak uyandıracak bir tarz, bir üslup ve bir yöntem seçilmelidir. Çocuğun soru sorması teşvik edilmeli ve derslere aktif katılımlarını sağlayacak bir metodun uygulanmasına dikkat edilmelidir.
Sonuç olarak, çocuklara küçük yaşlarda özellikle aile ortamında kuvvetli bir iman dersi ile beraber ahlaki değerlerin verilmesi ihmal edilmemelidir. İmani ve ahlaki değerlerin özümsenmesi amacıyla çocuğa verilen manevi eğitiminde Risale-i Nur eserlerinden yeterince istifade edilmelidir. Ebeveynler; çocuk gelişimi, çocuk terbiyesi, çocuğun manevi eğitimi ve çocuk yetiştirme rehberleri gibi yayınlardan istifade ederek yeterli bilgi birikimine sahip olmalıdırlar.
Kaynakça:
ÇANKIRILI, Ali, “Çocuğun manevi eğitimi”, Zafer yayınları, Ankara, 2008,
ÇİVİCİ, Berire Sena ve ÖZASLAN, Hatice, “Alternatif Eğitim Modeli Olarak Ev Okulu Modelinin İncelenmesi” Çocuk ve Gelişim Dergisi 2020, Cilt 4, Sayı 7, 57-65
Deylemi, 11, 136-b
Deylemî, III, 513
https://slideplayer.biz.tr/slide/12513263/, 2018
https://tr.wikiquote.org/wiki/Henry_Brougham, 2024
https://www.campusonline.com/blog/egitim-ile-ilgili-sozler-iste-en-etkileyici-50-soz, 2019
https://www.gcakademi.com/gunun-sozu/icerik/106, 2020
https://www.iienstitu.com/blog/egitimle-ilgili-en-iyi-50-soz, 22 Mart 2020
https://www.iienstitu.com/blog/egitimli-ne-demek, Kasım 2021
NURSİ, Said, Asa-yı Musa, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013
NURSİ, Said, Emirdağ Lahikası I, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013
NURSİ, Said, İşârât-ül İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013
NURSİ, Said, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013
NURSİ, Said, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013
NURSİ, Said, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013
NURSİ, Said, Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013
ÖZGÜR Şahin, https://www.kendinigelistir.com/hayatimiza-yon-veren-sozler/, Nisan 2007
Sağlık rehberi, “Çocuğunuzu ödüllendirirken cezalandırmayın”, https://npistanbul.com, 20 Temmuz 2018
[1] Said Nursi, Emirdağ Lahikası I, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 86
[2] Said Nursi, Emirdağ Lahikası I, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 86
[3] https://www.iienstitu.com/blog/egitimle-ilgili-en-iyi-50-soz
[4] Age.
[5] https://www.campusonline.com/blog/egitim-ile-ilgili-sozler-iste-en-etkileyici-50-soz
[6] Said Nursi, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 504
[7] https://www.iienstitu.com/blog/egitimli-ne-demek
[8] Özgür Şahin, https://www.kendinigelistir.com/hayatimiza-yon-veren-sozler/
[9] Said Nursi, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 503
[10] https://www.gcakademi.com/gunun-sozu/icerik/106
[11] https://tr.wikiquote.org/wiki/Henry_Brougham
[12] https://slideplayer.biz.tr/slide/12513263/
[13] Ali Çankırılı, “Çocuğun manevi eğitimi”, Zafer yayınları, 2008, Ankara
[14] Said Nursi, Emirdağ Lahikası I, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 86
[15] Said Nursi, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 462
[16] Said Nursi, İşârât-ül İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 346
[17] Said Nursi, İşârât-ül İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 280
[18] Said Nursi, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 629
[19] Deylemî, III, 513
[20] Deylemi, 11, 136-b
[21] Said Nursi, İşârât-ül İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 348
[22] Said Nursi, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 798
[23] Said Nursi, Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 496
[24] Said Nursi, Asa-yı Musa, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 70
[25] Said Nursi, Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 296
[26] Said Nursi, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 716
[27] Said Nursi, Emirdağ Lahikası I, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 124
[28] Said Nursi, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 661
[29] Said Nursi, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 716
[30] Said Nursi, Emirdağ Lahikası I, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 408
[31] Berire Sena Çivici ve Hatice Özaslan, “Alternatif Eğitim Modeli Olarak Ev Okulu Modelinin İncelenmesi” Çocuk ve Gelişim Dergisi 2020, Cilt 4, Sayı 7, 57-65
[32] Said Nursi, Emirdağ Lahikası II, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 657
[33] Said Nursi, Eski Said Dönemi Eserleri, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 124
[34] Sağlık rehberi, “Çocuğunuzu ödüllendirirken cezalandırmayın” 20 Temmuz 2018, https://npistanbul.com
[35] Said Nursi, Emirdağ Lahikası I, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013, s. 86