İktisat Eden Maişetçe Aile Belâsını Çekmez
A Household That Practices Economy does not Suffer from Family Troubles That Practices Economy Avoids Financial Hardship
Mehmet TİKİCİ, Prof. Dr., Emekli
Özet
Bu çalışma, iktisat öğretisindeki paradigmaya; aile müessesesine ve aile ekonomisine ilişkin popüler algıya Bediüzzaman Said Nursi’nin perspektifinden getirilen eleştiri ve alternatiflerin sunumunu içeren “betimleyici”[1] türünde “temel araştırmadır”.[2] Modern feminizmin negatif bir yorumuna göre, kadın ve erkek sürekli bir rekabet içindedir ve aralarında açık veya gizli bir düşmanlık bulunmaktadır. Her iki cinsiyet birbirlerine uzaktır, birbirlerine karşı gizli ya da açıktan düşmanlık besler.
Buna mukabil “dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan” olan kesimde de aile ekonomisi açısından kadına bakışın çok da rasyonel olduğu söylenemez. Bediüzzaman Said Nursi; “Evet, bir valide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakiki bir ihlas ile vazife-i fıtriyesi itibariyle kendini evladına kurban etmesi gösteriyor ki, hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var.”[3] cümlesiyle zihniyet dünyamızda “mübarek, ehl-i iman âhiret hemşirelerinin” değerini açıkça ortaya koyuyor. Bu bağlamda çalışmada; “Said Nursi’nin aile ekonomisi açısından kadına bakışı feministlere ve ‘dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan’ olan kesime nazaran bir farklılık göstermekte midir?” sorusunun cevabı aranmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: İktisat, Aile, Aile Ekonomisi, Şefkat Kahramanları, Aile Reisi
A Household That Practices Economy does not Suffer from Family Troubles That Practices Economy Avoids Financial Hardship
Abstract
This study is a descriptive research focused on the critiques and alternatives presented by Bediüzzaman Said Nursi regarding the paradigm of economics, the institution of family, and the popular perception of family economy. Nowadays, according to modern feminism, women and men are in a constant struggle. On the other hand, in certain groups that are religiously devout yet lack rational reasoning, the approach to women’s role in family economy appears to be irrational. Bediüzzaman Said Nursi, however, emphasizes the selfless sacrifices and compassionate heroism of women within the family, highlighting their true value. This study aims to examine how Bediüzzaman Said Nursi’s perspective on women’s role in family economy differs from both negative feminist approaches and the views of those who are religiously devout but lacking in rational reasoning.
Keywords: Economics, Family, Family Economy, Heroes of Compassion, Head of Household
1. Giriş
Çalışmanın anahtar kavramlarından birisi olan “iktisat” kavramı, “İktisada Giriş” sözlüğünde; “birey ve toplumların geniş istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için ellerindeki sınırlı kaynakları nasıl kullandığını araştıran bilim dalı”[4] ; The Britannica sözlüğünde de “bir ülke veya bölgede mal ve hizmetlerin üretildiği, satıldığı ve satın alındığı süreç veya sistem”[5] olarak tanımlanmaktadır. Bu anlamda iktisadın konusu; “kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların tatmini için gerekli mal ve hizmetlerin üretimi ve sunumudur”. Ancak “sınırsız ihtiyaçların, sınırlı kaynaklarla karşılanmasının iktisat sayesinde gerçekleştiği” algısını uyandıran paradigma meşkuktur. Çünkü “kâinatın sürekli değiştirilen, yenilenen dinamik bir varlık” olması münasebetiyle kaynaklar sonsuzdur[6] ve ihtiyaçlar iktisat sayesinde değil kâinatı sürekli değiştiren, yenileyen irade tarafından karşılanmaktadır.
Bu konuda İbrahim Suresi 34. ayette; “Eğer Allah’ın nimetlerini tek tek saymaya kalksanız, imkânı yok, onları toplu halde bile sayamazsınız”[7] ifadesi yer alırken; Lokman Suresi 20. Ayette de “Allah, göklerde ne var yerde ne varsa hepsini hizmetinize vermiş olup, açık ve gizli, maddî-mânevî tüm nimetlerini üzerinize yağmur gibi yağdırmaktadır”[8] buyrulmaktadır. Bediüzzaman Said Nursi de bu gerçeği 28. Mektuptaki; “Kâinattaki faaliyet-i hayretnümânın tılsımını…”[9] cümlesiyle ve Otuzuncu Lem’adaki; “Hem, maddiyyun denilen bir kısım ehl-i dalâlet, zerrattaki tahavvülât-ı muntazama içinde hallâkıyet-i İlâhiyenin ve kudret-i Rabbâniyenin bir cilve-i âzamını hissettiklerinden…”[10] cümlesiyle dile getirmektedir.
Diğer yandan gerçek ihtiyaçlar ise iktisat öğretisindeki iddianın aksine sınırlıdır. “İhtiyaç kavramına ancak beden ve ruh ayırımı yapmaksızın”[11] bir bütün olarak bakılması halinde insandaki ihtiyaçların sınırı ve hududu olmadığı söylenebilir. Said Nursi sadece fizyolojik ihtiyaçların zaruri olduğunu Beyanat ve Tenvirler’deki; “Ekmek yemek, yaşamak gibi zarurî ihtiyaçlar haricinde başka hangi zaruret var? […] Sinema, tiyatro, dans gibi şeylerde tiryaki olmuş ise, mutlak zaruret olmadığı […] Bununla beraber zamanın ilcaatı ile zaruretler ortalıkta zannederek”[12] şeklindeki cümleleriyle açık ve kesin bir şekilde ortaya koymuştur. Yine bu anlamda Said Nursi sadece temel ihtiyaçları “hacat-ı zaruriye” olarak tanımlamış ve “füruattan sayılan ihtiyaçları temel ihtiyaç sınıfında görmemek gerektiğinin”[13] altını özellikle çizmiştir.
İktisat sayesinde sınırsız bir faktörün, sınırlı bir faktörle karşılanması tarzındaki meşkuk yaklaşımı doğuran neden; üretim faktörlerinin gerçek sahibi olan ve sınırsız ihtiyaçları tatmin eden iradenin gözden kaçırılmış olmasıdır. Bu nedenle çalışmamızda “iktisat” olgusuna Kur’an’ı Hâkimde Zariyat Suresi 51:58’de; “şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Allah’tır”[14] kelamı açısından yaklaşılmaya çalışılmıştır.
Konuya bu pencereden bakıldığında; iktisadın bir “esbab-ı zâhiriye” olduğu ve “tesir-i hakikîsinin bulunmadığı” görülecektir.[15] Hal böyle olduğunda insanların niyet, talep ve talepte ısrardan ibaret olan vazifelerini yapıp, vazife-i İlahiyeye karışmamaları gerekmektedir. Nitekim “İktisat eden maişetçe aile belâsını çekmez”[16] hadisi de bu düstura işaret etmektedir. Bu anlamda “Cenâb-ı Hakkın, kemâl-i kereminden, en fakir adama en zengin adam gibi ve gedâya, yani fakire, padişah gibi, lezzet-i nimetini ihsas ettirdiği” gerçeğini Said Nursi akla kapı açacak şu örnekle nazara vermektedir:
“Kanaatim geldi ki, benim bugünlerde zahmetler içinde Asa-yı Musa tashihinde sıkıntılarıma mukabil, inayet-i İlahiye ücretimi ve tayınatımı şirin bir surette veriyor. Birisi: Kahraman Tahiri’nin teberrük olarak getirdiği tatlı lokmalar, acip bir bereketle, her gün ikişer üçer yediğim halde bitmiyordu. Hayret ederdim. Bugün adetimle iki alacaktım; baktım yalnız iki tane kalmış. İktisat için birisini aldım. Aynı saatte, Hıfzının iki masum evladının, bir kutu içinde yazdıkları nüshalar altında şekerden, ekmekten, aynen Tahiri’nin lokmaları gibi, hem onun miktarında elime verildi. Ben bu tatlı tevafuktan zevk alırken, dünkü gün, aynı saatte çok hararetim vardı, çok su içiyordum. Canım üryani erik hoşafı istedi. Ben bilmiyordum, unutmuştum; şiddetli bir arzuyla hararetimi teskin edecek eskide alıştığım ve çok istimal ettiğim üryani erik, bir kutu içinde ve Asiye’nin has arkadaşlarından Nurcu Şerife Hanımın şekeriyle elime verildi.”[17]
İnayet-i İlahiye, aile müessesesine tayınatını şirin bir surette vermektedir. Nitekim “İktisat edenin, maişetçe aile zahmet ve meşakkatini çok çekmeyeceği”[18] muhbir-i sadık tarafından insanlara müjdelenmiştir.
“Betimleyici”[19] türünde “temel araştırma” niteliği taşıyan bu çalışmada “aile ekonomisi açısından Bediüzzaman Said Nursi’nin kadına bakışı negatif feministlere ve ‘dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan’ olan kesime nazaran bir farklılık göstermekte midir?” sorusuna cevap aranırken araştırma hipotezi: “Aile ekonomisi açısından Bediüzzaman Said Nursi’nin kadına bakışı negatif feministlere ve ‘dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan’ olan kesime nazaran bir farklılık göstermektedir” şeklinde kurulmuştur.
Giriş ile başlayan çalışmada öncelikle “Risale-i Nur Külliyatı dışındaki literatürde aile ve iktisad” konusu ele alınmış, takip eden ana başlıkta “Risale-i Nur Perspektifinden Aile ve İktisad” konuları derinlemesine açıklanmaya çalışılmıştır. “Metodoloji” ana başlığı altında ise “çalışma sorusu, çalışmanın hipotezi, çalışmanın amacı ve önemi, veri oluşturma, veri analizi, bulgular, çalışmanın sınırlılıkları ve araştırmacılara öneriler”e yer verilmiştir. Çalışma “tartışma, sonuç ve değerlendirme” ile tamamlanmıştır.
2.Literatürde “Aile” ve “İktisad” Kavramları
Bu başlık altında, “Aile Olgusu, İktisat Olgusu ve Aile-İktisat İlişkisi” ele alınmıştır.
2.1. Aile Olgusu
“Aile nedir?” sorusu ilk bakışta tuhaf bir soru gibi görülebilir. Evrensel düzeyde bu temel sosyal grubun görüntüsü değişiklik gösterdiği için bu soruya rasyonel bir cevap vermeye çalışmak genellikle zordur. Hatta “yeni aile modelleri aile kavramına yeni tanımlar arayışı içindedirler”[20]. Dolaysıyla aile kavramını tek bir tanıma indirgemek mümkün değildir. Aile, “her toplumsal yapıya göre farklı işlevlere sahiptir ve farklı anlamları barındırmaktadır”[21]. Bu nedenle aile ile ilgili çalışmalardan oluşan akademik literatürde araştırmacıların bu kavramın tanımına ilişkin çok farklı yaklaşımlar geliştirdikleri görülmektedir. Örneğin yorumcu yaklaşıma göre aile “günlük hayatımızda önemli ve anlamlı bir yer tutan fikirlerin, görüşlerin oluştuğu sosyal topluluktur”[22].
“Yapısal fonksiyonel yaklaşım aileyi açık sosyal sistem olarak tanımlarken, Sembolik etkileşim teorisinin temel varsayımı, fiziksel bir çevre gibi insanların sembolde yaşadığıdır. Bu yaklaşım, üyelerin davranışlarını analiz ederek, aile dinamiklerini açıklamak için kullanır. Gelişimsel model ise ilerleyen her bir yaşam döngüsü evrelerindeki üyelerin değişen rolleri ve görevleriyle açıklanan yaşam döngüsü perspektifinden aileye bakar”[23]. “Aile ile ilgili olarak ortaya çıkan tanımların ortak noktası ise toplumun en temel sosyal kurumlarından birinin aile olmasıdır”[24].
Toplumun temel sosyal kurumlarından olan aile yapısındaki etkenlerden bir tanesi de ekonomik üretimdir. İşlevleri ve yapısı itibariyle aile ile ekonomi arasında karşılıklı olarak organik bir bağ bulunmaktadır. “Ekonomik hayattaki değişimler, aile hayatına yansımakta hatta yön verebilmektedir”[25].
2.2. İktisat Olgusu
Aile yapısını etkileyen parametrelerden birisi olan iktisat kelime anlamı olarak; üretim, ticaret, dağıtım ve tüketim, ithalat ve ihracattan oluşan insan etkinliği şeklinde tanımlanabilmektedir. Literatürdeki iktisadın pozitif bir bilim olduğu şeklindeki hâkim görüşe karşılık; onun doğal bilimler gibi, özellikle fizik ve kimya gibi “temellerinin ve evrensel yasalarının olmadığı, dolayısıyla bilim olmasının mümkün olmadığı görüşü de hayli kuvvetli bir görüştür”[26]. Sosyal bilimlerin “kraliçesi” olarak da bilinen[27] iktisadın bir bilim olduğunu ileri sürenler de hangi tür bilim olduğu konusunda uzlaşamamaktadırlar. Literatürdeki bir görüşe iktisat “dünyadaki olaylara dair genel bir kavrayışı merkezî görev edinmiş empirik bir bilimdir”[28].
Başka bir görüşe göre de iktisat, temel gayesi insan olan bir sosyal bilimdir. “Rasyonelliğin (aklın) ön plana çıktığı, fizik bilimlerinin ise modern bilim olarak kabul gördüğü bu dönemde, iktisadın ilk gayreti iktisadi bireyini akılcılık temel varsayımları üzerinden evrensel bir yapıya kavuşturmak olmuştur”[29]. Ana akım iktisadi görüş; “bireylerin akıllıca davranıp fayda-maliyet analizi ile kendisine en yüksek fayda düzeyini sağlayan alternatifi tercih edebileceğini, çevresel koşullardan etkilenmeyeceğini, kararlarını bir hesap makinesi gibi duygularından bağımsız olarak alacağını ve bu seçenekler hakkında tam bilgiye sahip olduğunu”[30] varsaymaktadır.
Oysa davranışsal iktisadi yaklaşıma göre, bireyler sistematik olarak hata yapmakta, kendi faydalarını iyi hesaplayamamakta, kısa vadeli getirileri uzun vadeli getirilere tercih etmekte, çevresel faktörlerden etkilenmekte ve modern hayatın getirdiği karmaşık ilişkiler ağıyla kolaylıkla baş edememektedirler. “Homo economicus (rasyonel insan) kabul edilen iktisadi bireyin, standart iktisat teorisinin aksine gerçek hayatta çoğunlukla rasyonel olmayan kararlar verdiği, davranışsal iktisat alanındaki çalışmalarla ortaya koyulmuştur”[31].
Diğer bir yaklaşıma göre ise iktisat tarihsel bir bilimdir. Çünkü iktisat yasalara değil trendlere sahiptir. Bu açıdan fizik ve kimyadan çok biyoloji ve biyolojik bilimlerine benzemektedir. Biyoloji tarihsel bilimdir, “ne oldu?” sorusunu cevaplar ve özel bir zamana referans yapar. Buna karşın fizik ve kimya özel bir zamana referans yapmaz, tarihsel bilim değildir. Bu çerçeveden bakıldığında iktisat biyolojik bilimdir, yani tarihsel ve dünyevi bilimdir. Diğer yandan ekonomi politiğin bütün ülkeler ve bütün tarihsel dönemler için aynı olmaması nedeniyle ekonomi için “politik tarihsel bir bilim”[32] de denilebilir.
- yüzyıldan itibaren merkantilizm felsefesinin etkisi altında kalan ekonomi bilimine 18. yüzyılda Klasik Okul damgasını vurmuştur. “Ekonominin arz boyutuyla ilgilenen klasik okula”[33] göre, her üretim veya üretim artışı kendiliğinden eşit bir talep ya da talep artışı yaratacağı için herhangi bir talep noksanı söz konusu olmazdı. Daha sonra “makro iktisat alanında yepyeni bir sistem geliştiren Keynes ise klasiklerin aksine ekonominin kendi haline bırakılması halinde otomatik olarak tam istihdam düzeyinde denge olmayacağını göstermiştir”[34].
Yakın zamanda iktisat biliminde yeni anlayışlara yol açan ve karmaşıklık teorisi olarak adlandırılan yeni bir paradigma ortaya çıkmıştır. Ekonomik yapıların karmaşık sistemler olduğuna dair bir şüphe bulunmamasına rağmen neoklasik teori ekonomik yapıları basit yapısal denklemlerle modellemeye çalışmıştır. Ancak bu tür denklemlerle birçok olgu modellenememektedir. Buna karşın “üretken bilim paradigması çerçevesinde gerçekleştirilen ajan tabanlı modellerle bu olgular modellenebilmektedir”[35].
2.3. Aile ve İktisat İlişkisi
Aile ve iktisat başlığı altında incelenmesi gereken temel hususlardan birisi ailedeki roller arası ilişkilerdir. “Aile içi ilişkiler anlamında işlevsel, sembolik ve karşılıklılık gibi üç temel yaklaşım öne çıkmaktadır”[36]. İşlevsel yaklaşım anlamında ailenin sosyal bir organizasyon olduğu ve aile üyelerinin her birinin bir rolü bulunduğu ve bu rolün hak ve sorumluluklardan oluşarak birbirini bütünlediği söylenebilir. Aile içi ilişkilere sembolik etkileşim çerçevesinden bakıldığında, aile üyelerinin her birinin aktif aktör olduğu, görevlerin beklentiler yerine süreç içinde oluşan kurallar aracılığı ile yerine getirildiği görülür. Aile içi ilişkilere karşılıklılık değiş-tokuş açısından yaklaşıldığında aile içi ilişkileri düzenleyen belli kaynakların olduğu görülür.
2.3.1 Genel Olarak Aile ve İktisat İlişkisi
Bireyin topluma intikalinin imkânını sağlayan ve bu doğrultuda toplumsallaşmanın ilk aşaması olarak nitelendirebileceğimiz aile, toplumsal alana ilişkin meselelerin ana aktörüdür. Ailelerin benimsemiş olduğu değerler ve kabuller toplumsal normları inşa etmekte ve böylelikle bir arada bulunan insanlar bir sebep etrafında birleşebilmekte, nesebî asabiyet, sebebî asabiyeti var ederek toplumu ortaya çıkarmaktadır. Bu durum “toplumsal hayata dair siyaset üretilirken iktisadi olarak da aile merkezli bir yaklaşımın gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır”[37].
Merkezde yer alan ailenin işlevleri anne babadan en küçük çocuğa kadar, bütün aile üyelerinin icra ettikleri görev ve rollerle ortaya çıkan bir durumdur. “Toplumsal gelişmeye paralel olarak ailede ve aile bireylerinin rollerinde birtakım değişimler yaşanmıştır”[38]. Örneğin geleneksel geniş aile modelinde üretime hane üyelerinin neredeyse hepsi katılmaktadır. “Ekonomik koşulların değişmesi ve sanayi devrimi sonrasında yaşanan yapısal değişimler, kentleşme gibi etkenler ile birlikte modern çekirdek aile modeli görülmeye başlanmıştır”[39]. Son dönemlerde ise aile içinde babanın fonksiyonlarında görülen önemli değişmelere rağmen annenin fonksiyonları kısmen değişmiş ve aile dışında ekonomik alanda biraz daha güçlenmiştir. Ancak “kadına bakış, kadına yüklenen görevler, sorumluluklar ve beklentiler zamanla değişmesine rağmen günümüzde hala kadının iş gücüne katılmasına yönelik olumsuz toplumsal yargılar olduğu”[40] bilinmektedir. Aile artık bu yeni formunda bireyin ekonomik hayatın acımasız koşullarından kaçıp sığınabileceği bir “sıcak yuva masalına”[41] dönüşmüştür.
“Buna karşılık özellikle gelişmekte olan ülkelerde birkaç jenerasyonun bir arada yaşadığı geniş ailelerde üyeler diğerleriyle birlikte kaynakları paylaşma sürecinde ekonomik skaladan yeterince yararlanamamaktadırlar”[42]. Bu noktada gündeme gelen aile ekonomisi sahip olunan kaynakları kullanarak aile amaçlarının gerçekleştirilmesi amacı ile düzenlenen faaliyetleri kapsamaktadır. “Aile ekonomisi ile ailenin yaşam biçimini iyileştirmek ve yaşam standardını yükseltmek için gerekli bilgi ve becerilerin kazandırılması hedeflenir”[43].
2.3.2. Dünyada Aile ve İktisat İlişkisi
Batıda ekonomistlerin aile ekonomilerine ilgisi 1730 yılında Cantillon ile başlamıştır. Adam Smith bu konuya 1776 yılında eğilirken Malthus 1798’de, J. S.Mill ise 1848 yılında ilgi göstermiştir. Ailenin aile ekonomisindeki rolü ise son yüzyılda köklü değişikliğe uğramıştır. Çünkü “Eski Yunan’da kadının alışveriş ve borçlanma hakkı bulunmazken; milattan önceki dönemde Roma’da kadın, babasından kocasına aktarılan bir meta hükmündeydi”[44]. “19. Yüzyılda işgücü piyasasında eşlerin çalışan olarak yer almaları yaygınlaşmaya başlamıştır”[45]. “Örneğin İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan ekonomik gelişmeler Tayvan’da kadınların iş hayatına daha yoğun bir şekilde katılımını zorunlu kılmıştır”[46]. “Kadınların işgücü piyasasında ücret mukabilinde çalışmaya başlamasıyla birlikte ailenin geliri doğal olarak artmış olmaktadır”[47].
“Ancak halen gelişmekte olan ülkelerde kültürel normlar kadınların gelir getirici iş hayatına girmelerini engellemektedir”[48]. Bu anlamda kadınların iş hayatında yaşadıkları sorunlardan birisi; iş alanlarında sınırlamalara tabi tutulmalarıdır. “Turizm pazarlaması, perakende mağazaları ve hizmet firmaları gibi geleneksel olmayan iş alanlarında kadınların sayısında bir artış olmasına karşın, örneğin yönetsel pozisyonlarda aynı gelişme gözlenememektedir”[49].
“Hatta kadın yöneticilerin sayısı artmakla birlikte, yönetsel pozisyonları daha çok orta ve alt seviyelerde kalmaktadır”[50]. “Farklı bir örnek oluşturan İsrail’de de çalışan kadınların durumu dünyanın birçok yerindeki kadınların durumundan farklı değildir. Bu ülkede de kadınların sıkıntısı mesleki ayrımcılıktır. Nitekim aynı donanıma sahip erkek meslektaşlarından, daha düşük ücretle çalışmaktadırlar”[51].
Dünyanın her yerinde mevcut ekonomik koşulların aile bireylerini zorladığı görülmektedir. “Yapılan araştırmaların bulgularına göre aile yapısı cinsiyet temelli ayrıma gidilmeksizin çalışma hayatının gerektirdiği koşullara uyumlaştırıldığında yani dinamik bir aile yapısı oluşturulduğunda daha iyi bir iş/aile dengesi kurulabilecektir”[52]. “Nitekim 19. yüzyıl ve öncesine göre günümüzde çocukların da aile ekonomisindeki yeri değişime uğramıştır. Örneğin Hollanda’da 1874 yılından zorunlu eğitimin başlangıcı olan 1901 yılına kadar geçen dönemde ailenin ilk çocukları henüz çocukluk çağında iş hayatıyla tanışıyorlardı. Bu tarihten itibaren çocukların aile bütçesine katkıları aşama-aşama ortadan kalktı”[53].
2.3.3. Tarihsel Süreçte Türk ve İslam Toplumunda Aile ve İktisat İlişkisi
İlgili literatür incelendiğinde İslamiyet’ten önceki Türk toplumlarında/ailesinde kadının yerinin oldukça önemli olduğu; boyları üzerinde çok etkili oldukları ve hatta devlet içinde yüksek görevlere geldikleri görülmektedir. Devlet yönetiminde “Hatun” hukukuna sahip Türk kadınının, eşinin yanında bir yeri ve söz hakkı bulunmakla beraber zaman zaman bu konuda eşlerinin önüne geçtikleri de görülmektedir. Örneğin Asya Hunları devrinde, Çinlilerle olan ilişkilerindeki belgelerde, Türk Hakanı yanında hatunun da resmen yer aldığı ve devleti bu ikisinin birden temsil ettiği belirtilmektedir[54].
Kadının toplumdaki statüsü ve aile ekonomisindeki rolü İslamiyet’le beraber daha da baskın hale gelmiştir. Bunun en başat örneği Hz. Hatice (ra) ve Hz. Ayşe (ra) validelerimizdir. Peygamberimiz (asm) peygamberliğini tanıyan ve dolayısıyla Müslüman olan “ilk kişi” durumundaki Hz. Hatice (ra) validemiz Peygamberimizle (asm) evlenmeden önce ücretle tuttuğu adamlarla Şam’a ticaret kervanları düzenlerdi. Nitekim evliliklerinden önce de Hz. Hatice (ra) validemizin ticari işleri ile ilgilenenlerden birisi de Peygamber Efendimizdi (asm). Hatta güvenli bulduğu kimselerle ortaklaşa ticaret yapan Hz. Hatice (ra) validemiz çevresinde üstün ahlâk sahibi ve güvenilir bir genç olarak biliniyor olması münasebetiyle Peygamberimizle (asm) ortaklık anlaşması yapmıştır. Öyle ki Hz. Hatice (ra) validemiz Peygamberimiz (asm) başarılı bir tacir, dürüst, doğru sözlü ve ahlâkı bir insan olduğunu bu ortaklık vesilesiyle öğrenmiş ve kendisine evlenme teklif etmiştir.
Hz. Peygamber’in (sav) hanımlarından en genci olan Hz. Aişe (ra) sahabe de dâhil olmak üzere dönemindeki herkes için ilim kaynağı olmuş ve 1797 rivayeti nakletmiştir[55].
Kadının toplumdaki statüsünün ve aile ekonomisindeki rolünün İslamiyet’le beraber daha da baskın hale geldiğinin diğer bir örneği de Ebu Sufyan’ın eşi Hind’dir. Hind, Yermük Savaşı’na Ebû Süfyan’la birlikte katılmış, heyecanlı konuşmalarıyla Müslümanları savaşa teşvik etmiş, bozgun alâmetleri görüldüğü zaman diğer kadınlarla birlikte onların derlenip toparlanmasında büyük etkisi olmuştur. Hind’in daha sonra Ebû Süfyan’dan boşandığı, ticaret yaparak geçimini temin etmek amacıyla hilâfeti döneminde Hz. Ömer’e (ra) başvurup beytülmalden 4000 dirhem borç aldığı belirtilmektedir[56].
Benzer şekilde Ümmü Seleme validemizin çocuklarının geçimini sağlıyor olması da İslam toplumunda kadının aile ekonomisindeki rolünün göstermesi açısından manidardır. Nitekim, Ümmü Seleme validemiz Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) ile evlenmeden önce Ebû Seleme (ra) ile evliydi. Onların bu evliliğinden dört çocukları dünyaya gelmişti. Ebû Seleme vefât edince Peygamber Efendimiz (asm) Ümmü Seleme (ra) ile evlendi. Ümmü Seleme (ra) validemiz Resulullah Efendimize (asm); “eski kocamdan olma bu çocuklara yardım ediyor ve geçimlerini sağlıyorum. Acaba bu yardımdan dolayı sevap kazanabiliyor muyum?” diye sorduğunda Resulullah Efendimiz (asm): “Evet, onlara yaptığın harcamanın sevabı senindir” buyurmuştur[57].
Kadın Selçuklular döneminde de toplumdaki statüsünü ve aile ekonomisindeki yerini ve önemini korumuştur. Bu anlamda Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşundan itibaren kadının devlet yönetiminde saygın ve etkili bir rolü olmuştur. Kadın, sosyal ve iktisadi hayatın her alanında yer almış ve üretime katkı sağlamıştır. Hükümdara eş olan kadın, “katun/hatun” unvanını almış, yönetimde ve devlet protokolünde hükümdardan sonra gelmiştir[58].
Orta Asya’da kadınların, kendi iradelerine tahsis edilmiş bazı vilayet ve bölgelerde atadıkları memurlar aracılığıyla vergi ve rüsum toplamaları Osmanlı İmparatorluğu’nda, kadınların yönetimdeki etkinliklerinin kökenini oluşturuyordu. Harem’deki kadınların, önemli mevkilere yükselmeleri, Osmanlı kültüründe yeni bir dinamizme yol açmıştır. Bu dönemde, Osmanlı toplumunda ve devlet yönetimindeki değişimlerin bir yansıması olarak, para ve mali kaynaklar daha fazla ön plana çıkmıştır[59].
Osmanlı toplumunda kadının aktif rolü devlet yönetimi ile sınırlı kalmamış, ticari hayata ve dolaysıyla ve aile ekonomisine de yansımıştır. Bu anlamda Osmanlı toplumunda kadının ticari hayata ve aile ekonomisine katılımını özetleyen aşağıdaki anekdot kültürümüzde her dönemde kadının dominant rolünü göstermesi açısından manidardır[60].
2.3.4. Osmanlı Toplumunda Aile ve İktisat İlişkisinde Kadının Rolü
Osmanlı toplumunda da kadının aile ekonomisine katkı bağlamında ticari hayata atılması uygulamalarına bakıldığında çok sayıda örneklerle karşılaşılır. Bursa, Trabzon, Amasya, Karaman kadı sicillerinde mülk alım-satımında emlakçı olarak kadın isimlerine rastlanmaktadır. Yine 18. Yüzyıla ait belgelerde “iki hanımın kocalarından ev, bir hanımın babasından yirmi dokuz adet dükkân, bir kahvehane ve arsaları ile beraber zeytin ağaçları, iki hanımın da devletten ev satın aldıkları”[61] kayıtlıdır. İktisadi ilişkilerde de önemli bir yeri olan borç alışverişlerinde erkeklerin olduğu kadar kadınların da yer aldığını ve bilhassa borç veren kadınların oldukça fazla olduğunu gösteren belgeler mevcuttur. Bu ve benzeri belgeden anlaşılacağı üzere şehirli kadınlar mülk arazilerinin gelirlerini değerlendirerek aile ekonomilerine katkıda bulunmaya çalışmışlardır.
Osmanlı’da Müslüman kadının özellikle tüccar bir aileye mensup olması ekonomik güç elde etmesini kolaylaştırmıştır. 1600 ve 1625 yılları arasında kumaş dokuma ve deri işlemede öne çıkan Kayseri kadı sicillerinin incelenmesiyle, çok sayıda kadının toprak sahibi, üretici ve zanaatkâr olarak ekonomik faaliyet içerisinde oldukları görülmektedir.
Ekonomik faaliyetler içerisinde yer alan menkul ve nakitten sonra emek gücünü oluşturan kölelerdi. Köleler alınıp satılabildiği gibi aynı zamanda miras da bırakılabilmekteydi. Böylece köleler önemli bir “yatırım aracı” haline geliyordu Osmanlı arşiv vesikalarında tespit edilen bir belgeye göre Emetullah Hanımın terekesinde “köle (yatırım aracı)” bulunuyordu.
- yüzyıla gelindiğinde Müslüman kadınların ekonomik alanda etkinliğinin meslek ve hizmet bakımında arttığı görülmektedir. Üsküdar şer’iyye sicillerine göre, kadınlar bazen vakıf yöneticiliği bile yapmıştır. Bu duruma örnek olarak Üsküdar’da merhum Fazıl Paşa’ya ait vakfın yöneticiliğine “Kerime” isimli bir kadının getirilmesi verilebilir. Başka bir Üsküdar şer’iyye sicil kaydına göre el-Hac Mustafa Vakfı’nın “nâzırlığını” yapan Rabia Hatundur.
- Yüzyılın ilk yıllarında kadınların zaviyelerde gelip gidenlere hizmet ettikleri kolayca tespit edilebilmiştir. Nitekim döneme ilişkin kayıtlarda bazı zaviye adlarının “Kız Bacı, Ahi Ana, Sakari Hatun, Hacı Fatma” gibi kadın adları ile anılması kadınların bu gibi yerlerde hizmet sunduklarını göstermektedir. II. Meşrutiyet Döneminde Osmanlı kadını sanayi işçisi olarak da önemli bir işleve sahipti. 1897 yılında İstanbul’daki kibrit fabrikasında çalışan 201 işçinin 121’i kadındı. Bakırköy bez fabrikasında çalışanların yarısını kadınlar oluşturuyordu.
2.3.5. Cumhuriyet Döneminde Aile ve İktisat İlişkisi
Cumhuriyetin ilanını müteakiben çıkartılan Medeni Kanun[62] kadının statüsü ve aile yapısı üzerinde oldukça önemli değişimler getirmiştir.[63] İlerleyen süreçte endüstrileşmeyle beraber değişen toplum yapısı, toplumumuzda ve dolaysıyla ailede kadının görevleri üzerinde de etkili olmuştur. Fakat bu, kadının geleneksel cinsiyet rollerinden tamamen sıyrıldığı anlamına gelmemekle beraber bu rollerine ilave olarak kadınlar çalışma hayatında toplumsal cinsiyet rollerine uygun alanlarda giderek artan yoğunlukta varlık göstermeye başlamışlardır.[64]
Özellikle teknolojik gelişimin son derece hızlı ve artarak yaşandığı yeni jenerasyonda bireylerin çalışma hayatından beklentilerindeki farklılıklar daha da görünür hale gelmeye başlamıştır. Önemli husus, iş hayatı dinamikleri yorumlanırken gözlenen değişimin, kuşakların farklılaşıyor olması gerekçesine dayalı değişim mi, yoksa üretim ilişkileri ve piyasaların mevcut durumlarının dayattığı bir değişim mi olduğunu değerlendirebilmektir.[65]
1980’li ve 1990’lı yıllarda Nakşi gruplardan bir cemaat tarafından çıkarılan “kadın ve aile” konulu bir dergide; “kadınların çalışma hayatında olmasına sıcak bakılmadığı; çalışan kadının evini, eşini ve çocuklarını ihmal ettiği ve kadının yerinin evi olduğu” ifade edildikten sonra “kadının çalışmasının modern hayatın bir gereği gibi gösterilmesine karşı çıkılmakta, eğer kadın çalışacaksa da bunun feminist baskılarla olmaması gerektiği; çalışma koşullarının iş-aile dengesine uygun olmasının icap ettiği” ileri sürülmektedir.[66]
3. Metodoloji
Bu çalışma, Bediüzzaman Said Nursi’nin aile ekonomisi ve kadına yönelik bakış açısının modern iktisat paradigması ve feminist teorilerle karşılaştırmalı olarak ele alındığı bir nitel araştırmadır. Çalışmada, betimleyici yöntem kullanılmış olup, Nursi’nin eserlerinden alınan teolojik ve felsefi görüşlerin analiz edilmesi temel yaklaşım olarak benimsenmiştir. Araştırmanın amacı, Nursi’nin kadın ve aile ekonomisi üzerine sunduğu perspektifin modern teorilerle nasıl örtüştüğünü ve hangi açılardan farklılık gösterdiğini ortaya koymaktır.
3.1. Araştırma Yöntemi
Çalışma, nitel araştırma metodolojisine dayanmaktadır. Nitel araştırmalar, sosyal olguların derinlemesine anlaşılmasını sağlayan bir yöntem olarak tercih edilmiştir. Araştırmada kullanılan veriler, Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinden alınmış ve ayrıca modern iktisat teorileri ve feminist yaklaşımlara dayalı literatür taraması yapılmıştır. Bu iki kaynağın sistematik bir şekilde karşılaştırılması, Nursi’nin görüşlerinin bu teorilere yönelik eleştirilerini ortaya koymayı amaçlamaktadır.
3.2. Veri Toplama Süreci
Veri toplama sürecinde, belgesel tarama yöntemi kullanılmıştır. Nursi’nin eserlerinin yanı sıra, modern iktisat ve feminist teori üzerine yazılmış akademik makaleler, kitaplar ve diğer kaynaklar incelenmiştir. Bu bağlamda hem klasik kaynaklar hem de modern literatürden elde edilen veriler derinlemesine analiz edilmiştir. Risale-i Nur Külliyatı başta olmak üzere, Nursi’nin aile ve iktisat üzerine olan görüşleri, teolojik, felsefi ve sosyo-ekonomik bağlamlarda ele alınmıştır.
3.3. Veri Analizi
Verilerin analizi, içerik analizi yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Nursi’nin eserlerindeki temel temalar ve kavramlar belirlenmiş, ardından bu temalar modern iktisat teorileri ve feminist yaklaşımlarla karşılaştırılmıştır. Aile ekonomisine ilişkin kavramsal farklılıklar ve Nursi’nin getirdiği alternatif perspektifler, analitik bir yaklaşımla ele alınmıştır. Metinler teolojik ve sosyolojik açıdan değerlendirilmiş ve bu veriler, modern iktisat literatürü ile karşılaştırmalı olarak yorumlanmıştır.
3.4. Araştırmanın Sınırlılıkları
Bu çalışmanın belirli sınırlılıkları bulunmaktadır. Birincisi, analizde kullanılan veriler büyük ölçüde Nursi’nin eserleriyle sınırlı olup, modern literatürün daha geniş bir çerçevede ele alınması gereken bölümler olabilir. İkincisi, feminist teorilerin farklı dallarına yer verilmemiştir. Bu durum, feminist eleştiriler açısından sınırlı bir perspektif sunabilir. Ayrıca, çalışmada kantitatif yöntemlerin kullanılmamış olması, çalışmanın genel metodolojik sınırlılığı olarak kabul edilmektedir.
3.5. Çalışmanın Bilimsel Katkısı ve Önemi
Bu çalışma, Bediüzzaman Said Nursi’nin aile ekonomisine yönelik bakış açısının modern iktisat ve feminist teorilerle karşılaştırılmasını sağlayarak, bu alanda daha geniş bir literatür perspektifi sunmaktadır. Çalışma, özellikle Nursi’nin teolojik ve felsefi görüşlerinin, batı kökenli iktisat tanımları ile olan ilişkisini sorgulayarak, bu konuda literatürdeki boşluğun doldurulmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
3.6. Araştırmacılara Öneriler
Araştırmacılara, benzer çalışmalarda sadece batı kaynaklı referanslarla sınırlı kalmamaları önerilmektedir. Nitel çalışmaların literatürde daha sınırlı olduğuna dikkat çekilerek, araştırmacıların bu tür çalışmalara yönelmeleri zihin haritalarına derinlik kazandıracaktır. Veri toplama yöntemi olarak belgesel taramanın yanı sıra, gözlem ve görüşme gibi yöntemlerin kullanılması da araştırma sürecini zenginleştirecektir.
4. Risale-i Nur Perspektifinden Aile ve İktisat İlişkisi
Bu başlık altında; “risale-i nur perspektifinden aile olgusu, risale-i nur perspektifinden iktisat olgusu ve risale-i nurlarda aile ve iktisat ilişkisi” konularına yer verilmiştir.
4.1. Risale-i Nur Perspektifinden Aile Olgusu
Kur’an-ı Kerime göre insanlar tarafından kurulan ilk sosyal gruplaşma aile şeklinde olmuştur. Çünkü karı koca ve çocuklardan meydana gelen aile örneğini ilk defa ilk insan Hz. Âdem (ra), eşi Hz. Havva (ra) ve çocuklarında görüyoruz. Kur’an-ı Kerim sosyal birliğin en üstün ve sağlam yönü ile sevgi, merhamet, iyilik, dayanma, yardımlaşma, doğruluk, insaf ve Allah korkusunu izleyerek aile yapısı ile ayakta tutulmasını hedeflemektedir.[67]
Kur’an’da aileyi ve aile fertlerini anlatmak için kullanılan pek çok sözcük vardır. Bunlar: “Âl, Ehl, Zevc-Ezvac, Neseb, Fasiletün, Aşiretün, Sülâletün, Umm, Eb, Veled-evlad, Vâlid-vâlide, Ehun-Uhtun, Ammun-Ammetün, Hâlun-Hâletün” kelimeleridir. Kur’an’a bakıldığında, toplumun temel yapı taşlarından olan ailenin, genellikle peygamber aileleri (ra) üzerinden misaller verilerek anlatıldığı görülürken aile ile alakalı kullanılan temel kavramlar terimsel olarak incelendiğinde, evlilik; sağlam, sorumluluk isteyen ve iki cihanda devam edebilecek olan bir anlaşma olarak tanıtılır.[68]
Aile ilgili olarak yaklaşık 40 Hadis öne çıkmaktadır. Peygamber Efendimiz (asm) bu hadislerden birinde; “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım”[69] buyururken bir başka hadiste; “Mümin bir kimse, eşine karşı nefret beslemesin. Çünkü onun bazı huylarından hoşlanmasa da hoşlandığı başka huylan mutlaka vardır”[70] buyurmaktadır. Ailede kadınları yeri, önemi ve değeri ile ilgili olarak; “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velisidir “[71] ve “Kadınlar hakkında Allah’tan korkun. Çünkü siz, anları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve Allah’ın adıyla (nikah kıyıp) onları kendinize helal kıldınız”[72] hadisleri manidardır. Hz. Aişe’ye (ra); “Hz. Peygamber (asm) evde ne yapardı?” diye sorulduğunda şöyle cevap vermişti: “Ailesinin işlerini görür, ezanı duyunca (namaz için) çıkardı” [73]
Said Nursi, aileyi; “nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevî saadet için bir cennet, bir melce bir tahassungâh” olarak tanımlamaktadır.[74] Bu anlamda “kesret-i neslin, herkesçe matlup” [75]olduğunu söyleyen Said Nursi Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın; “İzdivaç ediniz, çoğalınız. Ben kıyamette sizin kesretinizle iftihar edeceğim” [76]fermanına dikkat çekmektedir.
Bediüzzaman Hazretleri, aile hayatının saadetinin ise; “samimî ve ciddî ve vefadarâne hürmet ve hakiki ve şefkatli ve fedakârâne merhamet” ile olabileceğinin altını çizmektedir.[77] Devamında da bu hakikî hürmet ve samimî merhametin “ebedî bir arkadaşlık ve daimî bir refakat ve sermedî bir beraberlik ve hadsiz bir zamanda ve hudutsuz bir hayatta birbiriyle pederâne, ferzendâne, kardeşâne, arkadaşâne münasebetlerin bulunmak fikriyle ve akidesiyle olabileceğini”[78] vurgulamaktadır.
Said Nursi, Asa-yı Musa’da “münasebet ve şefkat ve karâbet ve muhabbetin, kısacık bir zaman ölçüsüyle değil, belki dâr-ı âhirette, saadet-i ebediyede dahi o münasebetlerin devamı ölçüsüyle samimî hürmet etmesinin, sevmesinin, şefkat ve sadakat etmesinin ve hakikî insaniyet saadetinin inkişafının ancak âhirete imanın o haneye girmesiyle mümkün olabileceğini”[79] izah ederken şu noktayı da nazara vermektedir:
Hem her insanın küçük bir dünyası, belki küçük bir cenneti dahi kendi hanesidir. Eğer iman-ı âhiret o hanenin saadetinde hükmetmezse, o aile efradı, herbiri şefkat ve muhabbet ve alâkadarlığı derecesinde elîm endişeler ve azaplar çeker. O cenneti, cehenneme döner veyahut muvakkat eğlenceler ve sefahetlerle aklını tenvim edip uyutur. Devekuşu gibi avcıyı görür, kaçamıyor, uçamıyor. Başını kuma sokar, tâ görünmesin. Başını gaflete sokar, tâ ölüm ve zeval ve firak onu görmesin. Divanece, muvakkat iptal-i his nev’inden bir çare bulur. Çünkü, meselâ valide, ruhunu feda ettiği evlâdını daima tehlikelere mâruz gördükçe titrer. Ve pederini ve kardeşini eksik olmayan belâlardan kurtaramayan evlâtlar, daim bir keder, bir korkaklık hisseder. Buna kıyasen, bu dağdağalı, kararsız hayat-ı dünyeviyede, o mes’ut zannedilen aile hayatı çok cihetlerle saadetini kaybeder. Ve kısacık bir hayattaki münasebet ve karâbet dahi, hakiki sadakati ve samimî ihlâsı ve garazsız bir hizmeti ve muhabbeti vermez. Ahlâk o nisbette küçülür, belki sukut eder.[80]
4.2. Risale-i Nur Perspektifinden İktisat Olgusu
Said Nursi Risale-i Nur Külliyatında “iktisat” kavramına çok farklı bir yaklaşım getirmektedir. Bu farklı yaklaşımın felsefesini anlayabilmek için iktisadın literatürde tanımında yer alan “ticaret” olgusuna Said Nursi’nin yaklaşımı örnek olarak verilebilir. Said Nursi “elimizden çıkacak ve fânî olup kaybolacak her şeyin bâkîye tebdil edilip, ibkàsını”[81] ticaret olarak görmekte ve buna da “ticaret-i azime”[82] demektedir. Hemen arkasından da fânî olup kaybolacak şeylerin bâkîye tebdil edilmesinin çaresinin “semâvî sadâ-i Kur’ân” ile “emaneti sahib-i hakikisine satmak olduğunun işittirildiğini”[83] beyan ediyor. Said Nursi’ye göre o satış ile fânî mal bekà buluyor, cennet gibi bir fiyat veriliyor, her âzâ ve hasselerin kıymeti, birden bine çıkıyor, Kadîr-i Zülcelâle dayanıp tevekkül ederek, vicdânını dâimi azaptan kurtarıyor, bütün o âzâ ve âletlerin ibâdeti ve tesbihâtı ve o yüksek ücretleri en muhtaç olduğu bir zamanda cennet yemişleri sûretinde kendisine veriliyor.
4.2.1. Risale-i Nurlarda “Tutumluluk” Anlamında İktisat Olgusu
Said Nursi A’râf Sûresi 31. Ayette yer alan; “yiyin, için, fakat israf etmeyin”[84] mealindeki âyet-i kerimeyi İbn-i Sina’nın tıp noktasında; “İlm-i tıbbı iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa hazımdadır. Yani, kolayca hazmedeceğin miktarı ye, nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, taam taam üstüne yemektir”[85] şeklinde tefsir ettiğini söylemektedir. Nitekim “zamanın, iki sene sonra bu keramet-i iktisadiyeyi, İkinci Harb-i Umumiyede her taraftaki açlık ve tahribat ve israfatla ve nev-i beşer ve herkes iktisada mecbur olmasıyla ispat ettiğinin”[86] altını çizmektedir.
Said Nursi “keramet-i iktisadiye” kavramını bilinçli olarak birkaç yerde tekraren kullanmaktadır. Mesela “iktisattaki bereketin keramet derecesine çıktığına bir işaret olan” seneye “Sene-i İktisat” tesmiyesini lâyık görmektedir.[87] Çünkü Said Nursi’ye göre; “İktisat Risalesini, üçü acemî olarak, beş altı ayrı ayrı müstensih, ayrı ayrı yerde, ayrı ayrı nüshadan yazıp, birbirinden uzak, hatları birbirinden ayrı, hiç Elif’leri düşünmeyerek yazdıkları her bir nüshanın Elif’leri, duasız 51, dua ile beraber 53’te tevafuk etmekle beraber, İktisat Risalesinin tarih-i telif ve istinsahı olan Rûmîce 51 ve Arabî 53 tarihinde tevafuku tesadüf olamaz”[88]
Yeni Lügatte; “tutum ve biriktirme” olarak tanımlanan iktisadı Said Nursi; “hikmet-i İlâhiyeye tevfik-i hareket”[89] olarak tanımlamaktadır ve bu tanımını şu cümlelerle biraz daha açmaktadır: “iktisad, nimete karşı ticaretli bir ihtiramdır. Evet, iktisat hem bir şükr-ü mânevî, hem nimetlerdeki rahmet-i İlâhiyeye karşı bir hürmet, hem katî bir surette sebeb-i bereket, hem bedene perhiz gibi bir medar-ı sıhhat, hem mânevî dilencilik zilletinden kurtaracak bir sebeb-i izzet, hem nimet içindeki lezzeti hissetmesine ve zâhiren lezzetsiz görünen nimetlerdeki lezzeti tatmasına kuvvetli bir sebeptir.”[90]
4.2.2. Risale-i Nurlarda İktisadın Önemi
Said Nursi “Hakaik-i Kur’âniyeden; desâtir-i İslâmiyeden ve ahlâk-ı âliye-i Peygamberiyeden esaslı bir düstur” olarak gördüğü ve “belki kâinattaki nizam-ı hikmet-i İlâhiyenin medarlarındandır” diye değerlendirdiği iktisadın; “Yüz suyunu döktürmediğini, Sebeb-i izzet ve kemal olduğunu, İnsanı halklara arz-ı hâcete mecbur etmediğini, Rahat yaşamanın kaynağı olduğunu, Zillete ve mânen dilenciliğe ve sefalete düşmeye engel teşkil ettiğini, rızka vesile olduğunu, lezzet, bereket ve bitmez-tükenmez bir hazine olduğunu, ve Medar-ı hüsn-ü maişet olduğunu” önemle belirtiyor.[91]
Hemen akabinde de iktisadın ne şekilde yapılabileceğini “Peynir, yumurta ve baklava” metaforu ile şu şekilde izah etmektedir:
Bir lokma, peynir ve yumurta kırk para (bir kuruş), diğer bir lokma en âlâ baklava on kuruş olsa; bu iki lokma, ağza girmeden, beden itibarıyla farkları yoktur, müsavidirler. Boğazdan geçtikten sonra, ceset beslemesinde yine müsavidirler. Belki, Bazen kırk paralık peynir daha iyi besler. Yalnız, ağızdaki kuvve-i zâikayı okşamak noktasında yarım dakika bir fark var. Yarım dakika hatırı için kırk paradan on kuruşa çıkmak ne kadar mânâsız ve zararlı bir israf olduğu kıyas edilsin[92].
Said Nursi kendisine tahsis edilen meşru ve helal olan iaşe için bile; “elli-altmış senelik bir düstur-u hayatım bunu kabul etmemek iktiza eder” diyor ve “Her gün iki buçuk banknot, hem yeniden kendisi için bir hane-mobilyasıyla beraber ve istediği tarzda-yaptırmak için emir gelmiş” olmasını bir “emrivaki” olarak görüyor. Bu nedenle olsa gerek “mecbur kalıp Risale-i Nura zarar gelmemek için kabul etmeyi, yine ileride millete iade etmek üzere saklamayı ve zaruret-i katiye derecesinde, kendine yalnız az bir parça sarf etmeyi” düşünüyor. Fakat “bu zamandan haber verip tama ve maaş yüzünden bid’alara giren ve ihlası kaybeden alimleri tokatlayan İmam-ı Ali Radıyallahu Anhın kendisinden küseceği ihtimali karşısında da” tahayyürde kalıyor ve sonuçta reddediyor. [93]
Said Nursi; “İktisat vasıtasıyla bazen bire on bereket gördüğünü ve arkadaşlarının da gördüğünü; hatta dokuz sene (şimdi otuz sene) evvel kendisiyle beraber Burdur’a nefyedilen reislerden bir kısmının, parasızlıktan zillet ve sefalete düşmemesi için, zekâtlarını kabul ettirmeye çok çalıştıklarını ancak o zengin reislere ‘Gerçi param pek azdır. Fakat iktisadım var, kanaate alışmışım. Ben sizden daha zenginim’ diyerek “mükerrer ve musırrâne tekliflerini reddettiğini”[94] söylüyor.
4.2.3. Risale-i Nurlarda İktisat ile Cimrilik Farkı
Said Nursi, iktisat ile cimrilik arasındaki farkı şöyle açıklıyor: “Câ-yı hayrettir ki, bazı müsrif insanlar, iktisat edenleri “hısset” ile itham ediyorlar. Hâşâ! İktisat, izzet ve cömertliktir. Hısset, ehl-i israfın zâhirî merdâne keyfiyetlerinin içyüzüdür. Ahlâk-ı âliye-i Peygamberiyeden olan ve belki kâinattaki nizam-ı hikmet-i İlâhiyenin medarlarından olan iktisat, sefillik ve tamahkârlık ve hırsın bir halitası olan ‘hısset’ ile hiç münasebeti yok”.[95] 26. Mektubun ikinci Mebhasında da “hısset derecesinde bir iktisadın, düşkün ve pest ahlaklar görüneceğine”[96] işaret ediyor. İktisadın hısset ile hiç münasebeti olmadığına dair hakikati teyid anlamında, şu vakıayı anlatıyor:
Kaideme ve düstur-u hayatıma muhalif bir surette, bir talebem iki buçuk okkaya yakın bir balı, bana hediye kabul ettirmeye ısrar etti. Ne kadar kaidemi ileri sürdüm, kanmadı. Bil mecburiye, yanımdaki üç kardeşime yedirmek ve Şâbân-ı Şerif ve Ramazan’da o baldan iktisatla otuz kırk gün üç adam yesin ve getiren de sevap kazansın ve kendileri de tatlısız kalmasın diyerek, “Alınız” dedim. Bir okka bal da benim vardı. O üç arkadaşım, gerçi müstakim ve iktisadı takdir edenlerdendi. Fakat her ne ise, birbirine ikram etmek ve her biri ötekinin nefsini okşamak ve kendi nefsine tercih etmek olan, bir cihette ulvî bir hasletle iktisadı unuttular. Üç gecede iki buçuk okka balı bitirdiler. Ben gülerek dedim: “Sizi otuz kırk gün o bal ile tatlandıracaktım. Siz otuz günü üçe indirdiniz. Afiyet olsun!” dedim.
Fakat ben, kendi o bir okka balımı iktisatla sarf ettim. Bütün Şâban ve Ramazan’da hem ben yedim hem lillâhilhamd, o kardeşlerimin her birisine iftar vaktinde birer kaşık verip, mühim sevaba medar oldu. Benim halimi görenler, o vaziyetimi belki hısset telâkki etmişlerdir. Öteki kardeşlerimin üç gecelik vaziyetlerini bir civanmertlik telâkki edebilirler. Fakat, hakikat noktasında, o zâhirî hısset altında ulvî bir izzet ve büyük bir bereket ve yüksek bir sevap gizlendiğini gördük. Ve o civanmertlik ve israf altında, eğer vazgeçilmeseydi, bir dilencilik ve gayrın eline tamahkârâne ve muntazırâne bakmak gibi, hıssetten çok aşağı bir hâleti netice verirdi.[97]
Said Nursi gerçekte birbiriyle hiç münasebeti olmayan hısset ile iktisat arasında ancak sureten bir benzeyiş bulunduğunu ise şu vakıa ile izah ediyor:
Sahabeden Abdullah ibni Ömer Hazretleri çarşı içinde alışverişte, kırk paralık bir meseleden, iktisat için şiddetli münakaşa etmiş. Bir Sahabe ona bakmış ve bu zatın kırk para için münakaşasını acip bir hısset tevehhüm ederek arkasına düşüp, ahvâlini anlamak ister. Baktı ki, Hazret-i Abdullah hane-i mübarekine girdi. Kapıda bir fakir adam gördü. Bir parça eğlendi, ayrıldı, gitti. Sonra hanesinin ikinci kapısından çıktı, diğer bir fakiri orada da gördü. Onun yanında da bir parça eğlendi, ayrıldı, gitti. Uzaktan bakan o Sahabe merak etti. Gitti, o fakirlere sordu: “İmam sizin yanınızda durdu, ne yaptı?” Her birisi dedi: “Bana bir altın verdi”
O sahabe dedi: “Fesübhânallah! Çarşı içinde kırk para için böyle münakaşa etsin de sonra hanesinde iki yüz kuruşu kimseye sezdirmeden, kemâl-i rıza-yı nefisle versin!” diye düşündü. Gitti, Hazret-i Abdullah ibni Ömer’i gördü, dedi: “Ya imam, bu müşkülümü hallet. Sen çarşıda böyle yaptın, hanende de şöyle yapmışsın” Ona cevaben dedi ki: “Çarşıdaki vaziyet iktisattan ve kemâl-i akıldan ve alışverişin esası ve ruhu olan emniyetin, sadakatin muhafazasından gelmiş bir hâlettir, hısset değildir. Hanemdeki vaziyet, kalbin şefkatinden ve ruhun kemâlinden gelmiş bir hâlettir. Ne o hıssettir ve ne de bu israftır.”[98]
4.2.4. Risale-i Nurlarda “İsraf” Olgusu
Said Nursi, Risale-i Nurlarda iktisadın önemini vurgularken aynı zamanda iktisadın zıddı olan israfın zararlarına da dikkat çekmektedir. Said Nursi’ye göre “israf yüzünden müstehlikler çoğalır, müstahsiller azalır. Herkes gözünü hükümet kapısına diker. O vakit hayat-ı içtimaiyenin medarı olan san’at, ticaret, ziraat tenakus eder. O millet de tedennî edip sukut eder, fakir düşer” Ayrıca israf, “kanaatsizliği intaç eder. Kanaatsizlik ise, çalışmanın şevkini kırar, tembelliğe atar, hayatından şekvâ kapısını açar, mütemadiyen şekvâ ettirir. Hem ihlâsı kırar, riyâ kapısını açar. Hem izzetini kırar, dilencilik yolunu gösterir”[99]
Said Nursi, “israfın dehşetli zararlarını geniş bir dairedeki müşahedesini” ise şu şekilde açıklamaktadır:
Ben, dokuz sene evvel mübarek bir şehre geldim. Kış münasebetiyle o şehrin menâbi-i servetini göremedim. Allah rahmet etsin, oranın müftüsü birkaç defa bana dedi: “Ahalimiz fakirdir.” Bu söz benim rikkatime dokundu. Beş altı sene sonraya kadar, daima o şehir ahalisine acıyordum. Sekiz sene sonra yazın yine o şehre geldim. Bağlarına baktım. Merhum müftünün sözü hatırıma geldi. “Fesübhânallah,” dedim. “Bu bağların mahsulâtı, şehrin hâcetinin pek fevkindedir. Bu şehir ahalisi pek çok zengin olmak lâzım gelir” Hayret ettim. Beni aldatmayan ve hakikatlerin derkinde bir rehberim olan bir hatıra-i hakikatle anladım: İktisatsızlık yüzünden bereket kalkmış ki, o kadar menâbi-i servetle beraber, o merhum müftü “Ahalimiz fakirdir” diyordu. Evet, iktisad etmek, malda bittecrübe sebeb-i bereket olduğu gibi, israf etmek sebeb-i ref-i bereket olduğuna hadsiz vakıat vardır.[100]
Said Nursi, israfı anlatırken özellikle “ihtiyaç” kavramına modern iktisat teorilerinden çok farklı bir şekilde yaklaşmaktadır. İktisat literatüründe “ihtiyaçların sınırsız olduğu” varsayılırken Said Nursi gerçeğin bundan farklı olduğunu; “Bedevilikte beşer üç dört şeye muhtaç oluyordu. O üç dört hâcâtını tedarik etmeyen, on adette ancak ikisiydi. Şimdiki garp medeniyet-i zâlime-i hâzırası, su-i istimâlât ve israfat ve hevesatı tehyiç ve havâic-i gayr-ı zaruriyeyi, zarurî hâcatlar hükmüne getirip görenek ve tiryakilik cihetiyle, şimdiki o medenî insanın tam muhtaç olduğu dört hâcâtı yerine, yirmi şeye bu zamanda muhtaç oluyor. O yirmi hâcâtı tam helâl bir tarzda tedarik edecek, yirmiden ancak ikisi olabilir; on sekizi muhtaç hükmünde kalır. Demek, bu medeniyet-i hâzıra insanı çok fakir ediyor”[101] cümlesiyle açıkladıktan sonra ihtiyaç tanımının yanlış yapılması nedeniyle; “sa’yın, masrafa kâfi gelmediğini, bunun da hileye, harama sevk ettiğini, ahlakın esasını şu noktadan ifsad ettiğini”[102] belirtmektedir.
“İhtiyaçların sınırsızlığı” mottosuna karşı çıkışın gerekçesini şu örnekle pekiştiriyor: “Mesela radyo büyük bir nimet iken, maslahat-ı beşeriyeye sarf edilmekle bir mânevî şükür iktiza ettiği halde, beşte dördü hevesata, lüzumsuz, mâlâyâni şeylere sarf edildiğinden, tembelliğe, radyo dinlemekle heveslenmeye sevk edip sa’yin şevkini kırıyor. Vazife-i hakikiyesini bırakıyor. Hattâ çok menfaatli olan bir kısım harika vesait, sa’y ve amel ve hakikî maslahat-ı ihtiyac-ı beşeriyeye istimali lâzım gelirken, ben kendim gördüm, ondan bir ikisi zarurî ihtiyâcâta sarf edilmeye mukabil, ondan sekizi keyif, hevesat, tenezzüh, tembelliğe mecbur ediyor”[103] Tüketimin vasat boyutu olarak adlandırılan faydacı tüketim hacat-ı zaruriye ile ilgilidir. Ancak ifrata kaçıldığında hedonik motivasyonlar ile insanların hazlarını tatmin etme istekleri zaruri olmayan ama zaruriymiş gibi algılanan ihtiyaçları kapsamaktadır.
4.2.5. Risale-i Nurlarda “Kanaat” Anlamında İktisat Olgusu
Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatında “kanaat” kavramını “iktisat” ile birlikte ve onunla eş anlamlı olarak kullanmaktadır ve iktisat anlamındaki kanaati muvaffakiyeti netice veren bir duygu/davranış olarak görmektedir. Said Nursi, “kanaati” yoksulluğa/yokluğa karşı direnmede en etkili araç olarak görmektedir ve “kanaat yerine israf ve sefahetin galebe çalmış olması” nedeniyle “biçare beşerin hem gayet fakir hem gayet tembel hale geldiğinin” altını çizmektedir. Said Nursi “medeniyet-i garbiye-i hâzıranın, kanaat esasını bozup israf ve hırs ve tamahı ziyadeleştirdiğini, zulüm ve harama yol açtığını”[104] önemle vurguluyor.
Said Nursi, kanaat esasının bozulması neticesinde ziyadeleşecek olan Hırs için; “şükürsüzlük olduğu gibi, hem sebeb-i mahrumiyettir, hem vasıta-i zillettir. Hattâ, hayat-ı içtimaiyeye sahip olan mübarek karınca dahi, güya hırs vasıtasıyla ayaklar altında kalmış, ezilir. Çünkü, kanaat etmeyip, senede birkaç tane buğday kâfi gelirken, elinden gelse binler taneyi toplar. Güya mübarek arı, kanaatinden dolayı başlar üstünde uçar. Kanaat ettiğinden, balı insanlara emr-i İlâhî ile ihsan eder, yedirir”[105] demektedir.
4.2.6. Risale-i Nurlarda “Muvazene, Mizan” Anlamında İktisat Olgusu
Yeni Lügat’ta iktisadın bir anlamı da “her hususta itidal üzerinde bulunmak. Lüzumundan fazla veya noksan” şeklindedir. Said Nursi’nin; “Sûre-i Rahmân’ın altı ve yedinci ayetlerindeki ‘hiçbir şeyde israf olmadığı gibi, hiçbir şeyde de hakikî mizansızlık yoktur. Göğü yükseltip aleme nizam ve ölçü verdi. Ta ki adaletten ve dinin emirlerinden ayrılarak ölçüde sınırı aşmayın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle yerine getirin ve tartıyı eksik tutmayın’ ifadede dört nevi mizana işaret eden, dört defa mizan zikretmesi, kâinatta mizanın derece-i azametini ve fevkalâde, pek büyük ehemmiyetini gösteriyor. Evet, hiçbir şeyde israf olmadığı gibi, hiçbir şeyde de hakikî zulüm ve mizansızlık yoktur”[106] şeklindeki ifadeleri iktisadın içerdiği “nizam ve ölçü” kavramlarının önemini açıkça ortaya koymaktadır ki Bu yönüyle iktisat ve adalet arasında da yakın bir ilişki kurulabilir. Bu anlamda Bediüzzaman Said Nursi Muhakemat’daki; “muvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, aldatır”[107] ifadesiyle de mizansızlığın olumsuz neticelerinden birisini belki de en önemlisini nazara vermektedir.
Said Nursi, insan bedeninde iskân edilmiş olup da tagayyür, inkılap ve felaketlere maruz ve muhtaç olan “ruhun” yaşayabilmesi için ihdas edilmiş olan üç kuvvetin kullanımında muvazene ve mizanın önemine dikkat çekmektedir. Bu üç kuvvetten Kuvve-i Şeheviye-i Behîmiye “menfaatleri celp ve cezp” için; Kuvve-i Sebuiyye-i Gadabiye “zararlı şeyleri def” için ve Kuvve-i Akliye-i Melekiye “nef ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz” ihdas edilmiş ve insan bedeninde iskân olunmuştur. İnsandaki bu kuvvetlere Şeriatça bir had ve bir nihayet tayin edilmiş ise de fıtraten bir had ve bir nihayet tayin edilmemiş olduğundan bu kuvvetlerin her birisi “Tefrit, İfrat ve Vasat” şeklinde üç mertebeye ayrılırlar[108]. Ruhun ihtiyaç duyduğu bu kuvvetlerin mertebelerine göre kullanımlarının doğuracağı sonuçlar tabloda gösterildiği şekildedir.
Tablo: Ruhun İhtiyaç Duyduğu Kuvvetlerin “Tefrit, İfrat ve Vasat” Mertebelerine Göre Kullanımlarının Doğuracağı Sonuçlar
RUHUN İHTİYAÇ DUYDUĞU KUVVETLER | TEFRİT
(İTİKATTA “TEŞBİHİ” ESAS ALIR) |
İFRAT
(İTİKATTA “TA’TİLİ” ESAS ALIR) |
VASAT
İTİKATTA “TEVHİDİ” ESAS ALIR) |
KUVVE-İ ŞEHEVİYE-İ BEHÎMİYE | Humud
(Ne helale ne harama şehveti, iştihası yok) (ZULÜM) |
Fücur
(Namusları ve ırzları payimal etmek iştihasında) (ZULÜM) |
İffet
(Helaline şehveti var, harama yoktur) (ADALET) |
KUVVE-İ SEBUİYYE-İ GADABİYE | Cebanet
(Korkulmayan şeylerden korkmak) (ZULÜM) |
Tehevvür
(Ne maddi ne manevi hiçbir şeyden korkmaz. İstibdat, tahakküm ve zulüm bu mertebenin mahsulüdür) (ZULÜM) |
Şecaat
(Hukuk-i diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder) (ADALET) |
KUVVE-İ AKLİYE-İ MELEKİYE | Gabavet
(Hiçbir şeyden haberi olmamak) (ZULÜM) |
Cerbeze
(Hakkı batıl, batılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekaya malik olmak) (ZULÜM) |
Hikmet
(Hakkı hak bilip imtisal etmek, batılı batıl bilip içtinap etmek) (ADALET) |
4.3 Risale-i Nurlarda Aile ve İktisat İlişkisi
Bu başlık altında; “iktisad ailede katî bir sebeb-i bereket ve medar-ı hüsn-ü maişettir” ve “aile ve iktisat ilişkisinde şefkat kahramanlarının rolü” alt başlıkları irdelenmiştir.
4.3.1. İktisat Ailede Katî Bir Sebeb-i Bereket ve Medar-ı Hüsn-ü Maişettir
“İktisat eden, maişetçe aile belâsını çekmez” Çünkü Said Nursi’ye göre; “iktisad katî bir sebeb-i bereket ve medar-ı hüsn-ü maişet olduğuna o kadar katî deliller var ki, had ve hesaba gelmez.”[109] İktisadın sebep olduğu “bereket” konusunda Said Nursi özellikle Risale-i Nur şakirtleri için şu şekilde ayrı bir parantez açmıştır:
Ben, pek kat’î bir surette ve bine yakın tecrübelerim neticesinde kat’î kanaatim gelmiş ve ekser günlerde hissediyorum ki, Risale-i Nur’un hizmetinde bulunduğum günde, o hizmetin derecesine göre kalbimde, bedenimde, dimağımda, maişetimde bir inkişaf, inbisat, ferahlık, bereket görüyorum. Hem orada iken hem burada çok kardeşlerimden aynı hâleti hissettim ve ediyorum. Ve çokları itiraf ediyor ki, “Biz de hissediyoruz” derler. Hatta, size geçen sene yazdığım gibi, benim pek az gıdayla yaşadığımın sırrı, o bereket imiş. Hem, İmam-ı Şâfiî’den (r.a.) rivayet var ki: “Hâlis talebe-i ulûmun rızkına ben kefalet edebilirim” demiş. “Çünkü rızıklarında vüs’at ve bereket olur.”
Madem hakikat budur ve madem halis talebe-i ulûm ünvanına Risale-i Nur şakirtleri bu zamanda tam liyakat göstermişler. Elbette, şimdiki açlık ve kahta mukabil Risale-i Nur hizmetini bırakmak ve zaruret-i maişet özrüyle maişet peşine koşmak yerine en iyi çare, şükür ve kanaat ve Risale-i Nur talebeliğine tam sarılmaktır. Evet, her tarafta bu derd-i maişet herkesi sarsıyor. Ehl-i dalâlet bundan istifade eder. Ehl-i diyanet de kendini mâzur bilir, “Zarurettir, ne yapalım” der.
Demek ki, Risale-i Nur şakirtleri, bu açlık ve zaruret musibetine karşı yine Nurla mukabele etmeli. Her şakirdin vazifesi, yalnız kendi imanını kurtarmak değil; belki başkasının imanlarını da muhafaza etmeye mükelleftir. O da hizmete ciddi devamla olur.[110]
Said Nursi bu anlamda “dünyanın yüz bahçesini, fâni olmak haysiyetiyle, ahiretin bâkî olan bir ağacına mukabil gelemeyeceğini” vurguladıktan sonra şöyle devam etmektedir: “Halbuki, hazır lezzete meftun kör hissiyât-ı insâniye, fâni, hazır bir meyveyi, bâkî, uhrevî bir bahçeye tercih etmek cihetiyle, nefs-i emmâre bu hâlet-i fıtriyeden istifade etmemek için Risâle-i Nur şâkirtleri ezvâk-ı rûhâniyeyi ve keşfiyât-ı mâneviyeyi dünyada aramıyorlar”[111]. Said Nursi Risâle-i Nur şakirtlerinin dünyaya ait ezvâk-ı kerametlere koşmadıklarına dair verdiği şu hüsn-ü misâl de çok manidardır:
Risâle-i Nur şâkirtlerine bu noktada benzeyen eskiden bir zât, haremiyle beraber büyük bir makamda bulundukları halde, “maîşet müzâyakası” yüzünden haremi, demiş zevcine, “ihtiyacımız şedittir.” Birden, altından bir kerpiç yanlarında hazır oldu. Haremine dedi: “İşte Cennetteki bizim kasrımızın bir kerpicidir” Birden o mübarek hanım demiş ki: “Gerçi çok muhtacız ve ahirette de çok böyle kerpiçlerimiz var; fakat, fâni bir surette bu zayi olmasın, o kasrımızdan bir kerpiç noksan olmasın. Dua et, yerine gitsin; bize lâzım değil.” Birden yerine gitti; keşf ile gördüler diye rivayet edilmiş.[112]
Said Nursi daha makro perspektiften derd-i maişetle müptelâ olan insana şu şekilde seslenmektedir:
Ey derd-i maişetle müptelâ olan insan! Bil ki, senin hanendeki bereket direği ve rahmet vesilesi ve musibet dâfiası, hanendeki o istiskal ettiğin ihtiyar veya kör akrabandır. Sakın deme, “Maişetim dardır, idare edemiyorum.” Çünkü onların yüzünden gelen bereket olmasaydı, elbette senin dıyk-ı maişetin daha ziyade olacaktı. Bu hakikati benden inan. Bunun çok kati delillerini biliyorum; seni de inandırabilirim. Fakat uzun gitmemek için kısa kesiyorum; şu sözüme kanaat et. Kasem ederim, şu hakikat gayet katidir. Hatta nefis ve şeytanım dahi buna karşı teslim olmuşlar. Nefsimin inadını kıran ve şeytanımı susturan bir hakikat, sana kanaat vermeli.
Evet, kâinatın şehadetiyle, nihayet derecede Rahmân, Rahîm ve Lâtif ve Kerîm olan Hâlık-ı Zülcelâli ve’l-İkram, çocukları dünyaya gönderdiği vakit, arkalarından rızıklarını gayet lâtif bir surette gönderip ve memeler musluğundan ağızlarına akıttığı gibi, çocuk hükmüne gelen ve çocuklardan daha ziyade merhamete lâyık ve şefkate muhtaç olan ihtiyarların rızıklarını dahi, bereket suretinde gönderir. Onların iaşelerini, tamahkâr ve bahîl insanlara yükletmez.[113]
4.3.2. Aile ve İktisat İlişkisinde Şefkat Kahramanlarının Rolü
Bediüzzaman Said Nursi’nin bir gece şiddetle kalbine gelen; “Madem on beş sene evvel gençlerin istemeleriyle Gençlik Rehberi’ni onlar için yazdın ve pek çok istifade edildi. Halbuki hanımlar taifesi, gençlerden daha ziyade bu zamanda öyle bir rehbere muhtaçtırlar[114]” ihtarına karşı gayet perişan ve zaaf ve acziyle beraber, üç Nükte ile, Nurlara karşı alâkalarını gördüğü ve Nurlara ait derslerine itimatlarını bildiği mübarek, Ehl-i iman âhiret hemşireleri ve manevi genç evlâtları ile muhaveresi de “Müslümanın zihniyet dünyasında kadının hiç de arka plana itilmediğini/itilmemesi gerektiğini” göstermesi açısından manidardır:[115]
Birinci Nükte: Risale-i Nur’un en mühim bir esası şefkat olmasından, Nisa taifesi şefkat kahramanları bulunmaları cihetiyle daha ziyade Risale-i Nur’la fıtraten alâkadardırlar. Evet, bir valide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlâs ile vazife-i fıtriyesi itibarıyla kendini evlâdına kurban etmesi gösteriyor ki, hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayat-ı dünyeviyesini, hem hayat-ı ebediyesini onunla kurtarabilir. Eğer hakikî şefkat sû-i istimal edilmeyerek, biçare veledini haps-i ebedî olan Cehennemden ve idam-ı ebedî olan dalâlet içinde ölmekten kurtarmaya o şefkat sırrıyla çalışsa, o veledin bütün ettiği hasenâtının bir misli, validesinin defter-i amâline geçeceğinden, validesinin vefatından sonra her vakit hasenatlarıyla ruhuna nurlar yetiştirdiği gibi, âhirette de değil davacı olmak, bütün ruh u canıyla şefaatçi olup ebedî hayatta ona mübarek bir evlât olur. Evet, bu hakikî ihlâs ile hakikî bir fedakârlık taşıyan validelik şefkati sû-i istimal edilip, masum çocuğunun elmas hazinesi hükmünde olan ahiretini düşünmeyerek, muvakkat fâni şişeler hükmünde olan dünyaya o çocuğun masum yüzünü çevirmek ve bu şekilde ona şefkat göstermek, o şefkati sû-i istimal etmektir.
İkinci Nükte: Hemşirelerim, mahremce bu sözümü size söylüyorum: Maişet derdi için, serseri, ahlâksız, frenkmeşrep bir kocanın tahakkümü altına girmektense, fıtratınızdaki iktisad ve kanaatle, köylü masum kadınların nafakalarını kendileri çıkarmak için çalışmaları nevinden kendinizi idareye çalışınız. Yoksa, şimdiki işittiğim gibi, mahkemelere boşanmak için müracaat edeceksiniz.
Üçüncü Nükte: Aziz hemşirelerim, katiyen biliniz ki, daire-i meşruanın haricindeki zevklerde, lezzetlerde, on derece onlardan ziyade elemler ve zahmetler bulunduğunu, Risale-i Nur yüzer kuvvetli delillerle, hadisatlarla ispat etmiştir. Onun için, daire-i meşruadaki keyfe iktifâ ediniz ve kanaat getiriniz. Hem katiyen biliniz ki, bu hayat-ı dünyeviyede hakikî lezzet iman dairesindedir ve imandadır.
5. Tartışma, Sonuç ve Değerlendirme
Bu çalışma, Bediüzzaman Said Nursi’nin aile ekonomisi ve kadının rolüne ilişkin ufuk açıcı perspektifini, modern iktisat paradigması ve feminist teorilerle karşılaştırmalı bir zeminde ele alarak, onun düşüncelerinin hem çağlar ötesine uzanan bir derinlik hem de mevcut literatüre özgün katkılar taşıdığını ortaya koymuştur. Nursi’nin yaklaşımı, salt maddi kazanımlara odaklanan modern iktisadın indirgemeci anlayışına karşı çıkarak, aileyi ve kadını merkeze alan, şefkat, fedakârlık ve manevi değerlerle örülü bir ekonomik ve toplumsal model sunmaktadır. Bu model, çalışma boyunca elde edilen bulgularla da desteklenerek, Nursi’nin düşüncelerinin akademik ve toplumsal düzeyde taşıdığı önemi gözler önüne sermektedir.
Kadının İktisadi Rolünün Yeniden Tanımlanması: Maneviyat ve Şefkat Temelli Bir Vizyon
Nursi’nin kadınların aile ekonomisindeki rollerine ilişkin görüşleri, modern feminist yaklaşımların bireyci ve materyalist bakış açısının çok ötesine geçerek, kadını ailenin ve toplumun manevi mimarı olarak konumlandırır. Bu yaklaşım, çalışmada incelenen metinlerde de açıkça görüldüğü gibi, kadının aile içindeki ekonomik rolünü sadece maddi bir katkı olarak sınırlamaz. Özellikle, Nursi’nin “şefkat kahramanları” kavramı, kadının ailenin manevi dengesini sağlayarak toplumu da ahlaki değerler ekseninde şekillendiren bir figür olduğunu vurgular. Bu bakış açısı, kadının özgürleşmesinin sadece ekonomik değil, aynı zamanda manevi ve ahlaki bir boyuta da sahip olması gerektiğini vurgular niteliktedir.
Modern İktisada Yöneltilen Sarsıcı Eleştiri: Sınırsız Kaynaklar ve İhtiyaçların Sınırlandırılması
Nursi’nin “iktisat” anlayışı, modern iktisadın “sınırsız ihtiyaçlar” varsayımına karşı çıkarak, insanın gerçek ihtiyaçlarının sınırlı olduğunu ve bu ihtiyaçların tatmininin de ölçülü ve kanaatkâr bir yaklaşımla mümkün olduğunu savunur. Bu yaklaşım, çalışma boyunca analiz edilen metinlerde de sıkça vurgulandığı gibi, modern tüketim toplumunun oluşturduğu sürekli büyüme ve tüketim baskısına karşı güçlü bir eleştiri getirir.
Aynı zamanda, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve çevresel duyarlılık açısından da büyük önem taşıyan bu anlayış, Nursi’nin ekonomik vizyonunun sadece ahlaki ve manevi değil, aynı zamanda ekolojik bir boyuta da sahip olduğunu gösterir. Bu yönüyle Nursi’nin iktisat anlayışı, günümüzde giderek önem kazanan sürdürülebilir kalkınma tartışmalarına da önemli katkılar sunmaktadır. Bu noktada, Nursi’nin yaklaşımı, kaynakların adil dağılımı ve sosyal adalet konularında da önemli bir perspektif sunabilir.
Nur Perspektifinden Aile Sorunlarına Çözümler: Şefkat, Fedakârlık ve Maneviyat
Günümüz toplumlarında artan boşanmalar, aile içi şiddet gibi derinleşen ailevi sorunlar, Bediüzzaman Said Nursi’nin perspektifinden bakıldığında, maddi odaklı yaklaşımlarla çözülemez. Nursi’ye göre, bu tür sorunların üstesinden gelebilmek için, maddi kazanç ve ekonomik çıkarların ötesine geçerek, şefkat, fedakârlık ve manevi değerlerin yeniden inşası gerekmektedir. Bu çıkarım, çalışmada analiz edilen aile yapısı ve kadının rolüne dair bulgularla da doğrulanmaktadır. “Aile bir şirket değil, bir sevgidir” anlayışı, aileyi yalnızca ekonomik bir yapı olarak görmenin ötesine geçerek, sevgi, saygı ve dayanışma temellerine dayalı bir toplumsal birlik olarak ele alır. Bu yaklaşım, aile içi iletişimi güçlendirmek, karşılıklı anlayışı pekiştirmek ve manevi değerleri merkeze alarak aile kurumunu sağlamlaştırmak için önemli bir vizyon sunmaktadır. Nursi’nin bu bakışı, günümüz aile sorunlarına köklü ve değer odaklı çözümler sunan bir yol haritası niteliğindedir.
Sonuç: Nursi’nin Düşüncelerinin Evrensel Önemi ve Literatüre Katkıları
Bediüzzaman Said Nursi’nin aile ekonomisi ve kadının rolüne ilişkin görüşleri, sadece kendi dönemi ve kültürü için değil, tüm zamanlar ve toplumlar için geçerli evrensel bir öneme sahiptir. Onun şefkat, fedakârlık ve manevi değerlere dayalı yaklaşımı, modern dünyanın materyalist ve bireyci eğilimlerine karşı güçlü bir alternatif sunarak, aile kurumunu ve toplumsal dayanışmayı güçlendirecek bir vizyon ortaya koymaktadır. Nursi’nin düşünceleri, özellikle günümüzde aile kurumunun karşı karşıya olduğu sorunlara çözüm arayışında olanlar için ilham verici ve yol gösterici bir kaynak olmaya devam edecektir.
Bu çalışmanın sonuçları, Nursi’nin düşüncelerinin sadece teolojik veya felsefi bir çerçevede değil, aynı zamanda sosyal bilimler, özellikle de ekonomi ve sosyoloji alanlarında da dikkate değer bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir. Nursi’nin aile ekonomisi ve kadının rolüne ilişkin yaklaşımı, mevcut literatüre özgün katkılar sunmakta ve gelecekteki araştırmalar için yeni ufuklar açmaktadır. Özellikle, Nursi’nin “iktisat” anlayışının modern iktisadın temel varsayımlarına getirdiği eleştiriler ve alternatif bir ekonomik model önerisi, sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal refah arayışında olanlar için önemli bir düşünce kaynağı olabilir.
Bu çalışma, Nursi’nin düşüncelerini modern iktisat ve feminist teorilerle karşılaştırarak, onun yaklaşımının hem bu teorilere getirdiği eleştirileri hem de onlarla olan ortak noktaları ortaya koymuştur. Nursi’nin kadına biçtiği manevi ve ahlaki rol, feminist teorilerin kadını güçlendirme hedefini aşarken, onun ekonomik modele getirdiği eleştiriler, bazı feminist yaklaşımların materyalist eğilimlerine karşı da bir duruş sergilemektedir. Bu yönüyle Nursi’nin düşünceleri, farklı disiplinler arasındaki diyaloğu teşvik ederek, daha kapsayıcı ve insan odaklı bir sosyal bilim anlayışının gelişmesine katkıda bulunabilir.
Sonuç olarak, bu çalışma Bediüzzaman Said Nursi’nin aile ekonomisi ve kadının rolüne ilişkin görüşlerinin önemini ve özgünlüğünü vurgulayarak, onun düşüncelerinin çağlar ötesine uzanan bir derinlik ve evrensel bir değer taşıdığını ortaya koymuştur. Nursi’nin yaklaşımı, modern dünyanın sorunlarına çözüm arayışında olanlar için ilham verici bir kaynak olmaya devam edecektir.
Kaynakça:
- Açıl, Okan. (2016). İlk Türk Devletlerinde Kadın Algısı ve Kadın Hakları. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2(3)
- Akköy, Yıldız. (2021). 17.Ve 18. Yüzyıllar Arası Osmanlı Devleti’nde Kadın ve Aile (Yüksek Lisans Tezi, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı)
- Aktaş, Eda., TEKSÖZ, Emel., & OCAKÇI, Ayşe Ferda. (2012). Ailede Kadınının Değişen Rolünün Çocuk Sağlığına Etkisi ve Aile Merkezli Bakımın Önemi. Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dergisi, 28(1)
- Anna, Alexandra L., CHANDLER, Gaylen N., JANSEN, Erik, & MERO, Neal P. (2000). Women Business Owners in Traditional and Non-Traditional Industries. Journal of Business Venturing, 15(3)
- Avci, Mehmet, & GİRA, Sinan. (2023). Aile İçi Karar Mekanizmalarında Kadının Yeri Üzerine Nitel Araştırma. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 13(1)
- Avcı, Seyit. (2024). “Peygamber Eşlerinin Faziletleri”. Diyanet İşleri Başkanlığı. https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=13183 (Erişim Tarihi: 15.08.2024)
- Ay, Ömer. (2022). Y ve Z Kuşaklarının Çalışma Hayatına Dair Beklentileri Arasındaki Farklılıklar. 21. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresi Bildiri Özetleri Kitabı. Anadolu Üniversitesi, Eskişehir
- Battal, Ahmet. (2024). Demokrasisiz Cumhuriyetin Kandırılmış Kadınları. Yeni Asya Gazetesi, 27 Ocak
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). Asa-yı Musa. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). Beyanat ve Tenvirler. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). Hizmet Rehberi. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). Hutbe-i Şamiye. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). Emirdağ Lahikası. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). İşârâtü’l-İ’câz. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). Kastamonu Lâhikası. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). Muhakemat. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/muhakemat/ s.42-43, Erişim Tarihi: 15.08.2024
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). Lem’alar. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). Mektubat. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). Sözler. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). Şualar. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/
- Bediüzzaman Said Nursi. (2024). Tarihçe-i Hayat. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/hayat/
- Bilge Zafer, Ayşenur. (2013). Cumhuriyet ile Birlikte Değişen Türk Aile Yapısı ve Kadının Durumu. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 14(24)
- Bindik, Sabuha. (2021). Farklı Kültür, İnanç ve Zamanlarda Kadının Ailedeki Yeri ve Önemi. Socrates Journal of Interdisciplinary Social Studies, 7(12)
- Birol, Özlen Hiç, & GENCER, Ayşen Hiç. (2014). Neo-Klasik İktisat ve Neo-Klasik Sentez. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 16(1)
- Browning, Martin, CHİAPPORİ, Pierre-Antre, & WEİSS, Yoram. (2014). Economics of the Family. Cambridge University Press
- Calvi, Rossella, PENGLASE, Jacob, TOMMASİ, Denni, & WOLF, Alexander. (2023). The More the Poorer? Resource Sharing and Scale Economies in Large Families. Journal of Development Economics, 160
- Cevizli, İbrahim. (2021). İktisatta Rasyonel Birey Analizi: Davranışsal İktisat Ekseninde Bir Deneysel Çalışma (Doktora Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı)
- Demir, Esra. (2021). Ailenin Dönüşümü ve Çocuk. I. Uluslararası Aile Kongresi Tam Metin Bildiri Kitabı, Cilt: 1, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
- Diyanet İşleri Başkanlığı. (2024). Eş ve Baba Olarak Hz. Peygamber. Hadislerle İslam, Cilt: 6, s.365; https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr (Erişim Tarihi: 15.08.2024)
- Diyanet İşleri Başkanlığı. (2024). Kur’an-ı Kerim-Kur’an Yolu. https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir (Erişim Tarihi: 14.08.2024)
- Eren, Ercan. (2018). Bilim(ler) ve İktisat. Yıldız Social Science Review, 4(2)
- Ermisch, John F. (2003). An Economic Analysis of the Family. Princeton University Press
- Eryaşar, Mehmet Saltuk. (2007). Bireylerin Serbest Zamanlarını Değerlendirme Faaliyetlerinin Aile Ekonomisine Katkısı (Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Aile Ekonomisi ve Beslenme Eğitimi Ana Bilim Dalı)
- Genç, Zeynep. (2016). Hz. Aişe’nin Ravileri ve Rivayet Metodu, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi
- Görgün BARAN, Aylin. (2004). Türkiye’de Aile İçi İletişim ve İlişkiler Üzerine Bir Model Denemesi. Hacettepe Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları, 1(3)
- Hallaç, Saliha, & ÖZ, Fatma. (2014). Aile Kavramına Kuramsal Bir Bakış. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 6(2)
- Haslam, S. Alexander, & RYAN, Michelle K. (2008). The Road to the Glass Cliff: Differences in the Perceived Suitability of Men and Women for Leadership Positions in Succeeding and Failing Organizations. The Leadership Quarterly, 19(5)
- Holsteın, James A., & GUBRIUM, Jay. (2013). What is Family? Concepts and Definitions of Family for the 21st Century. Routledge Pub
- İktisada Giriş Sözlüğü. (2024). http://modernekonomi.com/sozluk.html (Erişim Tarihi: 14.08.2024)
- İslam ve İhsan. (2024). Bir Kimse Karısına Kin Beslemesin. https://www.islamveihsan.com/bir-kimse-karisina-kin-beslemesin-hadisi.html (Erişim Tarihi: 15.08.2024)
- İslamoğlu, Abdullah. (2023). Osmanlı Devleti’nde Kadınların Devlet Yönetimine Etkileri. Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11(2)
- Kamışlı, Ecem. (2018). Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Aile İşlevselliğinin Problem Çözme Becerilerine Etkisi (Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Aile Danışmanlığı ve Eğitimi Yüksek Lisans Programı)
- Kandemir, Yaşar M. (2024). Hind Bint Utbe. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. https://islamansiklopedisi.org.tr/hind-bint-utbe (Erişim Tarihi: 15.08.2024)
- Karta, Nurullah. (2016). The Economic Activities Of Women In Ottoman Empire. Journal of Economics, Finance and Accounting, 3(2)
- Kates, Steven. (2020). Classical Economic Theory and the Modern Economy. Edward Elgar Publishing
- Kaysıcı, Cafer. (2014). Bediüzzaman’a Göre Birlikte Yaşamanın Formülleri. Köprü Dergisi, Yaz-2014
- Kılıç, Alil. (2024). İlişme Allah’ın Emânını Alana! https://www.diyanethaber.com.tr/ (Erişim Tarihi: 15.08.2024)
- Kuşçu, Ayşe Dudu. (2016). Selçuklu Devlet Yönetiminde Kadının Yeri ve Altuncan Hatun Örneği. Selçuklu Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 1
- Lee, Anru. (2009). Shaping One’s Own Destiny: Global Economy, Family, and Women’s Struggle in the Taiwanese Context. Women’s Studies International Forum, 32(2)
- Lerner, Miri. (1997). Israeli Women Entrepreneurs: An Examination of Factors Affecting Performance. Journal of Business Venturing, 12(4)
- Martı, Huriye. (2015). Toplumsal Cinsiyet Tablosunda Perspektifin Eşitlikten Adalete Kayışı-Dinî Referanslar Eşliğinde Bir Okuma Denemesi. KADEM Kadın Araştırmaları Dergisi, 01
- Port, Zeynep. (2019). Kur’an’da Aile Modelleri Bağlamında Aile Değerleri ve Eğitimi (Yüksek Lisans Tezi, Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Din Eğitimi Bilim Dalı)
- Regt, Ali de. (2004). Children in the 20th-Century Family Economy: From Co-Providers to Consumers. The History of the Family, 9(4)
- Rincón, Guillermina Benavides, & MARTÍNEZ, Yolanda Montes. (2020). Work/Family Life by 2040: Between a Gig Economy and Traditional Roles. Futures, 119
- Rutherford, Donald. (2013). Routledge Dictionary of Economics (3. Baskı). Routledge
- Sak, R., Şahin Sak, İ. T., Öneren Şendil, Ç., & Nas, E. (t.y.). Bir Araştırma Yöntemi Olarak Doküman Analizi. Kocaeli Üniversitesi Eğitim Dergisi, 4(1)
- Sevinç, Semra. (2019). Kur’an Mealinde Yer Alan Aile İçi İletişim Kapsamındaki Kavramların İçerik Analizi (Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bilim Dalı)
- Sırım, Veli. (2022). Bediüzzaman Said Nursî’ye Göre İhtiyaç Kavramı. Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi, Haziran 2022
- Sorularla Risale. (2024). https://sorularlarisale.com/ (Erişim Tarihi: 15.08.2024)
- Stigler, George J. (2012). İktisat Biliminin Süreci ve İlerlemesi. (Ü. Çetin, Çev.). Liberal Düşünce, 17(65)
- Şahin, Selin. (2021). Hem Nimet Hem de İmtihan: Diyanet Aylık Dergi’de Aile Söylemi. I. Uluslararası Aile Kongresi Tam Metin Bildiri Kitabı, Cilt: 1, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
- Tekin, Gökberg Barış, & KAYIKÇI, Fazıl. (2021). Davranışsal İktisat Eğitiminin İktisadi Rasyonalite Üzerine Etkisi. VIII. Yıldız Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi Bildiri Kitabı, İstanbul
- Tekindal, M., & Arsu Uğuz, Ş. (2020). Nitel araştırma yöntemi olarak fenomenolojik yaklaşımın kapsamı ve sürecine yönelik bir derleme. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, 20(1)
- Teyfurov, Mansur. (2014). Kur’an-ı Kerim’de Aile Yapısı. Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 3(4)
- The Britannica Dictionary. (2024). https://www.britannica.com/dictionary (Erişim Tarihi: 14.08.2024)
- Tokdemir, K. (t.y.). Kötü Kadın/İyi Kadın Zıtlığı: Batı ve Doğu Masallarında Cadı Prototipinin İncelenmesi. Marmara Üniversitesi Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Dergisi, 3(1), 38-50
- Turğut, Faruk. (2017). Tarihsel Süreçte Aile Kurumunun Dönüşümü ve Geleceğine Yönelik Çıkarımlar. Medeniyet ve Toplum, 1(1)
- Ünal, Baki. (2021). Karmaşıklık İktisadı: Teorik Bir İnceleme. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 10(1)
- Yeni Asya. (2024). Tıbbın Özeti. https://www.yeniasya.com.tr/ (Erişim Tarihi: 15.08.2024)
- Yılmaz, Murat. (2023). Davranışsal İktisatta Bireylerin ve Firmaların Yatırım Kararlarını Etkileyen Bileşenlerin Rasyonalite Perspektifinde Analizi (Doktora Tezi, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı İktisat Programı)
- Yücel, Asiye. (2019). İslamcı Söylemde Kadın İmgesi: Kadın ve Aile Dergisi Örneği (Yüksek Lisans Tezi, On Dokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı)
[1] Çalışılan olgunun özelliklerini betimleyen bir araştırma yöntemidir. Bu çalışmada araştırma konusunun “nedeninden” çok “nesine” odaklanıldığı bir “betimleyici metodoloji” kullanılmıştır.
[2] Temel araştırma, ‘’bilgi, bilgi içindir’’ anlayışını yansıtan bir çalışma türüdür.
[3] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, Yirmi Dördüncü Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/yirmi-dorduncu-lem-a, s. 201, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[4] İktisada Giriş sözlüğü, http://modernekonomi.com/sozluk.html, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[5] The Britannica Dictionary, https://www.britannica.com/dictionary, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[6] “Doğal kaynakların sonsuzluğu” ile Allah’ın, Kur’an’da kendisinin zamansal bir varlık olmadığını anlattığı “bekâ”, “âhir” ve “hayyün lâ yemût” kavramları dikkate veriliyor.
[7] Diyanet İşleri Başkanlığı, “Kur’an-ı Kerim-Kur’an Yolu”, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[8] Diyanet İşleri Başkanlığı, “Kur’an-ı Kerim-Kur’an Yolu”, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[9] Bediüzzaman Said NURSİ, “Mektubat”, Yirmi Sekizinci Mektub, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/yirmi-dorduncu-lem-a, s. 361, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[10] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, Otuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/yirmi-dorduncu-lem-a, s. 335, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[11] Veli SIRIM, Bediüzzaman Said Nursî’ye Göre İhtiyaç Kavramı, Katre Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi, Haziran 2022, s. 63-86
[12] Bediüzzaman Said NURSİ, “Beyanat ve Tenvirler”, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/yirmi-dorduncu-lem-a, s. 258, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[13] Cafer KAYSICI, Bediüzzaman’a Göre Birlikte Yaşamanın Formülleri, Köprü Dergisi, Yaz-2014, s. 35-46
[14] Diyanet İşleri Başkanlığı, “Kur’an-ı Kerim-Kur’an Yolu”, https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[15] Esbab-ı zâhiriye eliyle gelen nimetleri o esbab hesabına almamak gerektir. Eğer o sebep ihtiyar sahibi değilse, doğrudan doğruya o nimeti Cenâb-ı Hak hesabına verir. Madem o lisan-ı hal ile Bismillah der, sana verir. Sen de Allah hesabına olarak Bismillah de al. Eğer o sebep ihtiyar sahibi ise, o Bismillah demeli, sonra ondan al. Yoksa alma. Çünkü “üzerine Allah’ın adı zikredilmeyen şeylerden yemeyin” ayetinin bir mânâ-yı işarîsi şudur ki: “Mün’im-i Hakikîyi hatıra getirmeyen ve Onun namıyla verilmeyen nimeti yemeyiniz” demektir.
O halde hem veren Bismillah demeli hem alan Bismillah demeli. Eğer o Bismillah demiyor, fakat sen de almaya muhtaçsan, sen Bismillah de, onun başı üstünde rahmet-i İlâhiyenin elini gör, şükürle öp, ondan al. Yani, nimetten in’âma bak, in’amdan Mün’im-i Hakikîyi düşün. Bu düşünmek bir şükürdür. Sonra o zâhirî vasıtaya istersen dua et; çünkü o nimet onun eliyle size gönderildi. Esbab-ı zâhiriyeyi perestiş edenleri aldatan, iki şeyin beraber gelmesi veya bulunmasıdır ki, iktiran tabir edilir, birbirine illet zannetmeleridir. Hem bir şeyin ademi, bir nimetin mâdum olmasına illet olduğundan, tevehhüm eder ki, o şeyin vücudu dahi o nimetin vücuduna illettir. Şükrünü, minnettarlığını o şeye verir, hataya düşer. Çünkü bir nimetin vücudu, o nimetin umum mukaddemâtına ve şerâitine terettüp eder. Halbuki o nimetin ademi, birtek şartın ademiyle oluyor.
Kaynak: Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Yedinci Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/OnYedinci-lem-a, s. 138, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[16] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/OnDokuzuncu-lem-a, s. 145, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[17] Bediüzzaman Said NURSİ, “Emirdağ Lahikası https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/emirdag-lahikasi/bu-fikra-bir-derece-mahremdir-yalniz-haslara-mahsustur/ s. 146, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[18] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/OnDokuzuncu-lem-a, s. 145, Erişim Tarihi: 14.08.2024
[19] Çalışılan olgunun özelliklerini betimleyen bir araştırma yöntemidir. Bu çalışmada araştırma konusunun “nedeninden” çok “nesine” odaklanıldığı bir “betimleyici metodoloji” kullanılmıştır.
[20] Semra SEVİNÇ, Kur’an Mealinde Yer Alan Aile İçi İletişim Kapsamındaki Kavramların İçerik Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bilim Dalı, Konya, 2019, s. 38
[21] Esra DEMİR, Ailenin Dönüşümü ve Çocuk, I. Uluslararası Aile Kongresi Tam Metin Bildiri Kitabı, Cilt:1, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, Kütahya, 2021, s. 43
[22] James A HOLSTEIN Jay GUBRIUM, What is Family?, Cocept and Definations of Family fort he 21st Century, Routledge Pub., USA, 2013, s. 5
[23] Saliha HALLAÇ, Fatma ÖZ, Aile Kavramına Kuramsal Bir Bakış, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 6(2), 2014, s. 146-150
[24] Ecem KAMIŞLI, Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Aile İşlevselliğinin Problem Çözme Becerilerine Etkisi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Aile Danışmanlığı ve Eğitimi Yüksek Lisans Programı, İstanbul, 2018, s. 8
[25] Faruk TURĞUT, Tarihsel Süreçte Aile Kurumunun Dönüşümü ve Geleceğine Yönelik Çıkarımlar, Medeniyet ve Toplum, Bahar, 1(1), 2017, s. 101
[26] Ercan EREN, Bilim(ler) ve İktisat, Yıldız Social Science Review, 4(2), 2018, s. 93
[27] Donald RUTHERFORD, Routledge Dictionary of Economics, Third Edition, USA, 2013, s. vii
[28] George J. STIGLER, İktisat Biliminin Süreci ve İlerlemesi, Çeviren: Ünsal Çetin, Liberal Düşünce, 17(65), 2012, s. 87
[29] İbrahim CEVİZLİ, İktisatta Rasyonel Birey Analizi: Davranışsal İktisat Ekseninde Bir Deneysel Çalışma, Doktora Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, Sakarya, 2021, s. 1
[30] Murat YILMAZ, Davranışsal İktisatta Bireylerin ve Firmaların Yatırım Kararlarını Etkileyen Bileşenlerin Rasyonalite Perspektifinde Analizi, Doktora Tezi, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı İktisat Programı, Manisa, 2023, s. 17
[31] Gökberg Barış TEKİN, Fazıl KAYIKÇI, Davranışsal İktisat Eğitiminin İktisadi Rasyonalite Üzerine Etkisi, VIII. Yıldız Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi Bildiri Kitabı, İstanbul, 2021, s. 30
[32] Ercan EREN, Bilim(ler) ve İktisat, Yıldız Social Science Review, 4(2), 2018, s. 94
[33] Steven KATES, Classical Economic Theory and the Modern Economy, Edward Elgar Publishing, USA, 2020, s. 3
[34] Özlen Hiç BİROL, Ayşen Hiç GENCER, Neo-Klasik İktisat ve Neo-Klasik Sentez, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 16(1), 2014, s. 263-267
[35] Baki ÜNAL, Karmaşıklık İktisadı: Teorik Bir İnceleme, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 10 (1), 2021, s. 20
[36] Aylin GÖRGÜN BARAN, Türkiye’de Aile İçi İletişim ve İlişkiler Üzerine Bir Model Denemesi, Hacettepe Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları, 1(3), 2004, s. 32-33
[37] Selin ŞAHİN, Hem Nimet Hem De İmtihan: Diyanet Aylık Dergi ’de Aile Söylemi, I. Uluslararası Aile Kongresi Tam Metin Bildiri Kitabı, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Cilt:1, Kütahya, 2021, s. 177
[38] Semra SEVİNÇ, Kur’an Mealinde Yer Alan Aile İçi İletişim Kapsamındaki Kavramların İçerik Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bilim Dalı, Konya, 2019, s. 3
[39] Esra DEMİR, Ailenin Dönüşümü ve Çocuk, I. Uluslararası Aile Kongresi Tam Metin Bildiri Kitabı, Cilt:1, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, Kütahya, 2021, s. 44
[40] Mehmet AVCİ, Sinan GİRA, Aile İçi Karar Mekanizmalarında Kadının Yeri Üzerine Nitel Araştırma, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 13(1), 2023, s. 10
[41] Semra SEVİNÇ, Kur’an Mealinde Yer Alan Aile İçi İletişim Kapsamındaki Kavramların İçerik Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bilim Dalı, Konya, 2019, s. 3
[42] Rossella CALVI, Jacob PENGLASE, Denni TOMMASİ, Alexander WOLF, The more the poorer? Resource sharing and scale economies in large families, Journal of Development Economics, Volume 160, 2023, s. 1
[43] Mehmet Saltuk ERYAŞAR, Bireylerin Serbest Zamanlarını Değerlendirme Faaliyetlerinin Aile Ekonomisine Katkısı, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Aile Ekonomisi ve Beslenme Eğitimi Ana Bilim Dalı, Ankara, 2007, s. 38
[44] Sabuha BİNDİK, Farklı Kültür, İnanç ve Zamanlarda Kadının Ailedeki Yeri ve Önemi, Socrates Journal of Interdisciplinary Social Studies, , Year 7, Volume 12, 2021, s. 13
[45] Martin BROWNINIG, Pierre-Antre CHİAPPORİ, Yoram WEİSS, Economics of the Family, First Publishih, Cambridge University Press, USA, 2014, s. 2
[46] Anru LEE, Shaping one’s own destiny: Global economy, family, and women’s struggle in the Taiwanese context, Women’s Studies International Forum, Volume 32, Issue 2, 2009, s. 121
[47] John F. ERMISCH, An Economic Analysis of the Family, PrincetOnUniversity Press, USA, 2003, s. 2
[48] Rossella CALVI, Jacob PENGLASE, Denni TOMMASİ, Alexander WOLF, The more the poorer? Resource sharing and scale economies in large families, Journal of Development Economics, Volume 160, 2023, s. 1
[49] Alexandra L. ANNA. Gaylen N. CHANDLER, Erik JANSEN, Neal P. MERO, Women Business Owners in Traditional and Non-Traditional Industries, Journal of Business Venturing, Volume 15, Issue 3, 2000, s. 279
[50] S. Alexander HASLAM, Michelle K. RYAN, The road to the glass cliff: Differences in the perceived suitability of men and women for leadership positions in succeeding and failing organizations, The Leadership Quarterly, Volume 19, Issue 5, 2008, s. 531
[51] Miri LERNER, Israeli women entrepreneurs: An examinatiOnof factors affecting performance, Journal of Business Venturing, Volume 12, Issue 4, 1997, s. 315
[52] Guillermina Benavides RİNCÓN, Yolanda Montes MARTÍNEZ, Work/family life by 2040: Between a gig economy and traditional roles, Futures, Online, Volume 119, 2020, s. 1
[53] Ali de REGT, Children in the 20th-century family economy: From co-providers to consumers, The History of the Family, Volume 9, Issue 4, 2004, s. 372
[54] Okan AÇIL, İlk Türk Devletlerinde Kadın Algısı ve Kadın Hakları, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2(3), 2016, s. 64-68
[55] Zeynep GENÇ, Hz. Aişe’nin Ravileri ve Rivayet Metodu, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 5(9), 2016, s. 153-154
[56] Yaşar M. KANDEMİR, “Hind Bint Utbe”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/hind-bint-utbe, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[57] Seyit AVCI, “Peygamber Eşlerinin Faziletleri”, https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=13183, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[58] Ayşe Dudu KUŞÇU, Selçuklu Devlet Yönetiminde Kadının Yeri ve Altuncan Hatun Örneği, Selçuklu Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 1, 2016, s. 173
[59] Abdullah İSLAMOĞLU, Osmanlı Devleti’nde Kadınların Devlet Yönetimine Etkileri, Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11(2), 2023, s. 1007
[60] Nurullah KARTA, The Economic Activities Of Women In Ottoman Empire, Journal of Economics, Finance and Accounting, Volume: 3 Issue: 2, 2016, s. 145-150
[61] Yıldız AKKÖY, 17.Ve 18. Yüzyıllar Arası Osmanlı Devleti’nde Kadın ve Aile, Yüksek Lisans Tezi, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Aydın, 2021, s. 34
[62] “Kadınlarımızın, 1930 yılında belediye seçimlerine katılma, 1934’te de milletvekilliği seçme ve seçilme hakkını elde ederek, siyasal haklarına kavuştuğu” ifade edilse de bu konu bir hayli tartışmalıdır. Nitekim bu hususta Battal’ın; “1925 ile 1950 arasında erkeğin seçme ve seçilme hakkı yoktu. Zira çok partili demokratik hayat da demokratik siyasi rekabet de yoktu. Erkeğin ‘bile’ seçme ve seçilme hakkının olmadığı dönemde kadınların demokratik bir hak olarak seçme ve seçilme hakkına sahip olduklarını varsaymak en hafifinden abestir.” şeklindeki ifadesi dikkate değerdir. Ahmet BATTAL, Demokrasisiz cumhuriyetin kandırılmış kadınları, Yeni Asya Gazetesi, 27 Ocak 2024
[63] Ayşenur BİLGE ZAFER, Cumhuriyet ile Birlikte Değişen Türk Aile Yapısı ve Kadının Durumu, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 14(24), 2013, s. 129
[64] Eda AKTAŞ, Emel TEKSÖZ, Ayşe Ferda OCAKÇI, Ailede Kadınının Değişen Rolünün Çocuk Sağlığına Etkisi ve Aile Merkezli Bakımın Önemi, Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dergisi 28(1), 2012, s. 75
[65] Ömer AY, Y ve Z Kuşaklarının Çalışma Hayatına Dair Beklentileri Arasındaki Farklılıklar, 21. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresi Bildiri Özetleri Kitabı, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, 2022, s. 1
[66] Asiye YÜCEL, İslamcı Söylemde Kadın İmgesi: Kadın ve Aile Dergisi Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Samsun, 2019, s. 58
[67] Mansur TEYFUROV, Kur’an-ı Kerim’de Aile Yapısı, Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 3(4), 2014 s. 185
[68] Zeynep PORT, Kur’an’da Aile Modelleri Bağlamında Aile Değerleri ve Eğitimi, Yüksek Lisans Tezi, Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Din Eğitimi Bilim Dalı, Bursa, 2019, s. 27-32
[69] Diyanet İşleri Başkanlığı, “Eş ve Baba Olarak Hz. Peygamber”, Hadislerle İslam, Cilt: 6, s. 365; https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[70] İslam ve İhsan, “Bir Kimse Karısına Kin Beslemesin” https://www.islamveihsan.com/bir-kimse-karisina-kin-beslemesin-hadisi.html, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[71] Huriye MARTI, “Toplumsal Cinsiyet Tablosunda Perspektifin Eşitlikten Adalete Kayışı-Dinî Referanslar Eşliğinde Bir Okuma Denemesi”, KADEM Kadın Araştırmaları Dergisi, Sayı: 01, 2015, s. 143
[72] Alil KILIÇ, “İlişme Allah’ın Emânını Alana!”, https://www.diyanethaber.com.tr/, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[73] Diyanet İşleri Başkanlığı, “Hadislerle İslam”, https://www.diyanethaber.com.tr/, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[74] Bediüzzaman Said NURSİ, “Sözler” Onuncu Söz, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org, s. 93, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[75] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, Yirmi Dördüncü Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 200, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[76] Sorularla Risale, https://sorularlarisale.com/, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[77] Bediüzzaman Said NURSİ, “Şualar”, Dokuzuncu Şua, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/s. 167, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[78] Bediüzzaman Said NURSİ, “Şualar”, Dokuzuncu Şua, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/s. 167, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[79] Bediüzzaman Said NURSİ, “Asa-yı Musa”, Sekizinci Meselenin Hulasası, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/s. 40, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[80] Bediüzzaman Said NURSİ, “Asa-yı Musa”, Sekizinci Meselenin Hulasası, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/s. 40, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[81] Bediüzzaman Said NURSİ, “Sözler”, Altıncı Söz, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/s. 31, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[82] Bediüzzaman Said NURSİ, “Sözler”, Altıncı Söz, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/s. 31, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[83] Bediüzzaman Said NURSİ, “Sözler”, Altıncı Söz, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/s. 31, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[84] Diyanet İşleri Başkanlığı, “Kur’an-ı Kerim-Kur’an Yolu”, https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[85] Yeni Asya, “Tıbbın Özeti”, https://www.yeniasya.com.tr/Erişim Tarihi: 15.08.2024
[86] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 151, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[87] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 151, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[88] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 151, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[89] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 144, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[90] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 143, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[91] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, Fihrist, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 383, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[92] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 144, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[93] Bediüzzaman Said NURSİ “Emirdağ Lâhikası”, Adliye Vekiliyle ve Risale-i Nurla Alakadar Mahkemelerin Hakimleriyle, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/, s. 23, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[94] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 145, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[95] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 147, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[96] Bediüzzaman Said NURSİ, “Mektubat”, Yirmi Altıncı Mektub, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mektubat/, s. 308, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[97] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 147, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[98] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 147, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[99] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 149, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[100] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, On Dokuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar, s. 150, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[101] Bediüzzaman Said NURSİ, “Hutbe-i Şamiye”, Hutbe-i Şamiye’nin İkinci Zeylinin İkinci Kısmı, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/hutbe-i-samiye/, s. 156, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[102] Bediüzzaman Said NURSİ, “Tarihçe-i Hayat”, Birinci Kısım: İlk Hayatı, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/tarihce-i-hayat/, s. 119, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[103] Bediüzzaman Said NURSİ, “Emirdağ Lâhikası” Tercümesinin Bir Hülasası, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/emirdag-lahikasi/, s. 335, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[104] Bediüzzaman Said NURSİ, “Emirdağ Lâhikası” Tercümesinin Bir Hülasası, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/emirdag-lahikasi/, s. 334, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[105] Bediüzzaman Said NURSİ, “Mektubat”, Yirmi Sekizinci Mektub, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mektubat/, s. 350, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[106] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, Otuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/, s. 304, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[107] Bediüzzaman Said NURSİ, “Muhakemat”, On İkinci Mukaddeme, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/muhakemat/, s. 43, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[108] Bediüzzaman Said NURSİ, “İşârâtü’l-İ’câz”, Besmele ve Fatiha Sûrelerinin Tefsiri, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/isaratul-icaz/besmele-ve-fatiha-surelerinin-tefsiri/, s. 29
[109] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, Otuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/, s. 145, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[110] Bediüzzaman Said NURSİ, “Kastamonu Lâhikası”, Küçük Hüsrev ve Feyzi’nin Bir İstihracıdır, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/kastamonu-lahikasi/ s. 154, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[111] Bediüzzaman Said NURSİ, “Emirdağ Lâhikası”, Yirmi Yedinci Mektubun Lahikasının Zeyli”, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/emirdag-lahikasi/yirmi-yedinci-mektubun-lahikasinin-zeyli/, s. 77, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[112] Bediüzzaman Said NURSİ, “Hizmet Rehberi”, Kerâmet ve keşfiyât aramamak, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/hizmet-rehberi/keramet-ve-kesfiyat-aramamak/, s. 221, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[113] Bediüzzaman Said NURSİ, “Mektubat”, Yirmi Birinci Mektub, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mektubat/, s. 251, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[114] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, Otuzuncu Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/, s. 201, Erişim Tarihi: 15.08.2024
[115] Bediüzzaman Said NURSİ, “Lem’alar”, Yirmi Dördüncü Lem’a, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/, s. 205, Erişim Tarihi: 15.08.2024