Some Documents on the Initial Istanbul Life of Bediuzzaman

Bediüzzaman Said Nursi'nin (1878-1960) hayatına dair birçok eser kaleme alınmış
olmasına rağmen, belgelere dayanan bir biyografisi henüz yazılamamıştır. Onun hakkında
belgelere dayanan bir biyografi çalışması yapılabilmesi için II. Abdülhamid, İttihat
ve Terakki, Birinci Dünya Savaşı, Mütareke, İlk Meclis, Tek Partili Siyasal Hayat
ve Çok Partili Siyasal Hayat dönemlerini kapsayan ciddi çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Hiç kuşkusuz Bediüzzaman'ın biyografisine dair en temel eser, kendi sağlığında
yazılmış ve kendisinin onayından geçmiş olan Tarihçe-i Hayat adlı eseridir. Bu eser
müellifinin kontrolü dahilinde yazıldığından dolayı “hatırat” özelliği de taşımaktadır.
Bu açıdan yapılacak çalışmaların en önemli kaynağı niteliğindedir. Bugüne kadar
Bediüzzaman Said Nursi hakkında yazılan biyografilerde ne yazık ki, belgelere ulaşma
imkanı olmamış; bu eserlerde arşiv belgelerine yeterince yer verilememiştir. Halbuki
Bediüzzaman’ın yaşadığı dönem dikkate alınırsa, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde birçok
belgenin bulunması gerektiği bir vakıadır.

Biz bu çalışmamızda Bediüzzaman Said Nursi'nin İstanbul'a ilk gelişi (1907) ve
İstanbul hayatına dair bazı vesikalara yer vermek istiyoruz. Ne var ki, yorumladığımız
belgeler, Bediüzzaman'ın ilk İstanbul hayatına dair yeterli bilgiyi sağlamaya yetmeyecektir.
Ancak bu bilgilerin bazıları daha önceden bilinen bazı konuları pekiştirirken, bazı
müphem noktaları da aydınlatma fonksiyonu görecektir. Geçen zaman içinde ortaya
çıkan vesikalarla daha tutarlı bilginin ortaya çıkacağı muhakkaktır.

***

Bediüzzaman'ın İstanbul'a gelişine dair ilk vesika Van Valisi Tahir Paşa'nın
Bitlis'e tayin olmasından sonra, Bitlis Valisi olarak yazdığı tezkiredir. Tahir
Paşa, II. Abdülhamid'e yazdığı 16 Kasım 1907 tarihli tezkirede, Bediüzzaman'ın zeka
ve ilminden, padişaha bağlılığından bahsettikten sonra hastalığı için İstanbul'a
geldiğinden söz ederek, yardımcı olunmasını istemektedir.1 Bu tezkire bize Bediüzzaman'ın
İstanbul'a gelişi hakkında bilgi verdiği gibi, Doğu Anadolu'da Bediüzzaman'a nasıl
bakıldığını göstermesi bakımından da önemlidir. (Ek-I)

Bediüzzaman'ın bu tezkire tarihini müteakip İstanbul'a geldiği anlaşılmaktadır.
Çünkü, Zaptiye Nezareti'nden Van Valiliği'ne gönderilen başka bir tezkirede, Bediüzzaman'ın
tedavi için İstanbul'a geldiğinden bahsedilerek, Van'daki hayatı hakkında bilgi
istenmektedir. Bu bilgi bize Bediüzzaman'ın zaptiye ile alakalı bir durumu olduğunu
göstermektedir. Çünkü istenilen bilgide ne ile iştigal ettiği, ne vakitten beri
Van'da ikamet ettiği, rütbe-i ilmiyesinin olup olmadığı gibi sorular sorulmaktadır.2
(Ek-II)

Van Valiliği'ne Zaptiye Nezareti'nden gönderilen 19 Temmuz 1908 tarihli başka
bir tezkirede, Bediüzzaman'ın o tarihlerde İstanbul'dan uzaklaştırılmak istendiği
anlaşılmaktadır. Bu tezkirede Molla Said'in Van'a dönmek üzere olduğundan bahsedilerek,
İstanbul'da kendisinde bazı istenmeyen tavırların görüldüğünden söz edilerek, bu
tavırların Van'da da devam etmesi halinde aşiret arasında kendisinin bir baş olarak
karışıklık çıkarmasından endişe duyulur. Van Vilayeti'nden bu endişeleri duymalarında
haklı olup olmadıklarını sorar. Bu tezkirede ayrıca, 21 Mayıs 1324 tarihli Van'dan
gelen bir telgraftan söz edilir. Buradan anlaşıldığına göre Van Valiliği'nden gelen
bu telgrafta Molla Said övülerek faziletlerinden bahsedilmektedir.3 (Ek-III)

Bu tezkirenin gönderildiği 19 Temmuz 1908'de Bediüzzaman'ın İstanbul'dan Van'a
gönderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak, bu tarihten kısa bir süre
sonra II. Meşrutiyet ilan edilecek ve Bediüzzaman bu süreçte de etkin rol alarak
yazı ve nutuklarıyla Meşrutiyet'i destekleyecektir. Bu belgeye dayanarak Bediüzzaman’ın
II. Abdülhamid ile arası iyi olmadığından Van’a gönderilme kararı verildiğini söylemek
mümkündür. Ancak, bu sırada II. Meşrutiyet’in ilan edilmesi Bediüzza-man’ın Van’a
dönmesini engelleyerek İstanbul’da etkin rol oynamasına neden olduğu anlaşılmaktadır.

II. Meşrutiyet'in ilanından kısa bir süre sonra, 29 Ağustos 1908'de Zaptiye Nezareti'nin
Dahiliye Nezareti'ne gönderdiği bir tezkireden Bediüzzaman'a memleketine dönmesi
için padişah tarafından iki bin kuruş harcırah verildiği anlaşılmaktadır. Ancak
Bediüzzaman bu harcırahı kabul etmediğinden bahsi geçen para tekrar Nezaret veznesine
iade olunur.4 Bu bilgilerden, Bediüzzaman'ın İstanbul'daki hayatından hoşlanmayan
II. Abdülhamid'in onu İstanbul'dan uzaklaştırmak için harcırah verdirdiği anlaşılmaktadır.
Bediüzzaman, verilen harcırahı kabul etmeyerek hem kendisinin sıradan bir ulema
olmadığını göstermiş; hem de sonraki yıllarda eserlerinde çok yer vereceği "nastan
istiğna" düsturuna o zamanlar da dikkat etmiş olduğunu göstermektedir. (Ek-IV) II.
Abdülhamid rejiminin Meşrutiyet’in ilanından sonra da Bediüzzaman’ın İstanbul’dan
göndermek istemesi üzerinde durulmamsı gereken dikkat çekici bir noktadır. Bu noktaların
ortaya çıkacak diğer belgelerle aydınlatılacağını düşünmekteyiz.

Bu arada 31 Mart Olayı yaşanmış, birçok insan sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanmaya
başlamıştır. Bediüzzaman da olayda yatıştırıcı rol oynadığı halde o karışık ortamda
İzmit'de yakalanarak İstanbul'a getirilmiş, Divan-ı Harb-i Örfi'de yargılanmış ve
beraat etmiştir.5

İşte Bediüzzaman İstanbul'da 31 Mart Olayı'nın akışını tasvip etmeyerek İstanbul'u
terk etmesi üzerine gittiği İzmit'te yakalandığı zaman kama ve rovelverine el konulmuş
olmalıdır ki, 24 Mayıs 1909 tarihinde Zaptiye Nezareti İzmit Polis Komiserliği'ne
bir tezkire göndererek Bediüzzaman'ın kama ve rovelverinin Zaptiye Nezareti'ne iade
edilmesi istenir.6 (Ek-V) Bu talebin hangi saikten kaynaklandığı tam olarak bilinmemekle
beraber, Bediüzzaman'ın Divan-ı Harb-i Örfi'de beraat ederek suçsuzluğu ortaya çıktıktan
sonra eşyalarını tekrar iade etme gereği ortaya çıkmış olmalıdır.

***

Bediüzzaman, 31 Mart Olayı’ndan sonra kurulan Divan-ı Harbi Örfi'de yargılandıktan
sonra, ifadelerini ve İstanbul'daki başka görüşmelerini anlatan Divan-ı Harbi Örfi
adını verdiği bir eser yayınladı. Birçok insanın idam edildiği bir ortamda görüşlerini
oldukça sert ifadelerle dile getirdiği bu eseri hakkında da takibat yapılacaktır.

Bu eserin yayınlanmasından sonra, Eminönü Polis Merkezi'nden İstanbul Polis Müdürlüğü'ne
18 Eylül 1909'da bir tezkire yazılarak istenmeyen sözlere yer veren bu kitap hakkında
gereğinin yapılması istenir.7 (Ek-VI) Bu istek İstanbul Polis Müdürlüğü'nden Dahiliye
Nezareti'ne ulaşmış olacak ki, 23 Eylül 1909'da Dahiliye Nezareti, Hareket Ordusu
Komutanlığı'na bir tezkire göndererek bu kitabın insanları heyecana sevk ettiğinden
ve bazı istenmeyen şeyleri söylediğinden toplattırılması amacıyla Divan-ı Harbi
Örfi’ye verilmesini ister.8 (Ek-VII) Aynı tezkirenin 30 Eylül 1909 tarihli zeylinde
de, Hareket Ordusu'ndan bu eserin toplanmasına dair gerekli düzenlemenin yapılması
tekrar istenir. (Ek-VIII) Gönderilen birinci tezkireye Hareket Ordu-su’ndan cevap
gelmemesi üzerine 3 Ekim 1909’da Divan-ı Harb-i Örfi Riyasetine yazılan ikinci tezkirede
konu hakkında izin verilmesine dair yapılan ısrarlar Hareket Ordusu’nun istenileni
yapmakta çok istekli olmadığını göstermektedir. Ancak bu taleplere Hareket Ordusu
Komutanlığı’nın cevabının henüz elimize geçmemiş olması konu hakkında net bilgiler
vermemizi engellemektedir. Ancak bu belgelerden anlaşılanlara göre, Divan-ı Harb-i
Örfî adlı eserin o dönem-de ciddi tartışmalara konu olduğu kesindir.9 (Ek-IX)

Ekler:

Ek-I

Ma'ruz-u çâkerânemdir,

Kürdistân ulemâsı beyninde hârika-i zekâ ile meşhur Molla Said Efendi muhtac-ı
tedâvi olduğundan şefkat ve merhamet-i hazret-i hilâfetpenâhiye ilticâ ederek bu
kere ol-cânibi âliye azimet eylemiştir. Mumaileyh bu havalide ilimce umûmun merci'i
hal-i müşkilâtı olduğu halde yine kendisini talebeden sayarak kıyafetini değiştirmeye
şimdiye kadar muvâfakat etmemiştir. Kendisi veliyyülnimet-i a'zim efendimiz hazretlerine
hakikaten sâdık ve hâlis bir duâcı olmakla beraber fıtraten edip ve kanâatkâr ve
fikr-i çâkerânemce şimdiye kadar Dersaadet'e gitmek bahtiyârlığına nâil olan Kürd
ulemâsı içinde gerek ahlâk-ı hasenece gerek Zât-ı Hazret-i Hilafetpenâhiye sadâkat
ve ubûdiyetçe alâ ziyâde şayân-ı âtıfet bir zât-ı diyânet şiâr olmasına nazaran,
mumaileyhima emr-i tedavi hususunda mahzar-ı teshilât ve nâil-i iltifât-ı mahsûsa
olması umum kürdistan talebesi hakkında ilelebed unutulmaz bir inayet-i âl'el-âl
hazreti padişahi telakki olunacağının arzına cür'et kılındı. Bu babda ve her halde
emrü ferman hazreti menlehül emrindir. 3 Teşrinisani 1323 Bitlis Valisi Tahir

BOA., Y.PRK.UM., nr.80/74, 10 Şevval 1325/16 Kasım 1907.

Ek-II

Mektubî Kalemine Mahsus:

Van Vilayet-i Âliyesi'ne,

Van'dan aldığı 5 Teşrinisani 1323 tarihli ve üç cild ve 12 sıra numaralı tezkiresiyle
berây-ı tedâvi Dersaadet'e gelmiş olan Molla Said Efendi Van'da ne vakitten beri
bulunur ve ne ile iştigal ediyor. Ve buraca şuurunda eseri hiffet görüldüğünden
orada hastalığı nasıl bulunur idi. [Ettiğinin ve mezkur tezkirenin faziletli elkabı
konmuş olduğu cihetle rütbe-i ilmiyesi olup olmadığının ve yine zikr olunan tezkirede
berây-ı tedâvi Dersaâdet'e azimet ettiği muharrer olduğundan ve kendisinin şuurunun
hiffet eseri görüldüğünden hastalığından ibaret idiğünün] Serian ve muvazzıhen inbası
babında.

BOA., ZB., 618/64, 18 Kasım 1907.

Ek-III

Komisyon-ı Mahsus Müsevvedâtı:

Van Vilayet-i Âliyesi'ne,

Fuzalâdan ve hüsn-i hâl eshâbından olduğu 21 Mayıs 1324 târihli telgrafnâme-i
vâlâlarında iş'ar buyurulan Bitlisli Molla Said oraya avdet etmek üzere [olup]dir.
Ancak kendisinden buraca meşhûd olan bazı etvâr ve evzâ' oraca beyn'el-aşâir teferrüd-i
dâ'iyesine kalkışmak veya bir mefsedet ikâ' etmek şüphesi tevlid etmekte olduğundan
öyle bir hal ve harekete tasaddi etmesi me'mul ve kâbil olup olmadığının bâlâ taraf
mulâhazasıyla âcilen iş'ar buyurulması babında. 6 Temmuz 1324/19 Temmuz 1908

BOA., ZB., 620/31,21

Ek-IV

Mektubî Kalemine Mahsus:

Dahiliye Nezâret-i Celîlesine,

Van ulemâsından olup Dersaâdet'te bulunan [Molla Said Efendi'nin] memleketine
avdet [etmesi] için harcırâh olmak ve [kendisine verilmek] üzere bâ irâde-i seniyye-i
hazret-i padişahi ihsân buyurulmasıyla makâm-ı nezâret-i celîlelerine irsâl kılınmış
olan iki bin kuruşu mumaileyh Molla Said Efendi kabulden istinkâf eylemesine binâen
meblağ-ı mezbur me'mura tevdian nezâret-i Celîleleri veznesine iâde edildiğine nezâret-i
acizi evrâk müdürlüğüne evvelce bunun için verilmiş olan makbuz-i ilmuhaberin irsali
hususunda.

16 Ağustos 1324/29 Ağustos 1908

BOA., ZB., nr.325/115

Ek-V

Mektubî Kalemine Mahsus:

İzmid Polis Komiserliği'ne,

Bediüzzaman Kürd Said Efendi'den oraca alınmış olan bir kama ile rovelverin serian
Daire-i Zabtiye'ye gönderilmesi.11 Mayıs 1325/24 Mayıs 1909.

BOA., ZB., nr.629/55

Ek-VI

Eminönü Polis Merkezi:

İstanbul Polis Müdürlüğüne,

"İki Mekteb-i Musibetin Şehâdetnâmesi" yahud "Divân-ı Harb-i Örfî" ve "Said-i
Kürdî" nâm risâle münderecâtı câlib-i nazar-ı dikkat tefevvühât ve terhâtı cami'
görülmekle ifây-ı muktezâsı zımnında leffen takdim kılındı. 5 Eylül 1325/18 Eylül
1909.

Eminönü Merkez Memuru

Efkâr-ı Umûmiyeyi tehyic edecek bir takım ibârâtı havî olan risâle-i mezkure
takdim kılınmış olmakla ve Divân-ı Harbî Örfiye tevdiiyle beraber bu risâlelerin
toplattırılması hakkında emr-i iş'arı istirhamıyla Emniyet-i Umûmiye Müdüriyeti'ne
arz ve tefhim olunur. 10 Eylül 1325/23 Eylül 1909.

Hareket Ordusu Kumandanlığı'na yazılmıştır: 10 Eylül 1325.

DH.EUM.THR., nr.5/7-3, 8 Ramazan 1327

Ek-VII

Hulasa: Münderecat-ı mühimmeye havi olarak neşr edilmiş olan "İki Mekteb-i Musibetin
Şehadetnâmesi" nam risâlenin takdim olunduğuna dair.

Hareket Ordusu Kumandanlığı Cânib-i Âlisine,

Münderecâtı efkâr-ı umûmiyeyi tehyic edecek birtakım ibaratı hâvi olması hasebiyle
câlib-i nazar-ı dikkat görülen “İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnâmesi” yahud “Divan-ı
Harb-i Örfî” ve “Said-i Kürdî” nam risâlatın bir nüsha Divân-ı Örfî yanına berây-ı
tevdi’ takdim edilmiş ve hatta tensib buyurulduğu takdirde mevcudu toplattırılmak
keyfiyetin emir ve tebliğ buyurulması. İşbu rapor … dosya maruzdur.

"İki Mekteb-i Musibetin Şehâdetnâmesi yahud Divân-ı Harb-i Örfi ve Said-i Kürdî"
ünvanıyla Bediüzzaman tarafından tahrir ve neşr edilmiş olan risâlenin münderecâtı
tehyic-i efkâr-ı bâdi bir takım makâlât ve terhâtı havî olduğu görülerek Eminönü
Merkez Memuriyeti'ne elde edilen bir nüsha İstanbul Polis Müdiriyeti marifetiyle
tevdi' edilmiş ve risale-i mezkurenin aynen ve leffen takdim kılınmış olmakla Divân-ı
Harb-i Örfî'ye ba-tevdi' münderecâtına nazaran icabının icra ve nüsha-i münteşiresinin
toplattırılmasının emir ve itası menut-u irade-i samileridir. Olbabda.

Yazıldı. 10 Eylül 1325/23 Eylül 1909.

BOA.,DH.EUM.THR., nr.5/7-1,2.

Ek-VIII

Hulasa:

İki mekteb-i musibet şehâdetnâmesi ünvanıyla Bediüzzaman nam muharrir tarafından
neşr olunan risalenin men'-i fürûhtuna emir verilmesi hakkında.

Hareket Ordusu Kumandanlığı Cânib-i Âlisine,

10 Eylül 1325 tarih ve numarasıyla takdim kılınan tezkireye zeyldir. "İki mekteb-i
Musbetin Şehadetnamesi" yahud "Divan-ı Harb-i Örfî ve Said-i Kürdî" ünvanlarıyla
Bediüzzaman nam muharrir tarafından neşr olunmakta bulunan risâlenin münderecatı
hezeyan-ı müzekkiri efkâr-ı umûmiye üzerinde su-i tesir icrasının hâli kalmayacağı
cihetle, … müvezziinin alenen devam-ı neşr ve fürûhtu mahzurdan sâlim görülmeyerek
Eyüp Merkez Memuriyetine dahi bir nüshası derderst ve irsal olunmuş ve mezkur risale
müzekkiresi leffen takdim kılınmış olmakla, bunun men' intişarıyla mevcudunun toplattırılmasına
ait muamelenin tesri ve keyfiyetinin tacili emr-i tebliğine müsaade buyurulması
müsterhamdır. Olbabda.17 Eylül 1325/30 Eylül 1909.

BOA., DH.EUM.THR., nr.5/7-1, 8 Ramazan 1327.

Ek-IX

Hulasa: Münderecât-ı mühimmeyi havi İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi nam
risalenin takdim olunduğuna dair.

Birinci Divân-ı Harb-i Örfî Riyâset-i Vâlâsına,

"İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnâmesi" yahud "Divân-ı Harb-i Örfi ve Said-i Kürdî"
ünvanlarıyla Bediüzzaman nam muharririn eseri olmak üzere bir takım müz’ile tarafından
füruûht edilmekte olan risale-i matbua münderecatının tehyic-i ezhân-ı mucib terhâttan
ibaret olduğu anlaşılmasına mebni, Polis Merkez Memuriyetlerinden tesadüf olundukça
birer nüshası ahz ve irsal edilmekte bulunduğundan Divân-ı Harb-i Örfice münderecâtı
bittetkik füruht ve intişara ve nüsha-i münteşiresinin toplattırılmasına dair bir
karar ittihaz buyurulmak üzere mukaddema iki nüshası ve ba tezâkir-i mahsusa Hareket
Ordusu Kumandanlığı makam-ı âlisine takdim kılınmıştı. Henüz bir emr ve iş'ar cevaben
tebliğ buyurulmamış ve risâle-i mezkurenin ilan neşr ve tevzi'ine devam edilmekte
bulunması mahzurdan gayr-i salim ve muamele-i lazimenin bir an akdem derpiş edilmesi
müstelzim bulunmuş olduğu cihetle, ona göre tesri-i icray-ı icabına beray-ı tevessül
risale-i mezkureden bir nüshasının da leffen makam-ı vâlâlarına takdimine mübâderet
olundu. Olbabda.20 Eylül 1325/3 Ekim 1909.

BOA., DH.EUM.THR., nr.6/68-2, 19 Ramazan 1327/4 Ekim 1909.

Dipnotlar

1. BOA., Y.PRK.UM., nr. 80/74, 10 Şevval 1325; Bu belge daha önce Abdülkadir
Badıllı tarafından yayınlanmıştır. (Bkz.: Abdülkadir Badıllı, Mufassal Tarihçe-i
Hayat, C: I, İstanbul, 1998, s.168).

2. BOA., ZB., nr.618/64,

3. BOA., ZB., nr.630/31,21, 6 Temmuz 1324.

4. BOA., ZB., nr.325/115, 16 Ağustos 1324.

5. Bediüzzaman Said Nursi'nin 31 Mart Olayı sırasındaki davranışları hakkında
ayrıntılı bilgi için, (Bkz.: Selim Sönmez, "Bediüzzaman Said Nursi'nin 31 Mart Olayı'ndaki
Tavrı", Köprü, Sayı: 78 (Bahar-2002), s. 115-131).

6. BOA., ZB., nr.629/55, 11 Mayıs 1325.

7. BOA., DH.EUM.THR., nr.5/7-3, 5 Eylül 1325.

8. BOA., DH.EUM.THR., nr.5/7-2, 10 Eylül 1325.

9. BOA., DH.EUM.THR., nr.5/7-1, 17 Ağustos 1325; BOA., DH.EUM.THR., nr.6/58-2,
19 Ramazan 1327.