Dergimizin Risale-i Nur Enstitüsü tarafından "üç aylık fikir dergisi" olarak
yayınlanmaya başlamasının üzerinden 10 yıl geçti. 1994 Baharından bu yana düşünce,
sanat, bilim ve toplumun önemli meselelerini dosya konusu yaparak, Risale-i Nur
açısından analiz etmeye çalışıyoruz.
Said Nursi, insanlığın temel problemlerine çözüm getirirken, en önemli referansı
hiç kuşkusuz "akıl" olmuştur; hatta Kur'an'ın "akletme", "düşünme" "farkına varma",
"bakma", "ibret alma" ve "bilme" gibi konulara önem vermesine dikkat çekerek, insanların
akıllarını kullanmaları hakkında tahşidat yapmıştır. Ayrıca, İslâm düşüncesinin/toplumlarının
geri kalış ve ilerleyiş dönemleriyle ilgili olarak, "akletme" nazarlara sunularak,
akla önem verilmeyen dönemlerde dış etkilerin nüfuzu daha fazla olduğundan İslâm
toplumlarının diri ve orijinal niteliğini koruyamadığı ifade edilmiştir. Bediüzzaman,
"akletme" üzerine tahşidat yaparken, hiç kuşkusuz kalp ve diğer duyguların önemini
de görmezlikten gelmemiştir; ancak bu zamanda dalalet fikirlerinin "fenden ve ilimden"
geldiğini söyleyerek, bu fikirlere karşı ikna yöntemiyle mukabele edilebileceğini
belirtmiştir.
Böyle bir fikir külliyatının sunulması için muhakkak ki, bütün araçlar kullanılmalıydı;
ancak bunların içerisinde akla hitap eden, delillere önem veren, sunumunu belli
bir yöntem çerçevesinde gerçekleştiren belgesel çalışmaların yeri daha önemliydi.
İşte KÖPRÜ böyle bir ihtiyaçtan ortaya çıktı. Risale-i Nur'un insanlığın temel problemlerine
getirdiği çözüm önerilerini, ikna edici bir yöntemle ele alarak yorumlama amacını
taşıdı. Çalışmaları duygusal/sübjektif malzemeler üzerine kurmak yerine, müdellel,
ikna edici yaklaşımları tercih etti. Konular belli bir yöntem çerçevesinde ele alınmaya
çalışıldı. Geçmiş 10 yıl zarfında kaleme alınan makaleler bu kaygılarla neşredildi.
Bugün geriye doğru baktığımızda, neşredilen dosyaların her birinde bir konunun
Risale-i Nur açısından ele alınarak analiz ve sentezinin yapılmaya çalışıldığını
görmekteyiz. Bu dosyaların her biri, yeni bilgilere ulaşmamızı ve yeni tartışmalara
başlamamızı sağlayacak önemli açılımlar sağladı. Ayrıca, yaptığımız her çalışma
bize daha işin başında olduğumuzu hatırlatarak, daha çok çalışmamız gerektiğini
öğretti. Risale-i Nur hakkında bilimsel kaygılar taşıyarak yapılan bu çalışmalar,
sürekli okuyan kesimlerde çeşitli tartışmalara neden olduğu gibi, daha önce Risale-i
Nur'u tanıma imkanı bulamamış insanların da konu hakkında bilgi edinmesine, ortak
kavramlar çerçevesinde tartışmaya katılmasına imkan sağladı. Kısacası KÖPRÜ, entelektüeller
ile Risale-i Nur okuyucuları arasında bir buluşma noktası oldu.
Bütün bunlarla birlikte KÖPRÜ, bir okul olma özelliğini gün geçtikçe daha da
pekiştirerek yayın hayatına devam etmektedir. Önümüzdeki dönemde KÖPRÜ'nün sunum
tekniği daha da yaygınlaşarak, yayıncılığın her alanında kendisini hissettireceği
anlaşılıyor. Sübjektiflikten uzak, ikna edici sunum tekniklerinin artması KÖPRÜ'nün
okul olma hüviyetini ortaya koyacaktır.
***
Bu sayımızın bir bölümü Bediüzzaman Said Nursi'yi çeşitli yönleriyle ele alan
çalışmalardan oluşuyor. Geri kalan sayfalarımızı ise Risale-i Nur Enstitüsü tarafından
düzenlenen I. Ulusal Risale-i Nur Kongresi'nin metinlerine ayırdık.
***
"Bir Muhalif Olarak Bediüzzaman Said Nursi" başlıklı çalışmasıyla Ömer Faruk
Uysal, Bediüzzaman'ın muhalefetinin kime, neye, nasıl ve neden olduğunu inceliyor.
Uysal, "müsbet hareket", "adalet-i mahza", "adalet-i izafiye", "sabır" kavramları
çerçevesinde Bediüzzaman'ın muhalefetinin boyutları ve vasıfları üzerinde duruyor.
Feyzullah Cihangir, kapsamlı çalışmasında Türkiye'de tek partili rejimden çok
partili siyasal hayata geçiş sürecini ve bu süreçte Bediüzzaman Said Nursi'nin nasıl
bir siyasi çizgi izlediğini irdeliyor.
Cüneyt Ülsever, 20. yüzyıla hakim olan bilimsel düşünce sistematiğinin eleştirisini
yaptığı çalışmasında, "20. yüzyıla hakim olan bilimsel metodolojinin ve onun sonucu
gelişen bilimsel düşünce sistematiğinin bilimin ana hedefi olması gereken dünyayı
algılama ve ona yön verme konusunda eksik kaldığı" tezini işliyor.
Said Yargıcı, "Şefkat Odaklı İnsan Modeli" başlıklı çalışmasında aşk, sevgi ve
şefkat kavramları üzerinde duruyor. Risale-i Nur'un, tasavvufun vahdet-i vücud anlayışının
temelini teşkil eden aşkı değil, şefkati ve onun bir tezahürü olan sevgiyi ön plana
çıkardığını ifade ediyor.
Selim Sönmez, kısa fakat önemli çalışmasında arşiv belgelerine dayanarak Bediüzzaman'ın
1907-1909 yıllarını kapsayan ilk İstanbul hayatına ışık tutuyor. Kullanılan dokuz
adet vesikadan sekizinin ilk kez yayınlandığı makale, Bediüzzaman'ın Van'dan İstanbul'a
gelişi; burada Padişahla münasebetleri; Van'a geri gönderilmek istenmesi; 31 Mart
Olayından sonra gittiği İzmit'te tutuklanması gibi konuları işliyor. Vesikaların
ortaya koyduğu yeni ve önemli bilgilerden biri de Dahiliye Nezareti'nin, insanları
heyecana sevk ettiği ve bazı bilinmesi istenmeyen şeyleri söylediği gerekçesiyle
Divan-ı Harb-i Örfi adlı eserin toplattırılması için girişimde bulunması.
***
Metinlerini yayınladığımız "Farklılıkların Buluşmasında Bediüzzaman Said Nursi'nin
Rolü" konulu I. Ulusal Risale-i Nur Kongresi, 2 Mayıs 2004 tarihinde yapıldı. Kongre'nin
ilk bölümünü oluşturan masa çalışmalarında bilim adamı ve aydınlar din, medeniyet,
etnik, kültürel ve sosyal tabakalar arasındaki farklılıklara rağmen barış içinde
birarada yaşayabilmenin imkanları üzerine tebliğ ve görüşlerini sundu. İkinci oturumda
bu tebliğ ve görüşler çerçevesinde oluşturulan sonuç bildirileri hazırlandı. Daha
sonra bu bildiriler bir panel ile Prof. Dr. Niyazi Öktem, Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç,
Dr. Alev Erkilet ve Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından kamuoyuna sunuldu.
***
Sizleri Bediüzzaman Said Nursi'yi çeşitli yönleriyle ele alan zengin bir dosya
ile baş başa bırakırken; "ene, hodgamlık, tenperverlik, hedonizm, nefisperestlik,
narsisizim, egoizm, depresyon ve başarı saplantısı" gibi anahtar kavramlar çerçevesinde
işleyeceğimiz "Popüler Esaret: Nefisperestlik" dosya konulu 87. sayımızla (Yaz/2004)
yeniden buluşmayı diliyoruz.