RİSALE-İ NUR KONGRELERİ VE MASA ÇALIŞMALARI
DEKLARASYONLAR
Bu deklarasyonlar, Risale-i Nur Enstitüsü ve Köprü Dergisi tarafından tertip edilen Risale-i Nur Kongreleri ve Masa Çalışmalarında gerçekleştirilen oturumlar sırasında açıklanan ve genel kabul gören kanaatleri bildirmekte olup toplantı yöneticileri ve sekreterleri tarafından toplantılar sırasında alınan notlar üzerinde çalışılarak hazırlanmıştır.
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ’NİN
GELECEK TASAVVURU
- Risale-i Nur Kongresi,
26-27 Mart 2022, İstanbul
DEKLARASYONLAR
- MASA:
Bediüzzaman’ın Gelecek Tasavvuru İçinde
Hürriyet
KATILIMCILAR
Prof. Dr. Ahmet BATTAL (Yönetici)
Abdülbaki ÇİMİÇ (Sekreter)
Prof. Dr. Ertan EFEGİL
Doç. Dr. Abdulnasır YİNER
Doç. Dr. Murat TÜMAY
Doç. Dr. Osman ÖZKUL
Doç. Dr. Şevki ADEM
Dr. Tahir MURATOĞLU
Dr. Muhammet ÖRTLEK
Dr. Ali BENGİ
Dr. Ramazan LEVENT
Muhammed Yusuf AKBAŞ
Müfid YÜKSEL
Ekrem DONBALOĞLU
- Hürriyet; imanın bir özelliğidir, imanın kuvvetlenmesiyle tekâmül eder ve parlar. Ferdin imanı, toplumun hürriyeti ve devletin adaleti; iyi işleyen bir makinenin uyumlu parçaları gibidir.
- Hürriyetin en ideal şekli katılımcı demokratik cumhuriyettedir. Hürriyet; kanun hâkimiyetine, masumun hakkını korumaya öncelik veren tam adalete, liyakat ve meşverete dayandığı sürece baki kalacaktır.
- Hak ve sorumluluklarını bilmeyen milletler, idarecilerin müstebit olmasına yol açar. Hürriyet, adalet ve meşveretin devamı toplumun sahiplenmesine bağlıdır.
- Dinde zorlama yoktur. Medenilere üstad olmak; onları ikna etmekle olur. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de vicdan hürriyeti insanlığın kanun-u esasisi ve samimiyetinin kaynağı olacaktır.
- İnsanlığın hürriyetine hizmet eden Kur’ân’ın hakikatleri; ilmin, teknolojinin ve müspet söylemin hüküm süreceği gelecekte, daha kolay tezahür edecektir.
- Tam demokrasilerde yöneticiler ancak hizmetkârdır. Kamu yönetiminde esas olan ilke; devleti, fertlere ve topluma hizmet ettirmektir.
- Siyasî ve toplumsal muhalefet, adalet terazisinin meşru ve samimi bir kefesi olmaya devam edecektir.
- İman insanı Allah’a kul yapar. Bireylere, topluma ve devlete karşı özgürleştirir. Hakiki mümin; başkasına zulmetmez ve zulme boyun eğmez.
- Siyasî, sosyal ve iktisadî problemlerin çözümü için, hakiki hürriyet ve tam adaletin sağlam ve işler şekilde tesisi gerekir.
- İman ve hayat ikliminde, ehl-i İslâm’ın ittihad çadırı altında, hürriyet-i şer’iye, adalet-i mahza ve sulh-u umumi sofrasında tüm insanlığın bağdaş kuracağı günler yakındır.
- İnsan fıtraten hürdür, fıtrata uygun olmayan türden müdahaleci hiçbir fikir ve hareket kalıcı olamaz. Teknolojik gelişmeler de ancak keyfî müdahalelerden bağımsız kaldığı müddetçe insanlığa hizmet edecektir.
- Bediüzzaman Said Nursî’nin gelecek tasavvurunda ümitsizliğe yer yoktur. Kurtuluşun dayanağı; “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz.” ayetidir. Ümidi olmayan fertlerin ve toplumların geleceği de olmaz.
- Toplumlarda kalıcı bir güvenliğin tesisi için yönetimler demokratikleştirilmeli, şeffaf seçimler, hür meclis ve adil hukuk düzeni tesis edilmelidir. Nefret söyleminden vaz geçilmeli ve nihayetinde toplumsal uzlaşma, birliktelik ve kardeşlik sağlanmalıdır.
- İlim ve teknolojinin gelişmesiyle dünya bir köy haline gelmiştir. Bu gelişme insanın kendisini doğru ifade etmesini ve hürriyetine kavuşmasını sağlayacaktır.
- Batı medeniyetinin hürriyet anlayışı, insanı nefsin kölesi haline getirmektedir. Kişinin nefsinin zulmünden korunmasına ve dolayısıyla Kur’an’ın tarif ettiği hakiki hürriyet anlayışına ihtiyaç vardır.
- İnsanlık malikiyet ve serbestiyet çağına, hürriyet ortamının sağladığı imkânlarla ulaşacaktır. Böylece insanlık hür bir varlık olarak insaniyet-i kübra olan İslâmiyet mertebesine yükselecektir.
- MASA:
Bediüzzaman’ın Gelecek Tasavvuru İçinde
İnanç, Ahlak ve Eğitim
KATILIMCILAR
Prof. Dr. Abdurrahman İLGAN (Yönetici)
Mustafa AKÇA (Sekreter)
Prof. Dr. Abdurrahman KILIÇ
Prof. Dr. İlyas ÜZÜM
Prof. Dr. Mahmut KAPLAN
Doç. Dr. Ömer MORGÜL
Dr. Öğretim Üyesi Ahmet KÜÇÜK
Dr. Öğretim Üyesi Abuzer KALYONCU
Öğr. Gör. Sabahattin ASLAN
Musab OLGUN
Aziz TAŞITÇI
- Risale-i Nur’un dehşet çağı olan ahir zamanda ifa etmekte olduğu büyük iman hizmetinin tüm toplum kesimlerine ulaştırılması için “planlama ve istişarenin devamı” önem arz etmektedir.
- Bediüzzaman Said Nursî’nin İslam’ı “Büyük İnsanlık” olarak tanımlaması, İslam’ın evrensel niteliğinin anlaşılmasında ve aktarılmasında önemli bir basamaktır.
- Bediüzzaman Said Nursî, güzel ahlakın temelinin kuvvetli iman olduğunu vurgulamış; tahkikî imana çalışmanın aynı zamanda güzel ahlaka çalışmak olduğuna dikkat çekmiştir.
- Bediüzzaman Said Nursî ahlak eğitiminin önemli bir boyutunu teşkil eden duygu eğitiminde dinin belirlediği her türlü aşırılıklardan uzak orta yol demek olan sırat-ı müstakime işaret etmiştir.
- Vahyin mesajına uygun olarak bilimin ışığında alınan doğru eğitim, tahkiki imana dönüşür; tahkiki iman da ferdî, ailevî ve toplumsal alana güzel ahlak şeklinde yansır.
- Çocuk eğitimi; doğuştan verilmiş kabiliyetleri ortaya çıkarabilecek şekilde duygu ve değer merkezli ve fıtrata uygun bir faaliyet olarak gerçekleştirilmelidir.
- Ahir zamanla ilgili rivayetler, İslam’ın temel ilkeleri ve fiziki âlemde cari olan ilahî kanunlara uygun şekilde yorumlanmalıdır.
- Günümüzde giderek yaygınlaşan “ulûhiyeti inkâr” ve “İslam’ı tahrip” cereyanlarına karşı çözümler, Tevhid ve Sünnet ekseninde ve ortak akılla üretilmelidir.
- Toplum hayatında huzur ve güven, barış ve adalet ancak “hürmet, merhamet, haramdan çekinmek, emniyet ve fıtrî kanunlara uymak”la gerçekleşebilir.
- Bilim dünyasında özgün, nitelikli ve evrensel bilgi üretimi ancak özgür düşüncenin her alanda hayat bulmasıyla mümkündür.
- Bediüzzaman Said Nursî’nin Kur’an’ın asıl maksatları olarak açıkladığı iman esasları; “kâinat, vahiy, vicdan ve Risalet olmak üzere dörtlü bir temellendirmeyle sunulmalıdır.
- İman, ümit, ihlas, şefkat, hoşgörü ve samimiyet geçmişle geleceği buluşturan temel değerlerdir.
- Günümüzün ve geleceğin önemli problemlerinden birisi olan göç ve göçmen olgusuna dünyevî, rekabetçi, ekonomik çıkarı ve kârlılığı önceleyen bir şekilde yaklaşılması; insanî ve İslamî değerlerle bağdaşmaz.
- Sonuç olarak; Bediüzzaman Said Nursî’nin müjdelediği gibi “Akıl ve ilim ve fennin hükmettiği istikbalde elbette bürhan-ı aklîye istinad eden ve bütün hükümlerini akla tespit ettiren Kur’an hükmedecek”tir.
- MASA:
Bediüzzaman’ın Gelecek Tasavvuru İçinde
İktisadi Sistemler ve Ekonomi
KATILIMCILAR
Doç. Dr. Hakan Murat ARSLAN (Yönetici)
Arş. Gör. Ümit ACAR (Sekreter)
Prof. Dr. Ekrem MANİSALI
Doç. Dr. Halil İbrahim ŞENGÜN
Dr. Öğretim Üyesi İlhan CEVHERİ
Dr. Öğretim Üyesi Said BAYRAKLILAR
Arş. Gör. Talha FIRAT
Seyda BALPETEK
- Adil ve muktesit hayat tarzı yönetimden halka yayıldığı takdirde özgün kabiliyetler ortaya çıkar ve ekonomik kalkınma sağlanabilir.
- Hırsın ve maddenin esiri olmuş idarecilerin yönettiği ülke ekonomileri, israftan ve bin bir çeşit iktisadî hatalardan uzak kalamaz.
- Kanaât ve iktisat maddeden manâya geçmeye çalışan hakikat yolcuları için birer duraktır. Bediüzzaman Said Nursî bu yolcuğun üç aşamasını ifade etmiştir: “Aklı midesine; kalbi nefsine; ruhu cesedine hâkim olmak…”
- Bediüzzaman Said Nursî’nin “Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam” sözü esas alındığında, iktisadî hayatta da gelişme için hürriyet, adalet ve meşveret vazgeçilmez unsurlardır.
- “Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâm’ın sadası olacaktır.” diyen Bediüzzaman Said Nursî, gelecekte ticarette Kur’anî hükümlere dayalı kanaât ekonomisinin hükümferma olacağı müjdesini de vermiştir.
- Hayatın kendisi bizatihi yaratıldığı için pahalı değil, hayatı idame eden sebepler israf ve tüketim alışkanlıkları nedeniyle pahalıya mâl olmaktadır.
- Günahların ayak izleri ile kirlenen kalpler istiğfar ile temizlendiği gibi ekonomik hayatta yapılan hatalardan da ancak israftan arınarak kurtulmak mümkündür.
- Dünya çapında araştırmalarda gençlerin helâl ürünleri sağlıklı, çevreci ve kaliteli bulmaları, onlarda iman ve İslamiyet bakımından bir nüve olduğunun açık işaretidir.
- Haram lokma, günah olmasının yanı sıra kalbe nasihati de engeller. Bu açıdan asrımızda manevi hayatın bu derece bozulmasında helâl-haram hassasiyetinin yitirilmesinin büyük etkisi vardır.
- Helâl ve sağlıklı gıda konusunda bilhassa ebeveynlerin dikkatli olmaları elzemdir. Gıda ürünleri tercih edilirken helâl-haram hassasiyeti olmazsa çocuklarda öğrenme bozukluğu, dikkat süresinde azalma ve diğer birçok zihinsel problem meydana gelecektir.
- Bediüzzaman Said Nursî’ye göre “Heyet-i içtimaiyede görünen ihtilâller, fesatlar ve bütün ahlâk-ı rezilenin kaynağı iki kelimedir”. Birincisi, “Ben tok olayım başkası açlıktan ölse bana ne” ikincisi, “Sen zahmetler içinde boğul ki, ben nimetler ve lezzetler içinde rahat edeyim.” anlayışıdır. Birincisini kökünden yok eden “ZEKÂT” tır. İkincisinin ilacı da “FAİZ”in haram kılınmasıdır.
- İktisat, kanaât ve şükür sahibi fakir bir mü‘min; -Allah’ın adalet, rahmet ve keremiyle- müsrif, hırslı ve şükürsüz nice zenginden daha mes’uttur.
- Hakiki zenginlik, nimeti vereni bilmek ve verilen nimeti iktisat, hürmet ve şükürle sarf etmektir. Hakiki fakirlik ise nimeti vereni tanımadan israf, hırs ve şükürsüzlük ile harcamaktır.
- MASA:
Bediüzzaman’ın Gelecek Tasavvuru İçinde
Tecrübi İlimler ve Teknoloji
KATILIMCILAR
Dr. İntizam Seyda DURGUN (Yönetici)
Yusuf Sabri ŞİMŞEK (Sekreter)
Prof. Dr. Fikret YÜKSELEN
Prof. Dr. Hüseyin UZUN
Doç. Dr. Göksel SEZEN
Doç. Dr. Ömer Seyfettin SEVİNÇ
Doç. Dr. Yasin ASAR
Dr. Öğretim Üyesi Server FIRAT
Dr. Öğretim Üyesi Durhasan Turgut DOLLU
Caner KUTLU
Mehmet PEKEL
Mustafa IŞILDAK
Ömer YAVUZ
- Bediüzzaman Said Nursî’nin “Mahiyet ve istidat itibariyle her şeyin ilme bağlı olduğu, akıl, ilim ve fenlerin hükmedeceği istikbalde…” tespitinden hareketle, bilim ve teknolojinin geliştirilebilmesi için stratejik hedefler belirlenmeli ve mana-yı harfi ile bakabilecek uzman kadroların yetiştirilmesi hedeflenmelidir.
- Bilimsel ve teknolojik kalkınmada enerji vazgeçilmez bir kaynaktır. Günümüzde Allah’ın Nur ve Celâl isimlerine ayine olan güneş, şimşek, rüzgâr ve okyanus dalgaları gibi yenilenebilir ve depolanabilir enerji kaynaklarına dayanan yeni teknolojiler geliştirilmelidir.
- Dinî hizmetlerin dijital teknoloji vasıtasıyla sanal ortamlarda insanlığa sunulması zorunlu hale gelmiştir. Doğru İslamiyet çizgisinde, güvenilir, kirli bilgi içermeyen, çeşitli ihtisas heyetlerinin denetiminden geçirilerek yayımlanan, insanın yaratılış gayesine uygun konuları içeren dijital teknoloji uygulamalarının, yazılımlarının, algoritmalarının ve yapay zekâ model kütüphanelerinin hazırlanıp kullanıma sunulması gerekmektedir.
- İnsanlık uzayı, çevreyi ve tabiatı kirletmeye devam etmektedir. Evrensel ortak akıl prensipleri esas alınarak, “doğal sit alanları, tarım alanları, orman bölgeleri, dere yatakları ve kültürel çevre” gibi alanlar özenle korunmalıdır. Uluslararası standartlar, bu konuda esas alınmalı ve bilim insanlarıyla iş birliğine özen gösterilmelidir. Buradan hareketle yaşadığımız çevre korunmalı; turizm, teknoloji, ulaşım, maden, imar ve sanayi gibi amaçlar için bir rant alanına dönüşmemelidir.
- Teknolojik harikaların ve keşiflerin önderleri peygamberlerdir. Bediüzzaman Said Nursî’nin “İslamiyet fünunun (fen bilimlerinin) seyyidi ve mürşidi ve ulum-u hakikiyenin (hakiki ilimlerin) reisi ve pederidir.” tespiti dikkate alındığında, Kur’an’da zikredilen Peygamber mucizeleri, teknolojinin ulaşabileceği nihai sınırlara işaret etmekte, bilim insanlarını teknolojik araştırma yapmaya teşvik etmekte, yeni teknolojik keşiflere rehber ve ilham kaynağı olmaktadır.
- Teknoloji ürünü sosyal medya ve yeni nesil dijital medya insanın öz farkındalığını yok etmekte ve insanın nazarını dağıtmaktadır. Teknolojik araçlar, insanın sosyal bir varlık olma vasfını yok etmemeli ve onu, duyarsız, umursamaz ve hissiz bir mekanik robota dönüştürmemelidir. Bu problem ve zararlardan korunmak için “ruh-u beşerîyi zulümâttan kurtaran Risale-i Nur” hakikatlerinin tüm teknolojik imkânlarla neşredilmesine önem verilmelidir.
- Bediüzzaman Said Nursî, bu kâinatın “bin birlikler perdeleri içinde sarılı bir gül goncası gibi” olduğundan söz etmektedir. Bu açıdan “gül goncası gibi” ifadesini, fiziki âlemlerin yanında manevi/psikolojik/sanal âlemlere de işaret olarak anlayabiliriz. Zira kâinat iç içe, yani girift olarak sayısız âlemleri içinde barındırmaktadır. Bu yönüyle her bir âleme Allah’ın bir isminin tecellisi nazarıyla bakılmalı, ilmî gelişmeler bu yönüyle değerlendirilmelidir.
- Geleceğin dijital teknolojisi olan ve insanın dijital dünyanın içine girmesine izin veren sanal gerçeklik teknolojilerinin kurduğu “sanal insanlık dünyası” Kur’an’ın nurunu göstermeli ve insanları başıboşluktan kurtaracak “Metaverse Nur Evrenler”e dönüşmelidir.
- Bediüzzaman Said Nursî’nin müjdelediği “Malikiyet ve Serbestiyet Dönemi”nin inşasına yardım edecek olan blockchain ve benzeri teknolojiler, “aletin suçu olmaz” prensibiyle değerlendirilmeli ve kullanılmalıdır.
- Bilim ve meslek insanları ötekileştirilmemeli, meslekleri itibarsızlaştırılmamalıdır. Her alanda terakki için ihtisasa ve liyakate değer verilmelidir. Beyin göçünün engellenmesi için stratejik çözümler üretilmelidir.
- MASA:
Bediüzzaman’ın Gelecek Tasavvuru İçinde
Gençlik
KATILIMCILAR
Prof. Dr. Ömer ÖNBAŞ (Yönetici)
Öğr. Gör. Sebahattin YAŞAR (Sekreter)
Prof. Dr. Süleyman YILMAZ
Doç. Dr. Veysel KASAR
Arş. Gör. Dr. Hüdai AZİZ
Atilla YILMAZ
İsmail TEZER
Mustafa YAYKAL
Sadettin ÖNAL
- Gençlik, insan hayatının en verimli ve dinamik dönemidir. Bu dönemin en önemli özelliği ise özgürlük isteğidir. Bu sebeple gençlerin yaşadığı ortamlar yasaklı alanlardan ziyade meşru daire içerisinde şahane hürriyetin yaşandığı yerler olmalıdır.
- Gençler, yenilikçi ve renkli uygulamaları beraberinde getiren ortak akıl anlamındaki ‘meşveret’ ortamlarına daha yatkındır. Farklı fikirlerin harmanlandığı bu ortamlarda kendilerine kurulan tuzakları fark etmede ve düşünceleri ile mukabele etmede daha başarılı olurlar. Bu nedenle demokratik kültürün tesisinde gençlerin bu vasfından istifade edilmelidir.
- Ebeveyn ne kadar haksız da olsa evlat onların rızasını kazanmaya; evlat ne kadar serkeş de olsa, anne-baba fıtrî şefkatini göstermeye mecburdur.
- Teknoloji ile doğan ‘dijital yerliler’ gerçek hayattan kopmakta ve aile bağları zayıflamaktadır. Buna karşın ebeveynler, şefkatli bir iletişimle gençleri kucaklamalı ve her durumda beraber olduklarını onlara hissettirmelidir.
- Ailenin zembereği meşverettir. Kendi görüşlerinin de içinde olduğu bir kararı uygulamakta zorlanmayan gençler, ailenin tüm bireyleri gibi meşveret halkasına dâhil olduklarını hissiyat ve fikirleriyle ortaya koymalı ve meşveret kararlarının uygulayıcısı olmalıdırlar.
- Gençlerin, kendi orijinalitesini muhafaza ederek şahs-ı manevi anlayışına sahip bir cemaatle tanışıp bu “takım sistemi” içine dâhil olmaları önemlidir. Zira akranlar kendi içlerinde eğiten, öğreten, değerlerle yaşamayı devam ettiren özelliklere sahiptirler. Bu bağlamda şahs-ı manevî, hem ağır yükleri taşıyabilmenin hem de sınırsız hürriyet tuzağına düşüp şeytan ve nefsin istibdadına kapılmaktan kurtulmanın yegâne çaresidir.
- Risale-i Nur talebeleri, Bediüzzaman Said Nursî’den ders almaları hasebiyle -yaşına bakılmaksızın- hem Genç Said hem de vâristirler. Meşveretin hürriyet zemininde teşekkül eden, tesanüdün azim sırrı ile 111 kuvvetini yakalayan Genç Saidler, istikametli hizmetlerini bu cemaat ruhu içinde sürdüreceklerdir.
- Sanal âlem özellikle gençleri etkileyip sadece görme ve işitme duyularına hitap ederek adeta hipnoz etkisiyle bilinçaltını manipüle etmektedir. Şahs-ı manevinin içerisindeki gençler, bir ekip ruhu ile hareket ederek bu alanlardan gelebilecek tuzakları tanıyıp tedbir almalı; akıl ve kalbi Kur’anî hakikatlerle besleyecek ve bilinçaltını tefekkürî bakış açılarıyla dolduracak müsbet çalışmalar yapmalı ve gerçek hayatta karşılığı olan etkinlikler sunmalıdır.
- Bediüzzaman Said Nursî’nin ideali olan din ve fen ilimlerinin birleştirileceği Medresetüzzehra projesi, gençlerin hakikate ulaşmasına imkân sağlayacağı için çağın ve teknolojinin getirdiği imkânlarla birlikte sanal ortamlarda da hayata geçirilmelidir.
- Gençler arasında sosyal medyanın menfi tarzda kullanımı günahları da çeşitlendirip yaygın hale getirmiştir. Özellikle suretperestlik, ahlâkı fena halde sarsmaktadır. Bunlara karşı iman-ı tahkiki derslerine ehemmiyet verilmeli; bu konu eğitim sisteminin de bir esası haline getirilmelidir.