Tarih merakı kısaca, "eskiden ne oldu?" sorusuna cevap
aramakla başlar. Tarih kitapları, bu merak açlığını gidermekte pek az işe
yararlar.
Genel olarak cihadın tanımını yapar mısınız?
Cihadın lûgat mânâsı düşmanı savmak için gayret sarfedip güç
harcamaktır. İslâmî mânâsı ile İlâ-yı kelimetullah için İslâm düşmanlarıyla
savaşıp mücadele vermektir.
Cihadı yer, zaman ve şartlara göre sınıflandırma
yaparmısınız?
Cihad can, mal, kalem ve dil ile cihad etmek üzere dört
çeşittir. Kurân-ı Kerim şöyle buyurur. Mal ve canınızla cihad ediniz.
Peygamber[sav] şöyle buyuruyor. Kafir ve münafıklara karşı mal, nefis ve
dilinizle cihad ediniz. Cihadın birinci çeşidi yani can ile cihad durup dururken
İslâm düşmanlarına karşı yapılmaz. Ancak düşman İslâma engel olur ve zayıfları
ezerse savaştan başka çare bulunmadığı taktirde o zaman can ile cihad söz konusu
olabilir; yoksa zannedildiği gibi İslâma inanmayan herkese ve her topluma karşı
savaş ilân etmek diye bir şey yoktur. Kur’ân-ı Kerim peygamber’e[sav] hitaben
şöyle buyuruyor: Onlar, (yani inanmayan kimseler) meyledip onu arzu ederlerse,
sende meylet. Tarih boyunca İslâma inanan devletler, İslâma inanmayan kimseleri
katledip, onlara eziyet etmek şöyle dursun, onları korumuş, onlara yardımcı
olmuşlardır. Cihadın kalan üç çeşidi ise yani mal, kalem ve dil ile cihad etmek
her zaman geçerlidir. Ara verilmeden devam edilmesi gerekir. Her yerde ve her
zamanda dil ve kalem ile İslâmı beyan edip insanlar irşad etmek iman ile küfrün
mahiyeti açıklamak her mü’minin vazifesi ve insanların manevi hayatını kurtarmak
için çalışmakta en büyük cihaddır. Dil ve kalem ile yapılan cihadın en geçerli
araçları, bugün radyo, televizyon, video, gazete ve kitaptır. Bu araçlara sahip
olmayan bir toplum, bir Müslüman millet bu zamanda cihattan söz edemez.
Darû’l-Harp ve Darû’l-İslâmda cihad mefhumlarını açıklar
mısınız?
Bir ülke İslâm dininin hakimiyeti altına girip, İslâmî
kurallarla idare edilirse darü’l İslâmdır. İslâm hakimiyeti altına girmemiş ise
darü’l harptir, yani darül küfürdür. Şafi mezhebine göre bir ülke İslâmın
hakimiyetin altına girdikten sonra ebediyyen darül İslâm kabul edilir ve bu
tekdire göre müslümana düşen vazife bu İslâm ülkesini kurtarmak için
çalışmaktır. Hanefi mezhebine göre ise durum değişiktir. İmameyne göre bir İslâm
beldesinde İslâm ahkâmı uygulanmazsa darül harbe yani darül küfre düşüyor,
İmam-ı Azam’a göre ise bir İslâm ülkesinin darül harbe dönüşebilmesi için üç
şeyin bulunması lazımdır. (a) Darü’l harp ile bitişik olması, (b) İslâm
ahkâmının uygulanmaması, (c) Ahalinin emniyet ve güvenliğinin kalmamasıdır.
Yalnız şunu bilmeniz lazımdır. Müslüman bir ülke darül harbe dönüşürse, farz
olan şey yine farz, haram olan şey yine haramdır, değişen hiç bir şey yoktur.
Ancak hırsızlık, zina, içki gibi suçlar haram olmakla birlikte darü’l harpte
vaki olursa İslâmın getirdiği müeyyide ve cezalar uygulanmayacaktır. Cezaları
ahirete bırakılacaktır. Ayrıca İmam-ı Azam’a göre darül harpte gayrı
müslimlerden faiz almak caizdir. Ama İmam-ı Şafi’ye göre zina her yerde haram
olduğu gibi, içki her yerde haram olduğu ve suç unsuru olduğu gibi ve cezasını
da verilmesi gerektiği gibi faizde her yerde haramdır.
Peygamber efendimizce[sav] en büyük cihadın nefisle olduğu
belirtiyor. Bunu açıklar mısınız?
‘En büyük cihad nefisle olan cihaddır’ şeklindeki ifade
Peygamber[sav] efendimize nisbet ediliyorsa da, büyük muhaddis olan Abdülmuharer
ya Asgalaniye göre hadis değildir, İbrahim bin Ayles’in sözüdür diyor. Ancak
Beyhaki zayıf bir isnad ile hadis olarak rivayet ediyor. Durum böyle olmakla
beraber manası şudur. Bir insan nefsiyle yaptığı savaştan galip gelirse nefsin
teşellütünden kurtulur mutlu olur ve imanının kurtuluşuna vesile olur. Ama
mağlup düşerse fuhşa, içkiye, zulme ve hatta küfre kadar sürüklenebilir. Ayrıca
ebedî gazaba mahkum olur. Bunun için en büyük düşman nefistir ve en büyük cihad
da nefisle yapılan cihattır.
Günümüzde cihad vasıtaları nelerdir?
Efendim günümüzün cihad vasıtaları deminde belirttiğimiz gibi
kitap, gazete, video, televizyon, radyo gibi basın yayın vasıtaları, medlya
araçlarıdır. En geçerli ve bu zamanda en lüzumlu vasıtalar bunlardır. Bunlara
sahip ve hâkim olamayan bir millet tam manasıyla cihad veremez.
İslâm fıkhına göre günümüzde cihadın hükmü nedir?
İslâm fıkhına göre cihad mal, kalem ve dil ile olursa onu
yapabilen insan için her zaman ve her yerde vaciptir, ama düşmanla fiilen savaş
etmek ise savaşın şartları konulursa bu cihad orada olanlara farz olur.
Diğer Müslümanların da yardım etmesi farzdır. Meselâ; Bosna
Hersek’te, Azerbaycan’da olduğu gibi orada mevcut olan Müslümanlara savaş
vardır. Bu mazlum insanların can, mal ve namusları ayak altına alındığı,
düşmanın topyekün onları imha etmek için harekete geçtiği halde, çalıştığı halde
bu duruma karşı Müslümanların seyirci kalmaları büyük bir hıyanet ve büyük bir
zillettir. Zaman zaman bazı siyasilerin oraları ziyaret etmeleriyle iş bitmez.
Ciddî olarak bu işi ele alıp harekete geçmesi ve bu mazlum insanlara yardımcı
olması icap eder.
Bu vazife sadece Türkiye ve Türk milletine düşmüyor. Bütün İslâm
âlemine bu vazife düşüyor.
İslâmın diğer vecibeleriyle cihad vecibesi arasında bir
mukayese yapar mısınız?
Bir çok ayet ve hadis cihadı en önemli İslâmî vecibelerden
biridir diye ifade ediyor. Sahih bir Hadis-i nebeviyle sabittir ki, İslâm dini
sekiz bölümden ibarettir. Sekiz bölümdür ve cihad onlardan biridir. Cihad
gerektiği halde onu terketmek öldürücü yedi günahlardan biri olarak kabul
ediliyor.
Cihat ve şehitlik kavramları arasındaki bağdan söz eder
misiniz?
Malum olduğu gibi şehadet İ’lay-ı kelimetullah için cihada
katılma neticesinde meydana gelen bir hadise bir olaydır. Demek şehadet cihadın
bir neticesi, bir eseridir.
Üstad Bediüzzaman bu devirdeki cihadı "Cihadı-ı mânevî"
olarak değerlendiriyor. Bu konuda sizin düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Üstad Bediüzzaman Rahimetullah bu devirdeki cihadı mânevî
olduğunu beyan ediyor. Bu doğrudur. Bu zamanda cihad fiilen ve bedenen vaki olsa
da, bazı zaman ve yerde gereksede, nisbeten azdır. Meselâ az önce ifade ettiğim
gibi bir Azerbeycan da, birde Bosna-Hersek’te bedenen ve fiilen cihada katılmak
gerekir ama bu tarz cihad, bu zamanda azdır, nisbeten azdır. Daha ziyade cihad
fikir ve kalem ile olmaktadır. Bu mânevi cihad, piyasaya hakimdir. Bugün
imaniler ile imansızlar arasında müthiş bir savaş cereyan etmektedir. Ve bunun
silahı radyolar, televizyon, gazete ve kitap gibi kültür-sanat edebiyat
vasıtalarıdır. Hatta bu zamanda İslâm âlemini esaret altına alan unsur, baş
döndürücü silahlardan ziyade kültür emperyalizmidir. İslâm ülkelerinde hakim
zihniyet, İslâmdan söz etsede, düşmanın aklı ile düşündüğü, gözü ile baktığı
için mânen dışardaki düşman hakimdir. Müslüman mahkumdur. Biz Cezayir’i ele
alalım. Orada mevcuz kanunlarına göre memlekette bir seçim yapılıyor.
Müslümanlar seçimi kazanınca yüz otuz seneden-fazla Ceyaziri sömüren Fransızlar
hemen harekete geçiyor, yerli uşakları vasıtasıyla Müslümanları tutuklattırıp
kimini hapsettiriyor, kimini öldürtüyor. Bunun için bugün Müslümanlar kendi
diyarında zillet ve esaret hayatı yaşıyorlar. Kendi vatanlarında Gayr-ı
Müslimlere tanınan hak bile kendilerine tanınmıyor.