Doç. Dr. Bünyamin DURAN
İSLÂM TOPLUMLARINDA
SOSYO EKONOMİK DERTLEŞMEYE YÖNELİK TEZLER
Osmanlı
Araştırmaları Vakfı Yayını 188 sf. 1995

Sosyo-ekonomik
değişme sorunu, yoğun olarak, sanayi devrimi ve onun bağlamında gelişen büyük
toplumsal dönüşümlerle eş zamanlı olarak ortaya çıktı. Düşünürler öncelikle,
toplumsal değişimin kendine özgü yasalarını bulmaya çalıştılar. Bu çalışmalar
Batı Avrupa’nın iktisadi-sosyal tarihi veri alınarak gerçekleştirildi. Batı’nın
gelişim çizgisi tek ve evrensel olarak kabul edildi. Ogün bugündür iktisadi
gelişme ve çağdaş Batı Uygarlığına ulaşma dünyanın yeri kalmış toplumları için
temel erek haline geldi.

Batıdaki bu
gelişmeler ülkemizde de kısa sürede etkisini gösterdi. Yüzyıllardır diyar-ı
küfre tepelerden bakmaya alışmış Osmanlı aydınları, Batının bilimsel ve
teknolojik alandaki kazanımları karşısında şaşkına döndüler ve geri
kalmışlığımızın getirdiği aşağılık kompleksiyle suçlu aramaya koyuldular. Suçlu
bulundu: Din ve onun bağlamında gelişen gelenekler, kurumlar, değerler. Öyleyse
çözüm kolaydı. Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için geçmişe ait ne varsa
kaldırıp atmak gerekiyordu.

Yaşadığımız
günlerde Osmanlı Araştırmaları Vakfı Yayınları arasında çıksın Doç. Dr. Bünyamin Duran’ın "İslâm
Toplumlarında Sosyo-Ekonomik Değişmeye Yönelik
Tezler" adlı çalışması, kendi alanında yeni bir aşamayı temsil ediyor.
Yazar geri kalmışlığımız konusunda suçlu aramıyor, kimseyle de hesaplaşma
niyeti yok. Anlamacı bir yaklaşımla geçmişi önen sis bulutlarını dağıtmak üzere
Doğunun ve Batının zirvelerini aynı zeminde buluşturuyor.

Yazar öncelikle İbn-i Haldun, K. Marx, Max Weber, Bediüzzaman
ve E. Gelner’in toplumsal değişimin dinamikleri
konusundaki tezlerinin dökümünü yapıyor. Bu tezlerden kısaca bahsetmek
gerekirse; İbn-i Haldun büyük değişimlerin kökeninde
asabiye olarak ifadelendirdiği ruhsal bir olguyu görmektedir. İbni Haldun’a göre ortak sorunları yaşama ve benzer
dayatmalara maruz kalma, kan bağına ve kader birliğine sahip insanları,
birbirinde fani olmak derecesinde bir araya getirmekte ve bu bir araya geli5in
kolektif eyleme dönüşmesiyle de büyük toplumsal dönüşümler ortaya çıkmaktadır. Sorunları
medeniyet tarihçesi A. Toynbee’nin ortaya koyduğu
"Meydan Okuma Cevap Verme ‘Tezi"de büyük
ölçüde asabiye teorisinden yararlanılarak hazırlanmıştır. Toynbee’ye
göre büyük dönüşümler, insanlarda potansiyel olarak varolan, enerjinin, çeşitli
çevrelerden gelen dayatmalarla harekete geçmesiyle
gerçekleşir.

Weber,
büyük devrimlerin, insanlığın kendilerine olağanüstü güçler atfettikleri karizmatik liderler tarafından gerçekleştirildiğinden söz
ediyor. Asya toplumlarının nispi durgunluğu konusunda Weber’in Patrimonyal Devlet Yapısı ve K. Marx’ın
Asya Tipi Üretim Tarzı oryantalist bir bakış açısını yansıtıyor ve büyük
benzerlikler arz ediyor. Doç. Dr. Bünyamin DURAN her
iki tezi eleştirel bir yaklaşımla ayrıntılı şekilde onaya koyuyor.

Kitabın en övgüye
değer yanı, çağdaş İslâm düşünürü Bediüzzaman Said Nursî’nin toplumsal değişme
konusundaki düşüncelerinin derli toplu ortaya konulmuş olmasıdır. Kitabın bu
bölümü Bediüzzaman konusunda çalışanlara örnek
olabilecek niteliktedir. Bediüzzaman’a göre
iktisadi-sosyal gelişme "ihtiyaçlar ve zaruretler"in
bilediği bir öncü azınlık tarafından gerçekleştirilir. Yazar Bediüzzaman’ın düşüncelerini "Tasallut
Nazariyesi" olarak kavramlaştırıyor.

Doç. Dr. Bünyamin DURAN bu çalışmasında iktisadi-sosyal gelişmenin
dinamiklerini her toplumun, kendine özgü koşullarında arıyor. Bizim anladığımız
kadarıyla, yazar, insanoğlunun bir yandan zihin gücünü kullanarak yeryüzünü
imar edip, ona yön ve şekil verirken, öte yandan içinde yaşadığı dünyanın da
insan zihniyetini belirlediği düşüncesinden hareket ediyor ve tezini bu
varsayım üzerine kuruyor. Bu çerçevede, Batı’daki iktisadi-sosyal gelişmenin
arka plânında, yüzyıllardır, açlığın, sefaletin, feodal düzenin pençesinde
kıvranan, maddeye karşı aşırı özlemle dolu insan tipini görüyor. İslâm
toplumlarının geri kalmışlığını ise, sosyal siyasal, kültürel, entellektüel ve mânevî açıdan doyuma ulaşmış, özlemsiz
insan tipine bağlıyor. Her iki toplumda da, belirtilen insan tipini hazırlayan
ortamın niteliği konusunda doyurucu açıklamalarda bulunuyor.

Mevcut koşullarda
İslâm ve Batı toplumlarının geleceği konusunda tahminde bulunma işini okuyucuya
bırakan Doç. Dr. Bünyamin DURAN’a
yeni çalışmalarında başarılar diliyoruz.