Editör
Modernizmin, aydınlanma ile başlattığı dini ritüelleri dışlama-yok sayma
alışkanlığının meydana getirdiği sosyo-psikolojik bunalımlara bir çare
üretemeyişi, yaratıcısıyla ilişkilerini zedeleyen çağımız insanının her alanda
savrulmasına yol açmıştır. İslâm toplumları da bu savruluşun dışında değildir.
Modern çağın değerlerden uzaklaşma, ahlaka ve vicdana dair olanı
yok etme, hedonist yaşantıyı değer haline getirme, aşırı tüketim ve israf
gibi iman zafiyetiyle ilişkilendirebileceğimiz hastalıklardan günümüz İslâm
toplumları da muzdariptir. Bu ıztırab bütün insanlığı kasıp kavurmaktadır.
İmanı tehdit eden, ahlaksızlığı doğuran, insanın Allah ile ilişkisini koparan
felsefi fikir ve akımların doğurduğu bu hastalıkların nasıl yok edileceği, fıtraten
mükemmel ve mükerrem olan insanın yaradılış vazifesine uygun bir
hayat tarzına nasıl kavuşturulacağı cevaplanması gereken bir sorudur.
Bu bağlamda bir önceki sayımızda geleceğimizi şekillendirebilecek yeni
paradigmaların geliştirilmesi ihtiyacını dile getirmiş ve dinin aslına uygunluk
içinde etkinliğinin yeniden sağlanması ile ilgili olan ‘tecdid’ kavramına
dikkat çekmiş ve “Bir Tecdid Hareketi Olarak Risale-i Nur” konulu kongrenin
tebliğlerine yer vermiştik. Zira dikkat çekmeye çalıştığımız hususlar
çerçevesinde Risale-i Nur, tüm insanlığın boğuştuğu manevi hastalıkları
çözebilecek özelliklere sahip olması nedeniyle ‘tecdid’ kavramı etrafında
çok yönlü olarak incelenmeyi ve anlaşılmayı beklemektedir.
Çağın en dehşetli hastalığı olan inançsızlık karşısında Risale-i Nur’un
Kur’ân’ı yorumlama biçimi ve ortaya koyduğu esaslar tüm insanlığa bir yol
haritası sunmaktadır. ‘Tecdid’ kavramı etrafında düşünüldüğünde, Risale-i
Nur’un asr-ı saadet değerlerini ve sünnet-i seniyyeyi günümüz insanına aktarma
biçimi ve becerisi, insanın mahiyetiyle ilgili modern zihinlerin itiraz
edemeyeceği ikna edici ve doyurucu yaklaşımı bir tefsir olarak Risale-i
Nur’u çağdaşlarından farklı kılmaktadır. Bu farklılık onun tecdidi yönünü
incelemeyi zorunlu kılmaktadır. İnsanlığın karşı karşıya olduğu iman
krizi karşısında Risale-i Nur’un teşhis ve tedavi yöntemi, evrensel ahlak
ilkelerinin Kurani temellerinin ortaya konulması, demokratik bir toplumun
ilkelerinin dile getiriliş şekli, pozitivist yaklaşımlarla yozlaşan değerlerin
tamiri,kapitalizmin dayattığı hedonist tüketim anlayışının reddiyesi,
sanatın yeniden ihyası, iman-ahlak ve ibadetin anlamı, İttihad-ı İslâm’ın
bir medeniyet projesine dönüşmesi… bu sayımızda Risale-i Nur’un tecdidi
yönüyle ilgili çalışmalarımızdan bir kaçına işaret etmektedir.
Buradan hareketle, Risale-i Nur’un insan ve toplumda kendini gösteren
kalıcı problemlere hangi çareleri ürettiği, vicdandan başlayarak insanı ve
toplumu Allah ile nasıl buluşturduğu, Risale-i Nur’da önerilen insan ve toplum
modellerinin diğer düşünce sistemlerinden farklılığı, Risale-i Nur’un
asr-ı saadet değerlerini hangi metotlarla günümüz dünyasına taşıdığı, bir
çok alanda problemler yaşayan İslâm toplumlarının İttihad-ı İslâm’ı nasıl
sağlayacağı, ihlas ahlakından yoksun bir İslâm dünyasının İslâm Birliği gibi
büyük organizasyonları nasıl oluşturacağı, din-siyaset-devlet ilişkilerinin
nasıl yürütülmesi gerektiği bu sayımızda cevap aradığımız sorulardan bazılarıdır.
Bu bağlamda, bu sayımızda da “10. Risale-i Nur Kongresi”nin tebliğlerini
yayımlamaya devam ediyoruz. Sizi dergimizle baş başa bırakırken bir
sonraki sayımızda Birinci Dünya Savaşı’nı bir çok yönüyle ele alacağımız
“Harb-i Umumi” dosyasıyla karşınızda olmayı ümit ediyoruz.