The Global Cleanup Formula for the Global Crisis from Bediuzzaman

ABD’den başlayarak tüm dünyayı saran küresel krizin nedenleri,
ne zaman ve nasıl başladığı, hangi yollarla nasıl yayıldığı üzerinde konunun
uzmanlarınca belki on binlerce makale yayımlandı, kitaplar neşredildi. Dert ve
hastalık küresel olunca çözüm arayışları da küresel çapta oluyor. Sadece ulusal
ve uluslararası çapta faaliyet gösteren şirketler değil, devletler seviyesinde
de daha önceden duyulmadık, söylenmedik seviyedeki meblağlar çözüm paketleriyle
birlikte dile getiriliyor.

Küresel kriz, geri kalmış ve fakir ülkelerde patlak vermedi.
Dünyanın en güçlü ekonomisine sahip olan veya öyle düşünülen ABD’de ortaya
çıktı. En belirgin gerekçe olarak da 10 trilyon dolarlık büyüklüğüyle dünyanın
en büyük piyasası olarak gösterilen mortgage piyasası öne sürüldü.

Sonuç olarak her ne gerekçe olursa olsun bütün bu gelişmelerin,
küçük veya büyük ölçekte yaşanan bir senaryonun küresel çapta tekrarından başka
bir şey olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Krizin Cemaziye’l-evveli

Son yüzyıl boyunca hemen her şey tüketim eksenli gelişti,
şekillendi, şekillendirildi. Evlerin mimarisinden yerleşim alanlarının
şekillendirilmesine, şehirleşmeden dev alışveriş merkezlerine, kabaran “ihtiyaç”
listelerine kadar hemen her şey hakim olan “tüketim kültürü”nün ana unsurları
arasında yerini aldı. Bu kültürün dışa bakan yüzüne de “mutluluk” etiketi
vuruldu.

Tüketim kültürüyle insanların iyi yaşayabilmelerinin ancak çok
para kazanmak ve çok tüketmekle mümkün olabileceği anlayışı yerleştirildi.
“Küresel üretim” yapan dev fabrikaların sahipleri tarafından insanlara
arzuladıkları mutluluğa ve huzura ulaşmak için sadece “kesintisiz tüketim”
çözümü sunuldu. Kitle iletişim araçları, insanların bu çözümü kendi istekleriyle
kabullenmeleri için yoğun biçimde kullanıldı. İnsanların sürekli tüketmeleri
için hiç durmaksızın yeni ürünler sunuldu ve onların reklamı yapıldı. Sonuçta
tükettikçe mutsuzluğu artan kitleler, mutlu olabilmek için yine tüketime
yönlendirildi.

Küresel Kirlenme

Sürekli üretim, sürekli tüketim…

Üretim için gerekli hammaddenin kaynağı: Tabiat. Fizikî çevre.
Toprak.

Üretim esnasında en fazla zararı gören ne?

Yine tabiat, yine çevre, yine toprak.

Çünkü tabiat, çevre sürekli kirleniyor. İhtiyaç maddeleri
üretimi sırasında da kirleniyor, tüketim ve kullanım sırasında da kirleniyor.
Dünya üzerindeki o eşsiz ve mükemmel bir nizamla işleyen sistem, beşerin kirli
eliyle kirlenmiş, kirletilmiş durumda.

Her geçen gün bu bozulmanın etkileri katlanarak kendini
gösteriyor.

Örneğin “küresel ısınma” tehlikesi. Belki farkında değiliz ama,
bu tehlike insanlığı küresel mali krizden daha tehdit ediyor.

Kısaca özetleyelim: Atmosferdeki başta karbon olmak üzere
zehirli gazların oranının hızla artması, bu gazların sera etkisi yaparak
atmosfer sıcaklığının artırması anlamına geliyor. Küresel ısınma, atmosferdeki
dengenin altüst olmasına, başta belirttiğimiz kutuplardaki buzulların erimesine
sebep oluyor. Bu büyük çaplı bozulma iklim değişimlerini beraberinde getiriyor.
Bazı yerlerde aşırı kuraklıklar, bazı yerlerde ise aşırı yağışlar kendini
gösteriyor. Her iki durumda da dünya üzerindeki bütün canlıların bağrında
yaşadığı toprakların çoraklaşması veya erozyona uğraması neticesini doğruyor.

İşte düğüm burada çözülüyor. İşte en büyük yol ayırımı burası.
Çünkü toprağın olmaması demek, ziraatın olmaması demek. En gelişmiş ülkelerdeki
insanların bile küresel açlık kasırgasına kapılmaları demek. Az gelişmiş ülke
vatandaşlarının hayatlarını sürdürebilmeleri, az da olsa gelir elde edebilmeleri
için şehirlere hücum etmeleri demek. Böylece genel anlamda hem gelir
dağılımındaki dengesizliğin daha artması, hem de nüfus yoğunluğu yaşayan
ülkelerde veya şehirlerde işgücünün daha da ucuzlaması demek. Dengesizlik ve
giderek ucuzlayan işgücü, bir parça ekmek veya yiyecek alabilmenin giderek
zorlaşması demek. Hâl böyle olunca zincirleme sosyal, siyasal, ekonomik ve idarî
problemlerin patlak vermesi kaçınılmaz oluyor.

Ve belki önümüzdeki 10 yıl ve sonrasında küresel denge unsuru
petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynakları olmayacak. Onların yerini ziraata
elverişli topraklar alacak. Silahlar dünya üzerinde sürekli azalan “kara
toprak”tan daha fazla pay alabilme uğruna ateşlenecek.

Kurtuluş İçin Küresel Temizlik

Sunmaya çalıştığımız bu “kirli” ve çok “tehlikeli” tablonun
mimarı uzaylılar değil. İnsanoğlunun bizzat kendisi. İnsanoğlunun kirli eli.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle “fısk çamuruyla mülevves”1
yani günah bataklığına saplanmış Batı medeniyeti.

Baştan aşağı kirlerle dolu olan bu medeniyet kendisi kirlendiği
gibi kendine tabi olan, kendinden medet uman insanları da o çamurla kirletiyor.

Bu tamamen kirli medeniyetin şekillendirdiği, içi-dışı maddî ve
manevî kirlerle dolu insanoğlunun değdiği her şey kirleniyor. Bu kirliliğin ve
kirletmenin boyutunu net olarak görebilmek için, değmediği ve henüz değemediği
her yerde kendini her zamankinden daha fazla gösteren temizliğe bakmak yeterli
olacaktır.

İşin aslında temizlik yeryüzünde bir kanun olarak kendini
gösterir. Temizlik kanununa canlı-cansız tüm varlıklar azami riayet ederler.

Eğer temizlik bir kanun ise, bir nizamın, bir düzenin, aksamadan
işleyen bir sistemin neticesi ise, o kanunu ortaya koyan bir irade, güç ve
otorite var demektir.

Eğer bir kirlilik, düzensizlik ve dengesizlik söz konusuysa o
irade, güç ve otoriteye bir isyan ve başkaldırı vardır.

Günümüzde hepimizi, tüm insanlığı tehdit eden ve başına
“küresel” nitelemesi konulan bütün tehlikelere bu cihetten bakınca suçlunun ve
suçun ne olduğu da net olarak görülecektir.

Suçlu belli

Suç ise, “küresel isyan.”

“İsyan” kelimesinin yerine, mezkur suçun tüm versiyonlarını
koyabiliriz.

İsraf, hırs, gasp, haksızlık, adaletsizlik, tahrip, cinayet,
kibir, gurur…

Bu isyanın cezası çok büyük. Çünkü suç dünyayı aşan büyüklükte.

Suç ve ceza ne kadar büyük olsa da, çözümü aslında bir o kadar
kolay.

Tüm insanlığı ve üzerinde yaşadığımız dünyayı korkunç bir sona
ve uçurumun başına getirin süreci durdurmak ve geri çevirmek. Bu korku filmini
geriye sarmak.

Yani problemin kaynağına, insanın o kirli eline ulaşmak, o eli
ya temizlemek veya geri çekmek.

Bunun için de topyekûn bir anlayış, bir idrak ve bir bakış
temizliğine ihtiyaç var.

Çözümün özü kesinlikle iman olmalıdır, imanlı bir bakış açısı
olmalıdır.

“Temizlik imandandır”2 hadis-i şerifi nezafetin,
nezahetin ve temizliğin imanla doğrudan bağlantılı olduğunu ifade eder.

İmanlı nazar, imanla nazarın belirgin unsurlarına, Üstad
Bediüzzaman’ın Otuzuncu Lem’asını ana eksene alarak bakabiliriz.

“Bu kâinat ve bu küre-i arz, daim işler bir büyük fabrika ve her
vakit dolar boşalır bir han, bir misafirhanedir.” Ve “bu fabrika-i kâinat ve
misafirhane-i arz o derece parlak, temiz ve naziftir ve o kadar kirsiz ve
bulaşıksızdır ve ufunetsizdir ki, bir lüzumsuz şey ve bir menfaatsiz madde ve
tesadüfî bir kir bulunmaz. Zâhirî bulunsa da, çabuk bir istihale makinesine
atılır, temizlenir.”3 Örneğin “sinekler kanatlarını süpürmek için
dinledikleri gibi, koca hava ve bulut dahi dinler. Hava, zeminin sathına, yüzüne
konan toz toprak süprüntülere üfler, tanzif eder. Bulut süngeri, zemin bahçesine
su serper, toz toprağı yatıştırır. Sonra, gökyüzünü çok zaman kirletmemek için,
çabuk süprüntülerini toplayıp kemâl-i intizamla çekilir, gizlenir. Göğün güzel
yüzünü ve gözünü, silinmiş ve süpürülmüş, parıl parıl parlar gösterir.

“Bütün zerreler hayret-engiz tahavvülât (sürekli değişim)
fırtınaları içinde o zerreler nezafete dikkat ediyorlar. Bir yerde lüzumsuz
toplanmıyorlar, kalabalık etmiyorlar. Mülevves (kirli) olsalar çabuk
temizleniyorlar. En temiz ve en nazif ve en parlak ve en pâk vaziyetleri, en
güzel, en sâfi, en lâtif suretleri almak için, bir dest-i hikmet tarafından sevk
olunuyorlar.” 4

Maddî Kirliliğin Temelindeki Manevî Kirler

Bediüzzaman, temizlikle ilgili “Kötü hasletler, bâtıl itikadlar,
günahlar, bid’alar mânevî kirlerden olduklarını unutmamalıyız”5 der.
Bu tespitini kuru bir iddia olarak ifade etmeyerek “Muhakkak ki Allah çok tevbe
edenleri ve temiz olanları sever.”6 ayet-i kerimesine dikkat çeker.

Evet, her bir günah insan için birer kirdir. Bu kirin en
olmaması gereken yer kalptir. İşlenen her bir “günah kalbe işleyip, siyahlandıra
siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah
içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt
değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.”7

Bu izahta günahların kalbi kirleten, katılaştıran ve iman nurunu
söndüren, karanlıklara gark eden en temel aktör olduğu vurgulanırken, günah
kirinin neyle temizlendiğine işaret de vardır. Manevî temizliğin yolu
“istiğfar”dan geçer. Tevbe ve istiğfarla en küçük günah kirinin dahi
temizlenmemesi halinde geri dönüşü çok zor bir uçuruma doğru yuvarlanma
tehlikesi vardır.

Görüldüğü gibi iç ve dış temizlik birbirini tamamlayan
unsurlardır. Birisi olmadan diğerinin olması düşünülemez. İnsanın ruh
dünyasındaki kirlilik eninde sonunda dışarıya yansır. Günahlar, isyanlar,
inkarlar zamanla insanın iç dünyasını alabildiğine karartır. Böyle bir insan
beden dairesinden çevresini kuşatan varlıklar dairesine kadar maddî temizliğe de
riayet edemez. Zahiren ediyor gibi görünse de o sadece görüntüde kalır.

İç alemi böylesine kararan, günahlarla siyahlaşıp katılaşan bir
kalbe sahip insan içinde yaşadığı alemi ne bir misafirhane olarak görecektir ne
onun temizliğine dikkat edecektir. Hattâ her şeye düşman nazarıyla bakar,
iyilikleri kötülük, hayırları şer olarak görecektir.

Bediüzzaman böyle bir insanın veya anlayışın halini izah için
yine bir misafir ve misafirhane eksenli bir örnekle izah eder:

“Nasıl bir adam, güzel bir bahçede, güzel bir ziyafette, güzel
ahbaplar içinde, nezahetli, tatlı, namuslu, hoş, meşru bir lezzet ve eğlenceye
kanaat etmeyip gayr-ı meşru ve mülevves bir lezzet için çirkin ve necis bir
şarabı içse, sarhoş olup kendini kış ortasında, pis bir yerde ve hattâ
canavarlar içinde tahayyül etse, titreyip, bağırıp çağırsa, nasıl merhamete
lâyık değil. Çünkü ehl-i namus ve mübarek arkadaşlarını canavar tasavvur eder,
onlara karşı hakaret eder. Hem ziyafetteki leziz taamları ve temiz kapları
mülevves, pis taşlar tasavvur eder, kırmaya başlar. Hem mecliste muhterem
kitapları ve mânidar mektupları mânâsız ve âdi nakışlar tasavvur eder, yırtarak
ayak altına atar, ve hâkezâ…”8

Görüldüğü gibi manen temiz olmayan, günah ve inkar kirleriyle
dolu bir kalbin sahibi ne kendini, ne çevresindeki varlıkları okuyabilecektir.
Her birisi İlahî birer mektup olan eşyayı amaçsızlığa, hikmetsizliğe, hatta
ademe mahkum eder. Onlar üzerinde vurulan İlahî mühürleri, damgaları okuyamaz.
Hattâ temizlik hakikatini görmezden gelir. Âlemdeki eşsiz temizlik ona hiçbir
şey ifade etmez. Bilakis hep olumsuz bakar, kirli görür, kirletmekte beis
görmez. Hele bir de bol kazanç için her şeyi mübah gören bir kafa yapısındaysa,
kendi menfaati için kıyametin kopmasına, o korkunç akıbete maruz kalınacak
olmasına da bir önem vermez.

“Küfür sarhoşluğu” ve “dalâlet divaneliği” ile:

1- Sâni-i Hakîmin şu misafirhane-i dünyasını tesadüf ve tabiat
oyuncağı olduğunu tevehhüm eder.

2- Cilve-i esmâ-i İlâhiyeyi tazelendiren masnuatın, zamanın
geçmesiyle vazifelerinin bittiğinden âlem-i gayba geçmelerini, adem ile idam
tasavvur eder.

3- Varlıkların tesbihat sadâlarını zeval ve firak-ı ebedî
vâveylâsı olarak tahayyül eder.

4- Mektubat-ı Samedâniye olan şu mevcudat sayfalarını mânâsız,
karma karışık tasavvur eder.

5- Âlem-i rahmete yol açan kabir kapısını zulümat-ı adem ağzı
tasavvur eder.

6- Eceli, hakikî ahbaplara visal daveti olduğu halde, bütün
ahbaplardan firak nöbeti tasavvur eder.9

Diğer yandan manevî temizliğe riayet eden bir insan, kâinatta
Kuddûs isminin tecelli ve yansımalarını görecektir. Örneğin hayvanlar, Allah’ın
memurlarıdır, O’na aynadarlık yapar ve O’nu zikrederler. Bazı hayvanlar
yeryüzünün ve denizlerin temizlik ve sıhhiye memurlarıdır. Sineklerin bile
önemli fonksiyon üstlendiği, lüzumsuz hiçbir varlığın bulunmadığı bir dünya her
insan için ideal bir ortamdır.

Sonuç: Çözüm Kalpten Başlayan Küresel Temizlik

Daha dün diyebileceğimiz zaman dilimine kadar, hemen her
vesileyle dilimizde yer eden, “Küresel Isınma,” “Ekolojik Dengenin Bozulması,”
“İklim Değişiklikleri” gibi ifadeler artık anılmaz oldu. İğneden ipliğe kadar
tüm konular artık küresel mali krizle ilişkilenir oldu.

Asıl tehlikenin yerini bu tehlikenin yansımalarından birisi
almış olması üzerinde durmak gerekir. Daha doğrusu, uzay denizi ortasında minik
bir adacık olan dünyadan başka gidebileceğimiz bir başka gezegen yok. O
gezegenin de üzerinde yaşayan insanlar için barındırdığı kaynaklar çok sınırlı.
Böylesine küçük ve sınırlı kaynaklar ise özellikle gelişmiş ve üst düzey gelir
seviyesine sahip insanlar ve ülkeler tarafından ölçüsüzce tüketilmekte. Bu
tüketim insanlığı, üzerinde yaşadığımız dünyayı topyekûn felakete ve kaçınılmaz
bir sona doğru hızla götürmekte.

Bu karanlık ve karamsar tabloyu ortadan kaldıracak, tüm insanlık
için daha sağlam, daha güvenilir, daha kolay ve etkin bir çözüme ihtiyaç var.
Evet aslında aranan tüm ideal özellikleri üzerinde barındıran bir çözüm var:

Topyekûn temizlik harekatı

Bu harekat elbette yukarıdan aşağıya, emir-komuta veya kanunlar
çerçevesinde gerçekleşmeyecektir. İçten dışa, ferden topluma şekillenecektir.
Temizliğin başlama noktası ise kalptir. Kalp temizliğinin biricik ilacı ise
“iman”dır. İmanla çevreye, varlıklara, canlılara bakabilmek, zerrelerden
galaksilere kadar her yerde hüküm süren temizlik kanununu görebilmek,
hissedebilmek ve o kanuna göre hayatını şekillendirebilmektir.

Öz

ABD’den başlayarak tüm dünyayı saran küresel krizin nedenleri,
ne zaman ve nasıl başladığı, hangi yollarla nasıl yayıldığı üzerinde konunun
uzmanlarınca pek çok şeyler söylendi, çözüm önerileri sunuldu. Bu çalışmada,
küresel krizin temel nedenlerinden biri olarak son yüzyıl boyunca hemen her şey
üzerinde etkili olan tüketim kültürü gösterilmekte, bu anlayışın tabiat
üzerindeki menfi etkileri ortaya konulmakta ve Bediüzzaman’ın fikirleri
doğrultusunda çözüm önerilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Küresel Kriz, tüketim kültürü, tabiat,
çevre, maddi kirlilik, manevi kirlilik, iman

Abstract

There are many ideas and solutions offered about the recent
crisis which had started in USA and spreaded all around the world and its
reasons. In this article, we underlined the “consumption culture” as one of the
main reasons of the global crisis. We will discuss the negative effects of this
culture over the nature and find some solutions in the light of Bediuzzaman
thoughts.

Keywords: Global crisis, consumption culture, nature,
environment, physical pollution, spiritual pollution, faith

Dipnotlar:

1- Nursi, Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye, Nesil Yay.,
İstanbul 1996, C.2, s.1342.

2- Müslim, Tahâret: 1; Dârimî, Vudû’: 2; Müsned, 5:342, 344;
el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 291.

3- Nursi, Said, Lem’alar, Nesil Yay., 1996, C. 1, s. 797.

4- a.g.e., C. 1, s. 798.

5- a.g.e., C. 1, s. 799.

6- Bakara Sûresi, 2:222.

7- a.g.e., C. 1, s. 581.

8- a.g.e., C. 1, s. 289.

9- a.g.e., C. 1, s. 289.