Some Suggestions on The Interpretation Studies of Risale-i Nur

Osmanlı döneminde başta olmak üzere, özellikle kelam alanındaki şerh ve haşiye çalışmalarında dikkat çeken iki husus vardır: ilki, şerh ve haşiye çalışmalarında ilim adamları; nezdinde takdir toplayan konuların sistematik biçimde sıralandığı, temel bilgilerin ıstılahlara uygun, doğru ve özlü biçimde ifade edildiği bir eser etrafında çalışmak suretiyle hem en baştan yeni bir eser ortaya koyma zorluğundan kurtulmak, hem de mevcut bir eserin bilgi ve emek birikimini aynen içermek istemişlerdir. Ancak çok daha önemlisi, bu eserler, ders
kitabı niteliği taşımaktadır. Özellikle haşiyeler, bir şerhi okutan ilim adamının konunun öğrenciler tarafından iyi anlaşılması için yaptığı izahları içermektedir. Bu eserler, bu yönüyle yeni bir eser ortaya koymaktan çok mevcut ilmin medrese öğrencilerine yayılmasını amaçlamaktadır.

Risale-i Nur’un şerhi de belki bu nitelikte düşünülebilir: Yeni bilgiler ve fikirler ortaya koymak yerine mevcut bir birikimi daha anlaşılır daha muvazzah hale getirmek suretiyle onu topluma yaymak.

Risale-i Nur’daki bir konuyu ele alıp o konuda Risale-i Nur’da söylenenleri Risale-i Nur’un kendi bütünlüğü içinde doğru ve açık bir şekilde ortaya koyarken aynı zamanda, o konuda gerek Müslüman ilim adamları ve düşünürlerince gerekse diğerlerince ileri sürülen görüşlerle karşılaştırmasının yapıldığı eserlere ihtiyaç vardır.

Risale-i Nur’u anlamada, önemli bir yol da yazıldığı dönemdeki fikir ortamının doğru ve yeterli bir biçimde tasvir edilmesidir. Çünkü, belli sorunlara çözüm olarak kaleme alınan bir eserde üzerinde durulan konular, ortaya konan açıklamalar, yapılan kavramlaştırmalar, özgün ifadeler, o zaman gündeme gelen bazı fikirlere eleştiri, yöneltilen sorulara ve iddialara cevap niteliğinde olabilir. Bu bakımdan Risale-i Nur’da bir konuda söylenenlerin neye karşılık geldiğini
bilmeden, tam olarak anlayabilmek güçtür.

Bu hususu Risale-i Nur dışından bir örnekle açıklamak yararlı olacaktır. Eş’arî kelamcılar, mucizeyi tanımlarken mucizenin Allah’ın bir fiili olduğunu vurgularlar. Eş’arîlere göre “ef ’âl-i ibâd” yani kulların fiilleri, aslında Allah’ın fiilidir. Kula fail denilmesi mecazidir. Hakiki fail Allah’tır. O hâlde mucizenin Allah’ın fiili olduğunun ayrıca vurgulanmasının nedeni nedir? Kanaatimizce bu vurgu, o zamanlar ileri sürülen bir fikre cevap niteliğindedir. Farabî ve ibn Sina gibi Meşşâî filozoflara göre mucize peygamberin fiilidir. Peygamber, kesbettiği
özel bir yetenekle Ay-üstü âlemle ilişki kurmakta, Ay-üstü âlemi etkileyerek harikulade olayların meydana gelmesini sağlamaktadırlar. Farabi’ye göre tabiat kanunlarının kaynağı, felekler âleminde ve arz âlemini idare eden akıllarda bulunur. Bu âlemle iletişim kurulunca, olaylar olağan olandan farklı biçimde cereyan eder. Nebi manevi bir güce sahiptir ve bu güç vasıtasıyla Faal akıl ile temas kurar. Bu sayede yağmur yağması, Ay’ın ikiye yarılması gibi olaylara sebep olabilir. Bu durumda mucize, Ay-altı alemi idare eden Faal Akılla temas gücüne erişmiş olan Nebi’nin fiili olmaktadır. Meşşâîlerin bu görüşü karşısında veya peygamberin istediği anda tamamen kendi gücüyle mucize gösterebildiğini söyleyenlere değindikten sonra “mucize Allah’ın fiilidir.” vurgusu daha anlaşılır olmaktadır. İşte Risale-i Nur’da yer alan bilgi ve tefsirler açıklanırken, o
zamanlar tartışılan fikirlerin tespiti önem arz etmektedir.

Ayrıca Risale-i Nur 14 asırlık İslam literatüründen soyutlanarak tam olarak anlaşılamaz. Bu yaklaşım, Risale-i Nur’a haksızlık anlamına gelecektir. Bu nedenle Risale-i Nur’un 14 asırlık İslam ilimleri tarihiyle ilişkisinin de iyi kurulması gerekmektedir. Özellikle tarihi, yöntemleri ve içeriğiyle tefsir ve kelam ilimleriyle ilişkilendirmeden Risale-i Nur’un fikir dünyamıza katkısı yeterince takdir edilemez. Örneğin, Taberî’nin, Kurtubî’nin, Zemahşerî’nin veya başka müfessirlerin bir ayeti nasıl tefsir ettiğine bakılmalı ki, Risale-i Nur’un farklılığı anlaşılsın. Ya da isbat-ı vacip konusunda klasik kelam kitaplarındaki
delillere bakılmalı ki bu konuda Risale-i Nur’un farklı yönü anlaşılsın. Böylelikle, günümüz insanına Allah’ın varlığını, birliğini ve sıfatlarını anlatmakta izlenecek yeni yöntemlere ilişkin bir veriye de ulaşılabilsin.

Bugün için İslamî ilimlerin tarihinden ve hâlihazırdaki durumundan söz
etmemiz gerekir. Elbette İslamî ilimler çeşitli devrelerden geçerek günümüze
gelmiştir. Bugün de yeni bir döneme girmiştir; acaba insanlığın sorunlarına
çözüm sunma konusunda onların doğru bir yöne evrilmesine Risale-i Nur’un
ne gibi katkıları olabilir? Bu soruya cevap verebilmek için de en başta Risale-i
Nur’un İslam ilimleri literatürüyle ilişkisinin iyi kurulması gerekmektedir. Bu
da soruna ezberci yaklaşımlardan uzak biçimde yaklaşmayı; karşılaştırmalı olarak inceleme yöntemini izlemeyi gerektirmektedir. Bu yöntem ihmal edilir ve
Risale-i Nur, geçmişte veya günümüzde telif edilmiş diğer İslamî eserlerden
soyutlanırsa, önemli bir işlevinden de soyutlanmış olur. Çünkü onun İslamî
ilimlerdeki yenilenmeye katkıda bulunabilmesi, öncelikle onların mevcut haliyle karşılaştırılmalı olarak incelenmesi gerekir. Buradan hareketle şu sonuca
varabiliriz: Risale-i Nurun, uzun bir zamanı ve çok boyutlu bir çabayı gerektirecek şerhler yanında, daha öncelikli olarak Risale-i Nur üzerinde konulu ve karşılaştırmalı incelemelere ivedilikle ihtiyaç vardır. Bugün için yapılması gereken belli bir konuda Risale-i Nur’da ortaya konan fikir ve yaklaşımları, gerek
geleneksel İslam düşüncesinde ortaya konan yorumlarla gerekse İslam dünyasına dışardan gelen fikirlerle karşılaştırmalı olarak, derinlemesine ele alan eserler
ortaya koymaktır. İçerdiği bilgiler, fikirler, kavramlar ve yöntemlerle Risale-i
Nur’un İslam düşünce tarihindeki yerini; devamlılık ve yenilik boyutlarının da
tespiti, ilim adamları ve düşünürlere malumat ve fikirlerden daha önemli bir
değer sunacaktır: Yöntem. Risale-i Nur üzerine yapılan çalışmalarda bu hususun eksik kalabildiği zaman zaman gözlenmektedir. Dolayısıyla ortaya konacak
çalışmalarda,

– Risale-i Nur’un İslam ilim ve fikir tarihiyle ilişkisinin kurulması; devamlılık ve değişim boyutlarının ortaya konması,

– Karşılaştırma, aynılıklar ve farklılıkların ortaya konması,

– Mananın yalın ve doğru biçimde yansıtılması

yöntem olarak benimsenmelidir.

Çeşitli konularda Risale-i Nur üzerinde incelemeler yapılabilir, yapılmalıdır. Ancak burada bazı konulara dikkat çekilecektir.

Risale-i Nur’da Psikoloji: Risale-i Nur’da sıklıkla insanın duyguları, tepkileri ve davranışları üzerinde tahliller yapılmaktadır. Bunlar, insan psikolojisi
üzerine iç gözlemlere, toplumsal çevrenin gözlemlerine dayalı tecrübelerdir. Bu
tecrübelerin akademik seviyede incelenmesi, din psikolojisi ve din sosyolojisi
açısından katkı sağlayıcı olacaktır. Milliyet kavramı, Asya toplumları-Avrupa
toplumları, Doğu toplumları-Batı toplumları; şehirlerde yaşayanlar-köylerde
yaşayanlar, Hristiyanlar-Müslümanlar arasında yapılan karşılaştırmalar, bunların sorunları ve çözüm yollarına ilişkin sosyolojik ve psikolojik tahliller dikkat
çekicidir.

Risale-i Nur’da Sosyal Kelam: Sosyal kelam, henüz gelişmekte olan bir
ilimdir. Kısaca kelam ilminin beşerî bilimlerle ilişkilendirildiği; beşerî bilimlerin ortaya koyduğu verilerden yararlanan ama aynı bilim dallarında ortaya
çıkan ve İslam inancının kapsamındaki konularla ilişkili teorileri de kelamî
açıdan inceleyen, tenkit eden; sosyal bilimcilerin ortaya koyduğu çeşitli teorilere karşı İslam inancının savunmasını yapmayı üstlenen bir ilimdir. Tüm bu
kapsamda, Risale-i Nur’da da dikkat çekici fikirler ve açıklamalar vardır. Bu bakımdan Risale-i Nur’da sosyal kelam konulu bir araştırma da yararlı olacaktır.

Risale-i Nur’da “sosyal kelam”ın temel bir inceleme alanı olan “siyaset
kelamı (politik teoloji)” konusunda da önemli fikirler yer almaktadır. Şûrâ ve
icma ilkelerinin demokrasiyle ilişkilendirilmesi; “kuvvet kanunda olmalı” ifadesiyle hukukun üstünlüğünün temellendirmesi, “Bir toplumun seyyidi ona hizmet edendir.” Hadisiyle hikmet-i hukûmeti maslahat ve hizmet olarak sınırlaması, adalet-i mahza ve adalet-i izafiyye kavramlaştırması… bu alanda dikkat
çekicidir.

Ayrıca “sosyal kelam”, Müslümanların medeniyet tasavvurunun ortaya
konacağı bir ilimdir. Ortaçağda Hristiyan Batı karanlık bir çağdayken, gerek
haçlı seferleriyle saldırı amaçlı olarak giderek tanıdığı, gerekse Müslümanların
İspanya üzerinden onlara taşıdığı bir İslam medeniyeti vardı. Bugün ise İslam
dünyasıyla ve Doğu toplumlarıyla problemli bir Batı uygarlığı var. İşte, Batı uygarlığının iktisadî ve siyasî sömürüyle eşzamanlı giden kültür emperyalizminin, doğu toplumlarının ve insanlığın önemli bir sorunu haline geldiği günümüzde
“sosyal kelam”, asla ihmal edilmemesi gereken bir ilimdir. Çünkü o, Müslümanların medeniyet tasavvurunun temelleri, temel değer ve ilkelerini; bilim,
felsefe, toplum, hukuk, siyaset anlayışını açıklığa kavuşturacaktır. İslam dünyasının motivasyonu, belki bu medeniyet tasavvurundadır. Bu alana Risale-i
Nur’un katkılarını ortaya koymak; Risale-i Nur’daki toplum, siyaset ve medeniyet tasavvurunu sistematik biçimde açıklamak, bir gerekliliktir.

Risale-i Nur’da Kötülük Problemi (Adl-i İlâhî): Risale-i Nur’da günümüz insanlarının zihinlerini kurcalayan ama yeni olmayan kötülük problemine
de önem verilmiştir. Şeytan niçin yaratılmıştır? Âlemde, kötülükler; doğal afetler, hastalıklar, ölümler… niçin vardır? Allah, şerri niçin yaratıyor, şerri yaratmak
onun iyilik, cömertlik ve adaletiyle nasıl bağdaşır? gibi sorular ele alınmakta ve
cevaplar verilmektedir. Bu konunun ateistlerin Allah inancına karşı en önemli itiraz noktası olduğu bilinmektedir. Ayrıca inkarcıların maddi medeniyet
alanında ilerlemeleri, kalkınmaları, siyasi ve ekonomik açıdan Müslümanlara
nazaran güçlü olmaları da İslam dini hakkında zihinlerde şüpheler oluşturabilmektedir. Tüm bu güncel sorulara Risale-i Nur’da yapılan açıklamalar da ibn
Sina gibi Meşşâî filozofların, kelamcıların ve Batılı düşünürlerin görüşleriyle
karşılaştırmalı olarak ele alınmalıdır.

Risale-i Nur’u şerh çalışmalarının ilim ve kültür dünyamıza önemli katkıları olacaktır. Bu şerhler yoluyla Risale-i Nur’un farklı kesimlere ulaşması da
mümkündür. Hatta bu şerhlerde eksikler ve yanlışlar olmasından da çekinmemek gerekir. Elbette hiç eksik ve hata olmaması için çalışmak gerekir. Ama
insan kusursuz değildir ki ameli ve eseri kusursuz olsun. Önemli olan ilkeleri
korumak, doğru bir yöntem izlemek, doğruya ulaşmak ve onu doğru olarak
ifade etmek için kuvvelerini sonuna kadar kullanmaktır. Özellikle eleştirilemeyecek bir eser hazırlamaya çalışmak, insanın ağırlığını aşan bir yükün altına
girmesi demektir. Eğer şu ya da bu Müslüman bilginler, eleştirilemeyecek ve
aşılamayacak bir eser yazma gayreti içinde olsalardı, bugün elimizde olan ilmî
ve fikrî eserler telif edilmemiş olurdu.

Özet

İslamî ilimler bugün yeni bir döneme girmiştir. İnsanlığın sorunlarına
çözüm sunma konusunda onların doğru bir yöne evrilmesine Risale-i Nur’un
ne gibi katkıları olabilir” gibi sorulara cevap verebilmek için de en başta Risale-i
Nur’un İslam ilimleri literatürüyle ilişkisinin iyi kurulması gerekmektedir. Bu
da soruna ezberci yaklaşımlardan uzak biçimde yaklaşmayı; karşılaştırmalı olarak inceleme yöntemini izlemeyi gerektirmektedir. Bu çalışmada bu yöntem
üzerine bazı öneriler getirilmektedir.

Anahtar Kelimeler

Şerh, karşılaştırmalı yöntem, psikoloji, sosyal kelam, kötülük problemi

Abstract

Islamic sciences have entered a new area in our time. What can be the
contributions of Risale-i Nur in directing them to finding solutions to the
problems of humanity? To find an answer to such a question we need to set up
very well the relationship of Risale-i Nur with the literature of Islamic sciences.
This requires our approach to the question far from learning-by-rote and by
following a comparative analysis. Some suggestions concerning this method
will be offered in this study.

Key Words

Interpretation, comparative method, psychology, social kalām, question of
evil