A Trial on Hypothesizing the Relationship
between the Civil Society and Politics Based on
the Approaches of Ibn Khaldun and Said Nursi

Giriş

Türkiye’de, geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan ve halen tartışılan iktidar ve malum cemaat arasında yaşanan kriz, pek çok insanı şaşırtmış ve şaşırtmaya devam etmektedir. Bunun ilk elden açıklaması şudur: Hiç kimse böyle bir krizi öngörmemiş ve bu kriz, beklentilere aykırı olarak gelişmiş bir olaydır. Türkiye’nin siyasal tarihi ve şartları dikkate alınırsa, iktidar ve cemaat arasındaki dayanışma, “derin devleti” ortaya çıkarmaya ve yargılamaya yönelik süreçte gerekli ve olumlu bir ilişki olarak değerlendirilmiştir. Fakat bunun bir başka yüzü olduğu, yani “derin devlet” ortadan kaldırılırken yeni bir gücün inşa edildiği gerçeği gözden ırak tutulmuştur. Bu gerçek ortaya çıktığında ise, herkes derinden etkilenmiş ve sarsılmıştır.

Bu durum bir açıdan doğal karşılanabilir. Çünkü Türkiye’de yaşanan bu olay bir ilktir. Daha önce benzeri olmayan olaylar, insanları hazırlıksız yakalar ve şaşırtır. Öte taraftan bu olay, Türkiye’de sivil toplum ve iktidar arasındaki ilişkilerin doğası konusunda teorik birikim ve analiz eksikliğini de ortaya koymaktadır. Bizi ilgilendiren asıl nokta da budur. Biri sosyolojik bir fenomen olan cemaat ile diğeri siyasal bir fenomen olan devlet ve iktidar arasındaki ilişkiler nasıl ele alınmalıdır? Bu konudaki yaklaşımlar, hem olgusal olarak mevcut ilişkileri açıklamak hem de olması gereken ilişkiler konusunda öneriler geliştirmek zorundadır. Biz bu meseleyi, Müslüman toplumların düşünce tarihinde iki önemli isim üzerinden irdelemeye ve kuramsal bir yaklaşım geliştirmeye çalışacağız.