Gençlerde İstikbal Endişesinin Müsbet ve Menfi Sonuçları

Positive and Negative Consequences Of Future Concerns Concerns In Youth

Hüseyin UZUN, Prof. Dr., Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Sakarya University of Applied Sciences, Academic Staff

 

Özet

Cenab-ı Hak, insan fıtratına istikbale dair bir endişe hissi yerleştirmiştir. Bu çalışmada, istikbal endişesinin asıl veriliş maksadı üzerinde durulacaktır. İnsan hayatında gelecek kaygısının ifrat, tefrit ve vasat mertebeleri izah edilecektir. Gençlerde istikbal endişesini etkileyen sebepler incelenerek bu sebeplerin gençlerin hayatında meydana getirebileceği müsbet ve menfi sonuçları tartışılacaktır. Gençlerin maddi ve manevi hayatını; menfi manada etkileyen, korku ve endişeye yol açan, sıkıntı ve huzursuzluğa sebep olan gelecek endişesinin azaltılabilmesi için neler yapılabileceği hakkında önerilerde bulunulacaktır. Bediüzzaman Said Nursi’nin gelecek kaygısı ile ilgili öngördüğü fikirler paylaşılacaktır. Gençlerde gelecek kaygısının sınavla, ölümle, ekonomik belirsizlikle, intiharla ilişkileri ve sebepleri üzerinde durulacak ve çözüm önerilerinde bulunulacaktır. Gelecek kaygısının genç bireylerde psikolojik sorunlara sebep olmaması için nasıl bir yol takip edilmesi gerektiği hakkında bilgi verilecektir.

Anahtar Kelimeler: Endişe-i istikbal, gençlerde gelecek kaygısı, ekonomik belirsizlik, intihar girişimi, genç bireylerde sınav endişesi.

 

Abstract

Allah has placed a feeling of anxiety about the future in human nature. In this study, the main purpose of the future anxiety given by Allah will be emphasized. The extreme, the disregard and the moderate levels of future anxiety in human life will be explained. The reasons affecting the future anxiety of young people will be examined and the positive and negative consequences of these reasons in the lives of young people will be discussed. Some suggestions will be given about what can be done to reduce the future anxiety, which causes fear and anxiety, and causes distress and uneasiness of young people who negatively affect the physical and spiritual life. Bediüzzaman Said Nursi’s ideas about the future anxiety will be shared. The reasons for the future anxiety of young people to be related to exams, death, economic uncertainty and suicide will be emphasized, and some solutions will be offered. Some information will be given on how to follow a path so that future anxiety does not cause psychological problems in young individuals.

Keywords: Future anxiety of young people, economic uncertainty, suicide attempt, exam anxiety of young people.

 

 

  1. Giriş

Geçmişimizle ve halen içinde bulunduğumuz anımızla karşılaştırdığımız zaman henüz gelmemiş olan zaman dilimini; istikbal, gelecek veya müstakbel kelimeleriyle tanımlarız. Bu açıdan bakıldığında gelecek kavramlarının belirsizlik ve bilinmezlik içerdiği görülecektir. İstikbale ait bilinmezlik ise eğer hissiyatımız galebe çalarsa, yetersiz ve yanlış bilgiye sahip olursak, kaygı veya endişe halini beraberinde getirecektir. Kaygı (anksiyete) insanın maddi ve manevi dünyasını tehdit edici, çaresizliğe düşürücü, huzursuzluğa yol açıcı, korku ve endişe verici durumlarda ortaya çıkan aşırı sıkıntı, gerginlik ve huzursuzluk halidir. Başka bir deyişle, “kişinin korku verici veya tehdit edici bir duruma karşı vermiş olduğu ruhsal ve bedensel bir tepkidir.”(1)

Gelecek, bilinmezlik, endişe, korku, huzursuzluk ve kaygı kavramları bir arada düşünüldüğünde, insanda gelecek kaygısı veya istikbal endişesi olarak adlandırdığımız bir duygu halinden bahsedebiliriz. Gelecek kaygısı, insan hayatını menfi veya müsbet yönde etkileyen, oldukça önem verilmesi gereken bir duygu halidir. Psikologların kullandığı gelecek kaygısı terimini Bediüzzaman, “endişe-i istikbal” kavramı ile tanımlar. Aslında endişe veya kaygı duygusu, her insanın az veya çok, şiddetli veya hafif derecelerde hissettiği ve fıtratında var olan yaygın bir his halidir. Bu hususu Bediüzzaman, “Endişe-i istikbal hissi herkeste var.”(2) şeklindeki veciz sözüyle özetler.

Her insanda var olan istikbal endişesinin aşırı kaygıyı ifade eden ifrat hali, hiçbir kaygının hissedilmediği tefrit hali ve hafif kaygı duyma şeklindeki vasat hali olmak üzere üç farklı mertebesi tanımlanır. Her bir mertebenin insan hayatını olumlu veya olumsuz yönde etkileyen neticeleriyle karşılaşılır. Gelecek bölümde, bu üç mertebenin faydalı ve zararlı yönleri üzerinde durularak çeşitli misaller verilecektir.

  1. Gelecek Kaygısının Fayda ve Zararları

Gelecek kaygısı, her bireyin kendi hayatının çeşitli zaman dilimlerinde karşılaşabileceği veya hissedebileceği bir duygu halidir. Özellikle insan hayatının dönüm noktası olarak nitelendirilen eğitim, askerlik, işe girmek veya iş kurmak, evlilik gibi hadiselerin yanı sıra; ölümcül hastalığa yakalanma, sevdiklerini kaybetme, mal varlığını yitirme, işini kaybetme, ruh ve hafızasını veya hayatını yitirme gibi pek çok endişe içeren duygu hali durumları da gelecek kaygısı veya gelecek endişesi kapsamına girer.

“Kabrin öbür tarafındaki endişe-i istikbal her ferdin en mühim meselesidir”(3) hakikatinden hareket edildiğinde, gelecek kaygısı sadece dünya hayatıyla ilgili değil, aynı zamanda Allah’a ve ahirete inanan insanların manevi ve uhrevi hayatıyla da yakinen ilgilidir. “Acaba yaşantım, Allah’ın emrettiği tarzda mı?” “Acaba işlediğim günahlarım af olunacak mı?” “Acaba imanla kabre girebilecek miyim?” “Sevdiklerimle tekrar görüşebilecek miyim?” “Allah’ın vadettiği cennete girebilecek miyim?” gibi akla gelen pek çok soru, inanç sahibi insanın hayatında gelecek veya istikbal endişesi olarak gündeminde yer alır. “Havf ve reca (korku ve ümit) arasında bulunan mü’min, umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.”(4) şeklindeki Nebevi (asm) tavsiyeye uyan bir insan, gelecek kaygısını ümitle dengeler, korku ile de tedbiri elden bırakmaz. Gelecek endişesinin tamamıyla korkuya dönüşmesinin, insan hayatında psikolojik dengesizliğe yol açacağını da unutmamak gerekir. Bu durum, insan hayatı için çekilmez bir hal olarak nitelendirilebilir. Oysa hiç korkmamaya nazaran biraz korkmak veya endişe etmek, insan hayatında müsbet yansımalara sebep olacaktır. İnsanı daha dikkatli davranmaya ve önceden tedbir almaya sevk edecektir. İhmalkâr davranmamaya, plan ve program yaparak hareket etmeye, hata yaptığında gerekli dersleri almaya ve aynı hatayı tekrarlamamaya neden olacaktır. İstikbale dair belirlediği hedeflerine ulaşmak için yapılması gereken faaliyetlere odaklanmaya sevk edecektir.

İnsanda var olan duyguların uyumlu ve dengeli bir şekilde yönetilebilmesi, gelecek kaygısının seviyesine ve şiddetine bağlıdır. Bu nedenle insan hayatında gelecek kaygısının ifrat, tefrit ve vasat mertebelerinden bahsedebiliriz. Bu mertebelerin derecesine bağlı olarak insan hayatında müsbet veya menfi sonuçlarla karşılaşılır. Aşırı kaygı anlamına gelen ifrat mertebesindeki bir gelecek kaygısı, psikolojik hastalık seviyesine ulaşan endişe, korku ve huzursuzluk halini yansıtır. Bu hal, insan psikolojisini bozar ve hayatını çekilmez yapar. Aşırı kaygı, panik derecesine kadar ulaştığında bireyin hayatını menfi yönde etkiler. Bütün duyguların uyum ve ahenk içinde çalışmasına engel olur. İnsanın enerjisini ve motivasyonunu düşürür. Zihnini yorar ve ümidini kaybettirir. Başarısız olma endişesi, kendimize olan güvenimizi de zedeler, heyecan ve gayretimizin azalmasına neden olur. Bunun sonucunda da başarısızlık gelecektir.

Gelecek kaygısının tefrit mertebesi ise hiçbir kaygının, endişenin ve korkunun hissedilmediği vurdumduymazlık halidir. İnsanın bu ruh hali de oldukça zararlıdır. Çünkü hiçbir gelecek kaygısı duymayan bir insan, geleceğe dair hedeflerini belirleme ihtiyacı da hissetmeyecektir. Hedefi olsa bile, belirlediği hedefe ulaşmak için gerekli gayreti, hamiyeti, fedakârlığı ve çalışmayı yapmayacaktır. Planlı hareket etme ihtiyacı duymayacaktır. Umursamaz bir davranış sergileyecektir. Karşılaşabileceği risklere karşı önlem alma gereksinimi hissetmeyecektir. Maddi ve manevi hayatına, çeki düzen vermeyecektir. Asıl geleceğin ahiret hayatı olduğunu hatırına bile getirmeyecektir. Allah’a karşı kulluk vazifesini yapma ihtiyacı hissetmeyecektir. Yapabileceği yanlışlardan, hatalardan, adaletsizliklerden veya zulümlerden dolayı cezalandırılabileceğini aklına bile getirmeyecektir.

Gelecek kaygısının vasat veya orta mertebesindeki hafif kaygı duyma şeklindeki ruh hali ise insan hayatı için oldukça faydalı bir his halidir. Hafif kaygı duymak hayatın normal bir parçasıdır aslında. İş ortamı, trafik, sınavlar, mülakatlar, sağlık sorunları, aile hayatı gibi pek çok değişik konularla ilgili kaygı veya endişe duyulması, normal bir bireyden beklenen bir davranış halidir. Gelecek kaygısının vasat hali, kaygının kontrol altına alınması demektir. Diğer bir deyişle kontrollü kaygıdır. Aslında vasat mertebe, insan hayatında olumsuzluklara sebep olan ne ifrat ne de tefrit mertebelerindeki gelecek kaygılarını yansıtmaz. Bazı problemlerin üstesinden gelebilmek için hazırlıklı olmamıza ve tehlike karşısında hızlı karar vermemize yardımcı olur. Kontrollü kaygı, insan hayatını düzenli ve planlı hale getirir. İnsanın yakın, orta ve uzak vadeye ait hedefler belirlemesine sebep olur. Sonra bu hedefler doğrultusunda doğru adımlar atmaya teşvik ettirir. Karşılaşabilecek olumsuz risklere karşı gerekli önlemleri önceden almaya sevk ettirir. Allah’a iman eden bir kul olarak Allah’ın rızasını kazanabilmek ve vaat edilen mükâfatlara nail olabilmek için ibadet hayatına dikkat etmeye yol açar. Allah’ın bir kulu olarak sorumluluklarını yerine getirmeye çalıştırır. Ceza korkusu veya endişesi sebebiyle yanlış yapmaktan kendini uzak tutmaya ve cehennem tehdidine karşı önceden tedbir almaya gayret ettirir.

Kontrol edilebilen bir kaygı, insanın planladığı işlerde başarılı olma yolunda adım atmaya yönlendiren itici bir güçtür. Bir topluluk huzurunda konuşma yapacak olan bir bireyi ele alalım. Kalabalık önünde başarısız olduğunda mahcup olma düşüncesinden kaynaklanan bir kaygı veya endişe, o bireyi yapacağı konuşma için önceden hazırlık yapmaya, sözlerini ve ifadelerini daha dikkatli ve etkin kullanmaya sevk edecektir. Elbette önceden yapılan hazırlıklar, başarıyı beraberinde getirecektir. O nedenle kontrollü kaygı, insanı olumsuz durumlara karşı tedbirli olmaya zorlayacaktır. Olumsuzluklara karşı uyarı görevi görecektir.

  1. Gençlerde Gelecek Kaygısı ve Çözüm Önerileri

Birey tarafından fiziksel, ruhsal, sosyal, psikolojik ve zihinsel yönden değişimin yaşandığı, çocukluktan yetişkinliğe geçişin sağlandığı, insan hayatının 12-24 yaş arasında yer alan en önemli dönemlerinden birisi gençlik dönemidir.(5) Gençlik; çabuk heyecanlanma, kararsızlık, güvensizlik, çalışmaya karşı isteksizlik gibi pek çok karmaşık duygunun kesiştiği ve birçok duygusal problemlerin yaşandığı bir dönemdir. “Nev-i insanın üçten birisini teşkil eden gençler”(6), akıldan ziyade duygularıyla ve hisleriyle hareket etme eğilimi taşırlar. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Gençlik damarı, akıldan ziyâde hissiyâtı dinler.”(7)

İnsan hayatında gelecek kaygısının yoğunluklu olarak hissedildiği en önemli zaman diliminin gençlik dönemi olduğu dile getirilir. “Bu dünya hayatında beni nasıl bir gelecek bekliyor?” endişesi, gençlik döneminin en önemli kaygılarından birisi olmuştur. Çünkü geleceğe dair belirsizlik hali, gençlerde yoğun bir gelecek kaygısına neden olabilmektedir. “İnsan, bilmediği ve yetişmediği şeye düşmandır.”(8) kaidesince, gelecek ile ilgili belirsizlikler, endişeler veya ümitsizlikler genç bireylerde gelecek kaygısının şiddetlenmesine ve hatta psikolojik problemlere neden olabilmektedir.

Gençlik deyince, akla Asr-ı saadet gençleri de geliyor. “Asr-ı saadet ikliminde yaşayan gençlerde gelecek kaygısı neydi?” diye bir soru sorulacak olursa, akla 18 yaşındaki Musab bin Umeyr gelebilir. Zengin bir ailenin çocuğu olan ve son derece müreffeh bir hayat yaşayan Musab’ın gelecek kaygısını, Allah’ın adını yüceltilme ve yaygınlaştırma faaliyetlerini yeterince yapıp yapamayacağı oluşturur. Bu hususta Musab’ın tarihe geçen şu cümleleri kulağımızı çınlatır: “Gözümde ne dünya sevgisi ne gelecek kaygısı ne mahrum bırakıldıklarım ne de elimden alınanlar var. Tek derdim davamdır!”(9)

Belirsizlikler üzerine inşa edilen gelecek kaygısının genç bireylerde psikolojik sorunlara sebep olmaması için manevi tedavi niteliğine sahip bazı hakikatlerin hatırlatılması gerekir. Bediüzzaman Said Nursi, geçmiş ve gelecek ile ilgili bu hakikatlerden birkaç tanesini şu şekilde bizlerle paylaşır: “Kardeşim, geçmiş sıkıntılı yüz günün, şimdi sürurlu yüz gün hükmündedir. Onları düşünüp şekvâ etme. Onlara bakıp şükret. Gelecek günler ise, madem daha gelmemişler; Rabbin olan Rahmânü’r-Rahîmin rahmetine itimad edip, dövülmeden ağlama, hiçten korkma, ademe vücut rengi verme. Bu saati düşün. Sendeki sabır kuvveti bu saate kâfi gelir. Amma gelecek günler ise, madem daha gelmemişler, içlerinde çekeceği hastalık veya musibeti şimdiden düşünüp sabırsızlık göstermek, şekvâ etmek, ahmaklıktır. “Yarın, öbür gün aç olacağım, susuz olacağım” diye bugün mütemadiyen su içmek, ekmek yemek ne kadar ahmakçasına bir divaneliktir. Öyle de gelecek günlerdeki, şimdi adem olan musibet ve hastalıkları düşünüp, şimdiden onlardan müteellim olmak, sabırsızlık göstermek, hiçbir mecburiyet olmadan kendi kendine zulmetmek öyle bir belâhettir ki, hakkında şefkat ve merhamet liyakatini selb ediyor.”(10)

Gelecek kaygısını hafifleten ve şiddetini azaltan önemli manevi tedavi yöntemlerinden birisi de “dua” etmektir. Dua, insanın Rabbiyle temas kurarak ruhen, manen ve psikolojik olarak rahatlamasına ve endişelerinden kurtulmasına sebep olan bir ubudiyet şeklidir. Dua eden insan bilir ki “Birisi var ki onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. Onun kudret eli her şeye yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir Kerîm Zât var, ona bakar, ünsiyet verir. Hem onun hadsiz ihtiyâcâtını yerine getirebilir ve onun hadsiz düşmanlarını def edebilir bir Zâtın huzurunda kendini tasavvur ederek bir ferah, bir inşirah duyup, dünya kadar ağır bir yükü üzerinden atıp “Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun” der.”(11)

İnsanda mevcut binlerce histen birisinin de endişe-i istikbal hissi olduğunu nazarlara sunan Bediüzzaman, asıl endişe edilmesi gereken istikbalin, kabir sonrası “sonsuz ahiret hayatı” olması gerektiğini hatırlatır. Çünkü Bediüzzaman, “O hissiyatı şiddetli bir surette fâni umur-u dünyeviyeye tevcih etmek, fâni ve kırılacak şişelere bâki elmas fiyatlarını vermek demektir.”(12) ifadesiyle, sonsuz ahiret hayatı hakkında endişe etmenin dünya hayatına göre çok daha önem arz ettiğini beyan eder. Kabir sonrası istikbalin önemi ile ilgili dikkate alınması gereken başka bir hatırlatmayı da şöyle yapar: “Endişe-i istikbal hissi herkeste var. Şiddetli bir surette endişe ettiği vakit bakar ki o endişe ettiği istikbale yetişmek için elinde senet yok. Hem rızık cihetinde bir taahhüt altında ve kısa olan bir istikbal, o şiddetli endişeye değmiyor. Ondan yüzünü çevirip kabirden sonra hakikî ve uzun ve gafiller hakkında taahhüt altına alınmamış bir istikbale teveccüh eder.”(13)

Gelecek kaygısının kontrol altına alınabilmesi için etkin yöntemlerden birisi de ulvi gayelere sahip olmak ve bu doğrultuda çalışmayı hedeflemektir. Bu ulvi gayelerin en önemlisi ise Allah’a karşı ibadet ve kulluk vazifesini yerine getirme gayreti olmalıdır. Bu ulvi gayeye ulaşmanın planlarını yapmak ve ulvi şeyleri hayal etmek, kaygı ve endişeleri azaltan bir etkiye sahip olacaktır. Bediüzzaman’ın bu husustaki şu tavsiyesini de bu bakış açısıyla dikkate almak gerekir: “Dünya ve âhirette ebedî ve daimî süruru isteyen, iman dairesindeki terbiye-i Muhammediyeyi (asm) kendine rehber etmek gerektir.”(14)

Gelecek endişesi, özellikle dünyevî meselelerde ön plana çıkan bir duygu hâline gelmesine rağmen, gerek dünya hayatımızı gerekse manevi hayatımızı şekillendiren önemli bir hissiyattır. Eğer geleceğin bir sahibi olduğu hakikatini derk edebilirsek ve her şeyin İlâhî bir programa bağlı olarak gerçekleştiğini kavrayabilirsek, gelecek ile ilgili endişe ve ümitsizliğimizi dizginleyebilir ve zararını en düşük seviyeye indirebiliriz. Ayrıca mevcut şartlara bakıp da kaygılanmak yerine, sadece o âna odaklanarak gayret ve şevkimizi diri tutmak ve geleceğimizi inşa etme yolunda harekete geçmek de gelecek kaygısını azaltabilecek etkenler arasında yer alır.

3.1.  Gençlerdeki Gelecek Kaygısının Ölüm ile İlişkisi

Gelecek kaygısı kapsamında ele alınabilecek önemli bir hadise de ölüm kaygısıdır. Ahiret inancı, zayıf veya hiç olmayan insanlarda ölüm kaygısı daha şiddetlidir. Aşırı ölüm kaygısı hisseden insanlarda, ruhi bulanımlar ortaya çıkar. Hayatı anlamsız olarak değerlendirir. Moral çöküntüsüne yol açar. Aslında ölümün güzel yönünü görebilen genç bireylerde ölüm kaygısı ve endişesi azalacaktır. Bediüzzaman, ölüme bakış açısını değiştiren ve ölümün güzel yüzünü gösteren şu veciz cümleleri bizlerle paylaşır: “Sizlere müjde! Mevt i’dam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i Ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecma’ı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.” (15)

3.2.  Gençlerdeki Gelecek Kaygısının İntihar ile İlişkisi

İnsanın kendi hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan bir eylem olarak tanımlanan intihar, son yıllarda dünya genelinde ve yüzde doksanı Müslüman olan ülkemizde, ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Anadolu Psikologlar Derneği Başkanı Psikolog İlhan Bozkurt da “Dünyada ortalama her 40 saniyede bir kişinin yanlış bir yol seçerek hayatına son verdiğini, intiharın önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olduğunu ve bu konuda herkese görev düştüğünü”(16) belirterek, intihar girişimlerine dikkatleri çekiyor. Yapılan araştırmalar, genç yaştaki ölüm nedenleri arasında intihar ile hayatına son verme vakalarının, ilk sıralarda yer aldığını göstermektedir. Depresyon, zihinsel hastalıklar, taciz, madde kullanımı, ailevi sorunlar, başarısızlık, ekonomik sıkıntılar gibi pek çok sebepler, gençleri intihara sürükleyebildiği gibi geleceğe dair ümitsizlik ve çeşitli kaygıların da intihar girişiminde etkin rol oynadığı görülmektedir.

Japonya Eğitim Bakanlığı tarafından 2018 yılının ilk ayları içinde genç yaşta hayatlarına son verenlerin sayısında bir artış meydana geldiği ile ilgili bir rapor yayınlanmıştır. İlkokul, ortaokul ve liselerde 2018 yılının mart ayına kadar en az 250 çocuğun intihar ettiği ve bu rakamın endişe verici bir rakam olduğu vurgulanmıştır. Bu araştırmaya göre genç yaşta hayatlarına son veren 250 gençten 33’ünün, gelecekleri hakkında endişe duydukları için intihar ettikleri tespiti yapılmıştır. 31’inin aile sorunları ve geri kalan 10’unun da saldırıya uğradığı için intihar ettikleri sonucuna varılmıştır. Diğer 140 kişinin ise intihar nedeni belirlenememiştir. Japon Eğitim Bakanlığı’nda görevli Noriaki Kitazaki, intihar sayısındaki bu artışın altında yatan nedenlerden birisinin de son yıllarda çokça görülmeye başlanan ‘hikikomori’ adlı depresyon olduğunu söylüyor. Kendini toplumdan izole etmek olarak tanımlanan ‘hikikomori’ adlı depresyon nedeniyle gençler kendini evlerine hapsediyor ve günlerce dışarı çıkmıyorlar. Toplumla kaynaşmıyorlar. Kitazaki, bu depresyon halinin genç bireyleri intihara kadar sürükleyebildiği sonucuna varmış.(17)

“Sınır Tanımayan Doktorlar” ve “Save The Children” gibi uluslararası kuruluşların yaptığı çalışmalar, mülteci kamplarında yaşayan mülteci gençlerin arasında da intihar vakalarının arttığını göstermektedir. Yapılan araştırmalar, genç mültecilerin geleceğe dair ümitlerini kaybetmelerinin, ekonomik problemlerin ve hayat şartlarının zorlaşmasının onları intihara sürüklemede etkin rol oynadığını göstermektedir.(18)

Ülkelerin ekonomik kriz durumlarının da gençleri intihara sürüklediği görülmektedir. Ekonomik krizin en üst seviyede hissedildiği Lübnan’da intihar girişimlerinin arttığı görülmektedir. Uzmanlar, Lübnan’daki intiharların artmasının başlıca nedeni olarak, ülkeyi vuran mali ve ekonomik çöküşü göstermektedirler. Ailesini geçindiremeyen, borcunu ödeyemeyen, iş bulamayan, ebeveynlerine ilaç alacak para bile bulamayan pek çok genç bireyin, intihara teşebbüs ettikleri belirtilmektedir. Lübnan’da psikoterapist olarak çalışan Reef Romanus’un Şarku’l-Avsat gazetesine yaptığı açıklamada, “Lübnan’da intihar edenlerin yaşlarının 16 – 34 arasında değiştiğini, ekonomik durumun tehlikeli kabul edilen faktörlerden biri olduğunu, düşük maaşlara paralel olarak birçok temel ihtiyaçların karşılanamadığını ve bazıları arasında teslimiyete ve intihara yol açan nedenler bulunduğunu” (19) ifade etmiştir.

Son zamanlarda Kocaeli’nde artan genç intiharları ve gençliğin gelecek kaygılarına dair Cansu Derin’in Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle yaptığı bir söyleşide, kayda değer tespitlerin yapıldığı görülmektedir. İletişim Fakültesi öğrencisi Onur, “Canına kıymak bir insanın kendi hayatında yapabileceği en zor şeydir. Ama ekonomik problemler gençliği bir noktada bu çıkmaza sürükleyebiliyor.” tespitini yapmış. Ayrıca gelecek kaygısı yaşadığını ve özellikle iş bulmada zorlanacağını düşünen Onur, “Hayatımın birinin iki dudağı arasında olmasını düşünmek beni rahatsız ediyor. Kötü şartlarda çalışma durumuyla karşı karşıya kalacağım hissiyatı da ayrıca tedirginlik yaratıyor. Fırsatım olursa ülkeden gitmek istiyorum.” ifadelerini kullanmış. Ekonomik kaygılarını çözmek ve daha demokratik bir ülkede yaşamak niyetiyle Avrupa ülkelerine gitmek isteyen gençlerin sayısının artması, Onur’un söylediklerinde ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. Seçil adlı öğrenci de yapılan söyleşide, “İntiharların önüne iş imkânı yaratılması ile geçilebilir. Aslında ülkede haklıya hakkını verseler bu intihar oranları azalır. Gençlere iş bulma, ekonomik istihdam sağlama üzerine bir anlayış geliştirilmeli, torpille iş verme kaldırılmalı.” şeklindeki düşüncelerini, Cansu Derin ile paylaşmıştır. Ayça adlı öğrenci ile yapılan söyleşi de ise “Ama bence işsizlik burada belirleyici bir etken. Çok fazla üniversite ve bölüm açılmamalı binlerce öğrenci aynı anda mezun oluyor ve ezici çoğunluğu işe giremediği için ekonomik problemler baş gösteriyor. Bir noktada bu da gençleri intiharlara sürüklüyor. Benim de gelecek kaygım var şu an öğrenci olan herkes gibi. Çünkü ekonomi kötü ve biz mezun olunca ülkenin hali nasıl olacak onu da bilemiyoruz yani açıkçası önümüzü göremiyoruz.” şeklinde fikirlerini beyan etmiş.(20)

İntihara kadar sürükleyebilecek gelecek kaygısının önüne geçebilmenin bir çözümünün akla gelen vesveselerden kurtulmak olduğunu ifade eden Bediüzzaman, bu konu hakkında “Vesvese Risalesi” adlı bir eser bile yazmıştır. Bediüzzaman, insanı zararlı bir endişeye sevk edecek vesveselere karşı en iyi çözüm olarak, vesvese akla geldiği anda üzerinde çok durulmaması, ilgilenilmemesi ve onunla kavga şeklinde mücadele edilmemesi gerektiği üzerinde durur. Bediüzzaman, bu hakikati şu şekilde izah eder: “Amma vehmî hastalık kısmı ise, onun en müessir ilâcı, ehemmiyet vermemektir. Ehemmiyet verdikçe o büyür, şişer. Ehemmiyet vermezse küçülür, dağılır. Nasıl ki arılara iliştikçe insanın başına üşüşürler; aldırmazsan dağılırlar. Hem karanlıkta gözüne sallanan bir ipten gelen bir hayale ehemmiyet verdikçe büyür, hattâ bazan onu divane gibi kaçırır. Ehemmiyet vermezse, âdi bir ipin yılan olmadığını görür, başındaki telâşına güler. Bu vehmî hastalık çok devam etse, hakikate inkılâp eder. Vehham ve asabî insanlarda fena bir hastalıktır; habbeyi kubbe yapar, kuvve-i mâneviyesi kırılır. Hususan merhametsiz yarım hekimlere veyahut insafsız doktorlara rast gelse, evhamını daha ziyade tahrik eder. Zengin ise malı gider; yoksa ya aklı gider veya sıhhati gider.”(21)

Diğer taraftan bir Müslüman gencin, dünyadaki geleceğine verdiği değerden daha fazlasını, ahiretteki geleceğine vermesi gerektiğini anlaması da intihar düşüncelerini frenleyen bir etken olarak değerlendirilir. Asıl istikbalin ahiret hayatı olduğunu kavraması, insanın gelecek endişesi üzerinde etkin bir rol oynar. Bediüzzaman Said Nursi, bu hakikate şu veciz cümlelerle parmak basar: “Görüyorum ki, şu dünya hayatında en bahtiyar odur ki, dünyayı bir misafirhane-i askerî telâkki etsin ve öyle de iz’an etsin ve ona göre hareket etsin. Ve o telâkki ile en büyük mertebe olan mertebe-i rızâyı çabuk elde edebilir. Kırılacak şişe pahasına daimî bir elmasın fiyatını vermez; istikamet ve lezzetle hayatını geçirir. Evet, dünyaya ait işler, kırılmaya mahkûm şişeler hükmündedir. Bâki umur-u uhreviye ise, gayet sağlam elmaslar kıymetindedir. İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs ve inatlı talep ve hâkezâ şedit hissiyatlar, umur-u uhreviyeyi kazanmak için verilmiştir. O hissiyatı şiddetli bir surette fâni umur-u dünyeviyeye tevcih etmek, fâni ve kırılacak şişelere bâki elmas fiyatlarını vermek demektir.” (22)

Yine Bediüzzaman, endişe-i istikbal düşüncesini müsbet düşünceye dönüştürebilmek ve her iki dünya saadetini kazanabilmek için bazı tavsiyelerini de bizlerle şöyle paylaşır: “İnsanlar, insana verilen cihazat-ı mâneviyeyi, eğer nefsin ve dünyanın hesabıyla istimal etse ve dünyada ebedî kalacak gibi gafilâne davransa, ahlâk-ı rezileye ve israfat ve abesiyete medar olur. Eğer hafiflerini dünya umuruna ve şiddetlilerini vezâif-i uhreviyeye ve mâneviyeye sarf etse, ahlâk-ı hamîdeye menşe, hikmet ve hakikate muvafık olarak saadet-i dâreyne medar olur.”(23)

3.3.  Gençlerdeki Gelecek Kaygısının Sınav ile İlişkisi

Gençlik dönemini meşgul eden en önemli kaygılardan birisi de iyi bir eğitim alıp alamama, güzel bir meslek sahibi olup olamama endişesidir. Ülkemizde genç bireyin karşısına gerek lise, gerek üniversite girişinde çeşitli sınavlar çıkmaktadır. Bu nedenle genç bireyler, sınav kaygısını yoğunluklu olarak yaşamaktadırlar. Genç bireylerdeki sınav kaygısının depresyon, ani kızgınlık, öz güven azalması gibi problemlerin oluşmasına sebebiyet verebileceğine, uzmanlar dikkat çekmektedirler. Yapılan araştırmalar, sınavlarda yüksek düzeyde kaygı yaşayan bireylerin performanslarının düştüğünü göstermektedir.(24) Sınav kaygısını tetikleyen etkenlerin başında sınava yeterli seviyede hazırlanamama düşüncesi ve başarısız olma korkusu gelmektedir. Bu durumda, “sınav kaygısını önlemek veya aza indirmek için neler yapabilir?” sorusu akla gelecektir.

Psikologlar, sınav kaygısını azaltarak psikolojik bunalımlara sebep olmaması için çeşitli tavsiyelerde bulunurlar. Sınav kaygısını azaltmak için tavsiye edilen çözümlerden birisi, genç bireyin hedef belirlemesidir. Genç birey, kendine bir hedef belirleyip ve bu hedefe ulaşmak için de bir yol haritası çizerse sınav kaygısının belirli bir seviyeye düşmesine sebep olabileceği üzerinde durulur. Çünkü hedef belirlemeyen gençler, gireceği sınavlar ile ilgili gelecek kaygısını daha fazla yaşarlar. Sınav hazırlığı aşamasındaki gençlere, hedeflerini belirlemek ve yol haritası oluşturmak için rehber öğretmenlerden, bu süreci yaşayan tecrübeli kişilerden veya bilgisine güvenebilecekleri eğitimcilerden yardım ve destek almaları önerilir. Bu destek, genç bireylerin belli bir plan ve program çerçevesinde hareket etmelerine katkı sağlayacaktır. Böylece kaygı, endişe ve stres seviyelerinin mümkün mertebe azalmasına yardımcı olacaktır. Bazı rehberler, belirlenen hedeflerin yazıya dökülmesinin gelecek kaygısının önüne geçilmesinde etkin bir rol oynadığını da söylemişlerdir. Girilecek sınav konularına belirli bir plan doğrultusunda çalışmak ve tekrarını yapmak, genç bireyin kendisini rahat hissetmesini sağlayacaktır. Yani sınava hazır olma duygusu, öz güveni arttıracak ve sınav kaygısının azalmasına sebep olacaktır. “Yeterince çalışamadım.” veya “Yapamayacağım.” gibi endişeli olumsuz düşünceler yerine, “Elimden gelenin en iyisini yapmaya gayret edeceğim.” düşüncelerini hatıra getirmek de sınav kaygısını azaltan etkenler arasında sayılmaktadır.(25, 26)

“Kim Psikoloji Danışmanlık Merkezi” tarafından psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile yapılan ‘Gelecek Kaygısı’ konulu söyleşide, sınav kaygısı ile ilgili önemli tespitlerin yapıldığı görmekteyiz. Tarhan, bu söyleşide gençlerdeki sınav kaygısının gelecek kaygısının bir türü olduğunu söyler. Tarhan, “gençlerde ‘gelecekte iyi bir okula gireceğim mi, bu sınavı kazanacağım mı?’ diye bir kaygı” olmasının çok normal olduğunu belirterek, gençlerdeki sınav kaygısının sebeplerini ve çözüm önerilerini şu şekilde ifade eder: “Sonuç odaklı kazanacağım mı, kazanmayacağım mı, başaracağım mı başaramayacağım mı diye düşünürse kaygı artar. Çünkü sonuç, kontrol edemeyeceği bir şey olur. Gücünün yetmediği bir şeydir. Fakat süreç, kontrol edebileceği şeydir. Süreç nedir? Sınava zamanında gitmek, işte gece uykuyu rahat geçirmek, son 24 saat içeresinde buna odaklansın. Zaten mevcut olan bir geçmişte yaptığı testlerde kaç tane net yaptığı aşağı yukarı bellidir. Sınavda soğukkanlı olursa, eski başarısını orda tekrarlar.” Tarhan, girilecek sınava iyi niyet ve ümit içeren müsbet bir anlam yüklenmesinin sınav kaygısını azaltacağını ve sınavın ölüm kalım savaşı gibi görülmemesi gerektiğini belirterek, bir örnek verir: “İngiltere’nin iç savaşları meşhurdur, Orta Çağ döneminde. O iç savaşlarda oradaki kral adaylarından birisinin ordusu darmadağın oluyor. Tek başına yanında bir yardımcıyla mağaraya sığınıyor. İntihar etmeyi düşünürken duvarda bir örümcek görüyor. Örümcek ağını yaparken, sadece bir kenarını yapmak için 7 defa atlamış. ‘Bir örümcek bir kenarının ağını yapmak için 7 defa atladıysa ben niye burada ümitsizliğe düşüyorum?’ diyor. Onun için iyi niyet ve güzel gayret varsa hiç korkmamak lazım.”(27)

3.4.  Gençlerdeki Gelecek Kaygısının Ekonomik Belirsizlik ile İlişkisi

Gençler, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasî olumsuzluklardan etkilenerek gelecekleri ile ilgili kaygı yaşamaktadırlar. Yapılan araştırmalar, ülkelerdeki ekonomik belirsizliğin ve hayat pahalılığının geçlerde kaygı ve endişeye sebep olduğunu, geleceğe dair ümitlerini ve yaşama şevklerini iyice kırdığını göstermektedir. Ülkemizde 2022 yılında BUPAR Araştırma & Danışmanlık şirketi tarafından 15-24 yaş arası 1512 genç bireyle ülkenin en temel sorunlarının neler olduğu hakkında araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaya göre gençlerin %90’nın gelecek kaygısı taşıdığı tespit edilmiştir. Gençler tarafından ülkenin en temel sorunları arasında “ekonomik kriz, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı” olduğu belirtilmiştir.(28)

“İstanbul Ekonomi Araştırma” şirketi tarafından gençler arasında yapılan diğer bir araştırma, ekonomik belirsizlik ve hak ettiği geliri elde edememe endişesinin, gençlerde yurtdışına göç etme eğilimini arttırdığını ortaya koymuştur. Bu araştırmaya göre gençlerin % 61’inin kendi ülkesi dışında çalışmak ve daha iyi bir hayat şartlarında özgürce yaşayabilmek için göç etmeyi düşündükleri belirlenmiştir.(29)

Rızık konusunda gelecek endişesi taşımanın inancımıza aykırı olup olmadığı sıkça sorulan sorular arasında yer alır. “Bir Müslüman gencin ekonomik belirsizlik karşısında gelecek kaygısı içinde olması doğru mudur?” sorusu akla gelebilir. İnancımıza göre bir Müslüman’ın helal dairesinde çalışarak kazanç sağlaması ibadet sayılır. Sebeplere riayet ederek çalışmak, fiilî bir dua olarak nitelendirilir. Çalışma sonunda elde edilen kazanca kanaat etmeyi, Allah’ın bir ihsanı ve ikramı olarak bilmek gerekir. Yani “Çalışmak bizden, muvaffakiyet Allah’tandır.” anlayışıyla hareket etmek prensibini benimsemek gerekir. “Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkını vermek Allah’a ait olmasın.”(30) ayetinin beyanı esas alındığında “yaşamak için hakikî ve fıtrî rızkın taahhüd-ü Rabbânî altında olduğuna”(31) göre inanç sahibi bir gencin “Gelecekte aç kalırım.” endişesini taşımaması gerekir. Fakat bu anlayış, bir gencin geleceğe dair plan yapmaması veya geleceğini düşünmemesi anlamına gelmez. Sadece geleceğe dair endişenin ümitsizlik boyutunda, depresyona sebep olabilecek düzeyde ve Allah’ın rahmetine güvenmemek anlamında olmaması gerekir.

Kur’an-ı Kerim’de buyrulan “Doğrusu, insan için kendi çalışmasından (gayretinin neticesinden) başka bir şey yoktur.”(32) ayetinin beyanı ve “Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül ederseniz, kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırır.”(33) şeklindeki Nebevi düstur, daima esas almak ve geleceğe dair endişelerimizi ruhsal bunalım düzeyine dönüştürmemek gerekir.

Genç bireylerin ekonomik nedenlerden dolayı bunalıma sevk edebilecek ifrat derecesindeki gelecek kaygısını azaltabilme yöntemlerinden birisi de kendimizden daha düşük imkânlara sahip olan insanları düşünmekten geçer. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm) de her insanın arzuladığı maddi zenginliğe kavuşamayacağını hatırlatır ve kendinden daha aşağı derecede olanlara bakılması gerektiğini tavsiye eder. Bu husus, şu hadis ile hatırlatılır: “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.”(34) İslam dininin çalışmayı teşvik ettiğini, tembelliği hoş görmediğini ve planlı hareket etmenin başarıda önemli bir rol oynadığını da hatırdan çıkarmamak gerekir.

Sonuç

Gençlerde korku, endişe, sıkıntı ve huzursuzluğa sebep olan gelecek endişesinin müsbet ve menfi sonuçlarının incelendiği ve gelecek endişesinin azaltılabilmesi için neler yapılabileceği ile ilgili bu çalışmanın genel sonuçları kısaca şunlardır:

  • İnsanın maddi ve manevi dünyasını tehdit edici, çaresizliğe düşürücü, huzursuzluğa yol açıcı, korku ve endişe verici durumlarda ortaya çıkan aşırı sıkıntı, gerginlik ve huzursuzluk hali olarak tanımlanan kaygı (anksiyete), her insanın az veya çok, şiddetli veya hafif derecelerde hissedilen bir duygu halidir. Bu duygu belirsizlik ve bilinmezlik içeren istikbale yöneltildiğinde, istikbal endişesi veya gelecek kaygısı olarak kendini gösterir.
  • İnsan hayatında gelecek kaygısının yoğunluklu olarak hissedildiği en önemli zaman dilimi gençlik dönemidir. Geleceğe dair belirsizlik hali genç bireylerde gelecek kaygısına neden olur.
  • “Kabrin öbür tarafındaki endişe-i istikbal her ferdin en mühim meselesidir”(35) hakikatinden hareket edildiğinde, gelecek kaygısı sadece dünya hayatıyla ilgili değil, aynı zamanda Allah’a ve ahirete inanan insanların manevi ve uhrevi hayatıyla da yakinen ilgilidir.
  • “Havf ve reca (korku ve ümit) arasında bulunan mü’min, umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.”(36) şeklindeki Nebevî tavsiyeye uyan bir insan, gelecek kaygısını ümitle dengeler, korku ile tedbiri elden bırakmaz.
  • Aşırıya kaçmayan gelecek kaygısı, insanı daha dikkatli davranmaya ve önceden tedbir almaya sevk edecektir. Müteyakkız davranmaya, plan ve program yaparak hareket etmeye, hata yaptığında gerekli dersleri almaya ve tekrarlamamaya neden olacaktır. İstikbale dair belirlenen hedeflere ulaşmak için yapılması gereken faaliyetlere sevk edecektir.
  • İfrat mertebesindeki bir gelecek kaygısı, psikolojik hastalık seviyesine ulaşan endişe, korku ve huzursuzluk halini yansıtır. Panik derecesine kadar ulaşan aşırı kaygı hali, insan psikolojisini bozar ve bireyin hayatını menfi yönde etkiler. İnsanın motivasyonunu düşürür ve ümidini kaybettirir.
  • Gelecek kaygısının tefrit mertebesi, hiçbir kaygının, endişenin ve korkunun hissedilmediği, insanın karşılaşabileceği risklere karşı önlem alma gereksinimi duymadığı, maddi ve manevi hayatına çeki düzen vermediği bir ruh halini yansıtır.
  • Gelecek kaygısının vasat mertebesindeki hafif kaygı duyma hali insan hayatı için faydalı his halidir. İş hayatı, sınavlar, mülakatlar, sağlık sorunları, aile hayatı, evlilik, askerlik gibi pek çok değişik konularla ilgili hafif düzeyde kaygı duymak insandan beklenen normal bir davranıştır.
  • Gelecek kaygısının genç bireylerde psikolojik sorunlara sebep olmaması için “gelecek günlerdeki, şimdi adem olan musibet ve hastalıkları düşünüp, şimdiden onlardan müteellim olmak, sabırsızlık göstermek, hiçbir mecburiyet olmadan kendi kendine zulmetmek” olduğunu beyan eden Bediüzzaman’ın uyarıları dikkate alınmalıdır.
  • İnsanın Rabbiyle temas kurarak ruhen, manen ve psikolojik olarak rahatlamasına ve endişelerinden kurtulmasına sebep olan dua, gelecek kaygısını hafifleten ve şiddetini azaltan önemli manevi tedavi yöntemlerinden birisidir.
  • Depresyon, zihinsel hastalıklar, taciz, madde kullanımı, ailevi sorunlar, başarısızlık, ekonomik sıkıntılar gibi pek çok sebepler, gençleri intihara sürükleyebildiği gibi geleceğe dair ümitsizlik ve çeşitli kaygılar da intihar girişiminde etkin rol oynamaktadır.
  • İntihara kadar sürükleyebilecek gelecek kaygısının önüne geçebilmenin çözümlerinden birisinin akla gelen vesveselerden kurtulmak olduğunu beyan eden Bediüzzaman, vesvesenin akla geldiği anda üzerinde çok durulmaması, ilgilenilmemesi ve onunla kavga şeklinde mücadele edilmemesi gerektiği üzerinde durur.
  • Genç bireylerin en önemli kaygılardan birisi, sınav kaygısıdır. Sınav kaygısı depresyon, ani kızgınlık, öz güven azalması gibi problemlerin oluşmasına sebebiyet verebileceği gibi sınavlarda yüksek düzeyde kaygı yaşayan bireylerin performansları da düşecektir. Sınav kaygısını tetikleyen etkenlerin başında sınava yeterli seviyede hazırlanamama düşüncesi ve başarısız olma korkusu gelmektedir.
  • Gençlerin geleceğe dair endişelerinin ruhsal bunalım düzeyine dönüşmemesi için “Doğrusu, insan için kendi çalışmasından (gayretinin neticesinden) başka bir şey yoktur.”(37) ayetinin beyanını ve “Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül ederseniz, kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırır.”(38) şeklindeki Nebevî düsturu rehber edinmesi gerekir.
  • Gençler, kendilerini ekonomik nedenlerden dolayı bunalıma sevk edebilecek ifrat derecesindeki gelecek kaygısını azaltabilmek için “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.”(39) hadisini dikkate alarak, kendilerinden daha aşağı derecede imkânlara sahip olan insanların var olduğunu düşünmelidir.

 

 

 

Kaynakça

(1) Aksoy Alper, http://www.ogelk.net/makale/131-herkes-icin-ruh-sagligi-anksiyete-anksiyete-kaygi-ne-demek.html

(2) Nursi Said, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.

(3) Nursi Said, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.

(4) Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 5868.

(5) Korkut Gülsüm ve Tuna Uysal Meyrem, “Gençlerin ve yaşlıların yaşlılık sürecine ilişkin görüşleri: Karşılaştırmalı bir çalışma” Journal of Awareness, s. 565-584, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file

(6) Nursi Said, Asa-yı Musa, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.

(7) Nursi Said, Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.

(8) Nursi Said, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.

(9) Yıldırım A. Furkan, “Asr-ı saadet ikliminde genç olmak”, https://gencdergisi.com/14086-asr-i-saadet-ikliminde-genc-olmak.html, 2020

(10) Nursi Said, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.

(11) Nursi Said, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.

(12) A.g.e

(13) A.g.e

(14) Nursi Said, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.

(15) Nursi Said, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.

(16) Bozkurt İlhan, https://medyabar.com/haber/14784071/insanlar-neden-intihar-ediyor-uzman-klinik-psikolog-ilhan-bozkurttan-carpici-yorumlar

(17) https://www.trthaber.com/haber/dunya/japonyada-gencler-arasinda-intihar-orani-artti-392663.html

(18) https://www.hurriyet.com.tr/dunya/gelecek-kaygisi-intihar-ettiriyor-40697075

(19) https://turkish.aawsat.com/home/article/4190351/ekonomik-kriz-l%C3%BCbnanl%C4%B1-gen%C3%A7leri-intihara-s%C3%BCr%C3%BCkl%C3%BCyor

(20) https://www.evrensel.net/haber/426165/kou-ogrencileri-sistem-gelecek-kaygisi-ve-umutsuzluktan-baska-bir-sey-vadetmiyor

(21) Nursi Said, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.

(22) A.g.e.

(23) A.g.e

(24) https://psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/13/sinav-kaygisi

(25) Şenol A. Derya, https://www.evimdekipsikolog.com/blog/sinav-kaygisi-nedir-nasil-basa-cikilir

(26) https://www.yasantipsikoloji.com/kisisel-gelisim/gelecek-kaygisi-yasayan-gencler

(27) https://www.nevzattarhan.com/prof-dr-nevzat-tarhan-hata-yapmak-gelismenin-parcasidir.html

(28) https://t24.com.tr/haber/arastirma-genclerin-yuzde-90-i-gelecek-kaygisi-yasiyor,1016087

(29) https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/genclerin-ai-umudunu-yurtdisina-goce-bagladi-6767568/

(30) Hûd Suresi, 11/6

(31) Nursi Said, Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013

(32) Necm Suresi, 53/39

(33) Tirmizi, Zühd, 33;  İbn Mace, Zühd, 14;  İbn Hanbel, 1/332

(34) Müslim, Zühd 9

(35) Nursi Said, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2013.

(36) Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 5868.

(37) Necm suresi, 53/39

(38) Tirmizi, Zühd, 33;  İbn Mace, Zühd, 14;  İbn Hanbel, 1/332

(39) Müslim, Zühd 9