Gençlerle İletişimde Zihni Hazırlamak

Preparing The Mind In Communication With Young People

Sebahattin YAŞAR, Harran Üniversitesi Öğretim Görevlisi

 

Özet

TÜİK verilerine göre[1], Türkiye’de 15-24 yaş grubunda yaklaşık 12,9 milyon genç bulunmaktadır. Gençler, sadece ülkemiz için değil, bütün ülkeler için çok değerli ve önemli bir kaynaktır. Fakat işlenmediği takdirde hem kendi açılarından hem de toplum açısından büyük bir kayba ve çok yönlü problemlere dönüşmektedir. İletişim, yetişkinlerle gençler arasındaki bağı oluşturur. Bu sağlanabilirse tecrübe ve enerji olan iki güç kaynağı, güç birliği yapmış olacaktır. Bu çalışmada aile, okul ve iş hayatında gençlerle ilgili iletişimi olumlu veya olumsuz etkileyebilecek olan iletişim öncesi zihnî altyapı ele alınmıştır. Sağlıklı bir iletişim için gençlere karşı zihinlerde oluşan önyargıları kırmak, düşünce kirliliğini ortadan kaldırmak, onlara yeni bir sayfa açarak etkili iletişime başlamak konusuna odaklanılmıştır. Bu noktada iletişimin her iki tarafındaki yeterli materyallere ve güçlü potansiyellere dikkat çekilmiş ve bu konudaki iletişim engellerine, onlardan kurtulma yollarına işaret edilmiştir. Düşünce anlamında temiz bir zihne ulaşmanın iletişim kalitesini arttırdığı, gençlerle iletişim kuranlar açısından daha güzel bir dünyanın kapısını araladığı, maddi ve manevi başarıya katkı sağladığı dikkatlere sunulmuştur. Bunun için toplumdaki her bir bireyin samimi katkılarına ihtiyaç olduğu ifade edilmiştir. Çalışmanın insanlardaki durgun iletişim potansiyelini harekete geçireceği, toplumda iletişim açısından olumlu bir hareketlenme sağlayacağı ümit edilmektedir.

“Baba ne kadar haksız da olsa, oğul, onun rızasını tahsil etmeye mecburdur. Oğul da ne kadar serkeş de olsa, baba, şefkat-i fıtriyesini ona karşı esirgemez ve esirgememeli.”[2]

 

Abstract

According to TUIK (Turkish Statistical Institute) data, there are approximately 12.9 million young people in the 15-24 age group in Turkey. Young generation is a very valuable and important resource not only for our country, but for all countries. However, if not educated and equipped well, they turn into a great loss and multifaceted problems both for themselves and for the society. Communication creates the bond between adults and young people. If this can be achieved, two power sources, which are experience and energy, will join forces. In this study, the pre-communication mental infrastructure that can positively or negatively affect communication with young people in family, school and business life is discussed. For a healthy communication, the focus is on breaking the prejudices formed in the minds of young people, eliminating thought pollution, and starting effective communication by opening a new page for them. At this point, attention was drawn to the sufficient materials and strong potentials on both sides of the communication, and the communication barriers and ways to get rid of them were pointed out. It was pointed out that reaching a clear mind in terms of thinking increases the quality of communication, opens the door to a better world for those who communicate with young people, and contributes to material and spiritual success. It was stated that for this, the sincere contributions of each individual in the society were needed. It is hoped that the study will activate the stagnant communication potential in people and provide a positive mobilization in terms of communication in the society.

 

 

Giriş

İletişim, bilgi alışverişidir. İnsan iletişim içinde doğar, gelişir ve ölür. İletişim insanı geliştirir, olgunlaştırır; kendisiyle, varlıkla daha sağlıklı konuşur hale getirir.

Temiz, verimli, derinlikli ve kaliteli iletişim karşılıklı temiz bir zihin atmosferine ihtiyaç duyar. Çalışmamızda ‘zihin temizliği’ kavramına yer verdik. Kirlilik düzeyi ve temizlik ihtiyacı kişiden kişiye değişir.

İletişim kururken dönemi, dönem gençlerinin özelliklerini ve iletişim engellerini bilmenin önemi büyüktür. Bu bilgi donanımı olmadan engeller de aşılmaz, iletişimde bir gelişme de olmaz.

Geçmişin olumlu örneklerini güncelleyerek bugün ile buluşturmak, günü yaşarken dünün ve yarının değerlerini canlı tutmak önceliğimiz oldu.

Dinleme, anlama, saygı, önemse(n)me gibi dinamiklerin nezaket dilinin anahtar sözcükleri olduğunu gördük. İletişim dehası Hazret-i Peygamberin (asm.) bütün bedensel ve duygu varlığı ile konuştuğu kişiye yönelmesine, muhatapta “Hazret-i Peygamber dünyada en çok beni seviyor.” hissi uyandırmasına[3], tokalaşırken karşısındaki elini bırakmadan onun bırakmamasına, kuşu ölen çocuk için taziye ziyaretine gitmesine hayran kaldık. Böylece dün ile bugün bağlantısında bugünün iletişiminde nelerin eksik olduğunu fark ettik. İletişimde niyetin, acizliğini anlamanın, samimiyetin ve duanın olağanüstü tesirini idrak ettik. Yine zarafetin, letafetin, müsamahanın Hz. Peygamber’in insanlarla, özellikle gençlerle iletişiminde dikkat çeken bir özelliği[4] olduğunu öğrendik.

Geçmişin kadim kültür değerleri günümüze, gençlerimize ışık tuttu. İletişimde de geçmişi olmayan bir bugün ve yarın inşasının mümkün olamayacağı anlaşıldı.

Yarın, bugünün geleceği; bugün dünün yarınıdır. Zaman birbirinden beslenen halkalar gibidir. Her çağ halkasında nice farklı özellikte insanlar gelip geçti. Hepsi iletişimin bir unsuru oldu ve kayıtlara geçip gittiler. Bugün ve yarın da öyle olacak. Yaşananlar ne olursa olsun, gençlerle iletişimde her şeyden önce onların varlığına, hukuklarına saygı ve sevgi temelli bir yaklaşım geliştirmenin, toplum sorumluluğu[5] olduğu noktasında bir gerçeklik orta yerde durmaktadır. Bu konuda elimizde yeterince Kur’an-ı Kerim, sünnet-i seniyye ve Risale-i Nur Külliyatı gibi temel başvuru kaynaklarımız bulunmaktadır.

İletişim öncesi gençlere karşı güzel niyet ve iyi düşünmekle başlayan zihin temizliği adımları, sağlıklı iletişim için olmazsa olmazdır. Hazret-i Peygamberin hayatında, ‘hüsn-ü zan adem-i itimat’ olarak karşılık bulan, ‘İyi düşün, tedbirli ol!’ parolası ve ‘Lisan-ı hal, lisan-ı kalden daha tesirlidir.’ (Davranışlarda yaşamak, sözle anlatmaktan daha etkili bir nasihat dilidir.) ifadesiyle, Kur’an tefsiri Risale-i Nur eserlerinde dikkatlere sunulan, şefkat temelli iletişim metotları ve araçları iletişim biliminin belki bugüne kadar çok da dikkate almadığı manevi dinamikler olarak ifade edildi. Gençlere ulaşmak için bu çağın gereği olan iletişim metotlarını ve araçlarını kullanmanın bir gereklilik olduğu dikkatlere sunuldu. Her güzel şeyin korunmaya ihtiyacı olduğu gibi iletişimin de engellerden korunması ve kişiye özel iletişim adımlarının atılabilmesi, yeni çözüm yollarının aranması; koruyucu hekimlik gibi iletişim problemleri oluşmadan olumsuz duygu zeminini yok edecek duygu değişimlerinin gerekliliğine işaret edildi. Tabii böyle bir dinamik alan içerisinde eğer iletişim problemleri oluşacaksa bu problemi yok etmeye katkı sağlayacak noktalara da dikkat çekildi.

  1. Gençler ve İletişim

İletişim, bütün disiplinlerin ihtiyaç duyduğu çağın önemli gereklerinden biridir. İletişim olmadan her alanda sağlıklı bir gelişmeden bahsedilemez. Gençlerle iletişim ise öncesi ve sonrasıyla yaşanılan çağı kapsayan bir konumdadır. Gençlik şimdiyi ve geleceği içine almaktadır. Yetişkinler, dünün/dünlerin birikimidir. Gençler ile yetişkinler arasında iletişim köprüsü kurulduğunda geçmiş ve gelecek birbirine kavuşmuş olacaktır. İnsanlık tarihi, bugünlere böyle gelmiştir. Gerek gelenek, görenek, örf, adet, hukuk, adalet anlamındaki manevi kültürel varlıklar ve gerekse sanat, estetik anlamındaki mimari eserler, tarihi yapılar maddi sanat eserleri olarak hep bu iletişime ihtiyaç duymaktadır.

Gençlerle iletişim, bu tarihsel sinerji akımını sağlayacak yegane araçtır. Bu köprü kurulamadığı, bu güç akımı sağlanamadığı sürece diğer alanlarda da başarı beklemek anlamsızdır. Ne var ki bu konuda olumlu düşünmemizi besleyecek pek çok neden vardır. Gençler, çağın ihtiyaç duyduğu iletişim dinamiklerine sahiptirler. Özellikle gençlerdeki hürriyetçi anlayış, farklılıklara hoşgörü aralığı, çevre duyarlılığı, toplumsal değerlere karşı hassas oluşları gibi pek çok olumlu özellikler ‘gençler ve gelecek’ anlamında ümit vericidir.

Sağlıklı bir iletişim için anne baba ve yetişkinlerin -gerektiğinde şefkatle affederek- iletişim kuracakları gence karşı zihinlerini hazırlamaları, temizlemeleri, oluşmuş önyargıları kırmaları, gencin sadece hatalarına yoğunlaşmadan olumlu özelliklerini ön plana çıkarmaları çok önemli bir başlangıç olacaktır. Yine güven, doğruluk, samimiyet gibi olumlu duyguları harekete geçirmek ve ‘emir’ kipleriyle, nasihat yüklü yaklaşımdan ziyade istenen davranışı kendilerinde yaşayan modeller olmaları, iletişimde iki tarafı da olumlu etkileyecek, arzu edilen sıcak diyaloğu sağlayacak güçlü adımlardır.

Bu noktada her iki tarafın da olumlu özellikleri olduğu gibi adım atmaları gerekli olan sorumlulukları da bulunmaktadır.

1.1.  İletişim ve Önemi

İletişim, duygu ve düşünceleri akla uygun şekilde başkalarına aktarma[6] ve muhataptan gelen duygu, düşünce ve tepkileri de algılama sürecidir. İletişim, sözlü ve sözsüz iki kısımdır.[7] Sözsüz iletişim, hal dilidir ve bu tür iletişimin tesir gücü yüksektir. Bediüzzaman Said Nursi, ‘ef’al ile izhar’ın, yani nasihatleri yaşayarak göstermenin daha etkili olduğunu ifade etmektedir.[8] Sadece sözlüklerle iletişim kuran nasihatçiler için bu bilgi dikkate alınması gereken önemli bir veridir.

İletişim günlük hayatta hayati bir organ gibi insan varlığına hizmet eder. Karşılıklı konuşabilme ve birbirini anlayabilme süreci olan iletişim, insanlar arası ilişkilerdeki problemleri çözmede insan varlığına hizmet etmektedir. Sağlıklı iletişimle kişi kendinde ve muhatabındaki olumlu dinamikleri görür ve her iki tarafın da iletişim problemlerini fark eder. Sağlıklı bilgi ile iletişim engellerini kaldırır, her kademeden insanla konuşabilir. Kendini ve muhatabını anlayabildiği için ailede, eğitim ortamlarında veya hayatın her aşamasında mutlu olur. Doğru iletişim esasları ile insanlara saygı duyduğu, onları samimiyetle dinlediği ve anladığı için kendisi de saygı duyulan, dinlenilen bir kişi haline gelir. Bu durum, onun insanlardan daha çok tecrübe edinmesine, iletişim kurduğu insanların pozitif enerjisine kavuşmasına vesile olur ve gelişmeler hayat başarısına katkı sağlar.

Etkili iletişim, temiz bir zihinle yapılmalıdır. Toplumda önyargı, su-i zan (kötü düşünce) gibi zihin kirlenmeleri varsa bir zihin temizliğine ihtiyaç var demektir. Niyet, hüsn-ü zan, ümit, istişare, affetmek gibi dinamikler devreye girerse kişiler için yeni, temiz sayfalar açılmış olur. Bu olumlu duygular, her iki taraf için iletişim kurmayı kolaylaştırır; çözüm üretir.

Günümüzde ailelerin pek çoğu gençleri her şeyi mubah gören, hazcı, kural tanımayan, isyankâr vb. tarzda değerlendirmektedir. Bu görüşteki aileler, gençlerin kendileri ile arasında yeterli ve doyurucu iletişim dili ve imkânlarının kalmadığını, gençlerin genellikle aile ve akraba ilişkilerinden kopuk dar bir arkadaş çevresiyle yaşadıklarını düşünmektedirler. Sadece genelleyerek böyle düşünüyor olmaları bile yetişkinler ile gençlerin birbirini yeterince tanımadıklarını ortaya koymaktadır.

Toplumun değişik kademelerinde yaşanan iletişim problemlerine bakıldığında hayatı zorlaştıran, çatışmaları arttıran, kavga ve gürültü çıkaran olayların her geçen gün artması, evlilikte boşanmaların yüksek düzeylere ulaşmasına neden olmaktadır. Ayrıca toplumun saygın insanlarının değerinin örselenmesine maruz kalmaları; kuşaklar arasındaki bu uyumsuzlukların kişiler arası ilişki ve iletişimin insani ilke ve anlayışlara göre yeniden düzenlenmesinin kaçınılmaz olduğunu[9] gözler önüne sermektedir.

Gençlik, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. İnsan hayatında, Birleşmiş Milletlerin (BM) tanımına göre 15-24 yaş arasındaki evreyi içeren[10] kısa gençlik dönemi, dönemin kendisi kadar sonraki hayatın da belirleyicisi olmaktadır.

Teknolojinin sınırları kaldırması, kültürel etkileşim, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmeler aileler arasında “Gençlerimizle ciddi iletişim problemlerimiz var. Ne yapmalıyız?” tarzındaki soruları arttırdı. Gençlerle sağlıklı iletişimin kurulamaması gün geçtikçe gençler ve gençlerin yaşadığı ortamlarda stresli durumlara, tartışmalara sebep olmaktadır. Uzmanlar, her geçen gün artan okul cinayetleri,  okulda silah taşıma, aile içi şiddet, boşanma, basit olayların kolayca silahlı vuruşmaya dönüşebilmesi, duygusal boşluk içindeki gençlerin uyuşturucu maddelere yönelmesi gibi durumlara karşı koruyucu ruh sağlığı açısından bir şeyler yapmak gerektiğini hatırlatmaktadır.[11]

Diğer taraftan gençlerin, anne baba ve yetişkinler tarafından ‘çoğunlukla kendileriyle ilgilenilmediği, kendileri için kimsenin bir şey yapmadığı, kimsenin umurunda olmadıkları, kendilerine fırsat verilmediği, desteklenmedikleri, fikirlerine saygı duyulmadığı, ciddiye alınmadıkları konularında[12] iletişim şikâyetleri her geçen gün artmaktadır.

Gençlerle iletişim problemlerini gidermek için anne, baba ve yetişkinlerin, gençlerdeki olumlu dinamiklere yoğunlaşmaları, zihinlerinde gençlere karşı oluşan önyargı, hataları abartma, etiketleme gibi durumları zihinlerinde temizlemeleri öncelikli iletişim adımları olacaktır.

İletişim, bir duygu zemininde gelişmektedir. Bu zeminin olumsuz, kirli düşüncelerden temizlenmesi, sağlıklı iletişime katkı sağlar. İletişim, medeni toplumlarda hayata ciddi etki eden, toplumun her bireyini ilgilendiren, kültürel değerlerle şekillenmiş, hayat motivasyonu sağlayan etkin bir boyuttadır. Başarılı bir iletişimin temelinde; karşımızdaki kişilere saygı, onların varlığını ve ayrı birer birey olduklarını kabul, değerli olduklarını onlara hissettirmek ve onlara gerçekçi ve doğal davranmakla birlikte empati[13] olduğu unutulmamalıdır.

Gençleri anlamada ve iletişim kurmada Peygamberî bir metot kullanmış, Gençlik Rehberi isimli eser yazarak gençlere Kur’anî rehberliğin bu çağda uygulamasını yapmış olan Bediüzzaman Said Nursi, çağ gençlerine yaklaşımın şefkatle olması gerektiğini anne babalara ve eğitimcilere fiilen göstermiştir. Bu konuda, “Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!”[14] diyerek gençleri şefkatle kucaklamış ve asrın dehşetinden onları kurtarmaya hayatını vakfetmiştir.

Bu asır, insanlık dışı pek çok tuzaklarıyla gençliğe maddi ve manevi acılar, kaygılar getirmiştir. Bediüzzaman’a hitaben kullanılan, “Ey felaket, helaket asrının adamı”[15] ifadesi, asrın dehşetini göstermesi anlamında manidardır. Böyle bir asırda anne, baba, genç, eğitimci olarak yaşıyor olmak; gençliğe kurulmuş çok yönlü tuzakları fark etmeyi, tedbirler almayı ve gençleri şefkatle kucaklayarak aile yuvalarını birer cennet atmosferine dönüştürmeyi gerektirmektedir.

Ailede gençlerle ilgili pek çok şikâyetin temelinde duygudan, ilgiden, iletişim bilgisinden yoksun yaklaşımlar bulunmaktadır. Bundandır ki gençler ailelerden uzaklaşmakta, evleri problemleri için bir çözüm mekânı olarak görmemekte ve her geçen gün ailede gençlerle iletişim problemleri artmaktadır. Öyle ki aile içi iletişimin düşük yoğunluğu, sığlığı, azlığı giderek insanlar arası ilişkileri de zayıflatmaktadır. Bu durum gençler açısından aile içinde yabancılaşmaya, yalnızlaşmaya sebep olmakta ve etkin iletişim aile dışındaki gruplar arasına kaymaktadır.[16]

Bu noktada çözüm; çağı doğru okumak, gençleri yakından tanımak, onları dinlemek, anlamak ve olabilecek yanlışlara karşı tolerans aralığını arttırmaktır. Aynı zamanda modern bilimin verileriyle birlikte manevi dinamikler olan Kur’an-ı Kerim’de yaratıcımızın kullarıyla, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) genç sahabelerle ve asrımızda Peygamber varisi Said Nursi Hazretleri’nin bu çağda Nur Talebeleri ile olan şefkat, merhamet dolu iletişimlerinde kullanılan metotlar hayata katılmayı, uygulanmayı bekleyen dinamikler olarak dikkat çekmektedir.

İletişim problemlerinde sadece bir tarafı haklı bulmak doğru olmaz. İki tarafı olan bir iletişimde, her iki tarafın da birbirinin farkında olarak adım atması, atılan adımın pozitif katkılarını da almaya vesiledir. Yani ‘iletişim mutluluğu’ her iki tarafı da etkileyecek bir süreçtir.

Evde, eğitim ortamlarında gençlerle olan iletişim problemlerinde hatayı sadece gençlere yüklemek adaletli ve insaflı olmaz. İslam tarihinde büyük şahsiyetler -Ebu’l-Vefa Hz. gibi- evlatlarında görülen problemlerde nefislerini mes’ul tutup “Biz evladımızı yetiştirirken nerede hata yaptık ki, böyle bir durumla karşılaşıyoruz?” diyerek, o hataları bulup istiğfar ederek, sonra çocuğuyla konuşarak, o hatalardan ders çıkarmışlardır. Bu günümüz anne, baba ve eğitimcileri için de değerli bir iletişim metodudur. Nitekim bu zamanda nasihatçilerin nasihatlerinin tesirsiz kalmasının bir sebebini Said Nursi, “Ahlaksız insanlara derler; ‘Haset etme, hırs gösterme, adavet etme, inat etme, dünyayı sevme.’ yani ‘Fıtratını değiştir.’ gibi, zahiren onlarca malayutak (zor) bir teklifte bulunuyorlar. Eğer deseler ki, ‘Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz.’ Hem nasihat tesir eder hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur.”[17] diyerek nasihatçilerin bu zamanda uygulanması güç teklifler sunmalarına bağlar. Yine ‘Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez.’[18] kaidesiyle yapılan nasihatin önce nasihatçinin nefsinde karşılık bulmasının, sonra muhataba iletilmesinin daha uygun ve etkili olacağını belirtmektedir. Böyle olursa muhatapla daha sağlıklı bir iletişim kurulmuş olacaktır.

‘Yaşayarak ders verme!’ iletişim metodu, bugünün anne, baba ve eğitimcileri için de geçerlidir. Kur’anî hakikatleri önce nefsine dinleten ve sonra okuyucularına takdim eden ve “Ey nefsim ve ey nefsimle bu hikayeyi dinleyen adam!”[19] diyen müellif, bu yaklaşımıyla bütün nasihlere de bir iletişim dersi vermektedir. Ayrıca iletişimde söylenen söze duygu katılması, sözlerin kalpten çıkması önemlidir. İnanmadan söylenen söz, başkalarında tesir bırakmaz, duygu yüklü olmadığı için hafızalarda fazla yer bulmaz.[20]

Kur’an’ın emrettiği ve Hazret-i Peygamber (s.a.v.)’in talim ettiği şekilde yapılacak iletişim uygulamaları, hem ibadet olmuş olacak hem de aile ortamını bir cennet atmosferine dönüştürecektir. Böylece bu dersler, evlatlarıyla birlikte ebeveynin de nefis terbiyesi gördüğü, olgunlaştığı bir medrese dersi müfredatına kavuşmuş olacaktır.

“Gençlik, yol gösterilmeye ihtiyaç duyar.”

(Goethe)

  1. İletişim Öncesi Zihin Temizliği

İletişim, alıcı, verici ve ileti unsurları olan bir süreçtir. Sağlıklı bir iletişim için iki tarafın da düşünce kirlerinden arınmış, ön yargıdan sıyrılmış temiz, özgür bir zihne sahip olması gerekir.

Gençlerin iletişim ortamında kendilerini rahat hissetmesi, görüş ve düşüncelerini herhangi bir engele takılmadan paylaşabilmeleri ailede soluduğu demokrasi esintisi ile mümkündür. İletişim ihtiyacı her yaşta ve her aşamada hayati bir gereksinimdir. İnsanın insanla, varlıkla iletişimi fani dünya hayatını; manevi varlıkla iletişimi ise ebedi hayatını etkiler. Bütün olumlu gelişmeler iletişimden, olumsuzluklar ise, iletişimsizliktendir.

Toplum içinde, ailede zaman zaman muhataba karşı düşünce kirliliği oluşabilmektedir. Böyle bir kirlilik içinde iletişim güçleşir. Onun için sözel iletişime geçmeden önce duygular zemininde bir temizlik yapmak, yeni bir sayfa açmak iletişim kurmaya olumlu etki edecektir. Yani “Her zaman def’-i şer celb-i nef’a racihdir.”[21] Mecelle kaidesi gereği, zararlı şeyleri, kirli düşünceleri temizlemek, faydalı işlerden önce gelir. ‘Önce tathir (temizlik), sonra tezyin (süsleme)’[22], yani ‘temizlik yapmadan süsleme olmaz’ düsturu, iletişim için de geçerli bir kaidedir.

Gençlerle iletişim kuran anne, baba ve eğitimciler v.s. sözlü iletişime geçmeden önce, kendi iç dünyalarında ‘iyi niyet’, ‘hüsn-ü zan’ ve ‘dua’ gibi manevi adımları atmaları iletişimin duygu zemininin temizliği anlamına gelir. Bu aynı zamanda kişinin iletişim faaliyetine İlahi kudreti de katması, güç kazanması anlamı taşır.

İnsan zihninde kişilere, topluluklara, varlığa karşı oluşmuş kirlilikler, olumlu düşünce gelişimini, sağlam iletişim kurmayı olumsuz etkiler. Örf, adet ve geleneklerimizde pek çok düşünce kirliliği; tartışılmadan kabul edilmiş örfler, kesin bir bilgiden beslenmemiş, tahkik edilmemiş önyargılar, bilimsel ve dini içerikten yoksun kişi kaynaklı cehalet uygulamalarının yaygınlaşması yeniliklere adım atmayı önler. Düşünce kirlenmesi, hangi noktalarda, hangi düzeyde ise, ona uygun adımlar atmak, sonra insanlarla, varlıkla; temiz, saf bir zihin zemininde iletişim kurmak, geliştirmek daha kolay olacaktır.

İletişimde zihin temizliği kişinin zihin dünyasında gelişen geçmiş ve gelecek zamanı içine alan, her konuyu birbiriyle bağlantılı hale getiren çok kompleks bir konudur. İnsanın zihninde oluşan geçmiş ve geleceğe dair düşüncelerin olumlu veya olumsuz olması gibi sonuçları vardır. Özellikle olumsuz gelişen düşüncelerin sonraki gelişmeleri de olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. Bu noktada kişi iradi tercihler ve akıl yürütmelerle zihnindeki gelişmelere müdahale edebilir ve kendi içinde ve dış dünya ile olan iletişimini olumlu etkileyebilir.

Konunun psikolojik boyutunu, alan ilgililerine havale ederek, sadece her bireyin kendi zihnine müdahale ederek olumlu gelişmelere zemin açabileceğine olan inancı güçlü tutmak eğitimin kişi üzerindeki etkisidir. İnsan zihnine hükmedebilir, onu yönetebilir, onun doğru şekillenmesine zemin hazırlayabilir. Bu iradi tercihiyle zihnini ‘su-i zan’ denilen, kötü düşüncelerden arındırabilir.

Çalışmamızda zihni temiz tutmanın bazı dinamiklerine dikkat çekildi. Elbette konunun, farklı disiplinlerce dikkate alınabilecek daha pek çok noktaları vardır. Kişi üzerinde bazen bir noktada düşünce kirliliği oluşurken, bazen pek çok noktada kirlenmeler de olabilmektedir. Bu kirlenme düzeyi ve aşaması kişiden kişiye değişebilir. Kimin hangi noktada kirliliği varsa, zihin dünyasını o noktada temizlemesi veya noksanlıkları varsa gidermesi sağlıklı bir iletişim için kaçınılmazdır.

Zihin temizliği; yaşanan bir olayı, kişiyi acıma ve eleştiri duygusundan uzak bir şekilde değerlendirmektir. Acımanın da eleştirmenin de bazı gerçekleri göstermeyen perde tutan bir tarafı vardır. Tarafsız ve yorumsuz düşünceler kişi zihnini rahatlatır. Zihni temizlemek için acıma ve eleştiriden uzak durmak ilk adım olabilir. Olan olaylara veya yarın olacaklara kendimizi veya muhatabımızı eleştirerek veya olaylara olumsuz sonuçlar çıkaran düşüncelerle yaklaşmak zihni yorgunluk meydana getirir. Bu bir anlamda olumsuz iç konuşmadır. Burada bizim yoğunlaşmaya çalıştığımız nokta ise, iletişim kuracağımız gençlerle ilgili bu olumsuz duygu gelişimlerine mani olmaktır. Kötü düşüncelerin hakim olduğu bir zihinde kişi ya da kişilerle ilgili sağlıklı bir iletişim gelişmez.

Başlıca düşünce temizliği aşamalarını şöyle sıralayabiliriz;

2.1.  Hüsn-ü Zan Adem-i İtimat (Güzel Düşün, Tedbirli Ol)

İnsanın insanlara karşı hüsn-ü zan (güzel düşünce) içerisinde olması bir insanlık görevidir. Bu yaklaşım önce kişinin kendisi için faydalıdır. Hüsn-ü zan içerisinde olan insan mutludur. Böyle olumlu düşünce içerisindeki bir insan muhatabıyla sağlıklı iletişim kurar. Kişi ve konu ile ilgili olumlu düşündüğü için ona olumlu kapılar açılır. Risale-i Nur’da konu ile ilgili, “İnsan hüsn-ü zanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan sû-i ahlâkı, sû-i zan sâikasıyla başkalara teşmil etmesin. Ve başkaların bazı harekâtını, hikmetini bilmediğinden takbih etmesin.”[23] denilerek, su-i zannın (kötü düşünce), kötü bir ahlak eseri olduğuna dikkat çekilir.

Yine Risale-i Nur’da insanlara ve olaylara karşı her zaman güzel düşünceler içerisinde olmanın insanı manasız, lüzumsuz, zararlı şeylerle meşgul etmekten kurtaracağına işaret edilerek “Bizler için şimdi her şeyin iyi tarafına ve güzel cihetine ve ferah verecek veçhine bakmak lâzımdır ki mânâsız, lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici haller nazar-ı dikkatimizi celbedip kalbimizi meşgul etmesin.”[24] denilmektedir.

Gençlerle iletişimden önce zihinde oluşmuş bir kirlenme varsa bu kirli düşüncelerden temizlenmek sağlıklı bir iletişime kendimizi hazırlamak olur. Diğer taraftan insanlar hakkında (hüsn-ü zan) güzel düşünmek, olabilecek kötü durumlara karşı tedbirli olmaya mani değildir.

Ebeveynler, yetişkinler olarak düşünce ve davranış bazında mükemmel, hiç hata yapmayan insanlar olmamız gerekmez ya da kendi yanlışlarımızı görmezden geldiğimizde bu o davranışların doğru olduğunu netice vermez. Bunun yerine hatalarımızdan ders alsak, çözüm için gerekli adımları atsak bu durum duygusal gelişimimize ve insan ilişkilerimize olumlu katkı sağlayacaktır.

2.2.  Önyargı ve Etiketleme Hastalığı

Toplumumuzda özellikle gençlere dönük ciddi bir olumsuz önyargı ve etiketleme hastalığı görülmektedir. Gençlerle ilgili “Yapamaz, başaramaz, onunla konuşulmaz, anlamaz.” gibi olumsuz kanaat ve önyargı bir zihin kirlenmesidir. Böyle kirli düşüncelerle sağlıklı iletişim kurulamaz. Kurulsa da gelişmez. Önce bu kirlilikten kurtulmak gerekir.

Geçmişle mukayese edildiğinde, günümüz gençlerinin geçmişten çok daha olumlu ve iyimser olmayı başarabildiği ifade edilir. Toplumlarda olumsuz özelliği ağır basan genç oranının olumlu genç oranına göre çok daha düşük çıkacağı açıktır. Ancak olumsuz özellikler, daha görünür olduğu için çokmuş gibi bir yanılgı ortaya çıkarır. O zaman nitelik ve nicelik olarak, “İyilikleri kötülüklerine ağır gelen iyidir.” hükmü uygulanır. Hakikate bakılırsa bu oranlama her bir genç için de geçerlidir. Bunun aksi olan yaklaşımları Risale-i Nur, bir mü’minin bir tek seyyiesiyle bütün hasenatını örtmek[25] olarak ele alır ve bu durumu cemiyet hayatını karıştıran bir zulüm olarak değerlendirir ve konuyu şöyle bir misalle zihinlere yaklaştırır: “Bir saray, yüzer kapalı kapıları var. Bir tek kapı açılmasıyla o saraya girilebilir, öteki kapılar da açılır. Eğer bütün kapılar açık olsa, bir iki tanesi kapansa, o saraya girilemeyeceği söylenemez.”[26]

Olumsuz önyargı, bir nevi suizandır, su-i zan dinen de yasaktır. Bir kişi ile ilgili zanla olumsuz düşünce taşımak, onun itibarına saldırıdır. İletişim kuracak kişi, muhatap kişi ile ilgili güzel bir niyetle işe başlar, onun hakkında olumlu düşünüp dua da ederse süreç daha sağlıklı ilerleyecektir.

Günümüz Türkiye’sinde gençlerin iddia edildiği gibi dünyadan habersiz, zevk ve eğlence peşinde koşmadığı, vurdumduymaz olmadığı ve hatta eğitimden siyasete, işsizlikten göçmen sorunlarına kadar hemen her konuda düşünce sahibi olduğu görülmektedir.[27]

Yine gençlerin aile ile ilgili verilerine bakıldığında, gençlerin aile bağlarının çok yüksek olduğu görülmektedir. “Ailem benim için önemli- çok önemlidir: %96.6”[28] diyen genç oranı, Türkiye toplumu açısından oldukça iyimser ve olumlu bir tablodur. Bu da gençler üzerinde olumsuz önyargı taşımanın, su-i zannın onlara haksızlık olduğunu gösterir.

Gençleri iyi, kötü, yaramaz gibi etiketlerle damgalamak, onları değişmez görmek doğru değildir. Bir gencin hayatının herhangi bir anındaki bir hatası yüzünden onu bütün zamanlarda o hatayı yapıyor gibi etiketlemek, o hatanın yapılmadığı bütün zamanlara haksızlık ve zulüm olur. Risale-i Nurlar, insanlar arası ilişkilerde de böyle toptancı değerlendirmelere karşı Kur’an’ın bir dersini paylaşır ve “Bir müminde yirmi sıfat-ı masume varken, sana muzır olan ve hoşuna gitmeyen bir cani sıfatı yüzünden ona kin ve adavet bağlamak gaddarane bir zulümdür.[29] der.

Risale-i Nurların dikkat çektiği, iletişim açısından değerlendirebileceğimiz bu Kur’anî ders; insan ilişkilerinde ve gençlerle iletişim kurmada kimseyle haksız bir yaklaşım içerisinde olmamaya salık verir.

2.3.  Sevgisiz – Saygısız İletişim Olmaz

İnsan; dünyaya gelmekle dinen ve hukuken kul hakkı, kula saygı hakkı kazanır. Sevilme ve saygı da bir var olma hakkıdır. Dünyaya gelen her çocuk; önce annesi, babası ve ailesi tarafından sevilme hakkına kavuşur. Bu Allah’ın kalplere koyduğu bir şefkat duygusudur. Bu duygular; çocuğun, gençlik ve sonraki hayatında da belirleyici olur. Nitekim anne babası tarafından sevildiğinden emin olan çocuk, çevresine ve kendine karşı güçlü bir güven duygusu geliştirir.[30] Yeterince sevgi görmüş çocukların özgüveninin yüksek olması da bundandır.

Varlığına saygı duyulmayan, insan hakkı gözetilmeyen bireyin görüş ve düşüncesine de saygı duyulmaz. Böyle bir bireyden de sağlıklı iletişim beklenmez. Oysa bir aile bireyindeki olumlu bir gelişme, doğrudan diğer bireyleri ve çocukları etkileyen bir gelişme[31] olur. Sevgiyle yoğrulan söz, davranış ve tutum muhatabı daha çok etkiler. Çocuklar, gerek kendisinin ve gerekse karşı tarafın kurduğu iletişimle kaçınılmaz bir ihtiyaç olan sevgi, takdir, onay, merhamet ve önemsenme gibi duyguları alır.[32]

Sevgi, iletişimin ruhudur. İçine sevgi katılan iletişim, güçlü manevi bağlar kurar. Said Nursi,“Bu zamanın manevi cihadı, muhabbet (sevgi) ve tahabbüpledir, (sevdirmek)tahvif (korkutmak) ile değildir.”[33] der. Yani gönüller, korkutarak değil sevdirerek kazanılır.

Her geçen gün yalnızlaşan gençlerin arttığı bu çağda aile içinde en çok ihtiyaç hissedilen kavramlar sevgi ve saygıdır. Sevgisizlik ise pek çok problemlerin sebebidir. Bugün tokat atmak, itmek, saç çekmek, dayak atmak gibi fiziksel şiddet olmasa bile tehdit, aşağılama, hakaret etme, bağırma, azarlama, surat asma, kişiyi gıyabında eleştirme, kıyaslama, sevgi, saygı ve ilgiden yoksun bırakma gibi duygusal şiddet[34] iletişim kopukluklarına ve hatta daha başka bireysel, ailevi ve toplumsal problemlere sebep olmaktadır. İçinde samimi sevgi bulunmayan iletişim, istenen neticeyi vermez. Gençlerle ilgili konulan kuralın da alınan kararın da içinde sevgi olmalıdır.

2.4.  İletişim ‘Güven’ Demektir

Sağlıklı iletişimde kişi hem kendine hem de muhatabına güvenmelidir. Tanımadığınız, ilk kez karşılaştığınız insanlara önyargıyla yaklaşmanın, onlardan kuşkulanmanın hiçbir dayanağı yoktur. Siz başkaları hakkında kötü düşünmüyorsanız, onlar da sizin hakkınızda kötü düşünmezler.[35]

Güven, iletişimin temelidir. Güven gelişmeden, iletişim kuracağınız kişi kendi evladınız dahi olsa derinlikli iletişim oluşmaz. Samimi ilişkilerin temeli, ebeveynlerin kendi aralarındaki ve çocuklarla olan ilişkilerinden beslenerek ailede atılır. Yakınlık, samimiyet, zamana ve sürekliliğe bağlı bir değişkendir. Karşılıksız ve koşulsuzdur. Güven duygusuna dayanır.[36] Güven ve anlayış ortamında sert ve aşırı yöntemlere gerek kalmaz.[37]

Gençlerle yetişkinler arasındaki iletişim problemlerinin başında güven duygusunun zedelenmesi gelir. Güven duymamak tanımamaktan, konuşmamaktan kaynaklanır. Oysa birbirimizle konuşursak aynı veya benzer dili kullanarak çatışma veya yanlış anlaşılmalarımızı çözer ve nisbî bir ahenk içinde yaşar gideriz.[38] Güven oluşmazsa muhatabımız kendine güven duyulmadığını hisseder; sevinç ve üzüntü durumlarını, problemlerini yetişkinlerle paylaşmaz. İletişimi keser ve uzaklaşır.

İletişim dehası Hz. Peygamber, gençleri toplumun en saygın üyeleri olarak her zaman göz önünde bulundurmuş, onlardaki kabiliyetleri keşfetmiş ve onlara güvenerek yetki vermiş ve enerjilerini doğru kullanabilmeleri için en güzele, en hayra davet etmiştir.[39] Bu önemli iletişim metotları, birlikte yaşadığımız gençleri yakından tanımak ve kabiliyetlerini keşfetmek ve onlara rehberlik yapmak anlamında günümüz anne, baba ve eğitimcileri için önemlidir. Hazret-i Peygamberin sevgi, şefkat, merhamet, zarafet gibi yüksek duyguları gençler için iyi bir iletişim zemini olmuştur. Peygamberimiz (a.s.v.) gençleri tanımış, onlara güvenmiş ve genç yaşlarına rağmen onlara yetki vermiş ve hayata uyumlarını ve başarılı olmalarını sağlamıştır. Düşünün ki, 18 yaşındaki Üsame’yi Hz. Ömer gibi Hz. Ebu Bekir gibi ileri gelen cengâver sahabelerin önünde komutan olarak görevlendirmiştir.[40] Bu görevlendirme kişiyi tanıma ve güvenmenin neticesidir.

Elbette gençlerin güvenini kazanmak kolay değildir. Bu durum, birlikte çalışmayı ve birbirini yakından tanımayı gerektirir. Oturmuş güven temeli üzerine güzel ilişkiler bina edilebilir.

2.5.  Gençlerimiz Mülkiyetimiz Değil, Emanetimizdir

Yetişkinlerle gençler arasındaki iletişim problemlerinin çoğunda, yetişkinlerin geçmişten gelen sorgulanmamış alışkanlıkları ve dini-ilmi marifetten yoksun gelenekleri vardır. Bunlardan birisi de, gençleri mülkiyetinde görme anlayışıdır. Yani emanet şuurunun gelişmemesidir. Muhataba maddi ve manevi şiddet (mobbing) bu yanlış bakış açısından kaynaklanır. Oysa çocuklar, anne babaya ‘emanet’tirler. Hadis-i Şerifler,“Sizin en hayırlınız, ehline (eşine ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır. Ve ben de ehline karşı en hayırlı olanınızım.”[41], “Kadınların haklarını yerine getirme husûsunda Allâh’tan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâh’ın bir emâneti olarak aldınız.”[42] der. Gençleri bir İlahi emanet olarak görmek, saygın birer nimet bilmek, hukuklarını gözetmek, sorumluluk ve yetki vermek sağlıklı iletişim kurmanın olmazsa olmaz düşünce zeminidir.

2.6.  Dinlemek, İyileştirir

İyi bir iletişim için, iyi bir dinleyici olmak gerekir. Gençlerin çok sinirli, agresif oldukları zamanlarda bile ani tepki vermeden, duyguları kontrol ederek, yorum yapmadan, sözünü kesmeden dinlemek önemlidir. Belki de gençlerle konuşurken geçirilen zamanın en az iki katını onları dinleyerek geçirmek konuşmaktan daha etkilidir. Konuşma esnasında söylediklerinin yanında söyleyemedikleri için onları cesaretlendirerek etkin dinlemekle mümkündür. Bu durum onlarda kendisine saygı duyulduğu ve önemsendiği hislerini güçlendirir.[43] Dinlemek; çocuklar ve yetişkinler için insan olmak, gelişmek ve bir şeyleri dönüştürebilmekle ilgilidir.[44]

Biz gerçekten çocukları dinlediğimiz zaman, bu onların yoğun duygularına iyileştirici bir ilaç etkisi yapar ve çocuklar kendi düşünceleri konusunda cesaretli olurlar.[45] Çocukları dinlemek ona şu mesajı verir: Sen bir insansın. Sen benden farklı, ayrı ve kendine özgü birisin ve kendi duygu ve düşüncelerin var. Seni bir insan olarak görüyorum, seni sonuna kadar dinleyeceğim.[46] Ama çocukları iyi dinlemediğimiz zaman, iletişim zayıflar. Kendini ifade etme, düşüncelerini paylaşma cesareti kırılır.

Gençler sözlü mesajdan ziyade nasihat edenlerin hal diline bakarlar. Said Nursi, nasihatlerinin tesir etmeme sebeplerini vaizlerin eski zamanın örneklerini güncellemeden vermelerine, çağın gereklerini okuyamamalarına, uygulanması mümkün olmayan teklifler sunmalarına[47], bir de nasihatlerin hal diliyle verilmemesine bağlar.

Günümüzde bireye tek taraflı hitap ederek, “dıştan” yardım etmek, eğitmek, tavsiyelerde bulunmak, ona yol göstermek yerine, onu dinleyerek ve karşılıklı konuşup “içsel” güçlerini kullanarak kendi başına yürümesine imkân sağlamak, kendi yolunu kendisinin bulması ve tercihlerini kendisinin yapmasının gereğine inanılmaktadır.[48] Bu da ancak genci etkin dinlemek ve onu sağlıklı anlamakla gelişir.

Eğer çocukları, gençleri dinlemezsek onlar da bizi dinlemezler. Sadece yaşımızdan dolayı dinlenilmemiz gerektiği kanısı artık genç kuşakları tatmin etmemektedir. Çok yönlü değerlerle bezenmiş, doğruları önce kendi hayatında yaşayan mütevazı büyükler olmadan  büyüklük iddiası, Said Nursi’nin, “Velâyetin, şeyhliğin, büyüklüğün şe’ni tevazu ve mahviyettir, tekebbür ve tahakküm değildir. Demek, tekebbür eden sabiyy-i müteşeyyihtir; siz de büyük tanımayınız.”[49]  şeklinde eleştirdiği gibi, gençlerde de karşılık bulmaz.

“Çocukların bize söylediklerini doğru bir şekilde dinleyerek yılların deneyimlerinden öğrenmiş olduklarımızı göstermeye ihtiyacımız var. Eğer onların sözlerini keser ve konuşmada baskın davranırsak, dinleme yetenekleri zayıf olan bir nesil yetiştirmiş oluruz ve onlar da bu istenmeyen mirası gelecek nesillere geçireceklerdir.”[50] Hatta gencin konuşmasına imkân hazırlamak, farklı görüşlerine saygı duymak ve önemsemek iletişimi daha etkin hale getirir. Konuşurken de ‘sen dili’ yerine ‘ben dili’ kullanarak davranışı karşısında neler hissettiğimizi paylaşmak, onu kendini savunmaya itmekten alıkoyar. Kişiyi vicdan muhasebesine sevk eder. Karşılaşılan durumları sadece öğüt tarzında değil, hal dili ile yaşayarak konuşmak, Bediüzzaman’ın, “lisan-ı hal lisan-ı kalden daha kuvvetli ve tesirli konuşuyor.”[51] dediği gibi daha etkilidir. Yine Risale-i Nur eserlerindeki, ‘nefsimle beraber dinle’[52], metodu da muhatapta etkili olmaktadır. Böylece sözel nasihatçi bir pozisyonda olmak değil, içeriğini kendisinin de yaşadığı bir yol arkadaşlığı ortaya çıkacaktır.

Dinlemek, aynı zamanda bir nezaket kuralıdır. Sizi tanımak isterim, mesajlarınızı duymak isterim, önerilerinize açığım mesajı içerir. Yorumsuz dinleme yeteneği gereklidir. Dinlemek, istekleri olduğu yerine getirmek demek değildir. Dinlemek, sorununu anlattırıp rahatlatmak, anlayabilmek demektir. Etkin dinlemenin en iyi zamanı, problemlerin olduğu zamanlardır. Anne, baba önce kendi problemlerini çözebileceğine dair gence güven vermelidir.

Etkin dinleme, problem çözmede ilk adımdır. Etkin dinleme ile asıl sorunun kaynağına inme gerçekleşir. Anne babalar asıl sorunun ne olduğunu daha bilmeden çocuklarına yardım etmeye girişirler. Sorun olduğunu düşündükleri olayı çözme konusunda o kadar endişelidirler ki bu endişeleri çocuğun asıl sorunun ne olduğunu ifade etmesini engeller. Anne, baba etkin dinlemeyi öğrendiklerinde ‘sözde sorundan asıl soruna yönelme’ eylemine geçiş kolaylaşır.[53]

Etkin dinleme ile gencin konuşma yeteneği gelişir. Kelime hazinesi artar. Sorumsuz davranışlar göstermek yerine (saldırganlık, ağlama, huysuzluk gibi) sorununu sözle ifade eder. Anlaşıldığını hisseder, daha huzurlu ve güvenli olarak sorunlarını konuşarak halleder. Çocuk ile anne baba arasında bir yakınlık doğar, onlara danışır ve diyalog kurar. Dinlenen çocuk, dinlemeye başlar. Dinlenen çocuk; değer verildiğini, duygularını ifade ettiği için de anlaşıldığı hisseder. Etkin dinlemede ebeveyn pasif değildir. Çocuktaki problemi çözmede sorumluluk alır ve yardımcı olur.

2.7.  Niyet Hayır, Akıbet Hayır

İletişimde niyet önemlidir. Niyetle insanın maddi ve manevi enerjisi hareketlenir. Samimi niyetler, olağanüstü sonuçlar doğurur. “Niyet hayır, akıbet hayır.” sözü bunun için söylenir. Niyet, görünür bir şey olmasa bile içeride bir duygu potansiyeli olduğu için muhatabın bunu sezinlemesi zor değildir. Bediüzzaman, ‘Niyet-i halisenin dahi kerametvari neticeleri vardır.”[54] der ve güzel niyetin pek çok kapalı kapıları açabileceğine dikkat çeker. Gençlerle iletişime önce duygularda, dualarda başlamak, aciz teşebbüsümüze İlahi kudreti dâhil ederek derin bir anlam katar.

2.8.  Akla Kapı Açmak, İradeyi Elden Almamak

Büyükler gençlerin tercihlerine, görüş ve düşüncelerine saygı duymalıdır. Farklı kanaatler, tercihler söz konusu olduğunda görüşünü paylaşıp tercihi gence bırakmak daha uygundur. Bazı tecrübeleri paylaşıp, konu ile ilgili akla kapı açıp iradeye müdahale etmemek doğru olandır. Böylece kendisi isabetli olmasa da iradesini kullanma yeteneği kazanmış olur. Nasihatlerde de akla kapı açmak ve kendisinin düşünmesini, adım atmasını beklemek; imtihana, olgunlaşmaya vesiledir. Böyle bir iletişim yaklaşımının içinde kişiye, onun tercihine saygı da vardır.

Peygamberler dahi aklı ikna etmek noktasında delilleri göstermişler ama iradeye müdahale etmemişlerdir. “Kişinin iradesinin elinden alınmaması” konuyla ilgili delil yetersizliği anlamına gelmez. Yalnız, akla telkinde bulunan nefis, vehim ve hayal gibi tasavvurlara da fırsat vermek manasına gelir. Örneğin: Hz. Musa (as)’nın asasının gösterdiği harika mucize, Hz. Muhammed (asm)’in gösterdiği “Ay’ın yarılması” gibi müthiş bir mucize bile insanların akıllarının iradesini ellerinden almamıştır. İnanmayanlar çok zayıf bir vehimle bunun bir sihir olduğunu iddia etmişlerdir. Örneğin gökyüzündeki yıldızlarla herkesin okuyacağı ve anlayacağı şekilde “Lâ ilâhe illallah Muhammedün rasûlullâh /Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, Muhammed (asm) O’nun elçisidir.” yazılsaydı, o zaman herkes inanmaya mecbur olacaktı. Bu durumda imtihan sırrı yok olacak, herkes mecburen inanmak zorunda kalacak ve kömür ruhlularla elmas ruhlular aynı seviyede olacaktı.[55]

Gençlerle iletişim kurarken de her iki taraf için imtihanın devam ediyor olduğunu unutmamak gerekir. Buradaki ölçü muhatabın algılama düzeyi içerisinde ikna edici delillerle konuşulmasıdır. Aksi halde anne, baba veya eğitimciler bireyin tercihlerinde belirleyici olursa birey ortaya çıkacak olumsuz sonucu kendisinden bilmeyecek, içine sindiremeyecek ve hatayı başkalarına yükleyecektir. Buna meydan vermemek için en uygun dil ile konuşmak, konunun delillerini ortaya koymak ve tercihi gencin kendisine bırakmak doğru adım olacaktır.

2.9.  İkna, Farklı Algılamaya Saygı Duymaktır

İkna kavramının altında deliller sunma, düşünmeyi sağlama, konuyu temellendirme gibi manalar vardır. Böyle bir çağda, “Ben söyledim, böyle olacak.” yaklaşımı içinde saygısızlık, baskıcı anlayış, dinlememe, kendi doğrularından başka bir şey görmeme gibi nezaketten uzak yaklaşımlar vardır. Bediüzzaman Said Nursi,  bu zamanda baskı ile zorbalık ile güç kullanarak insanları bir şeye inandırmanın mümkün olmadığına işaret ederek, “Medenilere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir.”[56] der ve aynı zamanda insanlara doğru yolu göstermenin de dinleyenlerin anlama ve algılama kabiliyetlerine uygun olmasını dikkatlere sunar. Konuyla ilgili dinleyenin anlamasına dönük, şöyle bir iletişim ölçüsü verir: “İrşadın tam ve nafi olmasının birinci şartı, cemaatin istidadına göre olmasıdır.”[57] Aynı konunun devamında, “Hissiyatı bu merkezde olan avam-ı nasa yapılan irşatlarda, belagat ve irşadın iktizasınca, avamın fehimlerine müraat, hissiyatına ihtiram, fikirlerine ve akıllarına göre yürümek lazımdır.”[58] der.

Yine insanlarla iletişim kurmanın nezaket kurallarına, muhatabın kültür ve bilgi düzeyine uygun olması gerektiğini izah eden cümlelerinde Said Nursi, ilginç bir örnek verir: “Bir çocukla konuşan, kendisini çocuklaştırır ve çocuklar gibi çat pat ederek konuşur ki, çocuk anlayabilsin.” [59] Bu ifadeler aynı zamanda iletişimin ne kadar ciddi bir iş olduğuna işaret eder.

İletişim kurulacak muhatabın bilgi ve kültür seviyesini, ahlakını bilmek önemlidir. Her kültürün, her yaşın, her sosyal statünün, her gencin ayrı bir iletişim dili vardır.

Gençlik kuşaklarıyla konuşurken onların kuşak özelliklerini de bilmek, iletişim kurmayı kolaylaştırır. Kuşak, yaş guruplarını meydana getiren bireylerin nesillerini belirler. Bu bağlamda her bir kuşak, 20-25 yıllık ortalama zaman aralığını kapsar.[60]

Kuşakların kendi içinde farklılıkları olabileceği gibi, her kuşak içinde doğdukları dönemin toplumsal yapılarından etkilenmektedirler. Mesela Z kuşağı, 1996-2016 yılları arasında dünyaya gelen, teknoloji ve dijital teknolojinin içine doğmuş bir nesil olarak değişime hızlıca uyum sağlama bakımından özelliklidir.[61] Bu kuşak, çabuk üretip çabuk tüketir, en önemli aletleri akıllı telefonlardır ve bu telefonlar gündelik hayatlarının en önemli parçasıdır. Gençlerle iletişimde onların dönem ve kuşak özellikleri bilinirse, onlara o kanallardan ulaşmak ve ortak ilgi alanları oluşturmakla mümkün olur. Gençlere kendi ilgi alanlarında konular üzerinden ulaşmak daha kolaydır.

Ayrıca gençlik kuşaklarında sadece Z Kuşağı deyip geçilmemelidir. İletişimin kişiye özgü bir tarafının olduğunu düşünerek kuşağın genel özellikleri içerisinde kişinin özel dinamiklerine sahip olmak iletişime katkı sağlar. Yani anne, babanın çocuklarını yakından tanıması, farklı iletişim metotlarını bulması ve uygulaması gerekir.

2.10.              Kavl-i Leyyin ile Konuşmak

İletişimde konuşma imkânlarının devam ediyor olması önemlidir. İletişimin kesilmesi durumunda, ifade edilecek doğrular ne olursa olsun muhataba ulaştırılamayacağı için anlamını yitirir. Konuşan ve konuşulan konular kadar muhatabın içinde olduğu şartlar da önemlidir.

Kavl-i leyyin, konuyu yumuşak bir dille anlatmak ve muhatabı incitmemektir. Ancak bu, her şartta yumuşaklık gibi algılanmamalıdır. Bazen hakaretlere, itirazlara müdafaa ve hak namına sert konuşmak da kavl-i leyyin içindedir. Bunu muhatabın şartları belirler.

Kavl-i leyyin, yumuşak bir üsluptur. Sahabeler bu İlahi üslup sayesinde irşad olmuşlar ve hidayete kavuşmuşlardır. Cenab-ı Hak, Hz. Musa’ya risalet görevini verdiğinde şu ikazı da yapar: “(Sen ve kardeşin Harun) Firavun’a gidin, ona yumuşak bir dille anlatın. Olur ki öğüt alır veya (Allah’tan) korkar.”[62]

Gençlik dönemi, hissiyatın ön planda olduğu bir dönemdir. Gençlerle iletişim damara dokundurmadan, kişiliğini zedelemeden, ideallerini göz ardı etmeden, izzet ve onurunu kırmadan yumuşaklık ve nezaket kuralları içinde olmalıdır.

Gençlerde yoğun bir idealizm vardır. Enerjilerini bu uğurda harcamak azmindedirler. Ama bunun nasıl yapılacağını görebilecekleri modellere ihtiyaç duyarlar. Nitekim dünyayı değiştirmek, her şeye yeni bir düzen vermek, gerçek adaleti sağlamak onların derin özlemleri arasında yer alır. Gençlerin bu dönemi hasarsız atlatabilmeleri için kendilerine örnek alabilecekleri, hayranlık, sevgi ve bağlılıklarını onlara yansıtabilecekleri modellere ihtiyaçları vardır.[63]

İletişimin olmadığı yerde kendini ifade edememenin göstergesi olan gerilim baş gösterir. Bir toplumda güven, barış, adalet, hakkaniyet, merhamet, sorumluluk gibi değerlerin sarsılması, bazı değerlerin kaybolması ve önemini yitirmesi durumunda, çocuk ve gençler sağlam bir karakter ve bütünleşmiş bir kişilik geliştiremezler. Yaşanan hayat anlamsız ve değersiz olarak algılanmaya başlanır. Çünkü değerler, davranışlarımıza yön veren ilkeler ve standartlardır. Değerler; kişiye kendisini aşma, tek tek olayların üzerinde kalıcı ve tutarlı bir inanç ve tutum sahibi olma imkânı kazandırır. Değerlerin zayıflaması ya da eksik öğrenimi veya yeterince içselleştirilememesi durumunda kişilik yetersiz ve etkisiz kalır; üretici olunamadığı için saldırganlık ortaya çıkar.[64]

Gençlerle sağlıklı iletişim kurarak hem yalnızlık duygusu giderilmiş, hem de gençlerin toplum değerleriyle bütünleşmesi sağlanmış ve o değerler etrafında üretici bir yapı kazandırılmış olur. Bu da iletişim kuracağımız gençleri tanımayı, onların sahip oldukları kabiliyetleri harekete geçirmeyi gerektirir. Bu durum gençlerin de kendilerini anlamlı bulmalarını temin eder.

2.11.              İstişare Etmek, Hata Yapmayı Azaltır

İletişim sadece bir kişi ile yapılmaz. Geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki topluluklar, milletler ve medeniyetlerle de iletişim kurulur. Onların kültürlerini tanımak, bilgilerini almak, günümüze taşımak bir nevi iletişim olarak değerlendirilebilir.

İstişare, karşılıklı fikir alışverişinde bulunmaktır. Buna bir anlamda çoklu iletişim denilebilir. “Onların işleri aralarında istişare iledir.”[65],”İş hakkında onlarla istişare et.”[66] ayet-i kerimeleri, Allah’ın resulüne ashabıyla istişare etmesinin emirleridir. Diğer adıyla meşveret, Resul-i Ekrem (asm)’in çok önem verdiği konulardandır. Resul-i Ekrem (asm)’in iradesi dâhilinde olan işlerde genellikle istişare ettiğini görüyoruz. Hz. Enes, “Ben Resulullah kadar Ashabıyla istişarede titizlik gösteren birini görmedim.”[67] der.

İstişare bir konuyla ilgili ehil, güvenilir, hür düşünceli, cesur, dinine bağlı insanlarla yapılır. Oy birliği veya oy çokluğuyla karar alınır ve ortaya çıkan sorumluk birlikte omuzlanır. “İstişare eden pişman olmaz.”[68], “Bir millet istişare ettiği müddetçe zillete düşmez.”[69] hadis-i şerifleri, istişarenin pek çok hatadan insanı, toplulukları alıkoyacağına işaret eder.

Bediüzzaman Said Nursi, tarih vasıtasıyla asırların birbiriyle meşveretine dikkat çeker ve bunu da bütün beşeriyetin terakkisi ve fenlerin esası; meşveret etmemeyi ise geri kalmışlığın sebebi olarak görür. “En büyük kıt’a olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şura-i hakikiyi yapmamasıdır.”[70] diyerek, iletişimle istişare edilmediğinde, toplumların geri kalmasına sebep olabileceğine dikkat çeker.

Ayrıca gençlik dönemi önemli adımların atıldığı, kararların verildiği dönem olduğu için bu kararların istişare edilerek alınması, genci pek çok yanlışlardan alıkoyar. İletişim, çoklu akla ulaşmaya bir aracı niteliğindedir.

2.12.              Ümitli Olmak Ne Güzeldir

Gençlerin geleceğe dair pek çok idealleri vardır. Bu idealler de ümide ihtiyaç duyar. Said Nursi, ümidin zıddı olan ye’isi, yüksek ahlakı öldüren, kuvve-i maneviyeyi kıran, dehşetli bir hastalık olarak kalbe yerleşip onu öldüren bir duygu ve bütün olumlu gelişmelerin önünde bir engel olarak görür ve “Yeis, mani-i herkemaldir.”[71] der.

Ümit, imanla bağlantılıdır. “Rahmet-i İlahiyeden ümidinizi kesmeyiniz.”[72] ayeti bilhassa gençler için sıkıntılı zamanlarda imdada yetişen bir kurtarıcı hükmündedir. Gençlerde geleceğe dair beklentiler daha fazla olduğu için ümit duygusu güçlü olmalıdır. Yoksa gelecek; karanlıklar, belirsizlikler içinde kalır. Ümitsiz gençlerin bulunduğu toplum, her türlü olumsuz gelişmelere gebedir. Pek çok ideallerin ve hayallerin gerçekleşmesi güçlü bir ümit duygusuna ihtiyaç duyar. Bu sebeple gençlerin hiçbir şekilde ümitsizlik, karamsarlık içerisine düşmemesi, düşürülmemesi gerekir.

**

Buraya kadar ki kısımda insanlar hakkında düşüncede bir kirlenme meydana gelmişse, zihinde, kalpte bir temizlik yapmanın, yeni bir sayfa açmanın sağlıklı iletişim için gerekli olduğu ifade edildi.

İnsanın sağlıklı düşünmesini olumsuz etkileyen kötü düşünceler, olumsuz yaklaşımlar, kişilere takılan lakaplar, kötü hayal kurguları; gelişmeyi, üretimi, aile ve toplum içinde hoşgörüyü, nezaket kurallarını, birlik ve beraberliği, oturup konuşabilme motivasyonunu yok eder. Onun için zihin temizliği, yeni sayfalar açmaya da yeni adımlar atmaya da vesiledir. Zihnî temizlik ümit de aşılar. Hayatı olumsuz etkileyen durumları, olayları bazen affetmek, bazen unutmak, bazen zamana bırakmak, olmamış saymak zihin temizliği ameliyelerindendir. Ama her halükârda temizlemek yükü indirmek, hafiflemek demektir.

Düşünce kirliliğinden arınmak, arınan kişiye de hakkında olumsuz düşünce taşınanlara da iyi gelir. Birisi kirli düşünce taşımaktan, ötekiler de gıyabında kötü enerji oluşumundan kurtulmuş olurlar.

Gençlerle iletişim halinde olan büyüklerin zihinlerinde gençlere karşı bir kirlenme oluşmuşsa, bu zihin temizliği çok daha anlamlı olacaktır. Çünkü eğer ömürleri varsa gençlerin önlerinde uzunca bir hayat bulunmaktadır. Bu uzun hayat dilimi, olumsuz bir iletişimle geçmez. Hayat kalitesi düşer. Böyle bir durumda büyüklerin gerek affederek, gerekse konuşarak gençlerin aydınlık geleceklerine dokunmaları, onlara tertemiz yeni bir sayfa açmaları büyüklüklerinin gereği olacaktır. Bu durum, gençleri de gençlerle ilgilenenleri de rahatlatır. Genciniz varsa, gençlerle yaşıyorsanız zaman zaman bu zihin temizliğine ihtiyaç duyacaksınız demektir. Aynı adımlara gençler de ihtiyaç duyabilirler. Önemli olan iletişim kapılarının açılması ise, bu zihin temizliğini hangi taraf yapıp, adım atabilecekse atması, her iki tarafı da rahatlatan, hayata kalite karan bir gelişme olarak yansıyacaktır.

  1. İletişim Kurulacak Gençleri Tanımaya Dönük Bazı Bilgiler

3.1.  İletişim Engelleri

Günümüzde bilhassa gençlerle iletişimde yaşanan bazı iletişim engelleri vardır. Bunlar: yaygın şekilde görülen öğüt ve ahlak dersi verme (Şöyle yap, böyle yapma.), yönlendirme (Üzüleceğine otur da ders çalış.), yargılama (Sen zaten hep kolaya kaçarsın.), eleştirme (Çocuk gibi davranıyorsun.), ad takma (geri zekalı), soru sormak (Neden? Niçin?), araştırma (O sana ne dedi?), teşhis (Aslında sen öyle demek istemiyorsun.), teskin (Aldırma, boş ver..), tesellidir (Düzelir canım, dert etme geçer.)[73] Bu tarz yaklaşımlar konuyu değiştirmek anlamında, ‘başka şeylerden konuşalım’ gibi ifadeler, bizimle problemini paylaşmak isteyen gence, anlaşılmamışlık, savunmaya girme, sinirlenme, isyan etme, çaresizlik gibi duygular yaşatır. Aynı zamanda eziklik ve kendini suçlu hissetme duygusu uyandırır ve iletişimin kesilmesine sebep olur.

Oysa böyle bir durumda gencin önce dinlenmeye, sakinleşmeye, kabul edilmeye ihtiyacı vardır. Bir çözüm getirme durumunda olunmasa ve sadece sessizce dinlenilse bile gençte belli bir boşalıma sebep olunacağı için başarılı olunabilir. Daha sonra aktif dinleme ile sadece muhataptan alınan bilgiler daha sade biçimde ona yansıtıldığında ‘dinleniyorum’, ‘kabul ediliyorum’ mesajı muhataba verilebilir. Konuşurken sorununun çözümünü kendi kendine keşfetme olanağını da vermiş olursunuz. Anlaşıldığını, kabul edildiğini, koşulsuz sevildiğini bilen bir gençle iletişim kurmak zor olmayacaktır. Dolayısıyla sorunlar da kavgaya, isyana, çaresizliğe dönüşmeden rahatlıkla çözülecektir.[74]

Teselli etmek gibi bir yaklaşımla, kişi kendisinin anlaşıldığını bilmek ister. Teselli ifadeleri anlaşıldığını hissettikten sonra konuşanı rahatlatır. Aksi takdirde kişi kendisini anlaşılmamış, dinlenmemiş hisseder. İyice dinlenilmeden verilen teselli mesajları karşıdakinin sorununu küçümseme gibi bir duruma sebep olur.[75]

İletişim engelleri ailede, günlük hayatta çokça karşılaşılan ve çoğu kez iletişimi kesmeye sebep olan durumlardır. Tek taraflı nasihatler yağdırmanın, emirler vermenin, daha ötesi hakaretlerin anne babalık haklarını helal etmeme tehditlerinin yargılayıcı, eleştirisel tutum, denetleyici, umursamaz, üstünlük taslayıcı[76], hatırlatmalar, tehditler, ön yargılar birer iletişim engelidir. Bu engellere karşı tanıtıcı, probleme ve anlamaya yönelik tutum geliştirici, eşitlikçi ve karşısındakinin söylediklerini kendi düşünce ve tutumları kadar değerli bulan denemeci çözüm önerileri çözüm olarak bulunmaktadır. Gençler, iletişim engellerin bulunduğu ortamlarda kendilerinin dinlenilmediğini, anlaşılmadığını düşünerek anne baba ve öğretmenler ile konuşmaktan uzak dururlar.

İletişim biçimi, içerikleri, kullanılan aletler, sürekli bir yenilik halinde gelişmekte ve yenilenmektedir. Bu yeniliklere ve farklılaşmaya bakmadan, o gelişmelere uygun adım atmadan yeni kuşakların dilini ve üslubunu anlamak, iletişim kurabilmek mümkün olmaz.

Teknoloji çağında Z kuşağı /milenyum kuşağı gibi ifadelerle gençleri içine alan tanımlamalar bir taraftan endişe uyandırırken diğer taraftan da gençlerdeki pozitif dinamikler geleceğe dair ümit vermektedir. Kuşak çatışmalarının önüne geçmek için kuşakları anlamaya çalışırken genelleme yaparak bir genel uygulamaya gitmek değil, bireysel farklılıkları da dikkate alarak, o kuşağın özelliklerini, beklentilerini, problem çözme yöntemlerini bilerek strateji geliştirmek[77], yine de kuşağın her bir üyesinin özel olduğunu dikkate almak kaydıyla atılacak adımlar arzu edilen neticeyi beraberinde getirebilecektir.

Teknoloji ve dijital küreselleşme ile birlikte kültür de ona göre şekillenmektedir. Bu değişim kültür, düşünce, davranış ve yaşama biçimi olarak hem geçmişle bir bağ hem de geleceğe dair tasarıları kapsamaktadır.[78]

3.2.  Gençlerin Özellikleri

Gelecek, dünün tecrübesi bugünün genç enerjisiyle şekillenir. Gençler konusuna Türkiye ölçeğinde baktığımızda gençliğin her şeyden önce farklı kaynaklarda iddia edildiği gibi dünyadan habersiz, zevk ve eğlence peşinde koşan, vurdumduymaz bir gençlik olmadığı aksine eğitim düzeyi yetişkinlere oranla daha üst düzeydedir[79].

Gelecek açısından genç potansiyeller derken neyi kastediyoruz? Öncelikle Gençler çevreciler. Çevre, insan ve hayvan hakları konusunda oldukça duyarlılar. Hasta, yaralı, bakıma muhtaç sokak hayvanlarıyla ilgilenmeleri ümit vericidir. “Çevrenin korunması benim için önemli-çok önemlidir.” diyen genç oranı %90.6 [80] dır. Bu, çevre bilincinin gençlerdeki yerini göstermesi anlamında iyi bir veridir. Gençler eşitlikçi yaklaşımları benimsiyorlar. Aileye, gelir gruplarına, statüye göre yaklaşımları doğru bulmuyorlar. Haksızlığı, ötekileştirmeyi, torpili,  yolsuzluğu, adam kayırmayı ülkenin önemli sorunları arasında sayıyorlar. Gençler farklı anlayış, yaşayışlara daha açıklar. Bu yaklaşım toplumun bütün kesimleriyle iletişim kurmayı kolaylaştırır. Gençler daha az önyargılılar. Bir bilgiyi sorgulamak konusunda büyüklerden daha öndeler. ‘Hüsn-ü zan adem-i itimat’ diye ifade edilen ‘İyi düşün, ama tedbiri ol.’ anlayışına daha yatkınlar. Gençler baskıcı anlayışın karşısındalar. Yetişkinlerin kendilerini yeterince anlamadıklarını, hayatlarına çok müdahale ettiklerini ve bunun kendilerinde psikolojik rahatsızlıklara sebep olduğunu ifade ediyorlar.[81] Orta öğretim ve lise öğrencileri otorite ve okul yöneticilerinin baskıları konusunda, ‘…Kurumun çatısı altında çalışan öğretmen arkadaşlarının ve öğrencilerinin düşüncelerini çok fazla önemsemediklerini düşünüyorum.”, ‘Kurallar konulurken bizim fikirlerimiz de olsa daha iyi olur.’, ‘Kurallara uymam yöneticinin davranışları ile ilişkilidir. ‘Buna uy, olacak’ diye üstümüze gelirse ben de uymak istemem. Kişiliğim böyle ters teper. Ama ‘bunu yapmazsanız iyi olur’ dediği zaman daha rahat bir şekilde söylerse, mantıklı bir şekilde yaklaşırsa o zaman ben kurallara daha çok uyarım.”[82] şeklinde görüş paylaşıyorlar. Adalet duygusu gençlerde daha yüksek. ‘Hukuk var ama adalet yok’ diyen gençler kendilerini ve geleceklerini güvende hissetmediklerini sıklıkla ifade etmişlerdir.[83] Gençler sorgulama ve tahkik etmeye daha yatkınlar. Teknoloji çağı, gençleri her şeyi sorgular bir yapıdadır. Sorgulamadığı bir şeyi dünyasına almıyor. Bu akıl terazilerinin çalıştığını gösterir.

Gençlik araştırmaları, gençlerin ciddi olumlu potansiyel taşıdıklarını gösteriyor. Eğer büyükler ile gençler arasında ailede, okulda, iş yerinde sağlıklı bir iletişim ağı kurulabilirse, her iki taraftaki bu olumlu potansiyeller geleceği daha yaşanabilir bir dünyaya çevirecektir.

Anne, babaların ve eğitimcilerin kendilerini, ‘sorgulayan bir gençlik’e hazırlamaları gerekir. Bu sorgu hali kendileri için de faydalıdır. Daha doğruya, daha faydalıya ve daha sağlama ulaşmanın başka bir yolu yok. Sorgulamak zayıf düşüncelerin elenmesini netice verir. Daha dayanıklı ve köklü olan düşünceler yaşamaya devam eder. Böylece gençlerdeki sorgulama hali, daha doğruya ulaşmayı netice vereceğinden hangi alanda olursa olsun sorgulanmış düşüncelerin ömrü daha uzun ve gelecek daha sağlam bir alt yapıya kavuşacaktır.

Bu toplumda bu yüksek ümidi besleyen çok değerler var. Bu değerler ve tecrübeler ile genç enerjiler birleştiğinde birbiriyle konuşan, dinleyen, anlayan; birbirini seven, birlik ve beraberliklerini pekiştiren bir gelecek inşası çok zor olmayacaktır.

Sonuç

İletişim, insandan insana ve insanın kendi dışındaki varlıkla anlam bağı kurma sürecidir. Maddi ve manevi bütün medeniyet gelişmeleri iletişim sürecinden geçer. İnsanın kendi iç konuşmaları, varlıkla olan diyaloğu (tefekkürü) ve Yaratıcısı ile olan kalbi duygu bağları (tezekkürü), duaları farklı bir iletişim kabul edilebilir.

Günümüzde gençlerle iletişim ailelerin, gençlerle ilgilenenlerin en fazla üzerinde durdukları bir konudur. Yetişkinlerin gençlerle iletişim kurmalarının önündeki engellerin belirlenmesi ve bu engelleri aşmanın yöntemleri insanlık tarihi boyunca hep gündem olmuştur. Her çağın gündemi, problemleri ve çözüm yöntemleri kendi içinde aranmalıdır.

Çalışmamızda, gençlerle yetişkinler arasındaki iletişimin daha sağlıklı kurulabilmesinin yolları arasında iletişim kuracağımız gençlere karşı zihinlerde oluşan önyargı, etiketleme gibi olumsuz düşüncelerin temizlenmesinin önemine dikkat çekildi. İletişim kurulacak gençlere güzel niyet, hüsn-ü zan, güven duygusu ve sevgi-saygı ile ikna ve yumuşaklık ile baskı oluşturmadan, nasihatçi pozisyonlara girmeden, iyi bir dinleyici olarak gerekenleri ifade etmek neticeyi muhatabın aklına havale etmek yöntemlerinin faydalı olacağı ifade edildi.

Muhataba değer vermenin, tercihlerine saygı duymanın, ona yardımcı olmanın, sabır ve ümitle, istişare ile iletişimi hiçbir şartta kesmeden konuşabilmenin önemi üzerinde duruldu. Böyle bir iletişim yaklaşımı ile kişi çok yönlü hayat başarısına ulaşacak ve iletişimin her iki tarafı da (anlamaktan ve anlaşılmaktan dolayı) mutlu olacaktır.

Diğer taraftan iletişim engellerine, iletişim kurulacak gençlerin özelliklerine dikkat çekilerek iletişimde hangi adımların nasıl atılabileceğine dair alternatifler sunuldu.

“Kirli düşünce önce taşıyanı kirletir.” prensibi gereği, temiz bir zihinle kurulacak iletişim, her iki taraf için çok yönlü kazanıma vesile olacak, hayatı daha yaşanabilir kılacaktır.

Her iletişim temiz bir zihinle yapıldığında daha güzel ve daha kalıcı bir yaşama alanı inşa edecektir.

 

 

Kaynakça

Civelekoğlu, Fatih R., Kız Çocuğu Nasıl Yetiştirilir, Nesil Yayınları, İstanbul, 2013.

Döğen, Şaban, Resul-i Ekremdeki Eşsiz Ahlak, Gençlik Yayınları, İstanbul, 2004.

Gençlik ve İletişim, DiB Yayınları, Ankara, 2018.

Gordon, Thomas, (dr), Etkili Anne-Baba Eğitiminde Uygulamalar (Çev. Hale Vardar), Profil Yayıncılık, İstanbul, 2009.

Görgü Kuralları, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2006.

Hellman, Louis Thomas, Gençlerle İletişim, ISBN: 978-975-8864-41-6, Ekinoks Yayınları.

Kösmene, Süleyman, Aile Hayatımız, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2001.

Nursi, Said, Emirdağ Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2008.

Nursi, Said, İşaratü’l-İ’caz, YAN, İstanbul, 2007.

Nursi, Said, Lem’alar, YAN, İstanbul, 2007.

Nursi, Said, Mesnevi-i Nuriye, YAN, İstanbul, 2007.

Nursi, Said, Şualar, YAN, İstanbul, 2007.

Nursi, Said, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2007.

Sayar, Kemal, Terapi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2011.

Sinop Üniversitesi, Uluslararası Gençlik ve Ahlak Sempozyumu Bildirileri Kitabı, Cilt-1, İkizler Matbaası, Sinop, 2016.

Tarhan, Nevzat, Kendinizle Barışık Olmak, Timaş Yayınları, İstanbul, 2010.

Türkiye Gençlik Araştırması-2021, (Ali Çağlar (prof.), Türken Çağlar (Doç.), Ankara, 2022.

Yurttaş, Mustafa, Anne-Baba Olmak, ISBN: 636-884-95, Muratsabah basım yayın.

Z Kuşağı Teorik ve Uygulamalı Bir Araştırma, (Editörler: Dr. Gökçen Çanlı Özen, Dr. Alev Duran), Akademisyen Kitabevi, Ankara, 2021.

[1]       Türkiye Gençlik Araştırması-2021, (Ali Çağlar (Prof. Dr.), Türken Çağlar (Doç. Dr.), Ankara, 2022, s. 29.

[2]       Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2008, s. 166.

[3]       Şaban Döğen, Resul-i Ekremdeki Eşsiz Ahlak, Gençlik Yayınları, İstanbul, 2004, s. 101,

[4]       Gençlik ve İletişim, DİB Yayınları, Ankara, 2018, s. 88.

[5]       A.g.e., s. 88.

[6]       Tdk, iletişim, https://sozluk.gov.tr/

[7]       Görgü Kuralları, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2006, s. 81, 86.

[8]       Said Nursi, Eski Said Dönemi Eserleri, YAN, İstanbul, 2012, s. 328.

“Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemâlâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler, belki küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyet’e dehâlet edecekler.”

[9]       Gençlik ve İletişim, DiB Yayınları, 2018, Ankara, s. 67.

[10]     Türkiye Gençlik Araştırması-2021, (Ali Çağlar (prof.), Türken Çağlar (Doç.), Ankara, 2022, s. 39.

[11]     Nevzat Tarhan, Kendinizle Barışık Olmak, Timaş Yayınları, İstanbul, 2010, s. 13.

[12]     A.g.e., s. 382.

[13]     Louis Thomas Hellman, Gençlerle İletişim, ISBN: 978-975-8864-41-6, Ekinoks Yayınları, s. 39.

[14]     Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2007, s. 960.

[15]     Said Nursi, Eski Said Dönemi Eserleri- (Sünuhat), Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2012,  s. 489.

[16]     Mustafa Yurttaş, Anne-Baba Olmak, ISBN: 636-884-95, Muratsabah basım yayın, s. 19.

[17]     Said Nursi, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2007, s. 57.

[18]     Said Nursi, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2007, s. 424.

[19]     A.g.e, s. 66.

[20]     Nevzat Tarhan, Kendinizle Barışık Olmak, Timaş, İstanbul, 2010, s. 159.

[21]     Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, YAN, İstanbul, 2007, s. 470.

[22]     Said Nursi, İşaratü’l-İ’caz, YAN, İstanbul, 2007, s. 71.

[23]     Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye, YAN, İstanbul, 2007, s. 56.

[24]     Said Nursi, Şualar, YAN, İstanbul, 2007,  s. 794.

[25]     Said Nusi, Lem’alar, YAN, İstanbul, 2007, s. 240.

[26]     A.g.e.,  s. 241.

[27]     Gençlik Araştırmaları-2021, s. 378.

[28]     A.g.e., s. 22.

[29]     Said Nursi, Mektubat, YAN, İstanbul, 2007,  s. 443.

[30]     Gençlerle İletişim, s. 31.

[31]     A.g.e., s. 8.

[32]     Fatih R. Civelekoğlu, Kız Çocuğu Nasıl Yetiştirilir, Nesil Yayınları, İstanbul, 2013, s.103.

[33]     Said Nursi, Eski Said Dönemi Eserleri, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, s. 44

[34]     Sinop Üniversitesi, Uluslararası Gençlik ve Ahlak Sempozyumu Bildirileri Kitabı, Cilt-1, İkizler matbaası, Sinop, 2016,  s. 508.

[35]     Nevzat Tarhan, Kendinizle Barışık Olmak, Timaş, İstanbul, 2010, s. 165.

[36]     Kemal Sayar, Terapi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2011, s. 44.

[37]     Gençlik ve İletişim, s. 88.

[38]     A.g.e., s. 33.

[39]     A.g.e., s. 86.

[40]     A.g.e., s. 87.

[41]     Tirmizî, Menâkıb, 63.

[42]     Sahih-i Müslim.

[43]     Gençlik ve İletişim, s. 69.

[44]     A.g.e., s. 53.

[45]     Age, s. 54.

[46]     Age, s. 55.

[47]     Mektubat, s. 46.

[48]     Gençlik ve İletişim, s. 68.

[49]     Said Nursi, ESDE, YAN, İstanbul, 2012,  s. 239.

[50]     Gençlerle İletişim, s. 47.

[51]     Şualar, s. 486.

[52]     Sözler, s. 70.

[53]     Thomas Gordon, (dr), Etkili Anne-Baba Eğitiminde Uygulamalar (Çev.Hale Vardar), Profil Yayıncılık, İstanbul, 2009, s. 120.

[54]     Tarihçe-i Hayat, s. 310.

[55]     https://sorularlaislamiyet.com/akla-kapi-acmak-ihtiyari-elden-almamak-ne-demek

[56]     Esde, s. 51.

[57]     İşaratü’l-İ’caz, s. 273.

[58]     A.g.e., s. 280.

[59]     A.g.e., s. 280.

[60]     TDK, 2019.

[61]     Z Kuşağı Teorik ve Uygulamalı Bir Araştırma, (Editörler: Dr. Gökçen Çanlı Özen, Dr. Alev Duran), Akademisyen Kitabevi, Ankara, 2021,  s. 21.

[62]     Taha, 44

[63]     Gençlik ve İletişim, s. 90.

[64]     Age, s. 95.

[65]     Şura Suresi, 38. Ayet.

[66]     Al-i İmran Suresi, 159. Ayet.

[67]     Kenzü’l-Ummal, 3:409.

[68]     Mecmaü’z-Zevaid, 2:280.

[69]     Tirmizi, Fiten:7.

[70]     Said Nursi, Eski Said Dönemi Eserleri, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2012, s. 354.

[71]     A.g.e., s. 214.

[72]     Zümer Suresi, 53.