Anarşizm, bir toplumun bütünlüğüne, devletin otoritesine ve haysiyetine
yönelmiş şiddet hareketleri olarak tanımlayabileceğimiz bir tahrip aleti ve felsefesidir.
20. yüzyılda toplumları zulüm, acı ve gözyaşı içinde bırakan anarşizm, toplumsal
hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitli politik felsefeleri,
ideolojileri ve toplumsal hareketleri tanımlayan sosyal bir terim olarak çok yönlü
irdelenmeyi gerektirmektedir.

Bediüzzaman'ın "Tüm asırların toplam vahşetini bu asır bir defada kustu" diyerek
dikkat çektiği insanlık tarihinin en kanlı asrını geride bırakırken yeni bin yılın
dünya için barış ve mutluluk getirmesi temenni ediliyordu; ancak öyle olmadı. Asrın
henüz başında İkiz Kuleler'e yapılan saldırıyla terör dünyanın birinci gündem maddesi
oluverdi. Devamında terörün, özünde sevgi ve barışı barındıran İslam'la ilişkilendirilmesi,
Amerika'nın da bazı Batılı ülkelerle birlikte "İslâmî terör"ü gerekçe göstererek
İslam'ın mamur beldelerine saldırması yeni gelişmelerin ve tartışmaların başlangıcı
oldu.

Rengi, şekli ve dozajı ne olursa olsun, mevcut düzeni tahrip etmek amacını güden
anarşi ve terör, bugün tüm dünyanın ortak meselesidir. Buna rağmen bugün dünyanın
pek çok yerinde anarşi ve terör hareketlerine karşı alınan adlî, polisiye vb. tedbirler
etkili olmamakta, güçlü devletler dahi terörü etkisiz hale getirememektedirler.
Bu nedenle, anarşi ve teröre karşı alınacak tedbirler tartışılırken bunlara yol
açan asli sebepler de gözden uzak tutulmamalıdır.

Sosyolojik sebeplerle birlikte, insan şahsiyeti ve psikolojisi açısından ele
alındığında, insan ruhunun tatminsizliğinin manevi çöküntüyü meydana getirdiği ve
bunun da anarşik temayüllere yol açtığı düşünülebilir. Bu bağlamda "Dünya büyük
bir manevi buhran geçiriyor" diyerek büyük bir tehlikeye işaret eden Bediüzzaman,
ısrarla, hariçten gelen büyük bir tehlike olarak dikkat çektiği anarşizme karşı
Risale-i Nur'u sedd-i Zülkarneyn gibi önleyici bir tedbir olarak ileri sürmekte,
bu hususta İslâm ahlâk ve akaidinin hayata geçirilmesinin önemini vurgulamaktadır.

Bediüzzaman'ın anarşiden kurtulmak için "Merhamet, hürmet, emniyet, haramdan
çekinmek, serseriliği bırakıp itaat etmek" şeklinde ifade ettiği beş esasla "müsbet
hareket" ve "asayişi muhafaza" şeklindeki toplum hayatını düzenleyici görüşleri,
bugün yaşananlar göz önüne alındığında daha da önem kazanmaktadır.

Biz de bunları göz önünde bulundurarak 94. sayımızı "anarşi ve terör" konusuna
ayırdık. Konuyu "anarşi, anarşizm, terör, fitne, düzen, istikrar, şiddet, kanun,
din, ahlak, nihilizm, muhalefet, fundamentalizm, cihat, sosyalizm, komünizm, hürriyet,
mutlak hürriyet, materyalizm" vb. kavramlar çerçevesinde işlemeyi planladık ve aşağıda
sorduğumuz sorulara cevaplar aradık.

"Anarşizm nedir? Neyi amaçlamaktadır? Anarşi ve terör arasındaki ilgi nedir?
Anarşist felsefeler arasında çok çeşitliliğin olması neyle izah edilebilir? Sosyolojik
olarak anarşinin sebeplerinin toplumdan topluma değişmesi nasıl açıklanabilir? Psikolojik
olarak anarşinin sebep ve kaynağını nerede aramak gerekir? Psikolojik açıdan nasıl
bir insan tipi ve ruhu anarşi ile ilişkilendirilebilir? Kişileri anarşiye zorlayan
psikolojik, sosyo-psikolojik ve sosyolojik sebepler nelerdir? Bazı mevcut siyasal
ve ekonomik sistemlerin anarşiyi beslediği düşünülebilir mi? Bediüzzaman'ın anarşiyi
önlemek üzere ileri sürdüğü fikirleri nelerdir? Anarşi ve terörü önlemede Risale-i
Nurların önemi nedir? İslâm ahlâk ve akaidinin hayata geçirilmesi hususundaki zafiyetin
anarşi üzerindeki etkisi nedir? Milli ve manevi hayat değerlerinin korunması anarşiyi
önleyici bir tedbir olarak düşünülebilir mi? Göreceli olarak düşünüldüğünde anarşiyi
yalnızca silahlı çatışmalar değil sosyal bünyede ahlâkî çöküntü olarak düşündüğümüzde
nasıl bir tablo ortaya çıkar? İslam-Anarşi; İslam-Terör arasında nasıl bir ilişkiden
söz edilebilir? İslamî terör olabilir mi? "Kim, bir cana kıymamış veya yeryüzünde
fesat çıkarmamış birini öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüş gibidir…"(Maide/32)
ayetini İslâm (cihad) adına şiddet ve terör hareketlerine girişilmesi açısından
nasıl değerlendirebiliriz? Anarşizm ve hürriyet ilişkisi nasıl kurulabilir? Anarşistlerin
istediği gibi mutlak hürriyet olabilir mi? Hürriyetlerin tanzimi ve kullanılması
ile anarşi arasındaki ilişki nedir? Demokrasi ve anarşi arasında nasıl bir ilişki
vardır? Genel olarak anarşi ve terörü önlemek için ne tür idari ve hukuki tedbirler
alınmalıdır? 11 Eylül sonrası gelişmeleri nasıl değerlendirebiliriz? 11 Eylül'ün
İslâmiyet üzerindeki etkileri ne olmuştur?"

Nuri Çakır, makalesinde, Bediüzzaman'ın, birey, toplum, devlet, özgürlük ve devletsiz
toplum kavramlarına bakışından yola çıkarak bir felsefî akım olan anarşizm kavramını
irdeliyor.

Ali Bakkal, anarşi ve terör kavramlarını tanımlayarak terörün sebep ve çarelerini
gözler önüne seriyor ve terörle mücadelede dikkat edilmesi gereken bazı hususlara
dikkat çekiyor.

Cemal Ağırman makalesinde, anarşi ve terör kavramlarını açıklayarak İslâm-terör
ilişkisini inceliyor.

Ahmet Güç'ün çalışması din ve barış kavramları ekseninde kurulu olarak dinin
dünya barışına katkısını inceliyor.

Gökhan Bacık, çalışmasında; anarşi, istikrar ve meşruiyet kavramları üzerinde
durarak anarşinin meşruiyetin yokluğu ile ilgili bir durum olduğunu ifade ediyor
ve istikrar için devlet ve vatandaş arasındaki ilişkinin "rıza merkezli" inşa edilmesinin
önemini vurguluyor.

Ramazan Altıntaş, ahlâkî değerlerde bir yozlaşma ve savrulmanın yaşandığına dikkat
çekerek ahlâkî değerlerde meydana gelen bu yozlaşmanın anarşizmle birlikte her şeyi
mubah sayan bir zihniyetin oluşumuna ortam hazırladığına dikkat çekiyor.

Faruk Birtek'le gerçekleştirdiğimiz röportajda anarşi kavramını tartıştık. Anarşi
ve terörü birbirinden ayıran Birtek, anarşiyi bir red tarihi olarak niteliyor ve
terörden kurtulmak için de kişisel hak ve hürriyetlerle birlikte adaletin önemini
vurguluyor.

Anarşinin aile, toplum ve devlet düzeninin yok edilmesini amaçladığını ifade
eden Abdullah Hakimoğlu'nun çalışması, Said Nursi'ye göre anarşinin sebeplerini
ve çarelerini ortaya koyuyor.

Mücahit Bilici, Amerika'da Ronald Reagan'la başlayan; ancak meyvelerini George
W. Bush'un başkan olduğu dönemde en görünür şekilde veren bir gizli inkılabın ürkütücü
hikayesini anlatıyor bizlere. Bilici'nin yazısı Amerika'da hakim yeni muhafazakar
(neocon) düşüncenin entelektüel kaynaklarını gözler önüne seriyor.

Furkan Aydıner, 11 Eylül sonrası Batılılarda İslam'a karşı oluşan olumsuz görüşler
üzerine bundan kurtuluş yollarını tartışıyor.

Dini metinlerin iyi anlaşılmamasının uygulamada bir takım ciddi problemlerle
bizleri karşı karşıya bıraktığını ifade eden Şadi Eren, çalışmasında cihat konusunda
yanlış yorumlanan ayet ve hadislere yer veriyor.

Musa Kazım Yılmaz, İslam'ın anarşiyi önleme tarzını ve Türkiye'deki anarşinin
nihai hedefini tartışıyor.

Ali Murat Yel, terörizmin temel sebepleri üzerinde duruyor. Yel makalesinde,
terörizmi hazırlayan ya da onun ortaya çıkışını ve etkin olmasını sağlayan şartların
daha derinlikli olarak incelenmesinin önemine değiniyor.

İsmail Taşpınar, makalesinde, Hıristiyanlık'ın temelde 'anarşist' bir öğretiye
dayandığını iddia eden "Hıristiyan Anarşistler"i inceliyor.

Sadık Yalsızuçanlar, darbelerin yol açtığı düzensizliği tartışarak bunun daha
'anarşik' olduğunu savunuyor.

Mustafa Armağan, anarşi ve anomi kavramları üzerinde durarak bizde yaşananların
anarşiden ziyade anomi olduğunu ifade ediyor. Armağan, kültürel atmosferimizin asi
boyutuna da dikkat çekerek bu anomik damarımızın günlük hayatımızdaki tezahürlerini
gözler önüne seriyor.

Vehbi Karakaş, toplumumuzda yaşanan kaos ortamına dikkat çekerek Bediüzzaman'a
göre anarşi ve terörün sebeplerini ve çarelerini gözler önüne seriyor.

Abdünnasır Yiner, Selçuklular döneminde kurduğu örgütü ve gerçekleştirdiği eylemleriyle
ön plana çıkan, Risâle-i Nur'da da Afyon Mahkemesi'nde savcının iddianamesi vesilesiyle
ismi anılan Nizârî-İsmailî Devleti'nin kurucusu Hasan Sabbah'ın biyografisini bizlere
sunuyor.

***

Sizleri dergimizle baş başa bırakırken 95. sayımızda, "Ahlak" konusuyla karşınızda
olmayı umuyoruz.