Risale-i Nur’da “şefkat kahramanı” olarak nitelenen, “hürmet, muhabbet
ve sabır” kavramlarıyla özdeşleştirilen ve nazik-nazenin fıtratıyla ön plana çıkarılan
kadın, çağlar boyunca birbirinden çok farklı anlayış ve uygulamaların odağı olmuştur.
Toplum içindeki statüsü, erkek karşısındaki konumu, eş ve anne olarak aile için
önemi ve toplum içindeki yeri, ferdi ve içtimai hayattaki yükümlülükleri gibi çeşitli
açılardan tartışılan kadın, yalnız dinlerin değil çeşitli öğreti, ideoloji ve ilmi
disiplinlerin tartışma sahasındadır.

“Anne” olması hasebiyle ayakları altına cennet serilecek düzeyde
yüceltilen ve bu özelliği ile farklı din ve toplumlarda baş tacı edilen kadın, toplumsal
yapının temelini oluşturan ailenin baş aktörüdür. Bir toplumu ayakta tutan değerler
manzumesini çocuklarından başlayarak nesillere aktarma görevini de her çağda üstlenen
kadının sosyal değişimler ve bozulmalar karşısındaki tutumu toplumun bütün katmanlarını
etkileyebilmektedir. Toplumsal değişim süreçleri içersinde kadın kimliği ile ilgili
yapılan yeni tanımlamalar ve uygulamalar sosyal yapı ile ilgili beklenmedik sonuçları
doğurabilmektedir.

Genel bir tesbit ile tarihi seyri içersinde anaerkil toplumlarca
kutsallaştırılan, ataerkil toplumlarda ise çoğunlukla ikinci sınıf muamele gören
kadın, bazı kültürlerde hiçbir değere ve hakka sahip değildir. Bu bağlamda İslam’ın
kadına ferdi, siyasi, hukuki, sosyal ve ekonomik alanlarda sunduğu statünün ne olduğu,
diğer dinlere ve öğretilere göre kadının çeşitli alanlarda yerinin nasıl belirlendiği
önem kazanmaktadır.

Günümüz İslam dünyasında ise, kadın hareketlerinin iki farklı zeminde
şekillendiğini söylemek mümkündür. Bunlardan biri İslami değerleri göz ardı ederek
kadının ferdi ve sosyal konumunu değiştirmeyi hedeflemektedir. Burada, Batı tipi
modernleşmeyi destekleyen hukuki zeminle birlikte kadının bu sürecin gereklerine
uyması teşvik edilir. Bu hareketin çıkmaz sokaklarından biri; kadın fıtratını bozucu
dayatmaların beraberinde sosyal bozulmaları da getirmesidir. İkinci hareket ise,
İslami değerlere bağlılığı ön plana çıkartırken dine uymayan geleneksel uygulama
ve anlayışların terkini savunmakta, kadının sosyal ve hukuki konumunun yeni anlayış
ve ihtiyaçlar ışığında değişikliklerle düzeltilmesi gereğini savunmaktadır. Bu iki
hareketin çatışma noktalarıyla birlikte doğurduğu sonuçlar her yönüyle incelenmeye
değerdir.

Genel olarak incelenmeye değer önemli hususlardan biri de modernitenin
kadına yüklediği anlamdır. Modernite ile statü geliştirme ve daha özgür hareket
edebilme imkânı bulan kadın, sınırsız özgürlük isteği ile kapitalist toplumların
bir metaı haline gelmekten kurtulamamıştır. Kendi değerlerinden uzaklaşarak Batı
modernizmini taklid etmeye çalışan Doğu toplumlarında ciddi travmalara yol açan
modernleşme süreci kadınla ilgili farklı problemleri de beraberinde getirmiştir.
Kadın erkek eşitliği ve özgürlük söylemleri ile yola çıkan kadının ev işlerinin
dışında bazı sosyal sorumlulukları da üstlenerek daha fazla yük altına girmesi aile
yapısında ciddi değişimlere ve problemlere yol açmıştır. Annelik görevini öteleyen
entelektüel, eğitimli, bakımlı, başarılı ve hırslı modern kadın imajı yerini gitgide
mutsuz, depresif ve yalnız kadın imajına bırakmaktadır. Tüketim kültürünün ağır
bombardımanı ile sarsılan günümüz kadını, kendisine dayatılan kadın imajını oluşturabilmek
gayreti içersinde farkında olmadan kendisini, ailesini ve toplumunu tedavisi zor
hastalıkların pençesine bırakabilmektedir. İslami duyarlılığa sahip kadınlara da
bulaşan bu hastalıkla birlikte bozulan toplumsal yapının nasıl tamir edileceği,
çağımız kadınının mimarı olabileceği yuvasına döndürülerek asli görevleriyle nasıl
tanıştırılacağı, kadının bir meta olmaktan kurtarılıp saygı değer bir varlık haline
nasıl getirileceği cevap bekleyen sorulardandır.

Biz de bunları göz önünde bulundurarak 113. sayımızın konusunu “Kadın”
olarak belirledik. Konuyu “Kadın, aile, toplum, anne-annelik, çocuk, evlilik, eş,
şefkat, güzellik, ahlak güzelliği, cinsellik, moda, maişet, boşanma, kimlik, tesettür,
başörtüsü, çalışma hayatı, töre, şefkat, modernite, küreselleşme, medya, feminizm,
tüketim, taciz, açık saçıklık, sefahat, namus, himayet, nikah, tenasül, aşk, diyet
” çerçevesinde ve aşağıdaki sorular eşliğinde kadın konusunu tartışmayı planladık.

Dünyada ve ülkemizde genel olarak kadınlarla ilgili yaşanan sorunlar
nelerdir? Risale-i Nur’un kadına yüklediği anlam nedir? Risale-i Nur’un bu konudaki
yaklaşımlarını günümüz kadını ve problemleri açısından nasıl değerlendirebiliriz?
Modernitenin kadına yüklediği anlam nedir? Modernleşme süreci içersinde kadın hareketlerini
nasıl değerlendirmek gerekir? Toplumsal yapının temelini oluşturan aile kavramı
içinde kadının yeri nedir? Bir anne olarak kadını nasıl değerlendirmek gerekir?
İslam’ın kadına verdiği değer nedir? İslam dünyasında farklı kültür ve coğrafyalarda
ortaya çıkan kadınla ilgili farklı uygulama ve telakkilerin nedenleri nelerdir?
Hıristiyanlıkta ve Yahudilikte kadının yeri nedir? Kadın erkek eşitliği ne anlama
gelmektedir? İslam’ın bu husustaki yaklaşımı nasıldır? İslam hukuku açısından kadının
statüsü nedir? Kadın hakları nedir? Bu kavramın modernleşme süreci içersinde sıkça
tartışılmasını nasıl değerlendirmek gerekir? Çağımızın temel hastalıklarından biri
haline gelen açık saçıklık, teşhircilik, iffetsizlik vb. toplumsal yapıyı zedeleyen
hastalıklar göz önüne alındığında tesettürün hikmet ve önemi nedir? Bu bağlamda
kapitalist toplumlarca bir meta haline getirilen kadını sosyo-psikolojik açıdan
nasıl değerlendirmek gerekir?

Sizleri dergimizle baş başa bırakırken, gelecek sayıda Hutbe-i Şamiye
etrafında İslam dünyasının geleceğini tartışacağımız farklı bir dosya konusu ile
karşınızda olmayı ümit ediyoruz.