Hızlı değişimlerin yaşandığı çağımızda; insan hakları, hukuk devleti,
demokratikleşme ve hürriyet kavramları etrafında geliştirilen tartışmalar, sosyal
boyutlu diğer değişimlere zemin hazırlamıştır. Geçen yüzyıllara hâkim olan devlet
merkezli görüşler zayıflarken ferdin hayat alanını genişletmeyi hedefleyen, insanı
merkeze alan görüşler bu yüzyılda güçlenmiştir.

Ülkemiz açısından değerlendirildiğinde, acı ve gözyaşlarıyla dolu demokratikleşme
serüvenimizin hâlâ problemli olduğu görülür. En az yüz yıllık bir sürece rağmen,
insan hakları konusunda ülkemizin karnesi hâlâ zayıftır. Meşrutiyetin yüzüncü yılını
geçirmiş olan ülkemizde hâlâ hürriyetçi, çağdaş bir demokrasinin özlemi çekilmektedir.
Din-siyaset-devlet kavramları etrafında yoğunlaşan problemler bir türlü aşılamamaktadır.
Bundan başka, İmparatorluktan cumhuriyete geçiş sürecinde hâkim olan devlet merkezli
kodlar ve otoriter eğilimler henüz terk edilebilmiş değildir. Otoriter algılar,
bireysel hak ve hürriyetlerin sürekli ötelenmesini, demokrasimizin istenilen düzeye
ulaşmasını engellemektedir. Son zamanların temel tartışma konularından olan “Kürt
Sorunu” da giderek derinleşmekte ve milliyetçi-devletçi reflekslerle farklı boyutlar
kazanmaktadır. Bugün, “Demokratik Açılım” olarak lanse edilen sürecin nasıl sonuçlanacağı,
antidemokratik yapılanmaların önünün nasıl kesileceği, terörün nasıl sona erdirileceği
gibi sorular en çok cevap arayan sorulardandır. Özetle, ülkemizin sosyo-kültürel,
sosyo-ekonomik, sosyo-psikolojik pek çok alanda yaşadığı çeşitli problemler, yeni
açılımlar eşliğinde çözülmeyi beklemektedir.

Said Nursi’nin ahlak ve faziletle bezenmiş demokratik toplum tasavvuru, ülkemizde
yaşanan kronik problemlerin çözümü olabilecek hassasiyetleri ve ilkeleri içermektedir.
Said Nursi, ülkemizde demokrasi tartışmalarının başladığı ve yoğunlaştığı Osmanlı
Devleti’nin son döneminde bu tartışmaların içinde yer almış, meşrutiyete din adına
sahip çıkmış, sosyal bilimler ve siyaset bilimi alanındaki uzman kimliğiyle, gelenekçi
anlayışın dışındaki fikirleriyle ve yenilikçi özelliğiyle dikkat çekmiştir. Mutlakıyet,
Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerini bizzat yaşamış, sosyo-kültürel ve siyasi kırılmalara
şahit olmuş olan Said Nursi’nin fikirleri günümüzün demokrasi tartışmalarına da
yeni açılımlar kazandıracak niteliktedir. Said Nursi’nin, Kürt Sorunu olarak ifade
edilen, Türkiye’nin kanayan ve gittikçe derinleşen yarasına karşı sunduğu çözüm
önerileri dikkate değerdir. Bölgenin ferdi ve toplumsal dinamiklerini iyi bilen
Said Nursi, meselenin özüne eğilerek bir dizi reçete sunmaktadır. Bununla birlikte
Said Nursi, yalnız ülkemiz için değil; İslam âleminin ve insanlığın yaşadığı temel
problemlere de dikkat çekerek barış içinde yaşanabilir bir dünya projesinin temellerini
atmıştır.

Bir önceki sayımızda Risale-i Nur Enstitüsü tarafından tertip edilmiş olan “Çağımız
Sorunlarına Çözüm Arayışları ve Said Nursi Modeli” başlıklı kongre metinlerinin
bir kısmına yer vermiş, insanlığı kuşatan temel problemlere Bediüzzaman’ın görüşleri
ışığında çareler aramıştık. Bu sayımızda da, Dünya Barışı, Demokrasi ve İnsan Hakları,
Kürt Sorunu gibi hem ülkemizi hem dünyayı ilgilendiren meseleleri tartışmaya açarak
demokratik açılım sürecine katkıda bulunmak, Said Nursi’nin demokratik toplum tasavvurunun
çerçevesini çizmek istedik. Ayrıca, Risale-i Nur Enstitüsü’nün hazırladığı Kürt
Sorunu ile ilgili raporu da sizlerle paylaşarak, meseleyi, okuyucularımızın ve ilgililerin
dikkatine sunduk.

Sizleri dergimizle baş başa bırakırken, gelecek sayıda “Üçüncü Said” dosyasıyla
karşınızda olmayı ümit ediyoruz.