Bediüzzaman Said Nursi’nin hayat safhaları için kullanılan Eski
Said, Yeni Said ve Üçüncü Said tâbirleri, Risale-i Nur hizmetinin anlaşılması ve
kavram haritasının belirlenmesi açısından büyük öneme sahiptir. Said Nursî’nin farklı
dönemlerde bizzat kullandığı unvanları olan bu tabirler, belli tarih aralıklarından
ziyade, onun bu dönemlerde yaşadığı farklı ruhî hallerle birlikte ferdi, içtimai
ve siyasi alandaki değişimlere ve bunlarla ilgili belirlediği metot farklılıklarına
da işaret etmektedir.

Bu üç devir arasında her hangi bir kopukluğun, çatışmanın ya da çelişkinin var
olup olmadığının ortaya konulması Risale-i Nur hizmetinin sürekliliği açısından
önemlidir. Bu durum, Said Nursi’nin hayat safhalarını tarihi ve sosyal gerçekler
ışığında değerlendirmeyi de zorunlu kılmaktadır.

Bediüzzaman Said Nursi’nin 1923’e kadar olan hayatı, Eski Said olarak adlandırılır.
Bu dönemde telif edilen eserlerin siyasi ve sosyal muhtevalı oluşu dikkat çekicidir.
Nursi’nin bu eserlerinde, imparatorluğun çalkantılı dönemlerinde meydana gelen olayları
Kur’ani bakış açısıyla yorumladığı, buradan hareketle her döneme uyarlanabilecek
Kur’ânî düsturlar ortaya koyduğu görülür.

1923-1949 arası ise Said Nursi’nin Yeni Said olarak adlandırdığı dönemdir. Bu
dönem, Cumhuriyet’i pozitivist değerler üzerine kuran anlayışa ve bu husustaki dayatmalara
karşı iman hakikatlerinin neşri üzerine çalışmaların yoğunlaştığı, her türlü baskı,
tehdit, işkence ve hapislere rağmen Risale-i Nur’un telifinin gerçekleştirildiği
dönemdir.

Said Nursi’nin Afyon hapishanesinden 1949 Eylül’ünde tahliye edilmesiyle başlayan
son dönemi Üçüncü Said’dir. Bu dönemi Eski ve Yeni Said dönemlerinden ayıran temel
faktörlerin ne olduğu, Bediüzzaman’ın bu dönemde iman hizmeti açısından nasıl bir
yol haritası çizdiği, siyaset kurumuyla ilişkisini hangi düzlemde yürüttüğü, din-siyaset-devlet
ilişkilerinde hangi ölçüleri getirdiği, resmi ideolojinin kalıpları ve dayatmaları
karşısında nasıl bir tavır belirlediği, cemaat olgusunu ele alış şekli ve genel
hareket tarzını hangi sosyal prensipler üzerine oturttuğu Risale-i Nur hizmetlerinin
hangi metodoloji üzerinde devam edeceğini göstermesi bakımından önemlidir. Zira
bir ekolden ve genel anlamda bir Bediüzzaman felsefesinden söz edebileceğimiz bu
dönemde, onun sosyal ve siyasi alanda geliştirdiği argümanlar ve ortaya koyduğu
prensipler, vefatından sonra da Risale-i Nur hizmetinin yönünü belirlemektedir.
Bu bağlamda Bediüzzaman’ın her üç dönemine ait hizmet tarzını hangi esaslar üzerine
kurduğu ve hangi yönleriyle diğer hizmet tarzlarından ve ekollerden ayrıldığı cevaplandırılması
gereken sorulardandır. Bu dönemlere ait eserlerin muhteva özelliklerinden ve Bediüzzaman’ın
hayat tarzından yola çıkarak bu esasların neler olduğunun ortaya konulması, Risale-i
Nur meslek ve meşrebinin temel prensiplerini bugüne taşımak açısından önem kazanmaktadır.

Biz de Köprü olarak 112. sayımızın dosya konusunu “Üçüncü Said” olarak belirledik.
Konuyu “Eski Said, Yeni Said, Üçüncü Said, meşrutiyet, cumhuriyet, demokrasi, hürriyet,
adalet, din, siyaset, devlet, Demokrat Parti, ittihad-ı İslam, siyasal İslam, ehvenüşşer,
meslek, meşreb, hizmet, sadakat, mehdi, iman, hayat, şeriat, cemaat, Nurculuk, müsbet
hareket, resmi ideoloji, materyalizm” kavramları ışığında inceledik ve aşağıda sorduğumuz
sorulara cevaplar aradık:

Bediüzzaman Said Nursi’nin kendi hayatını belli dönemlere ayırmasındaki temel
nedenler ve olaylar nelerdir? Üçüncü Said dönemini Eski Said ve Yeni Said dönemlerinden
ayıran özellikler nelerdir? Üçüncü Said Dönemi, Risale-i Nurların neşri ve Risale-i
Nur hizmeti açısından hangi özelliklere sahiptir? 1950 sonrası Risale-i Nur hizmeti
nasıl bir güzergâh takip etmiştir? Bu güzergâhın takibi günümüz açısından ne ifade
etmektedir? Said Nursi’nin bu dönemde cemaat kavramına yüklediği anlamın çerçevesini
nasıl çizebiliriz? Cemaat kavramı hangi prensipler üzerine oturtulmuştur? Bediüzzaman’ın
bu dönemdeki mektuplarının muhteva özellikleri nelerdir? Özellikle son mektubunda
vurguladığı “müsbet hareket” kavramının genel çerçevesi nasıl çizilebilir? Bediüzzaman’ın
Mehdinin vazifesi olarak belirlediği iman, hayat ve şeriat dairelerindeki görevini
bu üç dönem ile ilişkilendirmek mümkün müdür? Bediüzzaman Üçüncü Said döneminde
siyasi ve sosyal açıdan nasıl bir yol belirlemiştir? Bu açıdan dönemin belirgin
özellikleri ve Nursi’nin belirlediği kriterler nelerdir? Demokrat Parti ve Bediüzzaman
arasında nasıl bir ilişki söz konusudur? Bediüzzaman’ın Demokrat Parti’yi desteklemesinin
temel amilleri nelerdir? Bediüzzaman’ın Adnan Menderes’e İslam kahramanı sıfatıyla
hitap etmesinin temel nedenleri nelerdir?

Bütün bu sorulara cevap bulabileceğinizi umduğumuz “Üçüncü Said” dosyasıyla sizleri
baş başa bırakırken gelecek sayıda “Kadın” ana başlığını taşıyan yeni bir dosya
ile karşınızda olmayı ümit ediyoruz.