Makalemizde aşağıdaki konulara değinerek, sıralanan sorulara cevaplar bulmaya
çalışacağız. Bu yazının bütünü tamamen kendi gözlem ve düşüncelerimle ulaştığım
tespitleri ifade etmektedir.
1. Neden bazı kadınlar örtünüyor?
2. Neden farklı örtünme şekilleri var?
3. Zorla ve kendi iradesiyle örtünen kadınlar nasıl bir psikolojiye sahipler?
4. Örtünmeyen kadınların örtüye farklı bakış ve tepkilerinin nedenleri nelerdir?
5. Örtüye verilen anlamlar ve örtünün bazı kadınlarda oluşturduğu psikolojik
etkiler nelerdir?
6. Bazı olaylar/durumlar sonucu örtünenler ve bunun sonuçları nelerdir?
7. Başörtüsü yasağının bireylerde ve toplumsal yaşamda psikolojik ve sosyal
yansımaları nasıldır?
1. Neden Bazı Kadınlar Örtünüyor?
Örtünme davranışı, daha çok Müslüman ülkelerdeki kadınlar arasında yaygındır.
Örtünen bir kadına, "Niçin örtünüyorsun?" diye sorarsanız size, "inancımın
gereği", "geleneklerim gereği", "ailemin isteği üzerine", "kocamın/abimin
zoruyla", "ortamın gereği…" gibi cevaplardan birini verebilir. İster
isteyerek, isterse baskıyla örtünsün ortaya bir davranış biçimi çıkmaktadır.
İnsanların davranışlarını neler belirler?
1. Genetik yapı,
2. Fiziki/coğrafi çevre ve şartlar,
3. Yaşadığı toplumun gelenek ve görenekleri,
4. İnançlar ve din anlayışları,
5. Günümüzde kitle iletişim araçları ve popüler kültür,
6. Aldığı aile-toplum-okul eğitimi ve öğretimi
Bir kadının kendi iradesi ya da başkasının zorlamasıyla örtünmesinin arkasında
bir düşünce/inanç/gelenek/anlayış yatmaktadır.
Dini inanç gereği örtünen bir insanın kişiliği ağırlıklı olarak din eksenli
oluşur. Dinin öğretileri yaşamında belirleyici temel unsurlardır. Dolayısıyla,
"İnancım gereği örtünüyorum." diyen bir insanın inancını sorgulayamazsınız.
Çünkü, o inanç ve inancın pratik yaşama yansıyan davranışları, o insana bir
kimlik/kişilik kazandırmıştır. Örtüsü sorgulanan, reddedilen bir kadın,
kişiliğini koruma güdüsüyle hemen savunmaya ve kendisini korumaya çalışacaktır.
Örtü, kişiliğin ayrılmaz parçasıdır. Örtüye de, kişiliğe de yapılan eleştiriler
inancına yapılmış olarak algılanabilir.
Diğer yandan, özgür iradesiyle giyim tarzını belirleme hakkını kullanmak temel
bir insanî haktır. Örtünen ya da örtünmeyen bir hanıma tercihi konusunda
eleştiri yapmak, yadırgamak, baskı yapmak, dışlamak, tercihini değiştirmeye
zorlamak insan hakları ihlalidir. O kişinin kişilik haklarına, psikolojisini
bozmaya yönelik bir müdahaledir.
İnsanların iradeleriyle yaşam biçimlerini belirlemeleri doğal bir durumdur.
Nitelikli, özgüvenli, girişimci, sorgulayıcı insanların çoğalması için
özgürlükçü ortamlara ihtiyaç vardır.
Örtünen insana yapıldığı gibi, örtünmeyen insana da baskı yapılması
antidemokratiktir; kişilik haklarına saldırıdır. Biliyoruz ki, özgür iradeyle
ortaya çıkmayan bir ibadet/davranış biçimi muteber değildir. Böyle durumlarda
zorlama/ikiyüzlülük sözkonusu olacağından bireylerde psikolojik tahribatlar
yapar. Tercihlerinin hangi şekilde olacağına bireyler kendileri karar
vermelidirler.
Başlangıçtaki "Neden bazı kadınlar örtünüyor?" sorumuza dönersek, amacı ne
olursa olsun bu, onun tercihi veya davranışıdır. Kişi kendisini nerede
konumlandırıyorsa oradadır. "Hayır yerin orası değil, bizim göstereceğimiz
yerdir." demek ilkel ve çağdışıdır.
Başkalarını örtünmeye zorlamamak şartıyla, nasıl örtünürse örtünsün bana ne,
sana ne, ona ne, kime ne?
2. Neden Farklı Örtünme Şekilleri Var?
İnancın gereği olarak örtündüklerini söyleyen bayanların hepsi aynı tarzda
örtünmüyorlar. Yöresel, coğrafi, hatta ülkelerarası farklılıklar dikkat çekiyor.
Bunu nasıl izah edebiliriz? Şöyle ki;
a. Bireysel olarak, ana kaynakları, öğretileri yorumlamak ve kendisine uygun
gelen biçimi oluşturmak.
b. Yaşadığı ortam ve kültürden etkilenmek.
c. Kendisine "dayatılan" formata bürünmek (İran, Taliban örneği).
d. Mensup olduğu dini cemaat veya tarikatin öngördüğü tarzı benimsemek.
e. Coğrafi-fiziki iklim durumlarına göre örtünmek.
f. Egemen kültürün etkisinde kalmak (buna popüler kültür de dahildir).
Farklı örtünme şekillerinin olması da çeşitlilik ve çoğulculuktur. Bu aynı
zamanda "dini dogma"ların da değişik algılandığının bir göstergesidir. Diğer
yandan örtünün şekli, o kişinin değer yargılarını, kişiliğini,
sosyo-ekonomik-kültürel seviyesini de yansıtabilir. Örnekler:
a. Siyah çarşafa bürünmek:
Bilinçli bir tercih olabilir.
Ekonomik nedenlerle tercih edilmiş olabilir.
Kıskanç kocanın isteğiyle örtünmüş olabilir.
Çoğunlukla sosyo-ekonomik-kültürel seviyesi zayıf çevrelerde rağbet görmektedir.
Mensubu olduğu tarikat/cemaatin katı şekilci boyutunu yansıtır.
b. Renkli çarşafları tercih etmek ne anlama gelir?
"Ekonomik ve sosyal durumum iyi"
"Çok katı değilim"
"Çarşaf dışında da örtünme şekillerim olabilir"
"Çarşaflıyım, ama renkliyim."
"Karafatma’ demesinler diye renkli çarşaf giyiyorum."
"Tesettür anlayışım bu."
"Öcü değilim, benimle iletişim kurabilirsiniz."
"Zorla örtündüm, ama siyah çarşaf giymektense renkli olanını tercih ederim. Bu
da benim bir kazanımım."
"Dışım gibi içim de renklidir."
c. Koyu renkli pardösü ve koyu renkli başörtüler tercih etmek ne anlamlara
gelir?
"Tesettür anlayışım bu."
"Dikkat çekmemeliyim, cazip olmamalıyım."
"Tacizlerden bu şekilde sakınabilirim."
"Kendimi böyle daha özgür hissediyorum."
"Renk uyumundan ve estetik zevklerden bihaberim."
"Kadınlığımı ve cinselliğimi baskılamalıyım."
"Bana böyle yakıştığı için tercih ediyorum."
"Depresifim, içim karanlık"
d. Farklı canlı renklerde eşarp ve pardösüler ne anlamlar içerir?
"Tesettür anlayışıma bu şekil uygundur."
"Açık renklerle daha rahat ediyorum."
"Örtünüyorum, ama renkleri ve desenleri uyduruyorum, estetik değer ve zevklerim
var."
"Canlı ve dışa dönüğüm."
"Benden çekinmeyin benimle iletişim kurabilirsiniz."
e. Başörtülü/türbanlı, fakat diğer giysilerini çoğunluğun giysilerinden tercih
edenler. (Pantolon, üstü bluz, gömlek, kot)
"Sizlerden farkım sadece saçlarımın örtülü olmasıdır."
"Bana göre baş örtüldükten sonra gerisi önemli değil."
"Başım kapalı, ama her yerimi kapatmak istemiyorum, zorlanıyorum, daha hazır
değilim."
"Eşim, ailem vs… istedi diye örtünüyorum. Başörtüm dışındaki kıyafetim, zaten
böyle olduğunu size söylüyor."
"Bu şekilde sizlere daha yakınım, beni farklı görmeyin, dışlamayın, her
ortamınızda bulunabilirim."
"Hayatın içindeyim, dışa dönüğüm."
f. Başörtülü/türbanlı diğer giysileri ne olursa olsun, fakat makyajlı süslü
hanımlar:
"Örtülü de olsam kadınım, kendimi güzel görmek/göstermek istiyorum."
"Örtülü olduktan sonra makyaj yapmanın bir mahzuru yoktur."
"Örtülü hanımlar makyaj yapamaz diye bir kural tanımıyorum."
"Makyaj yapma, süslü olma arzumu bastıramıyorum/istemiyorum."
"Başörtülüyüm, ama süsü makyajı biliyorum."
“Benden korkmayın sizlerden biriyim."
3. Örtünen Kadınların Psikolojisi
a. İradesi dışında örtünen kadın psikolojisi:
Bir kadın istemediği halde, kararsız olduğu durumlarda da bazı nedenlerle
örtünebilir.
Aile, eş baskısı ve zorlamasıyla,
Sevdiği evleneceği insan ya da ailesi onu örtülü görmek istiyor ve başka türlü
kabul etmiyorsa.
Bulunduğu ortamda örtülüler çoğunlukta ve kendisine manevi baskı yapılıyor ya da
kendisi kendini baskı altında hissediyorsa örtünebilir.
Herhangi bir çıkarı için de örtünenler olabilir.
İradesi dışında örtünen bayanların farklı tepkileri olabilir. İçinde örtünme
arzusu olup da bunu evleneceği zamana veya başka bir döneme bırakanlar; "zaten
örtünecektim." deyip kabullenir ve içselleştirir. Fakat örtünmeye hazır olmayan
bir bayanın psikolojisi bozulabilir.
Kendisini kişiliksiz aşağılanmış hissedebilir.
Özgüveni sarsılabilir.
İradesi ve karar verme süreçleri elinden alınmış insan halet-i ruhiyesini
yaşayabilir.
Dışarı yaşamda sanki herkes kendisine bakıyormuş gibi "izlenme" psikolojisine
kapılabilir.
Kendisine baskı yapanlardan uzaklaştığında örtüsünü çıkarabilir. Bir taraftan da
çelişkili suçluluk duygusu yaşar. Depresyona girebilir.
Örtüsüyle bağdaşmayacak, "tesettür ruhuna" aykırı tarzda giyinme ve davranmaya
başlayabilir. Lisan-ı haliyle "başımdaki örtüye bakmayın zorlamayla takıyorum,
benim içim farklı…"
Bu beyanların bir kısmı daha da abartılı ve çelişkili davranışlarda bulunabilir.
Bulunmaması gereken ortamlara girebilirler.
Modern kıyafetler, aksesuarlar, makyajlar; modern mekanlarda bulunmak, popüler
kültür içinde olmak gibi davranışlar geliştirebilirler.
b. Özgür iradesiyle örtünen kadın psikolojisi ve davranışı:
Okuduğu kaynaklardan ve aldığı eğitimden; gördüğü telkinlerden, örnek aldığı
modellerden etkilenerek bir insan örtünebilir. İnanarak, iman ederek tesettüre
giren bayan, ne yaptığından emin ve özgüvenli olur.
Her türlü eleştiriye, baskıya rahatlıkla karşı koyabilir. Gerekiyorsa, tesettürü
için fedakarlıkta bulunabilir.
Örtünme şeklinde "tesettürün ruhuna" uygun neyse onu kabul eder. Bunun estetik
bir hale gelmesine de dikkat eder. Olumlu veya olumsuz bir aşırı dışavurumdan
kaçınır.
Davranışlarında "tesettür" anlayışını göstermeye gayret eder. Bulunması gereken
ortamlarda olur. Başka arayışlara girmez.
Tesettürün aynı zamanda bir ibadet olduğu inancıyla hareket eder.
4. Örtünmeyen bayanların örtünenlere farklı bakış ve davranışları
Örtünmeyen, ama ailesinde örtünen bayanların olması durumunda sıcak karşılama
olabilir. Şayet kendisine örtünme konusunda baskı yapılmışsa, tepki duyup karşı
durabilir. İçinde günün birinde örtünme meyli olanlar, genelde çok ılımlı ve
sıcak yaklaşırlar. Örtünen bayanlarla aynı ortamda olan ve olumlu etkilenenler
de pozitif düşünebilirler.
Örtünme olayına "kişisel", "insani tercih", "demokratik hak" olarak bakanların
bir kısmı tesettüre karşıdır, fakat onun kullanılmasına karşı değillerdir.
Yasaklamaya karşıdırlar. (Örn: Gülay Göktürk, Canan Barlas)
Tesettürü Arap giysisi ve çağdışı bulan bayanlar şiddetle karşıdırlar.
Yasaklanmasını savunurlar.
Dini inancı olmayan ya da zayıf olan bayanların bir kısmı, tesettürün
hatırlattığı dini mesajlardan rahatsız olurlar. "Gerçekten din varsa, bazı
kurallar varsa"nın çelişkisiyle yüzleşmek rahatsız ettiği için tesettürle
karşılaşmak istemezler.
Kendisini kadın hakları savunucusu olarak tanımlayan bayanların bir bölümü bunu
demokratik, inanç eksenli bir hak olarak görür. Diğer bölümü ise, "çağdışı
anlayışlarla" "baskı altında kalan, kuşatılan, beyni yıkanan, zorla örttürülen"
bayanları "esaretten" kurtarmak için tesettüre karşıdırlar ve yasaklanmasından
yanadırlar.
Siyah çarşafı, estetik olmayan bazı örtü biçimlerini sırf estetik açıdan hoş
bulmadıkları için karşı olan bayanlar da vardır.
Örtünün bir "simge, sembol" ve yaşam biçimi, ideoloji dayattığına inanan
bayanlar da şiddetle örtüye karşıdırlar.
Örtünün kadını geri plana attığına, baskıladığına, erkeğe "kul" yaptığına inanan
bayanlar da şiddetle örtüye karşıdırlar.
"Beni zorlamadıkça, karışmadıkça nasıl giyinirlerse giyinsinler" diyenler de
vardır.
5. Örtüye/Örtünmeye Verilen Değişik Anlamlar ve Psikolojiler
Ailesinde dini yoğunluk yaşayan ve doğal sonuç olarak örtünen bayan, geleneksel
yapının davranışını sürdürür; "anormal durum yoktur."
Araştırarak, içselleştirerek örtünen bayan sonucu "olması gereken" sıradan bir
olay olarak görür.
Bazı bayanlar örtünerek Allah’a daha çok yaklaştıklarını düşünürler, manevi bir
iklim yaşarlar. Bir kısmı, örtünmenin bir "ayrıcalık", "nitelik" olduğuna
inanır. Örtünmeyen bayanlara acıyarak bakanlar olduğu gibi, onlar için dua
edenler de olur.
Kendi yaşadıklarını, elde ettiklerini hemcinsleri de yaşasın diye onlara
telkinde bulunan, "tebliğ" yapanlar da vardır.
Örtünün kesin bir "farz/emir" olduğunu kabul eden bayanların bir bölümü,
hemcinslerine baskı yaparlar, Cehennemle tehdit ederler. Örtünmeye zorlarlar.
Böylesi bir devirde örtünerek "büyük bir görev" yaptığına inanan kadın kendisini
büyük mükâfatların beklediğine inanır. Allah’ın kendisini Cennete göndereceğini
düşünür.
İdeolojik "siyasal bakışlı" bayanların bir kısmı örtüyü aynı zamanda bir sembol,
"irşad" ve "tebliğ" aracı olarak görebilir.
6. Bazı Olgular/Durumlar/Ani Gelişmeler Sonucu Örtünen Kadınlar ve Davranışları
İnsan hayatında ani kayıplar, kazalar, hastalıklar, aşklar, ihanetler, terk
edilmeler gibi beklenmedik olaylar meydana gelebilir. Bunlar gibi zayıf, aciz,
çaresiz duygulanım içerisindeki bir çok insan "dine yönelir." Kadınların
bazıları bu durumda örtünmeye ve dini vecibelerini yerine getirmeye başlarlar.
Örneğin, ebeveynlerinden birini kaybeden bir bayan, onların hayattayken örtünme
yönündeki telkinlerine uyarak, onları "mutlu" etmek için örtünebilir. Veya ölüm
gerçeğiyle yüzleşen bir insan aniden örtünebilir.
Ayrıca, eşiyle ciddi problemleri olan bazı hanımlar, çaresizlik ve
mutsuzluklarını, dine yönelip örtünerek gidermeye çalışırlar. Bu gelişme
karşısında eşler ya daha da şiddetli geçimsizlik içine girer, ya da herkes kendi
dünyasını kurup birbirine bulaşmadan yaşayıp giderler.
Ciddi kişilik bozukluğu olan (antisosyal-borderlayan-histrionik) bazı kadınlar;
aniden örtünebilir, aniden açılabilirler. Birçok insan buna bir anlam veremez.
Manik-depresif (iki uçlu mizaç bozukluğu) denen rahatsızlığı olan bazı bayanlar,
hastalığın etkisiyle aniden tesettürden çıkabilir, açılıp saçılabilir ya da
birden dine yönelip örtünebilir. Bir süre sonra hastalık geçince tekrar eski
haline döner.
Kadınlar arasında daha çok görünen "panik-atak" durumunda da ciddi ölüm
korkuları yaşandığı için, kişiler örtünebiliyor ve dine yönelebiliyorlar. Bu
bayanların bir kısmı panik atakları düzelince örtülerini çıkarıp eski
yaşamlarına dönerler, bir bölümü de örtüsüyle yaşamaya devam ederler.
Başörtülü insanlara, özellikle öğrencilere getirilen yasaklar ve baskılara tepki
olarak örtünen birçok bayan da vardır.
Ailesiyle ciddi çatışmaları olan bazı genç kızlar; aileye olan tepkilerini
göstermek ve kendilerini kanıtlamak, ayrı kişilik olduklarını göstermek için
örtünebilirler. Bu kızları aileleri psikiyatrlara getirmeye çalışırlar.
7. Başörtüsü Yasağının Bireylerde, Toplumsal Yaşamda, Psiko-sosyal
Yansımaları
Özellikle, 28 Şubat 1997’den sonra; ciddi ve kararlı bir şekilde başörtüsü
birçok alanda yasaklandı. En büyük yasaklama üniversite öğrencisi kızlara
uygulandı. Kamuda ve özel sektörün birçok kolunda bu yasaklama uygulamaları
tatbik edildi. Öğrencilerin büyük çoğunluğu okullarını bırakmak zorunda
kalırken, bir kısmı başını açarak ya da peruk takarak okuluna devam etmeyi
tercih etti.
Maddi durumu iyi olan bazı kızlar da yurtdışında başörtüleriyle eğitim
görebilecekleri ülkelere gittiler.
Diğer yandan toplumda daha önce olmadığı kadar kutuplaşmalar/ayrışmalar
başgösterdi. Toplum, başörtüsü/türban takanlar ve takmayanlar, türbandan yana
olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye bölündü.
28 Şubat’ın gerek teorisyenleri, gerekse uygulayıcıları "toplumsal mühendislik"
yöntemleriyle çalıştılar. Medyanın büyük çoğunluğu sivil toplum kuruluşlarının
ekseriyeti, üniversite öğretim görevlilerinin çoğunluğu bu projede yer aldı. 28
Şubat öncesi iktidarda olanların da, gerek bazı özellikleriyle gerekse
davranışlarıyla bu sürece zemin hazırladığı dikkat çekti.
Bütün propaganda araçları aynı anda devreye sokularak "türbanın laikliğe aykırı
olduğu" tezi işlendi. Sosyo-ekonomik-kültürel seviyesi yüksek kesimlerde bu tez
büyük ölçüde makes buldu. Gerçi, yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında toplumun %
70-75’lik ekseriyeti yasağa karşı olduklarını hep beyan etmişlerdi. Lakin,
sivil-askeri bürokrasi kararını "yetkilerine" dayanarak vermişlerdi ve anketleri
dikkate alacak durumda değildi.
Bu sürecin başörtülü kızlarda, onların ailelerinde ve toplumsal hayatta önemli
etkileri olduğu görüldü.
Kutubun diğer yanında olanlarda, başörtülüleri rejim için tehlikeli "mahluklar"
olarak görmeye başladılar. Yolda, değişik mekânlarda tesettürlü/türbanlı
bayanlar yer yer aşağılanır oldu. Lüks araba kullanan tesettürlü hanımların
arabaları tekmelendi, laflar atıldı. Kaliteli mekânlarda görülmeleri yadırgandı.
Bazı askeri mekanların önünde diğer sivil halkla beraber balık tutmalarına
müsaade edilmeyen durumlar yaşandı.
Kendilerine ait özel plajların muhafaza perdeleri, ayıraçları kaldırıldı.
Neticede, başörtülülerin yaşamı, geleneksel "ataerkil" anlayış çemberine
sokulmaya çalışıldı.
Bazı başörtülü kızların aileleriyle ciddi çatışmaları/sorunları oldu. Maddi,
manevi büyük emek vererek okuttukları kız evlatlarının eğitimlerini yarım
bırakmamalarını istediler.
Kimi aile, "başını aç", "şeriatın kestiği parmak acımaz", "günahı onların
boynuna" anlayışıyla hareket etti. Bazı kızlar ya başını açtı, ya da perukla
okula devam etti. Bir kısmı da ailesine direndi. Önemli çatışmalar/gerilimler
yaşandı. Kimisi evi terk etti. Kimisi ciddi depresyonlar yaşadı, intihara
kalkıştı. Bazı aileler ise kızlarının kararının yanında yer aldı.
Başını açarak ya da perukla okula giden kızlar da rahat olamadılar. Yeni
durumlarından dolayı, herkesin dikkati onların üzerinde oldu. Bazen hiç
kimselere görünmeden sessiz sedasız okullarına gidip en arka sıralarda ders
dinlemeye çalıştılar.
Başörtüleri çıkmış olsa da "kafa yapıları" aynı olduğu düşüncesiyle bazen
dışlananlar, izole edilenler de oldu.
Bazı kızlar "onlardan" olduklarını göstermek ve kendilerini "onlara" sevdirmek
için "onlar" gibi makyaj yapmaya, süslenmeye başladılar. Bir süre sonra bu yeni
yaşam daha cazip geldi ve artık böyle "mutluydular".
Başörtüsünü çıkarmadığı için okulundan ve işinden olanlar büyük bir boşluk
yaşadılar. Güven duygusunu kaybedenler oldu. Devletine, milletine olan güven ve
bağlılıkları ciddi yara aldı. Bir kısmı kızgınlık, öfke, agresif duygular
beslemeye başladı. Vatanlarında çaresiz, kimsesiz, güvensiz, yalnızlık çeken
insanlar oldular. Dışlanmışlık, değersizlik duygusu bir çoğunda depresyonlar,
panik-ataklar ve diğer psikolojik sorunlar ortaya çıkardı.
Başörtülerini çıkarmadıkları için okulundan, işinden olan kızlar muhafazakar
kesimden bekledikleri ilgi ve desteği yeterince göremediler. Bu durum onlarda
ikinci bir şoka neden oldu. Yıllarca kullanıldıklarını düşünenler oldu.
Bazı işverenlerin kendilerine, "ikinci hanımlık" teklifi dünyalarını daha da
altüst etti. Erkeklere olan güvenleri sarsıldı. Bir kısmı çaresizlikten;
isteyerek ya da istemeyerek, ikinci, üçüncü hanımlık pozisyonuna düştü. Zamanla
isyan eden, intihara kalkışanlar, ciddi psikolojik bunalımlar yaşayanlar oldu.
"Erkek milletinin dinlisi de dinsizi de aynı" yargısı oluşmaya başladı. Evliliği
kafasından silip atanlar, korkanlar oldu.