Eski çağlarda, yüzlerce, hatta binlerce yılı aşan bir zaman sürecinde,
Anadolu ve çevresinde yer alan bölgelerde kadının toplum içindeki yeri
farklılık arz etmektedir. Bir çok kavimde, en alt düzeyden en üst düzeye
kadar yer edinebilen kadının sosyal statüsüne, dönemin belgelerini tetkik
eden ilim adamları dikkat çekmişlerdir. Kadının bir mal gibi görüldüğü
ve değerinin maddî olarak, yani, para ve malla ölçülebildiği ortamlardan,1
kadın-erkek birlikteliğine dayanan ve düzenli evlilik hayatı içinde yerini
alan sosyal statülere kadar bir hayat tarzından bahsedilmektedir. Öyle ki,
ticari hayattan siyasî yönetime kadar, erkeklere eşlik edebilecek bir
mevkide, toplumsal hayatın içinde olan kadınlar hakkında Eskiçağ
belgelerinde bilgiler mevcuttur. Kendi adına borç alabilen, borç verebilen,
şahitlik yapabilen, kısacası mülkiyet hakkına sahip olan hür kadınlar
toplumdaki yerlerini almışlardı.2 Hititler’den kalma metinlerde, kraliçeler,
ülkelerinin iç ve dış siyasî ve sosyal olaylarına ilgi duymuşlar; hatta,
ülkesini müstakil olarak yöneten bir kraliçeden de bahsedilmiştir.3

Bununla beraber, yine İlk ve Eski Çağ toplumlarında tanrılarından bazılarını
kadınla simgeleyen toplumların da olduğu bilinmektedir. Nitekim, çok tanrılı
(polytheism) bir inanışa mensup olan bu toplumlarda, özellikle Ege toplumlarında
bu inanış en üst noktaya ulaşmıştır. Eski Yunan’da "aşk ve güzellik
tanrıçası" Aphrodite’tir. Bu Romalılarda Venüs olarak bilinmektedir.
Efsaneye göre bir deniz tanrıçası olan Aphrodite’e yaygın olarak tapınılmıştır.
Bu inançta olan toplumların tanrıçaları, evlilikleri yönettiğine ve fahişeleri
koruduğuna inanırlardı. Heykeltıraşlar bu tanrıçayı değişik biçimlerde,
özellikle çıplak olarak tasvir etmişlerdir.4

Diğer taraftan, Anadolu’da çağlar boyu anlatılan ve daha sonra yazıya geçen
eskiçağ efsanelerinin, bir hakikati yansıttığı tarihi araştırmalar
sonucunda ortaya konulabilmektedir. İlim adamları, çeşitli kavimlerin,
Anadolu’da, binlerce yıl anaerkil bir toplum düzeni içinde yaşadığını
ifade etmektedirler. Bu toplumlar, ana Tanrıça olarak kabul ettikleri
ilahelerini, mabut ittihaz etmişlerdir. Amazonlar’ın, kurulan bu sosyal düzenin
farklı bir yansımasını teşkil ettiği düşünülebilir.5

Ancak, Amazonlar hakkında değişik rivayetler, çeşitli bulgular vardır. Bu
verilerin değişik yazarlar tarafından farklı yorumlandıkları da bir gerçektir.
Çoğunlukla efsanelerle karışık açıklamalar göze çarpmaktadır. Bu da böyle
bir topluluğun yaşayıp yaşamadığı üzerinde şüphe doğurmaktadır.
Ancak, eski çağlarda toplumları etkilemiş bir takım olaylar, sosyo-kültürel
değişimler meydana geldiği anlaşılmakta, bu da efsanevî olayların arka
planında bir takım gerçeklerin yattığını göstermektedir.

Amazon, Anadolu halklarına ve Yunanlılara göre, kadın savaşçılara
denirdi. Amazonların rahat savaşabilmek, daha doğrusu, yayı rahatlıkla
kullanabilmek için sağ göğüslerini dağladıkları veya kesip çıkardıkları
yönünde değişik kayıtlar varsa da, sanat eserlerinde tasvir edilen
Amazonların böyle olmadığı görülmektedir. Ancak, bu tür açıklamaların
"amazon" kelimesinin yanlış etimolojisinden kaynaklandığı düşünülebilir;
zira, a-mazos, göğüssüz anlamına gelmektedir.6 Diğer taraftan bu kelimenin
Yunanca’dan değil, Afrika milletlerinden geldiği de yazılmıştır.7 Belki
de, bu kadın savaşçıların, erkek gibi, yani göğüssüz, dişi olmayan
biri gibi dövüştüğü ima edilmekte idi. Bugün bile şecaat, cesaret ve
metanet gibi, daha çok erkekte ağırlığı hissedilen davranış ve ruh hali
içinde olan kadınlara, "erkek gibi kadın" denilmektedir. Kocasının
yokluğunda iffetini muhafaza ederek, gerektiğinde evini çekip çeviren kadınların
"tam bir Osmanlı kadını" gibi ifadelerle tarif edildiği
bilinmektedir.

Efsaneye göre Amazonlar, aslı Traklar’a dayanan harp ilahı Ares ile
Hermonia’nin (Aphrodite) çocukları sayılırlar. Başlarında erkek
bulundurmadan bir kraliçe sayesinde yönetilirlerdi. Bir görüşe göre,
erkekleri yanlarında hizmetlerini görmek üzere köle olarak bulundurulurlar
ve onlardan çocuk sahibi olurlardı. Doğan çocuklardan erkek olanları ya öldürülür,
ya da sakat bırakılırdı. Kız çocukları ise dikkatle/özenle eğitilirdi.
Bir başka görüşe göre ise, yalnız evlerinin işi, avlanma ve savaşla uğraşırlar;
toplumlarına erkek kabul etmezlerdi. Yılda bir kez komşuları Gargarlar’ı
ziyaret ederek soylarının devamını sağlarlardı. Bu ziyaretlerinden sonra
doğan erkek çocuklar ya öldürülür, ya da babalarına gönderilirdi. Böylece
elde edilen kadın nesli, erken yaşta, kendi hayat tarzları olan avcılık ve
savaşçılık eğitiminden geçerek istenilen bir kıvama getirilirdi. Ancak,
kadınlardan müteşekkil bir toplumun, belli bir zaman sürecinde nasıl yok
olmadığı hususu her zaman akla gelmektedir.8

Amazonlarla ilgili anlatılan efsaneler, bir çok eski çağ toplumları arasında
değişik şekillerde kendini göstermiştir. Yunanlıların yazılı
metinlerinde Amazonlar hakkında yer alan bu bilgilerde bir gelişme söz
konusudur ve zaman geçtikçe, vatanları daha uzak bölgelerde düşünülmüştür.
Yunanlıların kolinize ettiği Karadeniz kıyıları, yani Küçük Asya’nın
kuzey-doğusu, daha önceleri Amazonlar Ülkesi olarak bilinmekte idi.9 Ancak,
Amazonların bir kısmının Afrika’da, bir kısmının Asya’da yaşadığı
anlaşılmaktadır. Diodorus. Afrikalıların daha eski olduklarını ve Troya
savaşından önce yaşadıklarını, Kraliçeleri Myrina’nın İsisoğlu
Horus’un dostu olduğunu anlatmaktadır.10 Troya’nın önündeki bir tepede
mezarı bulunan ve adını Amazon Kraliçesi Myrina’dan (M.Ö. 1000) alan antik
bir şehir bulunmaktadır.11

Yurtları üstünde çeşitli rivayetler vardır. Çoğu efsanelerde Amazonlar,
Karadeniz’de Terme (Thermodon) çayının kıyısında Themiskyra şehrini kurmuşlardır
(Ordu ve Fatsa yakınında). Lesbos (Midilli) ve Samthrake (Semendirek, Ege’de)
adalarına, Yunanistan’a, Libya’ya, sonraki devirlerde İlleria’ya kadar sokulmuşlardır.

Amazonlar, Smyrna (İzmir), Sinope, Myrina, Kyme (Nemrut, Ege Bölgesinde),
Paphos şehirlerinin ve Efes’teki Artemis kültürünün kurucuları sayılırlar.
Efesos’u zapteden Amazonun adının Smyrna olduğu ve bundan dolayı İzmir’in
bu adı aldığına dair kayıtlar bulunmaktadır. Efesos, Kyme, Myrina ve hatta
İzmir şehirlerinin kurucuları Amazonlar olduğu rivayet edilir. Ayrıca,
Amazonlar efsanesinin çıkış yeri, Pallas, Athena, Artemis ve Enyo gibi
ilahelerin silahlı rahibelerinde, diğer taraftan kuzey ve doğu kavimlerinin
ordularında bulunan savaşçı kadınlarda aranmıştır. Bu topluluk, Artemis
ile Ares’e taparlar.

Büyük İskender’in görkemini belirtmek amacıyla anlatılan hikayelerde de
yer alırlar. Başka kaynaklarda ise, Kafkasların eteklerine, Trakya, Güney İskitya’da
ve Tuna ağzında yerleştiklerinden bahsedilir. Ancak, Anadolu’da hemen her
yerde adlarına rastlanmaktadır.12 Homeros (M.Ö. 9. veya 8. yy.), "erkek
gibi" tasvir ettiği Amazonların, eski Yunan’ın efsane kahramanlarından
Belerophondes’e yenildiklerinden bahsetmektedir ki, amazon tabiri, tarihte ilk
olarak rastlanan bir kayıt olarak kabul görmektedir.13

Yunanlıların kahramanı Herakles, Amazonların kraliçesi Hippolyte’nin
kemerini ele geçirmek için çıktığı seferde Amazon ülkesini fethetmiş ve
onları daha uzaklara sürmüştür. Theseus’un, Herakles’le birlikte Amazonlara
saldırmasından sonra, Attika’ya (Yunanistan) karşı saldırıya geçen
Amazonlar, bu bölgeyi işgal etmelerine rağmen sonunda yenilmişlerdir. Bir
eserde, Theseus’un, Amazon kraliçesini kaçırırken gösteren muzaffer ve
gururlu tasviri yer almaktadır. Daha sonra Theseus, bir Amazon olan Antiope ile
evlenmişti.14

Amazonlarla Yunanlılar arasındaki bir çok savaşlar sanat eserlerinde tasvir
edilmiştir: M.Ö. IV. yüzyılın başlarında ata binmiş bir Amazon heykeli günümüze
kadar gelebilmiştir. Amazonların at üzerinde ustaca savaşabilmelerinin,
Yunanlılar üzerinde etkili olduğu düşünülebilir, zira Yunanlılar o
zamanlar atı arabaya koşarak kullanmakta idiler.15

Yine çeşitli şekillerde tasvir edilen Amazonların hareketliliği ve savaşçılığı
dikkat çekmektedir. Sıçrayacakmış gibi serbest ve ayakta duran, cüretkârane
ve şiddetle hareket eden, heyecandan soluyan ve mekânı seyrek bir surette
dolduran hücum vaziyetinde figürler bulunmaktadır.16

Dördüncü yüzyılda, Yunanlılarla Amazonların savaşını tasvir eden bazı
kabartma levhalarda, vücutlarını geriye doğru çevirdikleri, sert
hareketleri ve yüzlerindeki etkileyici ifadelerle, bir Yunanlıya tekme atan
veya ata ters binen Amazonlar görülmektedir.17

Amazonların görünüşü Athena (Zeka Tanrıçası) ile aynı olduğuna inanılırdı.
Savaşlarda kullandıkları silahlar; yay, mızrak, çift yüzlü hafif balta,
kalkan ve tolga idi. Daha sonraki sanat eserlerinde, Artemis’e (Bereket Tanrıçası)
benzer biçimde giyinmekte idiler.18

Şunu da eklemekte yarar vardır; bazı rivayetlere göre, daha önce Maranon
olarak bilinen Amazon Irmağı’na, İspanyol kâşifi Francisco de Orellana,
orada rastladığını ileri sürdüğü savaşçı kadınlara atfen ve eski çağlardan
beri gelen efsane kadın savaşçıların hatırasına bu ismi vermiştir (XVI.
Yüzyıl).19

Eski Çağ tarihçisi Herodot Amazonlara epeyi yer vermektedir. Ancak bu, dağınık
bir şekilde kayıtlara geçen efsanelerden daha mevziî kalmaktadır. O,
Amazonların hikayesini şu şekilde anlatmaktadır:

Sauromatoe’lerden rivayet olunduğuna göre, Yunanlılar, İskitlerin Oiorpata
yani erkek katilleri adını verdikleri Amazonlarla dövüşmüşlerdir. Yunanlılar,
Thermadon harbini kazandıktan sonra esir ettikleri Amazonlar’ın hepsini üç
gemiye yükleyerek denize açılmışlar, fakat bu kadınlar gemileri ele geçirip
tayfaların tamamını öldürmüşlerdir. Ancak gemi kullanmasını
bilmediklerinden, akıntı ve rüzgarın etkisiyle İskitlerin ülkesinde karaya
çıkmışlar ve meskûn olan bölgelere yürüyerek at sürülerine sahip olmuşlardı.
Böylece bu savaşçı kadınlar İskit topraklarını yağma ve talana başlamışlardı.

İskitler, topraklarına ve meskun mahallerine saldıran bu insanların
mahiyetini önceleri anlayamamışlardır. Daha sonra, çarpışmalar esnasında
maktul düşen Amazonların kadın olduklarını öğrenmişlerdir. Bunun üzerine
kendi aralarında aldıkları bir kararla bunlarla savaşmanın anlamsız olduğu
kanaatine varmışlar ve seçtikleri gençlerden müteşekkil bir gurubu bunların
takibinde görevlendirmişlerdir. İskit gençlerinin uyguladığı taktik;
onlara yakın bir mekâna yaklaşarak kamp kurmak ve yaptıklarını taklit
etmek oluyordu. Ancak savaş düzeni şekline gelen Amazonlarla savaşa girmemişler
ve böylece savaşmak gibi bir niyetlerinin olmadığını fiili olarak gösterme
fırsatı elde etmişlerdi. Zamanla karşılıklı ilgi ve ünsiyetle
birbirleriyle kaynaşıp evlenmişlerdir. Amazonlar bu gençlerle yaşayarak
dillerini öğrenmişlerdir.

Bu kaynaşmadan meydana gelen yeni toplum, İskitlerden ayrılarak başka bir
yurt aramışlar ve eski çağ Yunan dilinde Tanais’in ötesi denilen bu günkü
Azak Denizi civarında yerleşmeye karar vermişlerdir. Bu topluluğa daha sonra
Saurometae denildiği anlaşılmaktadır. Bunların kadınları eski savaşçı
ruhlarını koruyarak, erkeklerinin yanında veya yalnız başlarına
avlanabilmekte ve savaşabilmekteydiler.20 Bu bakımdan olsa gerek, Amazonların,
İskitlerin kadın savaşçıları olduğunu düşünen tarihçiler olmuştur.21
Bu topluluk İskitlerin dilini konuşmakta iseler de onlar kadar düzgün konuşamamakta
idiler. Bunun sebebi, anaları olan Amazonların, İskitçeyi sonradan (kocalarından)
öğrenmeleridir. Bunların adetlerine göre hiç bir kız savaşta düşman
erkeği öldürmeden evlenemeyeceğinden, bazı kızlar yaşlandıkları halde
kocasız kalmakta idiler.22

***

Tefessüh etmiş olan medeniyetin getirdiği akımların (modernizmin maddeciliği
ön plana alması ve maneviyatı tamamen ihmal etmesi) ve hayat tarzlarının
insanları bir meta, bir dekor olarak gördüğü bilinmektedir. "Modernçağ"la
birlikte oluşan medeniyette kadınlar, eski ve ortaçağlardan beri gelen kadının
itilmişliğine bir tepki olarak, büyük oranda eşitlik, hak hukuk perdesi altında
istismar edilmekte, bir meta olarak kullanılmaktadırlar. Bu meselenin ölçüsü
bir türlü bulunamamakta, insanlar, hele hele kadınlar her iki halde de bunun
en büyük faturasını çekmektedirler. Kadınların, dolayısıyla toplumun sağlıklı
bir şekilde hayatiyetini sürdürmesinde sıkıntıların ve engellerin oluşması;
hatta, bunun insan cinsiyetini tahrip etmesi yönünde meydana gelen gidişatı
gören Bediüzzaman Said Nursi, bunun yanlışlığına işaret ederken eski çağlardan
beri insanların şuuraltına işlemiş olan ve erkek katili olarak vasıflandırılan
Amazonlar’a, temsil babında ve konuya açıklık getirmek için işaret etmesi
dikkat çekicidir.

Buna göre, kadınların, "Ahirzaman fitnesinde" kullanılacağına
dair hadiste dikkat çekilmektedir. İslam’a karşı adeta top yekun savaş içinde
olan "zındıka dalâleti", "nefs-i emmarenin planıyla",
inançlı insanların gündemini meşgul ederek ve kadınları teşhirciliğe yönlendirerek,
onları nefsinin esiri durumuna getirmektedirler.23 Nefsinin esiri durumuna
gelen şahısların başkaları tarafından kullanılmaya açık hale geldiği
bilinmektedir. Kadınların aslî ve insanî görevlerinin aşağılandığı,
ruhsal yapılarının tahrip edildiği ve seksüel bir obje olarak afişe edildiği
bir toplumun gelecek nesilleri tehlikededir. Bu durum, zamanımızda, kavimlerin
amaçsız hale getirilmesi ve uzun vadede yok edilmesinin en önemli aracı olsa
gerek.

Bunun yanında, gençliğin ve güzelliğin, meşru dairede ve insan fıtratına
uygun olarak kıymetinin bilinmesi gerekir ki, kısa bir zamanda ve geçici
zevkler için harcanmasın; ve ebedi bir güzelliğe dönüşsün. Zira dünyevî
güzelliğin ve cinsel hazların belli bir yaştan sonra zevkleri kaybolup
elemleri ve acıları kalarak, hem dünyada hem de ahirette azaba müstahak
olur.24

Dipnotlar:

1. Fürüzan Kınal, "Eski Anadolu’da Kadının Mevkiî", Belleten,
c. XX, sayı: 79, 1956,

s. 355-356.

2. Kınal, 357-358.

3. Kınal, 360-361, 364.

4. "Aphrodite", AnaBritannica, c. II, İstanbul: Ana Yayıncılık,
1993, s. 397.

5. Arza Erhat, "Amazonlar", Mitoloji Sözlüğü, İstanbul: Remzi
Kitabevi, 1972, s. 39.

6. "Amazonlar", İnönü Ansiklopedisi, c. II, Milli Eğitim, 1950, s.
255; Erhat, "Amazonlar", 39.

7. Herodot, Herodot Tarihi Şerhli Tercüme, VI Kitap, George Ravlinson’dan çev.
Ömer Rıza Doğrul, Kanaat Kitabevi, 1941, s. 426.

8. Erhat, "Amazonlar" 39-40; İnönü, 255-256; "Amazon",
AnaBritannica, s. 75.

9. "Amazon", AnaBritannica, s. 75; İnönü, 255.

10. Herodot, 426.

11. "Myrina", AnaBritannica, c. XXIII, İstanbul, 1993, s. 280.

12. Erhat, "Amazonlar" 39-40; Hakkı Gültekin, İzmir Tarihi, İzmir:
Ege Turizm Cemiyeti, 1952, s. 4, 5; İnönü, 255-256.

13. Erhat, Amazon,

s. 39.

14. "Amazon," AnaBritannica, s. 75; Andreas Rumpf, Yunan ve Roma Sanatı,
Çeviren: Dr. Jale İnan, İstanbul Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1949, s.
38.

15. Erhat, "Amazonlar" 40.

16. Rumpf, 63, 89.

17. Arif Müfit Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, TTK. 1984, s. 428; Rumpf, 122.

18. "Amazon," AnaBritannica, s. 75; Erhat, "Amazonlar"
39-40.

19. "Amazon," AnaBritannica, s. 75.

20. Herodot, s. 426-429.

21. Şemsettin Günaltay, Tarih I, İstanbul, Maarif Matbaası , 1939, s. 45.

22. Herodot, 429.

23. Orta Doğu’da, kuşatma altında olan bir ülkenin gençlerinde meydana
gelen direniş gücünü ve idealizmi kırmak, böylece nefsinin esiri durumuna
getirmek için, çeşitli kanallardan porno yayını yapıldığı
bilinmektedir. Bu da, bir milletin en değerli varlığı olan gençlerinin
ideallerinden uzaklaştırılması için kadının ne şekilde kullanıldığına
verilebilecek önemli örnektir. Ayrıca, ticari bir mal gibi, kadınların seksüel
bir obje olarak ileriye sürülmesi toplum hayatını tahrip ettiği kadar, bu
misyonu taşıyan kadınların da ruh dünyasını çökertmekte ve bir ömür böylece
ziyan olmaktadır.

24. Said Nursi, İman Küfür Muvazeneleri, İstanbul, Yeni Asya Neşriyat.
1997, s. 181-182.