Marriage with more than one woman in Islam

Eski Kavimlerde Durum

Birden fazla kadınla evlilik Kur’an-ı Kerim’in nassıyla sabit olan
bir ruhsattır. Nitekim:

“Himayeniz altındaki yetim kızlarla evlenince haklarını gözetemeyeceğinizden,
adaleti sağlayamayacağınızdan endişe ederseniz, onlarla değil, size helal olup arzu
ettiğiniz diğer kadınlardan iki, üç veya dört hanım olmak üzere evlenin”1
ayeti bu konuda birden fazla kadınla evliliğin müminler için zarurete binaen verilmiş
bir ruhsat olduğunu ifade etmektedir.

İslam’ın birden fazla evlilik prensibine karşı çıkanlar, “Kadınların
aleyhinde olan bu prensibi ilk defa Muhammed koymuştur” görüşünden hareketle bu
konuyu, İslam’ın aleyhinde yoğun bir propagandaya vesile kılmışlardır. Oysa birden
fazla evlilik Hz. Muhammed’ten (s.a.v) çok önce dünyada vardı. Başka bir ifadeyle,
bu gelenek bütün Doğu kavimlerinde yaşanmaktaydı. Çin’de hanımı kısır olan bir kimse
ikinci bir hanımla evlenebilirdi. Hatta çok sayıda çocuk sahibi olmak isteyen herkes
birden fazla kadınla evlenebilirdi. Ne var ki, sonradan gelen hanımlar ilk hanımın
emrine girmiş oluyorlardı. Hatta Çin’deki Liki hukukuna göre bir erkek 120 kadınla
evlenebilirdi. Keza birer Asya kavmi olan Babilliler, Asurlular, Persler ve Brehmanlar
istedikleri kadar kadınla evlenebilirlerdi.2

Diğer taraftan Yahudi şeraitinde birden fazla kadınla evlenmek prensip
olarak benimsenmiştir. Tevrat’tan anlaşıldığına göre Hz. Musa (a.s) birden fazla
kadınla evliliğe karşı çıkmadığı gibi, evlenilecek kadın sayısına bile bir sınırlama
getirmemiştir. Ancak Yahudilikte çok evlilik aileyi, annenin başkanlığında bir anaerkil
aile haline getirirdi. Başka bir deyimle, çok evlilik aileyi, annenin başkanlığında
alt gruplara bölerdi. Bu yolla alt gruplara ayrılma o kadar kesindi ki, aynı adamın
farklı hanımından doğma çocukları birbirleriyle evlenebiliyorlardı. Ancak bu uygulama
daha sonra yasaklanmıştır. Burada şunu da söylemekte yarar vardır: Yahudi dinine
mensup olan fakir halk, dinen yasaklandığı için değil, soysa-ekonomik sebeplerden
dolayı tek evlilikle yetinmek zorunda kalmışlardır.3 Hz. Süleyman’ın
70 kadar hür, 300 kadar da cariyesi vardı. Hz. Yakup, Hz. Davud ve Hz. Süleyman
peygamberler birden fazla kadınla evliliğe karşı çıkmamışlardır.4

Hıristiyanlıkta da birden fazla kadınla evliliği yasaklayan bir
hüküm bulunmamaktadır. Her ne kadar Yahudiliğin aksine Hıristiyanların tek evliliği
benimsedikleri iddia edilse bile bu kesin değildir. Çünkü Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde
hiçbir konsül birden fazla evliliğe karşı çıkmamıştır. Fakat sadece Charlemagne
adlı hükümdar, çok evliliği sadece papazlar için yasaklamıştır. Martin Luter bile
iki kadınla evliliği tasvip etmiştir. Diğer taraftan bazı Hıristiyan mezhepleri
de birden fazla kadınla evliliği prensip olarak kabul etmişlerdir. Hatta Anabaptistler
M. 1531’de çok kadınla evliliği tavsiye ettiler. Mormonlar da çok kadınla evliliği
ilahi bir kurum olarak kabul etmişlerdir.5 Bütün bunlara bakarak denilebilir
ki, Hıristiyanlıkta şu anda var olan birden fazla kadınla evlilik yasağı sonradan
konulmuştur.

Mısır Firavunlarının birçok eşlerinin olduğu bilinmektedir. Hatta
Firavunlar çoğu zaman kendi kız kardeşleriyle bile evlenebiliyorlardı. Ancak Firavunlar
ailesinde, genellikle kral sülalesinden gelen bir tane meşru eş bulunuyordu; diğerleri
meşru sayılmazdı. Bu meşru kadın birçok haklara sahip bulunuyorken, meşru olmayanlar
bu haklara sahip değillerdi.6

Eski İran dinlerine göre birden fazla kadınla evlenmek isteyen bir
erkek kefalet ücreti olarak kadınlara belli bir tazminat ödemek zorundaydı. Bugün
sadece Şia mezhebinde caiz sayılan Mut’a nikâhının (geçici nikâh) böyle bir gelenekten
miras kaldığı söylenebilir. Bununla birlikte Pers kanunlarında birden fazla kadınla
evliliği yasaklayan bir madde bulunmuyordu. Aynı şekilde Hintliler ve eski Yunanlılar
arasında da birden fazla kadınla evlilik yaygındı.

Birden fazla kadınla evlilik İslam öncesi Cahiliye Arapları arasında
da yaygındı. Nitekim Geylan b. Seleme İslam’a girdiği zaman on kadınla evli bulunuyordu.
Resulullah (s.a.v) kendisine: “Bu hanımlardan sadece dördünü seçebilirsin” dedi.7
Aynı şekilde Kays b. Haris Müslüman olduğunda sekiz kadınla evli bulunuyordu.8
Muhtemelen bu adam da eşlerinden sadece dört tanesini seçmiştir. Malik b. Enes’in
rivayetine göre on kadınla evli bir Sakif’li Müslüman olunca Resulullah’ın (s.a.v)
kendisine: “Bu hanımlardan dördünü yanında tut; diğerlerini serbest bırak” buyurmuştur.9

Tarihi Gerçeklerin Çarpıtılması

Eski kavimlerde cereyan eden birden fazla kadınla evlilik geleneğine
bakarak diyebiliriz ki, İslam, evlilik geleneğini birden dörde çıkarmamış, aksine
çok sayıda kadınla evlilik geleneğini kaldırarak zorunlu hallerde ve ruhsatı ifade
eden bir cevazla, sayıyı dörtle sınırlandırmıştır. Bu tarihi gerçeklere rağmen,
sanki İslamiyet bir kadınla evliliği reddedip dört kadınla evlenmeyi esas almış,
hatta mecburi kılmış gibi haksız hücumlara maruz kalmıştır. İslam düşmanı bazı ateistlerin
denetiminde yürütülen kampanyalar, birden fazla kadınla evliliği bahane ederek zaman
zaman İslam dinini kadın düşmanı ilan edecek bir düzeye ulaşmıştır. İlahiyat sahasında
araştırmalar yapan ehl-i tefrit bazı kimseler ise, o mülhitlere şirin görünmek veya
İslam’ı savunmak amacıyla, birden fazla kadınla evliliği kökten inkâr ederek ayete
zoraki teviller yapmışlardır.

Aslında İslamiyet bir tek kadınla evliliği kural olarak, birden
fazla kadınla evliliği ise (dörde kadar) istisnai ve zaruret hali olarak kabul etmiştir.
İslam aile hukukunun uygulandığı bazı İslam ülkelerini incelediğimiz zaman durumun
bu merkezde olduğunu görürüz. O kadar ki, sosyal hayatın tümünde İslam hukukunun
uygulamasına geçilmeyen bir kısım İslam ülkelerinde, kamu yararı gözetilerek (Mesalih-i
Mürseleden olmak üzere) birden fazla kadınla evliliğe sınırlamalar getirilmiştir.

Bu makaleden asıl kastımız, birden fazla kadınla evlilik geleneğini
savunmak değil, müminleri ve konuya ilgi duyan herkesi akli muhakemeye davet etmektir.
Bu konuda hisse ve propagandaya değil, akl-i selime tabi olmak gerektiğini savunuyoruz.
Zira çok evlilik konusundaki propagandaların altında İslam düşmanlığı vardır. Allah’ı,
Kur’an’ı ve ahiret gününü kabul etmeyenler için bu konu iyi bir malzeme sayılmaktadır.
Bu yüzden, bazı çevreler, her fırsatta düşüncelerine destek bulmak amacıyla birden
fazla kadınla evlilik konusunu gündemde tutmaya çalışıyorlar. Bu açıdan denilebilir
ki, zaruri olduğu takdirde birden fazla kadınla evlilik İslam’ın övünülecek bir
prensibidir. Zaruret ise kendisini birkaç şekilde göstermektedir.

1-Adaletin Temini Açısından:

Birden fazla kadınla evliliği serbest bırakan Nisa Suresi’nin 3.
ayetinden hemen sonra şu ifade yer almaktadır:

“Eğer aralarında adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız bir tane
ile yahut ellerinizin altındaki (cariyeler) ile yetinin. Böylesi, haksızlık yapmamanız
için daha uygundur.”10 Böylece birden fazla evlilik, “kadınlar arasında
adaleti sağlama” gibi pratikte yerine getirilmesi pek güç olan bir şarta bağlanmıştır.
Adalet prensibinin esas kabul edilmesi, birden fazla kadınla evlenmenin istisnai
bir durum olduğunu, zaruri bir durum ortaya çıkmadıkça bu yola başvurulmaması gerektiğini
ifade etmektedir. Çünkü adaletsizlik aile huzurunu ve düzenini yok eden tehlikeli
bir unsurdur.

Diğer taraftan aynı surede yer alan:

“Ne kadar titizlik gösterirseniz gösterin kadınlar arasında adaleti
tam sağlayamazsınız. Öyle ise birine büsbütün gönül verip ötekini askıda kalmış
kadın gibi (kocası hem var hem yok) bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı
gelmekten sakınırsanız şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.”11
ayeti dikkatle incelendiği zaman kadınlar arasında adaleti temin etmenin ne kadar
güç olduğu, hatta neredeyse imkânsız olduğu anlaşılacaktır. Bu da, birden fazla
kadınla evliliğin asıl değil, zaruret olduğunu göstermektedir.

Kuşkusuz adalette önemli olan nafaka temininde ve zevcelik hukukuna
riayet etmekte adil davranmaktır. Fakat kalbi ve ruhi bir faaliyet olan sevgi besleme,
sempati duyma ve meyletme konusunda, nafakada olduğu gibi adil davranmak neredeyse
imkânsızdır. Ayette geçen “Ne kadar titizlik gösterirseniz gösterin kadınlar arasında
adaleti tam sağlayamazsınız” şeklindeki hüküm bu anlamdaki bir adaletten söz ediyor.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) bu kaçınılmaz meyil ve yöneliş dolayısıyla, yani bazı
eşlerine duyduğu farklı bağlılık sebebiyle haksızlık yapmaktan korkmuş ve Allah’tan
şöyle af dilemiştir: “Allahım! Bu benim elinden gelen adalettir. Senin sahip olduğun
fakat benim malik olamadığım adaletten dolayı beni mesul tutma Allah’ım.”12

Görülüyor ki, eşler arasında adaleti emreden ayetin özü, haklara
riayet edilerek zulmün kesin olarak önlenmesidir. Resulullah (s.a.v) da eşler arasında
adaleti temin etme konusunda insanlara şu uyarıyı yapmıştır: “Bir kimsenin iki hanımı
olup da aralarında adaletli davranmazsa kıyamet gününde bir omuzu düşük (felçli)
olarak haşredilir.”13

Dikkat edilirse dörde kadar evliliğe izin verme ile kadınlar arasında
eşitlik ve adaletin teminini istemek, diğer taraftan kadınlar arasına adaleti temin
etmenin güç olduğuna yapılan vurgu arasında bir çelişki bulunmaktadır. Ayetlere
yapılan tefsirlerden anlaşıldığına göre, dört kadınla evlilik izninin hukuki bir
ağırlığı olmasına rağmen, adaletin temin edilmesi konusu erkeğin vicdanına bırakılmıştır.
Öte yandan, çağdaş düşünür ve âlimler, birden fazla evlilik konusunda önceliği adaletin
teminine verip, bunun da erkek tarafından sağlanamayacağını kabul ederek çok evliliğe
izin verilmiş olmasının geçici ve kısıtlı bir gaye için olduğu yönünde görüş beyan
etmektedirler.14

Ancak şurası bir gerçektir ki, İslam toplumunda yerleşmiş bir gelenek
haline gelen çok evliliği birden bire ortadan kaldırmak mümkün olmadığı gibi, Kur’an’ın
çok evlilik konusunda getirdiği kısıtlamalar toplumun ahlakını düzeltmeye yönelik
olduğu tartışma götürmez bir hakikattir. Böylece dörde kadar evlilik izni hukuki
bir düzeyde kalmıştır. Başka bir deyimle, dörtten fazla kadınla evlilik ahlaksızlık
kabul edilerek yasaklandığı halde dört kadınla evlenebilmek zaruret halinde bir
ruhsat olarak kalmış, ancak ne vacip ne de sünnet kabul edilmiştir. Fakat ne yazık
ki, birden fazla evlilik hususu İslam düşmanları tarafından her zaman, İslam’ın
bir emri gibi gösterilmektedir.

2-Kadın Haklarını Koruma Açısından

Tabiun müfessirlerinden Said b. Cubeyr ve Katade’ye göre birden
fazla evliliği serbest bırakan ayet kadınların haklarını korumak için nazil olmuştur.
Onlara göre İslam’dan önce yetimlere yapılan hakaret kolay kolay benimsenmez ve
büyük bir kötülük olarak kabul edilirdi. Ancak kocası ölen kadınlara hiçbir insanî
hak verilmezdi. Kadınlara karşı kabaca davranılır ve onlara yapılan hakaret toplum
tarafından ayıplanmazdı. Bu yüzden Allah müminleri, Cahiliye Arapları gibi yapmamaları,
yetim haklarına riayet ettikleri gibi kadın haklarına da riayet etmeleri ve kadınlara
haksızlık etmemeleri konusunda uyarıyor. 15

Ayete göre erkek dört kadından fazlasıyla evlenemez. Şayet evleneceği
kadınlar arasında adaletle davranmazsa birden fazla kadınla yine evlenemez. Bu durumda,
iddiaların aksine ayet, çok evliliği teşvik etmemekte, sınırlandırmaktadır. Çünkü
kim adaleti yerine getirmeden birden fazla kadınla evlenmeye kalkarsa Allah’a isyan
etmiş olur. Ancak şart koşulan adaletin zor oluşundan yola çıkarak birden fazla
evliliğin İslam’da yasaklanmış olduğunu iddia etmek de yanlıştır. Çünkü Kur’an açık
bir ifadeyle eşler arasında adaletli davranıldığı sürece birden fazla evliliğe müsaade
etmiştir. Ne var ki, bu şartı yerine getirmenin oldukça zor olduğu dikkate alınırsa
zaruret olmadıkça birden fazla evliliğin Kur’an’da tavsiye edilmediğini anlamak
mümkündür

3-Yetim Çocuklar Açısından

Allah birden fazla kadınla evliliği mubah kılan ayetten önce yetimlerin
durumuna dikkat çekmiştir. Kuşkusuz babaları savaşta şehit olmuş çocukların sahipsiz
kalarak kötü durumlara düşmeleri, toplumun kötü duruma düşmesi anlamına gelir. Yetimleri
şahsiyetli birer insan olarak yetiştirmek bütün toplum üzerine bir vecibe sayılır.
Onlar yetişirken babalarından kalma mallarını da koruma altında tutmak gerekir.
Toplumdan ve yakın çevresinden vefa gören yetimler, cihad meydanlarında şehit olan
babalarının boşuna ölmediklerini, i’la-yi kelimetullah için canlarını feda ettiklerini
anlayacaklardır. Birden fazla kadınla evliliğe müsaade eden ayetten hemen önce Allah
şöyle buyuruyor:


“Yetimlere mallarını veriniz. Kötüyü iyi ile değiştirmeyin ve onların
mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu gerçekten büyük bir günahtır.”16
Bu ayetten sonra, birden fazla kadınla evliliği serbest bırakan ayet geliyor ve
şöyle diyor: “Eğer (kendileriyle evlenemediğiniz takdirde) yetimlerin haklarına
riayet edememekten korkarsanız size helal olan kadınlardan ikişer, üçer ve dörder
alın.” Allah bu ayetle şunu demek istiyor: “Eğer toplumum birer ferdi olan yetimleri
koruma hususunda bir kusur işlemekten korkuyorsanız, tamamen insanî bir amaç uğruna
anneleriyle evlenerek onları kendinize evlilik bağıyla bağlayınız. Böylece haklarını
daha iyi korumuş olursunuz.”17 Böylece yetimlerin anneleriyle evlenmek,
onların haklarını daha iyi korumak amacına yönelik olduğu zaman, birden fazla evlilik
bir zaruret olarak kendini gösterebilir.

Dikkatle incelediğimiz zaman göreceğiz ki, Kur’an burada yetim çocukları
büyütmeyi üstlenen velileri, onların mal ve servetlerini koruma konusunda ciddi
bir şekilde uyarmaktadır. “Mallarınızı onların mallarına katarak yemeyiniz” ifadesi
bunu apaçık gösterir. Esasen yetimlerin mallarını koruma ile ilgili konu Mekke’de
gündeme gelmişti. Şöyle buyuruyor:

“Büyüyüp aklı başına gelinceye kadar yetimin malına, en güzel şeklin
dışında yaklaşmayın.”18 Bu ayet, yetimin malını onun iyiliği için harcamanın
esas olduğunu vurguluyor.

Medine döneminde ise bu iş daha da şiddetle vurgulanmıştır. Şöyle
buyuruyor: “Senden kadınlarla ilgili açıklama istiyorlar. De ki: ‘Allah size onlar
hakkında açıklama yapıyor. Haklarını vermeyerek nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlarla
küçük, zayıf ve yetim çocukların haklarına dair hükümler size bu kitapta okunup
duruyor. Yetimlerin haklarını vermekte tam adaleti gözetin. Yaptığınız her iyiliği,
Allah mutlaka bilir.”19 Bu ayet çaresiz kalmış yetimleri korumak amacıyla
dul kalmış anneleriyle iyi niyetle evlenmenin ne kadar insanî bir görev olduğunu
ifade etmektedir. Ayrıca bu ayet açıkça gösteriyor ki, çok evlenme ile ilgili sorular,
yetim kızların durumlarının söz konusu edildiği sıralarda sorulmuştur.

Hz. Aişe, yetimlerle ilgili ayetin (Nisa4/3) Cahiliye döneminde
yaygın olan kötü bir alışkanlığı ortadan kaldırmak üzere nazil olduğunu söylüyor.
Rivayete göre yetim kalan kızların velileri onları kendi kontrolleri altında tutabilmek
için kimsesizliklerinden yararlanarak güzel olmaları ya da zengin olmaları halinde
bu yetimlerle evlenmek istiyorlardı. Evlendikten sonra ise onlara çok kaba davranıyorlardı.
Bu kötü gelenek yüzünden bazı müminler Müslüman olduktan sonra yetim kızlarla evlenmekten
çekindiler. Bunun üzerine Kur’an onlara, eğer adil davranmaktan endişe ederlerse
yetim kızlar yerine, kendilerine helal olan diğer kadınlardan dörde kadar evlenmelerini
tavsiye etmiştir. Aynı surenin diğer bir ayetinde Allah, sırf mallarını yemek amacıyla
yetim kızlarla evlenmemeyi ve güçsüzlere karşı adil davranmayı emretmektedir.

4-Çocuk Sahibi Olamayan Kadın Açısından

Evliliğin asıl amacı çocuk sahibi olmaktır. Bu husus, ilk çağlardan
beri tartışmasız bir şekilde kabul edilmektedir. Şimdi çocuk sahibi olmak istediği
halde kadındaki bir hastalık sebebiyle çocuk sahibi olmayan bir aile düşünelim:
Böyle bir durumda eşler ne yapmalıdırlar? Çocuk sahibi olmak ve böylece fıtri olan
çocuk sevgisini tatmak isteyen böyle bir aile için iki yol vardır: Ya erkek, çocuk
doğuramayan eşini boşayıp yeni bir evlilik yapacak; ya da karısını boşamadan ikinci
bir evlilik yapacaktır. Kuşkusuz boşama olayı, kişisel ve sosyal açıdan, hem erkek
hem de kadın için riskler taşımaktadır. Kaldı ki, çocuk sahibi olamayan birçok kadının,
kocaları için yeni eşler aradıkları da bilinen bir gerçektir.20 Elbette
ki, çocuk sahibi olamayan akıllı bir kadın ikinci bir evliliğe razı olur ama aile
düzenini asla bozmak istemez.

5-Kadının Hasta Olması Halinde

İyileşme imkânı bulunmayan bir hastalığa yakalanan bir kadın düşünelim:
Erkeğin böyle bir kadınla yalnız başına hayatını devam ettirmesi gerek insani gerek
hukuki ve sosyal açıdan beklenmemelidir. Eşi bu derece hasta olan bir erkek ya hasta
olan eşini boşayıp öyle evlenecek, ya da ikinci bir evlilik yapacaktır. Kadını hasta
haliyle boşamak canavarca bir davranış olacağı muhakkaktır. Buna karşılık ikinci
evliliğe müsaade etmeyen uygarlıklarda karısı sürekli hasta olan bir erkeğin ne
gibi durumlara düşeceğini tahmin etmek güç değildir.21

6-Zinayı Önlemek Açısından

Bazı erkekler cinsel yönden hanımlarından daha güçlü olabilirler.
Üstelik adet, hamilelik ve lohusalık gibi dönemlerde hanımıyla cinsel yakınlıkta
bulunamayan böyle bir erkeğin durumunun daha da kötü olacağı muhakkaktır.

Böyle bir durumda olup sabır gücü az olan bir erkeğin zina yapma
ihtimali fazladır. Oysa ikinci bir evlilik onu zinadan koruyacağı gibi ahlaki değerlerini
de muhafaza edecektir. Çünkü İslam’a göre zina büyük bir ahlaksızlıktır. Birden
fazla evliliği yasaklayan ülkelerde zinanın suç olmaktan çıkıp normal bir iş haline
gelmiş olması, ahlakın seviyesini göstermesi bakımından önemlidir.

7-Nikâhlı Bir Kadın İçin Birden Fazla Evlilik Neden Yasak?

Namus ve iffet anlayışından yoksun olan bazı kişiler İslam’ın dört
kadınla evlilik prensibini kötülemek amacıyla “Neden dört kocalı bir kadın olmuyor
da dört eşli bir erkek olabiliyor?” diyerek konuyu çarpıtmak istiyorlar. Oysa daha
önce de ifade ettiğimiz gibi evlilikten maksat insan neslinin, doğru bir nesep halinde
devam ettirilmesidir. Bu olgunun, insanlık için gerekli olduğu konusunda hiçbir
akıllı insan şüphe duymaz. Fakat birden fazla erkekle ilişkiye giren bir kadının
doğru nesepli bir çocuk dünyaya getirmesi oldukça zordur. Kaldı ki, toplum tarafından
dışlanmış ve adeta cezalandırılmış fahişe kadınların dışında birden çok erkekle
ilişki içinde olmayı insanca kabul eden akl-i selim sahibi bir kadın bulunmamaktadır.
Böyle durumlara düşmeye mecbur edilmiş kadınlar bile bu durumlarını gizlemekte ve
başkaları tarafından bilinmesini istememektedirler.

Konuyu neslin doğru olarak korunması açısından ele alacak olursak
mesele daha da netleşir. Çünkü bir insan için kendi soyunu, annesini ve babasını
bilmesi kadar güven ve mutluluk verici bir şey olamaz. Batı’da nesebi meçhul çocukların
fazlalığı suç oranlarını arttıran sebeplerin başında gelmektedir. Çünkü bu tür çocuklar
öz güven ve öz mutluluktan yoksun oldukları için topluma karşı sorumluluk bilincini
daha az taşımaktadırlar. Bazı bilim adamlarının, zaruret halinde birden fazla evliliğe
karşılık, kadının da birçok erkekle ilişki kurmasını kadın hakları çerçevesinde
ele almaları ve bunu kitaplarında yazmaları bir talihsizlik olduğu gibi, insanlık
adına da utanç vericidir.

8-Çok Evliliğe İtiraz Edenlerin Gerekçeleri

İslam hukukundaki çok evlilik prensibine itiraz edenlerin gerekçeleri
üç ana başlıkta özetlenebilir.

a) Ahlaksızlığın yayılması:

Onlara göre birden fazla kadınla evlilik toplumda kötü geleneklerin
yayılmasına sebep olan bir olgudur. Çünkü kocalarının birden fazla kadınla evlendiklerini
gören kadınların sevgileri intikam hissine dönüşür ve mağdur edildiklerini düşünen
bu kadınlar misliyle karşılık vermeye çalışırlar. Bu durum toplumda zina ve fuhşun
yayılmasına sebep olur.

Oysa İslamiyet hükümlerini hissiyat ve duygular üzerine bina etmez.
Aksine bütün hükümlerini sağlıklı akla onaylatmıştır. Bu durum, İslam’ın hisleri
iptal ettiği anlamına da gelmez. Ne var ki, hisler değişkenlik arz edebilir. Başka
bir deyimle, insanın duyguları, aldığı eğitime göre değişiklik arz edebilir. Bir
toplumda güzel kabul edilen bir hareketin, başka bir toplumda çirkin kabul edilmesi
bunun açık bir delilidir. İslam’daki terbiye ise, kadını öyle bir seviyeye yükseltiyor
ki, bu tür duygusallıklara kapılıp kocasından intikam alması ve ona misillemede
bulunması hemen hemen asla vaki olmamış hadiselerden sayılmaktadır.

Birkaç asırdır Batılı kadın tek evliliği benimseyerek evinde, kendisinden
başka kadın istememeye alışmıştır. Hâlbuki aynı Batılı kadın, kocasının, başka kadınlarla
nikâhsız olarak ilişki kurmasına engel olamamaktadır. Bunun bir sonucu olarak Batılı
merkezler, başka kadınla sevgili olmayı erkeğin tabii hakkı kabul ederek zinayı
kısmen serbest bırakmak zorunda kaldılar. Acaba, kocasının başka bir kadınla ilişki
kurmasını duyan bir Batılı kadın gönül rahatlığıyla bunu kabul eder mi? Hâlbuki
İslam dinine göre birden fazla yapılan evliliklerde sonradan nikâhlanan kadın genellikle
birinci eşin rızasıyla nikâhlanmaktadır. Yani zorla yapılan ikinci ve üçüncü evlilikler
çok nadirdir.

b) Tabii dengeye aykırılık:

İddialarına göre birden fazla evlilik kâinattaki tabii dengeyi bozmaktadır.
Zira kadın ve erkek sayıca birbirine yakın bir sayıda yaratılmışlardır. Birden fazla
kadınla evlilik bu dengeyi altüst edebilir.

Doğrusu, insanlar arasındaki evlilik akitleri, kadın ve erkek sayısının
eşitliği üzerine bina edilmemektedir. Zira kadın ve erkeğin buluğ çağına ermeleri
yaş bakımından farklıdır. Sıcak bölgelerde kızlar için on yaşında ergen olmak mümkün
iken erkekler için bu yaş 15-16’dır. Denilebilir ki, fıtri kanunlar kadını daha
erken evliliğe hazırlamıştır. Nitekim Batı Avrupa ülkelerinde yapılan bir istatistiğe
göre, kanuni ergenlik çağı sayılan 18 yaşında bakire kalan kızların sayısı yüzde
yirmilerin altına düşmüştür. Kaldı ki, dünyada her zaman kadın sayısı erkek sayısından
fazla olmuştur. Bunun en belirgin sebebi, kadınların erkeklere göre hastalıklara
karşı daha çok direnç gösterebilmeleridir.

c) Şehvetperestlik duygusu

İddialarına göre birden fazla evliliğe verilen izin erkekleri şehvetperestliğe
ve nefispersetliğe, yani sadece nefsini tatmin etmeye yönlendirmektedir.

Oysa İslam’ın getirdiği terbiye ve ahlak sistemini bilenler böyle
bir şey iddia edemezler. Çünkü İslam, erkek ve kadınların zina yapmamaları için
birçok tedbir almıştır. Bunların başında da, kadınla erkeğin birbirine mesafeli
durmasını sağlayan tesettür gelmektedir. Allah Kur’an’da “Zinaya yaklaşmayınız”
diyor. Bu emir zinayı önleyici tedbirler getirmiştir. Müslüman olan herkes bu emri
düşündüğü zaman çok şeyler anlayacaktır. Kuşkusuz gözün haramdan uzak tutulması,
kulağın nefsi kışkırtan malayani şeylerle doldurulmaması, Kur’an’ın bu emrine riayet
etmekle mümkündür. Kadınların ve erkeklerin şehveti kışkırtacak şekilde giyinmemeleri,
Kur’an ifadesiyle kadınların Cahiliye teberrücünden (açık-saçıklıktan) kaçınmaları,
evlerde ve beraber bulunulması gereken mekânlarda gereksiz yere erkek kadın karışımına
fırsat verilmemesi de zinayı önleyen tedbirlerden sayılmaktadır.

Allah (c.c) bu ve benzeri ayetlerle Müslümanların evlerine mahremiyeti
getirmiştir. İzinsiz başkasının evine girilmesi yasaklanmıştır. Nur Suresi’nin 27–31.
ayetleriyle de, erkeklere ve kadınlara gözlerini korumaları konusunda uyarı yapılmıştır.
Kadınların, ziynetlerini mahrem olmayanlara teşhir etmeleri yasaklanmıştır. Ve nihayet,
zinadan uzak durulması için kadınlara başlarını örtmeleri emredilmiştir.

Kuşkusuz Kur’an’ın emirleri doğrultusunda hareket eden bir toplumda
zina gibi saplantılar en düşük düzeyde olur. Çünkü İslam dini insanda var olan cinsel
dürtüleri ibadetle ve haramlardan uzak durmakla kontrol altında tutabilmektedir.
Batı toplumlarında ise kadın-erkek ilişkileri bizimkine benzemez. Söz gelimi orada
bir kadın kendi arzusuyla istediği kimseyle yatıp kalkabilir; ne kanun koyucu ne
de toplum ona bir şey demez. Bizde ise nikâhsız beraberlikler dinen zina kabul edildiği
için bu tür hareketler, haklı olarak toplumda ahlak dışı kabul edilmektedir.

Sonuç

Denilebilir ki, İslam toplumunda zinayı en az seviyede tutan temel
etkenlerden birisi de birden fazla kadınla evliliğe verilen şer’i izindir. Zira
zaruret halinde çok evliliğe başvuran bir erkek ahlaksızlığa ve fuhşiyata meyletmeye
tenezzül etmez. Batı toplumları için bunun tersini söylemek mümkündür. Bediüzzaman,
Batı uygarlığının birden fazla evliliği insanlığın yararına olmadığını iddia etmesini
cevaplarken özetle şöyle der:

“Evet, eğer izdivaçtaki hikmet, yalnız kazâ-i şehvet olsa, taaddüd
bilakis olmalı. Halbuki, hattâ bütün hayvanâtın şehâdetiyle ve izdivaç eden nebâtâtın
tasdikiyle sabittir ki, izdivâcın hikmeti ve gàyesi, tenâsüldür. Kazâ-i şehvet lezzeti
ise, o vazifeyi gördürmek için rahmet tarafından verilen bir ücret-i cüz’iyedir.
Mâdem, hikmeten, hakikaten, izdivaç nesil içindir, nevin bekàsı içindir. Elbette,
bir senede yalnız bir defa tevellüde kàbil ve ayın yalnız yarısında kàbil-i telâkkuh
olan ve elli senede ye’se düşen bir kadın, ekserî vakitte, tâ yüz seneye kadar kàbil-i
telkıh bir erkeğe kâfi gelmediğinden, medeniyet pekçok fâhişehâneleri kabul etmeye
mecburdur.”22

Nitekim Batılı bir araştırmacı da “Kilisenin birden fazla kadınla
evliliği yasaklaması kadar Hıristiyan toplumunu fuhşa sevk eden başka bir amil olmamıştır”
diyor. Görülüyor ki, İslam’ın birden fazla kadınla evlilik hakkında verdiği ruhsat,
zaruret halinde uygulanması halinde, aile ahlakını koruyan kolaylaştırıcı bir prensiptir.
Bu prensibi kabul etmeyen uygarlıklar ülke çapında, hemen hemen her ilde, o ilin
gençlerini ahlaksızlığa iten fuhuş yuvalarını açmak zorunda kalmışlardır. Güya birden
fazla evliliği reddeden bu toplumlar, gayri ahlaki bir biçimde pek çok kadınla ilişki
kurmayı kanunen kabul etmişlerdir.

Öz

İslamiyet bir tek kadınla evliliği kural olarak, birden fazla kadınla
evliliği ise (dörde kadar) istisnai ve zaruret hali olarak kabul etmiştir. Bu makaleden
asıl kastımız, birden fazla kadınla evlilik geleneğini savunmak değil, müminleri
ve konuya ilgi duyan herkesi akli muhakemeye davet etmektir. Biz, çok evlilik konusunda
hisse ve propagandaya değil akl-i selime tabi olmak gerektiğini savunuyoruz. Zira
çok evlilik konusundaki propagandaların altında İslam düşmanlığı vardır. Allah’ı,
Kur’an’ı ve ahiret gününü kabul etmeyenler için bu konu iyi bir malzeme sayılmaktadır.
Bu yüzden bazı çevreler, her fırsatta, kötü emellerini gerçekleştirmek amacıyla
birden fazla kadınla evlilik konusunu gündemde tutmaya çalışıyorlar. Bu açıdan denilebilir
ki: Zaruri olduğu takdirde birden fazla kadınla evlilik İslam’ın övünülecek bir
prensiptir. Bu prensibi kabul etmeyen uygarlıklar ülke çapında, gençleri ahlaksızlığa
iten fuhuş yuvalarını açmak zorunda kalmışlardır.

Anahtar Kelimeler: İslam, Kur’an, İslam düşmanları, yetim çocuklar,
çok evlilik, adaletin temini, eşler, sevgi.

Abstract

Islam accepts marriage with one woman as a rule and marriage with
more than one woman (up to four) as an exemption and requirement. Main objective
of this article is not to support marriage with more than one woman, but to invite
muslims and all other people interested in this issue to mental reasoning. We support
good sense regarding multi-marriages, not share and propaganda. In fact, hostility
against Islam lies behind propagandas about multi-marriages. This issue can be considered
as a sufficient material for those not accepting the God, Koran and eternity day.
Therefore, some people keep multi-marriage issue on the agenda to realize their
bad intentions. It can be commended that marriage with more than one woman is a
principle of Islam required to be appreciated in mandatory cases. Civilizations
not accepting this principle required to open bawdy houses causing immorality among
young population.

Key words: Islam, Koran, opponents of Islam, orphan children,
multi-marriage, provision of justice, spouses, love.

Dipnotlar

1. Nisa, 4/3.

2. Emir Ali el-Hindi, Merkezu’l-Mere’ti Fi’l-İslam, s. 36; Mısır,
1912.

3. TDV İslam Ansiklopedisi, II, 197; İst. 1988.

4. Mustafa es-Siba’i, el-Mer’etu Beyne’l-Fıqhi ve’l-Qanun, s.
7; Mısır, 1965.

5. TDV İslam Ansiklopedisi, II, 198.

6. Ömer Rıza Kahhale, ez-Zevvac, I, 98.

7. Hakim Nisaburi, el-Müstedrak, II, 192; Beyrut, tarihsiz.

8. Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, III, 429; Beyrut, 1985.

9. Malik, Muvatta, Talak, 76.

10. Nisa, 4/3

11. Nisa, 4/129.12. Beyhaki, Sünen, VII, 298.

13. Tebrizi, Mişkatü’l-Masabih, II, 196.

14. Fazlü’r-Rahman, Anakonularıyla Kur’an, s. 123.

15. Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, II, 428.

16. Nisa, 4/ 2.

17. Muhammed Ebu Zeyd, ez-Zevac Fi’l-Kur’an, s. 25; Mısır, 1346
H.

18. Enam, 7/152; İsra, 17/34.

19. Nisa, 4/127.

20. Muhammed Hamdi en-Neşşar, el-Mer’etu Fi’l-İslam, s. 46;
Mısır, 1911.

21. Mustafa es-Siba’i, a.g.e., s. 85.

22. Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, Germany
1994, s. 373.