II. National Congress of Risale-i Nur – “Science and Religion” [Final Declarations]

Giriş

Canlılar aleminde insanla özdeş tek kavram eğitimdir. Her şeyi öğrenmeye muhtaç
olarak dünyaya gelen insanın asıl görevi "öğrenerek olgunlaşmak"tır. İnsanın cehaletini
bilen Yaratıcı, "Esma-i Hüsna'sının tecellilerini, (isimlerini) ve bütün bilimleri
öğrenme kabiliyetini vererek" (Bakara: 31) öğretme-öğrenme sürecini başlatmıştır.

Vahşet ve Bedeviyet, Kölelik, Esirlik ve Ücretlilik olmak üzere dört dönem yaşayan
insanoğlu, beşincisi olan -Bediüzzaman'ın ifadesiyle- "Serbestiyet ve Malikiyet"
dönemine girmiş bulunuyor. İnsanı anlama çabalarının yoğunlaştığı, bilgi ve iletişim
teknolojilerinin hız kazandığı, korkuların fazlalaştığı, yaşama yönelik tehditlerin
arttığı, ihtiyaçların yediden yetmişe çıktığı, küreselleşme ile birlikte, etkileşimin
yoğun olarak yaşandığı ve kültürler arası farklılıkların azaldığı bir döneme giriyoruz.
Bu dönem, bireysel özgürlüğün öne çıktığı, paylaşma kültürünün daha çok benimsendiği
ve iletişimin, değerler üzerinden yapılmaya başlandığı bir dönem olacak.

Ücretlilik dönemine adını veren ulus devletlerin; milyonlarca insanın ölümüne,
bilimin su-i istimaline, dinin istismarına tanıklık eden 20. yüzyılı artık geride
kaldı. 21. yüzyıl, kendisinden önceki asırların ihmal ettiği değerleri yeniden tamir
etmelidir. Bu tamir sürecinin başrol oyuncusu da şüphesiz eğitim olacaktır. Eğitim
eliyle tahrip edilen değerler, yine eğitim yoluyla hak ettiği yeri alacaktır.

Bediüzzaman'ın Eğitim Yaklaşımı

Akıl ve fennin hükmetmeye başladığı özgürlükler döneminde, Bediüzzaman Said Nursi'nin
eğitime ilişkin yaklaşımlarını şu şekilde özetleyebiliriz:

Eğitim ve Konusu

1) Bediüzzaman'a göre, eğitim, hem insanda ve hem de kainatta yerleştirilmiş
gizli hazineleri keşfetme sürecidir (30. Söz). Ona göre, tanınmayı isteyen Yaratıcıyı
bilmek ve anlamak için, "ene" olarak isimlendirdiği insan benliğinin bilinmesi ve
benlik şifresinin çözülmesi gerekmektedir. İnsan, bu çözüm için gösterdiği çabanın
sonucunda, kalbine sunulan imanın verdiği güçle, davranış değişikliğine gider ve
insani özgürlüğü elde eder. Ona göre, eğitim, insanı, davranışlarında ifrat ve tefritten,
yani aşırılıklardan korumalıdır. Bediüzzaman'a göre, insanda kişiliği oluşturan
üç temel kuvvet vardır. Bunlar, iyiyi kötüden ayıran akıl, menfaatleri çeken şehvet
ve zararlı şeyleri uzaklaştıran gazap'tır. İnsan, bu üç kuvvette orta yolu bulmak
zorundadır. İşte, eğitim burada rehberlik yapar. Kişi, eğitim yoluyla "doğruyu yanlıştan",
meşru olanı gayr-i meşru olandan ayırmayı, gücünü hak ve adaletle kullanmayı öğrenmelidir.
Böylece, imtihan için gönderildiği bu hayattan yüzünün akıyla çıkıp, ebedi hayatına
yatırım yapmalıdır.

2) Bediüzzaman'a göre, eğitimin temel konusu "insan"dır. Eğitim insanı anlamak
ve onun fıtratına uygun davranışlar kazandırmak için vardır. Çünkü, insan, bu dünyaya
"İlim ve dua vasıtasıyla tekemmül" için gönderilmiştir (Sözler, 285). Bu bağlamda,
insan fıtratına baktığımızda gözlenen gerçekler şunlardır:

» İnsanın inanmaya ihtiyacı vardır.

» İnsan değerler sahibidir. İnsan en müntehap ve seçkin şeyleri ister, gözünü
daha iyiye diker. Arzularına ulaşmaya çalışırken ortaya çıkması muhtemel haksızlıkları
ortadan kaldırmak için de bir değerler manzumesine ihtiyacı olduğunu anlar.

» İnsan insana muhtaçtır. Yalnız olduğunu bilen ve toplu yaşamaya ihtiyaç duyan
tek canlı insandır. Bir ekmeği yemek ve bir elbiseyi giymek gibi en basit ihtiyaçları
için diğer insanlara muhtaç bir varlıktır.

Eğitimin Amacı

1) Bediüzzaman'a göre, eğitimin ilk amacı, kişiye iman ve marifetullah'ı kazandırmaktır;
Allah'ı tüm isimleri ve evrendeki tüm tasarrufuyla bilmektir. Ona göre, güçlü bir
iman, sahibi için hem nur ve hem de kuvvettir. Eğitim, sorumlu bireyler yetiştirmek
için, onlara tahkiki bir iman ve marifetullah'ı kazandırmakla yükümlüdür.

2) Bediüzzaman'a göre eğitim özgür bireyler yetiştirmelidir. O'na göre, hürriyet
"İnsanın ne kendisine ve ne de başkasına zarar vermemesidir." Din ve kalbin hakim
olduğu Doğu toplumlarında, kişisel ve toplumsal hürriyetler, kişilerin içsel sorumluluğuna
bağlıdır. Kanun gücü ikinci derecede etkili olabilir. İçsel disiplin ya da içsel
özgürlük, güçlü bir iman ile sağlanabilir. İman ne kadar parlak olursa, kişi o kadar
özgür olur. Hatta o bunu kendi hayatında şöyle ifade etmiştir: "Ekmeksiz yaşarım,
hürriyetsiz yaşayamam!"

3) Bediüzzaman'a göre eğitimin amacı bilinçli, sorgulayıcı insanlar yetiştirmektir.
Hayatın manasını, ne olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini, vazifesinin ne olduğunu
sorgulamaktır. Bu sorulara ikna edici cevaplar vermek eğitimin işidir. Gerçekten,
sorgulanmamış bir hayat yaşamaya ne kadar layıktır? Kendi yaşamını sorgulamayan
insanların, sosyal hayata ilişkin gözlemlerini sorgulaması ne kadar beklenebilir?
Sokrat'ın deyişiyle, "Samimiyetle sorgulayan bir vatandaş, samimiyetle alkışlayandan
daha önemlidir." Bediüzzaman da, "Bir millet cehaletle kendi hukukunu bilmezse ehl-i
hamiyeti dahi müstebit yapar" demekte, eğitimin bu bilinci vatandaşa kazandırmak
durumunda olduğunu belirtmektedir. Nitekim, yapılan araştırmalara göre, halkın siyasi
kararlara katılımı ile eğitim düzeyi arasında yakın bir ilişki olduğu ortaya konulmuştur.
Hatta bir çok ülkede, halkın okuma-yazma oranı ile seçimlere katılma oranlarının
da aynı olduğu gözlemlenmiştir.

Eğitim Hedefleri

Bediüzzaman'a göre, eğitim hedefleri ferdi, toplumsal ve uluslararası olmak üzere
üç ana grupta toplanmaktadır:

» Tahkiki imana sahip özgür fertler yetiştirmek

» Dini ve dünyevi hayatta dengeli bireyler yetiştirmek

» Çoğulcu ve haklara saygılı, istikametli fertler yetiştirmek,

» Nefsini ıslah etmekle işe başlamak

» İnsanlara faydalı olmak

» Yetenekleri inkişaf ettirmek

» Müsbet hareket eden bireyler yetiştirmek

» İnsan psikolojisini bilerek eğitim vermek

» Mukteza-yı hale uygun söylem geliştirmek

» Kâinata mana-yı harfi ile bakmak

» Tezellüle tenezzül etmeyen, zilleti reddeden bireyler yetiştirmek

» Kardeşlik ve uhuvvet duygusunu geliştirmek

» Sosyal uzlaşma için ortak paydalardan yararlanmak

» Hukukunu bilen öncü vatandaş tipi oluşturmak

Eğitim İlkeleri

1) Bediüzzaman'a göre, aklı aydınlatan fen bilimleri, kalbi ışıklandıran ise
dini ilimlerdir. Bu ikisinin birleşmesiyle hakikat ortaya çıkar. Bediüzzaman'ın
bu ifadesi, üç bölümden oluşan beynin öğrenme sistematiği ile örtüşmektedir. İnsani
değerler orta beyin olarak isimlendirdiğimiz hipokampus ile üst beyin dediğimiz
korteksin birlikte kullanımıyla ortaya çıkar ve hakikatler daha iyi kavranabilir.
Kalp olarak isimlendirdiğimiz orta beyin, yani duygularımızın merkezi dini hissiyatımızı
ayakta tutarken, entelektüel zekamızın kaynağı olan korteks ise düşünce üretir.
Bediüzzaman, aklın nuru olarak ifade ettiği fen bilimlerinin kaynağı olan entelektüel
zekanın din bilimlerinin merkezi olan duygusal zeka ile birlikte kullanılmasını
önermektedir. Öğrencileri başarıya ulaştıran, işte bu iki kanadın birlikteliğidir.

2) Bediüzzaman'a göre, eğitim hizmeti herkese sunulabilmeli, her bireyi kapsamalıdır.
Nasıl ki, güneş doğduğunda ışıklarıyla iyi-kötü, pis-temiz her varlığı aydınlatıyor,
üstelik bir varlığı aydınlatması diğer bir varlığa eksiklik vermiyorsa, eğitim de
herkesi kapsama alanına almalıdır (non-rivalry). Eğitim aynı zamanda dışlayıcı (nonexculisiveness)
olmamalıdır. Bu görüşler ışığında, eğitimde fırsat eşitliği evrensel bir haktır.
Bu hak hiçbir şart altında ortadan kaldırılamaz. Bu bağlamda, inancından dolayı
başörtüsü takan ve bu nedenle de okuluna devam edemeyen öğrencilere reva görülen
yasak hiçbir şekilde insan hak ve özgürlüklerine sığmaz.

3) Bediüzzaman'a göre, hürriyet olmadan ilim gelişemeyeceği gibi, ilim olmadan
da hürriyet gelişemez. Ona göre, kişisel ve kurumsal baskının ilme ve bilimsel düşünmeye
engel olmaması gerekir. O her şartta ilmi baskıya karşı çıkarak, hür düşüncenin
ve yeni bilim adamlarının önünü açmıştır. Ayrıca o, siyasal sistem ile eğitim ortamı
arasındaki ilişkiye de dikkat çekerek, hürriyetlerin akılları geliştiren ve güçlü
eğitim ortamı tesis eden özelliğine dikkat çekmiştir.

4) Bediüzzaman'a göre, siyasetin ve devlet otoritesinin yönlendirdiği her eğitim
sistemi, eninde sonunda devletin kutsallığı doktrinini aşılayacağından, halkın da
eğitime katılımı sağlanmalı ve özel eğitim kuruluşları artmalıdır. Onun Doğuda açmayı
planladığı Medresetü'z-Zehra isimli üniversite projesiyle sivil toplumun eğitime
doğrudan ve dolaylı katılımını benimsemiştir. Kısacası, klasik, kitlesel ve merkeziyetçi
eğitim anlayışlarını benimsememiştir.

Eğitim Yöntemleri

1) Bediüzzaman, eğitim yöntemi olarak şu ilkeleri benimsemiştir:

» Batıl şeyleri tasvir etmeden sunmalı

» Kaynaştırıcı ve seviyeye uygun eğitim vermeli

» Güncel olmalı

» Motive edici olmalı

» Şefkat ve sevgi merkezli sunulmalı

» Fıtratı değiştirerek değil, duyguları yönlendirerek eğitmeli

» Hem hikmetli ve hem de muhakemeli konuşmalı

» Öğretmen, görevinin öğrencilere bilgi hazinelerinin anahtarını vermek olduğunu
bilmeli

» Birden fazla dilde eğitim verilmeli

2) Bediüzzaman, eğitimi mekan, zaman ve kişiyle sınırlandırmamıştır. O, her ortamı
eğitim mekanı olarak değerlendirmiştir. Nitekim, ağır suçlardan dolayı hapis yatan
mahkumlara verdiği derslerle, hapishaneyi bir okul (medrese) haline getirmiş ve
buna da Medrese-i Yusufiye ismi verilmiştir.

Din Eğitimi

Bediüzzaman'a göre, din eğitimi fen bilimleri ile birlikte verilmeli, ayrıca,
bir ihtisas alanı olarak, uzmanı tarafından dini tedrisat olarak da sunulmalıdır.

Örgün ve yaygın eğitimde din eğitimi ilkeleri şunlar olmalıdır:

1) Dini eğitim en az 3 yaşında başlamalıdır. Çünkü insan beyninin % 70'i 3-7
yaş arasında oluşmaktadır.

2) Dini eğitimde iman ve marifetullah özenle sunulmalıdır

3) Din eğitimi fen bilimleriyle desteklenmelidir.

4) Din eğitimcileri yaşamadan yaşatamayacağı için, öğrettiklerini önce nefislerinde
yaşamalıdırlar.

5) Din eğitimcisi, doğru İslam'ı ve İslamiyet'e layık doğruluğu sunmalıdır.

6) Dini eğitim, sosyal bilimlerin, psikoloji ve pedagojinin kuralları çerçevesinde
verilmelidir.

7) Din eğitiminde iletişim daima pozitif olmalıdır.

8) Dini kavramlar net olarak açıklanmalıdır.

9) Din eğitiminde seviyeye uygun müfredatlar yazılmalıdır.

10) Din eğitimi veren kurumlar çağın gereklerine göre geliştirilmelidir.

11) Din eğitimi, alanında uzman kişiler tarafından verilmelidir.

Bediüzzaman'ın, Hayatının Üç Döneminde Verdiği Eğitim Mücadelesinin Özeti

Bediüzzaman'ın eğitim konusundaki yaklaşımını anlamak için yaşadığı üç dönemde
eğitim açısından olup bitenlere ve stratejilerine kısaca bakalım:

1925 Öncesi Dönem (Osmanlı Devleti)

1) Medreselerin amacından saptığı, tekkelerin su-i istimale uğradığı

2) Mekteplerin popülaritesinin arttığı, Batı eğitim sisteminin hakimiyet kurmaya
başladığı

3) Din ve fen bilimleri arasında bir çatışma olduğunun zannedildiği

4) İslam alemindeki ihtilafların arttığı

5) Cehaletin yaygınlaşıp, fakirleşmenin arttığı

6) Din alimlerinin İslamiyet'in kışrıyla/kabuğuyla ilgilendiği

7) Batıyı körü körüne taklitçiliğin başladığı

8) Ulus devlet modellerinin öne çıktığı

9) İlmiye sınıfının azaldığı

10) Batı taklitçiliği ve bundan doğan yabancılaşma gözlendiği

11) İslam dünyasında umutların azaldığı, yalan ve hile gibi ahlaki zaafların
arttığı bir dönem olarak yaşandı.

Bu dönemde Bediüzzaman;

1) Mektep, medrese ve tekke arasındaki uzlaşma noktalarını ortaya sürmüş, medreselerin
fen bilimleriyle buluşmasını; mekteplerin de din bilimleriyle imtizacını öne çıkararak
köklü bir eğitim reformu projesi üretmiştir.

2) Din ve bilim arasında, özellikle İslamiyet ile fen bilimlerinin çatışmak bir
yana, fen bilimlerinin kaynağının İslamiyet olduğunu delillerle ortaya koymuştur.

3) İhtilaf, cehalet ve zaruret düşmanlarına karşı, önlemler öne sürmüştür. Bu
çerçevede, bu üç düşmanı ortadan kaldırmanın ortak çaresinin "eğitim" olduğunu vurgulamıştır.
Medresetü'z-Zehra projesi başta olmak üzere, medreselerin ıslahı projesini de ortaya
koymuştur.

4) İslam aleminin dağınıklığının ve cehaletinin kaldırılması için de yine eğitim
tabanlı ittihad-ı İslam önermiştir.

5) "Usul"e (yöntem) vurgu yaparak, düşünce geliştirmenin çıkış noktasının yöntemler
olduğunu belirtmek istemiştir.

1925-1950 Dönemi

1) Cumhuriyet gibi, halka dayalı bir rejimin, halktan ve halkın dini değerler
gibi kavramlarından kopuk bir uygulamaya maruz bırakıldığı,

2) Devletin resmi ideolojisinin eğitim eliyle okullara ve yeni nesillere uygulanmaya
başlandığı,

3) Din adına çalışmaların tamamen durduğu veya durdurulduğu,

4) Din eğitiminin ortadan kaldırıldığı,

5) Okuma yazma bilenlerin harf inkılabıyla bir gecede cahil kaldığı,

6) Irkçılığın (Türkçülüğün) devlet politikası olarak benimsendiği,

7) Pozitivist eğitim sisteminin yerleştirilip, dini değerlerden yoksun bir neslin,
özellikle Köy Enstitüleri gibi yeni nesil üretme çiftliklerinde yetiştirilmesine
çalışıldığı, muallimlerin de bu çerçevede eğitim verdiği,

8) Tahripkar ehl-i bid'anın ve değişik ifsat komitelerinin alabildiğine özgür
bırakıldığı, hatta teşvik gördüğü, tamirat için çalışanların ise yasaklandığı, hapishanelere
ve sürgünlere mahkum edildiği,

9) İslamî değerleri tahrip etmeye yönelik Batı düşünce eserlerinin (Dr. Duzi'nin
İslam Tarihi gibi) Türkçe'ye çevrilerek genç nesillere okuma zorunluluğunu getirildiği,
bir dönem yaşandı.

Bu dönemde Bediüzzaman,

1) Söz konusu tahrip konularını Risale-i Nur ile tamir ve ihya çabası vermiştir.
Bu çerçevede verdiği mesajlar şu şekilde yoğunlaşmıştır.

» İmanı kurtarmak

» Sünnet-i seniyyeyi ihya etmek

» Ahlak telkininde bulunmak

» Kardeşlik duygularını ihya etmek

» Müsbet hareketi ilke edinmek

2) Devlet yetkililerini, devletin yeni nesil yetiştirmek amacıyla verdikleri
eğitimin sonuçlarının vehameti konusunda uyarmıştır.

3) Gerçekleşemeyen üniversite düşüncesini, açık ve yaygın bir eğitim modeli olarak
Risale-i Nur'u uygulamaya koymuştur.

4) Yanına gelen mektep öğrencilerine fenlerin dilini anlamak için yeni bir yaklaşım
sunmuş, fenlerin Allah'ın varlığını anlama ve birliğini fark etme dili olduğunu
anlatmıştır.

5) Hapishane gibi hür olunamayan bir ortamda kitaplar yazmış ve dağıtmıştır.

6) Devletin yapamadığı işi yapmış; mahkumları eğiterek onları topluma kazandırmıştır.

1950-1960 Dönemi

1) Köy Enstitülerinin kapatıldığı,

2) Demokrasinin emeklemeye başladığı,

3) Din eğitiminin İmam-Hatip okulları ve İlahiyat Fakülteleri eliyle yeniden
verilmeye başlandığı,

4) Kur'an'ın ve ezanın aslına çevrildiği,

5) İslam ülkeleriyle ilişkilerin arttığı, bir dönem oldu.

Bu Dönemde Bediüzzaman,

1) İmam-Hatip okullarının açılmasını desteklemiştir.

2) Camii inşaatına bizzat katılarak, dini hissiyatın uyanmasını teşvik etmiştir.

3) Medresetü'z-Zehra isimli üniversite projesini yeniden hayata geçirmek için
girişimlerde bulunmuştur.

4) Hukukun üstünlüğü ilkesinin yerleşmesi için gerekli ikazlarını yapmıştır.

5) Risale-i Nur'un devlet eliyle basılmasını istemiştir.

Sonuç

Bediüzzaman Said Nursi, çalkantılarla dolu, helaket ve felaket asrının insan
fıtratına aykırı eğitim modellerinden hiç birini benimsememiş; beşeriyete yeni eğitim
modeli sunmuştur. Bu bağlamda, onun sunduğu model insanın özellikleri olarak şunları
sıralayabiliriz:

1) İman çerçevesinde özgürlüğüne düşkün,

2) Duygusal ve entelektüel zekasını kullanabilen,

3) Farklılıklara saygılı ve çeşitliliği benimseyen,

4) Hamiyetli ve gayretli, fedakar ve izzetli,

5) Sorgulayıcı ve adaletli, insaflı, şefkatli ve merhametli,

6) Niçin yaşadığını bilen ve ona göre biçimlenen,

7) Kaliteli, insan-ı kamil bir Asr-ı Saadet Müslümanı modelini hedeflemiş ve
bunu kendi yaşayışıyla da göstermiştir.