Cumhuriyet Rejimlerinde Askerî Darbe ve Muhtıraların Demokratik Yapıya ve Ekonomik Kalkınmaya Etkisinin Değerlendirilmesi
Hakan Murat ARSLAN, Doç. Dr., Düzce Üniversitesi
Özet
Cumhuriyet; esasen adalet, meşveret ve gücün kanunda olmasından ibarettir. Demokrasi ise cumhuriyet anlayışının hakimiyeti ve her alanda tatbik edilmesidir. Eğer bir toplumda demokratik yaşam tarzı hâkim değilse, akla gelebilecek tüm olumlu unsurlar gerileme ve tükenme durumunda demektir. En önemlisi de istibdat yani her yönü ile mükemmelliğin zıttı olan baskı ve dayatmalar toplumda yaygın hale gelir. Ancak ümitsiz olunmamalı, köklü değişimler eğer halk tarafından talep edilir ve diretildiği takdirde cumhurun görüşlerine değer veren ve demokrasiye gönül vermiş hükümetler kurulabilir. Bu bilinçlenme için eğitim ve olaylara geniş perspektiften bakmak şarttır. Konuya Türkiye örneği üzerinden yaklaşıldığında; yapılan tüm askeri darbe ve muhtıraların halkın hür iradesine karşı yapıldığı anlaşılır. Halka, cumhuriyet yönetim şekli her yönü ile iyi anlatılmalıdır. İsim ve resimden ibaret olmayan cumhuriyetin esasında Kur’an ve Sünnet olduğu açıkça ifade edilmelidir. Bediüzzaman bu konuda cumhuriyetin hakikatlerinin dört mezhepten çıkarılabileceğini savunmuş ve bunu ispatlamıştır. Çalışmanın bulgular kısmında, cumhuriyet rejiminde askeri darbe ve muhtıraların demokratik yapıya ve ekonomik kalkınmaya olumsuz etkilerini içeren tablolar yer almaktadır. Bu tablolar makro ekonomik göstergeler açısından değerlendirilmiştir. Sonuç olarak cumhuriyet yönetimlerinde demokrasinin sekteye uğratıldığı dönemlerde halkın hür düşüncesi ve ülkenin ekonomik performansının olumsuz etkilendiği ortaya konulmuştur. Ayrıca bu konuda ileride yapılacak akademik çalışmalar için tavsiyelerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Cumhuriyet rejimi, İktisadi kalkınma, Toplumsal refah, Meşveret, Kanun hakimiyeti
The Effects of Military Coups and Memorandums on the Democratic Structure and Economic Development in the Republic Regime
Abstract
The Republic essentially consists of justice, consultation, and the power being based on the law. Democracy, on the other hand, is the dominance and application of the republican understanding in all areas. If a society does not have a dominant democratic way of life, all conceivable positive elements are in a state of regression and depletion. Most importantly, despotism, which is the opposite of excellence in every aspect and entails oppression and coercion, becomes widespread in society. However, there should be no despair; if profound changes are demanded and insisted upon by the people, governments that value the opinions of the public and are dedicated to democracy can be established. Education and a broad perspective on events are essential for this awareness. When approached through the example of Turkey, it becomes apparent that all military coups and memoranda were carried out against the free will of the people. The republican form of governance should be explained to the people in all its aspects. It should be clearly stated that the republic, which is not limited to names and images, is actually based on the Quran and the Sunnah. Bediüzzaman claimed and demonstrated that the truths of republicanism could be derived from the four schools of thought. The findings of the study include tables that demonstrate the negative effects of military coups and memoranda on democratic structure and economic development in the republican regime. These tables have been evaluated in terms of macroeconomic indicators. As a result, it has been shown that during periods when democracy is undermined in republican governments, the free thought of the people and the country’s economic performance are negatively affected. In addition, recommendations have been made for future academic studies on this subject.
Key words: Republic regime, Economic development, Social welfare, Consultation, Rule of law.
Giriş
Cumhuriyet yönetimlerinde halk mutlaka yönetime katılmalıdır. Bu, seçilen milletvekillerinin Bediüzzaman’ın tabiri ile şahane hür olması ile mümkündür. Çünkü vekiller halkı temsil eder ve sık sık halkın arasında olarak onların istek görüş ve düşüncelerini ilgili hükumete aktarır ve yetkili merciler de bu fikirlere değer vererek uygulamalar gerçekleştirir. İlgili hükümetler halkın yönetime bir şekilde katılımını sağlamazlarsa aralarında husumet ve yabancılaşma oluşmaya başlar. Ancak halk yönetime katılırsa kendiliğinden yapılan icrâatlara sahip çıkar ve böylelikle aralarındaki tüm olumsuzluklar sona erer.
Meşrutiyet (Demokratik Cumhuriyet) için söylenen adalet, meşveret ve gücün kanunda olması meselesi günümüzde kuvvetler ayrılığı olarak düşünülebilir. Cumhuriyet rejiminde sistemi ayakta tutan üç unsur vardır bunlar; yasama, yürütme ve yargı erkleridir. Yasama mecliste yapılır “meşveret” ayağı yerine oturur. Yürütme ise ilgili hükümet tarafından mecliste kabul edilen kanunların tüm vatandaşlara eşit olarak uygulanmasıdır bu da “gücün kanunda” olması ayağıdır. Son olarak ilgili hükümetin kanunları uygulaması esnasında çıkabilecek anlaşmazlıkların çözümü için de yargı unsuru devreye girer bu da “adalet” ayağını oluşturmaktadır.
İsim ve resimden ibaret olmayan hakiki cumhuriyet yönetimleri yalnızca belli bir bölgede tezahür eden sosyal, siyasî ve ekonomik problemleri teşhis ve tedavi etmekle kalmaz, büyük Asya ve Afrika kıtalarına yayılan İslâm toplumlarının devamlılığını, birlikteliğini ve kalkınmasını Kur’ân hakikatleri çerçevesinde sağlayabilir.
Çalışmada Bediüzzaman’ın “Zira meşrutiyet hükûmete düştüğü vakit, fikr-i hürriyet meşrutiyeti her vecihle uyandırır. Her nev’ide, her tâifede onun san’atına ait bir nevi meşrutiyeti tevlid eder. Hatta ulemâda, medâriste, talebede bir nev’i meşrutiyeti intâc eder. Evet, her tâifeye ona mahsus bir meşrutiyet, bir teceddüt ilhâm olunuyor. İşte, şu arkasında şems-i saadeti telvih eden ve temâyül ve incizap ve imtizâca yüz tutan lemeât-ı meşverettir ki, bana meşrutiyet hükûmetini bu kadar sevdirmiştir” (Eski Said Dönemi Eserleri, 164). İfadesi içindeki cumhuriyet yönetim şekli hakkında ifade ettiği düşüncesi şerh edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde demokratik yollarla seçilmiş hükümetlere yönelik yapılan tüm askeri darbe ve muhtıra dönemlerinde ekonomi ve kalkınma göstergeleri değerlendirilmiştir.
Literatür Taraması
Cumhuriyet rejiminin temel unsuru olan demokratik yaşam bilincinin oluşturulmasında etkili olan tanım ve kavramlar bu bölümde ifade edilmiştir.
Meşrutiyetin (Cumhuriyet) Tanımı
Sual: “İstibdat bu derece bir semm-i katil olduğunu bilmezdik. Lehü’l-hamd, parçalandı. Onu esâsiyle tedâvi edecek olan tiryâk-ı meşrutiyeti bize târif et.”
Cevap: Bâzı memurların ef’ali, adem-i ülfetten dolayı size yanlış ders gösterdiği ve şiddetten neş’et eden müşevveşiyetle hâl-i hazırdan fehmettiğiniz meşrutiyeti tefsir etmeyeceğim. Belki hükûmetin hedef-i maksadı olan meşrutiyet-i meşrûâyı beyân edeceğim:
İşte, meşrutiyet “işlerde onlarla istişare et” ve “Onların işleri aralarında yaptıkları istişare iledir.” âyet-i kerîmelerinin tecellîsidir ve meşveret-i şer’iyedir. O vücud-u nûrânînin kuvvete bedel, hayatı haktır, kalbi mârifettir, lisânı muhabbettir, aklı kanundur, şahıs değildir. Evet, meşrutiyet hâkimiyet-i millettir; siz dahi hâkim oldunuz. Umum akvâmın sebeb-i saadetidir; siz de saadete gideceksiniz. Bütün eşvâk ve hissiyât-ı âliyeyi uyandırır; uyku bes, siz de uyanınız. Zira meşveret perdeyi attı; milliyet göründü, harekete geldi. Milliyet içinde İslâmiyet ışıklandı, ihtizâza geldi. Zira, milliyetimizin ruhu İslâmiyettir; hakiki ve nisbî ve izâfîden mürekkeptir (Eski Said Dönemi Eserleri, 444).
Günümüzde cumhuriyet kavramı genellikle demokrasi ile eş anlamlı olarak kabul edilmiştir. Ancak adı Cumhuriyet olan bazı devletlerde, gerçekte Cumhuriyetle uyumlu olmayan yönetim biçimleri görülmektedir. Örneğin, Güney Amerika’daki askeri cuntalar, gerçek anlamda demokrasi ve cumhuriyet prensiplerine uymamalarına rağmen kendilerini cumhuriyet olarak tanımlamaktadırlar. Bu durum, Bediüzzaman’ın isim ve resimden ibaret olan cumhuriyet rejimlerini akla getiriyor. Cunta gibi demokrasiden çok uzak bir yönetim biçimi de olsa birçok devlet cumhuriyeti, adeta devletin resmi yönetim şekli olarak kullanarak rejimlerini demokratik bir yönetimmiş gibi tanıtmaktadırlar.
Cumhuriyet Yönetiminde Tüm Halk Kemâlata Kamçılanır
Risale-i Nur’daki ifadelerden hareketle cumhuriyet yönetimiyle tüm halk kemâlata kamçılanır, diyebiliriz. Bu mana da bir ülkenin gerçek demokrasi, eşitlik ve adalet ilkeleri doğrultusunda yönetildiğinde, halkın genelinin refah ve gelişime odaklandığını ifade eder. Bu görüş, dünya genelinde çeşitli ülkelerde görülen olumlu uygulamalar ile açıklanabilir. Aşağıda bu görüşü destekleyen bir kısım örnekler sunulmuştur;
İskandinav Ülkeleri (İsveç, Norveç, Danimarka):
İskandinav ülkeleri; demokrasi, adalet ve sosyal eşitlik konularında dünya genelinde örnek teşkil ederler. Bu ülkelerdeki cumhuriyet yönetimleri, halkın refahını en üst düzeye çıkarmaya odaklanmışlardır. İskandinav ülkelerinde yüksek yaşam standartları, ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetleri gibi sosyal hizmetler, halkın kemâlata ulaşmasını desteklemektedir.
Almanya:
Almanya, demokratik bir cumhuriyet olarak yönetilir ve yüksek yaşam kalitesi ile tanınır. Ülke; eğitim, altyapı, sağlık hizmetleri ve sosyal güvenlik açısından önemli yatırımlar yaparak halkın refahını artırmaya çalışmaktadır.
Kanada:
Kanada; adalet, eşitlik ve insan hakları konularında yüksek standartlara sahip bir demokratik cumhuriyet olarak bilinir. Ülke, göçmenlerin entegrasyonunu teşvik eden politikaları ve sosyal güvenlik ağları gibi önlemleri uygulayarak halkın kemâlata ulaşmasını desteklemektedir.
İzlanda:
İzlanda, dünya genelinde demokrasi ve kadın hakları açısından önde gelen bir ülke olarak kabul edilir. Ülke, toplumsal eşitlik ve adaleti teşvik eden politikaları benimsemektedir ve halkın her açıdan yönetime katılımını teşvik etmektedir.
Norveç:
Norveç, doğal kaynakların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi ve kamu gelirlerinin adaletli bir şekilde dağıtılması ile bilinir. Ülke, halkın refah seviyesini artırmak için sosyal hizmetlere büyük yatırımlar yapmaktadır.
Bu ülkeler; demokratik ilkeleri, insan haklarını ve sosyal adaleti benimseyen cumhuriyet yönetimlerini temsil ederler ve bu şekilde halkın kemâlata ulaşmasını teşvik ederler. Bu örnekler dikkat ile incelendiğinde; demokrasi ve insani gelişmişlik endeksi yüksek ülkelerin isim ve resimden ibaret olmayan gerçek cumhuriyet rejimi ile idare edildiklerini dolayısı ile halkın refahını artırmak, düşünce özgürlüğünü sağlamak ve halkın kanun önünde eşitliğini teşvik etmek amacı ile nasıl çaba sarfettikleri görülmektedir.
Cumhuriyet Yönetiminde Topyekûn İktisadî Kalkınma Esas Alınır
Cumhuriyet yönetimlerinde iktisadi kalkınmayı desteklemek için bir dizi politika ve uygulama kullanılmaktadır. Aşağıda iktisadi kalkınmayı desteklemek için alınabilecek önlemler ve bunların olumlu göstergeleri örnekleri ile sıralanmıştır;
Eğitim ve İnovasyon: Eğitim yatırımları, işgücü becerilerinin geliştirilmesine katkıda bulunur. Yüksek kaliteli eğitim, inovasyonu teşvik eder ve işgücünün daha rekabetçi hale gelmesini sağlar. Olumlu göstergeler arasında; daha yüksek insan sermayesi, daha fazla yenilikçi endüstriler ve teknoloji şirketlerinin ortaya çıkması yer alır. Örneğin; Güney Kore’nin eğitim yatırımları ve inovasyon stratejileri, ülkenin teknoloji alanındaki liderliğini desteklemiştir (Oğuztürk, 2016).
Altyapı Yatırımları: Ulaşım, enerji, su ve iletişim gibi altyapı yatırımları, üretkenliği arttırır ve maliyetleri azaltır. Olumlu göstergeler arasında; daha iyi ulaşım ağları, enerji verimliliği artışı ve lojistik sektörünün gelişmesi yer alır. Örneğin; Çin’in son yıllarda gerçekleştirdiği büyük altyapı yatırımları, ülkenin büyüme hızını artırmıştır.
Yatırım Teşvikleri ve İş Dostu Politikalar: İş dünyasını teşvik eden politikalar ve düzenlemeler, yatırımcıların ülkede iş yapma isteğini arttırır. Olumlu göstergeler arasında; yabancı işletmelerin doğrudan yatırım sayısında artış ve yeni işletmelerin kurulması yer almaktadır. Örneğin; Singapur’un iş dünyasına kolay erişim sağlayan politikaları ve düzenlemeleri, ülkeyi bir iş merkezi haline getirmiştir.
Tarım ve Kırsal Kalkınma: Tarım, birçok cumhuriyet ülkesinde önemli bir sektördür. Verimliliği artırmak için tarım reformları ve kırsal kalkınma stratejileri uygulanabilir. Olumlu göstergeler arasında; gıda üretiminin artması ve gelir düzeyinin yükselmesi yer alır. Örneğin; Brezilya’nın tarım sektöründeki büyümesi, ülkenin ekonomik kalkınmasına katkı sağlamıştır.
Dış Ticaret ve İhracat Politikaları: Uluslararası ticaretin teşvik edilmesi dış pazarlara erişimini arttırır. Olumlu göstergeler arasında; dış ticaret hacminin artışı ve yurt dışı satım gelirlerinin yükselmesi yer almaktadır. Örneğin; Almanya’nın ihracat odaklı ekonomi politikaları, ülkenin dünya ekonomisindeki gücünü desteklemiştir (Bağdınlı ve Arslan, 2022).
Sosyal Hizmetler ve Refah Politikaları: Sosyal hizmetler ve refah politikaları, yoksulluğu azaltmakta ve işgücü verimliliğini arttırmaktadır. Olumlu göstergeler arasında; düşen yoksulluk oranları, eşitsizliklerin azalması ve daha sağlıklı işgücü yer almaktadır. Örneğin; İskandinav ülkelerinin sosyal hizmetlere yaptığı yatırımlar, genel refahın artmasına ve toplumsal istikrarın sürdürülmesine yardımcı olmuştur (Özsoy, 2019).
İktisadi kalkınmayı destekleyen bu önlemler, bir ülkenin ekonomik büyümesini hızlandırır ve yaşam standardını yükseltir. Bu politika ve uygulamaların başarısı ilgili ülkelerin şartlarına ve ihtiyaçlarına göre değişkenlik göstermektedir.
İhtilâller (Darbeler) ve Muhtıralar Demokrasiyi Sekteye Uğratır
Darbeler özellikle demokrasiye, istikrara ve ekonomik kalkınmaya zarar veren siyasi ve askeri olaylardır. Demokratik rejimleri sekteye uğratan darbe ve muhtıraların toplumda oluşturduğu olumsuz etkileri aşağıda ifade edilmiştir;
Demokrasiyi Baskı Altında Tutması: Darbeler, demokratik süreçleri kesintiye uğratır ve halkın temsilcileri üzerindeki otoriter kontrolü artırır. Darbe sonrası hükümetler genellikle sivil özgürlükleri sınırlar, ifade özgürlüğünü kısıtlar ve muhalefeti bastırır. Örneğin, 1980 askeri darbesinin ardından Türkiye’de birçok temel hak ve özgürlükler sınırlanmıştır (Demirhan ve Öztürk, 2020).
Yatırımcı Güvensizliğinin Ortaya Çıkması: Darbeler, ekonomik belirsizliğe neden olur ve yatırımcı güvensizliğini artırır. Yatırımcılar istikrarlı bir siyasi ortamda iş yapma eğilimindedirler. Darbeler, yatırımları azaltır ve yabancı sermayenin ülkeye girişini engeller. Örneğin, 2013’te Mısır’daki askeri darbenin ardından ülkede ekonomik çalkantılar yaşanmış ve özellikle yabancı yatırımcı Mısır’da iş yapmaktan kaçınmıştır.
Ekonomik Kalkınma Projelerinin Durdurulması: Darbeler özellikle mevcut hükümetin ekonomik kalkınma projelerini durdurur veya erteler. Bu tutum altyapı yatırımlarının, eğitim reformlarının ve diğer ekonomik büyümeyi destekleyen projelerin gecikmesine veya iptal edilmesine neden olur. Örneğin, 2014’te Tayland’da yaşanan darbe sonrası ülkedeki altyapı projeleri durmuş ve ekonomik büyüme aşırı yavaşlamıştır.
Dış Yardımların Azalması: Darbeler, özellikle uluslararası düzeyde gerçekleştirilmesi planlanan yardımların kesilmesine veya azalmasına yol açar. Ulus ötesi ülkeler demokratik süreçlere müdahaleyi hoş karşılamaz ve bu nedenle ekonomik yardımları keser. Örneğin, 2009’da Honduras’ta gerçekleşen askeri darbenin ardından ABD ülkeye yapılması planlanan yardımları askıya almıştır.
Toplumsal İstikrarsızlığın Belirgin Hâle Gelmesi: Darbeler toplumsal istikrarsızlığa ve protestolara yol açar. Bu tutum üretkenlik kaybına ve iş dünyasının olumsuz etkilenmesine neden olur. Örneğin, 2011’deki Mısır Devrimi sonucu gerçekleşen askeri darbenin ardından ülkede protestolar ve çatışmalar sürekli yaşanır olmuştur.
Darbe ve muhtıraların demokrasiyi sekteye uğratması ve ekonomik kalkınmayı geriletmesi, uzun vadeli istikrarın ve refahın da zedelenmesine neden olur. Bu nedenle, demokratik kurumların korunması ve darbelerin önlenmesi, ekonomik büyüme ve kalkınma için çok önemlidir.
Cumhuriyet Yönetiminin İslâm Ülkelerinin Ekonomik Kalkınmasına Olumlu Faydaları
Cumhuriyet yönetiminin İslam ülkelerinin ekonomik kalkınmasına olumlu etkileri bir dizi unsur ile açıklanabilmektedir. Bu unsurlar ilgili ülkelerin tarihi ve siyasi yaklaşımlarına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bununla birlikte genel olarak cumhuriyet yönetiminin ekonomik kalkınmaya olumlu etkileri aşağıdaki hususları içermektedir;
Piyasa Ekonomisine Geçiş: Cumhuriyet yönetiminde özellikle serbest piyasa ekonomisine dayalı bir ticaret yaklaşımı teşvik edilir. Bu tutum rekabetçi bir iş ortamı oluşturur ve özel sektörün sürekli büyümesini teşvik eder. Bir ülkede özel sektörün güçlenmesi; yatırımların artmasını, iş imkânlarının çoğalmasını ve ekonomik büyümeyi sağlamaktadır.
İstikrar ve Güven Ortamının Sağlanması: Cumhuriyet rejiminde; hukukun üstünlüğünü sağlamak, halkın özgür düşüncesini ifade etmesini temin etmek ve şeffaf bir ticaret ortamı oluşturmak hedeflenir. Bu da yabancı yatırımcıların ve uluslararası kurumların güvenini arttırır. Güven ortamı, dış yatırımları çekmeye, ticaret hacmini artırmaya ve ekonomik büyümeyi desteklemeye yardımcı olur (Gökyayla ve Süral, 2004).
Eğitim ve Teknolojinin Gelişmesi: Cumhuriyet yönetim anlayışında eğitim ve teknolojik gelişmelerin teşvik edilmesi çok önem arz eder. Çünkü nitelikli iş gücünün artması, teknolojik yeniliklerin uygulanabilirliğinin artması ve bilgiye dayalı ekonomik faaliyetlerin artması ekonomik kalkınmayı ve toplumsal refahı her yönü ile desteklemektedir (Buyruk, 2018).
Altyapı ve Ulaşımın Gelişmesi: Demokratik cumhuriyet yönetim anlayışının temel hedefleri arasında altyapı ve ulaşım projelerine yatırım yapmak vardır. Bu durumda ticaret kolaylaşır, lojistik maliyetler düşer ve ekonomik faaliyetler artar. Modern hale gelen altyapı hizmetleri iş yapma maliyetlerini azaltır ve böylece özel müteşebbis işletmelerin büyümesi teşvik edilmiş olur.
Bu etkiler, ilgili ülkelerde cumhuriyet yönetiminin getirdiği ekonomik reformlara bağlı olarak değişebilir. Örneğin, Türkiye gibi Müslüman bir ülkede cumhuriyet yönetimi belirli dönemlerde ekonomik kalkınmaya yönelik çeşitli politikalar ve reformlar uygulayarak ekonomik büyümeyi teşvik etmiştir. Ancak her ülkenin kendine has şartları göz önünde bulundurularak bu etkilerin değerlendirilmesi yapılmalıdır.
Bulgular ve Yorumları: Türkiye’de Askerî Darbe ve Muhtıraların Demokrasiye ve İktisadî Kalkınmaya Olumsuz Etkileri
Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde gerçekleşen askeri darbeler ve muhtıraların demokrasiye ve iktisadi kalkınmaya etkileri ayrı ayrı incelediğinde elde edilen veriler aşağıda sıralanmıştır:
1960 Askerî Darbesi
Demokrasiye Etkisi: 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, demokrasiye ciddi bir darbe vurmuştur. Demokratik seçilmiş hükümet devrilmiş, siyasi partiler kapatılmış ve halkın temsilcilerinin yerine askeri yönetimler getirilmiştir. Basın ve ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar, demokratik bir toplumda önemli bir unsur olan düşünce özgürlüğüne uzunca bir dönem set çekmiştir. Ayrıca siyasi temsil ve katılım sorunları ortaya çıkmıştır. Çünkü siyasi partilerin kapatılması veya yasaklanması toplumun geniş kesimlerini siyasi süreçlerden uzaklaştırmıştır. Darbenin ardından, 1961 Anayasası yürürlüğe girmiştir. Bu anayasa, askeri müdahale sonucu ortaya çıktığından demokratik ilkelerden yoksundur (Bozkurt ve Dost, 2002).
İktisadi Kalkınmaya Etkisi: Darbe sonrası ekonomik kalkınma projeleri ve reformlar gecikmiştir. Siyasi istikrarsızlık nedeniyle yerli/yabancı yatırımcının güvensizliği artmıştır. Askeri darbe sivil hükümetin devrilmesi anlamına gelirken, bu durum ekonomik karar alma süreçlerini etkilemiş ve askeri yönetim, ekonomi politikalarını belirlenmesinde daha büyük rol oynar hale gelmiştir.
Tablo 1 detaylı incelendiğinde; çok partili dönemin başladığı 1946’da demokrasi endeksi değerinin olumlu manâda iki katına çıktığı ve ekonomik büyüme oranının -15,4’ten 31,9’a yükseldiği görülmektedir. Ayrıca 1950’de Demokrat Parti’nin seçilmesi ve hükümetin kurulmasından sonraki veriler aynı tabloda değerlendirildiğinde; büyüme oranının % 12,8 olduğu, enflasyon oranının % 6,2’ye yükseldiği ve 1952’de % 1’e kadar düştüğü açıkça görülmektedir.
Tablo 1. 1945-1952 Yılları Arasında Türkiye’deki Mâlî Göstergeler
Yıllar | Demokrasi Endeksi Değeri | Ekonomik Büyüme Oranı % | Enflasyon Oranı % |
1945 | -7 | -15,4 | 54,1 |
1949 | +7 | 31,9 | 104,4 |
1950 | +7 | 9,4 | 10,2 |
1951 | +8 | 12,8 | 6,2 |
1952 | +7 | 11,9 | 1 |
Kaynak: TCMB istatistik verileri
1971 Askerî Muhtırası
Demokrasiye Etkisi: Bu dönemde ordu hükümete bir muhtıra vererek siyasi düzenlemeler yapmasını talep etmiştir. Muhtıra sonrası hükümet istifaya zorlanmış ve ardından siyasi parti kapatmaları ve üniversite reformları gibi olaylar yaşanmıştır. Bu olaylar demokrasiye açıktan müdahaleyi göstermektedir.
İktisadi Kalkınmaya Etkisi: Muhtıranın ardından ekonomik istikrarsızlık devam etmiştir. Çünkü hükümet düşürülmüştür. Bu tutum doğrudan demokrasiye müdahaledir. Halbuki muhtıra öncesi zamanın hükümeti iktisadi kalkınma adına bir dizi adımlar atmış ve emin adımlar ile uygulamalarına devam etmiştir. Yani ekonomik göstergelerin olumlu manada seyir izlediği bilinmektedir.
Muhtıralar, askeri darbeler gibi halkın düşünce özgürlüğüne ve demokratik haklarına engel olan uygulamalardır. Bu dönemlerde ekonominin olumsuz etkilendiği açıktır. Çünkü Türkiye’de gerçekleşen 1971 askeri muhtırası döneminde demokrasi endeksi değeri +8’ den -2’ye düşerken, ekonomik büyüme oranı % 5.8’den % 2.2’ye düşmüş ve enflasyon oranı % 6.7’den %15.9’a yükseldiği Tablo 2’de açıkça görülmektedir.
Tablo 2. 1970-1971 Yılları Arasında Türkiye’de Mâlî Göstergeler
Yıllar | Demokrasi Endeksi Değeri | Ekonomik Büyüme Oranı % | Enflasyon Oranı % |
1970 | +8 | 5.8 | 6.7 |
1971 | -2 | 2.2 | 15.9 |
Kaynak: TCMB istatistik verileri
1980 Askerî Darbesi
Demokrasiye Etkisi: 12 Eylül 1980 askeri darbesi demokrasiyi büyük ölçüde etkilemiştir. Anayasa değişiklikleriyle siyasi partiler kapatılmış, binlerce kişi gözaltına alınmış ve işkence görmüştür. 1982 Anayasası, askeri yönetim tarafından hazırlanmış ve sivil özgürlükleri sınırlayan ve askeri müdahalelere zemin hazırlayan unsurlar içermektedir. Ayrıca siyasi partiler kapatılmış ve siyasetçilere siyasi faaliyet yasağı getirilmiştir. Bu durum, demokratik rekabetin önündeki en büyük engellerden biridir. Hatta yayın organlarına getirilen sansürler ve gazetecilere yönelik baskılar, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olmuştur. En kötüsü de askeri darbeler, otoriter yönetim anlayışının normal unsurları haline gelmiştir. Askeri yönetim, sivil siyaset üzerinde belirleyici bir rol oynamaya başlamış ve demokratik süreçlere sürekli müdahale eder olmuştur.
İktisadi Kalkınmaya Etkisi: Darbenin ardından ekonomik istikrarsızlık ve piyasalara olan güvensizlik uzunca bir süre devam etmiştir. Ancak askeri yönetim, ekonomik liberalleşme reformlarını başlatmış ve dış yatırımları teşvik etmiş ise de faydası olmamıştır. Ekonomik politikaların yol açtığı işsizlik, eşitsizlik ve sosyal huzursuzluklar toplumda güven kaybına neden olmuştur. Güvensizlik ortamı yatırımları ve ekonomik faaliyetleri olumsuz etkilemiştir. Ayrıca ekonomik liberalleşme politikaları özel sektörü öne çıkarmak adına yapılmış ancak bu durum gelir eşitsizliğini arttırmıştır. Zenginleşen azınlığın ekonomik gücü ile yoksul kesimler arasındaki uçurum artmıştır.
Tablo 3’te darbe dönemlerinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin ekonomisinin insani gelişmişlik ve demokrasi endekslerine bağlı olarak yaşadığı derin kopmaları ve gerilemeleri göstermektedir. Örneğin, ilgili tabloda demokrasi endeksi değerinin 1980’ de 9’dan -5’e düştüğü görülmekte, sivil haklar seviyesinin özgür seviyeden kısmi özgür seviyeye gerilediği, büyüme oranının % 8’den – % 2,8’e düştüğü ve enflasyon oranının % 10,1’den % 107,2’ye yükseldiği görülmektedir. Bu durum demokratik cumhuriyet yönetimlerine yapılan askeri darbelerin ekonomiyi ne denli olumsuz etkilediğinin açık bir göstergesidir.
Tablo 3. 1975-1981 Yılları Arasında Türkiye’de Mâlî Göstergeler
Yıllar | Siyasi Haklar | Sivil Haklar | Demokrasi Endeksi Değeri | İnsani Gelişmişlik Endeksi Değeri | Ekonomik Büyüme Oran | Enflasyon Oran |
1975 | 2 | Özgür | 9 | – | 8 | 10,1 |
1980 | 5 | K | -5 | 0,474 | -2,8 | 107,2 |
1981 | 4 | K | -5 | 0,569 | 4,8 | 36,8 |
Kaynak: TCMB istatistik verileri
1997 Post Modern Darbesi (28 Şubat Süreci)
Demokrasiye Etkisi: Askeri yetkililer hükümeti istifaya zorlamış ve dini duyarlılıklarını yansıttıkları gerekçesiyle siyasetçilere baskı uygulamıştır. Demokrasi her yönü ile zayıflatılmıştır. Darbe sürecinde medya üzerinde sıkı bir kontrol uygulanmıştır. Basına sansür uygulanması ifade özgürlüğünün sınırlanması ve muhalif seslerin bastırılması demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklerin ihlali anlamındadır. Hatta bu darbe sonrası Türkiye’de siyasi kutuplaşmalar derinleştirilerek toplumun kutuplaşmasına ve siyasi rekabetin zorlu bir hale gelmesine neden olmuştur.
İktisadi Kalkınmaya Etkisi: Bu dönemde ekonomik belirsizlik artmış ve yatırımlar sınırlanarak ekonomik büyüme yavaşlamıştır. Darbenin etkisiyle ekonomideki belirsizlik ve politika değişimleri enflasyonu ve faiz oranlarını artırmıştır. Yüksek enflasyon ve faiz oranları işletmelerin maliyetlerini artırarak ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemiştir. Darbe sonrasında yaşanan ekonomik zorluklar işsizlik oranlarını arttırmıştır. İstihdamda yaşanan bu olumsuz gelişme toplumsal huzursuzluğa ve sosyal sorunlara yol açmıştır.
2016 Darbe Girişimi
Demokrasiye Etkisi: 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişimi demokrasiyi ciddi şekilde sarsmıştır. Ancak bu darbe girişimi halkın direnişi ile püskürtülmüştür dolayısı ile hükümetin otoritesi güçlendirilmiştir.
İktisadi Kalkınmaya Etkisi: Darbe girişimi sonrası kısa vadeli ekonomik dalgalanmalar yaşanmıştır. Zamanın hükümeti, ekonomik istikrarı yeniden tesis etmeye yönelik önlemler almaya çalışsa da ülke her yönü ile çok zarar görmüştür.
Tablo 4’te ifade edilen veriler, 2015 ile 2020 arasında Türkiye’nin ifade özgürlüğü, siyasi haklar ve buna bağlı ekonomik göstergeler açısından dikkate değer bulguları göstermektedir. Özellikle tablo standartlaştırılmış endekslerle değerlendirildiğinde, Türkiye’nin bu dönemde özgürlükler statüsü açısından kısmen özgür’den özgür olmayana olumsuz manâda bir değişiklik gösterdiği, siyasi haklar ve sivil haklar puanları ise yine olumsuz manâda 3’ten 5’e yükselmiştir. Bu durum, siyasi ve sivil hakların artan bir şeklide kısıtlandığını göstermektedir. Aynı zaman aralığında, ülkenin ekonomik büyüme oranı azalan bir eğilim göstermiştir. Ayrıca enflasyon oranı belirgin bir şekilde arttığı gözlemlenmiştir. Bu sayısal sonuçlar bir araya getirildiğinde; Türkiye’nin belirtilen zaman aralığında önceki yıllara kıyasla daha zayıf makroekonomik performansla örtüşen ve azalan siyasi ve sivil özgürlükler yolunda olduğu söylenebilir.
Tablo 4. Türkiye Ekonomisinin 2015-2020 Yılları Arasında Sivil ve Siyasî Haklar Açısından Değerlendirilmesi
Siyasi Haklar | Sivil Haklar | Özgürlük Statüsü | Ekonomik Büyüme Oranı | Enflasyon oranı | GSYİH ($) | |
2015 | 3 | 4 | Kısmi Özgür | 6,1 | 8,81 | 10851,9 |
2016 | 3 | 4 | Kısmi Özgür | 3,2 | 8,53 | 10734,3 |
2017 | 4 | 5 | Özgür Olmayan | 7,5 | 11,97 | 10464 |
2018 | 5 | 6 | Özgür Olmayan | 2,8 | 20,30 | 9400,8 |
2019 | 5 | 6 | Özgür Olmayan | 0,9 | 11,84 | 9103 |
2020 | 5 | 6 | Özgür Olmayan | 1,9 | 14,60 | 8561,1 |
Kaynak: https://freedomhouse.org/countries/freedom-net/scores
Tüm bu tablolar, Türkiye’de gerçekleşen askeri darbe ve muhtıraların demokrasiyi olumsuz etkilediğini ve iktisadi kalkınmayı yavaşlattığını veya durdurduğunu göstermektedir. Demokrasiye yönelik müdahaleler siyasi istikrarsızlığa, yatırımcı güvensizliğine, ekonomik projelerin gecikmesine ve ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olmuştur. Bu nedenle demokratik kurumların korunması ve istikrarın sürdürülmesi iktisadi kalkınma için kritik öneme sahiptir.
Sonuç ve Değerlendirme
Bu çalışma cumhuriyet yönetimlerinin temel unsurları olan halkın katılımı, adalet, meşveret ve gücün kanunda olmasının önemini ele almıştır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Cumhuriyet yönetiminde tüm halk kemâlata kamçılanır” sözü, demokrasi ve insan hakları değerlerine dayalı bir yönetim anlayışının vurgusunu yapmaktadır.
Çalışmada ifade edilen fikirler, günümüzde kuvvetler ayrılığı ilkesi olarak da bilinen demokratik sistemlerin temelini oluşturan yasama, yürütme ve yargı erklerini içerir. Meşveret, yani danışma ve halkın görüşlerine değer verme, demokratik süreçlerin önemli bir parçasıdır. Bu tutum milletvekillerinin halkı temsil ederken onların isteklerini ve görüşlerini idarede olan hükümete iletmelerini gerektirir.
Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin siyasi tarihi darbeler ve muhtıralarla doludur. Bu olayların tümü demokrasiye zarar vermiş, siyasi istikrarsızlığa yol açmış ve ekonomik kalkınmayı engellemiştir. Ancak çalışmada vurgulandığı gibi halkın yönetime aktif katılımı ve demokrasiye olan inancı bu olumsuzlukların üstesinden gelmeye yardımcı olmuştur.
Sonuç olarak isimden ve resimden ibaret olmayan cumhuriyet yönetimleri sadece bir ülkenin iç meselelerini ele almaz. Aynı zamanda bu idari yaklaşımı diğer ülkelere de ilham kaynağı olur. Adalet, meşveret ve gücün kanunda olması prensipleri ile idare edilen bir islâm devleti sadece kendi iç sorunlarına değil daha büyük coğrafyalarda var olan İslâm toplumlarına da rehberlik edecektir. Bu konuda Bediüzzaman’ın Münazarat isimli eserinde geçen görüşleri demokrasi ve kalkınma yolunda ilerlemeye çalışan islâm devletleri için önemli bir kaynaktır. Gelecekte yapılacak akademik çalışmalarda cumhuriyet rejiminin toplumsal refahı destekleme boyutunda diğer siyasi rejimlerle karşılaştırılmasına yönelik çalışmalar yapılabilir.
Kaynakça
BAĞDINLI, N. & Arslan, İ.K. Makro Ekonomik Göstergelerin Dış Ticaret Dengesi Üzerine Etkisi. Journal of Emerging Economies and Policy, 7(1), 106117, 2022
BOZKURT, E. ve Dost, S. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde İfade Özgürlüğü Kararları Ve Türkiye. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi. C7, S1, s.47-74, 2002
BUYRUK, H. Gelişen Teknolojiler, Değişen İşgücü Nitelikleri ve Eğitim . OPUS International Journal of Society Researches , 8 (14) , 599-632 . DOI: 10.26466/opus.404223, 2018
DEMİRHAN, Y. ve Öztürk, M. 15 Temmuz Darbe Girişimi Sonrasında Demokratik Bilincin Kutsal Bileşenleri . Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi , 0 (43) , 405-420 . DOI: 10.21497/sefad.756101, 2020
FREEDOMHOUSE (2023): Countries and Territories. https://freedomhouse.org/countries/freedom-net/scores, [Erişim Tarihi: 07.11.2023]
GÖKYAYLA, C.D. ve Süral, C. 4875 Sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Ve Getirdiği Yenilikler. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt : 6, Sayı : 2, 2004, s.131-167, 2004
https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Enflasyon+Verileri/Tuketici+Fiyatlari (Alıntılanma Tarihi: 08.12.2023)
NURSİ, S. Eski Said Dönemi Eserleri. Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 2021
OĞUZTÜRK, B. S. (2016). Güney Kore’nin Kalkınmasında İnovasyonun Rolü. Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, 3(5), 48-53.
ÖZSOY, D. Türkiye’de Yoksullukla İlgili Sosyal Politikalar: Bir Değerlendirme Çalışması. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı. Doktora Tezi, 2019.