Zikir" kelimesi lügatta "zekera-yezkuru-zikran-tezkâran ve
zükran" kalıbından gelmektedir. Cemîsi "zükûr" olan "ez-zikr" kelimesi, bir
şeyin anma, telaffuz etme, şeref, şöhret, şân, sitâyiş, namaz, dua ve niyâz-ı
İlâhî, Kur’an’ı Kerîm, Kur’an’ı Kerîm tilâveti, kitap, tesbih, dua, şükür, taat,
bahadır adam, hüccet, kadri yüce şey manalarına gelmektedir.1

Kur’an’ı Kerîm’de “zkr” kökünden gelen ve çeşitli kalıplarda
bulunan kelimeler yaklaşık 292 ayette yer almaktadır. İsim, fiil ve masdar
şeklinde yer alan bu kelimeler "zikir" kelimesinin lügat anlamına paralel olarak
değişik manalarda kullanılmıştır.

Kur’an’ı Kerîm’de "zikir" kelimesi fiil kalıbıyla bazı ayetlerde
düşünmek manasına kullanılmıştır. Bir ayette Allah İsrâiloğullarına hitaben
Tevrat’a sıkıca sarılmalarını ve içinde olanı zikretmelerini emretmektedir.2
Başka ayetlerde Allah bir takım hatırlatmalarda bulunduktan sonra insanların bu
konularda hiç düşünmediklerini (zikretmediklerini) veya çok az düşündüklerini
vurgulamakta, düşünmeye teşvik etmekte ve zaman zaman şiddetle ihtar etmektedir.3
Zikrin düşünmek manasına kullanıldığı başka bir ayet ise müteşabih ayetler
karşısında takınılacak tavrın belirtildiği Al-i İmran sûresinin 3-7.
ayetleridir.

Zikir kelimesi bazı ayetlerde "zekkera-yezzekkeru" kalıbında
"hatırlatmak, öğüt vermek ve öğüt almak" manasında kullanılmıştır. Bu ayetlerde
Allah’ın öğüt verdiği belirtildiği gibi4 Hz.Muhammed (a.s.m.)’ın
sadece bir öğütçü olduğu ve bu sebeple insanlara öğüt vermesi emredilmekte5
"Faydalı olacaksa insanlara öğüt ver" buyurulmaktadır.6 Başka bir
ayette ise öğüt vermeyi emrettikten sonra öğüdün insanlara fayda verdiği ifade
edilmektedir.7

Allah, Kur’an’ı öğüt alsınlar diye Peygamberinin dilinde
indirmiş ve böylece Kur’an kolay bir şekilde anlaşılmıştır.8
Kur’an’da zikredilen çeşitli misaller insanlar öğüt alsınlar diye verilmiştir.9
Kur’an ayetleri üzerinde düşünülmeli ve öğüt alınmalıdır.10 Bu
sebepten dolayı Allah Hz. Muhammed’e (a.s.m.) "Sen onlar üzerinde bir zorba
değilsin. Söz verdiğim günden korkanlara Kur’an’la öğüt ver" buyurmaktadır.11
Hz. Nûh ve Hz. Musa’nın (a.s.) kıssasında ve diğer ayetlerde de "zikir" kelimesi
öğüt vermek ve öğüt almak manasında kullanılmıştır.12

Allah Taâla Kur’an’da insanlara bazı olayları hatırlatmakta ve
onlara öğüt almalarını emretmektedir. Fakat bu emir karşısında çoğu insanlar
öğüt verildiğinde öğüt dinlememekte ve öğütten yüz çevirmekte veya çok az öğüt
almaktadırlar.13 Başka bir ayette ise ancak Allah’tan korkan kimsenin
öğüt alacağı ifade edilmekte ve böylece öğüt alan kimsenin vasfı
belirlenmektedir.14

Kur’an’da yer alan "zikrâ" kelimesi, anma, hatırlatma manalarına
geldiği gibi öğüt, öğüt vermek, öğüt ve ibret almak manalarına da gelir. Bazı
ayetlerde öğüt veren bizzat Allah olduğu gibi 15 diğer ayetlerde ise
öğüt veren başta hz. Muhammed (a.s.m) olmak üzere diğer peygamberlerdir.16

"Zikrâ" kelimesi Kur’an’da "unuttuktan sonra hatırlatmak17,
sûrekli hatırda tutmak" anlamına da kullanılmıştır.18

"Tezekkera-yetezekkeru" kalıbıyla Kur’an’da yer alan kelimeler
ibret almak ve ders almak manasına kullanılmıştır. Nitekim Allah, insanlar ibret
alsınlar diye ayetlerini uzun uzadıya açıklamakta, ibret almalarını
emretmektedir.19 Bununla biraber Allah’ın ayetlerinden ibret alan
kimselerin akıl sahibi ve Allah’a yönelen kimseler olduğu belirtilmekte,20
kalplerinde hastalık olanların ibret almaktan kıçındıkları vurgulanmaktadır.21

"Zekkera" fiilinden türetilen kelimeler bilinen bir şeyi hatırda
tutmak ve unutunca hatırlatmak manasına kullanılmıştır.22 Allah’ın
ayetleri kendilerine hatırlatıldığında secdeye kapananlar bulunduğu gibi23
onlara karşı kör ve sağır kalanlar24 ve bu hatırlatmalardan yüz
çeviren kimseler de olmuştur.25

Emir sîgasıyla gelen kelimeler de "üzkur" bilinen bir şeyi
hatırlatmak ve hatırda tutmak manasına kullanılmıştır.26 Mesela A’raf
sûresinde (7:86) Hz. Şuayb, milletine hitaben "Azken, Allah’ın sizi çoğalttığını
hatırlayın" ifadesinde bilinen bir şeyi hatırlamak manasında zikredilmiştir.
Yine bu manada Allah, Hz. Muhammed’e (a.s.m.) faziletlerine binâen geçmiş
peygamberlerin ve bazı şahısların kıssalarını zikretmeyi emretmektedir.27
Yina Ahzâb (33:34), Bakara (2:231)sûrelerinde Allah’ın insanlara verdiği
nimetlerin yanında insanların öğüt alması için indirilen ayetlerin, kitap ve
hikmetin zikredilmesi, yani hatırda tutulması emredilmektedir.

"Zekera-yezkuru-zikran" kalıbıyla Kur’an’da yer alan kelimeler
anmak, anlatmak, hatırlatmak, anlamak manalarında kullanılmıştır.28
Meselâ, "İnananlar keşke bir sûre indirilse de cihada çıksak derler. Fakat kesin
anlamlı bir sûre indirilip orada savaş zikredilince ölüm korkusuyla bayılmış
kimseler gibi bakarlar" ayetinde olduğu gibi zikir kelimesi anmak, telaffuz
etmek manasına kullanılmıştır.29

Kur’an’da “zkr” kökünden türetilen ve değişik kalıplarda,
dişinin zıddı erkek anlamında kullanılan bir çok ayete de rastlanmaktadır.30

"Zikir" şân, şeref manasına da gelmektedir. Nitekim Allah Hz.
Muhammed’e(a.s.m.) hitaben "Senin şânını (zikrake) yükseltmedik mi?”
buyurmaktadır.31

Kur’an’da zikir kelimesi öğüt manasında, Tevrat’a nisbet
edildiği gibi Kur’an’a da nisbet edilmiştir. Bir ayette Hz. Musa’ya verilen
kitap yani Tevrat, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak
tanımlanmıştır.32 Keza bir çok ayette de zikir kelimesi öğüt
anlamında Kur’ân’ı nitelemekte, Kur’ân’ın alemler için (zikir) olduğu ifade
edilmektedir.33

Kur’an’da zikir kelimesi Tevrat’ın özel ismi olarak kullanıldığı
gibi34 bir çok ayette de Kur’an’ın özel ismi olarak kullanılmıştır.35
Bunun yanında Enbiya Sûresinde (21:24), Kur’an dahil daha önce gönderilen
kitaplar için zikir isminin kullanıldığı Nahl (16:43-44), Enbiya (21:8)
sûrelerinde "ehle’z-zikr", yani kitaplılar şeklinde ifade edilmektedir.

Kur’an’ı niteleyen başka bir kelime, "tezkira"dır. Bu kelime
lügatte hatırlamaya vasıta olan şey anlamındadır. Türkçe’ye "öğüt" olarak
tercüme edilen bu kelime bir çok ayette yer almaktadır.36

Bazı ayetlerde "tezkira" kelimesi Kur’an’ı değil, anlatılan bazı
olaylardan ibret ve öğüt almak manasında kullanılmıştır.37 Meselâ
Vâkıa sûresinde (56:73) yakılan ateşin ağacı hakkında, "Biz onu bir ibret
(tezkira) ve çölde konaklayanlar için yararlı kıldık" buyrulmaktadır.

Bazı ayetlerde zikir kelimesi namaz manasında kullanılmıştır.
Cuma günü namaz için ezan okunduğunda insanların Allah’ı Zikre koşmaları emr
edilmektedir.38 Allah Hz. Peygambere, kendisine vahy olunanı
okumasını, namaz kılmasını, namazın hayasızlıktan ve fenalıktan alıkoyduğunu
belirtmekte ve böylece Allah’a zikretmenin büyük bir şey olduğunu
bildirmektedir.39 Yine namazla ilgili bazı ayetlerde Allah’ı
zikretmek için namaz kılınması emredilmektedir.40

Allah’ın çokça anılmasını emreden ayetler, şüphesiz zikrin
önemini ortaya koymaktadır.41 Nitekim Müzzemmil sûresinde(73-8) ifade
edildiği gibi, Allah, Hz.Muhammed’e (a.s.m.) gündüz meşgul eden işlerin çok
olması sebebiyle gece kalkıp ağır ağır Kur’an okumasını ve bunun daha tesirli
olduğunu ifade ederek Rabbinin adını zikretmeyi ve her şeyi bırakıp Ona
yönelmeyi emretmektedir. Zikrin önemine binâen Allah, Hz.Musa ve kardeşi
Hz.Harun’a hitab ederek, "Beni zikretmekte gevşek davranmayın" ihtarında
bulunmaktadır.42 Diğer bir ayette ise, "İnsanların gönüllerinin
Allah’ı zikretmesi ve Ondan inen gerçeğe içten bağlanması zamanı daha gelmedi
mi?" uyarısında bulunmaktadır.43 Allah, insanlara Kitabı ve onu
öğretecek Peygamberi göndermesi sebebiyle, "Artık Beni zikredin, Ben de sizi
zikredeyim, Bana şükredin nankörlük etmeyin"44 buyurarak zikrin
önemini belirtmiş, kendisinin de zikredenleri anacağı müjdesini vermiştir.

Kur’an’ı Kerîm’de zikrin önemini belirten ayetlerin yanında onun
vakitlerini, yerini ve çeşitlerini belirten ayetler de vardır. Allah’ı çok
zikretmekle ilgili ayetlerde45 zaman kaydının bulunmaması günün her
vaktinde zikrin yapılabileceğini ifade etmekle beraber bazı ayatlarda özellikle
sabah ve akşam Allah’ın zikredilmesi emr edilmektedir. Peygamberin şahsında
ümmete, Rabbinin hükmüne sabredilmesi ve günahkâr ve isyankârlara itaat
edilmemesinin emredildiği ayette "Rabbini sabah ve akşam zikret"46
buyrulmaktadır. Aynı şekilde gâfillerden olunmamasının belirtildiği bir ayette,
peygambere ve dolayısıyla inananlara, Rablerini gönülden ve korkarak içinden
hafif bir sesle sabah ve akşam anmaları emredilmektedir.47 Allah’ın
adının yüksek tutulmasına ve içlerinde Allah adının anılmasına izin verildiği
evlerde Allah’ı tesbih edenlerin övüldüğü ayette de onların sabah ve akşam
Allah’ı andıkları belirtilmektedir.48 Nitekim Zekeriyya Peygamberin
kıssasının anlatıldığı ayette de Rabbini çok anması ve sabah-akşam hamdetmesi
emredilmektedir.49

Zikir vakitleri ile ilgili olabilecek başka bir ayette, bir işin
yapılmasına karar verdiğinde "İnşaallah" demek gerektiği vurgulanmakta ve
unutulduğunda Allah adını zikretmek tavsiye edilmektedir.50

Allah adının çokça zikredildiği yerlerin başında, şüphesiz başta
Kâbe olmak üzere mâbedler, yani manastırlar, kiliseler, havralar, mescidler ve
evler gelmektedir. Nitekim, "Allah, insanların bir kısmını diğerleriyle
savmasaydı manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın adı çok anılan
camiler yıkılıp giderdi”51 buyurarak diğer mabedlerden ziyade, Allah
adının çokça zikredildiği yer olarak camiler gösterilmektedir. Allah’ın
mescidlerinde Allah adını zikretmeyi yasak edenlerden daha zalim kimse olmadığı
bildirilmiştir.52 Diğer ayetlerde ise gerek hac yaparken ve gerekse
hac ibadetini bitirdikten sonra Allah’ı çokça zikretmek emredilmektedir.53

Bu ayetlerden anlaşıldığına göre Allah’ı zikretmek belirli
yerlere hasredilmemiş, her zaman ve her yerde Onu anmak emredilmiştir.

Kur’an’da zikir ile tesbih belki de mahiyetlerinin birbirlerine
yakın olması dolayısıyla beraber zikredilmektedir. Nitekim Hz. Musa Allah’ı
çokça tesbih etmek ve çokça zikretmek için Allah’tan, kardeşi Hz.Harun’u
kendisine vezir yapmasını ve görevinde onu ortak kılmasını talep etmektedir.54

Kur’ân’da, namaz zikir olarak nitelendiği gibi namazdan başka,
Allah’ı ayakta, otururken ve yan yatarken zikretmek, emir sigasıyla ifade
edilmektedir.55 Bu durumda, Allah’ı sadece namazda değil, namazdan
farklı bazı şekillerde de zikretmek gerekmektedir.

Allah’ın nimetini zikretmekle ilgili ayetlerde zikir emir
sigasıyla "üzkur" bütün insanlara şâmil kılınmış ve Allah’ın bütün nimetleri
kastedilmiştir.56 Bu ayetlerin yanında Allah, çeşitli nimetlerini
bazen bir topluluğa hasretmiş, bazen de münferit kişilere ihsan etmiş ve verdiği
nimetleri zikretmelerini emretmiştir.57 Meselâ, Allah’ın nimetini
anmanın emredildiği Zuhruf Sûresinde (43:13) nimeti zikretmek umumi olarak
değil, ulaşım aracı olan gemi ve binek hayvanlarına hasredilmiştir.

Bu ayetlerden anlaşılan şudur: Allah kullarına gerek umumi,
gerekse ferdi bir çok nimetler ihsan etmiştir. İnsanlar ise bu nimetlerin Allah
tarafından verildiğini zaman zaman unutmaktadır. Allah Taâla bu ayetlerle
insanlara, nimet verenin sadece kendisi olduğunu sûrekli hatırlarında tutmaları
için uyarılarda bulunmaktadır.

Allah ismini zikretmekle ilgili Kur’an’da bazı hükümler de
vardır. Bazı ayetlerde, üzerine Allah ismi zikredilmeden kesilen hayvanların
etinin yenilmesi yasaklanmakta ve hayvanı keserken Allah ismini zikretmek
emredilmektedir.58 Hayvan keserken kasten Allah’ın adını anmamak
Allah’a iftira anlamını taşımaktadır.59 Bir ayette avcı hayvanların
tuttuğu hayvanların da üzerine Allah adını zikretmek şartıyla yenilebileceği
vurgulanmıştır.60 Başka bir ayette ise, "Allah’ın ayetlerine
inanıyorsanız, üzerine Allah adı zikredilmiş olan yiyeceklerden yiyiniz"
buyrulmuştur. Bu durumda sadece kesilen hayvanlar için değil bütün yiyecekler
için, üzerine Allah adının anılması lüzumu ortaya çıkmaktadır.61

Diğer bir ayette, inanan kimselerin kalplerinin ancak Allah’ı
anmakla huzura kavuşacağı vurgulanmaktadır.62 Bir başka ayette ise
Rablerinde korkan kimselerin Kur’an karşısında tüylerinin ürperdiği, sonra hem
tenlerinin hem de kalplerinin Allah’ı zikretmekle yumuşayıp yatıştığı ifade
edilmektedir.63

Zikir, dünya ve ahiret saâdetine ulaştırır. Nitekim Allah
anıldığı zaman kalpleri titreyenlere saâdet müjdeleri verilmiştir.64
Başka bir ayette, "Namaz bitince yeryüzüne yayılın… Allah’ı çokça anın ki
saadete erişesiniz" buyrulmaktadır.65 Yine saadete erişmenin yolunun
arınmış olmaktan, Allah adını zikredip namaz kılmaktan geçtiği66
Allah’ın, kendisini çokça zikreden erker ve kadınlara mağfiret ve büyük bir ecir
hazırladığı beyan edilmektedir.67

Allah’ı zikretmenin başka önemli neticeleri de vardır. Bir
ayette, "Düşmanla karşılaşırsanız dayanın, başarıya ulaşmak için Allah’ı çok
zikredin"68 buyrulmaktadır. Diğer bir ayette, "Allah’a karşı
gelmekten sakınanlar şeytan tarafında bir vesveseye uğrayınca Allah’ı
zikrederler ve hemen gerçeği görürler"69 buyrularak Allah’ı anmanın
gerçeği görmeye vesile olduğu vurgulanmaktadır. Yine başka bir ayette, işlenilen
fenalıklardan dolayı günahların bağışlanmasını dilemeden Allah’ı anmak gerektiği
zikredilmektedir.70

Allah, kendisini zikredenlere çeşitli mükâfatlar vaadettiği
gibi, zikirden yüz çevirenleri ve zikretmeyi unutanları helak edeceğini ve
gittikçe artan bir azaba uğratacağını ifade etmiştir.71 Başka bir
ayette de, "Kalpleri Allah’ı zikretmek hususunda katılaşmış olanlara yazıklar
olsun"72 diyerek onları şiddetle azarlamaktadır.

Kur’an, Allah’ı zikredenle zikretmeyenin vasıfları üzerinde de
durmaktadır. Nitekim Kur’an’da, samimi bir şekilde inanan kimselerin, Allah
zikredildiğinde kalplerinin titrediği belirtilmektedir.73 Yine
Kur’an, inanıp yararlı iş işleyenler, Allah’ı çok çok zikredenler ve haksızlığa
uğradıklarında haklarını alanlar ile şeytana kulak veren, yalancı, günahkâr ve
iftiracıları birbirinden ayırmıştır.74 Diğer bir ayette, inanan
kimseleri, ne ticaretin ne de alışverişin, Allah’ı zikretmekten, namaz kılmaktan
ve zekât vermekten alıkoymadığı belirtilmektedir.75 Başka bir ayette
ise, Allah’ı ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikreden kimseler
için Rasûlullahın en güzel örnek olduğu ifade edilmektedir.76
Kur’an’da inananlardan başka, Allah’ı sürekli zikreden meleklerin varlığından da
bahsedilmiştir.77

İnananların dışında münâfıkların akıllarınca Allah’ı aldatmaya
kalkıştıkları, namazda tenbellik ettikleri ve Allah’ı çok az zikrettikleri
belirtilmektedir. Keza ahirete inanmayan kimselerin Allah tek olarak
zikredildiğinde kalplerinin nefretle çarptığı, putlar anıldığında ise yüzlerinin
hemen güldüğü ifade edilmektedir.78 Başka bir ayette ise, Allah’ı
anmaktan yüz çevirenlerin dünya hayatından başka bir şey istemeyenler olduğu
belirtilmekte,79 aşırı giden ve hevesine uyan kimselere uyulmaması
gerektiği ve bu kimselere Allah’ı zikretmenin unutturulduğu vurgulanmaktadır.80

Şüphesiz insanları, Allah’ı zikirden alıkoyan birçok sebep
vardır. Kur’an bu sebeplerin başında günlük meşgaleleri, malları, çocukları,
şeytanı, içki ve kumarı saymaktadır. Günlük meşalelerin, malların ve çocukların
Allah’ı zikirden alıkoymaması gerektiği belirtilmekte, aksi takdirde sonucun
hüsran olacağı ifade edilmektedir.81

Bir ayette, şeytanın içki ve kumar yüzünden insanlar arasına
düşmanlık ve kin sokarak onları Allah’ı zikretmekten ve namazdan alıkoyduğu,
Allah’ı zikretmeyi unutturduğu belirtilmektedir.82 Allah Taâla,
Kendisini zikretmeyi görmezlikten gelen bir kimsenin yanına, ondan ayrılmayan
bir şeytanı arkadaş verdiğini ve bu şeytanın işinin o kimseyi Allah’ı
zikretmekten alıkoymak olduğunu bildirmektedir.83

Dipnotlar

1. Lisânü’l-Arab, "ZKR" md.; Hasan el-Mustafavî, el-Tahkîh
fî Kelimâti’l-Kur’ani’l-Kerîm, "ZKR" md.; Râğıp el-Isfahânî, Müfredâtü
elfâzü’l-Kur’an, ZKR" md.

2. A’raf (7:171).

3. Secde (32:4); Hûd (11:30); Vâkıa (56:62); Gâfir (40:58);
Neml (27:62); Hâkka (69:42); Saffet (37:155); Kısas (28:43, 46:51); Hûd (11:24).

4. Nahl (16:90); En’am (6:152).

5. Fecr (89:21); Gaşiye (88:21); Tûr (52:29).

6. A’la (87:9).

7. Zâriyat (51:55); Abese (80:4).

8. Duhan (44:58).

9. Zümer (39:27).

10. Sad (38:29); İsra (17:41); Nûr (24:1)A’raf (7:26);
Furkan (25:50); Yâsin (36:19); Nahl (16:13).

11. Kaf (50:45); A’raf (7:2).

12. A’raf (7:63); Tâhâ (20:44); Fâtır (35:37).

13. Saffet (37:63); Yunus (10:3); A’raf (7:3,165); En’am
(6:80); Mü’minûn (36:19);

14. A’la (87:10).

15. Kaf (50:8,37); Hûd (11:114); Muhammed (47:18); Sâd
(38:43); Zümer (39:21); Fecr (89:23); Müddesir (74:31); A’la (51:55); Tâhâ
(20:113); Ankebût (29:51).

16. Zâriyat (51:55); Duhan (44:13); A’la (87:9); Şuarâ
(26:209).

17. En’am (6:68).

18. Em’am (6:69); Hûd (11:120); Enbiya (24:84); Sâd (38:46);
Nâziat (79:43); En’am (6:90).

19. En’am(6:126); Bakara (2:221); Nahl (16:17); Mü’minûn
(23:85); A’raf (7:57,130); Zâriyat (51:49); Furkan (25:62); Enfal (8:57).

20. Zümer (39:9); Bakara (2:269); Ra’d (13:19); Gâfir
(40:13).

21. Tevbe (9:126).

22. En’am (6:44,70); Mâide (5:13,14); İbrahim (14:5); Yunus
(10:71); Bakara (2:282).

23. Secde (32:15)

24. Furkan (25:73).

25. Kehf (18:57); Secde (32:22).

26. Enfal (8:26).

27. Bakara (2:63); Yusuf (12:42); Meryem
(19:16,41,51,54,56); Sâd (38:17,41,45,48,49); Ahkâf (46:21).

28. Bakara (2:235); Kehf (18:70,83); Meryem (19:67); Enbiyâ
(21:2); Mü’min (40:44); Gâşiye (45:23); İnsan (76:1); Nâziat (79:35).

29. Muhammed (47:20).

30. Al-i İmran (3:36,195); Nisâ (4:11,124,176); Nahl
(16:97); Gâfir (40:40); Hucurât (49:13); Necm ((53:21,45); Kıyâme (75:39); Leyl
(92:3); Şûra (42:39,50); En’am (6:139,143); Şuarâ (26:165).

31. İnşirah (94:4); Enbiyâ (21:48).

32. Gâfir (40:44).

33. Yusuf (12:104); Kehf (18:101); Enbiyâ (20:10);
Şuarâ(26:5); Sâd (38:1,87); Zuhruf (43:44), Kamer (54:17,22,32,40); Kalem
(68:52); Tekvir (81:27); Yâsin (36:69); Abese (80:11).

34. Enbiyâ (21:105).

35. Al-i İmran (3:58); A’raf (7:63); Hicr (15:9); Tâhâ
(20:99,124); Enbiyâ (21:36,42,50); Furkan (25:29); Yâsin (36:11); Saffat
(37:168); Sâd (38:8); Fussılet (41:41); Zuhruf (43:5); Talak (65:10); Kalem
(68:51).

36. Tâhâ (20:3); Hâkka (69:48); Müddesir (74:49,54,55,56);
Abese (80:11,12,13).

37. Hâkka (69:12); Müzzemmil (73:19); İnsan (76:29).

38. Cuma (62:9).

39. Ankebût (29:45)

40. Bakara (2:239); Tâhâ (20:14).

41. Ahzâb (33:41)

42. Tâhâ (20:42)

43. Hadîd (57:16)

44. Bakara (2:152)

45. Ahzâb (33:41).

46. İnsan (76:25).

47. A’raf (7:205).

48. Nûr (24:36)

49. Al-i İmran (3:41).

50. Kehf (18:24).

51. Hacc (22:40); Nûr (24:36).

52. Bakara (2:114).

53. Bakara (2:198,200).

54. Tâhâ (20:29,30,31,32,33,34,).

55. Nisâ (4:103).

56. Al-i İmran (3:103); Mâide (5:11,20); A’raf(7:69,74);
İbrahim (14:6); Ahzâb (33:9); Fâtır (35:3).

57. Bakara (2:42,122,231); Bâide (5:7,110); Meryem (19:2);
Sâd (38:32).

58. En’am (6:119,121); Hacc (22:28,34,36).

59. En’am (6:138).

60. Mâide (5:4).

61. En’am (6:118).

62. Ra’d (13:28).

63. Zümer (39:23).

64. Hacc (22:35).

65. Cuma (62:10).

66. A’la (87:15).

67. Ahzâb (33:35).

68. Enfâl (8:45).

69. A’raf (7:201).

70. Al-i İmran (3:135).

71. Cin (72:17); Furkan (25:8).

72. Zümer (39:22).

73. Hacc (22:35); Enfâl (8:2).

74. Şuarâ (26:227).

75. Nûr (24:37).

76. Ahzâb (333:21).

77. Saffet (537:3).

78. Zümer (39:45); İsrâ (17:46).

79. Necm (53:29).

80. Kehf (18:28).

81. Münafikûn (63:9); Nûr (24:37).

82. Mâide (5:91); Mü’min (23:110).

83. Zuhruf (43:36).