Alevilik dosyası ile yine karşınızdayız. Alevilik, tarihi ve
sosyolojik uçları ile Türkiye’nin inkâr edilemez bir gerçeğidir. Bu gerçek bazen
kimlik sorunu, bazen hoşgörü, sevgi, barış, bazen de kavga ve çatışma unsuru
olarak kendini göstermiştir. Alevi kimliğinin gerek Alevilerce gerekse bilim
çevrelerince gereken netlikle tanımlanamaması, suistimale açık bir kapı
bırakmıştır. Bugün, zihinleri meşgul eden ve Alevilerce de kesin cevapları
ortaya konulamayan pek çok soru mevcuttur. Bir yandan Aleviler, kendi
kimliklerini ortaya koyma mücadelesi verirken, diğer yandan onların
sosyo-kültürel sayısal gücünden yararlanmaya yönelik çalışmalara şahid
olunmaktadır. Ayrıca kotarılmaya çalışılan Sünni-Alevi zıtlaşmasıyla, Türkiye
üzerinde yeni bir çatışma alanı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bahar’98
sayımızla bütün bu net olmayan durumlara kısmen de olsa bir açıklık getirmeyi
hedefledik.
Hem Alevi, hem de Sünni kesimden ulaştığımız araştırmacıların
Alevilik yorumu çok çeşitlilik gösteriyordu. Sol kesimin Aleviliğe yaklaşımı,
büyük bir oy potansiyeline sahip olan Alevileri günübirlik politikalarla
kaçırmamaya yönelikti. Milliyetçi aydınlar, çeşitli Alevi motiflerini Orta Asya
kültürü ile açıklayarak, farklı bir bakış açısı geliştirdiler. Sünni kesimin
halk tabakaları ise “mum söndü” gibi çeşitli yanlış anlama motif-lerinin
etkisiyle, önyargıdan sıyrılabilmiş değildi. Sünni aydınların Aleviliğe bakış
açıları mütereddit ve çekingendi.
Alevi toplumu, içine sıkışıp kaldığı dar kalıpdan kendini yeni
yeni kurtarıyor. Uzun bir süre gizlemek zorunda kaldığı kimliğini, nasıl
tanımlayacağına henüz karar verebilmiş değil. Benzer söylemleri paylaşan
Aleviler grup grup toplanarak çeşitli parti, vakıf ve dernekler kurarak biraraya
gelmeye çalışıyorlar. Alevi toplumu, şehirleşme ile beraber maruz kaldığı kimlik
bunalımından kurtulabilmek için çeşitli yayınlarıyla direnmeye çalışıyor. Bu
yayınlar ile ağırlıklı olarak sevgi, barış ve hoşgörü kavramları üzerine yığınak
yapmalarına rağmen, gençlerini anarşist örgütlerin içinde yer almaktan
koruyamıyorlar.
Selim Sönmez, Bediüzzaman Said Nursi’nin Aleviliğe yaklaşımını
incelediği yazısında orijinal yaklaşımlar öneriyor. Alevi-Sünni zıtlaşmasıyla
ilgili birçok sorunun anlama eksikliğinden kaynaklandığını belirliyor. İlyas
Üzüm’ün Aleviliğin inanç ve ibadet anlayışlarının kültürel temellerine dair
yaptığı çalışma Aleviliğin İslami temellerini görmek bakımından önemli.
Durmuş Hocaoğlu, ayrıntılı ve geniş çalışmasında “Milli
mutabakat” çerçevesinde ele aldığı Aleviliğin felsefi temellerini inceliyor.
Her kesimden yazarların çalışmalarının bulunduğu dosyamızda,
bütün yazıların yazarlarını bağladığını hemen belirtelim. Her hangi bir çalışma
hakkında gelecek eleştirileri değerlendireceğimizin bilinmesini isteriz.
“İslamî hizmet tarzı”nın ele alınacağı Köprü’nün Yaz’98
sayısında, hiç çalışılmamış konuların analizleriyle, yeniden buluşmak dileğiyle.