İnsan yaratılışı gereği kendisini ve çevresini tanımaya çalışan ve bu amaçla
inceleyip, sorgulayan bir varlıktır. "Ben kimim? Nereden geldim? Nereye
gidiyorum?" gibi sorulara cevap aramaktadır. Bu arayış içerisinde varlığı
sorgularken aklın verileri ve vahyin verileri şeklinde iki tanım alanı karşısına
çıkmaktadır.

İşte, bilim ve din tartışması bu noktada düğümlenmektedir. İnsanların varlığı
okumak suretiyle elde ettikleri sistematik bilgi/bilim ile vahiy yoluyla
Yaratıcı’dan elde edilen bilgi arasında nasıl bir ilişki kurulmalıdır? Bu iki
yaklaşım çatışan bir özellik mi gösterir, yoksa birbirini destekleyen bir
mahiyet mi arz eder?

Bu arayış içerinde ortaya konan tartışmalar insanlık tarihi boyunca farklı
felsefi ekolleri ve inançları doğurmuş, özellikle Ortaçağdan itibaren bu ikili
arasındaki ilişki ayrışmış bir yapı sergilemiştir. Bu ayrışma siyasi, sosyal ve
iktisadi pek çok çatışan sistemlerin ortaya çıkmasına yol açmış ve sonuçta
toplumun bütün müesseseleri bu çatışmadan payına düşeni almıştır. En çok
etkilenen de birey olmuştur.

Dünyanın genelini etkileyen bu ayrışma Türkiye’de de kurumlar, inançlar ve
kişiler arası çatışmalara yol açmış, sistem değişikliklerini netice vermiştir.
Bu çatışmaların yol açtığı sancılar varlığın sadece maddi alanda tanımlanmasının
yetersizliğini ortaya koymuş; daha bütüncül yaklaşımlar gündeme gelmiştir.

Bu noktada Bediüzzaman Said Nursi’nin akıl ve vahiy bütünlüğü içerisinde varlığı
anlamlandırma yaklaşımı bilim-din çatışmalarını ortadan kaldırıp, insanlığa yeni
bir bakış açısı ve çözüm yolu sunmuştur. İnsanlığın geleceği açısından bu çözüm
yolları üzerinde durulmalı ve bir çıkış noktası olması açısından ele
alınmalıdır.

İşte, II. Ulusal Risale-i Nur Kongresi’nde buna benzer sorunsalları tartışmak,
bu konuda Risale-i Nur’un düşünce hayatımıza yaptığı katkıya dikkat çekmek
amacıyla "Bilim ve Din" konusu tartışıldı. Risale-i Nur Enstitüsü tarafından
26-27 Mart 2005 tarihlerinde düzenlenen Kongre’de, yedi masa etrafında yürütülen
atölye çalışmalarından (workshop) çıkan ortak metinler kamuoyuyla paylaşıldı.
Biz de bu sayımızda gerek kong-rede sunulan tebliğleri, gerekse sonuç
bildirilerini yayımlayarak bu değerli çalışmaları daha geniş kitlelere
ulaştırmayı ve kalıcı kılmayı amaçladık.

***

Sizleri dergimizle baş başa bırakırken, 90. sayımızla yeniden buluşmayı
diliyoruz.