Geçen sayımızda savaşsız bir dünya temennisiyle sizlere ulaşmıştık, ancak
savaşın çirkin yüzünden kurtulmak mümkün olmadı. Barış dosyamızın yazılarını,
komşumuz Irak’ın üzerine yağan bombaların verdiği dehşet içinde yazmak zorunda
kaldık. Çocukların ağlaması, yuvaların yıkılması, insani olan her şeyin tarumar
edilmesi yaşanarak, bu dosyanın çalışmaları oluşturuldu.

Ancak, savaşın vahşeti bu süreçte yaşanacak ümitleri engelleyemedi. Dünyanın
hemen hemen her yerindeki insanlar, barış için yürüdüler; savaşın çirkin yüzünü
reddeden gösteriler yaptılar. İnsanlığın ulaştığı kültürel, ahlakî ve teknolojik
düzeyin, insanların evrensel değerlerde buluşmasında, önemli bir zemin
oluşturduğu açıkça görüldü. İletişim vasıtalarının gelişmesinin sağladığı bu
imkân, ilk kez savaş aleyhinde insanlığın tamamına yakınının birleşmesine neden
oldu. "Evrensel bir komuoyu" oluştu. Bu topluluğun içinde her dünya görüşünden
insanlar, aynı heyecanları paylaştılar. Müslüman, Hıristiyan, Budist her ne
olursa olsun insanlığın tabiatına aykırı olan savaş olgusunu reddettiler.

Bu dönemde vahşetle ümidi bir arada yaşadık. Bir yanda Bağdat’ta yanan
medeniyet, diğer yanda bütün insanların zihninde yeşeren insani değerler.

Barış dosyamızda, İslam toplumlarında ve bütün dünyada barışın
yerleştirilebilmesi için var olan imkânları araştırdık; kâinatın genel ritminin
bir parçası olan barış ve kardeşliği ne kadar yakalayabildiğimizi sorguladık.

Dosyamızda yazısı olan yazarlardan Bekir Karlığa, İslam’ın bütün sistemini barış
üzerine tesis ettiğini belirterek ayet ve hadislerden örneklerle temel bir
çerçeve sunuyor. Hakan Yalman, Karlığa’nın belirlediği ana çerçeveyi
derinleştirerek, barışın Allah’a inanan insanların çabalarıyla kurulacağını
belirtiyor. Yalman’a göre, her şeyi kontrol eden bir Kadir-i Zülkemal’in
varlığı, inançsız insanları tedirgin eder; kendilerini sürekli tehdit ve gerilim
içerisinde hissetmelerine neden olur. Bundan dolayı barışın temel şartı,
Yaratıcı’yı bilmek ve tanımaktır.

Yalman’ın tezi bir Hıristiyan teolog olan Thomas Michel tarafından da içtenlikle
destekleniyor; Michel, gerçek bir barışın tesis edilebilmesinin Allah’ı bilerek,
onun karşısında acz ve fakrını idrak ederek sağlanabileceğini belirtiyor.

Sürekli yanlış anlaşılmalara neden olan ve İslam toplumlarının savaşçı
niteliklerine dayanak yapılan "cihad" anlayışı Mustafa Özcan, Selim Sönmez,
Furkan Aydıner ve M. Ali Kaya’nın çalışmalarında ele alınıyor. Sönmez, İslam
geleneğindeki cihad anlayışının Bediüzzaman’la değişikliğe uğradığını
belirterek, din için savaş döneminin kapandığını yazıyor. Özcan’ın yeni bir
cihad tanımı gerekliliğine dair değerlendirmesini, Sönmez, Aydıner ve Kaya’nın
yazılarıyla birlikte okumak, düşüncemizde yeni ufuklar açılmasına önemli
katkılar sağlayacaktır.

Aydıner, entelektüel düzeyde savaş yanlıları ve karşıtlarını işlediği yazısında,
Risale-i Nur’un barışa katkılarının neler olabileceğine dair tesbitlerde
bulunuyor. Bediüzzaman’ın cihad/barış anlayışını anlamak için önemli bir örnek
olan Hudeybiye Barışı’nı, Feyzullah Cihangir ve Sönmez’in yazılarından izlemek
mümkün. Hz. Peygamber döneminde bir barış örneği olan Hudeybiye, Bediüzzaman’ın
cihad anlayışını anlamak bakımından önemli özelliklere sahip.

Savaş ve Barışa sevkeden insan davranışlarını anlamak için Veysel Kasar, Nevzat
Tarhan ve Reha Fırat’ı okumak gerekiyor. Kasar, duyguları tek tek ele alarak, bu
duyguların vasat halinin insanda barış ve sevgi duygularının gelişmesine imkân
sağlayacağını belirtiyor. Tarhan, insanın mutlu olabilmesinin yolunun
kendisiyle, sosyal çevresiyle ve meslek çevresiyle barışık olmasından geçtiğini
belirterek, bunun da insanın fıtratına uygun bir inanca sahip olması ile ilgili
olduğunu vurgular. Fırat ise, diğerkamlığın terkedilerek yerine Narsisizmin
ikame edilmesinin barışı ne şekilde tehdit ettiğini inceliyor.

Savaşlardan sıkılan bir şairin barışa teşekkürünü Mahmut Kaplan’dan
okuyabilirsiniz. Bu yazı savaş ve barış kavramlarının hiçbir tarihsel engel
tanımadığını, insanlarda her zaman benzer duyguları meydana getirdiğini anlamak
bakımından önemli.

Sizleri barışın değişik boyutlarını inceleyen dosyamızla baş başa bırakırken,
dosya konusu "Genetik" olan Yaz/2003 sayımızda yeniden buluşmayı diliyorum.