Estetik kavramı, 2500 yıllık bir arkaplana sahiptir. Eski
Yunan’da estetiğin temellerini atan üç büyük filozof Sokrates, Platon ve
Aristoteles’ten bu yana, özellikle Rönesans döneminde olmak üzere, kavram
üzerinde bir hayli tartışma yapılmıştır. Bütün bu tartışmalarda varlığın
gerçekliği, özü ve güzelliği ile insanın bunları algılayabilmesi üzerinde
durulmuştur.

Estetik bakış açısı ve algılama biçimi olduğu için, her
medeniyetin kendine has bir estetik anlayışı oluşmuştur. Batı düşüncesinin
temeli sayılan, Roma ve Grek medeniyetleri ve Hıristiyanlık dini Batıdaki
estetik anlayışlarının kaynağını oluşturmuştur. İslam toplumlarında estetik
(İlm-ül Cemal) bir düşünme biçimi, bir hayat tarzı olarak düşünülmüştür.
Kur’an-ı Kerim’in güzellik, iyilik ve sevgi içeren mesajları ve Hz Peygamber’in
hadislerindeki güzellik temaları, İslam estetiğinin temel esprisini
oluşturmuştur. İslam estetiği, Müslüman toplumların ürettikleri güzelliklerin
tümünü içerir. İslam tasavvufunun oluşturduğu ruh inceliği, insana ve eşyayı
farklı bakılmasını sağlayan altyapıyı oluşturmuştur.

Günümüz tüketim kültürü insana tükettiği ölçüde “değer” biçtiği
için estetik ve duyarlılığı zayıflatmıştır. İslam toplumları da büyük ölçüde,
gerçek güzelliklerin değil oluşturulan sanal estetiklerin yer edindiği
kültürlere hayat alanlarında yer vermeye başlamışlardır. Günden güne güçlenen
küresel popüler kültür, yerel estetiklerin yara almasına zemin hazırlamaktadır.

İslam düşüncesini çağın kriterleri içerisinde düşünen
Bediüzzaman Said Nursi, güzellik anlayışı konusunda İslami geleneği ayıklayarak,
mutasavvıflar ve Batılı düşünürlerden farklı olarak, varlığı ve güzelliğini
kabul ederek, müessirine nazarların çevrilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Dosyamızda Bediüzzaman Said Nursi’nin varlık ve güzelliği
konusundaki görüşlerini anlamaya çalışan yazıların çoğunlukta olduğunu ifade
etmek isteriz. Bu çerçevede çalışanlardan Senai Demirci, Risale-i Nur’un estetik
görüşü üzerine bina ettiği yazısında, “İman nihai tahlilde estetik bir
eylemdir.” hükmüne ulaşır. Murat Sönmez, Bediüzzaman’da Edebiyat Düşüncesini;
Atilla Yargıcı, estetik kavramındaki yozlaşmayı; Taha Çağlaroğlu, hayatın her
alanını içine alan İslam estetiğini; Kemal Gurulkan, genel olarak İslam ve
estetik kavramını; Mustafa Oral ise estetik kavramının tarihçesini inceledi.

Estetik kavramını, tüketim toplumunun argümanları açısından ele
alan Murat Çetinkaya, kaybedilen estetik anlayışlara ve estetiğin yeni
boyutlarına dikkat çekti. Yazısını İslam sanatı ve estetiği üzerine yanlış
algılamalara ayıran Ahmet Turan Alkan, “İslam sanatı” kavramının “İslam için bir
bühtan” olduğunu belirterek sanatı mücerret olarak ele almak gerektiği üzerinde
durdu.

Eflatun’un estetik anlayışını inceleyen Durmuş Hocaoğlu, Antik
Yunan’da sanat ve estetik bağlamında yapılan tartışmalara dikkat çekerek, şiirin
insanı mutlak hakikat olan Allah’a götürmesi gerektiğini vurguladı.

Dosya konusunu “Siyasal İslam” olarak tespit ettiğimiz Güz/2000
sayımızda yeniden buluşmayı ümit ederek, sizleri güzellik açılımlarıyla dolu
sayfalarımızla baş başa bırakıyoruz.