Bir dinin, mensupları tarafından anlaşılıp yaşanılmasının
yanında başka insanlara da anlatılması/ulaştırılması dini bir zorunluluk olmanın
yanında tarihsel bir gerçekliktir. İslam dini de ortaya çıkışından bu yana pek
çok yorum/yöntem ile insanlığa “tebliğ” edilegelmiştir. Bu tebliğ metodlarının
çeşitlilik arz ettiği ve bütün bu metodların isabetli/doğru olup olmadığının
tartışıldığı da herkesin malumudur. Özellikle son yüzyılda, İslam dünyasında
ortaya çıkan siyasi hareketler ve şiddet grupları bu tartışmayı dahada
alevlendirdi. Öyle ki sözünü ettiğimiz bu hareketler, çok derin tarihi köklere
sahip bulunan ve tek gayesi iman hakikatlerinin anlaşılıp yaşanılması olan
tarikatleri gölgede bıraktı ve hatta bu tarikatleri de
siyasileştirdi/dünyevileştirdi. Tam da bu noktada karşımıza, siyasileşmeyi ve
dünyevileşmeyi olanca gücüyle reddeden, amacının “iman hakikatlerinin
inkişafı”na çalışmak olduğunu vurgulayan ve kendisini doğrudan Asr-ı Saadetle
irtibatlandıran Risale-i Nur hareketi çıkıyor.

Bu çerçevede oluşturmaya gayret ettiğimiz dosyamızda amacımız,
günümüz insanı için ideal hizmet metodunun tanımına ulaşmak ve “Risale-i Nur’un
hizmet metodu”nun bu tanım içindeki yerini ortaya koymaktı. Bunu da başardık
sanıyorum.

Dosyamızdaki ilk çalışma Adem Ölmez’e ait. Cemaat-Devlet
ilişkisinin ele alındığı çalışmada, dünyadaki İslami hareketin, dört farklı
metod kullandığı ifade ediliyor. Bunlardan ilkinin, iktidarı hukuk yoluyla
amaçlayan hareketler, ikincisinin, iktidarı hukuk yoluyla amaçladığı halde zaman
zaman şiddet ve çatışmaya izin veren hareketler, üçüncüsünün, illegal yollardan
çatışmayı tercih edenler, dördüncüsünün ise, iktidarı amaçlamayan, çatışmayı
reddeden, toplum fertlerini tek tek ıslah etmeye çalışan, devlete tepkisini
sivil itaatsizlik tarzında gösteren hareketler olduğu, örnekleriyle anlatılıyor.
Bu kategorizasyonda ilk üç tarzın isabetsizliği vurgulanıyor ve Said Nursi’nin
yöntemi olarak da ifade edilen dördüncü tarz, bir başka deyişle “müspet hareket”
öne çıkarılıyor.

İslami hareketleri çok yakından tanıyan ve takip eden Ruşen
Çakır ile yapılan röpörtajda, daha çok bu hareketlerin “son durumu” üzerinde
duruldu. “Dışarıdan” biri olarak kimi gerçekleri, çok yalın bir şekilde ifade
eden Çakır, globalleşen dünyada, kapitalizmin pazar ağına düşmüş olan Türkiye
toplumunda, İslami hareketlerin bundan etkilenmemesinin mümkün olmadığını ve
bugün İslami hareketlerde belirleyici unsurun “tüketim” olduğunu—istisnaları
olmakla birlikte—savunuyor. Söyleşide öne çıkan bir diğer husus ise “Siyasal
İslamın iflası”nın ilan ediliyor olması.

Prof. Turner ve Prof. Buti’nin tebliğlerinin böyle bir dosya
içerisinde yeniden yayınlanmasının faydalı olacağını düşündük.

Atilla Yargıcı, Kur’anî tebliğ metodunu, Ö. Faruk Uysal, teknik
olarak cemaat ve cemiyet kavramlarını inceliyor. Tebliğde insan psikolojinin
önemini Hakan Yalman, edebiyatın etkisini ise Ahmet Dursun çalıştı. Mustafa
Özcan İslam dünyasındaki hareketlerle, Risale-i Nur hareketinin kıyaslamasında
bulundu. Kapsamlı çalışmasının ilk kısmında manevi cihad üzerinde duran Ali
Ferşadoğlu, ikinci kısımda Siyasal İslamı Risale-i Nur açısından sorguluyor.

Güz’98’in dosya konusunun, “75. Yılında Cumhuriyet” olacağını
duyurarak sizleri dergimizle başbaşa bırakıyoruz…