Türkiye’de belki de bütün dünyada haksız yere hücum edilen bir
kavram var: "şeriat." Hakkında, hemen her zaman aleyhte konuşulan bir kelimedir
o. Maalesef, lehinde konuşanlar bile, konuşma üslûbu ve muhtevası ile, çoğu
zaman en az aleyhte konuşanlar kadar olumsuz bir imaj bırakmışlardır.
Şeriat hakkında bunca konuşulan bir ülkede, kim onu konuşuyorsa,
onunla bir anket yapıldı, diyelim. Ve de şöyle soruldu: "Nedir şeriat?"
Galiba, cevaplar şöylece sıralanır: "Bana göre şeriat…" "Eee,
benim anlayışımca…" "Bildiğim kadarıyla…"
Evet, bu ülkede, şeriatı herkes "bildiği kadarıyla" bilir. Ama
bildiği ne derece şeriatın tâ kendisidir? Herkesin "şeriat" anlayışı vardır. Ama
anladığı ne derece doğru şeriattır? Herkesin şeriatı "ona göre"dir. Ama "ona
göre" olanı, ne derece gerçek şeriattır?
Ne yazık ki, bu soruya net bir cevap vermek pek mümkün
görünmüyor. Yalnız şu var ki, bunca senedir şuna-buna göre şeriatın konuşulduğu,
bu ülkede, gerçek anlamıyla şeriatın ne olduğu anlaşılmıŞ değildir.
İnanıyoruz ki, bugüne kadar kafaların gerisine gizlenmiş peşin
hükümler terk edildiği gün herşeyin olduğu gibi şeriat kavramının da gerçeğine
erişilmiş olunacaktır.
Köprü, bu "kavramlar kargaşası" ülkesinde, konuyu bu ümitle
nazarlara sunuyor.
Şeriat hakkmda herkes çok şey söyledi, söylüyor ve söylemeye
devam edecek. Ama TV’de yayınlanan programlardan, gazetelerde, dergilerde çıkan
yazılara kadar hiçbir yerde "şeriat", "İslâmî" kesimlerin bile, "fıtrî" olan
boyutunu kazanamadı. "Şeriat-ı fıtriye" kavramını hiç duymamış insanların şeriat
hakkında serd-i kelâm etmelerine seyirci kalındı. İşte biz, Risâle-i Nur
okuyucularının pek yabancı olmadıkları bu kavrama bir nebze olsun açıklık
getirebilirsek, kendimizi bahtiyar hissedeceğiz. Hakan Yalman, bu konuyu
kapsamlı olarak içinde bulunduran Risâlelerden bir çalışma yaparak "şeriat-ı
fıtriye"ye değindi.
***
Bu sayının röportaj konukları, H. Hatemi, Toktamış Ateş ve
Hayrettin Karaman. Toktamış Ateş, belli bir kesimin düşüncelerini aksettiren
cevabında, "şeriat"tan, "din düzeni"ni anladığını söylüyor. Hâtemi Hoca, her
zamanki üslûbuyla, zihinlerdeki şeriat kavramı karmaşasına vurgu yapıyor.
Hayrettin Karaman, "insan hakları, demokrasi, özgürlük" gibi kavramların
"şeriat"taki yerini ve niteliğini belirliyor.
***
Vefa Gündüz, "şeriat" konusuna tarihsel bir yaklaşımla uzanıyor.
"Kültürün şer’î muhasebesi"ni ise Mehmet Çelik yapıyor.
***
Sonuçta, Köprü dergisi, sizi "şeriat" için kafa yormaya
çağırıyor. "Şeriat"a taraf olup olmadan önce, onun ne olduğunu veya ne
olmadığını
bilmek gerekir bizce.
Selâmlar…