Popüler kültür, özellikle II. Dünya savaşından sonra insanlar
arasında çok konuşulmaya başlanmış bir kavramdır. Bugünde özellikle sosyologlar
arasında tartışılmaktadır. Popüler kültürün II. Dünya savaşından sonra,
yaygınlaşması, kültür ürünlerinin endüstriyel bir madde haline gelmesiyle de
ilgilidir.

1980’li yıllar, hayatta önemli değişikliklerin yaşandığı bir
dönem oldu. Bu yıllarda, kitle iletişim araçlarındaki önemli gelişmeler, medyayı
hayatı şekillendiren bir kuvvet haline getirdi. Reklam, belirliyiciliğini
artırdı. Gerçekler yerini imajlara bıraktı.

Bu gelişmeler bütün dünyayı olduğu gibi, Türkiye’yi de et-
kiledi. "Özal’lı yıllar" olarak ifade ettiğimiz, 80’ler, insanların hayat
tarzında önemli değişiklikler geliştirdi. Her türlü alanda imajların gizli
savaşı başladı. İnsanlar, futbol, cinsellik ve bilgisayarın yükselişini izledi.
Gündelik hayatlar, ekonomik getirisinden dolayı önemsenmeye başlandı. Hayatlar
standart kodlarla ifade edilir hale geldi.

Dünyadaki bu bildik gelişmelerin Türkiye’deki yansımaları,
toplumsal yapıdaki din unsurunu gündelik hayat tartışmalarının merkezine taşıdı.
Çünkü, popüler kültür bir hayat tarzı önerirken, dinde bir hayat tarzı
öneriyordu. Buradaki gizli çatışmanın yansımaları İslamî cemaatlerin yeniden
şekillenmelerine neden oldu. Bazı dini cemaatlerde popüler kültür unsurları
lehine yumuşama görülmeye başlandı.

Biz Köprü Dergisi’nin YAZ-99 sayısını popüler kültüre ayırırken,
gündelik hayatın kazandığı bu yeni görünümlerini analiz etmeyi amaçladık.

Bu dosyamızda Bünyamin Duran, hayattan zevk alma söyleminin iki
uç noktası olan, asketik hayat ve hedonistik hayatı tarihi arkaplanlarıyla
birlikte inceledi. Yazarımız bu çalışmasında yeni bir hayat tarzı önererek,
kanaat ahlakı adıyla bir alternatif sundu.

Cinuçen Tanrıkorur, dünden bugüne Türk müziğini incelediği
yazısında, müziğimizin kazandığı yeni görünümleri analiz etti. Yahya Kemal
Taştan aynı konudaki araştırması ile müziğin Osmanlı’dan günümüze geçirdiği
evreleri inceledi.

Yazarlarımızdan Ali Murat Yel yazısında, popüler kültürün yüksek
kültür sahipleri tarafından empoze edilen bir kültür olduğuna dikkat çekti.
İbrahim Özdemir ise, hayatı gerçek yönleriyle anlayabilmenin insanın kendisini
sorgulamasıyla mümkün olabileceğini vurguladı.

Durmuş Hocaoğlu bu sayıdaki yazısında, elit ve halkın
özelliklerini anlamaya yarayacak orijinal ipuçları sundu. Yazarımızın ilk defa
yayınladığı çözümlemelerin zevkle okunacağını umu- yoruz.

Bir fikir ziyafeti niteliğindeki dosyamızla sizleri başbaşa
bırakırken, dosya konusunu, "Eğitim" olarak belirlediğimiz Güz- 99 sayımızda
yeniden buluşmayı ümit ediyoruz.