İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan sosyal ve tabii bir varlık
olan dil, milleti meydana getiren maddi ve manevi unsurların en başında yer
alır. Tabiatı gereği toplu halde yaşamaya ihtiyaç duyan insan, içinde yaşadığı
toplumla aynı değerleri oluşturmak, paylaşmak ve bu değerleri nesilden nesile
aktarmak için dile ihtiyaç duyar.

Bir milletin sahip olduğu maddi ve manevi birikimlerinin tamamı
olarak kabul edebileceğimiz kültürün de doğması ve gelişmesi dile bağlıdır.
Dilin maddi ve manevi değerleri nesillerden nesillere aktaran "kültür
taşıyıcılığı" görevi de düşünüldüğünde, bir milletin varlığının devam
etmesindeki önemli rolü ortaya çıkar. Bir milletin yaşadığı kültür ve medeniyet
buhranı, fikir ve edebiyat sahalarında çöküş yaşaması o milletin dilinin
bozulmasıyla yakından ilgilidir.

Dünyada pek az dile nasip olabilecek "imparatorluk dili"
nitelemesini hak eden Türkçenin zenginliğini edebi eserlerimizde görmek
mümkündür. Bununla birlikte, İslam ile müşerref olmamızdan bu yana zenginleşerek
günümüze kadar gelen dilimizin bazı kırılma noktalarıyla bu zenginliğini
yitirmeye başladığını kabul etmek ve bunun üzerinde hassasiyetle durmak gerekir.
Geldiğimiz noktada dilimizin zedelendiğini, edebiyatımızın kısırlaştığını,
ruhumuzun ve dünya görüşümüzün yansıdığı temel eserlerimizi yeni nesillerin
anlayamadığını, eski ile yeni arasındaki köprülerin yıkıldığını görmek ve bu
durumun nedenlerini tespit etmek ve tedbirler almak, gelecek nesillerle aramızda
sağlam bağlar kurabilmek adına gereklidir.

Dil ile ilgili tartışmalar Tanzimat’la birlikte başlamış olsa da
1928 Harf İnkılabı’nı ve devamındaki "öztürkçecilik" hareketinin dil ve
kültürümüz üzerindeki etkisini ayrıca tartışmak gerekir. Tarihi, dini ve
kültürel değerlerimize yabancılaşmanın hız kazandığı böyle bir dönemde telif
edilen Risale-i Nurların dili bu yönüyle bile bize birçok ipucu sunacaktır.
Bununla birlikte Risale-i Nurların dili, ihtiva ettiği anlam ve ifade ettiği
değerler bakımından da incelenmeye değerdir. Kabul etmek gerekir ki, "Risale-i
Nur" gibi eserler belli bir "ruh ve karakter"i temsil ederler. Bu eserlerin
dikkatle incelenmesi o milletin karakterini ifade eden dili hakkında sağlam
ipuçları verir. Bu tür eserlerin yeni nesillerce anlaşılamaması gibi bir problem
ise bu ruh ve karakterin yok olduğunun veya yok olmaya başladığının önemli bir
göstergesi sayılabilir ki bu da başlı başına büyük bir probleme işaret
etmektedir.

Bugün İslâmî bir dil kurabilme ve yeni bir söyleyiş biçimi
geliştirebilme ihtiyacı her alanda kendini göstermektedir. Bu nedenle
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde düşüncesini kuran ve bu geçiş sırasında
dil, kültür ve medeniyetle ilgili bütün kırılmalara şahit olan Bediüzzaman’ın
dili bu noktada bir anahtar kabul edilebilir. Risale-i Nurların Kur’anî ve
Nebevî terminolojiyi konuşma diline aktarması onun dilini incelemeye değer kılan
bir başka husustur.

Risale-i Nur’un dili üzerindeki tartışmalarda, "Risale-i
Nurların dili ‘edebi dil’ bakımından mı değerlendirilmelidir; yoksa alfabe
değişikliği, öztürkçecilik gibi hareketler neticesinde ortaya çıkan ‘Yeni
Türkçe’ açısından mı incelenmelidir?" soruları cevap bekleyen hususlardır. Bu
bakış açısıyla Risale-i Nurların editöryal bir incelemeden ziyade, bu dilin bir
dünya görüşünü kuran yönü de incelenmeyi beklemektedir.

Biz de bunları göz önünde bulundurarak 102. sayımızda "Risale-i
Nurların Dili" üzerinde durmaya karar verdik. Konuyu "dil, din, kültür,
medeniyet, millet, edebiyat, belagat, üslup, mana, harf inkılabı, öztürkçecilik,
Risale-i Nur dili" gibi ana kavramlar etrafında tartışarak aşağıdaki sorulara
cevaplar aradık.

Dil nedir? Dil ve kültür arasındaki ilişki nedir? Yaşadığımız
kültür ve medeniyet değişiminin dil ve kültür üzerinde etkileri nasıl olmuştur?
Risale-i Nurlardaki dil hangi kültürün ve dünya görüşünün ifadesidir? Bu dilin
beslendiği kaynaklar nelerdir? Risale-i Nurlarda hakim olan dilin temel
özellikleri nelerdir? Bediüzzaman’ın dilini çağdaşlarından hangi yönleriyle
ayırmak gerekir? Günümüz Türkçesi ile karşılaştırıldığında bu dilin farklılığı
nedir? Edebi açıdan düşünüldüğünde bu dilin kıymeti nedir? Bu dil dinî
duyguların ve ilmî hakikatlerin ve kavramların ifadesi için yeterli midir?
Risale-i Nurların kavram haritası nasıl çizilebilir? Risale-i Nurların üslup
özellikleri nelerdir? Risale-i Nurların haşiyelenmesi ve sadeleştirilmesi
yönündeki tartışmaları nasıl değerlendirmek gerekir? Risale-i Nur’un dili
Türkçeyi nasıl ve hangi yönde etkilemiştir?

Risale-i Nurların dili ile ilgili bu güne kadar kapsamlı bir
çalışma yapılmamıştır. Bu sayımızın bu tür çalışmalara öncülük edeceğini
umuyoruz. Sizleri dergimizle baş başa bırakırken gelecek sayımızda "Türkiye’nin
Demokrasi Süreci"ni irdeleyen bir dosya ile karşınızda olmayı ümit ediyoruz.