"Türk Müsümanlığı" kavramı, Osmanlı Devleti’nde milliyetçiliğin
etkili olmaya başladığı 19. yüzyılın sonlarından itibaren, gündemimize girdi.
Fakat, 28 Şubat süreci, konunun kavramlaştığı, kavram üzerinde şuurlu bir
yoğunlaşmanın yaşandığı bir dönem oldu. Bu tartışma ortamı ne yazık ki,
entellektüel-fıtri bir ihtiyaçdan değil de, devletin otoriter güçlerinden
kaynaklandı.

Yapılan tartışmalara akademik çevrelerin katkısı az olduğundan,
yeterince aydınlatıcı olmadı. Biz bu eksiklikleri de dikkate alarak akademik
çevrelerin ağırlıkta olduğu, yazarlarımızla konuyu bütün cepheleriyle ele aldık.

Daha önce, çeşitli basın yayın kuruluşlarında konuyu
değerlendiren yazarlarımız, gelinen süreçteki son kanaatlerini dergimize
yazdılar. Durmuş Hocaoğlu ve Ahmet Turan Alkan’ın daha önce başka yayın
organlarında başlayan düzeyli tartışmaları bu sayımızda dergimiz sayfalarında
devam etti.

Türk Müslümanlığı hakkındaki tartışmalarda, genel olarak iki
eğilim görülüyor. Bunlardan biri, otoriter eğilimlerin ürettiği, "dinde reform
projesi", ikincisi ise, "sosyal bir vakıa" olmasıdır.

Selim Sönmez, İslam’ın yerel değerleri onayladığını belirterek,
"Türk Müslümanlığı" gibi ulus devlet düzeyindeki bir yerelliği, otoriter
modernist eğilimlerin bir projesi olarak yorumladı. Serdar Taştan, Türkler’in
Müslüman oluşunun tarihi sürecini inceledi. Atilla Yargıcı, İslam’ın örfü
reddetmediğini belirtmekle beraber, "Türk Müslümanlığı" kavramını eleştirdi.
Mustafa Özcan aktüel gelişmeleri de dikkate alarak söz konusu kavramın bir
toplumsal proje olarak uygulanmak istenmesine dikkat çekti. Bünyamin Duran,
konunun merak edilen bir cephesini, itikadî mezheplerle ilgisini araştırdı.

Ümit Alparslan, dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmelerin
ana-lizini yaparak, "Türk Müslümanlığı" kavramının ortaya çıkarılış nedenleri
üzerinde durdu. Abdülhalim Yener, 1950 yılındaki gazeteleri tarayarak, basındaki
Türkçe-ezan, Arapça-ezan tartışmalarını araştırdı. Ömer Faruk Uysal, etraflı
çalışmasıyla, değişik kesimlerin "Türk Müslümanlığı"na bakışını inceledi.
Sönmez, Yargıcı ve Uysal, Bediüzzaman Said Nursi’nin görüşlerinin yerelliğe
imkan tanıdığı noktasında birleşerek, Türkiye’deki reformistlerin Avrupa’daki
Protestanlar’a benzetilemiyeceğini vurguladılar. Ali Arslan, Türkçüler’in büyük
ideoloğu Ziya Gökalp’in bilinenin aksine, Kur’an’ın Türkçe okunmasına karşı
olduğunu yazdı.

Geniş bir perspektiften bu düzeyde ilk defa ele alınan "Türk
Müslümanlığı" dosyasının Türkiye’nin entelektüel seviyesine katkıda bulunacağını
umuyoruz.

Bu sayıda, dergimizin baskı kalitesini bir derece daha
artırarak, gözlerinizi yormadan okunabilen, yeni tür bir kağıt kullanarak
değişik bir görünümle karşınıza çıkıyoruz. Umarız beğenirsiniz.

Dosya konusunu, Popüler Kültür olarak belirlediğimiz YAZ-99
sayımızda yeniden buluşmayı ümit ediyoruz.