Giriş

Büyük İslam filozoflarından İbn Sina, birçok alanda olduğu gibi,
“İlm-i tedbir-i menzil” (aile yönetimi) konusunda da müstakil telifin sahibidir.
Bu risale, Yunan felsefe ve ahlakının İslam dünyasına aktarılması ve etkileri
konusunda önemli olduğu kadar, kendisinden sonra yazılan bu mesele etrafındaki
kitap ve risalelerin genel çerçevesini çizmek açısından da belirleyici bir yere
sahiptir.

Yönetme erkinin temeli

İbn Sina, risalesine, Allah’a hamd sözcüklerinin ardından
Allah’ın insanlara verdiği ve onu pek çok yaratığına üstün kıldığı özelliklerini
belirterek başlar. Allah, insanları hem akıl ve görüşlerinde, hem de
mülklerinde, mertebelerinde ve konumlarında farklı yaratmak suretiyle ihsanda
bulunmuştur. İbn Sina’ya göre insanların dünyanın bağlı bulunduğu hikmeti, güzel
siyaseti ve sağlam tedbiri incelemeye en layığı ve hak sahibi, şanı yüce
Allah’ın insanların yönetimini ellerine verdiği, ülkelerin yönetimini
kendilerine emanet ettiği hükümdarlar, daha sonra sırayla milletlerin önderliği
kendilerine verilen, köylerin ve kentlerin yönetimine ehil kılınan valiler, ev
sahipleri ile aile ve çocuk terbiyecileridir. Bunların her biri,
sorumluluğundaki varlıkların, buyurma ve yasaklama yetkisine girenlerin ve eli
altındaki halkın yöneticisidir.

Hükümdar ve tebaa her insanın hayatını sürdüreceği azığa,
ihtiyaç zamanı için bunu saklamaya ihtiyaç vardır. Ayrıca insan, edindiği azığı
saklayacağı ve ihtiyaç zamanı için koruyacağı bir yere de muhtaçtır. Bunun için
ev ve konak edinecektir. Bunları korumaya ve bu işi yürüteceklere ihtiyaç duyar.
İbn Sina’ya göre, insanın gönlü Allah’ın erkeğe can yoldaşı kıldığı eşe de
muhtaç olur. Böylece, evdeki üye sayısı çocukların doğmasıyla daha da artmıştır.
İşte bundan sonra, bu aileyi yönetici konumuna, hane halkı da yönetilen konumuna
geçmiştir. Aile, çocuk, hizmetçi ve tebaa sahibi olanlar işlerinin yolunda
yürümesi için onları koruması ve sakınması, külfetlerine katlanması, rızıklarını
çoğaltma, özendirerek ve kasındırarak, vaadde bulunarak, yaklaştırarak ve
uzaklaştırarak, vererek ve yoksun bırakarak iyi yönetme ve doğrultma gibi,
yapması gereken işleri yapması gerekir.

Yönetme erkinin kapsamı

İbn Sina’ya göre, insanın siyaset türlerinden ilk başlaması
gereken kendisiyle ilgili siyasettir. Zira kendisiyle ilgili siyaseti iyi
yürütürse, bundan üstün olan ülke yönetiminden acziyet duymaz. Kendisiyle ilgili
siyasete yönelenin yapması gereken ilk şey, yöneten konumundaki aklının,
yönetilen konumundaki nefsinin bulunduğunu bilmesidir. Herhangi bir kötülüğü
düzeltmeye yönelen, bu kötülüğü iyice tanımalıdır. Düzeltmesi gereken
kötülüklerin bir kısmını ihmal ederse, içi iyileşmeden kalmış yaranın dışını
tedavi eden gibi davranmış olur.

İbn Sina’ya göre, insan tabiatındaki kendi kötülüklerini
göremeyiş ve kendisini denetleme zorluğu dolayısıyla, iyilik ve kötülüklerini
incelemek ve iyi durumlarını iyi, kötü durumlarını kötü göstermek suretiyle ayna
gibi görev yapan akıllı ve sevecen kardeşin yardımını istemek kaçınılmazdır.
Buna en çok ihtiyaç duyanlar ise, reislerdir. Bunlar da kusurlarının gizlenmesi
veya öfkelerinden çekinilmesi dolayısıyla daha da zor duruma düşerler. Kendi
kusur ve kötülüklerini bilemeyince, bunların kaynağını dışarıda ararlar.

İbn Sina’ya göre, hükümdar ve reislerin bozulma sürecine
girmesinde kendilerini kötü arkadaş ve sırdaş edinmeleri de çok etkili olur.
Arkadaşlar da iki türlüdür: Sağlam, yoldaş ve tedbirli; aldırışsız ve bilgisiz.
Güzelliklerinin ve iyiliklerinin bilinmesiyle ilgilenen kişinin, insanların
huylarını, karakterlerini ve tabiatlarını araştırması, onların güzellik ve
iyiliklerini iyice incelemesi gerekir. Böylece kendi durumunu onlarla
karşılaştırma imkânı doğar. Ayrıca İbn Sina’ya göre, insan kendisine ödül ve
ceza vermesini bilmeli, nefsini bunlarla yönetmelidir.

İbn Sina’ya göre, insanların azıklara ihtiyacı, onları rızk ve
azık edinmeye yöneltmiştir. Geçimini sağlama konu-sunda insanlar iki sınıftır:
Bir grup, hazır mala konar. İkinci grup ise, geçimini sağlamada çalışmaya
muhtaçtır. Bunlara, ticaret ve sanatlarla azıklarını arama ilhamı verilmiştir.
Sanatlar, ticaretten daha güvenilir ve kalıcıdır.

İbn Sina’ya göre kişi için hakedişe dayanan bol rızıktan daha
üstün bir devlet yoktur. Günahla, hırsızlıkla, çirkin sözle, yalanla,
yüzsüzlükle, hayasızlıkla, yiğitlikle yaralamakla ve namusu kirletmekle elde
edilen bir kazanç, değeri çok olsa da bir hiçtir, maddesi çok olsa da azdır,
göze kârlı görünse de sonu vahimdir. Temiz ve iyi kazanç; miktarı ve ağırlığı az
da olsa, daha lezzetli, daha güzel, daha bereketli ve daha artıcıdır.

İbn Sina’ya göre insanlar kazanç elde edince, bunun bir kısmını
iyilik yolunda harcaması, bir kısmını da beklenmedik durumlar için bir kenara
ayırması doğru siyasetin bir yönüdür. Harcamaların, sağlam ve düzgün yapılması,
orta yolun tutulması gerekir, aşırılığa kaçılmamalıdır. Çünkü, halktan israfı
övenler, iktisadı ve değerlendirmeyi övenlerden daha çoktur, iktisadı ve
değerlendirmeyi övenler daha sağlam görüşlüdür.

İbn Sina’ya göre, kadın, erkeğin mülkünde ortağı, malının
koruyucusu, yükünün taşıyıcısı ve çocuklarının terbiyesinde güvendiği kişidir.
Kadınların en iyisi; akıllı, dindar, arlı, zeki, sevecen, doğurgan, az konuşan,
itaatkar, içten, güvenilir, mecliste ağırbaşlı, görüntüsünde ciddi, boyu posu
yerinde, kendisini kocasına hizmete adamış ve ona iyi hizmet eden,
değerlendirmesiyle kocasının azını çoğaltan, iyi huylarıyla üzüntülerini
gideren, nezaket ve kibarlığıyla dertlerine teselli olan kadındır. Kişi eşini
karşı heybetli (otoriter), onurunu koruyucu ve aile sorumluluğunu yerleştirici
olmalıdır.

İbn Sina’ya göre, güzel ad koyması, ahmak, düşüncesiz ve hasta
olmaması için iletkenliğini ve geçirgenliğini dikkate alarak süt anasını iyi
seçmesi çocuğun babasındaki haklarındandır. Çocuk sütten kesilince, önce ahlak
eğitimine başlanır. Çocuğun mafsalları güçlenince, dili düzelince, telkine hazır
olunca ve duyduğunu kavrar hale gelince, Kur’an öğretimine geçilir. Hece
harfleri şekillendirilir ve dini esaslar yumuşakça anlatılır. Daha sonra dil ve
edebiyat eğitimine geçilir. Çocuğa ilk olarak edebin erdemi, bilginin övücü,
bilgisizliğin yerici, ahlaksızlığın kınandığı ana-babaya itaatin övüldüğü,
iyilik yapılması ve konuğun ağırlanması gibi iyi ahlak konularını işleyen
şiirler öğretilmelidir.

İbn Sina’ya göre, çocuk terbiyecisinin asıllı, dindar, ahlak
eğitimini iyi bilen çocuk bakımında usta, ağırbaşlı, ciddi, hafiflik ve
ahlaksızlıktan uzak, çocuğun huzurunda serbestlik ve aldırmazlığı az, somurtuk
douk olmayan, yiğit, temiz, nazik, önde gelen insanlara hizmet etmiş, insanların
övündükleri hükümdarların iyi huylarını, kötü kişilerin kınandıkları kötü
huylarını tanıyan, sofra, konuşma, birlikte bulunma adabını bilen biri
olmalıdır.

İbn Sina’nın düşüncesini göre, çocuğa Kur’an öğretimi ve temel
dil bilgileri kavratıldıktan sonra, edinmek istenilen sanat incelenir, yoluna
yöneltilir. Çocuk terbiyecisi çocuğa bir sanat seçmek istediğinde, önce çocuğun
tabiatını güzelleştirmeli, huyunu ve karakterini yoklayıp, zekasını sınadıktan
sonra, buna göre sanatlarını seçmelidir. Çocuk için sanatlardan birini seçince,
ona duyduğu eğilimi ve arzuyu incelemeye çalışması, sonra bu sanatı öğrenip
öğrenemediğini, yetenek ve donanımının bu sanata elverişli olup olmadığını
incelemelidir.

İbn Sina’ya göre, kişinin hizmetini görenler, onun eli ve ayağı
gibidir. Hizmet görenlere yaklaşmalı, uzak durmamalı, ilgilenmeli, ihmal
etmemeli, yumuşak davranmalı ve zora koşmamalıdır. Hizmetçileri edinme yolu,
tanıyıp sınadıktan, yoklayıp denedikten sonra edinmektir. Bunlar yapılmayınca,
değerlendirme yapmalı sezgi, duygu ve sarraflığını kullanmalıdır. Hizmetçi
işverene karşı iş güvenliği duygusu içinde olmalıdır. Hata yapanları düzeltmeli
ve affetmelidir. Yeniden suç işleme durumunda biraz ceza vermelidir. Ağır suç
işleyenleri derhal işten uzaklaştırmalıdır.

Sonuç

İbn Sina, bu risalesinde, aile yönetimi ve çocuk eğitimi
konusunda bugün bile çok ileri sayılabilecek düşünceler geliştirmiştir. Bu
yüzden İbn Sina’nın bu düşünceleri yeterli ölçüde incelenmeli ve
yararlanılabilecek görüşleri ayıklanarak belirlenmelidir.

Not: er-Risale fi’s-Siyaseti’l-Menziliyye adındaki bu
risale, tarafımızdan ilk defa olarak Türkçe’ye çevrildi, T. C. Başbakanlık Aile
Araştırma Kurulu tarafından Ankara’da 1991’de Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde
Türk Ailesi adlı eserin 3. Cildinin 906-917. sayfaları arasında yayınlandı.