Is there any conflict between Religion and Science?

Bilim-din çatışması fikri, çok kaygan bir zemindir. Bilim-din çatışmasından bahsedenlerin
aşağıdaki hususları dikkate almalarında fayda vardır:

1- İslâm inancında Allah, Yaratıcıdır. Varlık âlemini hem ibdâ, hem de inşâ suretiyle
yaratır. Bilimin mevzularına giren bütün varlıklar ve kanunlar, Allah'ın eseridir.
Bu eserlerden Müessir'e geçip Allah'ı tanımak ise, insanın bu dünyadaki imtihanıdır.
Bütün varlık âlemi ve onların tâbi olduğu kanunlar Allah'ı ispatlar; bunlar insana
Allah'ı tanıtan tekvinî âyetlerdir. Bunun yanında Allah, kelam sıfatının tecellîsi
olan âyetlerini de peygamberleri vasıtasıyla suhûf ve kitaplar halinde göndermiştir.

Bu durumda; kâinat sanki bir laboratuar, peygamberler muallim, suhûf ve kitaplar
ders notları ve ders kitapları, bunların muhatabı olan insanlar ise, bütün ilimlerin
başı olan marifetullah (Allah'ı tanımak) ilminin öğrencisi olmaktadır. Böyle bir
durumda, o laboratuardan öğrenilenlerle ders kitabındakilerin ve öğretmenin söyledikleri
arasında aykırılıklar olabileceğinden bahsetmek, Muallim-i Hakikî olan Allah'a iftirada
bulunmaktır.

2- Bilim-din çatışması vehmi, zararlı başka birçok şey gibi, bize dışardan gelmiştir.
Gümrüklerdeki laboratuarlarda, ithal edilecek mallar kontrol edilir ve evsafı uygun
olmayan malların yurda girişi engellenir. Her insan tek başına, bir devletten de
ötede, bir âlemdir. Hz. Ali'nin bir sözü bunu ifade eder: "Sanma ki, bir zerresin
sen bu âlemde; koca bir âlem gizlidir sende." Fakat, insan koca bir âlem gibi olmasına
rağmen, tezatlı bir şekilde, zararlı ve tahripkâr bazı fikrî malları, ithalat için
uygunluğunu araştırmadan âlemine ithal edebiliyor; bununla da kalmayıp "ithal malı"
diye onu daha değerli bile görebiliyor. Aslında, zehirli kimyevî atıkların yurdumuza
sokulmağa çalışılmasına karşı nasıl tepki gösteriyor ve günlük gazetelerin manşetlerine
bu mevzuu taşıyorsak, o kimyevî atıklardan daha zehirli ve zararlı ve sadece geçici
dünya hayatımızı değil, ebedî hayatımızı mahvedebilecek zehirler gibi olan bazı
ithal malı fikirlerin de âlemimize kontrolsüz olarak, hattâ itibar da görerek girmesine
karşı uyanık, tedbirli ve tepkili olmalıyız.

3- Bilim ve teknikte halen bizden ileri olan ülkelerdeki bilim-din çatışması
görüntüsü bize emsal olamaz. Şu sebeptendir ki, aralarındaki çatışmanın gerçekten
varlığına hükmedilebilmesi için, her iki tarafın söylediklerinin değişmez, sabit
ve kesin olması lâzımdır. Bunlardan birinin değişebilir olsa veya mecazlı, teşbihli
zahirî manâsına bakılmak yerine, hakikî manâsının tefsirle, yorumla açıklığa kavuşturulması
icap etse, iki tarafın söyledikleri arasında, zahire bakarak uyumsuzluk ve çatışma
olduğu söylenemez.

Bu bakış açısıyla baktığımızda, bilim-din çatışması mevzuunda şunları görürüz:

a ) Müsbet Bilimler Daima Kesin Hakikatler Değildir

Müsbet bilimler, deney ve hesap yoluyla ispatlanmış bilimlerdir. Deney ve hesap
metotları zamanla daha geliştirilebilir ve bunlarla elde edilen yeni ve farklı neticeler
daha öncekileri yürürlükten kaldırabilir. Buna dair misaller veren kitaplar yazılmıştır.
Bu durumda, müsbet bilimler vasıtasıyla, semavî dinlerin vahye dayanan inanç sistemini
reddetmek mümkün değildir. Bu vesileyle, "âyet" kelimesinin de aslında "ispat" manâsını
taşıdığını belirtmekte fayda vardır.

b ) Kur'an'dan Önce Gelmiş Olan Mukaddes Kitaplar Tahrif Olmuştur

Kur'an'dan önce gelmiş olan mukaddes kitapların tahrif edilmiş olduğu bir gerçektir.
Kur'an ise, tahrif edilmemiş yegane ve son semavî kitaptır. Bu durumda, müsbet bilimleri
İslâm dışındaki ülkelerden alırken, tahrif olmuş semavî kitaplarıyla olan ihtilaflarını
da aynen ithal ile, tahrif olmamış semavî kitabımızla bilimin ihtilafının da olabileceğini
vehmetmemiz hata olur. Bilim ve teknikte ilerlemiş olan ülkeler buna, semavî kitapların
doğrularına tabi olup uygulayarak muvaffak olmuşlardır. Aynı ülkelerdeki dine karşı
ilgisizlik ise, dinlerindeki tahrif olmuş hususlara muhalefetlerinden kaynaklanmaktadır.
Çünkü, "İnsan fıtraten mükerrem olduğundan hakkı arar." (Vicdanı bozulmuş ve bu
hasletini kaybetmiş olanlar bahsimizden hariçtir.) Burada şunu da belirtmek lâzımdır:
İslâm dışındaki dinlerde de insanların çeşitli bakımlardan ve bu arada bilimde,
kemalâtına, terakkîsine medar olabilecek hakikatler vahiyle de uyum halinde olarak
bulunmasına rağmen, tümüyle ilahî vahiy olan tek din, halen İslâm dinidir. Bir âyet-i
kerîmede: "Şüphesiz ki, Allah indinde yegâne din İslâm'dır" denilerek bu hakikate
dikkat çekilmiştir. O halde bilim-din çatışmasının varlığını, bilimle sadece İslâm
dini arasında araştırmak; İslâm dışındaki tümüyle ilahî vahye dayanmayan dinleri
bu mevzuda taraf saymamak icap eder.

c ) Kur'an'da Bazı Hakikatler Müteşabih Âyetlerle Açıklanmıştır

Kur'an, l5 asır öncesinden kıyamete kadar, bütün insanlara Allah'ın hitabıdır.
Bu hitapta, her devirdeki ve muhtelif devirlerdeki ve coğrafî bölgelerdeki insanların
anlayış seviyelerine göre inkârı celp etmeyecek, fakat insanların telâhuk-u efkârlarıyla,
tefekkürleriyle açılabilecek manâlar hazinesinin tarz-ı beyanı vardır. Bu manâ hazinesinden
cevherler çıkarmakta insanlar yardımcıya, rehbere, mürşide ihtiyaç duyabilirler.
Asrımızda bunu en mükemmel olarak Risale-i Nur yapmakta, hem ülkemizde hem de dünyada,
talip olanlara Kur'an hazinesinden cevherler çıkarıp sunmaktadır. Risale-i Nur'u
husumetli ön yargılardan uzak olarak hakşinaslıkla inceleyenler, onun bu özelliğini
tasdik ve kabul etmektedir. Tümü vahye dayanmayan diğer dinlerle bilimin çatışmasını
mevzuumuz haricine çıkardıktan sonra, vahye dayanan yegâne hak din olan İslâm'ın
kitabı olan Kur'an'daki, herkesin doğrudan manâsını anlayamayabileceği, ilahî hikmetin
muktezası olarak müteşabih âyetlerle bildirilmiş hususlarda Risale-i Nur vasıtasıyla
bu manâ hazinesine girilmeye çalışılması büyük kolaylık sağlayabilecektir. Bu yapıldığı
takdirde, bilim-din çatışmasının olmadığı, çok açık bir şekilde görülebilir.

Çok kaygan olan bilim-din çatışması fikrinden, kendimizi böyle sağlam bir zemine
alabilirsek, ne mutlu bizlere.

Öz

Bilim-din çatışması fikri, çok kaygan bir zemindir. Bilim-din çatışmasından bahsedenlerin
aşağıdaki hususları dikkate almalarında fayda vardır:

1- İslâm inancında Allah, Yaratıcıdır. Varlık âlemini hem ibdâ, hem de inşâ suretiyle
yaratır. Bilimin mevzularına giren bütün varlıklar ve kanunlar, Allah'ın eseridir.
Bu eserlerden Müessir'e geçip Allah'ı tanımak ise, insanın bu dünyadaki imtihanıdır.

2- Bilim-din çatışması vehmi, zararlı başka birçok şey gibi, bize dışardan gelmiştir.

3- Bilim ve teknikte halen bizden ileri olan ülkelerdeki bilim-din çatışması
görüntüsü bize emsal olamaz. Şu sebeptendir ki, aralarındaki çatışmanın gerçekten
varlığına hükmedilebilmesi için, her iki tarafın söylediklerinin değişmez, sabit
ve kesin olması lâzımdır.

4- Müsbet bilimler vasıtasıyla, semavî dinlerin vahye dayanan inanç sistemini
reddetmek mümkün değildir.

Anahtar Kelimeler: Bilim, din, deney, ispat

Abstract

The idea of the conflict between science and religion is quite controversial.
To debate on such an idea, it might be recommended to consider the following criteria:

1- God is Creator in Islam. He creates the being with both Invention (Ibda')
and Construction (Insha) methods. All the creatures and beings in the scope of science
are God's works. To recognise God by moving from the made to the Maker is the quest
of man in this life.

2- Delusion of the conflict between religion and science was imported from outside,
as many other detrimental elements.

3- The picture of superficial conflict between science and religion in the countries
which are already advanced in science and technology better than we are cannot be
considered as an example. Therefore, to be able to conclude about the existence
of a conflict between them, it is necessary that what both parties claim are concrete,
fixed and definite.

4- It is not possible to object to the system of beliefs based on revelation
through exact sciences.

Key Words: Science, religion, experiment, evidence