Three Characteristics of Said Nursi

Bediüzzaman Said Nursi'nin, son yüzyıldaki diğer bir çok İslam bilgini ve mutasavvıfına
göre neden bu kadar uzun süreli etkili olduğunu düşünmek gerekir. Bu hareket hakkındaki
duygu ve değer hükmümüz ne olursa olsun, toplumumuzdaki dinî hareketleri, sosyal
değişme içinde bunların yerini iyi tahlil etmek için, Nurculuk hareketlerini bir
model olarak incelemek öğretici olacaktır.

Laik Cumhuriyet'in 82. yılında, bu kadar şehirleşmiş, eğitim düzeyi gelişmiş,
dışa açılmış ve "kapitalistleşmiş" yani piyasa ekonomisine bu ölçüde uyum sağlamış,
köylülükten uzaklaşmış bir toplumda Said Nursi'nin görüşlerinin bu kadar etkili
olmasının anahtarı, onun bir "Meşrutiyet aydını"olmasıdır.

"Meşrutiyet aydını" tipinin içinde İslamcı, Türkçü, Garpçı, ruhçu ve materyalist
isimler bulunmakla birlikte, ortak özelliklerini sıralamak gerekirse bunları şu
üç başlık altında toplayabiliriz.

1- İstibdat Aleyhtarlığı

Bu Said Nursi'nin kitaplarında çok kuvvetli bir motiftir. Dönemin İslamcılarında
istibdat karşıtlığı genel bir karakterdir, fakat oların yazıları dergi ve kitap
sayfalarında kalmış, Said Nursi bir "ekol" kurduğu için, dindar yeni nesiller onu
okuduğunda "istibdat aleyhtarlığı" fikrini edinmişler ve bu da onların zamanımızda
demokrasiyi benimsemeye, savunmaya yöneltmiştir. Ortadoğu'daki İslamcı hareketlerde,
mesela Hasanü’l Benna da, Said Nursi'nin tarihî tecrübesi ve kültürel birikimi olmadığı
için, Arap sosyalizminin etkisinde bir "siyasi otoriterlik" övgüsü vardır. Said
Nursi ise istibdadı eleştirmiş, hürriyet fikrini savunmuş, bu da ona bağlı talabelerinin
demokrasiye bağlılığının zeminini oluşturmuştur. Zamanımızdaki çok tartışılan İslam
– demokrasi uzlaşmasının erken bir örneği, muhakkak Bediüzzaman'dır. Bu kültür sebebiyle
"Nurcular" Türkiye'de şiddet yanlısı veya otoriter akımlardan uzak durmuşlar, "Milli
Görüş"ü de desteklememişler, merkez sağ hareketlere oy vermişlerdir.

2- Müsbet İlim Zihniyeti

Türkiye'de İkinci Meşrutiyet, 'maddiyun' (materyalizm) yayınlarının başladığı,
buna karşı İslamcıların tartışmaya girdiği bir dönemdir. Abdülhamid döneminde yapılan
büyük eğitim atılımı okumuş bir sınıf yetiştirmiş ve o zaman Avrupa'da moda olan
mekanik – materyalist fikirler bize de gelmiştir. 9. asırda Müslümanların Yunan
felsefesiyle karşılaşması gibi, 19. yüzyılda da Müslümanlar modern materyalizmle
karşılaşmışlar ve buna modern ilmin verilerine dayanan yeni bir din-ilim ilişkisi
anlayışıyla karşı çıkmışlardır. Bu açıdan bir benzetme yapmak gerekirse Said Nursi
Gazali'ye benzetilebilir. Said Nursi'nin eserleri tabii ki "dinî ve tasavvufî" eserlerdir;
fizik kimya kitabı olmadığı gibi, bilim felsefesi kitapları değildir. Ancak "iman
davasında", İkinci Meşrutiyet döneminde olduğu gibi, sık sık müsbet ilim verilerine
atıfta bulunması, Nur talebelerini İslamla müsbet ilmi beraber düşünmeye sevketmiştir.
Nurcu akademisyenlerin olması, eğitime büyük önem vermeleri bundandır. Said Nursi,
geri kalmamızın kaynaklarını köylü ve bürokrat olmamıza, ticarete uzak durmamıza
bağlamıştı. Bu bakış açısı sanayileşen, piyasa ekonomisinde gelişen bir ülkede bu
süreçle uyumlu bir İslam anlayışının doğmasını kolaylaştırmıştır. Sosyolog Max Weber'in
belirttiği anlamda bir rasyonelleşmeyi görüyoruz burada. Ticarete, işletmeciliğe,
yayıncılığa, finans kurumlarına yatkınlık buradan geliyor.

3- İman ve Siyaset Farkı

Said Nursi'nin yakın tarihteki İslam düşünürlerine göre önemli bir özelliği "iman"
ile "siyaset"i ayırmasıdır. Bunda kendi tecrübesinin, İkinci Meşrutiyet'teki olumsuz
hadiselerden çıkardığı derslerin rolü büyüktür. Bugün Arap dünyasında ve Şiilikteki
iman-imamet ilişkisi sebebiyle de İran'da görülen "Siyasal İslam"dan, yani İslam'ı
siyasi bir doktrin gibi gören hareketlerden farklı olarak, Nurculuk İslam'ı bir
"iman davası" olarak görmüş, demokrasi içinde merkez sağ partileri desteklemiş,
dinî akideyi bir politizasyon konusu yapmamıştır. Bir de Bediüzzaman'ın karizmatik
kişiliği eserlerindeki tasavvufî cazibe elbette önemli bir faktör. Buna ilaveten,
toplumsal değişme yani şehirleşme, egitimin gelişmesi, piyasa ekonomisi, dışa açılma
gibi modernleşme dinamiklerinin hızlandığı bir süreçte de Said Nursi'den esinlenen
hareketlerin dikkat çekici bir hayatiyet göstermesinde bu üç unsurun rolü büyüktür.

Öz

Bediüzzaman Said Nursi'nin, son yüzyıldaki diğer bir çok İslam bilgini ve mutasavvıfına
göre bu kadar uzun süreli etkili olmasının üç temel nedeni vardır:

1. İstibdat aleyhtarlığı: Said Nursi istibdadı eleştirmiş, hürriyet fikrini savunmuş,
bu da ona bağlı talebelerinin demokrasiye bağlılığının zeminini oluşturmuştur.

2. Müsbet ilim zihniyeti: Said Nursi'nin eserleri tabii ki "dinî ve tasavvufî"
eserlerdir, fizik kimya kitabı olmadığı gibi, bilim felsefesi kitapları değildir.
Ancak "iman davasında", sık sık müsbet ilim verilerine atıfta bulunması, Nur talebelerini
İslamla müsbet ilmi beraber düşünmeye sevketmiştir.

3. İman ve siyaset farkı: Said Nursi'nin yakın tarihteki İslam düşünürlerine
göre önemli bir özelliği "iman" ile "siyaset"i ayırmasıdır.

Anahtar Kelimeler: İstibdat, hürriyet, bilim, din, iman, siyaset

Abstract

There are three reasons why Bediuzzaman Said Nursi has been influential so long
when compared to many other Islamic scholars and Sufis in the last century.

1. Opposition to tyranny: Said Nursi criticised tyranny, defended freedom, and
these laid the groundwork for faithfulness of his students to democracy.

2. Mentality of exact sciences: Needless to say that Said Nursi's works are "religious
and sufi", but not the books of Physics or Chemistry, and not the books of philosophy
of science. However, his frequent attribution to exact sciences data in the "Course
of Faith" led his followers to think Islam together with exact sciences.

3. Separation of Faith and Politics: When compared to other Islamic thinkers
in the near past, an important characteristic of Said Nursi is his separation of
"Faith" and "Politics"

Key Words: Tyranny, freedom, science, religion, faith, politics