To Recognize the Message of Jesus

Hz. İsa kimdi ve temel mesajı neydi? Bu sorular, Hz. İsa hakkında yürütülen birçok
spekülasyonun temel çıkış noktasıdır. Tarihte yaşamış olan ve hakkında en fazla
spekülasyon yapılan ender şahsiyetlerden birisi olarak Hz. İsa Hıristiyan inancına
göre, insanlığın kurtuluşu için bedenleşen kelam, ilahi oğul İsa Mesih'tir. Ancak
İslam, onun tarih boyu insanlığa gönderilen peygamberler zincirinin bir halkası,
bir peygamber ve bir resul olduğunu vurgular; Hz. İsa'ya yönelik her türlü tanrılaştırma/ilahlaştırma
anlayışını şiddetle reddeder.

Her ne kadar Hıristiyanlık'ın erken dönemlerine ait metinler olsalar da ve Pavlusçu
İsa Mesih anlayışına sahip olan yazarlarca kaleme alınmış olsalar da eldeki mevcut
İnciller Hz. İsa'nın kendisiyle ilgili olarak defalarca "insanoğlu" nitelemesinde
bulunduğunun altını çizer. Yine çeşitli İncil metinlerinde Hz. İsa kendisiyle ilgili
olarak "peygamber" imasında bulunmuştur. Etrafında yer alan insanların birçoğu da
onun bir "peygamber" olduğu konusunda hemfikirdirler. Bütün bunlar, günümüzde bazı
araştırıcılarca "tarihsel İsa" olarak adlandırılan Hz. İsa'nın şahsına yönelik Kur'an'ın
yaptığı tanımlamayı desteklemektedir.

Bir peygamber olarak Hz. İsa'nın en temel mesajı, Allah'ın mutlak birliğine ve
tekliğine iman ile O'nun egemenliğine girmek çağrısı olmuştur. Ayrıca O, yaklaşan
hesap günü konusunda insanları uyarmış ve yaklaşmakta olan o güne hazırlıklı olma
konusunda insanları ikaz etmiştir. Onun bir diğer mesajı Hz. Musa tarafından insanlara
vazedilen ilahi yasalara riayet etmenin önemidir. Hıristiyan geleneğinin iddiasının
aksine hukuku kaldırmak ya da ilga etmek bir yana; hukukun bir tek harfini bile
yerine getirmeyenlerin asla Allah'ın egemenliğine girmiş sayılmayacağının altını
çizmiştir.

Hz. İsa'nın öğretisinde yer alan bir diğer dikkat çekici husus ise, sosyo-kültürel
çöküşe karşı tavır alması ve hukukun ve ahlakın önemini vurgulamasıdır. Özellikle
günümüzde insanların karşı karşıya olduğu sorunlar ve yaşanan haksızlıklar, kaos
ve sosyal çöküş dikkate alındığında bu, oldukça önemlidir. Hz. İsa'nın yaşadığı
dönemdeki sosyal çevre de -tıpkı günümüzde olduğu gibi- M. Borg'un yerinde ifadesiyle
"kriz içerisindeki bir sosyal dünyadır".1 Onun döneminde, toplum üzerinde aşırı
bir nüfuz kurmuş olan Yahudi din bilginleriyle rahipler sınıfı, toplumsal yapıyı
kendi çıkar ve menfaatlerine uygun şekilde yönlendirmeye çalışmaktaydılar. Özellikle
Ferisi ve Saduki ileri gelenlerinden oluşan bu grup, hukuku kendi çıkarları doğrultusunda
yorumlayıp uygulamakta, dinsel inançlar, beklentiler ve mekanları kendi kişisel
amaçlarına uygun şekilde kullanmaktaydılar. Diğer taraftan, yine toplumsal yapıya
egemen olan güçlü bir siyasal mekanizma vardı ve bu mekanizma, kendi otoriter yapısına
karşı oluşabilecek her türlü muhalefeti şiddetle bastırmaktan veya ortadan kaldırmaktan
asla çekinmiyordu. Hz. İsa'nın yaşadığı dönemde Roma'ya bağlı bir siyasal iktidar
olarak topluma egemen olan bu güçlerle Yahudi elitlerinden (din adamları ve bilginlerinden)
oluşan grubun, toplumsal yapıyı denetim altında tutma ve oluşan ya da oluşabilecek
her türlü muhalefeti sindirme, yok etme açısından birbiriyle yakın bir ilişki içerisinde
oldukları dikkat çekmektedir.

Eldeki mevcut kaynaklarda Hz. İsa'nın, toplumda çıkar ve menfaatleri doğrultusunda
bir yapı oluşturan bu seçkinler/elitler grubuna ve toplumdaki zulüm ve kaosa karşı
mücadele ettiği görülür. Hz. İsa'nın öğretilerine en şiddetli tepkiyi toplumsal
yapıya egemen olup onu yönlendiren bu elitistler göstermiş, Hz. İsa ve taraftarlarına
karşı şiddet hareketlerini genellikle bunlar örgütlemişlerdir. İncil metinlerinde
geçen birçok ifadesinde Hz. İsa bunlara karşı mücadele etmiş ve sıklıkla onları
ikiyüzlülükle ve sahtekarlıkla suçlamıştır. Onların gerçeği göremeyen körler, budalalar
ya da "körlerin kör kılavuzları" olduklarını vurgulamıştır.2 Toplumsal çöküşün ve
zulmün önde gelenlerinden Ferisileri ve din bilginlerini "gelenekleri uğruna Tanrının
emirlerine karşı gelenler" olarak nitelemiş3 ve insanları "Ferisilerin ve Sadukilerin
mayasından kaçınmaya", yani onlardan ve onların öğretilerinden uzak durmaya çağırmıştır.4
Hz. İsa'nın ifadesine göre toplumu saptıran bu insanlar riyakardırlar; bunların
içi dışı farklıdır. İnsanlara birtakım doğruları söyledikleri halde kendileri bunlara
riayet etmezler. İşlerine geldiği zaman kılı kırk yararcasına en ince detayları
gündeme getirirler, ama işlerine gelmediğinde en önemli büyük bir meseleyi bile
görmezden gelirler. Ayrıca onlar adalet, merhamet ve sadakat gibi temel değerlere
sırt dönerler; bu değerleri işlerine geldiği gibi yorumlarlar.5

Hz. İsa'nın, özellikle toplumsal çöküş ve zulmün sorumlusu olarak dikkat çektiği
bu elitistlere ya da sosyo-kültürel ve siyasal yapıda toplumu yönlendirme konumunda
olan, ancak tavır ve davranışlarıyla toplumun ihyasına ve barış ve adaletin tesisine
değil, tam tersine toplumun ifsadına ve zulme neden olan kişi ve gruplara yönelik
yaptığı eleştiriler yaşadığımız şu günlerde tecrübe etmekte olduğumuz olaylar açısından
daha bir dikkate değerdir. Bugün dünya geneline baktığımızda inanç ve yaşam biçiminde
bir şekilde Hz. İsa'ya yer veren ya da yer verdiği iddiasında olan bir milyarı aşkın
insan bulunmaktadır. İnançlarında yer alan İsa Mesih'in tarihte yaşamış olan Hz.
İsa ile ne kadar özdeş olduğu tartışmalı olsa da bu insanlar İsa'yı bir kurtarıcı
olarak görmekte ve onun mesajlarını kendileri açısından kurtarıcı bir rehber kabul
etmektedirler. Ancak dünya genelinde yaşanan olaylara özellikle de son dönemlerde
Batı'da yaşanan gelişmelere baktığımızda, kendisini bir şekilde Hz. İsa ve onun
mesajlarıyla ilişkilendiren insanların, Hz. İsa'nın mesajından fazla bir şey almış
olmadıkları anlaşılmaktadır.

Örneğin, günümüzde Batı geneline hızla yayılmakta olan ahlaki çöküntüye ve insan
haklarından, demokrasi, özgürlük ve benzeri değerlere kadar çeşitli hususlarda yapılan
çifte standartlı tutum ve tavırlara bakalım. Karşılıklı saygı, sevgi ve önyargılardan
uzak şekilde barış içerisinde biri birinin değerlerine saygıdan söz edilirken, farklı
inanç ve düşüncelerden dolayı zulme ve haksızlığa uğramaya karşı çıkılması erdeminden
bahsedilirken, Batı ülkelerinde İslam'a İslam'ın en kutsal değerlerine ve Müslümanlara
yönelik yapılan davranışlara göz atalım. Hemen her fırsattan inançlara saygı temeline
dayalı çoğulcu toplum yapısının öneminden, diyalog ve hoşgörüden bahseden Batılı
toplumların, özelikle de Hıristiyan değerlere önem veren kimi çevrelerin Hz. Muhammed,
Kur'an ve benzeri İslam'ın temel kutsallarına karşı önyargılı tavırları, hakarete
kadar varan tutumları, hemen her Müslüman'ı potansiyel bir suçlu olarak gören yaklaşımları,
Hz. İsa'nın sevgi, barış ve hoşgörü söylemiyle ne kadar uyumlu? Hemen her fırsatta
bütün dünyaya adalet, hak-hukuk dersi vermeye çalışan Batı'nın kendi aralarında
yaşayan genelde yabancıları özelde ise Müslümanları bir türlü hazmedememesi, onların
yaşam biçimine ve inançlarına karşı hep önyargılı olması Hz. İsa'nın başkasının
kusurunu görmeden önce kişinin bir aynaya bakması ve kendi kusurlarının farkına
varıp onları düzeltmesi söylemiyle ne kadar örtüşmektedir? ABD'de kimi evanjelik
çevrelerin Hz. Peygamber, İslami değerler ve Müslümanlar karşıtı söylem ve tavırları,
Danimarka'da başlayıp Avrupa geneline yayılan ve sözde özgürlük adına yürütülen
İslam karşıtı küfür ve hakaretler, Almanya'da Müslüman Türklere karşı uygulanan
ve vicdanları sızlatan vicdan testi (!) ve benzeri örnekler bu soruların sorulmasını
gerekli kılmaktadır.

Bugün dünya gerçekten de her zamankinden çok daha fazla Hz. İsa'nın tevhid, adalet,
sevgi ve bağışlama ilkesine; başkasının gözündeki çöplerden önce kendi gözündeki
mertekleri görme davetine kulak vermeye muhtaçtır. Önyargılardan ayrılmaya, içi
dışı bir olmaya, samimiyete ve içtenliğe muhtaçtır. Hz. İsa, iç temizliği olmadıkça
dıştan temiz görünmenin bir önem taşımayacağını vurgulamakta, ünlü Dağ Vaazı'nda
insanları kardeşliğe, barışa, dostluğa çağırmaktadır. Son olarak o, insanları ısrarla
günahtan uzak durmaya davet etmekte ve "eğer elin seni günaha sokarsa onu kes. …
ayağın günaha sokarsa onu kes. … gözün seni günaha sokarsa onu çıkar at" uyarısında
bulunmaktadır.

Öz

Hz. İsa kimdi ve temel mesajı neydi? Bu sorular, Hz. İsa hakkında yürütülen birçok
spekülasyonun temel çıkış noktasıdır.

Bir peygamber olarak Hz. İsa'nın en temel mesajı, Allah'ın mutlak birliğine ve
tekliğine iman ile O'nun egemenliğine girmek çağrısı olmuştur. O, yaklaşan hesap
günü konusunda insanları uyarmış ve dönemindeki sosyo-kültürel çöküşe karşı tavır
almış, hukukun ve ahlakın önemini vurgulamıştır.

Bu makalede öncelikle, tarihte yaşamış olan ve hakkında en fazla spekülasyon
yapılan ender şahsiyetlerden birisi olarak Hz. İsa, İncil metinlerinden yola çıkılarak
tanımlanmakta ve bir peygamber olarak Hz. İsa'nın en temel mesajları gözler önüne
serilmektedir. Devamında ise Hz. İsa'nın mesajlarının, yaşadığı dönemdeki sosyal
çevrenin günümüzdeki "kriz içerisindeki bir sosyal dünya"ya benzemesi nedeniyle,
önemine dikkat çekilmektedir. Son olarak o dönemdeki topluma hakim olan Roma'ya
bağlı bir siyasal iktidarın ve Yahudi elitlerinden oluşan grubun hukuku, dinsel
inançları vs. kendi çıkarları doğrultusunda nasıl kullandıkları anlatılmakta ve
bu anlayışın günümüzdeki uzantılarına dikkat çekilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Hz. İsa, İncil, Batı, Hıristiyanlık, sevgi, barış, hoşgörü

Abstract

Who was Jesus and what was his basic teaching? Both of these questions are the
origins of a number of speculations about Jesus.

The basic teaching of Jesus who was also a prophet has called people to the belief
on the ultimate unity of uniqueness of God and to surrender self in the sovereignty
of Him. Jesus warned people against the coming Resurrection Day and opposed against
the socio-cultural distortion in his period emphasizing the significance of the
rights and ethics.

This article defines firstly Jesus who is one of the exceptional and most speculated
personalities in the past and the light of the texts from Bible; it also discusses
his basic messages. In addition to this, this texts draws attention to his messages
and their significance due to the resemblance of the social environment in the time
of Jesus and contemporary "social world which is in crisis". As a last point, the
social power dependent on Rome which is the sovereign of society at that period
and a group consisting of Jewish elites used the law, religious beliefs etc., in
terms of their own interests. The references are made to the points on their management
of this abuse and on the extensions of this manner in our time.

Key Words: Jesus, Bible, West, Christianity, love, peace, tolerance