What is Conservatism?

Muhafazakârlık, gündelik hayatta sıkça kullanılan bir kavramdır.
İnsanlar bazen kendilerinin veya başkasının dünya görüşünü belirtmek, bazen bir
tutumu övmek veya yermek, bazen iktidarı bazen de muhalefeti tanımlamak için bu
kavrama başvururlar. Bu yüzden sıkça kullanılan bütün kavramlar gibi Muhafazakârlık
da, bazen gerçek anlamının dışında yanlış kullanımlara maruz kalabilmektedir. Bu
bağlamda, öncelikle Muhafazakârlıktan anlaşılması gerekenin ne olduğuna ilişkin
bazı açıklamalar yapmak gerekir.

Kavramın Anlamı

Muhafazakârlık, genel olarak iki biçimde anlaşılabilir. Bunlardan ilki, onu bir
tutum anlamında kullananların kastettiğidir. Bu anlamda Muhafazakârlık, değişime
duyulan bir tepkiyi ifade etmek için kullanılır. Ancak değişim karşıtlığını ifade
etmek için bu kavramın kullanılması doğru değildir. Çünkü bunun sözlüklerdeki karşılığı
"tutuculuk"tur, ki bu tutum, liberalinden sosyalistine, Muhafazakârından sosyal
demokratına kadar pek çok insanda var olabilir.1 Bu bağlamda, bir tutumu tanımlamak
için başvurulan bu yanlış kullanımın konumuzla ilgisi bulunmamaktadır.

İkincisi ki konumuzla asıl ilgili olanı budur, Muhafazakârlığın bir fikir ve
bir ideoloji olarak sahip olduğu anlamı ifade eder. Bu anlamda Muhafazakârlık, insanın
akıl, bilgi ve birikim bakımından sınırlılığına inanan, bir toplumun tarihsel olarak
sahip olduğu aile, gelenek ve din gibi değer ve kurumlarını temel alan, radikal
değişimleri ifade eden sağ ve sol siyasi projeleri reddederek ılımlı ve tedrici
değişimi savunan ve siyaseti, bu değer ve kurumları sarsmayacak bir çerçeve içinde
sınırlı bir etkinlik alanı olarak gören bir düşünce stili, bir fikir geleneği ve
bir siyasi ideolojidir.

Muhafazakârlık İnsana Nasıl Bakar?

Bu tanımı açacak olursak bir Muhafazakâr, her şeyden önce mütevazı bir insan
tahayyülüne sahiptir. Ona göre insan, yaratılışı veya doğası gereği sınırlı bir
varlıktır. Bu kavrayış, özellikle Aydınlanma ile gelen insan anlayışına duyulan
bir tepkiyi ifade etmektedir. Bilindiği gibi Aydınlanma, insana olağanüstü bir iyimserlikle
bakmış, insana ve insan aklına temel, kurucu bir rol atfetmiş ve "aydınlanmış akla"
sahip insanın dünyayı anlama ve dönüştürme potansiyelini alkışlamıştır. Ancak XVIII.
yüzyılın filozoflarının pek çoğunun hararetle savunduğu bu yaklaşım, özellikle sonraki
gelişmeler ışığında, bir tepki birikimini de beraberinde getirmiştir. Fransız Devrimi'nden
sonra, özellikle Aydınlanma fikirleriyle beslenen ve kendilerinde, şu veya bu yönde,
bütün bir toplumu ve dünyayı dönüştürme kapasitesi gören lider ve kadroların insanlığı
içine sürükledikleri felaketler ve bu süreçlerde yaşanan acılar, zaman içinde belirginleşecek
olan Muhafazakâr bir insan tasavvurunun da zeminini oluşturmuştur.

Bu bağlamda bir Muhafazakâr, insana tarihten, gelenekten, dinden ve ona kimliğini
veren diğer kurumlardan bağımsız bir biçimde bütün bir dünyayı anlayabilecek ve
dönüştürebilecek kurucu bir özne gözüyle bakmaz. Tersine, ona göre insan mükemmel
olmayan ve hiçbir zaman da olamayacak bir varlıktır ve ancak bu kurum ve değerlerle
desteklendiği zaman güçlü olabilir. Edmund Burke'ün, "birey değil, tür bilgedir"
derken kastettiği budur.

Muhafazakârlığın bu insan tasarımının dini olan ve olmayan kaynakları vardır.
Ona göre din, örneğin Hıristiyanlığın "ilk günah doktrini", insanın mükemmelleştirilemeyeceğini
vurgular. Dindar olmayan veya ateist Muhafazakârlar ise aynı sonuca, tarihi ve siyasi
pratikten yola çıkarak ulaşırlar.

Muhafazakâr Topluma Nasıl Bakar?

İnsan ve doğasıyla ilgili bu yaklaşım, bir Muhafazakârın topluma nasıl baktığını
anlamanın da anahtarıdır. Ona göre toplumu oluşturan değer ve kurumlar, insanın
eksikliklerini gidermesi ve onun varoluşuna anlam kazandırması bakımından hayati
bir önem taşır. Bu kurumların başında ise, "bireyin hafızası" ve "kalesi" olan aile
gelir. Ona göre bireyin içine sığınacağı bu liman ne kadar sağlam olursa, toplum
da o kadar güven içinde olacaktır. Aynı şekilde, gelenek gibi "zamanın testinden
geçmiş ve kalımlılığını ispatlamış" olan diğer kurumlar da, sağlıklı bir toplumun
yapı taşları anlamını taşır. Başta din olmak üzere, toplumu oluşturan bireye bir
aidiyet duygusu kazandıran değer ve semboller de, -hatta dogmalar bile- onun için
önemlidir. Muhafazakâr için bu değer ve kurumları koruma, toplumu bir aile gibi
bir arada tutma kaygısı, zaman zaman onu paternalist bir devlet anlayışına götürür.2
Çoğu Muhafazakâr için toplum bir aile gibidir. Onu bir arada tutan bağları korumak
gerekir. Bu anlamda onun için, örneğin ekonomik bakımından toplumda bir gelir uçurumun
ortaya çıkması, Benjamin Disraeli'nin ifadesiyle toplumun "iki millet" haline gelmesi,
endişe verici bir durumdur. Bu yüzden, klasik bir liberalden farklı olarak, zaman
zaman "yeniden dağıtımcı (re-distributive)" iktisat politikalarına yakın durabilir.3

Muhafazakâr için aileden dini olan ve olmayan cemaat yapılarına, hayır amaçlı
geleneksel kurumlardan ve ekonomik dayanışma amaçlı mesleki kurumlara kadar, bireyin
içinde yer aldığı bütün bu ara kurumların siyasi bakımdan çok özel bir anlamı daha
vardır. Bu kurumlar, yine Burke'ün ifadesiyle, bireyi siyasi otoriteye karşı koruyan
"küçük müfrezeler" gibidir ve onların zayıflaması veya yokluğu durumunda birey,
devlet karşısında "çıplak ve silahsız" kalır. Bu yaklaşım, günümüzde demokrasiyi
savunan farklı siyasi perspektiften pek çok bireyin de altına imza atabileceği güçlü
bir argümanı ifade eder. Nitekim XX. yüzyılın en önemli Muhafazakâr düşünürlerinden
sosyolog ve tarihçi Robert Nisbet, Fransız Devrimi'nden sonra ara kurumların tahrip
edilmesiyle, insanı ezen totaliter devletin ortaya çıkışı arasında anlamlı bir ilişkinin
varlığını vurgular.

Muhafazakâr Siyasete Nasıl Bakar?

Muhafazakârın siyasete bakışı, insana ve topluma ilişkin bu yaklaşımların doğal
bir sonucunu veya mantıksal bir uzantısını ifade eder. Muhafazakârların sempatiyle
baktıkları kurum ve değerlerin devlet eliyle tasfiye edilmeye çalışılması, toplumsal
dokuyu bozması, onun doğal veya kendiliğinden gelişimine zarar vermesi ve öngörülemeyen
olumsuz sonuçlar ortaya çıkarması bakımından adeta bir cinayettir. Bu yüzden Muhafazakâr,
otorite ve hiyerarşiye sempatiyle bakmakla birlikte, siyasi otoritenin bu değer
ve kurumlara müdahale etmesine veya yukarıdan aşağıya onları yeniden biçimlendirmeye
kalkışmasına karşıdır. Örneğin devlet otoritesine duyduğu saygı, onun ailenin sınırını
ihlale kalkışması durumunda biter ve bu aşamada Muhafazakâr aileyi savunur.

Sonuç olarak Muhafazakâr, siyasete sınırlı bir etkinlik alanı olarak bakar. Ona
göre siyasetin amacı hiçbir zaman "yeni bir toplum yaratmak" olamaz. Siyaset, toplumun
ortaklaşa yaşamdan kaynaklanan sorunlarını çözmeyi mümkün kılması bakımından faydalıdır;
ama "ideolojik siyaset" olmamak kaydıyla. Bu anlamda Muhafazakâr devrimi sevmez,
ama reform veya ıslahat fikrine sıcak bakabilir. Tedrici (gradual) değişimi savunur.

Sonuç

Bu özellikleriyle Muhafazakârlık, günümüzde liberalizm ve sosyalizmle birlikte,
özellikle Batı dünyasına damgasını vuran üç büyük siyasi doktrinden biridir. Yukarıda
anlatılmaya çalışılan şekliyle bu fikirleri taşıyanlar, siyasi bakımdan kendilerini
genellikle Muhafazakâr olarak adlandırırlar.

Bu temel görüşleriyle Muhafazakârlık her ülkede farklı renkler alır. Çünkü her
ülkenin Muhafazakârlarca değerli ve korunmaya layık olan kurum ve değerleri farklıdır.
Ancak insana bakışları, değişen içerikleriyle bu ara kurumlara duydukları saygı,
tedrici değişimden ve sınırlı siyasetten yana oluşlarıyla, en azından düşünce stili
ve siyasi tarz açısından, dünyanın her yerindeki Muhafazakârlar ortak bir paydada
buluşurlar. Bu ana akım Muhafazakârlığı klasik Muhafazakârlık olarak adlandırmak
ve onu benzer etiketler taşıyan diğer akımlardan4 ayırmak mümkündür.

Öz

Bu makalede öncelikle Muhafazakârlıktan anlaşılması gerekenin ne olduğuna ilişkin
bazı açıklamalar yapılmaktadır. Bu bağlamda ilkin Muhafazakârlığın bir tutumu tanımlamak
için başvurulan bir kavram olduğu ifade edilerek bu tür kullanımın yanlışlığına
dikkat çekilmektedir. Devamında da Muhafazakârlığın bir fikir ve bir ideoloji olarak
sahip olduğu anlam açıklanarak Muhafazakârlığın; insana, topluma ve siyasete bakışı
incelemektedir.

Anahtar Kelimeler: Muhafazakârlık, tutum, ideoloji, insan, toplum, siyaset

Abstract

At the beginning of this article, the author makes some explanations on the meaning
of conservatism. In this respect, he expresses that the concept of Conservatism
is used to define an attitude, which is a total false usage of this concept, according
to the author. Following this, the meaning of conservatism as an idea and ideology
is unfolded and the conservative perspective against the human being, society and
politics is analyzed.

Key Words: Conservatism, manner, ideology, human, society, politics

Dipnotlar

1. Muhafazakârlığın bir siyasi ideoloji olarak yeni yeni
tanınmaya başlandığı geçmiş yıllarda, İngilizce "conservatism" kavramını
"tutuculuk" olarak tercüme edenler olmuştu. Ancak son yıllarda, kavramın
gittikçe netleşmesi ve onu sahiplenenlerin ortaya çıkıp kendilerini
"Muhafazakâr" olarak tanımlamalarıyla birlikte bu kavram kargaşası aşıldı.

2. Yani devlete, söz konusu kurum ve değerleri koruma
konusunda görev yüklemesine sebep olur. Bu "görev"i abartan Muhafazakârların,
ister istemez otoriteryen bir siyasi rejime savruldukları da görülür. Bu konuda
siyaseti ve devleti göreve çağırmayan, devlete müdahaleden kaçınma ödevi
yükleyen daha liberal Muhafazakârlar da vardır. Bununla birlikte devleti
"göreve" çağırmak, Muhafazakârların yaygın biçimde sahip oldukları bir özellik
olarak, sonuçta onların da şikayet edecekleri durumların ortaya çıkmasına neden
olmaktadır. Çünkü müdahale konusunda meşruluk onayı alan siyasi otorite, pekala
Muhafazakârların hiçbir biçimde onaylamayacakları yönde de uygulamalara da imza
atabilmektedir. Bu durum, Muhafazakârların yumuşak karnını oluşturmaktadır.

3. Ama yine topluma ilişkin kaygıları sebebiyle, ülkenin
ekonomik refahının yükselmesi ve gelirin genel artışıyla toplumun her kesiminin
bundan alacağı payın artması için liberal iktisat politikalarını da
destekleyebilir. Örneğin sosyal harcamaların üretim maliyetlerini artırdığına,
bunun da ihracatı olumsuz etkilediğine sonuçta ülkenin refah kaybına uğradığına
ikna olursa, aynı hararetle piyasaya devlet müdahalesine karşı çıkar. Bir
liberal veya bir sosyalist için tutarsızlık olarak görülebilecek bu durum,
Muhafazakâr için normaldir.

4. Örneğin 1960’lardan itibaren, özellikle ABD’de ortaya
çıkan "neo-Muhafazakârlık", klasik Muhafazakârlar tarafından bir "sapma", hatta
bazılarına göre "tamamen farklı bir ideoloji" olarak görülür. Bununla birlikte
neo-Muhafazakârlık, başta ABD olmak üzere birçok ülkedeki Muhafazakâr partiler
arasında (örneğin Amerika’da Cumhuriyetçi Parti’de) egemen siyasi fikirleri
ifade etmektedir.