Being a Democrat

Böyle Bir Sistemde Demokrat Olmak?

Cihan yaratıldığından beri insanlar arasında az veya çok, açık veya örtülü
bir iktidar mücadelesi yürüyor. İllâ güç sahibi olunacak. Müreffeh yaşama
isteği görünüşte. Esası, muktedir olmak. İktidar sahibi olmak için her yol
deneniyor. Güçlü olunursa refah, zenginlik, mal, makam, mevki, rütbe kendiliğinden
gelecek; saygınlık, itibar, sevgi, korku doğacak.

Bu, yaşadığına inanılan, yaşamakla öğrenilen bir sistemin, inancı olmayan
vahşi kapitalizmin sonucu. Batı medeniyetinin maddeci baskın etkisi
geri kalanları da aynı cendereye sokuyor. Halbuki güç, hukukun izin verdiği
ölçüde olmalıdır. Güce dayanan devlet, otoriter devlettir.

Helâl–haram, doğru-yanlış, güzel-çirkin, meşru–gayrimeşrû, legal–illegal
birbirine karışmış. Sanki herkes haklı. Herkesin kendine mahsus doğrusu
var. Kimse kimseyi dinlemiyor, tanımıyor, kaale almıyor. Herkes herkesi
horluyor, kınıyor, kıskanıyor. Neticede bir karışıklık ortamı: sevgisizlik,
saygısızlık, vefasızlık, hasımlık. Pozitivizmin iki asırlık felsefesiyle manevî,
edebî, bedii zevkler törpüleniyor. Arkası derin bir yalnızlaşma, yabancılaşma,
kutuplaşma. Biraz tebessüm, biraz nükte, biraz vicdan hak getire. Bütün
bunları ortaya çıkaran sistemin kendisi. Devletler arası münâsebetlerde
de aynı şey. Güçlü olan zayıfı boyunduruğu altına alıyor. Dünyaya nizam
vermek üzere kurulmuş Birleşmiş Milletler bile beş ülkenin hâkimiyeti
altında. Bir statüko teşekkül etmiş ve dokunulmazlık kazanmış. Aynen gerçek kişiler arasında görülen imtiyazlılar, seçkinler gibi. Ama ne var ki
en varlıklı olanlar bile mutsuz; alt gelir grupları dar geçim imkânlarından,
zenginler ise kazandıklarını koruma ve daha fazlasını kazanma telâşı ve
endişesinden. Huzur kayıp. Sadece tüketim. Eşyayı, enerjiyi, çevreyi, insanı
tüketim… Yani topyekûn yok oluşa gidiş. Tüketim ekonomisi rakipsiz. Sıyrılmak
mümkün değil.

Suriye yanıyor. Irak, Somali, Sudan, Mali, Afganistan… Dünyadan her
gün kötü haberler geliyor. Gerçek huzur ve sükûna yalnızca mezarlıklarda
ulaşılabilecek. Dünya yangın yeri ortası. İnsanlar kirlendi, tiksindirecek derecede
kirlendi.

Demokrasi bütün kural ve ilkeleriyle kâğıt üzerinde mükemmelen serili
duradursun. Lâkin maharet, gemisini kurtaran kaptan olabilmekte. Sosyal
devlet modeli bile aşındı. Sosyal adalet, dengeli paylaşım, şeffaflık, hesap
verebilirlik arayışları bir türlü bitmiyor. İnsan yedikçe acıkıyor. Buldukça
arıyor, bulamazsa depreniyor, yıkıyor.

Sabır, tahammül, şükür yok.

Demokrasilerin demokrat üretilemeyen sisteminde elbette müstebit liderler
ve onun dağıtacağı menfaate râm olan “ululayıcılar” çıkacaktır. Metod,
kriz yönetimi. Hep gerginlik, her zaman gerginlik, her yerde gerginlik.
Böyle bir âlemde demokrat olunabilir mi? Sistem demokratik ise kişi de
demokrat olmalı değil midir?

Kelimenin Etimolojisi

Fransız düşünür Roger Garaudy, “Ben Allah (c.c.) var demeyi bile küfür
sayarım” diyor. “Var” demek, aksinden, “yok” deme ihtimalini de çağrıştırır.
Bir şey ya vardır ya yoktur. Güneşin varlığından şüphe mi ediyoruz ki, günlük
lisanda kim ona “var” veya “yok” diye bir ifade kullanıyor? Bütün mesele,
Yaradan’ı içinde hissetmek, O’nu yaşamak, O’nun bir parçası olduğunu
bilmek. Böyle bir kişi inanan (inançlı) kimsedir. Fransızcada bu kelimenin
karşılığı “croyant”dır. Eğer inandıklarının gereklerini yerine getiriyorsa
ona da “praticant” denir. “İnanmak” ve “yerine getirmek” birer fiildir. “İnanan”
(croyant) ve “yerine getiren” (praticant) fiilden türetilmiş sıfatlardır.
Aynen, çalışmak’tan çıkan çalışkan gibi. Fiilden türetilmiş sıfatlar olduğu
gibi isimden türetilmiş sıfatlar da vardır. İşte bunlardan biri de “demokrat”
(democrate) ve “demokratik” (democratique)dir. “Demokrasi” bir isimdir ve
bir sistemi, rejimi ifâde eder. Klasik mânâsiyle bunun Batı’da bütün şart,
özellik, ilke ve usulleri bellidir. Uzun asırlar içinde daha iyiye ulaşma arzusu
ile, bedelleri ödenen bir gelişim neticesinde ortaya çıkmış yönetim tarzıdır.
Bu tarz, kitaplarda, belgelerde sistematize ve kağıt üzerinde dizayn edilmiştir.
Demokratik, demokrasiye uygun olandır. Demokrat ise demokrasiyi
eyleme geçiren insan demektir.

Açılım ve gidişat

Demokrasi bir “sistem”se, demokrat da onun îcâbını yerine getiren
“kişi”dir. Aynen, inanan ve inanmakla kalmayıp pratiğini yapan, inandığını yaşayan kimsede olduğu gibi. Demokrat kimse demokrasinin oyun kaidelerini, usûllerini, tarzını hayatına yansıtır, onu hazmetmiş şekilde yaşar. Hem kendisine hem de başkasına yaşatır. Her hâl ve kârda kendisi kadar başkalarını
da düşünür. Empati yapmasını bilir. Özümsenmiş vakur bir tevâzû
ile ömür sürer. İşte bu bir kemâlât, olgunluk işaretidir. Demokrasi faziletli
insanların rejimidir. Demokrat insan da aslında fikren, hissen, rûhen olgun,
dolgun, kâmil kişi demektir. Küçük insanlar kişilerle, vasat insanlar olaylarla
uğraşırken büyük insanlar fikirlerle uğraşır. Çoğunluk, kişi ve olaylara,
onların “anlık” hâllerine bakıp kanaat beyan eder. Uzun vâdeli ve bütüncül
görüp düşünemez. Demokrasi “anarşinin” kapı komşusudur. Serbestlik, fakat
içe yansıyan, kabul edilmiş, nerede duracağını bilen sınırlı ve denetimli
serbestlik. Aksi hâlde bir kakafoni, kaos, karmaşa doğar ki sistem tefessühe
gider. Ak Zambaklar Ülkesi’nde yazarının dediği gibi, çürümüş ak zambaklar
çürümüş yeşil otlardan daha berbat kokar.

Demokratlık kişiye bağlıdır ve onun ulaştığı yüksek bir seviyedir. Kişi
demokrasi denen düzenin gereklerini ve inandıklarını yaşarsa demokrat
olur. Gelir ve eğitim seviyesi gerektirdiği gibi esas olarak bir kültür
hamûlesine sahiplik ister.

Demokrat insan Yunus Emre gibi yaratılanı Yaradan’dan ötürü hoş görür.
Bir evrensel ilke olan “Sen sana ne sanırsan ayruğa da anı san” deyişine
kalpten bağlıdır. “Ben gelmedim dâvâ için, benim işim sevi için, Dost’un evi
gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim” der. Doğrudur, dürüsttür, güvenilir,
sözünde durandır. Hakperest, adalet ve fazilet severdir

Demokrat insan, Tevfik Fikret’in ifadesiyle fikri hür, irfânı hür, vicdânı
hür kimsedir. Bediüzzaman’ın dediği gibi, ekmeksiz yaşar, hürriyetsiz yaşayamaz.
Zirâ hür doğmuş, hür yaşamış, hürriyeti tatmıştır.

Demokrat insan bir ideolojinin esiri değildir. Cenap Şahabettin’in veciz
sözüyle, “hürriyetin hakîkî âşıkları esirler değil, hürlerdir.” Kâmil insan ancak
özgürlük ortamında yetişir. Sistemi kâğıt üzerinde bırakmaz. Onu yaşar
ve yaşatır. Voltaire’in dediği gibi, muhatabının söylediklerinin hiç birine katılmasa
da onları ifade edebilmesi için sonuna kadar mücâdele eder. Sadece
kendisine değil herkese karşı demokrattır. Karşısındakinin yaşama alanına
sınır koymamak, çoğunluktayken de azınlıktayken de karşılıklı olarak hak
ve hürriyetlere riayet etmek, özellikle, temel hak ve hürriyetleri zedelememektir.

Görüşlerini şiddete dayalı, zorla kabul ettirme yolunu asla tercih etmez.
İyi niyetle diyalog kurar, iknâ eder (veya iknâ olur), sonuçta bir mutabakata
ulaşır. Böylece insanlar arasındaki farklılıklar korunmuş olur, kimse kimseyi
ötekileştirmez, ortada eşitliği bozan bilgi, görgü, tecrübeden başka bir şey
kalmaz.

Demokrasi, demokratik, demokrat lâfzı, teori ve pratikle örtüşmedikçe
gidişattan fazla medet ummak beyhûde olacaktır.

Sonuç galiba Hz. Mevlânâ’nın özdeyişine dayanmaktadır: Ya olduğun
gibi görün, ya göründüğün gibi ol. Yani, hakiki kul, gerçek insan ol.

Ancak sistem insanı şekillendiriyor. Ne ki, ârızaları giderecek olan da
yine o insan. Lâzım olan, star, yıldız, kutup insan yetiştirmek. Gerçek demokratlar
da galiba bunlar vasıtasiyle yetiştirilebilecek.

Özet

Bütün kural ve ilkeleriyle kâğıt üzerinde mükemmel bir sistem olarak
karşımızda duran demokrasinin uygulanmasında büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.
Demokrat insan üretemeyen sistemler de nihayetinde müstebit
liderlere teslim olmaktadır. “Her yerde gerginliğin hakim olduğu bir
âlemde demokrat olunabilir mi?” sorusuna cevap aranan bu yazıda demokratik
sistemin demokrat kişilerce kurulabileceğinden hareketle demokrat
olmanın özellikleri dile getirilmektedir.

Anahtar Kelimeler

Demokrasi, sistem, demokrat, insan, hürriyet

Abstract

Democracy, which stands as a perfect system with all its rules and principles,
faces great problems in practice. Systems which cannot grow up democratic
people eventually surrender to despotic leaders. In this article we
search for an answer to the question “Is it possible to become democratic
in a world dominated by tension?” We also claim that a democratic system
can be only built up by democratic people and then describe the features of
being a democrat.

Key Words

Democracy, democratic system, a democrat, man, freedom