Kuşaklar, Türkiye’de Gençlik: Bir Giriş Denemesi

Generations, Youth In Turkey: An Introductory Essay

Dr. Muhammet ÖRTLEK, Bağımsız Araştırmacı

 

Özet

Gençlik çalışmaları insanlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. Gençlik çalışmaları sadece sosyoloji biliminin değil, diğer bilimlerin de inceleme alanına girmektedir. Gençlik, insanın geçmiş ve gelecek zaman diliminin tam ortasında konumlandığından, bir gencin doğumundan itibaren edindiği hayat tecrübesi geleceğe yürümesindeki tercihlerini etkilemektedir. Böylece o gencin mensubu olduğu kuşağın da özellikleri ortaya çıkmaktadır. Bu kapsamda gençlik, genel kabul edilen kuşak tanımlamaları ve Türkiye’de Cumhuriyet’in kuruluşundan beri gençliğin siyasî, ekonomik, sosyal, eğitim vb. sahalarda geçirdiği merhaleler tarih aralıklarıyla birlikte, Bediüzzaman Said Nursî’nin uyarı, nasihat ve yönlendirmeleriyle ele alınacaktır.

Anahtar Kavramlar: Kuşaklar, Gençlik, Türkiye’de Gençlik

 

Summary

Youth work has an important place in human history. Youth studies are not only in the field of sociology, but also in other branches of science. Since youth is located in the middle of the past and future time period, the life experience of the young person since his birth affects his preferences for walking into the future. Thus, the characteristics of the generation to which that young person belongs are also revealed. In this context, youth in Turkey, generally accepted generation definitions and political, economic, social, educational, etc. The stages he went through in the Companions, together with the historical intervals, will be discussed with the advice, counsel and guidance of Bediuzzaman Said Nursi.

Key Concepts: Generations, Youth, Youth in Turkey.

 

  1. Kuşak

Kuşak kavramı sosyolojinin temel kavramlarındandır. Toplumların çeşitli özellikleri hakkında yapılan araştırmalarda, geleneklerin ve alışkanlıkların muhtelif açılardan değerlendirilmesinde kuşak kavramına sıklıkla başvuruluyor. En genel tanımıyla kuşak (nesil/jenerasyon) “toplumun yaklaşık olarak aynı zamanlarda doğan üyelerinden oluşan yaş grupları”nın[1] tanımlanmasıdır. Bununla birlikte Orhan Hançerlioğlu’na göre “yakın yıllarda doğan ve benzer koşullarda yaşayan insanlar”[2] tanımlaması da kuşağı ifade etmektedir.

Sosyolog Karl Mannheim “aynı kuşaktan insanların, kendilerinden önceki kuşaklara göre dünyaya nasıl çok farklı biçimlerle bakabileceklerini”[3] anlatırken yaş yakınlığının insanlar üzerinde oluşturduğu ortak bilince odaklanıyor. Mannheim, her kuşağa özgü deneyimlerin toplumsal değişimde oynadığı role de temas ediyor. Doğum yıllarının yakın olması kuşağın üyelerini birbirine her yönüyle olmasa bile, bazı yönlerden yaklaştıran bir özelliktir. Bunun nedeni, yakın yıllarda doğanların benzer toplumsal koşullardan geçmesi, benzer olaylara tanıklık etmesi ve bunun sonucu olarak da benzer duyarlılık ve tavırlar geliştirmesi, hatta kimi zaman olaylar karşısında benzer tepkiler göstermesidir.[4]

Ancak birbirinden uzak yıllarda doğanlarda da dünyaya bakış açısında farklılıklar mevcuttur. Birbirinden uzak yıllarda doğanlarda görülen anlayış, fikir, tutum, davranış, yaklaşım, psikolojik, sosyolojik, siyasi, ekonomik vb. farklılıklar ise kuşak çatışması ile açıklanmaktadır. Kuşak çatışması; bir kuşağın kendisinden önceki kuşakla düşünce, eylem, anlayış vb. konularda farklılaşmasıdır.[5]

Bediüzzaman Said Nursî de sosyal bilimlerdeki “kuşak/jenerasyon” terimi yerine “nesil” kavramını kullanıyor. Nursî, kuşak tanımlamasını “hem herkesin bu dünyada koca bir dünyası (herkesin kendisini tanımladığı kuşak) var. Adeta insanlar adedince dünyalar birbiri (kuşakların yakınlığı, benzerliği) içine girmiş. Fakat herkesin hususi dünyasının direği (bulunduğu farklı kuşak) kendi hayatıdır”[6] şeklinde belirtmektedir.

  1. Kuşakların Özellikleri

Sosyolojik manada gençlik kategorileri 1920’den itibaren başlıca 5 farklı kuşağa ayrılıyor. Bu 5 farklı kuşak tarihsel ve genel sosyolojik olarak Sessiz Kuşak (1920-1945), Bebek Patlaması Kuşağı (1946-1964), X Kuşağı (1965-1979), Y Kuşağı (1980-2000) ve Z Kuşağı (2000-sonrası) şeklinde sıralanmaktadır. Zikredilen kuşakların genel tanımlamaları da şöyledir:[7]

2.1.  Sessiz Kuşak (1920-1945)

Sessiz Kuşak 1920-1945 yılları arasında doğanları kapsıyor. Bu kuşaktakiler I ve II. Dünya Savaşları’nı yaşamış ve otoriter yönetimlerle yönetilmişlerdir. Bir de ABD merkezli ve tüm dünyayı etkisine altına alan 1929’daki Büyük Depresyon isimli ekonomik krizi de yaşayarak hem siyasî hem de ekonomik olarak sorunlarla karşılaşmışlardır. Kuşağın adının, dönemin otoriter yönetimlerinden dolayı insanların büyük kısmının dünyadaki gelişen olaylara sessiz kalmalarındandır. Sessiz Kuşak; tutumlu, azla yetinen, oldukça kanaatkâr, savaşların yıkıcılığını ve ekonomik krizin zorluklarını yaşamış, otoriter yönetimler karşısında itaatkârdır.[8]

2.2.  Bebek Patlaması Kuşağı (1946-1964)

Kuşağın böyle isimlendirilmesi, II. Dünya Savaşı’nın ardından doğum oranlarının yükselmesidir. Bu kuşak otoriter yönetimlere karşı hürriyeti savunan, farklılıkların zenginliğini kabul eden, çalışma hayatında gayretli, iş yerine gidiş-gelişlerinde istikrarlı, siyaset ve toplumsal hareketlerle ilgilidir. Bu dönemde TV yayınlarının yaygınlaşması, bu kuşağın farklı coğrafyalardan haberdar olunmasıyla faaliyetlerini ve protestolarını arttırmıştır. Bebek Patlaması Kuşağı; kuralcı, çalışkan, sadakat, otoriteye saygılı, uyumlu, kanaatkâr, II. Dünya Savaşı sonrası aile bireyleri arasında güçlü bağlara sahip özelliktedir.

2.3.  X Kuşağı (1965-1979)

X Kuşağı, sanayileşme ve sosyal devlet anlayışının aynı anda geliştiği dönemde konumlanıyor. Bir anlamda geçiş döneminin özelliklerini taşıyor. X Kuşağı’nın dönemi, Batı merkezli toplumsal hareketliliğin yükselişe geçtiği yıllardır. Özellikle 1968 olayları savaş, ırkçılık, kapitalizm karşıtı gençlik ve öğrenci muhalefetinin harekete geçtiği bir süreçtir.[9] 1968 Kuşağı olarak nitelenen birey ya da gruplar başlıca hürriyet ve eşitlik değerlerine odaklandılar. Bu kapsamda, Fransa’da başlayan toplumsal hareketlilik, 1968 Kuşağı’nın fabrikalarda, Parlamento’da, Kilise’de ve üniversitelerdeki otoriter yapıları hedef aldığı bir dönemi temsil etmektedir.[10] Türkiye’ye de 1968 olayları muhtelif biçimlerde yansımıştır.[11]

Batılı ülkelerde otoriter yapılar hedef alınırken, Türkiye’de 12 Mart 1971 askerî muhtırasıyla başlayan süreçte seçilmiş sivil hükümete karşı bir mücadele yaşanmış ve bu süreç 1973’e kadar askerî vesayet olgusuyla devam etmiştir. Türkiye’nin 20 Temmuz-18 Ağustos 1974 tarihleri arasında gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonrasında yaşanan ambargo, ekonomiyi işsizlik, yoksulluk, yoksunluk vb. derin sıkıntılarla karşı karşıya bırakmıştır.[12]

Bu dönemde, Ersin Kalaycıoğlu’nun ifadesiyle “olağandışı politik katılım artışı” çok yüksek düzeyde şiddet olaylarına neden olmuş ve iç savaş ortamına zemin hazırlayacak kadar ileri giderek 12 Eylül 1980 askerî darbesinin gerçekleşmesine yol açan bir süreci başlatmıştır.[13]

1973’teki Petrol Krizi ile ekonomik kriz yaşanması, sanayi toplumu anlayışını erozyona uğratmıştır. Aynı zamanda sosyal devlet uygulamaları gerilerken liberalizmin yükselişe geçtiği dönemdir. Bu dönemde basın, yayın, TV gibi görsel medya yaygınlaşarak önem kazanmıştır. Bir de dönemin en önde gelen özelliği, sağ ve sol siyasî akımların çatışmaya varan rekabeti hızlandırmış olmasıdır. Ayrıca X Kuşağı bireyci, şüpheci, rekabetçi, duyarlı, otoriteye genelde saygılı, kanaatkâr, mücadeleci ve sabırsızlık, maddiyat, az sayıda çocuğa sahip olma gibi özellikleriyle de öne çıkmaktadır.[14] X Kuşağı bir nevi, Bebek Patlaması Kuşağı’nın sonu hükmündedir.

2.4.  Y Kuşağı (1980-2000)

1980 ve 2000 yılları arasında doğan Y Kuşağı, çalışmayı ve iş hayatını önemserken boş zamanlarını değerlendirmeye dikkat eder. Aşırı bireyci, sorgulayıcı, eleştirel, sabırsız, hızlı kariyer yapma isteği olan, tüketici, rekabetçi, farklılıklara saygılı ve teknolojik imkânları kullanarak küresel etkileşim içinde olan bir kuşaktır. Aynı zamanda otoriteye mesafeli olma veya otoriteyi reddetme yönleri de mevcuttur. Siyasete ilgileri düşük düzeyde ve toplumsal bağları zayıftır. Ancak yeni toplumsal hareketlere ve sivil topluma katılma oranları yüksektir.[15] Y Kuşağı’nın en önemli özelliklerinden biri de katma değeri yüksek fikir üretebilme becerisini göstermeleridir. Soğuk Savaş’ın sonrasında Doğu Avrupa, Kafkasya, Orta Asya vb. bölgelerdeki ülkelerin dışarıya açılmasıyla etnik, kimlik, kültür, dinî anlayış gibi değerlerin etkinlik ve hız kazanmasıyla birlikte, Y Kuşağı, dış dünyayla yoğun küresel etkileşim içerisinde oldu. Y Kuşağı’nın zikredilen özellikleri, kendisinden sonraki Z Kuşağı’nı da etkilemiştir.[16]

2.5.  Z Kuşağı (2000 yılı sonrası)

Z Kuşağı çocukluktan itibaren internet, bilgisayar, tablet, mobil telefon vb. ile tanışıyor. Teknoloji kullanımı çok yüksek olduğundan, küreselleşen bir hayatta büyümektedirler. Z Kuşağı, “internet çağı” olarak nitelenen dönemin kuşağı olup, aşırı internet kullanımlarından dolayı “internet bağımlısı”dırlar. Z Kuşağı’nın internet bağımlılığı ve bu bağımlılığın kötüye kullanılması Tıp ve Psikiyatri bilimlerinde PİK şeklinde tabir edilen “patolojik internet kullanımı” başlığı altında incelenmeye medar olmuştur.[17] Ancak Z Kuşağı’nın aşırı internet kullanımı, bilgisayar programcılığı ve yazılım alanlarında kabiliyetlerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ayrıca Z Kuşağı düşüncelerini söylemekten çekinmeyen, tüketici, tatminsiz, geleneksel değerlere mesafeli, yaptığı işten çabuk sıkılan, teferruata girmeyen, sonuç odaklı, otoriteye karşı oldukça sert bir tutum içerisindedir. Z Kuşağı iletişime ve farklı görüşlere açık olmakla birlikte, bireycidir. Aynı zamanda teknoloji ile iletişime açıkken yalnız bir hayatı tercih etmektedir. Teknoloji sayesinde farklı kültürlerden hızlı etkilenmektedirler.[18] Çalışma hayatı “beyaz yakalılar” ve “mavi yakalılar” olmak üzere ikiye ayrılırken teknolojik gelişmelerin çalışma hayatı kültürünü de etkilemesiyle birlikte, özellikle 2000’li yılların ikinci yarısından itibaren gençler arasında yaygınlaşan internet üzerinden uzaktan çalışma anlayışıyla “mobil yakalılar” şeklinde tanımlanan yeni bir kategori de ortaya çıkmıştır.[19] Uzaktan çalışan mobil yakalıların sayısını, 2019 yılında tüm dünyayı olumsuz etkileyen Covid-19 pandemisi oldukça fazla arttırmıştır.

Kuşaklar ve Özellikleri
Sessiz Kuşak

1920-1945

Uyumlu, kanaatkâr, çalışkan, tutkulu, otoriteye saygılı.
Bebek Patlaması

Kuşağı

1946-1964

Kuralcı, çalışkan, başarı odaklı, sadık, otoriteye saygılı, amaç odaklı, uyumlu, kanaatkâr, “ben” odaklı.
X Kuşağı

1965-1979

Şüpheci, iş odaklı, rekabetçi, duyarlı, otoriteye saygılı, mücadeleci, kanaatkâr, sabırsız.
Y Kuşağı

1980-2000

Sorgulayıcı, girişimci, tatminsiz, otoriteye karşı saldırgan, özgüvenli, gerçekçi, şeffaf.
Z Kuşağı

2000 ve sonrası

Yeni ve değerli fikirleri ortaya koyabilme becerisine sahip bir kuşaktır. Geleneksellikten uzak, tüketici ve tatminsiz olmalarıyla birlikte sonuç odaklıdırlar. Otoriteye karşı meydan okuyan, dürüstlüğe önem veren ve iletişime açık bir yapıları vardır. Teknoloji hayatlarının ayrılmaz bir parçasıdır ve sürekli iletişim kanallarını kullanırken yalnız bir hayat tarzını benimseyebilirler.

 

Tablodan anlaşıldığı üzere kuşakların farklı özellikleri bulunmaktadır. Kuşakların farklılıkları, önceki kuşağın sonraki kuşağı “bizim zamanımızda…” şeklindeki eleştirilerine neden oluyor. Eleştiriler; günümüz gençlerinde hayal kırıklığını ve bugün için kaygılı olmalarını; gelecek için de siyasî (otoriter olmayan, iyi yönetim), ekonomik (işsizlik, yoksulluk) ve sosyal (refah, barış içerisinde hürriyet toplumu) ümitsizliklere sahip olduklarını belirtiyor. Nursî de “Bazı ehl-i gayret ve hamiyette de meyl-i tahrip meleke olmuş; tâmire pek alışık değildir. Bazı ehl-i tecrübe ve tâmir ise eskisine bir derece meyil ile istidatları pek müsâit değildir.”[20] ifadesiyle önceki kuşağın sonraki kuşağı anlamada, yönlendirmede ve onlara daha iyi şartlarda gelecek hazırlamada veya yarının dünyasını miras bırakma hakkında, bazılarının tamire alışık olmadığını bazılarının da mensubu oldukları eski kuşağın alışkanlıklarını bırakamadıklarından kabiliyetlerinin buna pek de uygun olmadığına işaret etmektedir. Dolayısıyla Nursî “Demek, bize bir nesl-i cedîd lâzımdır”[21] cümlesiyle hayal kırıklığı, kaygı, eleştiri ve ümitsizliklere karşı, gençlerden/nesl-i cedîdden ümitli olduğunu kaydetmektedir.[22]

  1. Gençlik

Gençlik mefhumu, zaman dilimi açısından değerlendirildiğinde UNESCO (BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) 15-25 yaş aralığını gençlik dönemi olarak belirlemiştir. Ancak bu tanım evrensel değildir. Gençlik yaş dönemleri ülkeler ve bölgeler arasında farklılık gösterebileceğinden, gençlik yaşının belirlenmesi esnek bir kategoridir.[23] Bu nedenle UNESCO’nun gençlik dönemi yaş tanımlaması genel geçer kabulden ibarettir.

Türkiye’de ve birçok ülkede ise genç nüfus kategorisi 15-24 yaş aralığında kabul edilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun 4 Şubat 2022 tarihli verilerine göre Türkiye nüfusu 84 milyon 624 bin 273 kişidir.[24] Toplam nüfus içerisinde 15-24 yaş grubundaki genç nüfus 12 milyon 971 bin 289’dur. Genç nüfus, toplam nüfusun %15,3’ünü oluşturuyor. Genç nüfusun, %51,3’ü erkek, %48,7’si[25] ise kadın nüfustan meydana geliyor. Genç nüfus oranı dünya ortalaması, 2021 yılında %15,4’tür. Türkiye’nin genç nüfus oranın %15,3 ile dünya genç nüfus ortalamasının hemen altındadır.[26]

Sosyolojik ve tarihsel anlamda gençlik tanımı dönemlere, ülkelere, coğrafyalara ve toplumsal gruplara göre değişmektedir. Hatta gençlik sadece yaşla ifade edilen bir durum da değildir. Dolayısıyla gençlik dönemi sınıflandırmaları homojenlik arz etmemektedir. Ayrıca gençlik dönemi tanımlamalarının zikredildiği gibi farklılık gösterip, homojenliği bulunmasa da çocukluk-gençlik-ihtiyarlık dönemlerini birbirinden ayıran özelliklere sahiptir. Sosyoloji bilimi çocukluk-gençlik-ihtiyarlık olmak üzere üç dönemi incelerken Nursî bu sıralamaya dördüncü bir madde olan “âile hayatı”nı[27] da eklemektedir. Böylece Nursî, Sosyoloji biliminin eksikliğini giderirken bir de gençlerin/kuşakların yetiştirilmesinde ailenin önemini zikretmektedir.[28]

Böylece Sosyoloji bilimine katkıda bulunan Nursî, kendi düşünce ufkundan “Âhiret akîdesi, hayat-ı içtimâiye ve şahsiye-i insaniyenin üssü’l-esâsı ve saadetinin ve kemâlâtının esâsâtı olduğuna, yüzer delillerden bir mikyas olarak, yalnız dört tanesine işaret”[29] ettiği Sosyolojik sıralamasını “Birincisi: Nev-i beşerin hemen yarısını teşkil eden çocuklar… İkinci delil: Nev-i insanın bir cihette nısfı olan ihtiyarlar… Üçüncü delil: İnsanların hayat-ı içtimâiyesinin medârı olan gençler… Dördüncü delil: Nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevî saadet için bir Cennet, bir melce’, bir tahassüngâh ise âile hayatıdır”[30] şeklinde belirtmektedir. Buradan anlaşıldığı üzere, sosyolojik açıdan gençlik mefhumu incelenirken “âile hayatı”[31]nın da gözden kaçırılmaması gerekiyor. Çünkü “insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir”[32] ve içerisinde doğup büyüdüğü aile ortamının büyük etkisi bulunmaktadır. Çünkü insan en evvel ailede sosyalleşmeye başlamaktadır.

Diğer taraftan Sosyolog Vehbi Bayhan tarafından, genç nüfusun günümüzde bazı genel özellikleri kısaca şöyle sıralanmaktadır: “Gençler eylemcidir. Dinamiktir. Kitle eylemlerine katılma, sporu aktif olarak yapma diğer yaş gruplarına göre çok daha yoğundur. Yaş ilerledikçe eylemcilik azalmaktadır; gençler eleştireldir, kolay beğenmezler; sabırsızdırlar. Yapacakları işi bir an önce gerçekleştirmek isterler. Öfkelidirler; haksızlıklara karşı daha sert ve şiddetli tepki verirler. İdealisttirler; daha iyiye yönelik iyimserlikleri yüksektir. Kafa karışıklığının, kişilik ve değer bunalımlarının yoğun yaşandığı bir dönemdir. İsyankâr ve protestocudurlar; toplumsal hareketler bağlamında kitle eylemlerine katılma oranları yüksektir. Bütün devrimci hareketler, fundamentalist ve etnik hareketler gençliğin bu eleştirel ve yıkıcı özelliklerinden faydalanma talebindedirler. Kitle hareketlerinin önemli bir bölümünü genç nüfus oluşturur”.[33] Ayrıca Nursî de “Gençlik damarı akıldan ziyade hissiyatı dinler”[34] ifadesiyle bazı unsurların, gençliğin bu “hissiyat” özelliğinden yararlanabileceğine işaret etmektedir.

Türkiye’de genç nüfus farklı kategorilere ayrılmaktadır. “Yaşanan yer; kırsal ve kentte yaşayanlar arasındaki farklar. Cinsiyet; aynı yaştaki iki gencin toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı değer, tutum ve davranış farklılığı. Eğitim; farklı eğitim düzeyine sahip gençlerin farklılığı. Çalışma; çalışan ve aile desteğiyle eğitime devam eden iki gencin hayata dair değer ve davranış farklılığı. Ekonomik gelir farklılığı; zengin ve fakir ortamda büyüyen iki gencin farklı düşünce ve değerlere sahip olması. Din konusu da iki gencin davranış, değer ve tutumlarında farklılık arz eden unsurlardandır”.[35] Aslında zikredilen kategorilere yenilerini eklemek mümkün olmakla birlikte, bu kategoriler ağırlıkta sosyolojik ve ekonomik temellidir.

Nursî’nin kalp, ruh, akıl, fikir gibi letâife hitap eden “insanın dünya kadar büyük bir meselesi”[36] olan “iman hayata hayat olsa, hayatınızı iman ile hayatlandırınız”[37] kategorisini de eklemek, yine bu hususta manevi bir eksiliğin tamamlanmasıdır.[38]

  1. Türkiye’de Gençlik

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşuyla birlikte hem Osmanlı Devleti’nden devralınan Batılılaşmayla eşdeğer modernleşmeyi hem de ulus-devlet yapılanmasını aynı anda kendine özgü (sui generis) şartlar içerisinde gerçekleştirme çabasında olmuştur. Kurulan yeni Türkiye’de, gençlerin yetiştirilmesinde eğitim-öğretim programları resmî ideolojinin kurucuları tarafından hazırlanmıştır. Kurucu kadroların erken dönem Cumhuriyet Türkiye’sinde öncelikle Türkçenin dünya tarihinde ilk dillerden biri olduğunu savunan Güneş Dil Teorisi, sonra Türklerin dünya medeniyetine katkılarını ortaya çıkarmak iddiasındaki Türk Tarih Tezi çalışmaları yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalar ve dönemin anlayışına göre Cumhuriyet yönetiminin yüceltilmesi, bir Türk’ün dünyaya bedel olduğu, Gençliğe Hitabe gibi söylemler Türkiye’de gençliğin yetiştirilmesinde eğitim yoluyla uygulanmıştır. 18 Mayıs 1933 tarih ve 1749/4 sayılı “Talebenin Her Gün Tekrar Edeceği İbare Hakkında” kararla her okul günü pratikte uygulanmaya başlanan Öğrenci Andı, öğrencilerin daha ilkokul çağındayken resmî ideolojinin otoriter söylemiyle tanışmasına neden olmuştur. Daha sonra resmî ideolojinin kurumsallaşması 19 Şubat 1932’de kurulan Halk Evleri ve 17 Nisan 1940’ta kurulan Köy Enstitüleri aracılığıyla sürdürülmüştür.[39] Gençliğin; 1945’ten 1970’lere, 1970’lerden 1980’lere giden süreçte değer, kültür ve normlarında değişiklikler görülmektedir. Değişiklikler, II. Dünya Savaşı sonrası dönemdeki uluslararası sistemdeki siyasî, ekonomik ve sosyal dönüşümlerden etkilenmiştir. İki kutuplu ideolojik kamplaşmada, siyasî ve ekonomik gelişmeler gençlerin bu dönemde toplumsal sorunlara duyarlılığını öne çıkarmıştır. Özellikle 1970’lerden sonra gençler arasındaki ideolojik bölünmüşlük, dönemin gençleri açısından belirleyici olmuştur. Türkiye’de 12 Eylül 1980 darbesi ve sonrasındaki süreç, 1980’li ve 1990’lı yılların gençliğinin tutum ve davranışlarını etkileyen en önemli unsurlardandır. Artık 1970’li yılların ideolojik kamplaşmadaki gençliğin yerini, siyasetten ve ülkenin sorunlarına çözüm üretmekten kaçınan “apolitik gençlik” almıştır. 1980’lerden itibaren 1990’lar boyunca genç kuşağın geleceğe dair tercihlerinin değiştiği görülmektedir. 1990’ların sonlarında yaygınlaşmaya başlayan internet, 2000’li yıllardan itibaren gençliğin hayatında belirleyici bir faktör haline gelmiştir. Sosyal medyanın gençlere sınırsız, sürekli ve etkileşimli iletişim imkânı sunması sayesinde, 2000’li yıllarda sosyal medyayı çok iyi kullanan bir gençlik profili ortaya çıkmıştır. Bu durum, insan-iletişim-teknoloji ilişkisinin teknik ve mekanik bir sürece dönüşmesine yol açmış ve gençlerinde önceki nesillere nazaran günlük hayatlarında, tercihlerinde ve gelecek hayallerinde önemli değişiklikler gözlemlenmiştir.

4.1.  Kuruluştan 1945’lere:

Erken Dönem Cumhuriyet Türkiye’sinde İdeal/Makbul Vatandaş İnşası

Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden çekilmesinin ardından, yerine kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti eskiden devraldığı birçok değer, kültür ve normu reddetmiştir. Yeni kurulan Türkiye’nin, Osmanlı’dan devralarak devam ettirdiği nadir politikalardan biri Batılılaşmayla eşdeğer modernleşmenin sürekliliğidir. Fakat belirtilen modernleşmenin de Osmanlı anlayışından farklı şekilde, yeni Türkiye’nin inşasında temel rol oynayan Kemalist resmî ideoloji tarafından belirlenen kurallarla gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, toplumun farklı kesimlerinden çocuk ve gençlere yönelik, devletin resmî ideolojisi tarafından belirlenen değerler, kültür ve normlar doğrultusunda bir toplumsallaştırma politikası izlenmiştir. Michel Foucault’a göre, bu amaçla “okullar, devletin ideolojik aygıtı”[40] olarak kullanılmıştır. Eğitim yoluyla gençlere, mezuniyet sonrası çalışma hayatında kullanabilecekleri teorik ve uygulamalı bilgiler verilmiştir. Bu eğitimle birlikte, resmî ideolojiyi benimseme ve ulus-devletin kurumsallaşma hedefine yönelik olarak “tek tipçi” ve “milli eğitim” verilmesi çabaları gözlemlenmektedir.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî ideolojisinin değer, kültür ve normlarına bağlı bir gençliğin yetiştirilmesi esas alınmıştır. Belirtilen gençlik modeli yüksek eğitim seviyesine sahip, laik, devletçi geleceğe bağlı idealist gençliktir. Özellikle 1915’teki Çanakkale ve 1918-1922 Kurtuluş Savaşı’nda önemli sayıda eğitimli insanların da şehit olması nedeniyle, yeni kurulan Türkiye’nin ilk döneminde eğitim seviyesi oldukça düşüktür.[41]

Devlet, eğitim seviyesinin yükseltilmesi doğrultusunda çalışmalar başlatmıştır. Böylece Köy Enstitüleri ve Halk Evleri aracılığıyla dönemin yetersiz ekonomik şartları içerisinde köylerde bile resmî ideolojinin “ideal/makbul vatandaş modelini eğitimle inşa etmeye”[42] yönelmiştir. Hatta dönemin resmî ideolojisi tarafından başta “ideal/makbul vatandaş” modeli gençlere, özellikle gazete, dergi vd. yayınlar aracılığıyla “spor, müzik, görgü kuralları, kıyafet, yemek” gibi günlük hayattaki uygulamaları nasıl yapacaklarını detaylarıyla izah edilmektedir. Bu dönem Cumhuriyet’in kuruluşundan 1960’lı yıllara varan süreci kapsamaktadır. 1950’de Demokrat Parti (DP)’nin iktidara gelmesiyle, eğitimde de olumlu gelişme ve değişiklik yaşanmış olsa da elbette bu gelişmeler ciddi zaman almaktadır.[43]

Bununla birlikte, resmî ideolojinin; gençlerin yetiştirilmesinde “ideal/makbul vatandaş” modelinin inşasında en önemli araçlardan biri “Öğrenci Andı”dır. Öğrenci Andı, gençlere ulusal kültürün önemli unsurlarına vurgu yapılarak öğretilmekteydi. Öğrenci Andı, 18 Mayıs 1933 tarih ve 1749/4 sayılı “Talebenin Her Gün Tekrar Edeceği İbare Hakkında” başlıklı Millî Eğitim Bakanlığı Kararı ile 80 yıl boyunca, her gün okullarda öğrencilerin sıraya girmesiyle toplu hâlde okunmuştur. Daha sonra bu Karar, Genelge biçiminde İlkokullar Yönetmeliği’ne konulmuştur. Öğrenci Andı, bazı çevrelerin karşı çıkmalarına rağmen 08 Ekim 2013’te yapılan bir Yönetmelik değişikliğiyle kaldırılmıştır.[44]

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî ideolojisi doğrultusundaki değer, kültür ve normlara bağlı bir gençlik yetiştirme amacıyla tek tipçi toplum inşası hedeflenmiştir. Bu hedefler doğrultusunda laik bir gençlik yetiştirilmesi öngörülmüştür. Nursî de, tek tipçi toplum inşasını ele alırken “…bu fıtraten dindar millete hükmedenler… laik cumhuriyet, prensibiyle bîtarafane kalır ve o prensibiyle dinsizlere ilişmez; elbette dindarlara dahi bahaneler ile ilişmemek gerektir” uyarısıyla hem dine mesafelilere hem de dindarlara muhtelif bahanelerle ilişilmemesi gerektiğini bildirmektedir.[45]

Ayrıca resmî ideolojinin, ideal/makbul vatandaş modeli inşasında gençlerin “Cumhuriyetin neresinde, hangi rolle ve hangi kalıplarla yaşamaya şartlandırıldığı”[46] önemlidir. Nursî, bu noktada “…benim dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki Tarihçe-i Hayatım ispat eder.”[47] beyanıyla, eskiyi reddetmeden Hulefa-i Raşid’inden itibaren rol ve kalıpları gençlere model göstermektedir.

4.2.  Türkiye’de 1945’ten 1970’lere Gençlik

İkinci Dünya Savaşı’nın 1945’te son bulmasıyla uluslararası sistemde siyasal, ekonomik ve sosyal değişiklikler de başlamıştır. Uluslararası sistem siyasî/ideolojik açıdan ABD ve SSCB’nin başını çektiği iki kutuplu kamplaşmayla şekillenmiştir.[48] Savaş sonrasında, devletler sosyo-ekonomik bakımdan çalışma ve insan hayatının tekrar inşa edilmesinde önemli görevler üstlendiler. Devletin, vatandaşlarına yönelik sosyal hizmetler, eğitim ve sağlık gibi hizmetleri Anayasal bir hak olarak ücretsiz olarak sunma ilkesi benimsendi. Böylece sosyal devlet ilkesi önem kazanırken sanayileşme ve teknoloji sahalarında da ciddi adımlar atıldı.[49] ABD’nin; SSCB tehdidi nedeniyle Truman Doktrini[50] ve Marshall Planı[51] kapsamında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelere ekonomik yardım ve krediler vermesi, Savaş’ın ardından devlet merkezli yeniden inşa sürecinin itici gücü olmuştur. Daha sonraki yıllarda ilgili ülkelere yardım ve krediler Dünya Bankası[52] ve IMF (Uluslararası Para Fonu)[53] üzerinden verilmeye başlanmıştır.

1945 sonrasında Avrupa ve ABD’de savaşlarla yokluk, ölüm, salgın hastalıklar vb. sorunlar yaşamış bir kuşak mevcuttur. Türkiye’de ise 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı ve 1918-1922 Kurtuluş Savaşı’nın olumsuz etkilerinin tecrübesine sahip kuşak bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’na girmese de Savaş’ın siyasî ve sosyo-ekonomik menfî etkilerini derinden yaşamıştır. Çünkü Türkiye’nin, dönemin şartları gereğince her an savaşa girecekmiş gibi hazırlık içinde olması bu dönemde ciddi ekonomik zorluklarla karşılaşan bir kuşak oluşturmuştur. Dönemin tüm siyasî, ekonomik, sosyal, askerî ve ülke güvenliği sorunlarına rağmen, gençliğin anlam arayışı da devam etmektedir. Arayış içerisindeki gençler, Nursî’yi ziyaretlerinde “Bize Hâlık’ımızı tanıttır”[54] sorusuyla, dönemin tüm gelişmelerinden daha önemli olan “imanı” önemseyen bir gençliğin de mevcudiyetini göstermişlerdir. Nursî de gençlere klasik kitabî bir dille değil, “Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla, mütemadiyen Allah’tan bahsedip, Hâlık’ı tanıttırıyorlar”[55] şeklinde zamanın fehmine uygun, gençlerin anlayabilecekleri bir üslupla tabiatta gözlemleyebilecekleri haşir hadisesi üzerinden cevap vermiştir. Nursî’nin onlara verdiği cevap tarzı, günümüzde gençlere yönelik yaklaşımın da nasıl olması gerektiği hakkında önemli fikir vermektedir.

Türkiye’de Demokrat Parti’nin 1950’de iktidara gelmesiyle tarım, eğitim, sağlık, sanayileşme vb. sektörlerde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Tarımda makineleşmenin artmasıyla, köyden şehre göç artmış ve şehirleşme süreci ivme kazanmıştır. Böylece şehirlerin nüfusunun artmasıyla birlikte eğitimli insan sayısında da artış gözlenmiştir.[56]

1960’lar dünya genelinde, hükümetlerin baskıcı uygulamalarına karşı öğrenci ve işçi direnişlerinin ve sivil eylemlerin arttığı bir dönemdir. 1789 İhtilali’nin merkezi Fransa’da bu kez 1968’de “piyasalaşma ve eğitim reformunu” reddeden öğrencilerin protestoları ve onlara destek veren işçilerin geniş katılımlı grevleri gerçekleşmişti. Fransa hükümetine geri adım attıran öğrenci ve işçi protestoları, birçok ülkeye yayılmıştır. Protestoların amacı, eylem ve kapsamları ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir. Türkiye’de de 1970’ler boyunca bazı kesimlerce gençlik tanımlamalarında “68 Kuşağı” ifadesi kullanıldı.[57] Bu dönemde gençleri harekete geçiren diğer bir gelişme de, “Kıbrıs’ta Rumlar’ın Türkleri katletmeleri üzerine TBMM’nin, hükümete 16 Mart 1964’te verdiği yetkiyle, hükümetin adaya 3 defa müdahaleye girişmesi sonucunda ABD Başkanı Lyndon Johnson’ın 5 Haziran 1964’teki mektubuyla Türkiye’nin uyarılması”dır.[58] Gençlerin “Enosis’e Karşı Taksim”, “Ya Taksim Ya Ölüm” ve “Kıbrıs Türktür” mitingleri[59] dönemin önemli siyasî gençlik eylemleridir.

İki kutuplu ideolojik kamplaşma, ekonomik ve siyasî gelişmeler gençlerin bu dönemde toplumsal sorunlara duyarlılığını öne çıkarmıştır. Yine bu dönemde gençlerin siyasete ilgisi, katılımı ve etkisi yüksektir. Özellikle üniversite öğrencilerinin gençlik örgütlerine ve partilere üyelikleri yaygındır. 1960’lardan 1970’lere geçerken önemli boyutta ekonomik sorunlar olmakla birlikte, tüketim oranı düşüktür ve gençler arasında kanaatkârlık duygusu artmıştır. Ayrıca lise veya üniversite mezunu gençlerin, meslek sahibi olup çalışmaları ile insanların yaptıkları işle/meslekle ilgili statülerine olan saygı yüksektir.[60]

Kıbrıs meselesi; ABD ve SSCB’nin uluslararası politikalarına taraf veya karşıtlık; sağ ve sol ideolojik rekabet vb. gençler arasında özellikle 1970’li yıllarda ivme kazanacak olan çatışmaya varan şiddet olaylarına zemin hazırlamıştır. Nursî; gençlere “Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Bizler âsâyişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz”[61] uyarısıyla meşru dairede kalmayı ve ideolojik kamplaşmadan uzak durmayı nasihat etmektedir.[62]

4.3.  Türkiye’de 1970’lerden 1980’lere Gençlik

Uluslararası sisteme Soğuk Savaş’ın hâkim olduğu İki Kutuplu dönemde ideolojik kamplaşma, ekonomik ve siyasî gelişmeler 1970’ler boyunca gençlerin toplumsal sorunlara duyarlılığını öne çıkarmıştır. Yine bu dönemde gençlerin siyasete ilgisi, katılımı ve etkisi yüksektir. Özellikle üniversite öğrencilerinin gençlik örgütlerine ve partilere üyelikleri yaygındır. 1960’lardan 1970’lere geçerken ekonomik sorunlar önemli boyutta olmakla birlikte, tüketim oranı düşük ve gençler arasında kanaatkârlık duygusu yüksektir.

ABD’nin sağcı ve liberal düşüncelerine; SSCB’nin de solcu, Komünist ve Sosyalist fikirlerine karşıtlıkları, özellikle 1970’li yıllar gençliği arasında sağcı ve solcu olmak üzere temelde iki ana ayrı kutuplaşmaya bölünmüşlük ve ideolojik farklılıklara tahammülsüzlük oldukça yüksektir.[63] Nursî, gençleri “şimalde koca bir devlet, gençlik hevesatını elde ederek, bu asrı fırtınalarıyla sarsıyor” ifadesiyle uyarıyor. Bir de “Hususan, gençlik darbesini yiyip taze ve şirin ömrünü hapiste geçirenlerin, Nurlara ekmek kadar ihtiyaçları var”[64] cümlesiyle de gençlerin ideolojik kamplaşmalara bölünmelerinin önüne Risale-i Nur’daki iman hakikatleriyle geçebileceklerini hem bu dünya hem de âhiret hayatlarını kurtarabileceklerine dikkat çekiyor.

Nursî, bu dönemin farklı ideolojik kamplardaki gençlerin silahlı çatışmalara girmelerinin yanlışlığını da vurgulayarak “o şirin, güzel gençlik nimetine istikametle, taatle şükretse hem ziyadeleşir, hem bâkîleşir, hem lezzetlenir”[65] şeklinde belirtiyor. Aksi takdirde “Yoksa hem belâlı olur, hem elemli, gamlı, kâbuslu olur gider; hem akrabasına, hem vatanına, hem milletine muzır bir serseri hükmüne geçirmeye sebebiyet verir”[66] diyerek, zararı sadece kendisine değil, akrabasına, vatanına ve milletine bile vereceğinden endişe ediyor. Nursî’nin yıllar önce beyan ettiği endişesi, Türkiye’de 1970’li yıllarda kendisini göstermiştir. Çünkü Türkiye’de 1970’li yılların sonuna doğru gençlerin daha iyi dünya ve Türkiye oluşturma idealleri doğrultusunda giderek otoriterlikle bütünleştikleri görülmüştür. Hatta gençler, kendi düşüncesinden, grubundan vb. olmayanı; farklı olanı dışlamışlardır. Bu tür dışlamalara, aynı grup içindeki gençlerin birbirlerine yönelttikleri eleştirilerde de görmek mümkündür. Farklılıklara tahammülü olmayan marjinal bazı gençler veya gruplar, daha iyi dünya ve Türkiye oluşturma idealleri yolunda meşru dairenin de dışına çıkarak ölümle sonuçlanan silahlı çatışmalar da gerçekleştirmişlerdir.[67]

Türkiye’de devlet merkezli modernleşme ve devletin planladığı ekonomik kalkınmadan kaynaklanan nedenlerle devlete ve devlet görevlilerine yakın olmak, siyasî ilişkiler aracılığıyla kariyerde yükselmek ve işe girmek bazı kesimlerce her dönem önemli görülmüştür. Yine de 1960’lı ve 1970’li yıllarda eğitim görüp toplumda daha saygın bir konuma gelmek ve lise veya üniversite mezunu gençlerin, meslek sahibi olup çalışmaları ile insanların yaptıkları işle/meslekle ilgili statülerine olan saygı yüksektir.

Aslında 1970’li yıllar Türkiye’nin içe kapanık bir özellik sergilediği yıllardır. Her kesimin derinden yaşadığı siyasî ve ekonomik krizler söz konusudur. Ülke dışına çıkmak oldukça zordur. Ayrıca devlet tekelindeki televizyon tek kanallı ve siyah beyaz yayın yapmaktaydı.

Birçok köyde telefon ve elektrik mevcut değildi. Telefon imkânı sınırlı olduğundan telefon abonesi olmak için uzun süre beklenmekteydi. Bundan dolayı iletişim teknolojisi ve haberleşme yaygın ve kolay erişilebilir değildi. Bir de ithal ikameci sanayi uygulaması gereğince, yerli sanayiyi korumak amacıyla ithalat yasakları ve kısıtlamaları çok fazlaydı. Anlaşıldığı üzere gençler, talep ettikleri birçok ürünü piyasada bulamamaktaydılar. Türkiye’nin gerçekleştirdiği 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonucunda ambargoya maruz kalması, dönemin ekonomik sorunlarını daha da derinleştirmektedir. Ülkenin içinde bulunduğu siyasi, sosyal ve ekonomik gerginlikler, gençleri kendi mensubu oldukları ideolojik ve sosyal grupların hedeflerine yoğunlaşmaya daha fazla yöneltmiştir.

Bununla birlikte Nursî, gençlere maddi ve manevi olarak “Bu hasta ve gaddar ve bedbaht asrın bela ve vebasından ve zulüm ve zulmetinden en mücerreb bir kurtarıcı, Risale-i Nur’un mizanları ve muvazeneleriyle, neşrettiği nur olduğu… Demek Risale-i Nur’un dâiresine… içine gir(il)mezse, tehlike ihtimali kavîdir”[68] şeklinde, gençlerin ideolojik kamplaşmalarının “Câzibedar bir fitne içinde”[69] bulunduklarına işaret ediyor.

Türkiye’de gençlerin ideolojik bölünmüşlükleri ve çatışmaları, ülkenin içinde bulunduğu siyasi, sosyal ve ekonomik krizlerle birlikte 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında daha da belirgin hale gelmiştir.

4.4.  Türkiye’de 1980’ler ve 1990’larda Gençlik

Milat hükmündeki 12 Eylül 1980 darbesi ve sonrasındaki süreç, 1980’li ve 1990’lı yılların gençliğinin tutum ve davranışlarını etkileyen en önemli unsurlardandır. 1970’li yıllarda gençler arasındaki ideolojik kutuplaşmalar daha ileri boyuta giderek silahlı çatışmalara bile dönüşmüştür. Bu çatışmaların oluşturduğu güvenlik sorununu kendisine bir şekilde sebep gören ordu, 12 Eylül 1980 günü yönetime el koyarak sivil hükümete darbe gerçekleştirmişti. Ordu, darbenin ardından TBMM’yi ve siyasî partileri kapatmış ve siyasîleri tutuklayarak onlara siyaset yasağı getirmiştir. Bir de ordu, darbeyle birlikte sendika ve sivil toplum örgütlenmelerini oldukça sınırlamış ve basın-yayın kuruluşlarına ciddi sansür uygulamış ve kapatmalara varan eylemleri devreye koymuştur.

12 Eylül 1980 darbesinden itibaren ülkeyi Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren’in başkanlığındaki Millî Güvenlik Konseyi (MGK) yönetmeye başlamıştır. Darbe ile farklı yelpazeden birçok siyasetçi, yazar, düşünür, sendikacı, genç, vb. tutuklanma, hapsedilme ve idamla sonuçlanan yargılama süreçlerini yaşamıştır. Siyasî liderlere siyaset yasağı getirilmiş ve darbe yönetiminin hazırlattığı Anayasa, birçoklarına göre adil, şeffaf ve hür olmayan bir referandumla 7 Kasım 1982’de kabul edilmiştir.[70]

MGK’nin askerî yönetimi Milletvekili Genel Seçimleri’nin yapıldığı 6 Kasım 1983[71] tarihine kadar sürmüştür. Her ne kadar Türkiye’de seçimler yapılmış olsa da darbe yönetiminin bazı bölgelerdeki sıkıyönetimi ve baskıcı politikaları devam etmiştir. Darbe yönetiminin uygulamaları, 1960’lı ve 1970’li yılların politik gençliğini ve diğer toplumsal kesimleri siyasetten soğutmuş, korkutmuş ve siyasete mesafeliliği zorunlu kılmıştır. Artık 1960’lı ve 1970’li yılların örgütlü, siyasî ve sivil toplumcu gençliğinin yerini, 1980’lerden sonra tüm bunlara mesafeli bir gençliğe bırakmıştır. Yaşanan depolitizasyon sürecinde aileler de lise ve üniversite öğrencisi çocuklarını herhangi bir toplumsal gruba katılmamaları hususunda öğütlemektedir. Böylece hem genel toplum hem de gençler arasında siyaset, örgütlenme, sendikalaşma, vb. yapılara uzak durma söz konusudur. Başka bir ifadeyle 1970’li yılların ideolojik kamplaşmadaki gençliğin yerini, siyasetten ve ülkenin sorunlarına çözüm üretmekten kaçınan “apolitik gençlik” almıştır.

Genel Başkanlığını Turgut Özal’ın yaptığı Anavatan Partisi (ANAP) 6 Kasım 1983 seçimlerinde kalkınma, ekonomik liberalizm, dışa açılma, hürriyetler iddiasıyla birinci olmuştur. Ancak hürriyetler ve toplumun her kesimine (dört eğilim -demokratik sol, liberal sağ, milliyetçi sağ, İslamî sağ- gruplar) partisinde yer verdiği iddiasındaki Özal, 12 Eylül darbecilerinin getirdiği siyasî yasakların, kaldırıldığı 6 Eylül 1987 tarihli Anayasa Değişikliği Halk Oylaması için “hayır” tarafında yer almıştır. Yani Özal, siyaset yasaklarının- Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan’ın siyasî yasağının- devamından yanadır. Buna rağmen halk oylamasının sonucunda yüzde 50,16 “evet” oylarıyla siyasî yasaklar kaldırılmıştır. Aslında Özal, iktidardayken yenilmiştir. Özal’ın siyasî yasakların devamında yana sergilediği tutum da gençlerin siyaset kurumuyla olan mesafesini daha da açmıştır. Böylece 12 Eylül 1980 darbesinin kurduğu rejimin, Özal döneminde sivilleşerek varlığını devam ettirdiği anlaşılmaktadır.[72]

Türkiye’de siyasî, sosyal ve ekonomik krizlerin yaşandığı ve bazı gençlik hareketlerinin silahlı eylemler gerçekleştirdiği süreçte 24 Ocak 1980 tarihinde ekonomide liberal politikaya geçilme kararları açıklandı. Ekonomide devletçi anlayıştan piyasanın belirleyici olduğu yapıya geçiş süreci başladı. Yabancı sermaye teşvik edilirken ithalat-ihracat sınırlamaları kaldırılarak yurtdışı pazarlardaki birçok ürün Türkiye piyasalarına girdi.[73] İletişim teknolojisinin gelişmesiyle birçok köy telefonla tanışmış ve köylerde yaşayanlar, uzak mesafelerdeki yakınlarıyla kolay iletişim imkânına kavuşmuştur. Artık Türkiye’de kamu ve özel sektörde bilgisayar kullanımına geçilen dönem başlamıştır. Aslında bazı kesimlerce 12 Eylül 1980 darbesinin nedenlerinden birinin de 24 Ocak 1980 kararlarının uygulanmasının hemen başlanmasını/uygulanmasını sağlamaktı.[74]

Ekonomide liberalleşmeyle, yurtdışındaki yabancı markalar Türkiye’de mağazalarını geniş ürün yelpazesiyle açmıştır. Bu marka ve ürün çeşitliliğinden dolayı 1980’ler ve 1990’lar boyunca gençler arasında tüketimin arttığı yıllardır. Türkiye’de 1920’lerden 1980’lere kadar genç nüfustaki kanaatkârlık, yerini tüketime bırakmıştır.

24 Ocak 1980 kararları gereğince serbest piyasa ekonomisine geçme girişimleri, Vehbi Bayhan’a göre “tam anlamıyla liberal anlayış ve kültür birikimine sahip olmayan toplum için anomi yani kuralsızlık ve yabancılaşmayı beraberinde getirmiştir. Serbest piyasa, herkesin her şeyi yapabileceği kuralsızlık algılanmış ve rüşvet, yolsuzluk, hayali ihracat, mafya gibi sosyal sorunlar meydana gelmiştir”.[75] Tüm bunlar toplumsal güvensizlik, anomi ve yabancılaşmaya neden olmuştur. 1960’lı ve 1970’li yılların ideolojik gençliği gitmiş, yerine 1980’ler ve 1990’larda genç erkeklerde futbolcu ve genç kızlarda da manken veya şarkıcı olmak modası gelmiştir. Başka bir ifadeyle “topçu ya da popçu” olmak gençliğin bir kesiminin hevesi niteliğindeydi.

1980’ler ikinci yarısından itibaren TRT’nin yeni kanalları yayına başlarken 1990’ların başlangıcıyla da özel TV ve radyo kanalları faaliyete başlamıştır. Yine TV ve radyolarda reklamlar yayınlanarak tüketimin artışıyla, kredi kartlarının hayatımıza girmesi sağlanmıştı. 1990’ların ikinci yarısından sonra internetin ve mobil (cep) telefonlarının yaygınlaşmasıyla[76] “bilgi, iletişim, etkileşim, haberleşme, sermaye, tüketim, çalışma” ve tüm bunlardaki hızlı değişim dönüşümler 1980’ler ve 1990’lar gençliği için “küresel etkileşimi yoğun yaşayan gençlik” tanımı söz konusudur.[77]

1980’lerin ardından yaşanan siyasî, ekonomik, sosyolojik ve kültürel değişimler sonucunda 1950’li, 1960’lı ve 1970’li yıllardaki iş/mesleğe dayalı statüler de yerini kolay yoldan para kazanıp zengin olmaya terk etmiştir. Bununla birlikte 1980 öncesi dönemlerin birlikte/grup halinde hareket eden gençliği, 1980 sonrası süreçte bireyciliğe yönelmiş, grubun değil kendi geleceğini önceleyen ve kendi rahatını düşünen “konformist gençlik” şeklinde bir dönüşüm yaşamıştır. Ayrıca bireyciliğin artmasıyla, evlenme yaşı yükselmiş, bekârlık süresi uzamış, önceki dönemlerin sendika ve siyasî parti üyeliklerinden uzaklaşan gençliğin sosyolojik değişim ve dönüşümü görülmüştür. Böylece gençler arasında toplumsal bağlar ve ilişkiler de zayıflamıştır.[78]

Türkiye’de 1982 Anayasası’nın kabulünden sonra gençlikle ilgili düzenlemeler incelendiğinde iki unsurun önem kazandığı görülmektedir. Birincisi “gençlerin korunması gereken bir nüfus olduğu”, ikincisi ise “gençlerin boş zamanlarının değerlendirilmesi” hususudur. Bu iki unsurun önem kazanmasının nedeni, Türkiye’de 1970’li yıllardaki siyasî ve ideolojik mücadelelerdir. Bundan dolayı 1982 Anayasası hazırlanırken gençler tehdit olarak algılanmış ve siyasî katılım süreçlerinin dışında bırakılmıştır. Toplumsal söylemde de gençlerin yanlış yollara sürüklenmesinin önlenmesi üzerine vurgu yapılmıştır.

Bütün bunlar, Türkiye’de gençlik ile ilgili sonraki yıllarda yapılacak olan düzenlemeleri etkilemiştir. Bir de 1982 Anayasası, ilerleyen yıllarda küresel gelişmelere uyum sağlamada sorun yaşamıştır. Bu sorun gerçekleştirilen birçok anayasa ve kanun değişiklikleriyle aşılmaya çalışılmıştır. Ayrıca BM ve AB gibi uluslararası örgütlerin de bazı uygulamalarının esas alınması da bu sürece katkı yapmıştır. Ancak yine zikredilen hususta yapılan değişikliklerin yetersiz kaldığı görülmekte ve sorunlarla karşılaşılabilmektedir.[79]

1980’lerden itibaren küreselleşme, uluslararasılaşma, yaygınlaşan piyasa ekonomisi, insanların, malların ve fikirlerin artan hareketliliği[80] ve serbest dolaşımı, bilgi ve enformasyon ağlarının yaygınlaşması gençlik çalışmalarında çok çeşitli perspektiflerin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Önceki dönemlerin ideolojik gençlik anlayışı, yerini “küresel gençlik kültürü”[81] gibi yaklaşımlara bırakmıştır.

Türkiye’de 1990’ların başlangıcından itibaren PKK terör eylemleri, ikinci yarısından itibaren de hükümetlerdeki istikrarsızlıklar ve ekonomik krizler işsizliği ve yoksulluğu yükselten gelişmeler, gençleri gelecek endişesine sevk etmiştir.[82]

1980’ler gençliğin siyaseten “apolitik”, ekonomik anlamda “tüketimin arttığı” ve sosyolojik olarak da “geleceğe yönelik tercihlerinin değiştiği” yıllar olmuştur.[83]

4.5.  Türkiye’de 2000’li Yıllar ve Sonrası Gençlik

Gençliğin değer, tutum ve davranışlarında, internet, 2000’li yıllardan itibaren belirleyici unsurlardan biridir. 1990’ların sonlarında yaygınlaşmaya başlayan internet teknolojisi mobil telefonlar aracılığıyla, 2000’li yıllarda ülkemizin en ücra yerlerindeki insanların dahi cebine girmiştir. İnternetin yaygınlaşması hatta kişisel hayatımızın önemli bir parçası olması nedeniyle bilgi, iletişim, haberleşmede insanlığın küreselleşmesi hızlanmıştır.

2000’lerden itibaren bilgisayar, internet ve mobil telefon kullanımının vazgeçilmez niteliğe kavuşmasıyla birlikte, sosyal medyayı çok iyi kullanan gençlik yapısı da ortaya çıkmıştır. Sosyal medya üzerinden iletişimde sınırsız, sürekli, etkileşim, verimli, etkinlik, esneklik, hız, yoğunluk, etki[84] içerisindeki gençler; benzer yeme-içme, gezme, tüketim vb. homojenleşen alışkanlıklara sahip olmuşlardır. Dolayısıyla farklı bölge ve ülkelerdeki gençlerin “küresel benzeşme” sürecini yaşadıkları anlaşılmaktadır. Önceki kuşaklarda toplumsallaşma süreci aile, eğitim, okul, akraba ve arkadaşlık ortamında gerçekleşmekteydi. Ancak genel olarak başlangıcı 2000’ler kabul edilen Z Kuşağı’nın toplumsallaşması ise internet ve sosyal medyada yaşanmaktadır. Yine önceki kuşakların siyasî ve ideolojik sorumluluğundaki gençlerin yerine, internette izledikleri video görüntüler karşısında sorumluluk veya heyecan hisseden kadar hissetmeyen bir kısım gençlik almıştır.[85]

İnsan ilişkileri ve iletişimine dair geleneksel bütün davranış kodlarını ve biçimlerini değişime zorlayan insan ve teknoloji ilişkisi, teknolojinin ilerledikçe kullanımının artması hem aynı hem de farklı kuşaktan insanların birbirleriyle ilişkilerinin düzeyini azaltmakta veya iletişimsizliğini arttırmaktadır. Böylece insan-iletişim-teknoloji ilişkisi teknik/mekanik bir sürece dönüşerek hem aynı hem de farklı kuşaktakilerin yüz yüze ilişki ve iletişimlerini azaltmaktadır.[86]

Z kuşağının okuma alışkanlıkları da değişmiştir. Kitap okuma oranları yerine internetteki görüntü veya görselleri izleme oranları yükselişe geçmiştir. Eskiden ders çalışılırken ansiklopedi sayfaları incelenirken şimdi Google ve Yandex gibi arama motorlarına başvuruluyor. Gençlerin sanal dünyada edebiyat ve kültür vb. alanlarda sosyalleştiği döneme girilmiştir. İnternette uzun süre geçirenlerle “asosyal gençlik” meydana geleceği endişesi olmakla birlikte, interneti amacına uygun kullanan gençlerin ciddi sayıda oldukları da bilinmektedir.

Z Kuşağı’nın yeni ve bir anlamıyla değerli görülen fikirlerini ortaya koyabilme veya kendilerini ifade edebilme becerisi, geleneksellikten uzak, tüketici, tatminsiz, teferruatlara değil sonuç odaklı, otoriteyi kabullenmeyen, doğrucu, güvenli, iletişime açık, teknolojik özellikteki hayat tarzına sahiptirler. Dolayısıyla Z Kuşağı’nda teknoloji, internet ve gençlik ilişkisi merkezde yer alıyor. Z Kuşağı’na “internet gençliği”, “dijital gençlik”, “teknolojik gençlik”, “siber gençlik”, “ millenium gençliği” vb. tanımlamalar da yapılmaktadır.

2000’li yıllarda eğitimi ve üniversiteyi tamamlama, işe girebilmek için araçsallaşan bir süreç olmuştur. Gençlerde eğitim gördükleri alanda ilerlemekten ziyade, bir an önce okul sürecinin tamamlanıp kariyer yapılabilecek bir işe/göreve başlamak tercih edilmektedir. Elbette gençlerin bu tercihlerinde sosyolojik kuşak değişiminin yanı sıra ülkenin siyasî ve ekonomik gündeminin yönlendirmesi de etkili olmaktadır. Gelinen noktada gençlerin alacakları diplomayla herhangi bir işe giremeyecekleri tereddüdü artmıştır.

Ancak günümüzde bazı gençler, aldıkları eğitime/diplomaya ek olarak kendi alanlarının alt birimlerinde mikro düzeyde ihtisaslaşmaya gitmektedirler. Üniversite eğitimini tıp fakültesinde tamamlayan bir genç, sonra tıpta uzmanlık eğitimiyle çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı, daha sonra kardiyoloji bölümünden yapacağı yan dal eğitimiyle de çocuk kardiyolojisi uzman doktoru da olabilmektedir. Bununla birlikte Nursî de bir insanın “…dört beş fende mütehassıs ve meleke sahibi olabilir.”[87] cümlesiyle, genç işsizliğini gidermenin çözüm yolunun piyasanın ve toplumun talebine uygun vasıflı işgücü yetiştirmekten[88] geçtiğini vurgulamaktadır. Çünkü günümüzde özel sektörde bile “Ne iş olsa yaparım abi.” anlayışı sona ermiştir.[89] Artık birçok sektörde işverenlerce, iş ilanlarında diplomaya ek olarak bir vasıf/uzmanlık kriteri arayışı önceliklidir.

Diğer taraftan bazı gençlerin muhtelif ilişkiler ağıyla işe giriş ve yükselmeleri, diğer taraftan eğitime güvenen ve liyakate önem veren gençlerde gelecek endişesini körüklemektedir.

Ayrıca 1980’lerden itibaren gençlikte başlayan bireycilik ve özerklik 2000’li yıllarda zirveye çıkmıştır. Bununla birlikte gençleri güvensizlik, umutsuzluk, şiddet, suç ve madde bağımlılığının artışı olumsuz etkilemektedir. Kayıt dışı ekonomi, işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği ve yoksulluk gibi sosyo-ekonomik ve eğitim niteliğinin beklenen düzeyde olmaması vb. sorunlar da gençleri arayışa yönlendirmekte ve bazen fundamentalist hareketlerin ağına takılabilmektedirler.[90]

Sonuç

Batılı ülkelere kıyasla, Türkiye’de genç nüfus hatırı sayılı bir orana sahiptir. Genç nüfus; nitelikli eğitimiyle, mesleki becerisini geliştirdiğinde, muhakeme ve analiz kabiliyetlerini ilerlettiğinde ülkenin kalkınması için önemli bir potansiyeli oluşturmaktadır. Eğitimsiz, becerisiz, kabiliyetlerini kullanma sahası bulamayan ve işsiz bir genç nüfus ise önemli bir toplumsal sorun alanını meydana getirmektedir/getirecektir. Günümüzde özellikle işsizlik, genç kesim için hayatî derecede önemlidir. Nursî de “En bedbaht, sıkıntılı, muztarip, işsiz olan adamdır. Zîrâ ki atâlet; vücud içinde adem, hayat içinde mevttir. Sa’y ise vücudun hayatı, hem hayatın yakazasıdır elbet.”[91] ifadesiyle atalete düşmemeyi, çalışmaktan kaçmamayı ve kendisini geliştirdiği alanda hayata katılımının gerçekleştirilmesini öğütlemektedir. Nursî’nin buradaki “işsiz adam”[92] vurgusu, insanın herhangi bir kamu veya özel işyerinde istihdam edilemeyişinden ziyade, hayata yönelik meşguliyet anlamındadır.

Bununla birlikte ülkemizde siyasetin çözüm üretemediği işsizlik, yoksulluk, yoksunluk, yolsuzluk, gelir dağılımı adaletsizliği, enflasyon karşısında asgari geçim şartlarını sağlamadaki zorluklar; toplumun ve gençlerin sosyo-ekonomik sorunlarıdır. Dolayısıyla zikredilen sorunlar, gençleri geleceğe yürürken endişeye sevk ediyor. Bu bağlamda gençliğin değerlerini, tutumlarını, davranışlarını anlamak; gençliğin doğru şekilde istikamet alabilmesi açısından önem arz ediyor. Nursî de “Demek, bize bir nesl-i cedîd lâzımdır. (…) Eski hâl yüz arşın ayrılmıştır.”[93] beyanıyla düşünce, hareket ve anlayış uzaklığını veya farklılığını belirtmektedir. Bir de Nursî, “tavr-ı esasiyi bozmadan ve ruh-u asliyi rencide etmeden, yeni izah tarzlarıyla, zamanın fehmine uygun”[94] şekilde gençliği doğru istikamete yönelmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Nursi’nin “Peder (anne-baba) kimseyi değil, yalnız veledinin (çocuğunun) kendinden daha ziyâde iyi olmasını ister.”[95] cümlesi çocukların ve gençlerin yetiştirilmesinden anne-babaya düşen önemli görevi hatırlatıyor. Dolayısıyla gençlerin yarına hazırlanmasında Hz. Ali’nin ifadesiyle “Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacakları zamana göre yetiştiriniz.”[96] kaidesi önem arz ediyor.

Gençlerin geleceğe veya yaşayacakları zamana göre yetiştirilmesinde eğitim-öğretim en birinci unsurdur. Özellikle üniversitelerdeki yüksek öğretim öne çıkmaktadır. YÖK (Yüksek Öğretim Kurulu)’ün internet sitesindeki “YÖK Tez Merkezi” sayfası incelendiğinde Aralık 2022 itibariyle muhtelif branşlarda Z Kuşağı gençliği hakkında 11 doktora ve 143 yüksek lisans olmak üzere toplamda 154 tez tamamlanmıştır.

YÖK’te Kayıtlı Tezler
Adet Bölüm
6 Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri
5 Turizm
3 Spor
6 Sosyoloji
3 Siyaset Bilimi
1 Sivil Havacılık
10 Reklamcılık
4 Radyo-Televizyon
6 Psikoloji
1 Müzik
4 Mimarlık
1 Maliye
58 İşletme
2 İç Mimari ve Dekorasyon
13 İletişim Bilimleri
10 Halkla İlişkiler ve Reklamcılık
1 Halk Sağlığı
1 Giyim Endüstrisi
3 Gazetecilik
2 Gastronomi ve Mutfak Sanatları
8 Eğitim ve Öğretim
4 Din Bilimleri
1 Bankacılık
1 Sosyal Hizmet
11  Doktora
143  Yüksek Lisans
Toplam: 154

 

Tablodan görüldüğü üzere Türkiye’de gençlik ve Z Kuşağı hakkında genel entelektüel birikim, sosyolojik, din bilimleri ve diğer sosyal bilimler alanlarındaki araştırma ve çalışmaların yetersiz olduğu görülmektedir. Türkiye nüfusunun 84 milyon 624 bin 273 kişidir.[97] Toplam nüfus içerisinde 15-24 yaş grubundaki genç nüfusun %15,3 oranı ile 12 milyon 971 bin 289 kişi olduğu hatırlandığında, gençlere ve Z Kuşağı’na ait entelektüel çalışmaların hem yetersiz hem de işletme alanında yoğunlaştığı anlaşılmaktadır. Tamamlanan tezlerin gençlerin günümüz sorunlarına çözüm üretmesi ise tartışmalıdır. Dolayısıyla tamamlanan tezler arasında uygulanabilirliği olanların en azından pilot projelerle sahadaki karşılığı aranarak gençlerin hizmetine sunulması, çözüm üretme adına bir adım olacaktır.

Eğitim seviyeleri yüksek, yeniliğe ve kabiliyetlerini geliştirmeye açık olan günümüz gençlerine karşı yapılan tüm eleştirilere rağmen, Nursî akranlarına “Ben de sizinle konuşmayacağım.”[98] diyerek, istikbaldeki gençleri işaret ederek “Şu tarafa dönüyorum. Müstakbeldeki insanlarla konuşacağım: Ey yüzden tâ üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş, sâkitâne benim sözümü dinleyen ve bir nazar-ı hafiyy-i gaybî ile beni temâşâ eden Said, Hamza, Ömer, Osman, Yusuf, Ahmed, v.s. Size hitap ediyorum.”[99] sâdasıyla ümitvar olarak gençlere yöneliyor. Demek ki bazılarının günümüz gençlerini en yalın haliyle “Bu adam olmaz.” eleştiri ve ayrımcılığının önüne, Nursî, “Bu zamanın cihadı, muhabbet ve tahabbübledir, tahvif ile değildir.”[100] anlayışıyla geçmektedir. Ayrıca bugünün dünyasını önceki nesil hazırlamaktadır.

Allah (c.c.)’ın kâinata koyduğu kurallar silsilesi olan Sünnetullah’ın, Kur’ân-ı Kerim ve İslamiyet’le herhangi bir çelişkisi bulunmamaktadır. Aksine her üçü de birbirinin tamamlayıcısı hükmündedir. Ancak bilimlerin “dinî olan ve dinî olmayan” ayrımına tabi tutulması, din ve bilim ilişkisini sorunsallaştırmıştır.[101] Nursî, sorunsallaşan din ve bilim ilişkisine “Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.”[102] cümlesiyle çözüm üretmiştir. Ancak Nursî’nin çözümüne rağmen, eğitim sistemleri açısından bu sorunlu ilişki bugün bile sürmektedir.

Önceki nesil, bugünün/geleceğin neslinin hazırlanmasında eğitim ve ahlaka önem vermelidir. Dolayısıyla önceki nesil, Nursî’nin anlatımıyla yeni neslin “Hem nev-i beşer, hususan medeniyet fenlerinin ikazatıyla uyanmış, intibaha gelmiş, insaniyetin mahiyetini anlamış.”[103] olduğunu ve “Elbette ve elbette dinsiz (ahlaksız), başıboş yaşamazlar. Ve olamazlar. (…) Uyanmış beşerin çaresi yok.”[104] şeklindeki ifadeleriyle de ahlakın dinin merkezinde yer aldığının farkındalığına dikkat çekmektedir.

Gençlerin eğitim başta olmak üzere geleceğe yürüyüşlerinde “dinî olanın insanî”[105] olduğunu unutmamaları gerekiyor. Çünkü insanı yüceltmek ve terakki ettirmek için Allah (c.c.) tarafından gönderilen din/İslam, bir manada insanîdir. “İnsanî olan ise İslami’dir”.[106] Başka bir ifadeyle “din fıtrattır”.[107] Nursî de gençlerin ve tüm insanların “din hayatın hayatı”[108] yani fıtrata uygun insanî ve İslami esaslarla yaşamaları gerektiğini belirtmektedir.

Nursî, gelen genç nesle engel olanlara da “İşte ey iki hayatın ruhu hükmünde olan İslamiyet’i bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısında durmayınız. Mezar sizi bekliyor. çekiliniz. Ta ki hakîkat-i İslamiyeyi hakkıyla kâinat üzerinde temevvücsaz edecek olan nesl-i cedid gelsin!” gençlere olan desteğini ve ümidini en yüksek mertebede belirtiyor. Dolayısıyla “tâmire pek alışık” ve “istidat”ları pek müsâit”[109] olmayanların “gelen neslin kapısında”n çekilerek yine “gelen neslin kapısında” duran eğitimsizlik, işsizlik, yoksulluk gibi sosyo-ekonomik sorunların giderilerek gençlerin gelecek planlamalarında “tavr-ı esasiyi bozmadan ve ruh-u asliyi rencide etmeden, yeni izah tarzlarıyla, zamanın fehmine uygun”[110] şekilde önleri açılmalıdır.

Elbette gençlere düşen ise geleceğe dinî, İslami, insanî, fıtrata uygun biçimde hazırlanarak İhyâ-i din[111] istikametinde hayat sürmeleridir. Nursî, kendisi için “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim”[112] derken gençleri de “Siz, inşaallah cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz.”[113] öngörüsüyle müjdeliyor.

 

 

Kaynaklar

Abdülkadir Şenkal, “Sosyal Politika”, Alfa Yayınları, İstanbul, Ağustos 2005.

Ali Saffet Gönül, “Patolojik İnternet Kullanımı (İnternet Bağımlılığı/Kötüye Kullanımı)”, Edt. Burhanettin Kaya, Süheyla Ünal, “Küreselleşme ve Psikiyatri”, Türk Tabipler Birliği Yayınları, Temmuz 2003.

Baskın Oran, “Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar 1919-1980”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001, c. 1.

Bediüzzaman Said Nursî, “Gençlik Rehberi”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2017.

Bediüzzaman Said Nursî, “Münâzarât”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004.

Bediüzzaman Said Nursî, “Lem’alar”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2017.

Bediüzzaman Said Nursî, “Tarihçe-i Hayat”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004.

Bediüzzaman Said Nursî, “Emirdağ Lâhikası”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004.

Bediüzzaman Said Nursî, “Sözler”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004.

Bediüzzaman Said Nursî, “Kastamonu Lâhikası”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004.

Bediüzzaman Said Nursî, “Şuâlar”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004.

Bediüzzaman Said Nursî, “Eski Said Dönemi Eserleri – Makalat”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Mart 2009.

Bediüzzaman Said Nursî, “Hutbe-i Şamiye”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004.

Bediüzzaman Said Nursî, “İşârâtü’l İ’câz”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004.

Dilek Yiğit Yüksel, “Kıbrıs’ta Yaşananlar ve Türk Mukavemet Teşkilatı (1957-1964)”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Güz 2018, c. 34, sayı 98.

Emre Kongar, “21. Yüzyılda Türkiye, 2000’li Yıllarda Türkiye’nin Toplumsal Yapısı”, Remzi Kitabevi, Temmuz 1998.

Ersin Kalaycıoğlu, “Türkiye’de Politik Rejimin Evrimi ve Yasama Sistemi, Türkiye’de Politik Değişim ve Modernleşme”, Dora Yayınları, Bursa, 2009.

Fahri Kayadibi, “Hz. Muhammed’in Örnek Kişiliğinin İnsanlığa Yansıması”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2002, sayı 6.

Füsun Üstel, “Makbul Vatandaşın Peşinde II. Meşrutiyet’ten Bugüne Vatandaşlık Eğitimi”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2021.

Gordon Marshall, “Sosyoloji Sözlüğü”, Çev. Osman Akınhay, Derya Kömürcü,  Bilim Sanat Yayınları, Ankara, 1999.

Gülbeniz Akduman, Zeynep Hatipoğlu, “Kim Bu Z Kuşağı?”, Enterpreneurship & Management Inquries EMI Journal, 2021, c. 5, sayı 9.

Hayati Beşirli, Merve Yalçınkaya, “Gençlik Çalışmalarında Dönemler ve Tartışmalar”, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, Haziran 2022, “c. 10, sayı 31.

Işılay Göktürk, “Yeni Toplumsal Hareketlerin Bir Örneği Olarak Türkiye’de Kadın Hareketi”, Edt., Ertan Eğribel, Ufuk Özcan, “Değişim Sosyolojisi Dünyada ve Türkiye’de Toplumsal Değişme”, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2011.

İbrahim Sarıtaş, “Küreselleşme”, Edt., Tevfik Erdem, “Feodaliteden Küreselleşmeye Temel Kavram ve Süreçler,” Lotus Yayınevi, 2006.

İlknur Şentürk, Selahattin Turan, “Foucault’un İktidar Analizi Bağlamında Eğitim Yönetimine İlişkin Bir Değerlendirme”, Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi, 2012, c. 18, sayı 2.

İsa Demir, “Darbelerin Ekonomik ve Siyasal Temelleri”, Sosyoloji Notları, Ankara, Nisan 2007, sayı 1.

  1. Otto Hondrich, “Günümüzde Sosyal Çatışma”, Edt., İsmail Coşkun, “75. Yılında Türkiye’de Sosyoloji”, Bağlam Yayınları, Bağlam Yayınları, Ekim 1991.

Kur’an-ı Kerim, Rûm sûresi, âyet 30.

Mehmet Emin Babacan, “Teknoloji Kullanmak İletişim Kurmak Değildir: Kuşakların İletişim Pratikleri Üzerine”, Sosyoloji Divanı Dergisi, 2018, sayı 13.

Mehmet Görmez, “Gençliğin Anlam Arayışı”, Otto Yayınları, Ankara, Aralık 2022.

Mehmet Zencirkıran, “Sosyoloji”, Dora Yayınları, Bursa, Ekim 2022.

Mihalis Kuyucu, “Y Kuşağı ve Teknoloji: Y Kuşağının İletişim Teknolojilerini Kullanım Alışkanlıkları”, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, Eylül 2017, c. 5, sayı 2.

Muhammet Örtlek, 06 Nisan 2015, “Paradoxicall Change in Turkish Society”, Research Gate, https://www.researchgate.net/publication/274564885_Paradoxicall_Change_in_Turkish_Society, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Muhammet Örtlek, 10.12.2022, “2. Gençlik Şûrâsı ve Kuşaklar”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-ve-kusaklar_574463, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Muhammet Örtlek, 13.12.2022, “2. Gençlik Şûrâsı: Gençlik ve Genç Nüfus”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-genclik-ve-genc-nufus_574611, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Muhammet Örtlek, 17.12.2022, “2. Gençlik Şûrâsı: Özellikler ve Kategoriler”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-ozellikler-ve-kategoriler_574813, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Muhammet Örtlek, 24.12.2022, “2. Gençlik Şûrâsı: Kuşakların Özellikleri”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-kusaklarin-ozellikleri_575179, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Muhammet Örtlek, 28.01.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 1980’lerden 1990’lara”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-1980-lerden-1990-lara_576927, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Muhammet Örtlek, 31.12.2022, “2. Gençlik Şûrâsı: İdeal/Makbul Vatandaş İnşası”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-ideal-makbul-vatandas-insasi_575544, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Muhammet Örtlek, 07.01.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 1945’ten 1970’lere”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-1945-ten-1970-lere_575890, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Muhammet Örtlek, 21.01.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 1970’lerden 1980’lere”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-1970-lerden-1980-lere_576590, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Muhammet Örtlek, 04.02.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 1980’lerden 1990’lara-2”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-1980-lerden-1990-lara-2_577280, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Muhammet Örtlek, 11.02.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 2000’li Yıllar”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-2000-li-yillar_577679, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Muhammet Örtlek, 17.01.2006 , “İstihdam Oluşturmak”, Dünya Gazetesi.

Muhammet Örtlek, 24.01.2006 , “Kayıtdışı İstihdam”, Dünya Gazetesi.

Murat Soysal, “7 Kasım 1982 Anayasa Halkoylaması Üzerine Bir Değerlendirme: Plebisit mi? Referandum mu?”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, c. 22, sayı 45.

Orhan Adıgüzel, H. Zeynep Batur, Nisa Ekşili, “Kuşakların Değişen Yüzü ve Y Kuşağı ile Ortaya Çıkan Yeni Çalışma Tarzı: Mobil Yakalılar”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, c. 1, sayı 19.

Orhan Hançerlioğlu, “Toplumbilim Sözlüğü”, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2001.

Tümer Ulus, “Kuşaklararası Çatışma Bağlamında Gençlerin Yaşlılara Eleştirel Bakışı: Bir Örneklem, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, OPUS – Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, Ağustos 2020, c. 16, sayı 28.

Pelin Kılınç Özüölmez, “Michel Foucault’nun İktidar ve Özne Kavramsallaştırmasına Gözetim Sorunu Üzerinden Bakmak: Black Mirror – Arkangel”, Selçuk İletişim Dergisi, 2019, c. 12, sayı 2.

Resmi Gazete, “Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”, 08 Ekim 2013, https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/10/20131008-12.htm, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Sadık Kartal, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Eğitim İdeolojisi ve Andımız Metni”, Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 2019, c. 6, sayı 6.

Serra Ciliv, “Cumhuriyet Alkışla Olmaz, Editör’den”, Cogito Üç Aylık Düşünce Dergisi, Yaz 1998, sayı 15.

Sevilay Özer, “Demokrat Parti Dönemi Zirai Makineleşme Hareketi ve Sonuçları”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Nisan 2014, sayı 31.

Veli Ercan Çetintürk, Hülya Küçük, “Gençlik Politikalarında Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme: Türkiye ve Finlandiya Örneği”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2019, c. 24, sayı 2.

TÜİK, 04.02.2023, “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları”, https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Adrese-Dayal%C4%B1-N%C3%BCfus-Kay%C4%B1t-Sistemi-Sonu%C3%A7lar%C4%B1-2021-45500&dil=1, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

TÜİK, 17.05.2022, “İstatistiklerle Gençlik, 2021”,

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Genclik-2021-45634#:~:text=T%C3%BCrkiye%20n%C3%BCfusunun%20%15%2C3’,15%2C3’%C3%BCn%C3%BC%20olu%C5%9Fturdu, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

TÜİK, 06.07.2022, “Dünya Nüfus Günü, 2022”,

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dunya-Nufus-Gunu-2022-45552, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

UNESCO, “Definition of Youth”, https://www.unesco.org/en/youth#:~:text=For%20statistical%20purposes%2C%20the%20United,aged%20between%2015%20and%2024, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

Vehbi Bayhan, “Gençlik ve Kuşaklar, Davranış Bilimleri”, Edt., Mehmet Zencirkıran, “Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yapısı”, Dora Yayınları.

Vehbi Bayhan, “Türkiye’de Gençlik Sosyolojisi Çalışmaları”, Journal of Sociological Studies, 2015, sayı 52.

Yakup Kaya, Bülent Yeter, “Demokrat Parti Döneminde Kıbrıs Sorunu”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Eylül 2018, c. 20, sayı 2.

YSK – Yüksek Seçim Kurulu, “Halkoylaması Arşivi”, https://www.ysk.gov.tr/tr/halkoylamasi-arsivi/2648, Erişim Tarihi: 01.04.2023

YSK – Yüksek Seçim Kurulu, “Milletvekili Genel Seçimi Arşivi”, https://www.ysk.gov.tr/tr/milletvekili-genel-secim-arsivi/2644, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[1]       Gordon Marshall, “Sosyoloji Sözlüğü”, Çev. Osman Akınhay, Derya Kömürcü,  Bilim Sanat Yayınları, Ankara, 1999, s. 439.

[2]       Orhan Hançerlioğlu, “Toplumbilim Sözlüğü”, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2001, S. 249.

[3]       Orhan Hançerlioğlu, “a.g.e.”, s. 438.

[4]       Muhammet Örtlek, 10.12.2022, “2. Gençlik Şûrâsı ve Kuşaklar”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-ve-kusaklar_574463, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[5]       Tümer Ulus, “Kuşaklararası Çatışma Bağlamında Gençlerin Yaşlılara Eleştirel Bakışı: Bir Örneklem, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, OPUS – Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, Ağustos 2020, c. 16, sayı 28, s. 1154-1882.

[6]       Bediüzzaman Said Nursî, “Gençlik Rehberi”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2017, s. 80.

[7]       Vehbi Bayhan, “Gençlik ve Kuşaklar, Davranış Bilimleri”, Edt., Mehmet Zencirkıran, “Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yapısı”, Dora Yayınları, s. 431-442.

[8]       Vehbi Bayhan, “a.g.e.”, Dora Yayınları, s. 438.

[9]       Işılay Göktürk, “Yeni Toplumsal Hareketlerin Bir Örneği Olarak Türkiye’de Kadın Hareketi”, Edt., Ertan Eğribel, Ufuk Özcan, “Değişim Sosyolojisi Dünyada ve Türkiye’de Toplumsal Değişme”, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2011, s. 212.

[10]     K. Otto Hondrich, “Günümüzde Sosyal Çatışma”, Edt., İsmail Coşkun, “75. Yılında Türkiye’de Sosyoloji”, Bağlam Yayınları, Bağlam Yayınları, Ekim 1991, s. 233.

[11]     Işılay Göktürk, “a.g.e.” s. 212.

[12]     İsa Demir, “Darbelerin Ekonomik ve Siyasal Temelleri”, Sosyoloji Notları, Ankara, Nisan 2007, sayı 1, s. 86-102.

[13]     Ersin Kalaycıoğlu, “Türkiye’de Politik Rejimin Evrimi ve Yasama Sistemi, Türkiye’de Politik Değişim ve Modernleşme”, Dora Yayınları, Bursa, 2009, Aktaran, İsa Demir, “a.g.m.” s. 86-102.

[14]     Vehbi Bayhan, “Türkiye’de Gençlik Sosyolojisi Çalışmaları”, sayı 52, s. 355-390.

[15]     Mihalis Kuyucu, “Y Kuşağı ve Teknoloji: Y Kuşağının İletişim Teknolojilerini Kullanım Alışkanlıkları”, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, Eylül 2017, c. 5, sayı 2, s. 845-872.

[16]     Orhan Adıgüzel, H. Zeynep Batur, Nisa Ekşili, “Kuşakların Değişen Yüzü ve Y Kuşağı ile Ortaya Çıkan Yeni Çalışma Tarzı: Mobil Yakalılar”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, c. 1, sayı 19, s. 165-182.

[17]     Ali Saffet Gönül, “Patolojik İnternet Kullanımı (İnternet Bağımlılığı/Kötüye Kullanımı)”, Edt. Burhanettin Kaya, Süheyla Ünal, “Küreselleşme ve Psikiyatri”, Türk Tabipler Birliği Yayınları, Temmuz 2003, s. 379-388.

[18]     Gülbeniz Akduman, Zeynep Hatipoğlu, “Kim Bu Z Kuşağı?”, Enterpreneurship & Management Inquries EMI Journal, 2021, c. 5, sayı 9, s. 203-226.

[19]     Orhan Adıgüzel, H. Zeynep Batur, Nisa Ekşili, “Kuşakların Değişen Yüzü ve Y Kuşağı ile Ortaya Çıkan Yeni Çalışma Tarzı: Mobil Yakalılar”, c. 1, sayı 19, s. 165-182.

[20]     Bediüzzaman Said Nursî, “Münâzarât”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 40.

[21]     Bediüzzaman Said Nursî, “a.g.e.”, s. 40.

[22]     Muhammet Örtlek, 24.12.2022, “2. Gençlik Şûrâsı: Kuşakların Özellikleri”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-kusaklarin-ozellikleri_575179, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[23]     UNESCO, “Definition of Youth”, https://www.unesco.org/en/youth#:~:text=For%20statistical%20purposes%2C%20the%20United,aged%20between%2015%20and%2024., Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[24]     TÜİK, 04.02.2023, “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları”, https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Adrese-Dayal%C4%B1-N%C3%BCfus-Kay%C4%B1t-Sistemi-Sonu%C3%A7lar%C4%B1-2021-45500&dil=1, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[25]     TÜİK, 17.05.2022, “İstatistiklerle Gençlik, 2021”,

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Genclik-2021-45634#:~:text=T%C3%BCrkiye%20n%C3%BCfusunun%20%15%2C3’,15%2C3’%C3%BCn%C3%BC%20olu%C5%9Fturdu, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[26]     TÜİK, 06.07.2022, “Dünya Nüfus Günü, 2022”,

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dunya-Nufus-Gunu-2022-45552, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[27]     Bediüzzaman Said Nursî, “Gençlik Rehberi”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2017, s. 98.

[28]     Muhammet Örtlek, 13.12.2022, “2. Gençlik Şûrâsı: Gençlik ve Genç Nüfus”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-genclik-ve-genc-nufus_574611, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[29]     Bediüzzaman Said Nursî, “Gençlik Rehberi”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2017, s. 97.

[30]     Bediüzzaman Said Nursî, “a.g.e.”, s. 97-99.

[31]     Bediüzzaman Said Nursî, “a.g.e.”, s. 99.

[32]     Bediüzzaman Said Nursî, “Lem’alar”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2017, s. 202.

[33]     Vehbi Bayhan, “Gençlik ve Kuşaklar, Davranış Bilimleri”, Edt., Mehmet Zencirkıran, “Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yapısı”, Dora Yayınları, s. 442.

[34]     Bediüzzaman Said Nursî, “Gençlik Rehberi”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2017, s. 49.

[35]     Vehbi Bayhan, “Türkiye’de Gençlik Sosyolojisi Çalışmaları”, Journal of Sociological Studies, 2015, sayı 52, s. 355-390.

[36]     Bediüzzaman Said Nursî, “Gençlik Rehberi”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2017, s. 21.

[37]     Bediüzzaman Said Nursî, “Gençlik Rehberi”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2017, s. 39.

[38]     Muhammet Örtlek, 17.12.2022, “2. Gençlik Şûrâsı: Özellikler ve Kategoriler”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-ozellikler-ve-kategoriler_574813, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[39]     Sadık Kartal, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Eğitim İdeolojisi ve Andımız Metni”, Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 2019, c. 6, sayı 6, s. 25-31.

[40]     İlknur Şentürk, Selahattin Turan, “Foucault’un İktidar Analizi Bağlamında Eğitim Yönetimine İlişkin Bir Değerlendirme”, Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi, 2012, c. 18, sayı 2, s. 243-272; Pelin Kılınç Özüölmez, “Michel Foucault’nun İktidar ve Özne Kavramsallaştırmasına Gözetim Sorunu Üzerinden Bakmak: Black Mirror – Arkangel”, Selçuk İletişim Dergisi, 2019, c. 12, sayı 2, s. 630-655.

[41]     Muhammet Örtlek, 31.12.2022, “2. Gençlik Şûrâsı: İdeal/Makbul Vatandaş İnşası”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-ideal-makbul-vatandas-insasi_575544, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[42]     Füsun Üstel, “Makbul Vatandaşın Peşinde II. Meşrutiyet’ten Bugüne Vatandaşlık Eğitimi”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2021, s. 127.

[43]     Muhammet Örtlek, 31.12.2022, “2. Gençlik Şûrâsı: İdeal/Makbul Vatandaş İnşası”, Yeni Asya Gazetesi.

[44]     Resmi Gazete, “Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”, 08 Ekim 2013, https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/10/20131008-12.htm, Erişim Tarihi: 01.04.2023; Mehmet Zencirkıran, “Sosyoloji”, Dora Yayınları, Bursa, Ekim 2022, s. 193; Sadık Kartal, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Eğitim İdeolojisi ve Andımız Metni”, c. 6, sayı 6, s. 25-31.

[45]     Bediüzzaman Said Nursî, “Tarihçe-i Hayat”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 194.

[46]     Serra Ciliv, “Cumhuriyet Alkışla Olmaz, Editör’den”, Cogito Üç Aylık Düşünce Dergisi, Yaz 1998, sayı 15, s. 6.

[47]     Bediüzzaman Said Nursî, “Tarihçe-i Hayat”, s. 36.

[48]     Baskın Oran, “Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar 1919-1980”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001, c. 1, s. 480.

[49]     Vehbi Bayhan, “Gençlik ve Kuşaklar, Davranış Bilimleri”, Edt., Mehmet Zencirkıran, “Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yapısı”, Dora Yayınları, s. 448.

[50]     Baskın Oran, “Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar 1919-1980”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001, c. 1, s. 535.

[51]     Abdülkadir Şenkal, “Sosyal Politika”, Alfa Yayınları, İstanbul, Ağustos 2005, s. 123.

[52]     Baskın Oran, “Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar 1919-1980”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001, c. 1, s. 482.

[53]     Baskın Oran, “a.g.e.” c. 1, s. 481.

[54]     Bediüzzaman Said Nursî, “Gençlik Rehberi”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2017, s. 83.

[55]     Bediüzzaman Said Nursî, “Gençlik Rehberi”, s. 83.

[56]     Sevilay Özer, “Demokrat Parti Dönemi Zirai Makineleşme Hareketi ve Sonuçları”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Nisan 2014, sayı 31, s. 61-80.

[57]     Vehbi Bayhan, “Gençlik ve Kuşaklar, Davranış Bilimleri”, Edt., Mehmet Zencirkıran, “Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yapısı”, Dora Yayınları, s. 449.

[58]     Baskın Oran, “Türk Dış Politikas-ı Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar 1919-1980”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001, c. 1, s. 685-690.

[59]     Yakup Kaya, Bülent Yeter, “Demokrat Parti Döneminde Kıbrıs Sorunu”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Eylül 2018, c. 20, sayı 2, s. 215-229; Dilek Yiğit Yüksel, “Kıbrıs’ta Yaşananlar ve Türk Mukavemet Teşkilatı (1957-1964)”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Güz 2018, c. 34, sayı 98, s. 311-376.

[60]     Vehbi Bayhan, “Gençlik ve Kuşaklar, Davranış Bilimleri”, Edt., Mehmet Zencirkıran, “Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yapısı”, Dora Yayınları, s. 452.

[61]     Bediüzzaman Said Nursî, “Emirdağ Lâhikası”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2017, s. 455.

[62]     Muhammet Örtlek, 07.01.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 1945’ten 1970’lere”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-1945-ten-1970-lere_575890, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[63]     Muhammet Örtlek, 21.01.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 1970’lerden 1980’lere”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-1970-lerden-1980-lere_576590, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[64]     Bediüzzaman Said Nursî, “Gençlik Rehberi”, s. 49.

[65]     Bediüzzaman Said Nursî, “Sözler – On Üçüncü Söz”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 136.

[66]     Bediüzzaman Said Nursî, “a.g.e.”, s. 136.

[67]     Vehbi Bayhan, “Türkiye’de Gençlik Sosyolojisi Çalışmaları”, sayı 52, s. 355-390.

[68]     Bediüzzaman Said Nursî, “Kastamonu Lâhikası”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 78.

[69]     Bediüzzaman Said Nursî, “Sözler – On Üçüncü Söz”, s. 131.

[70]     YSK – Yüksek Seçim Kurulu, “Halkoylaması Arşivi”, https://www.ysk.gov.tr/tr/halkoylamasi-arsivi/2648, Erişim Tarihi: 01.04.2023; Murat Soysal, “7 Kasım 1982 Anayasa Halkoylaması Üzerine Bir Değerlendirme: Plebisit mi? Referandum mu?”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, c. 22, sayı 45, s. 977-1005.

[71]     YSK – Yüksek Seçim Kurulu, “Milletvekili Genel Seçimi Arşivi”, https://www.ysk.gov.tr/tr/milletvekili-genel-secim-arsivi/2644, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[72]     Emre Kongar, “21. Yüzyılda Türkiye, 2000’li Yıllarda Türkiye’nin Toplumsal Yapısı”, Remzi Kitabevi, Temmuz 1998, s. 219.

[73]     Emre Kongar, “21. Yüzyılda Türkiye, 2000’li Yıllarda Türkiye’nin Toplumsal Yapısı”, s. 413.

[74]     Muhammet Örtlek, 04.02.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 1980’lerden 1990’lara-2”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-1980-lerden-1990-lara-2_577280, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[75]     Vehbi Bayhan, “Gençlik ve Kuşaklar, Davranış Bilimleri”, Edt., Mehmet Zencirkıran, “Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yapısı”, s. 462.

[76]     Muhammet Örtlek, 06 Nisan 2015, “Paradoxicall Change in Turkish Society”, Research Gate, https://www.researchgate.net/publication/274564885_Paradoxicall_Change_in_Turkish_Society, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[77]     İbrahim Sarıtaş, “Küreselleşme”, Edt., Tevfik Erdem, “Feodaliteden Küreselleşmeye Temel Kavram ve Süreçler,” Lotus Yayınevi, 2006, s. 389-423.

[78]     Muhammet Örtlek, 04.02.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 1980’lerden 1990’lara-2”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-1980-lerden-1990-lara-2_577280, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[79]     Veli Ercan Çetintürk, Hülya Küçük, “Gençlik Politikalarında Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme: Türkiye ve Finlandiya Örneği”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2019, c. 24, sayı 2, s. 263-284.

[80]     Hayati Beşirli, Merve Yalçınkaya, “Gençlik Çalışmalarında Dönemler ve Tartışmalar”, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, Haziran 2022, “c. 10, sayı 31, s. 279-295.

[81]     Hayati Beşirli, Merve Yalçınkaya, “a.g.m.” c. 10, sayı 31, s. 279-295.

[82]     Muhammet Örtlek, 04.02.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 1980’lerden 1990’lara-2”, Yeni Asya Gazetesi.

[83]     Muhammet Örtlek, 28.01.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 1980’lerden 1990’lara”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-1980-lerden-1990-lara_576927, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[84]     İbrahim Sarıtaş, “Küreselleşme”, Edt., Tevfik Erdem, “Feodaliteden Küreselleşmeye Temel Kavram ve Süreçler,” s. 389-423.

[85]     Muhammet Örtlek, 11.02.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 2000’li Yıllar”, Yeni Asya Gazetesi, https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/2-genclik-surasi-2000-li-yillar_577679, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[86]     Mehmet Emin Babacan, “Teknoloji Kullanmak İletişim Kurmak Değildir: Kuşakların İletişim Pratikleri Üzerine”, Sosyoloji Divanı Dergisi, 2018, sayı 13, s. 47-56.

[87]     Bediüzzaman Said Nursî, “İşârâtü’l İ’câz”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 166.

[88]     Muhammet Örtlek, 17.01.2023, “İstihdam Oluşturmak”, Dünya Gazetesi.

[89]     Muhammet Örtlek, 24.01.2023, “Kayıtdışı İstihdam”, Dünya Gazetesi.

[90]     Muhammet Örtlek, 11.02.2023, “2. Gençlik Şûrâsı: 2000’li Yıllar”, Yeni Asya Gazetesi.

[91]     Bediüzzaman Said Nursî, “Sözler”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 671.

 

[92]     Bediüzzaman Said Nursî, “a.g.e.”, s. 671.

[93]     Bediüzzaman Said Nursî, “Münâzarât”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 40.

[94]     Bediüzzaman Said Nursî, “Şuâlar”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 577.

[95]     Bediüzzaman Said Nursî, “Sözle – Otuz İkinci Söz”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 583.

[96]     Fahri Kayadibi, “Hz. Muhammed’in Örnek Kişiliğinin İnsanlığa Yansıması”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2002, sayı 6, s. 1-22.

[97]     TÜİK, 04.02.2023, “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları”, https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Adrese-Dayal%C4%B1-N%C3%BCfus-Kay%C4%B1t-Sistemi-Sonu%C3%A7lar%C4%B1-2021-45500&dil=1, Erişim Tarihi: 01.04.2023.

[98]     Bediüzzaman Said Nursî, “Tarihçe-i Hayat”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 344.

[99]     Bediüzzaman Said Nursî, “a.g.e.”, s. 344.

[100]    Bediüzzaman Said Nursî, “Eski Said Dönemi Eserleri – Makalat”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Mart 2009, s. 40.

[101] Mehmet Görmez, “Gençliğin Anlam Arayışı”, Otto Yayınları, Ankara, Aralık 2022, s. 40-41.

[102]    Bediüzzaman Said Nursî, “Münâzarât”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 127.

[103]    Bediüzzaman Said Nursî, “Hutbe-i Şamiye”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 30.

[104]    Bediüzzaman Said Nursî, “a.g.e.”, s. 31.

[105]    Mehmet Görmez, “Gençliğin Anlam Arayışı”, Otto Yayınları, Ankara, Aralık 2022, s. 37.

[106]    Mehmet Görmez, “a.g.e.”, s. 37.

[107]    Kur’an-ı Kerim, Rûm sûresi, âyet 30.

[108]    Bediüzzaman Said Nursî, “Sözler – Lemaat”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 658.

[109]    Bediüzzaman Said Nursî, “Münâzarât”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 40.

[110]    Bediüzzaman Said Nursî, “Şuâlar”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 577.

[111]    Bediüzzaman Said Nursî, “a.g.e.”, s. 658.

[112]    Bediüzzaman Said Nursî, “Emirdağ Lâhikası”, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Haziran 2004, s. 344.

[113]    Bediüzzaman Said Nursî, “a.g.e.”, s. 344.