Klon, ince dal, filiz demektir. Klonlama, herhangi bir vücut
hücresinden nukleus almakla başlar. Bu nukleus, nukleusu çıkarılmış olan bir
ovum içine yerleştirilir. Bütün vücut hücrelerinin nukleusları (eritrositler
hariç) bütün genetik informasyonları içerir. 1952 yılında ilk defa kurbağalar
klonlandı. 1997’de Dolly adı verilen koyun, klonlama yöntemiyle dünyaya geldi.

Kök hücreler, birçok hücre tipine döner ve farklılaşırlar.
Erişkinden elde edilmişlerse farklılaşma yetenekleri daha az, embriyo kaynaklı
iseler, bu yetenekleri daha fazladır. Erişkinden elde edilen kök hücreleri de
multipotent olmakla beraber, ancak birkaç hücre tipine dönüşebilirler.

Kök Hücre Araştırmaları ve Etik Problemler

Fransız Araştırma Bakanı RG. Schwartzenberg’in demecine göre
(25.03.2002), Ekim 2000 yılında Ketty Schwartz ve Phillippe Menashe (Paris)
infarktus geçiren bir hastanın uyluk kasından prekürsör hücre elde etmiş ve onun
kalbine aşılamışlardır. Bu aşılama ile miyokard tamiri başarılı olmuştur.

Prof. Dr. Austin Smith (Nature, 14.03.2002) erişkin kök
hücrelerinin çoğalma kapasitelerinin alındıkları dokuya bağlı olarak çok
değişken olduğunu belirtmiştir. Embriyodan alınan kök hücreler ise pluripotent
olma özellikleri taşırlar. Bu hücreler, bütün hücre soylarına dönüşebilirler.
Fakat burada, etik problemler ile karşılaşıyoruz.

Birincisi: İnsan embriyosuna saygı, onu ticari "meta" haline
getirmemek,

İkincisi: Hastaların acısını dindirmek ve hayatlarını uzatmak.

Kusurlu hücrelerin yerine sağlam hücreler koymak, rejeneratris
(doku kazandırıcı) hekimliğin başlıca amacıdır. Transplantasyon teknikleri bu
amaca yöneliktir. Fakat, her zaman yeterli sayıda organ bulmak zordur.

Fransa’da 1996 yılında 4903 organ nakli yapılmışken bu sayı 2000
yılında ancak 6900 olmuştur. Her yıl 4000 yeni hasta, bekleyenlere
katılmaktadır. Fransa’da 2000 yılında, 234 hasta, organ beklerken ölmüştür. Bu
verilere bakarak "sellüler tedâvi, organ nakillerinin yerini alabilir"
diyebiliriz. Nörodejeneratif hastalıklarda (Alzheimer ve Parkinson) hücre nakli
yapılabilir. Kalp, karaciğer, pankreas hücreleri yerine kök hücreler konma
ümitleri, ufukta belirmiştir.

Bu fazla embriyolar iki kaynaktan gelmektedir.

1- Fertilizasyon merkezlerinde başarısızlık veyâ düşük yapma
ihtimâline karşı, birden fazla embriyo oluşturulması.

2- Embriyo elde edildikten hemen sonra, anne ve babanın,
projeden vazgeçmiş olmaları.

Fransız Bioetik Yasası (1994) böyle fazla embriyoların beş
yıldan fazla saklanmamasını emreder. Kök hücre almakta kullanılan embriyolar ya
in vitro fekondasyon yoluyla ya da bir ovum hücresi içine erişkin nukleusu
transferi ile sağlanmaktadır. Fertilizasyon merkezlerinde (bizde halk deyimi:
tüp bebek merkezleri. H.H.) fazla (yedek) embriyolar, anne-babaların projeleri
dışında, soğukta muhafaza edilmektedir. Dondurularak saklanan fazla embriyoların
tahrip edilmek yerine kullanılmaları düşünülebilir. 11 Mart 1997 tarihinde,
Fransız Bioetik Ulusal Komitesi, bu soruya olumlu cevap vermiş ve Bakanlar
Kurulu 25 Kasım 1999’da bunu onaylamıştır. Fakat bu uygulamanın açık seçik bir
çerçevesi olmalı ve katı bir disiplin içinde yürütülmelidir. Özgür iradeye,
şeffaflık ve kamuoyunun önünde uygulamak ilkelerine bağlı kalınmalıdır.

Embriyo Hücresi Elde Etmek mi, Embriyoyu Tahrip Etmek mi?

The Center forthe Bioethics and Human Dignity (ABD-1)’de sunulan
bildirilere göre, 1998’de birbirinden bağımsız olarak iki ayrı araştırıcı grubu,
insan embriyo ve fetuslarından "kök hücre" izole etmeyi başardılar. Kök
hücreler, kendilerinden 210 farklı doku kaynaklanan hücrelerdir. Bilim adamları,
bu hücreler kullanılarak diabet, miyokard hastalıkları, Alzheimer ve
Parkinson’un tedavi edilebileceğini bildiriyorlar.

The Center forthe Bioethics and Human Dignity (ABD-2)’de ortaya
çıkan bilgilere göre, insan embriyo araştırmalarına Amerikan Kongresi engel
koyduğu halde, 15 Ocak 1999’da Sağlık Hizmetler Departmanı, hükümetin embriyo ve
kök hücre araştırmalarını destekleyebileceği kararını aldı.

Bioethics Advisory Commission, böyle verilen izinlerde "embriyo
hücresi elde etmek" ile "embriyoyu tahrip etmek" olaylarının birbirinden
ayrılarak kullanıldığını, aslında ikisinin eş anlamlı olduğunu duyurmuştur.
1975’de ABD, federal bir nizamname yayınlayarak hükümet, ancak Milli Etik
Komiteden onay alma yoluyla herhangi bir çalışmayı destekleyebileceğini
belirtmişti. Bazan "nasıl olsa" yapılacak olan bir kürtajdan elde edilen
embriyonun, embriyo tahrip etmek olmadığı ileri sürülmektedir. Fakat bu mazeret
geçerli değildir. Çünkü düşük yapan veya çocuk aldıran bir kadının maksadı
(iradesi) embriyo bağışlamak değil, başka yöndedir.

Klonlama ve Hıristiyan Görüşü (Wayne J., Christian
Courier.com, 2002)

Bir havuç veya kurbağa klonlanabilir. Fakat insan klonlanması
çok ciddi bir konudur. İnsan, Tanrı’nın özel tasarımıdır. Bilginler, neden
dopdolu gezegenimizde nüfusu arttırmaya çalışıyorlar? Üzerinde deney yapacakları
bir soy üretmek istiyorlarsa, Hitler de aynı şeyi istemişti. Embriyonun
gelişmesine müdahale etmek, Hıristiyanlık açısından, Tanrı’ya isyan etmektir.
İnsanlar Tanrı suretinde yaratılmışlardır. (Genesis 9:6 1: 26-27, Resullerin
işleri 17:25) İnsanlar, babalı anneli ve kardeşli doğmalı, bir makine parçası
gibi imal edilmemeli. İnsan, kendisinin tanrısı gibi hareket etmemelidir.

İslam Açısından Klonlama

İslâm dininde Vatikan gibi bir kurum olmadığından klonlama
konusu tartışılmakta, fakat konu otoriter bir kararla kapanmayıp, tartışma
sürmektedir. Embriyodan yapılan hücre transferine İslam bakışı olumsuz
olmayabilir. Fakat klonlama için aynı şekilde düşünülmez.

Kur’an’da İnsan Yaratılışı: "Andolsun biz insanı topraktan elde
edilmiş bir özden yarattık. Sonra onu sağlam bir karargâhta nutfe hâline
getirdik. Sonra nutfeyi alaka (zigot, embriyo) yaptık. Sonra alakayı bir
parçacık et haline soktuk, kemiklere iskelete çevirdik, kemikleri etle kapladık.
Sonra onu başak yaradılışta bir insan hâline getirdik. Yapıp yaratanların en
güzeli olan pek yücedir." (Müminun 23:11-14)

Sonuç

İnsan hayatını kurtarma ve ızdıraplarını dindirmek için kök
hücre elde etmek, embriyoyu ticari bir mal haline getirmemek kesin şartıyla
sakıncasızdır. Fakat insan klonlamak, bir gecekondu dikip sonra "suyunu,
elektriğini bağlayın" dermiş gibi, İlahi makamdan "ruh bağlanmasını istemektir".
İnsan klonlanmasının bence, tutulacak yönü yoktur.

Not: Bir konuşma özetidir.