III. Ulusal Risale-i Nur Kongresi – "Ahlak" / III. National
Congress of Risale-i Nur – "Ethics"

Ahlak, varlığın ve tabiatın ahengiyle uyumlu olmaktır. Ahlaki yükümlülük
varoluş içinde özgür irade sahibi olan insanın, bu iradeyi kullanırken yaratıcı
ve yaratılana karşı sorumluluklarının bilincinde olmasını da kapsar. İnsan haklarına
tam riayet başta olmak üzere hayvanlar, diğer canlılar ve tabiat dokusuna zarar
vermemek, zorunlu olmadıkça doğal yaşama alanlarını ve biçimlerini tahrip etmemek
ve korumak ahlaki davranışın temel gereklerindendir.

Başkalarının haklarını ihlal etmediği surece kişisel farklılıklara duyarlı yaklaşmak,
müştereklerde buluşmak ve dışlayıcı olmamak asgari ahlakilik düzeyi olarak kabul
edilebilir.

Kendine zarar vermemek de aynı şekilde ahlaki bir yükümlülüktür.

Din, ahlaki bir öğreti, evrensel bir hidayet çağrısıdır.

Toplum yararı, ahlakın meşruiyet kaynaklarından biridir.

Söylemeyiniz, örnek olunuz.

Ahlaki davranış modelleri çocuklara, kişilik ve karakter yapılarının şekillenmeye
başladığı ilk zamanlardan itibaren gerek anne babalar ve gerek öğretmenleri tarafından
bizzat yaşayarak örnek olmak suretiyle benimsetilebilir. Örnek olunarak gösterilen
davranış, sözlü telkinden daha etkili ve kalıcı olacak, daha kolay benimsenecektir.

"Kendiniz için ne istiyorsanız başkaları için de aynısını isteyiniz" ilkesi ve
bunun mükemmel örneği olarak Peygamberimiz ötekiyle ilişki kurarken rehber niteliktedir.

Asıl özgürlük ötekinin özgürlüğüdür.

Güvenlik ve özgürlük bir arada olmalıdır. Güvenlik için özgürlük feda edilmemelidir.

Aynı şekilde toplum hukuku için bireyin haklarından ve bireyin hakları için toplum
hukukundan feragat edilemez. Hakkın küçüğü-büyüğü ayırımı yapılamaz.

Adalet ve hukuk önünde tam eşitlik Bediüzzaman'ın ahlak anlayışının en temel
özelliklerinden biridir ve özellikle bireyin hukukunu kayıtsız şartsız koruma ve
savunma anlayışı üzerine oturur. Özgürlüklerin kısıtlanması ahlaki sorunlar doğurur.

Ahlaki yükümlülük ve ahlaki davranış, iradi bir seçim ve tercih sonucunda ortaya
çıkar, zorlama sonucu ortaya çıkıyorsa baskının ortadan kalkmasıyla ahlakilik de
ortadan kalkacaktır. Kişiyi ahlaklı davranmaya zorlamak onu nesneleştirmek olur.
Bu da kişinin ve özellikle çocuğun ahlaki kuralları içselleştirmesini engeller.

Ahlaki tutumun önemli bir diğer boyutu empati yapabilmektir. Bunu yapabilmek,
çatışmaları azaltacak ve adil davranmayı kolaylaştıracaktır

Aslında kendini doğru tanımanın yolu da ötekinin gözünden bakarak elde edilen
bilgiyle olur. Bir kültür, kendisinin diğer kültürlerdeki temsillerinden habersiz
ise kendilik bilgisi eksik ve yanlıştır. Ötekine bakarak kendini tanıma Hz. Aliye
atfedilen şu sözde veciz ifadesini bulur: "Ahlakı ahlaksızlardan öğrendim."

Toplumun ve topluluğun, kendi içindeki farklılıkları yok etmemesi onu zenginleştirir.
Farklılıkları koruyarak müşterekleri çoğaltmak, ferdi istidatların gelişmesini ve
toplumsal gelişmeyi hızlandırır, şahsiyet kazanmayı ve manevi gelişmeyi mümkün kılar.
Bu nedenle, bireysel kimliğin, kolektif kimliğin bir parçası olması yerine kolektif
kimliğin bireysel kimliklerin toplamından oluşması uygundur.

Çocuklarda ahlaki kurallara uyma önce yasaklar ve teşviklerle ceza ve ödülle
başlar. Toplumsallaşma sürecinde çocuk cezadan kaçarak ve ödülü gözeterek kurallara
uyar. Bu aşamadan sonra çocuğun niçin öyle davranması veya davranmaması gerektiğini
ilkesel düzeyde kavraması ve benimsemesi gerekir. Erişkin kişinin ahlaki kurallara
uyması ceza-ödül ekseninde değil, ilkesel olmalıdır. Aksi takdirde sürekli kendisini
denetleyen bir mekanizmanın varlığı gerekir ve bunun olmadığı zamanlarda da kişinin
kendi iç dinamikleriyle sürdürememesi nedeniyle sorunlu bireysel ve sosyal ilişkiler
ortaya çıkar.

Bediüzzaman'ın "Gözümde ne cennet sevdası, ne cehennem korkusu var…" cümlesi
onun yaratıcı ile olan ilişkisinin ceza-ödül ekseninde değil, daha üst düzeyde içselleştirdiğini
ifade etmektedir.

"Hakkın hatırı alidir, hiçbir hatıra feda edilmez" ifadesi de ahlaki tutumu için
aynı şeyi ifade etmektedir.