Quranic Civilization including Zakat and
Excluding Riba

1. Bediüzzaman, eserlerinde; bireye, topluma ve devlete dair çok şey söylemiştir. Diğer bir bakışla da imana, hayata ve şeriata dair şeyler yazmıştır. Ama söyledikleri asıl olarak bireye ve dolayısıyla imana dairdir.

Bireyin imanı topluma ahlak ve devlete de hukuk olarak yansır. O halde toplumla meşgul olmadan önce bireyi sağlıklı hale getirmek gerekir. Devletle ve hukukla meşgul olmadan önce de ahlaklı bir topluma ulaşmış olmak gerekir.

Bu sebeple Bediüzzaman bilhassa 1926 sonrasında yani İkinci ve Üçün¬cü Said devrelerinde yazdığı eserlerde imani meseleleri öncelemiştir.

Ancak bu durumun çok önemli bir istisnası vardır: Faiz ve zekat konu¬ları.

2. İslam dininin zekat emri kural olarak bir yaşayış ve ahlak prensibi¬dir. İmana dair değildir. İslam’ın şartlarından biridir. Aynı şekilde, faiz yasağı da imana dair değildir. Faiz almak büyük günahlardan olmakla bir mânâda İslam’ın şartlarındandır. Yasak kavramına ilişkin olmakla aynı zamanda bir hu¬kuk meselesidir.

O halde faiz yasağı ve zekat emri, bilinen mânâda “imanın esasları”ndan değildirler. Ancak ikisi de Risalelerde önemli biçimde yer almıştır.

3. Zekat bir farz ibadettir. Risalelerde ibadetlerin hikmetleri açıklanmış ve teşvik edilmiştir. Namaza ve oruca dair müstakil risaleler vardır. Hacca dair müstakil risale olmamakla birlikte bilhassa haccın ittihad-ı İslam boyutu Risa¬lelerde çeşitli yerlerde vurgulanmıştır.

Zekat ibadeti hakkında da Risalelerde çok yerde hatırlatma ve hikmeti hakkında bilgilendirme vardır. Ancak zekat nisabı gibi konularda, ilm-i hal kitaplarındaki gibi fıkhî bilgiler yer almamaktadır. Bu bilgiler genellikle faiz yasağı ile birlikte anılmıştır.

4. Faiz yasağı Kur’anda açıkça yer almaktadır. Bu sebeple faiz büyük günahlardandır. Faiz hakkında müstakil risale olmamakla birlikte çok yerde ve genellikle zekat emri ile birlikte faiz yasağının hikmetleri de anlatılmıştır.

Aynen zekatla ilgili olduğu gibi, faizle ilgili olarak da Risalelerde fıkhî ayrıntılara yer verilmemiş, bu konu fıkıh ve ilm-i hal kitaplarına bırakılmıştır.

Öte yandan Risalelerde faiz yasağı dışındaki günahlar ve dinî yasaklar hakkında fazlaca bir bilgi ve tahşidat bulunmamaktadır. Mesela içki, kumar ve zina gibi büyük günahlardan faizden bahsedildiğinin onda bir kadar dahi bahsedilmemiştir denilebilir.

5. Özetle, Risalelerde faiz yasağı ve zekat emrinin nasıl uygulanacağı hususunda teknik bilgi türünden bilgi yoktur. Ama neden uygulanması gerek¬tiği, diğer emir ve yasaklara nazaran ayrıntılı olarak, üstelik on beş ayrı yerde anlatılmıştır.

Kanaatimizce bu durumun sebepleri önemlidir.

6. Birinci sebep, Risalelerin iman hizmeti için temel kitap olmak yanın¬da hayata ve şeriata dair de ipuçları ve özet bilgiler içeriyor olmasıdır.

Bu husus, Risalelerde, mehdi ve cemaatinin üç mühim vazifesi olan iman, hayat ve şeriat vazifeleri anlatılırken de zikredilmektedir. İmanın tak¬viyesi için rehber olan risaleler, İslam’a uygun bir sosyal hayata ve adil devlete (şeriata) nasıl ulaşılacağı hususunda da bir yol haritası vazifesi görecek, bir tür yardımcı kaynak olacaktır.

7. İkinci sebep batı medeniyetinin ve İslam medeniyetinin esasları ile ilgilidir.

Bediüzzaman, kendisinin ve bizim içinde bulunduğumuz çağ itibariyle Batı medeniyeti ile İslam medeniyeti arasındaki yarışın ya da savaşın geldiği noktayı önemsemektedir.

Batı medeniyetinin adalete ve bilhassa sosyal adalete ulaşabilmek ama¬cıyla bulduğu çözümlerin yeterli olmadığı ve olamayacağı Risalelerde anlatıl¬makta ve Kur’an’ın gösterdiği yol tüm insanlığa tebliğ ve tavsiye edilmektedir.

Sosyal adalet için Kur’anın gösterdiği iki temel esas zekat emri ve faiz yasağıdır. Bu iki kural uygulanmadıkça, bir toplumda ve giderek dünyanın tü¬münde, gerçek bir sosyal barış ve adalet ve dolayısıyla da gerçek saadet müm¬kün değildir.

8. Ancak bir toplumda zekat emrinin, adına zekat denmeksizin ve zekat niyeti olmaksızın uygulanması ve aynı şekilde bir toplumda faiz yasağının dinî referans olmaksızın tatbik edilmesi o toplumu gerçek bir sosyal adalet toplumu yapmaya yetmez. Zira bu iki emirle insanların çoğunluğunun iktisadi ihtiyaç¬ları karşılanmış olsa dahi, şayet o toplumun fertlerinin ahiret inancı sağlana¬mamışsa sosyal adaletin sağlayacağı saadet ancak geçici bir saadet olabilecektir. Zira inançsız insan için, ölüm gelip her şeyi elinden alacağından, sosyal adalet yardımıyla elde ettiği ya da elde tuttuğu servetin gerçekte bir değeri olmaya¬caktır. O halde bir insana yapılabilecek en önemli yardım, onun ölüme karşı bakışını değiştirmek ve ahirete kuvvetle inanmasını temin etmektir.

Bu sebepledir ki Bediüzzaman eserlerinde faiz yasağı ve zekat emrinin teknik detayı ile ilgilenmemekte, bu konuyu sonraki nesillere bırakmakta, inanç esaslarını takviyeye yönelmektedir.

Yine bu sebepledir ki Risalelerde faiz ve zekat ile ilgili bazı soruların açık cevabı bulunmamaktadır.

9. Bunlardan biri faizsiz bankacılığın mümkün ve gerekli olup olmadığı hususudur.

Gerçekten Risalelerde “faizin kap ve kapıları olan bankalar” ve benzeri ifadelerle, sanki banka ile faizin özdeş olduğunu düşündürecek ifadeler vardır. Türkiye’deki faizsiz bankacılık kurumlarının (özel finans kurumları, katılım bankaları) arzu edilen başarıyı yakalayamamış olmaları ve bazı yönlerden yaşa¬dıkları imaj kaybı da bu algıya katkı yapmaktadır.

Kanaatimizce faizsiz bankacılık mümkündür ve bu günkü şartlarda –en azından bir alternatif oluşturmak üzere- gereklidir.

10. Faize bağlı ikinci soru para ile ilgilidir. Bankaların icadı olan kağıt paranın (banknot’un) altın ve gümüş para yerine ikame edilmesi bir mânâda “varlık köpüklendirmesi”dir. Bu uygulamanın bilhassa son elli yılda bazı mo¬dern bankacılık ve sermaye piyasası enstrumanları yardımıyla geliştirilmiş ol¬ması kağıt paraya dayalı iktisadi sistemlerin sorgulanmasına sebep olmaktadır.

Öte yandan Bediüzzaman da hayatı boyunca kağıt parayı yanında taşı¬maktan kaçınmıştır. Bu durumun sebebi sadece mal-mülkten uzak kalma arzu¬su veya parada yer alan fotoğraflar mıdır?

Kanaatimizce Bediüzzaman bilhassa bankalardan bahsederken kullan¬dığı hile dolabı kavramı ile bu köpüklendirmeye işaret etmiş ve kağıt para eko¬nomisi yerine altın ekonomisini tercih ettiğini bu yolla göstermiştir.

11. Üçüncüsü zekatın kimlere ne kadar verileceği ve bilhassa müellefe-i kulûb (kalpleri İslam’a ısındırılmaya çalışan kişiler) denilen kitleye zekat verilip verilmeyeceği ve zengin de olsalar din eğitimi alan talebeler ile din hizmeti yapan kurumlara bilhassa cari giderleri ve yatırım harcamaları için zekat verilip verilmeyeceği konusunda Risalelerde açık ve net çözümler yoktur.

Kanaatimizce yukarıdaki her üç soru için de evet cevabı verilmelidir.

12. Risalelerde sosyal dayanışmanın bir biçimi olan sosyal sigorta uy¬gulamaları ile bireysel sigorta ve benzeri sigortacılık uygulamalarının fayda ve mazurları hakkında da net bilgi bulunmamaktadır.

Kanaatimizce günümüzün şartlarında sigorta işlemlerini gerekli ya da caiz sayanları salt bu konuda asr-ı saadette örnek bulunmadığı gerekçesiyle haksız görmek makul görünmemektedir. Diğer yönlerini ise elbette fıkıh uz¬manları müzakere edecektir.

Özet

Bediüzzaman’ın eserlerinde bireye ve topluma dair söylediklerinin ana çerçevesini iman oluşturmaktadır. Bediüzzaman bilhassa 1926 sonrasında yani İkinci ve Üçüncü Said devrelerinde yazdığı eserlerde imani meseleleri öncelemiştir. Ancak zekat ve faiz konuları istisnadır. Bu yazıda İslam’ın temel şartlarından biri olan zekat emri ile faiz yasağı günümüz şartları açısından değerlendirilmektedir.

Anahtar Kelimeler

Zekat, faiz, riba, iman, birey, toplum

Abstract:

Belief constitutes the framework of what Bediuzzaman tells of indi¬vidual and society in his works. He especially gives priority to belief in his works after 1926 in the periods of the Second Said and the Third Said with the exception of riba and zakat. In this study one of the basic tenets of Islam, the order of zakat and the prohibition of riba are being evaluated in terms of the conditions of our time.

Key Words:

Zakat, interest, riba, belief, individual, society.