MALİYE NEZARETİ, EVRAK-I NAKDİ VE LEVAZIM
MÜDÜRÜYETİ
ŞURA-YI DEVLETİN GAYR-I DEVAİRDEN MESALİH-İ ŞAHSİYEYE
DAİR VERİLEN MAZBATAYA MAHSUS VARAKADIR
Kıymeti Beş Kuruştur
DEVLET-İ ALİYE-İ OSMANİYE TEZKERESİDİR

İsim ve şöhreti: Bediüzzaman Said Efendi.
Pederi ismiyle mahall-i ikameti: Müteveffa Mirza Efendi.
Validesi ismi: Müteveffiye Nuriye Hanım.
Tarih ve mahall-i veladeti: 1295(bin iki yüz doksan beş) ve 1293(bin iki
yüz doksan üç). Hizan Kazası, Nurs Karyesi.
Milleti: Müslim.
San’at ve sıfat ve intihab selahiyeti: Darü’l-Hikmeti’l-İslamiye
azasından.
Müteehhil ve zevcesi olup olmadığı: Mücerred.
Derecat ve sınıf-ı asliyesi:

EŞKALİ, SİCİL-İ NÜFUSA KAYID OLUNAN MAHALLLİ
Boy: Orta. – Göz: Ela. – Sima: Buğday.
Alamet-i farika-i sabite: Tam.
Vilayeti: İstanbul. – Kazası: Beyoğlu, Rumeli, Boğaziçi.
Mahalle ve Karyesi: Sarıyer. – Sokağı: Fıstıklı Bağlar.
Mesken Numarası: 18/11. – Mesken Nev’i: Yabancı.
Esas kaydı: Bitlis Vilayeti, Hizan Kazası, Nurs Karyesi.

Balâda isim ve şöhreti, hal ve sıfatı muharrer
olan Bediüzzaman Said Efendi,
Devlet-i Aliye-i smaniye tebaiyetini haiz olup ol suretle
ceride-i nüfusta mukayyed olduğunu mü’şir işbu tezkere ita kılındı.

— 26 Eylül 1337 —
Nezaret-i Umur-ı Dahiliye

 


ME’MURİN VE KETEBE VE MÜSTEHDEMİN-İ DEVLET-İ
ALİYYENİN
TERCÜME-İ HALLERİNİN TAHLİLİNE MAHSUS VARAKADIR

-KIYMETİ ON KURUŞTUR-

Sual: 1) Tercüme-i hal sahibinin isim ve mahlası ve
şöhret ve lakabı, bir sülale-i ma’rufeye mensub ise keyfiyet-i nisbeti, mezhebi,
ecnebi ise tabiiyyeti, pederinin isim ve meslek ve şöhreti?

Cevap: 1) İsmim Said, şöhretim Bediüzzaman, pederimin
ismi Mirza’dır. Bir sülale-i ma’rufeye nisbetim yoktur. Mezhebim Şafiidir.
Devlet-i Aliyyeyi Osmaniye tabiiyyetindeyim.

Sual: 2) Tarih ve mahall-i veladeti?

Cevap: 2) Tarih i veladetim 1293’tür. Mahall-i veladetim.
Bitlis vilayeti dahilinde Hizan kazası mülhakatından. İsparit nahiyesinin Nurs
Karyesidir.

Sual: 3) Memalik-i Osmaniyye ve ecnebiyyenin resmi ve
hususi hangi mekteb ve medreselerinde, yahut muallim-i mahsustan hangi ilim ve
fen ve san’at ve lisanları ne dereceye kadar tahsil eylediği, şehadetname ve
tasdikname ve icazetname alıp almadığı, almış ise tarihleri. Hangi lisanlarla
kitabet yahut yalnız tekellüm ettiği tab ve neşrolunmuş eser ve telifi var ise
neye dair olup ne zaman ve nerede tab ve neşrolduğu ihtiraati fenniyye ve
hususat-ı saireye dair bir imtiyaz ve ruhsatı haiz ise mahiyeti bir memuriyete
ait intihabname veya ehliyetnamesi varsa o me’muriyetin kaçıncı sınıfı için
hangi mabalden ne tarihte verildiği?

Cevap: 3) Bidayet-i tahsilimde mezkur İsparit nahiyesinde
biraderim nezdinde mebadi-i ulumu iki sene kadar okudum. Sonra Erzurum’a tabi
Bayezit kasabasında Şeyh Muhammed Celali hazretlerinin halka-i tedrisinde
tederrüs-ü mutad olan dürusu bi’l-ikmal itmam-ı nüsah eyledim. Harb-ı hazırın
ilanı üzere gönüllü olarak alay kumandanı namıyla harbe iştirak eyledim.
Bitlis’te Ruslara esir düştüm. Esaretten firar ederek İstanbul’a geldim.
Bidayete-i teşekkülünden beri Dar-ül Hikmet-il İslamiye’de aza olarak
bulunuyorum. Müşarün ileyh Muhammed Celali Efendi hazretlerinden almış olduğum
icazetnameyi zaman-ı esaretimde zayi eyledim. On yedi adet te’lifatım vardır.
Birinci Arabiyü’l-ibare olarak te’lif gerdem olan İşarat-ül İ’caz nam tefsir-i
şerif ve mantıkta Talikat ve Kızıl İ’caz nam risalelerle El Hutbet-üş Şamiye nam
risale-i Arabi… Nokta, Şuaat, Sünuhat, Münazarat, Muhakemat, Tuluat, Lemaat,
Rumuz, İşaret, Hutuvat-ı Sitte, İki Musibetin Şehadetnamesi ve Hakikat
Çekirdekleri gibi diğer te’lifatım Türkiyy’ül-ibaredir. Te’lifatımın ekserisi
irşad-ı Müslimin ve ikaz-ı gafilin için yazılmış münebbihattandır. Türk ve Kürd
lisanıyla tekellüm ettiğim gibi Arabi ve Farisi lisanlarıyla yazar ve okurum.

Te’lifatımdan Rumuz, İşarat, Hutuvat-ı Sitte, İki Musibetin
Şehadetnamesi, El Hutbet-üş Şamiye, Münazarat, Muhakemat ve Talikat’ın nüshaları
kalmamıştır. İhtiraat-ı fenniye ve hususat-ı saire dair bir imtiyaz ve ruhsatı
haiz değilim.

Sual: 4) Evvelce hizmet-i devlete dahil olup da henüz
tercüme-i hal varakası vermemiş olanların muvazzaf veya mülazim olarak ne
tarihte ve nerede dahil olduğu ve sırasıyla nasıl me’muriyetlere hangi
tarihlerde tayin olunup ne miktar maaş veya ücret ve aidat aldığı, her
me’muriyette ne zaman ifa-yı vazifeye ve istifa-yı maaşa mübaşeret edip o maaşın
ne vakte kadar ahzeylediği arada mazul kalmış ise müddeti ve mazuliyet maaşı
almış ise miktarı me’muriyet ve mazuliyetinde muhassesatınca daimi ve muvakkat
zamaim ve tenzilat olup olmadığı, ne rütbe ve nişan ve madalyaları hangi
tarihlerde ihraz eylediği ecnebi nişan ve madalyaları varsa ne sebeble ve ne
zaman verildiği hidemat-ı gayr-ı resmiyede bulunmuş ve me’muriyet-i mahsusa ile
bir tarafa i’zam kılınmış ise keyfiyeti?

Cevap 4) Gönüllü ve bir hizmet-i müftehire olarak harb-ı
umumi ilanı esnasında evvela alay müftüsü namıyla ordu-yu humayuna dahil olup
saniyen alay kumandanı vazifesini ifa etmekte iken Bitlis’te Ruslara esir
düştüm. Bu hizmetlerim hep fahri idi. Yalnız esaretten avdetimde İstanbul’a
geldiğimde Harbiye Nezareti ikramiye olarak bana üç ay ellişer liradan yüz elli
lira verdi. Bir adet harb madalyası vardır. Başka rütbe ve nişanım yoktur.
Ecnebi nişan ve madalyam yoktur. 26/Şevval/1334 tarihli irade-i seniye ile ve
beş bin kuruş maaşla Dar-ül Hikmet-il İslamiye azalığına tayin ve
18/Zilkade/1336 tarihli İrade-i Seniye mucibince (mahreç) payesiyle taltif
olundum.

Sual: 5) Bulunduğu me’muriyetlerden infisalı vuku bulmuş
ise esbab-ı hakikiyesi ve bilahare cevaz-ı istihdam kararı alıp alamadığı, gerek
bunlardan ve gerek vazife-i me’muriyetine taalluk etmiyen ahvalden dolayı taht-ı
muhakemeye alınmış ise neticede ne hüküm sadır olduğu ve ceza görüp görmediği?

Cevap: 5) Şimdiye kadar hiçbir veçhile taht-ı muhakemeye
alınmadım. Diğer suallere cevaptan veresteyim.

17/Teşrin-i evvel/1337
Dar-ül Hikmet-il İslamiye azasından
Bediüzzaman Said

 

Bâb-ı Âlî Dâhiliye Nezâreti Emniyyet-i
Umûmiyye Müdîriyeti

Bitlis Vilâyeti’nin 2 Temmuz sene (1)332 târîhli
tahrîrâtı sûretidir.
Diğer arîzalara zeyldir.

Kelbağır’a tahvîlen ta`yîn buyurulan Kâ’im-i makâm İbrâhim
Bey’in birâderi Hizan havâlîsinde Rus ve Ermenilerin irtikâb etdikleri fecâyi`
hakkında aldığı ma`lûmâtı hâvî vesâ’ik leffen arz ve takdîm kılındığı ma`rûzdur.
Ol bâbda.

Bâb-ı Âlî Dâhiliye Nezâreti Emniyyet-i
Umûmiyye Müdiriyeti

Hizan kazâsının Uçum nâhiyesine tâbi` Nurs ve Avnik, End,
Mezra’-i End yaylası ahâlîsindeniz. Şatak kazâsı ile Müküs nâhiyesinin
sükûtundan sonra civârımızda bulunan Livar, Kötis-i Ulyâ ve Süflâ, Çaçvan,
Şifkâr, Edre-i Ulyâ karyeleri Ermenileri Özim karyeli komite re’îslerinden Lato
nâm-ı diğerle Mihran, Serkis ve Rusya’dan geldiği rivâyet olunan Iğdırlı Kazar,
Dilo nâmındaki re’îslerin başında toplanarak Kötis-i Ulyâ’ya geldiler ve oradan
nâhiye rü’esâsına tezkire yazarak üç cihet teklîf etdiler. Bu rü’esâ miyânında
el-ân esîr veyâhûd telef edildiği meşkûk bulunan ve beyne’n-nâs Bedi`ü’z-zaman
Said-i Kürdî demekle ma`rûf olan Molla Said de bulunuyordu. Bu tekliflerinde ya
teslîm olmak ya nâhiyeyi tahliye etmek veyâhûd işinize gelirse muhârebe etmek
idi. Bu teklîflerinden dokuz saat sonra 600 mevcûdla karyemize hücûm etdiler.
Cümlesi şapkalı ve asker elbiseli olduğundan Rus askeri var mı idi, yok mu idi
fark edemedik. Yalnız garîb insânlar çok idi. Bunlar ya Rus veyâ Rusya’dan gelen
Ermeniler idi ve hiç bir ferd kalmamak üzere çoluk çocuk, erkek-kadın cümlemizi
toplayarak Mezra`a-i End’e götürdüler. İçerimizde İpayran [İspandan) eşrâf ve
beylerinden Hurşid Bey oğlu Abdurrahman ve mahdûmu Musa ve â’ilesi de
bulunuyordu. Erkek ve kadın cümlesi mu`âyeneden geçirildi ve para ve huliyyâta
â’id ne var ise cümlesi alındığı gibi, güzel kadın ve kızlara da ta`arruz
etmekden ve nâmûslarını hetketmekden çekinmediler. O gece istediklerini
yapdılar. Sabah oldu. Bizleri ki, cem`an 33 erkek idik, ayrı bir kâfile ve
seksenden ibâret olan kadın kız, çoluk çocuğu bir kâfile ederek Müküs’e
götürdüler. Kadınlar kâfilesi Çaçvan karyesinde bırakıldı. Erkek kâfilesi ve
erkek çocukların kâffesi bir ferd kalmamak üzere cümlesi o gece kılıçdan
geçirildi. Beni geri çevirdiler ve dediler ki; "Sana çok para da vereceğiz. Git,
Molla Said vesâ’ir rü’esâya söyle! Orada kalan Ermenileri bize teslîm etsinler
ve şurasını da anlat ki, artık bî-hûde yere telef olmakdan fâ’ide yokdur. Zâten
her taraf alındı. Ruslar tâ Haleb’e kadar gitdiler. Ermenistan tasdik olundu.
Gelsin bize teslîm olsunlar. Bir de orada kuvvet ve asker olup olmadığını gel
bize haber ver" dediler. Bu sözler Dilo tarafından söyleniyor ve kumanda onun
tarafından yapılıyordu. Avdet etdim, Çaçvan’a geldim. Bakdım ki bizim jandarma
ve Kürd kuvveti müdîrimiz ve Molla Said Efendi ile oraya gelmişler, dört-beş
saat müsâdemeden sonra kadınlar kâfilesini ellerinden almışlardı. Lâkin ne
şekilde görmeli. Hele bî-çâre genç kızları da yi.izleri bütün ısırılmış ve
yürüyemeyecek bir hâle getirilmiş; çocukların bir çoğu ayak altında telef
edilmiş idi. İşte otuz üç erkek nâmına yalnız ikimizden başka kimse
bırakılmadığını ve tahlîs edilen kadın ve çocukların ekserîsi de bi’l-âhire
telef olunduğunu ve hele Hurşid Bey oğlu Abdurrahman Bey â’ilesinden bir
kadından başka kimse kalmadığını ve gördüğümüz zulm ve gaddârlık kâbil-i ta`dâd
olmadığını ma`a’l-kasem arz eyleriz.

Fî 18 Haziran sene [1]332
Karye-i mezkûreden olup bi’l-âhire Iğdır’dan firâren avdet eden Mehmed oğlu
Yusuf
Muhâcir karye-i mezkûreden Mehmed oğlu Abdurrahman