Bridge
Köprü, ruh dünyamızı etkileyen ortak anlamlar aleminde
çoğunlukla kavuşmayı, ulaşmayı temsil etmiştir. Aslında, dünyaya gelen her insan
Hazret-i Adem (a.s.) misali asıl vatanından ayrılmışlık durumunda ve gurbetin,
ayrılığın şekillendirdiği bir ruh halinde olsa gerektir. Sanki doğumun
ağlamaları bu vatan-ı asliden ayrılmanın getirdiği firak yaralarının
feryatlarıdır. Kemal noktasından uzaklaşmanın, vahdetten kesrete inmenin
elemleri ile sızlayan kalpten gözyaşlarına yansıyan hal Rabbi ile sözleşmiş
ruhun O’ndan ayrılığa ilk tepkileri gibidir. Sonsuz cemal ve kemalin bir anlamda
müşahidi olan ve ballar balını bulmuş olan ruh yeryüzüne gelir gelmez o ana ve
cemale müştak bir şekilde tekrar kavuşmanın arzusu ile yanıp tutuşur. Nokta-i
kemale tekrar kavuşma cehdi ile bir hayat süreci başlar.
Varlık diğer bir boyuttan ele alındığında da sonsuz cemalin, en
üst düzeydeki kemalin müştak seyircileri ile buluşmak şeklindeki mukaddes
meylinden kaynaklanıyor olmalıdır. Bu anlamda kainat denen şiir, sevebilme
potansiyeli olan her varlık ve kalpler ile sevginin asıl kaynağı olan mukaddes
muhabbet arasında bir köprü konumundadır. Bir rivayete göre yokluğun dayanılmaz
boşluğunu kainatı titreştiren bir avaz ile dolduran varlık, yaratılanlar ile
Yaratan arasında kurulan ilk köprü şeklinde kabul edilebilir. Sonra o mukaddes
muhabbet bütün aleme dağılmış, elektron ve proton arasındaki çekim kuvvetine,
toprağın yağmura hasretine, bülbülün güle muhabbetine, sevgililer arası aşkın
şiddetine zemin olmuştur. Bütün cazibeler ve kuvvetler aslında o mukaddes
muhabbete yönelik köprüler ruhun asıl vatanına yönelik seyahatinde önüne çıkan
azgın nehirleri aşmak ve derin uçurumları atlamak cehdi içindeki kavuşma
arayışlarının tezahürleridir. Bu yönü ile varlık abd ile Mabut arasındaki ilk
köprü olarak kabul edilmelidir. Mülk, her idrak sahibini melekuti alemlere
taşıyan bir berzah olarak algılandığında kavuşmanın ilk adımı da atılmış olur.
Her şeyin aslı ve her varlığın özü manalar aleminde olmalıdır.
Bu yönü ile kul ya da idrak ile muhatap olacak şekilde yaratılmışlar açısından
eşyanın hakikati olan esmanın idraki mana aleminde olmalıdır. Yani hayat, manaya
yönelik bir süreç ve idrakin bir basamağı olarak algılandığı ölçüde gerçek
anlamını bulabilir. Varlığı karanlık dehlizlerinden Ezeli Güneş’in nuru ile
ısınan ve aydınlanan alemlere kavuşturan bir köprü olur. Aslında her yaratılanın
asli vazifesi bu köprülük manasını üstlenerek mülkteki yansımasından melekuti
alemlere bir yol olmak, abd ve Rabb arasında bir köprü kurmaktır.
Varlık ve kainat bir kitap olarak kabul edildiğinde onu okumanın
birinci basamağında ilmin yer aldığını kabul etmek gerekir. İlim kitabın
manasına ulaştıracak bir köprü şeklinde ele alındığında bütün eğitim ve ilim
elde etme gayretleri de eşyanın hakikatine keşif yolculuğu anlamına gelecektir.
Ancak bu noktada, ilmin bu boyutunu ortaya koyan ve ferdin dünya ile irtibatını
düzene sokmaya çalışan bir ilim tanımından ziyade ferdin kendini ve alemini
tanımladıktan sonra o zeminde eşyadan esmaya giden yolun köprüsü kurulmalıdır.
Bu da ferdin dünyasından ve hayatla irtibatından ilme doğru bir köprü kurulması
ile mümkün olur. İlmin köprü olabilmesi için doğru ilim algısına kavuşmak, yani
oraya bir köprü kurmak gerekmektedir.
Varlığın genelinde ortaya konan doğru ilim algısı bütün
detaylara da yansıdığında; yani teorik olarak bilinenlerin pratik hayatın her
anına yansıtılması durumunda ilim hakikate ulaştıran sağlam bir köprü olabilir.
Bu anlamda hayatın her anı, karşılaşılan her durum, fert ve varlık bir irfan
meclisi gibidir. Bu meclisteki meşveretin neticesi her denk üzerindeki mührü
görebilmek ve oradan hakikate bir yol bulabilmektir. Hayatın en kısa zaman
diliminde ve en küçük olayında bunun gerekliliğine bir ihtiyaç hasıl olması
ferdin dünyasından o manaya bir köprü yani irfana bir köprü gereklidir ki
kesrette boğulmasın ve hayatının her anını anlamlı kılacak bir varlık algısının
duası içine girebilsin. Tahkik ehli olmaya namzet ve karşısına çıkan en küçük
hadisenin de Sani-i Zülkemal tarafından çizilen bir tablo olduğunu idrak
edebilsin. Bu yönü ile irfana, tahkiki bir imana köprü olmak ve varlık kitabını
harf harf, kelime kelime okuyacak bir idrak düzeyine kavuşmak ve kavuşturmak
için bir dua olmalıdır. Bu, varlığın kıymetini bilmek ve en küçük anını ve tek
zerresini dahi idraksizlik ve iz’ansızlık ile zayi etmemek arayışıdır.
Bu ölçüde kıymeti bilinen bir varlık ile doğru ilişkiler içinde
olmak ve Kainat Sultanı’nın varlığın işleyişindeki tarzını doğru okuyup ona
muhatabiyetini de sünnetullah denen bu kurallar çerçevesinde belirlemiş olmak
yine kainatın kitap olarak okunması ve fiillerin bir dua olarak algılanmasının
neticesinde olacaktır. Kur’an medeniyeti böyle bir algının ve varlığa bu algı
çerçevesinde bakarak onunla doğru ilişkiler kurmanın neticesinde olacak gibidir.
Kalplerde olan bu imardan toplumların ıslahına ve imarına yönelik fiili dua
manası fertlerin aleminde şekillendiğinde medeni ve medeni olduğu ölçüde Rabb-ı
Kerim’e yakınlaşmış fertler ve toplumlar hedeftir. Bu durum için ve toplumların
Kur’an ile irtibatlı şekilde medenileşmesi ve imarı için ümrana bir yol bulmak,
o alana bir köprü kurmak gerekli olacaktır. Aklın nuru ve vicdanın ziyası
şeklinde iki sağlam ayak üzerine oturtulması gereken bu köprü ancak Kur’ani
ölçüler ve varlığa mana-i harfi ile bakan bir planın sonucunda inşa edilebilir.
Baş döndüren teknolojik gelişmeler asli manaları ile irtibatlandırılarak tevhid
nazarı ile ele alınması durumunda, geleceğin refah ve huzur dolu toplumları;
gerçek huzur ve iki cihanda mutluluğun kaynağı olabilirler. Aksi takdirde ruh
alemlerinde problemli olan, teknoloji enkazı, modernlik ya da yanlış algılanmış
medeniyet kurbanı fertler cemiyetin her tarafını saracaktır. Varlığın her türlü
güzelliğinden vahyin çizdiği sınırlar içinde faydalanan, eşyanın ve nefsinin
esaretinden kurtulmuş fikri, vicdanı ve irfanı hür fertler ve bu fertlerin
oluşturduğu toplumlar ümranın cisimleşmiş tanımı olacaktır. Bu anlamda dünyanın
geleceği ve önümüzdeki nesillerin huzur ve barışı ümrana kurulacak sağlam
köprülerle sağlanabilir. Bu hem ferdin şahsi aleminde hem de toplum genelinde
huzur dolu bir hayatın temel şartı gibidir.
Her bir sayısı ilme, irfana ve ümrana köprü olmak duası ile
nokta nokta, harf harf dokunan ve bu dualarla Kainat Sultanı’na açılan eller
misali açılan yapraklar ve her bir sayı gaye-i hayal olan bu köprünün birer
tuğlası gibidir. Malzemenin getirildiği kaynağın kutsiyeti ve nuraniyeti,
sağlamlığının garantisidir. Her şeyin her şeyle irtibatlı olduğu ve artık burada
kanadını çırpan kelebeğin Çin’de fırtınalara yol açtığının kabul edildiği bir
varlık ve alem algısı oluştu. Böyle bir alem algısında samimi gönüllerden ve
berrak aklın ürünü olarak yapraklara dökülen satırların ve sözlerin ve aynı
samimiyetteki gönüller tarafından bir dua olarak açılan yaprakların geleceğin
ilim,irfan ve ümran ile şekillenmiş dünyasının oluşmasında çok güçlü etkileri
olacağını anlamak artık zor değil. Bir kelebeğin kanadının oluşturduğu
dalgalanmayı fırtınalara dönüştüren ilahi kudret, elbette samimi gönüllerden
yansıyan manaların içinde yer aldığı yaprakların açılması ile oluşan rüzgarı
Kur’an medeniyetine güçlü bir vesile kılacaktır.
Öz
Köprü, ruh dünyamızı etkileyen ortak anlamlar aleminde
çoğunlukla kavuşmayı, ulaşmayı temsil etmektedir. Örneğin varlık, yaratılanlar
ile Yaratan arasında kurulan ilk köprü şeklinde kabul edilebilir Bu yazıda
“köprü” kelimesinin ifade ettiği anlam, mana-i harfi yönüyle değerlendirilmekte;
ilme, irfana, ümrana kurulan köprünün varlık, kainat ve Kainat Sultanı
arasındaki ilişkinin anlamlı kılınabilmesi açısından nasıl olması gerektiği
gözler önüne serilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Köprü, varlık, kainat, Kainat Sultanı,
ilim, irfan, ümran
Abstract
Bridge symbolizes arrival or accession within the world of
common meanings which act upon our inner world. For instance, existence can be
accepted as the first bridge between the created beings and Creator. This text
tries to explain the meaning of “bridge” from the perspective of the syllabical
meaning. It also unfolds the types of relationship between the existence, cosmos
and the Sultan of the Cosmos (God) which stems from the establishment of a
bridge towards the knowledge, occult knowledge and civilization.
Keywords: Bridge, existence, Cosmos, The Sultan of this
World, knowledge, occult knowledge, civilization