Bediuzzaman and Anarchy

Anarşi Nedir?

Anarşi, hiçbir kayıt altına girmeme, sınır ve otorite tanımama, serserilik ve
başıboşluk mânâlarına gelir. Anarşide meşrû düzene karşı çıkma, kargaşa ve yıkıcılığı
meslek edinme vardır.

Anarşi kansere benzer. Toplum düzenini şiddetle sarsar. Bu derde mübtelâ olan
toplum, millet veya devletler uzun süre ayakta kalamaz; bölünme, yıkılma, yok olma
tehlikesiyle başbaşa kalırlar. Çünkü bir kanser mikrobu gibi toplum bünyesini saran
bu müthiş illet kavgayı, gürültüyü, kargaşayı, karışıklığı, cinayetleri, zulüm,
işkence ve ihtilalleri de beraberinde getirir, huzuru öldürür.

Bediüzzaman'a göre anarşi, sosyal hayatı düzene sokan rabıtaları ve kanunları
bir bir kesip atar, nizamı bozup bozgunculuk ve ihtilâle sebep olur.1 Yine ona göre,
"Anarşi hiçbir hak tanımaz. İnsanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar
hayvanlar seviyesine indirir."2

18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa ve Amerika'da boy gösteren, bugün de dünyanın en
büyük problemi haline gelen anarşi, ne yazık ki ülkemizi de uğraştırmakta, âcil
çözüm bekleyen meselelerin başında yerini almaktadır.

Bediüzzaman, daha 1909'da Osmanlı’da anarşizme kapı açabilecek bazı dengesiz
davranışları sezmiş, hareketleri dinle sınırlı olan Müslümanların başıboşluğa ve
anarşiye kayamayacaklarına dikkat çekmişti.3

Bediüzzaman aynı yıllarda Divan-ı Harb-i Örfî'de yaptığı müdafaasında anarşiye
zemin olabilecek istibdada da dikkat çekmiş, kuvvetin kanunda olması gerektiği üzerinde
durmuş, aksi halde istibdadın dört bir yana dağılacağını, komitecilikle de tam şiddetleneceğini
söylemişti.4 Başka bir zaman da kuvvet kanunda olmadığında şahsa geçeceğini, o zaman
da istibdadın mutlak keyfî olacağını belirtmişti.5

İstibdat sürtüşme, kavga ve gürültüleri, siyasî ve sosyal boğuşmaları doğurabilecek,
kısacası anarşizme gebe olabilecek bir davranıştır. Kuvvetin kanunda olmadığı, adaletin
sağlanamadığı viranelerde elbette anarşizm baykuşları ötecektir.

Değişik dönemleri yaşama fırsatı bulan Bediüzzaman, 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde
anarşik bir atmosferin doğmaya başladığını görmüş, ilgililerin dikkatlerini çekmişti.
O günlerde içtimaî hayatı idare eden en önemli esaslardan ikisi olan hürmet ve merhamet
son derece sarsılmıştı. Zülkarneyn'in seddinin tahribiyle Ye'cüc ve Me'cüc’ün dünyayı
fesada vermesi gibi Kur'ân seddi sarsılmaya, Ye'cüc ve Me'cüc’den daha müthiş bir
şekilde ahlâkta ve hayatta karanlıklı bir anarşilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada
ve ifsada başlamıştı.6

Buna âhirzamanın dehşetli hadiselerinin sebep olduğu anarşiyi de kattığımızda
tehlikenin boyutları daha da genişler.

Rivayetlerden âhirzamanda gelen büyük Deccal’le, İslâm Deccal’ı Süfyan'ın da
yaptıkları tahribatlarla anarşizmi meyve verecek bir atmosferi meydana getireceklerini
öğreniyoruz. Büyük Deccal şeytanın baştan çıkartmasıyla Îsevîlik’in hükümlerini
kaldırıp Hıristiyanların sosyal hayatlarını idare eden bağları bozup, anarşiye,
Ye'cüc ve Me'cüc’e zemin hazırlar. Süfyan da İslâm’ın bir kısım ebedî ahkâmını nefis
ve şeytanın desiseleriyle kaldırmaya çalışarak toplumdaki maddî ve mânevî bağları
bozar. Serkeş, sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hürmet ve merhamet gibi
nurânî zincirleri çözer. Kokuşmuş hevesât bataklığında birbirlerine saldırmak için
zoraki bir serbestlik ve bütünüyle istibdat olan bir hürriyet vermekle dehşetli
bir anarşistliğe meydan açar. O vakit insanlar, ancak gâyet şiddetli bir istibdatla
kontrol altına alınabilirler.7

Bediüzzaman anarşiye zemin hazırlayan davranışlara her dönemde dikkat çekmişti.
Bilhassa anarşinin isminden bile söz edilmediği 1940'lı yıllarda Adalet Bakanlığı’na
yazdığı bir mektupta ondan bahsediyordu.8

Bediüzzaman, yine aynı yıllarda Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Sekreteri Hilmi
Uran'a yazdığı bir mektupla da, onları kuzeyden çıkıp Hıristiyanlığı mağlup edip
anarşiyi yetiştiren dinsizlik cereyanına karşı uyarmıştı.9 Hatta, tedbir alınmazsa
mutlak dinsizlik altındaki bu anarşiye mağlup düşülüp Türk milletinin parça parça
olmasına, kuzeydoğudan çıkan dehşetli ejderhanın istilâ etmesine sebebiyet verileceğini
söylüyordu.10 Bediüzzaman, ekilen tohumların ıslah edilmediği takdirde dehşetli
bir şerrin geleceğinden de bahsetmişti.11

Bir yerde hastalık varsa, sebebi de vardır. İyi bir teşhis konulmadıkça tedavî
edilemez. Anarşinin sebep ve çareleri bilinmedikçe de onunla mücadele etmek, ciddî
bir tedavîde bulunmak mümkün değildir.

Anarşinin temelinde açlık, sefalet, eşitsizlik, ekonomik dengesizlikler aranabilir.
Ama asıl sebep mânevî yoksulluktur. Çünkü mânen zengin olan insanlar, hakkı, hukuku
gözetir, maddî durumları yerindeyse zekât, fitre gibi yardımlarla fakirlerin elinden
tutar; maddeten ne kadar sıkıntı içinde de olsalar anarşiye bulaşmaz, hakları varsa
meşrû dairede ararlar.

Bediüzzaman'a göre anarşinin temelinde mânevî boşluk vardır. Dini terk edip kendilerini
başıboşluğa bırakan, kanun nizam tanımayan lâkayd ve lâubalî insanlar anarşistliğe
aday kimselerdir. Bediüzzaman böyle kimseleri uyarır. "Lâubaliler iyi bilsinler
ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir ecnebiye sevdiremezler. Zira mesleksizliklerini
göstermiş olurlar. Mesleksizlik, anarşilik sevilmez"12 der.

Bilhassa idarecilerin anarşiye meydan verebilecek davranışlara karşı uyanık olmaları
gerekir. Çünkü onların hataları bütün ülkeyi ilgilendirir. Onun içindir ki, Batı’ya
özenti duygusuyla dinî ve millî kimliği şekillendiren değerlerden uzaklaşılmamalıdır.
İnsanı insan, hatta sultan yapan değerlerden kopmanın faturası çok ağırdır. Medeniyet
adı altında dinsizliğe pirim vermek çok pahalıya mal olur. Acı anarşi meyveleri
bu zakkum ağacında yetişir. Ve bu dikenli meyveleri önce buna sebep olanlar yemek
zorunda kalırlar.

Bediüzzaman, dini tahribe yönelik bu tip hareketlere karşı şu îkazda bulunmuştur:
"Sizin cebren böyle ehl-i îmanı mimsiz medeniyete sevk etmekteki maksadınız, eğer
memlekette âsâyiş ve emniyet ve kolayca idare etmek ise, kat'iyyen biliniz ki, hata
ediyorsunuz, yanlış yola sevk ediyorsunuz. Çünkü itikadı sarsılmış, ahlâkı bozulmuş
yüz fâsıkın idaresi ve onlar içinde âsâyiş temini, binler ehl-i salâhatın [dinine
bağlı insanların] idaresinden daha müşküldür."13

Anarşiyi önleme makamında olanların anarşiyi yetiştirecek tutum ve icraatlardan
herkesten önce kendilerinin sakınmaları gerekmiyor mu?

Anarşiye Çözüm

Bir Müslüman diniyle ayakta durur. Ne kadar fazileti varsa hepsi de o sayede
yeşerir. Onu anarşiye sevk etmek için ise din ile olan bağlarını koparmak yeterlidir.
Onun içindir ki Bediüzzaman, milletin din ile rabıtalarının kopması halinde o dinsizlerin
sosyal hayatta öldürücü bir zehir gibi zarar vereceklerine, dinsizin vicdanı tamamıyla
bozulduğundan sosyal hayatı zehirleyeceğine bilhassa dikkat çekmiştir.14

Bediüzzaman başka bir yerde bu kopuşu anlatırken, Hz. Muhammed'in (a.s.m.) zincirinden
çıkan, dinini bırakan bir Müslümanın, başka hiçbir dine giremeyeceğini, anarşist
olup ruhunda üstünlük, kemal namına birşey kalmayacağını, vicdanının bozulup sosyal
hayat için bir zehir olacağını belirtir.15 Diğer bir yerde de aynı gerçeği teyid
eder tarzda şu ifadeleri kullanır:

"Dinî terbiye olmazsa, Müslümanlarda istibdad-ı mutlak ve rüşvet-i mutlakadan
başka çare olamaz. Çünkü nasıl bir Müslüman şimdiye kadar hakiki Yahudî ve Nasranî
olmaz, belki dinsiz olur, bütün bütün bozulur. Öyle de bir Müslüman Bolşevik olamaz.
Belki anarşist olur; daha istibdad-ı mutlaktan başka idare edilmez."16

Müslümanlık demek, mükemmel insanlık demektir. Müslüman îmanının kuvvetliliği
ölçüsünde olgun bir insan olur; toplum düzenini sarsmamaya, kimsenin hak ve hukukunu
çiğnememeye çalışır. Çünkü Resûl-ü Ekrem (a.s.m.), Müslüman’ı eliyle ve diliyle
kimseye zarar vermeyen insan17 olarak tarif etmiştir. Onun nazarında insanların
en iyisi de insanlara ençok faydası dokunandır.18 Îmanı olan ve dinî eğitim alan
bir Müslüman, bu gerçeğin şuurunda olduğu için kimseye zarar vermemekle kalmaz,
aksine faydalı olmaya çalışır.

İşte Bediüzzaman, anarşiye meydan verilmemesi için îman ve Kur'ân hakikatlerine
sahip çıkılması gerektiği üzerinde durur. Ona göre bu vatan ve milleti anarşi ve
büyük tehlikelerden kurtarmak için merhamet, hürmet, emniyet, haramdan çekinmek
ve serseriliği bırakıp itaat etmek gibi önemli esaslara ihtiyaç vardır.19

Bunlar dinin emrettiği en önemli hakikatlerdir. Mâneviyat, din, iman anarşinin
en büyük panzehiri, kötülük ve tahribatlara karşı da bir sigortadır. Çünkü din,
îman huzurun, saadetin katili olabilecek herşeyi yasaklamıştır. Onun içindir ki
inançlı, mânevî değerlerine bağlı insanlar kolay kolay anarşiye bulaşmaz, yıkıcılığa
girmezler. Bediüzzaman bu gerçeği de bir eserinde şöyle dile getirir:

"Hakiki bir Müslüman, samimi bir mü'min hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa
taraftar olmaz. Dinin şiddetle menettiği şey, fitne ve anarşidir."20

Demek oluyor ki, kişiler dindarlaştıkça anarşiden uzak kalırlar. Kalmak zorundalar.
Onun için anarşinin en etkili çâresi İslâm’ı yaşamaktır. Bu konuda da Bediüzzaman
şöyle der:

"Şimdi bu zamanda en büyük tehlike olan zındıka ve dinsizlik ve anarşilik ve
maddiyunluğa karşı yalnız ve yalnız tek bir çare var. O da Kur'ân hakikatlerine
sarılmaktır. Yoksa koca Çin'i, az bir zamanda komünistliğe çeviren musibet-i beşeriye;
siyasî, maddî kuvvetler ile susmaz. Yalnız onu susturan hakikat-i Kur'âniyedir."21

Nur Talebelerinin hizmetlerinin esasını teşkil eden îman hizmetinin önemli bir
maksadı da anarşiye set çekmektir. Bunu da şu ifadelerle anlatır Bediüzzaman:

"Biz Nur Talebeleri hem idareye, hem âsâyişe, hem vatan ve milletin saadetine
çalışıyoruz. Karşımızdaki dinsiz, anarşist ve millet ve vatan düşmanlarıdır. Hükümet
için bize ilişmek değil, tam yardım ve himaye etmek lâzımdır."22

Eğer hükümetlerin bir gâyesi de anarşiyle mücadele etmek ise -ki öyledir- anarşiyi
kökünden kazıyabilecek bu hakikatlere destek olmalı, kuvvet vermelidir.

Öz

Bu makalede, Risale-i Nur referans alınarak anarşinin tanımı, etkileri, günümüzdeki
yansımalarıyla ele alınacak ve çözüm önerileri sunulacaktır. Özellikle anarşiyi
engelleyecek en önemli unsurun din olduğu vurgusu yapılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Anarşi, zulüm, istibdat, din, dindarlık, adalet

Abstract

In this article, I examine the definition, effects and current reflections of
anarchy and offer remedies with reference to Risale-i Nur Collection. I underline
the religion as the most significant factor to prevent anarchy.

Key Words: Anarchy, cruelty, tyranny, religion, piety, justice

Dipnotlar

1. İşarâtü'l-İ'caz, s. 215.

2. Tarihçe-i Hayat, s. 566.

3. Âsâr-ı Bedîiye, s. 386.

4. Divan-ı Harb-i Örfî, s. 47.

5. Emirdağ Lahikası, 2:386.

6. Kastamonu Lahikası, s. 111.

7. Şuâlar, s. 512.

8. Emirdağ Lahikası, 1:21.

9. A.g.e., 1:90.

10. A.g.e., 1:190.

11. Şuâlar, s. 241.

12. Divan-ı Harb-i Örfî, s. 68.

13. Lem'alar, s. 126.

14. A.g.e., s. 125.

15. Emirdağ Lahikası, 1:191.

16. Şuâlar, s. 443.

17. Buharî, Îman: 4-5; Müslim, Îman: 64.

18. Feyzü'l-Kadîr, 3:481.

19. Kastamonu Lahikası, s. 186.

20. Tarihçe-i Hayat, s. 566.

21. Emirdağ Lahikası, 2:297.

22. Şuâlar, s. 443.