Relation of Mind, Sense, and Behaviour

Zihin, düşünce kaynağıdır. Bilgi, zihinde aşamalı oluşmaktadır. Bilgi basamakları,
hayal kurmakla başlar. Bilgi basamaklarının en kalıcısı da en üst değer olan "itikat"
boyutunda olanıdır. Buna zihni inkişaf diyoruz. Akıl süzgecinden geçen düşüncelerin
ulaştıkları bilgi basamakları, Risale-i Nur'da "dimağda meratib-i ilmiye"1 olarak
tanımlanmaktadır. Tanımlamaya göre zihnin bilgi basamakları yedidir: Tahayyül, tasavvur,
taakkul, tasdik, iz'ân, iltizam ve itikat. Bu bilgi basamakları, birbirine yakın
oldukları için, birbiriyle ilişkilendirme ve karışma, yani "birbiriyle mültebis"2
olabilmektedirler.

Gelişen düşüncelerin zihinde oluşan bu bilgi basamaklarına paralel, davranışlar
da farklılık göstermektedir. Her birinden ayrı bir "ahkâm" çıkmaktadır. Başka bir
ifadeyle, hüküm ifade eden bir davranış, bilgi seviyesine göre şekillenmekte ve
anlam kazanmaktadır.

Zihin; önce hayal etmekte, sonra bunu tasavvur düzeyine çıkarmaktadır. Tasavvur,
hayallerin vizyon kazanmasıdır. "Gaye-i hayal"in tahakkuku, ancak inanmanın telkin
ettiği mutlulukla mümkün olmaktadır.3

Zihnin anlamaya, algılamaya başladığı ve aklın yoğunlaştığı nokta olan üçüncü
düzey; "taakkul"dur. Aklın "hikmet" içinde dengeli olması ve doğru yolu bulması
için, fıtrat kanunlarına uyması gerekir. Yani "hakkı hak bilecek" şekilde akıl fenerini
kullanmalıdır.4

Zihin, aklı çalıştırarak elde ettiği sonuçları, dördüncü aşamada onaylamaktadır,
yani doğrulamaya çalışmaktadır.

Sonraki aşamada, onayladığı düşüncelere uyum göstermekte ve kabullenerek bir
anlayış ve basiret kazanmaktadır. Daha sonra altıncı basamakta, gerekli bulduğumuz
ve taraftarlık gösterdiğimiz bir seviyeye ulaşmaktadır.

Son mertebe, "itikad" düzeyidir. Bu, en üst bilgi basamağıdır.

Allah'ın bize verdiği rahmani hediyeleri bilecek, ölçecek olan "dimağ, kalb ve
dil"dir. Buna göre "dimağ" dediğimiz zihin faaliyetleri, düşünce üretip bunu kalbe
göndermektedir. Düşüncenin pozitif olması, kalbimizde sevgiyi arttırmakta ve davranışlarımızın
duygu zemini kuvvetlenmektedir.5

Bediüzzaman, rahmet hazinelerinin depolandığı zihin ve göz sayesinde ulaşılan
sonuçların, insanın sahip olduğu diğer fonksiyonlarından aşağı olmadığına vurgu
yapar.6 İnsanda bulunan bütün maddi ve manevi fonksiyonların "tamamı" kadar Allah'ın
rahmet hazinesi olan akıl gözü ve marifetle (kalp) gerçekleştiğini görmekteyiz.

Zihin ve göz, kainatta var olan rahmet tecellilerinin depolandığı ve o sayede
anladığımız ve gördüğümüz bir hikmetin bilince dönüşmesini sağlamaktadır.

Zihin hazinesinin keşfedilmesi oranında, bilime erişme gerçekleşmekte; kalbin,
dilin ve gözün, duygu, ifade ve gözlem kattığı değerlerle birlikte davranış kalitesi
artmaktadır. Bu aynı zamanda, zihnin sürekli anlamsız konuşmalardan kurtulmasıdır.
Zihnin düzeysiz faaliyetleri, gelişimimizin önünde büyük bir engeldir. Zihin basamaklarının
farkında olmamızın anlamı da budur.

Çekirdek gibi büyük bir ağacın bütün özelliklerini barındıran zihin ve kalp,
insanın merkezi hükmündedir. Bir makinenin alet ve çarkları gibi çalışmaktadır.
Ebedi hayatın amaçları onda işlenmiştir.7

Zihin, zaman zaman gerçek meşguliyetini ve sorumluluklarını unutsa da, insanın
"fıtratı" olan vicdan yalan söylemez. Temel görevi olan akıl-kalp-vücut üçgeninde
düşünceden duyguya ve davranışa dönüşen işleyişin "ruhu", vicdanla kontrol edilir.
Bu doğrulayıcı veya önleyici mekanizma tam bir "iç güvenlik" sistemidir.

Kontrol mekanizması; düşünce, duygu ve davranışların yaratılışa uygun olup olmadığını
sorgular ve iç tepkisini olumlu veya olumsuz yansıtır. Zihnimizi tekrar uyararak,
yakınlaştırıcı veya uzaklaştırıcı yeni bir tutum geliştirmesini sağlar.

Zihnin kalple birlikte etkileşimi sonucunda bütünleyici davranış disiplini gelişir.
Bu anlamda kalp, aynı zamanda bedenin hayat bulmasına sebep olmaktadır.8

Herkesin zihninde, meylettiği mesleğin meyelanı vardır. Zihin fotoğraflanabilse,
sinema gibi büyük ölçekte düşünceleri görüntülenebilse, fark edilecektir ki, hazinemiz
olan zihin, dünyayı aşan bir gelecek için programlanmıştır.9

Bilim adamları ile hatipler, zihin ve kalbin tercümanı olan dil aracılığıyla
kendilerini ifade etmektedirler.10

Başta değindiğimiz zihindeki bilgi basamaklarına göre, her bilgi seviyesine karşılık
gelen bir davranış söz konusudur.

Zihin, bir konuyu veya olayı, hezeyan veya uydurma olarak görüyorsa, buna "safsata"
diyorsa, böyle bir zihnin bilim seviyesi tamamen hayal ürünüdür. Gelişme basamaklarını
çıkmamış demektir.

Zihin sahibi, bir bilimden mahrum kalıyorsa veya bilime ilgisiz davranıyorsa;
bunun bilim düzeyi ancak ikinci aşamadadır; yani "tasavvur" noktasındadır.

Tercih edici olamayan ve tarafsızlık rolüne giren bir bilim seviyesi, akılcı
düzeydedir. Davranışın nötr kalması, akılcı planın seviyesi hakkında da bize bilgi
vermektedir. "Bitaraf" bir davranış, akılcı planda kalmanın sınırlarıdır. Yönelme
ve uygulama tereddüdü yaşar.

Gerekliliğine inandığımız ve taraf olduğumuz bir davranış sergiliyorsak, bilim
düzeyi onay aşamasında demektir.

Davranışımız, konuyu kavramamızı, onaylamamızı ve sahiplenmemizi yansıtıyorsa,
bilim düzeyi "iz'an" aşamasındadır.

Kalıcı olan, bağlılık gösteren ve yoğunlaşan davranışlarımız, zihindeki bilim
düzeyinin tamamen tatmin olduğunu gösterir.

Sağlamlık derecesi en yüksek olan bir davranış ortaya konuyorsa; zihin en üst
seviyede bir bilgiye sahip demektir; düşüncenin ulaşabileceği en üst basamaktadır.
Biz buna "itikad" diyoruz.

Sonuç olarak; düşüncelerimizle davranışlarımız arasında direk bir ilişki vardır.
Bazen davranışlarımız düşüncelerimizi etkilese de, esas olan zihin haritamızdaki
bilgi basamaklarının yansıttığı davranışlardır.

Görülmektedir ki, yedi bilgi basamağının üst üç düzeyi, düşünce tahribine karşı
bizi korur; anlamsız iç konuşmaların kısır döngüsünden bizi kurtarır. Basiret, anlayış,
gereklilik zihinde karşılığını bulduğu ve bu aşamadan sonra "itikad" derecesinde
bir hale geldiği takdirde, tutumlar sağlamlık düzeyinde geliştirilebilir.11

Bilimin olgunluğu, ancak akılcı düzeyi aşan ve dinin doğruları ile bütünleşen
üst mertebelerde yaşanabilmektedir.

Batıl düşüncelerin zihni yaralamasına engel olmanın yolu da, zihnin sürekli güzel
düşünmeye dayalı pozitif yaklaşımı ile mümkündür. Zihin, ne kadar olumsuz düşüncelerden
uzak olursa, o kadar saf ve duru olur. Olumsuzluklarla dolu zihin, insanı yorar
ve hareket isteğini kırar.

Hazmedilen ve yaşanan bir bilimin paylaşılması12 halinde, ona dayalı gelişme
ve mükemmellik yolculuğu, aklın ve kalbin desteğinde hayat bulur. Bilim, yaratılış
gerçeğini deney ve gözlemle kesin nitelikli bir bilgiye dönüştürdükçe, amaca uygun
bir şuuru sağlar.

Konuyla ilgili tablo incelendiğinde, yeni yaklaşım ve geliştirici öneriler şüphesiz
olacaktır. Bu yazı, böyle bir katkıya davettir.

‘Dimağda merâtib-i ilim muhtelifedir, mültebise’

Tablo: Zihindeki bilgi basamakları ve davranış ilişkisi.
Sözler, Lemaat, s. 1148 (Yeni Asya Neşriyat, 2004)

Öz

Bu makalede, bir davranışın oluşma sürecinde, hayal ile başlayan bir tutum geliştirmenin,
akıl ve hisler üzerinde yaptığı etkilerle oluşan iletişim dili irdelenmektedir.
Zihnin bilgi basamakları ile davranışın etkileşimi içinde kalbin, ruhun ve vicdanın
"fıtrat" yansıması üzerinde durulmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Zihin, kalp, vücut, düşünce, duygu, davranış, bilgi, iletişim,
fıtrat

Abstract

In this article, I study on the language of communication generated by the effects
of developing an attitude beginning with imagination on the mind and senses in the
process of formation of the behaviour. It is mentioned about the reflection of sense,
soul and conscience as "human nature" with the interaction of behaviour and the
steps of knowledge in the mind.

Key Words: Mind, sense, body, thought, feeling, behaviour, knowledge, communication,
human nature

Dipnotlar

1. Sözler, s. 647.

2. Sözler, s. 647.

3. Şualar, s. 63.

4. İşaratü'l-İ'caz, s. 30.

5. Şualar, s. 573.

6. Şualar, s. 573.

7. Mektubat, s. 429.

8. Muhakemat, s. 106.

9. Münazarat, s. 32.

10. Münazarat, s. 32.

11. Sözler, s. 647.

12. Sözler, s. 647